|
| Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Vega Veronique Garnier Model & Oyuncu
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 04/09/10
| | | | Vega Veronique Garnier Model & Oyuncu
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 04/09/10
| Konu: Geri: Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… Cuma Mart 11, 2011 6:39 am | |
| Tam karşıda duran durgun göle baktı, tasasızca. Göl hep oradaydı. Asırlardır orada öylece duruyordu işte. Yeni olan kendisiydi. Yıllardır buraya uğrayıp da bir kez olsun şu göle bakmadığına şaşırmıştı. Belki de hiç vakti olmamıştı. Fotoğraf çekimlerinden, kameralardan ve podyumlardan geriye küçük bir saniye kalıyordu: Soluklanıp, kendine gelmesi için. Sonra ise tüm bu koşuşturma ve karmaşa olağan hızıyla devam ediyordu. Günün sonunda ise epey yorgun oluyordu. Dünyadan, yakınındaki insanlardan, onların sorunlarından ve hatta kendi sorunlarından sıyrılıp yalnızca iş düşünüyor ve iş düşünüyordu. Belki de bunların hepsi söylenmesi kolay bahanelerden ibaretti. Kendi yaşamına çeki düzen verememesi ve çok yoğun olması, bu işleri yoluna koyamaması elbette ki kendi elinde olan bir şeydi. Vega ise bir şeyler yapmak yerine yorulduğunu kabulleniyor ve çaba sarf etmektense belki de sırf para için bu tempoya alışmaya çalışıyordu. Yanlış yapıp yapmadığını ise hala idrak edemiyordu. Gençliğine vuruyordu. Henüz 19 yaşındaydı ve tüm bu olanları kavramak için-kullanıldığını anlamak için- tecrübeli olmadığını düşünüyor ve susuyordu. İsyan etmeyi düşünmüştü elbette ama kovulmaktan, ezilmekten başka hiçbir şey eline geçmezdi. Neyse ki ona destek olan, onun düşüncelerini paylaşan biri vardı yakınında. Onunla mutlu sadece mutluydu. Ona artık güvenmiyordu belki ama onun yanındayken kendini güvenli ve mutlu hissediyordu. Aslında bugün yanı başında duran ve sadece sessizliğini paylaşan bu genç oğlandan ayrılmaya niyetliydi. Artık olmuyordu, yapamıyordu. Bu ilişkiyi yürütecek ne sabrı kalmıştı nede cesareti. Söylememiş miydi herkes? Yakınındaki ve çevresindeki herkes onu uyarmamış mıydı? Herkes ama herkes söylemiş hatta belki de kafasının etini yemişlerdi. ‘’ Bu çocuğa güven olmaz! ‘’ demişti en yakın arkadaşı. Doğru söylemişti ama Vega en yakın arkadaşını dinlemediği gibi diğer insanları da dinlememiş, bu sözleri saçma bulmuş ve kulaklarını elleriyle kendi canını acıtana dek kapamıştı. Ama bu sabah gerçeklerin farkına varmıştı. Gördüğü o rüyadan, hiç bitmesin istediği bu rüyadan cüzdanının tamamen boş olduğunu fark etmesi üzerine ayıldı. Yüzüne çarptığı o soğuk sular gibi hırçın ve öfkeliydi. İnandığı, kendini kaptırdığı, ölümüne sevdiği bu çocuk onu defalarca aldatmış ve yalan söylemişti. Vega ise o akıl almaz merhametine kapılıp sevdiği çocuğu hep affetmişti. Onun olmadığını, onu sevmediğini, artık onun değil de başkalarının koynunda uyuyor olmasına hiç aldırış etmiyor gibi gözükse de içinde kanayan yaralar ona gerçekleri hep söylüyorlardı. Ondan ayrılıp başka kızların yanına gitmesine hiç alışamamıştı. Çünkü Vega onun sadece kendine özel, kendine ait olmasını istiyordu. O ise yeni heyecanlar yaşamak, kaçamak yapmak ve başka kızlarla gezip tozmak, gönül eğlendirmek istiyordu. Çok mu zordu? Sadece Vega’nın yanında olmak ve onu sevmek. Vega ondan hiçbir şey istemiyordu. Sadece yanında olmasını, elini tutmasını ve onu sevmesini istiyordu. Fazla ileri gitmiş olamazdı. Ondan çok şey istemiyordu işte. Bunu oda biliyordu. Louis’le bir fotoğraf çekimindeyken tanışmıştı. Zaten bu döngüsel dairenin dışına çıkamadığı için bir barda tanışmış olma olasılığı çok düşük bir ihtimaldi. Vega’nın patronu yanına gelip onunla görüşmek isteyen bir gencin kapıda beklediğini söyleyince ilkin şaşırmıştı. Liseden beri-yani yaklaşık 2 yıl- hiç kimseyle çıkmamıştı. Onu beğenen birinin şimdi kapısında beklediğini düşündükçe heyecanlanıyor ve içinde uçuşan şu bilindik kelebekleri durdurmakta bir hayli zorluk çekiyordu. Aynada birkaç kez kendine gelmesini söyledikten sonra kapıya çıkıp şu yakışıklı genç ile tanıştı. Ancak beklediği gibi bir çıkma teklifi almadı. Bir iş teklifi aldı. Çocuk yönetmenmiş ve ilk filmi için bir oyuncu ararken Vega’nın fotoğrafları geçmiş bir şekilde eline. Hoşuna gitmiş. Tabii hoşlanma film bittikten sonra alevlenip bir aşka dönüşünce genç âşıklar çıkmaya başladılar. İlişkileri güzel gidiyordu. Tabii birkaç gereksizin Louis’in hakkında olumsuz sözleri, kötü düşünceleri ve uzun nutuklarını saymazsak… Evet, güzeldi ancak bir süre sonra oğlan değişmeye başladı. Artık Vega’dan uzak duruyor ona sadece şöhreti ve parası için katlandığını en ufak yanlışında yüzüne vuruyordu. Ayrılmak zor geliyordu. Sevdiği adamdan ayrılmak çok zor geliyordu ama işte bu sabah sabrı taşmıştı. Daha gençti ve yaşamak istediği başka aşklar vardı. Üstelik bu kez yorulmadan sevmek istiyordu. Sadece sevmek ve sevilmek istiyordu. Bu yüzden hazırdı, ayrılacaktı. Boğazını temizleyip, yanında duran adama baktı. Gözlerinde kin ve çıkar vardı. Sevgiyi aradı. Unutulmuş, saklanmış sevgiyi aradı derinlerde. Ama sevgiye dair bir iz bulamayınca vazgeçti. Bu kez gözlerini yere devirdi ve söylemek istediklerini söyledi. ‘’ Bu ilişki artık bitmeli. ‘’ Adamın vereceği cevabı tahmin edebiliyordu. Ayrılmamak için vereceği çabaları zihninde canlandırabiliyordu. Vega kararlıydı. Bu kez boyun eğmeyecekti, inanmayacaktı ona. Kalbinden onun adını ve aşkını söküp atacak ve unutacaktı. | |
| | | Louis McGrount Oyuncu&Yönetmen
Mesaj Sayısı : 31 Kayıt tarihi : 10/02/11
| Konu: Geri: Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… Paz Mart 13, 2011 5:24 am | |
| Gereksiz anılarla boğuşuyordu yine kalbim. Artık düşmekten doğrulmaktan bıkmış ve usanmıştım. Düşüyor, yaralanıyor ama yaralarıma aldırmadan kirli avuçlarımla sımsıkı yere tutunup kalkıyordum. Nefes nefese, soluk soluğa koşuyor yorgun olmama aldırmıyor önümdekileri geçmeye çalışıyordum. Önüme gelen engelleri devirmekten, kendime vakit ayıramamaktan harap düşmüş bu bedenimi artık dinlendirmeliydim. İnsanların maskelerini düşürmekle harcadığım zamanı biraz kendime ayırmalıydım. Düştüğüm zamansa doğrulmak yerine orada öylece yatmalıyım belki. Hayattan ve benden aldığı mutluluğu, sevinci unutmalı sadece yarına odaklanmalıyım. Gereksiz insanlardan kurtulmalı ve beni gerçekten eğlendiren insanların yanında olmalıyım. Hayatımı tek bir kadına adayacağıma başka güzeller bulup, onları koklamalı ve yarına başka bir güzelin koynundan merhaba demeliyim. İtalya’ya gitmeliyim mesela. Küçüklüğümden beri az okumamıştım İtalya’yı. Az hayalini kurmamıştım kafamda oraya gidip, sonsuza dek mutlu olduğumun resmini…
Yanımda oturan bir zamanlar gerçekten sevdiğim ancak şu anda sadece kurtulmak istediğim kadından başkası değildi. Yüzüne bakmaktan dahi korkuyordum artık. Hayatına girdiğimde onu sadece mutlu etmiştim. O, mutsuz hayatına bir perde çekip benimle mutlu olmuştu sadece. Bense bu sevgi gösterilerinden kısa zamanda bunalmış, kendimi ondan uzak tutmaya çabalamıştım. O, yinede aldırmayıp yine mutlu olmaya çalıştı. Mutluluğumuz için bana servet ödemeyi bile göze aldı. Ben onu her türlü kötülüklerden korunması gereken küçük bir kız kardeş olarak görürken o beni kendi gözünde koruyucu meleği olarak gördü. Belki de sadece görmek istediği şeyi gördü. Ben sevgi nedir bilmem. Çünkü hiç sevgi görmedim. Sevgi görmemiş bir insan çevresindekilere sevdi vermez yalnızca acı verir, istemeyerekte olsa herkesi ama herkesi yaralar. Ben Vega ile sadece küçük serveti için birlikte oldum. Bunu defalarca bir tokat misali haykırdım. Ama o, beni hiç dinlemedi, duymak istemedi söylediklerimi. Sonunda hem kendisi yara aldı hem de ben. Ama şimdi ondan ayrılmak istemiyorum. İtalya’ya gidecek bir kuruşum bile yok. Başımı sokabileceğim bir evim yok. Hayır, şimdi olmaz. Şimdi ayrılamayız. Bir gün zaten hayatından çekip gideceğim ama o gün bu gün değil.
Vega’nın bakışları dikkatle süzdü gözlerimi. Bir şeyler ararcasına boş, umutsuz gözlerle baktı suratıma. Söylemek istediği her neyse onu üzüyordu, belliydi. Nihayet konuşmayı başardı.
‘’ Bu ilişki artık bitmeli. ‘’
Bu sözü duymayı çok önce bekliyordum. Onu aldattığım zaman, kandırdığım, yalan söylediğim zaman bekliyordum. Ama şimdi, şimdi hiç beklemiyordum. Önceleri ayrılmayı hiç düşünmüyordu. Tam tersine bitmiş olan ilişkimizi düzeltmeye çalışıyordu. Peki, şimdi ne olmuştu? Neden bugün bana ilişkimizin bitmemesi için yalvaracağına bitmesi gerektiğini söylemişti? Yutkundum. Artık onu daha fazla oyalayamazdım. İkimizde yeterince acı çekmiştik. Doğru söylüyordu, bitirmeliydik. Ama hayır, gidecek hiçbir yerim yoktu. Bu yüzden şimdi bitemezdi.
‘’ Biraz daha düşün, öyle pat diye bitemez. ‘’
Gözlerine dikkatle bakıp ufak bir yalan söylemenin zararlı olmayacağını düşündüm. Boğazımı temizleyip ilk kez birine yalvarırcasına gözlerine baktım, acıması için dua ediyordum içimden. Sonra, sonra ise sesimi olabildiğince titretip devam ettim sözlerime.
‘’ Seni seviyorum Vega. Bırakma beni. ‘’ | |
| | | Vega Veronique Garnier Model & Oyuncu
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 04/09/10
| Konu: Geri: Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… Paz Mart 13, 2011 10:15 am | |
| Söyledikleri genç adamı pek şaşırtmıştı anlaşılan. Bir müddet kızın korkusuz gözlerine şaşkınlıkla bakakaldı. Vega’nın yüzüne, onun gözlerinin içine bakmayalı bir hayli zaman olmuştu. Bu kez öyle içten bakıyordu ki bir kedi yavrusundan, terk edilmiş küçük çocuktan farksızdı. Hep acırdı terk edilmiş, evi olmayan ve hala terk edildiğine inanmayan inadına annesinin o sıcak avuçlarına tutunmak isteyen çocuklara. Peki, bu kez karşısında duran zavallı adama acıyacak mıydı? Az önce söz vermişti kendine acımayacaktı. O halde niçin kalbi pervasızca sızlıyor ve onu hala terk edemiyordu. Az önce verdiği yeminler, sözler hepsi bir anda yok mu olmuştu? Eğer bu kez de kanarsa onun sözlerine başına nelerin geleceğini tahmin edebiliyordu. Hayatının aşkını hiç bulamayacaktı. Onu sevmeyen bir adamın yanında sırf ona acıdığı ve lanet olsun ki her şeye rağmen hala onu sevdiği için kalacak ve katlanacaktı. Zamanını boşa harcamak istemiyordu. Her gün yeni fırsat demekti ve oda bu fırsatlardan hayatının sürprizlerinden yararlanmak istiyordu. Artık ondan kurtulmak ve ona dair tüm yaşanmışı tek seferde silmek hatta mümkünse unutmak istiyordu. Ama itiraf etmeliydi ki Louis’in bu acınası gözlerine baktıkça içi burkuluyordu. Ona bakıyor ve hayır ayrılmamalıyım diyordu. Sonra karşıdaki göle bakıyor, kendisiyle baş başa kalıyor ve aptal olma, ona kanma ayrılmalısın diyordu. Ne yapacağını gerçekten şaşırmıştı. Belki de yine numara yapıyordu. Her zaman yaptığı gibi yine numara yapıyordu. Ama hayır, bu kadar gerçekçi olamazdı. Kesinlikle doğru söylüyordu.
Louis’in ağzından çıkan üç cümle Vega’yı kandırmaya yetmişti. Bu üç cümle aslında kızın duymak istediği tek şeydi. Louis, kozunu iyi oynamış ve onu etkilemeyi yine başarmıştı.
‘’ Seni seviyorum Vega. ‘’
Bu kez yutkunan genç kız olmuştu ne cevap vereceğini düşünürken ikinci kez şok olmuştu.
‘’ Bırakma beni. ‘’
Kız istemeyerek cevap verdi Louis’e.
‘’ Bilemiyorum. Ayrılmak daha doğru geliyor. ‘’ | |
| | | Louis McGrount Oyuncu&Yönetmen
Mesaj Sayısı : 31 Kayıt tarihi : 10/02/11
| Konu: Geri: Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… Cuma Mart 18, 2011 1:19 pm | |
| Umutsuzdum ama bir yandan da beni affedebileceğinin ışıltısını gördüm parlak mavi gözlerinde. Gözleri bana acıyarak bakıyordu. Başka zaman olsa buna içerlerdim. Hiç kimsenin bana acımasını istemiyordum ama böylesine gerekli durumlarda yalan söylemeli ve gururu hiçe sayıp adeta sana aşağılayıcı bakışlarla bakan o acıyan gözlere tahammül etmeliydin. Tahammül etmeyip yoktan yere gururlu çocuk rolünü üstlenirsen o zaman istediğini alamazdın. Bende elbette bunları bildiğim için Vega’nın gözlerine bakmamaya çalışarak ondan af dileniyordum. Olağan üstü rolümü sesimi iyice çatlatarak, kekeleyerek hatta birazda ağlayarak sergiliyordum. Vega bana inanıyordu. Gözleri öyle söylüyordu. Şu anda o gözlere bakmıyor olsam da gözlerindeki acıma ışıltısı küçük düşmüş çehremi aydınlatmaya yetiyordu. Gözleri affetmişti ama ruhu? Peki, ruhu affetmiş miydi? Bu konuda tereddütlüydüm. Ruhu onu ele geçirmeye çalışıyor bu güvenilmez pis herife kanmamasını söylüyordu hiç şüphesiz. Ama o bunları yine kulak arkası yapıp, kendi bildiğini okuyacaktı. Bundan bu kadar emindim çünkü o beni hep affeder ve söylediğim sözlere sorgulamaksızın inanırdı. Saf değildi elbet. Sadece karşısındaki insanı kendisi gibi iyi niyetli görüyor ve ona sonuna dek güveniyordu. Zeki bir kız olmasına rağmen işte bu güven konularında zekâsına başvurmuyor, kalbine başvuruyordu. Kalbi ise onu çoğu kez yarı yolda bırakıyordu.
‘’ Bilemiyorum. Ayrılmak daha doğru geliyor. ‘’
Bu istemsiz yanıt, sessiz düşüncelerimi bölmüş, cevapsız sorularıma yanıt olmuştu. Bilemiyordu. Demek ki bir yandan ayrılmak istiyor ama diğer yandansa bana acıyan o saf sevgisi onu engelliyordu. Bende biliyordum. Şu anda ne yapacağımı çok iyi biliyordum. Bu kez yalvarmak yerine ayrılmayı kabul edecek ve başımı öne eğip gidecektim. Eğer planım tutarsa Vega beni yarı yolda durdurup, beni sevdiğini söyleyip, ayrılmaktan vazgeçecekti. Ben de böylece İtalya’ya gitmek için gereken paraları çoktan biriktirmiş ve bu yalan aşka kısa sürede son vermiş olacaktım. Hiçbir şey söylemeden sallanmakta olan banktan yavaşça kalktım. Ben kalkarken gıcırdayan tahta sesleri Vega’ya gittiğimi söylüyordu. Ona beni durdurmasını, affetmesini söylüyordu. Vega’ya umutsuzca bakıp, ‘’ Peki, o halde Hoşça kal. Hayatından çıktım. ‘’ deyip uzun gölün kenarını geçtim usulca. Vega’yı arkada bırakırken onun birazdan bana seslenecek olan cılız sesini heyecanla bekledim. Ama bir yandan da korkuyordum. Ya beni affetmezse? Hayır, hayır… Beni affedecekti, affetmeliydi! | |
| | | Vega Veronique Garnier Model & Oyuncu
Mesaj Sayısı : 57 Kayıt tarihi : 04/09/10
| Konu: Geri: Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… C.tesi Mart 19, 2011 2:27 pm | |
| Yalan… Söylemesi ve inandırması kolay ancak sürdürmesi zor bir oyundu. Bir müddet karşındaki insan sana inanır, söylediklerini sorgulamadan kabul ederdi ancak daha sonra ya karşındaki kişi senin o ufak yalanını ortaya çıkarır ya da sen istemeden de olsa bir pot kırar bu yalanı sonlandırırdın. Yalan güzel ama tehlikelidir. Bazense inanması zevkli, kişisel menfaatler için kullanılan basit bir araçtan farksızdır. Şimdi Vaga’nın karşısında duran artık onun gözlerine bakamayan bu genç adamda yalanı kendi kişisel menfaatleri için kullanıyordu. Ne yazık ki Vega, bu yalanların farkında değildi. Hala düşünüyordu. Onu terk etmeli miydi, yoksa affetmeli miydi? Kararsızdı. Genç adamın kafasında kurduğu yalanlardan ve planlardan habersizdi. Sadece içinde duyduğu derin acıma ve sevgi duygusu onun nefretini, kızgınlığını unutturuyor ve gözleri inatla affetmelisin diye fısıldıyordu kulaklarına. Peki, ama kalbi? Kalbi, kararsızdı ama ona bu adama artık inanmamalı ve kendi yolunu çizmelisin diyordu. Vega, kimi dinleyecekti. Kalbini mi? Aklını mı? Işıl ışıl merhametle parlayan gözlerini mi?
Bir karar vermesi gerektiğini biliyor ve acele ediyordu. Ağzından çıkacak her cümle onun kaderini belirleyecekti, biliyordu bunu. Ya, onu sevmeyen bir adamın yanında kalacak, hatta yıllarını feda edecekti ya da onu seven başka insanla beraber olacak, kendi yoluna gidecek ve özgür olacaktı. Seçim onundu. Birinden birini seçmeliydi. Birden oturdukları eskimiş bankın gıcırtıyla haykırdığını işitti. Yana döndü, Louis’e baktı. Louis banktan kalkmış, dolmuş gözleriyle umutsuzca ona bakıyordu. Vega, artık bu gereksiz gözyaşlarına dayanamıyordu. Ağlamak, mutsuz olmak istemiyordu artık ama genç adam ona öylece bakıp ‘’ Peki, o halde hoşça kal. Hayatından çıktım. ‘’ dedi. Ardından Vega’nın konuşmasına izin vermeden yanından ayrıldı. Genç adam arkası dönük, yalnız başına bu sessiz gölü geçiyor ve giderek Vega’dan uzaklaşıyordu. Vega ise Louis’in gidecek yerinin olmadığını çok iyi biliyordu ama henüz kararını verememişti. Acaba ona seslenip, kulağına onu çok sevdiğini fısıldayıp sarılsa mıydı sevdiği oğlana. Ya da hiç ses çıkarmadan gidişini seyretse miydi? Zaten istediği buydu öyle değil mi? Yani zaten bu sabah ondan ayrılmayı düşünüyordu. Öyleyse amacına ulaşmıştı. Ayrılmıştı işte! Ama içi hiç rahat değildi. Pişmandı ve pişmanlık tüm bedenini ele geçiriyordu. Vega ayağa kalktı ve henüz gölün yarısını arşınlamış olan gence tüm gücüyle seslendi.
‘’ Louis! ‘’
Adam, döndü baktı. Yüzündeki tebessüm giderek yayıldı. Vega, koştu, koştu ve genç adamın boynuna sarıldı. Tamda az önce düşündüğü şeyi yaparak kulağına fısıldadı, ‘’ Seni seviyorum, affet beni. ‘’ İşte bir yalan daha söylenmiş oldu. Bu cümleler artık değerini yitirmişti çünkü. Kız, oğlanı sevmediği halde yine yalan söylemişti. Zaten yaklaşık bir hafta sonra genç adam kıza hiç haber vermeden hayatından çıkmıştı. Onunla veda bile etmeden almış olduğu paralarla hayalini kurduğu şehre: İtalya’ya gitmiş, Vega’yı ise bir daha hiç aramamıştı.
Yalanlarımız güzel, inanması zevkli, Bir şey sevmeye değerse ölmeye de değer mi? Birkaç uyku hapı, birkaç kıskançlık krizi Elimizde bunlar var, mutlu olmaya yetmez ki, Mutlu olmaya yetmez ki, Mutlu olmaya yetmez ki...
Bazı yalanlar güzel, Bazı gerçekler acıymış. Bazı ölümler uzun, Bütün hayatlar kısaymış. Teoman/Bazı Yalanlar
SON! | |
| | | | Geçmiş: Yakın Ama Çok Uzak… | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |