Sandara Park
Mesaj Sayısı : 2 Kayıt tarihi : 15/09/12 Nerden : Kore
| Konu: Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am | |
| Ad-Soyad: Sandara Park Kişisel Özellikler: Ailesi ve YG şirketindeki insanlardan başka hiçkimseye güvenmez. Aile Bilgileri: Kardeşi Kore'de mblaq grubunda vokal. Ailesi Flipinlerde oturuyor. Babası Sandara daha 16 yaşındayken kumar borcu yüzünden evden kaçtı. Sandara bu borcu ödemek için küçük yaşta açık dergilerde iç çamaşırlı pozlar vermek zorunda kaldı. Onu bu durumdan kurtaran YG ent. şirketi oldu. Şu an YG ent. şirketinde film ve dizilerde rol alıyor. İstediği Meslek; Oyuncu Örnek RPG: - Spoiler:
Sonunda bir kış sabahı saraya geldi. Gri tilki kürkü kaplanmış eflatun saten bir kapa sarınmıştı,yüzü çok küçük görünüyordu. Ve inanılmayacak kadar solgundu.Siyah boyayla şakaklarına kadar uzatılmış gözleri,iki ürkek çizgi gibiydi.Öksürüyordu ve sağlıksız güzelliği en katı hocaların bile yüreğini yumuşatıyordu.Daha ilk gün kendini yorgun hissettiğinde odasına çekilebilme ayrıcalığını elde etti.
Kulaktan kulağa aramızda,İmparatorun lütfuyla seçilecek olanın,Han olacağı fısıldanıyordu.Benden bir yaş büyüktü ve okumuş bir bilgenin sakin tavrına,kendini bir amaca adamış bir insanın çekiciliğine sahipti. Saray kurallarına çok çabuk uyum sağlamıştı.Kırılgan görünüşünü zerafetine ayrı bir anlam katıyordu.Kızların pek çoğu etrafında dolanmaya başlamıştı.Çok geçmeden çevresinde,ona yürekten bağlı bir hayran grubu ile eleştriye hazır bir rakipler kalabalığı oluştu.Ben ona nasıl davranmam gerektiğini bilemediğimden uzak duruyordum.
Gece rüyada,geçmişteki hayat devam ediyordu.Zamanın garip,anlaşılmaz dehlizlerinden geçerek çocukluğuma gidiyordum.Long nehrinin kıyısına; rüzgar ,sonsuzluk dev dalgalar ve ben,atımın sırtında,dört nala gidiyorum,uçuyorum,kum serçelerinden daha yükseğe daha özgür ! uyanış korkunç oluyordu.Kalbim duracak sanıyordum. Uyku sersemliğiyle bir an ,kimim,neredeyim,bilemiyordum.Sonra bıçak gibi bir acı yüreğime saplanıyor hüzün dayanılmaz oluyordu.Yasak kent buz gibi soğuğuyla kuşatıyordu beni. Hayatın yaşanıp kapanmış sayfaları bir daha açılamazdı. Edebiyatın ve Erdemin İmparatoriçesi öldüğünden beri Dünyanın Hanımefendisi unvanı kimseye verilmemişti.Batı sarayındaki söylentilere göre ölmüş İmparatoriçenin erkek kardeşi Hükümet başkanı Kang, vekillerini demir pençesinde sımsıkı tutuyorduv ve başka herhangi bir kadının tahtı kirletmesine izin vermeyecekti. Nitekim hükumdar,devrik hanedanın son imparatoru Yang’ın kızına Değerli zevce unvanını vermek istediğinde,Dış sarayın bakanları düşman bir klana mensup bir kadına bağlılık yemini edemeyeceklerini söyleyerek teklifi reddettiler. Sonra gözde yang erkek çocuk doğurunca sivrildi.Ve İyi Yürekli unvanını aldı. O zaman bakanlar yang’ın bir hükümet darbesi sırasında iç sarayda öldürülen Goryeo kralıyla ilgili cinayete karıştığını söyleyerek onu suçladılar. Kuşkulu bir olaya karışmış bir kadın asla Joseon İmparatoriçesi olamazdı.
Fakat erkeklerin en güçlüsü bile o büyük onurun ümidiyle büyülenerek doğurma arzusuna kilitlenmiş bir kadının tutkusu karşısında duramaz. Batı sarayındaki on bin kadın ilkbaharı ümitsizce bekleyen on bin çiçekti. Değerli saksılara , özenle dikilmiş yada kenarda köşede bir toprağa gelişigüzel ekilmiş olsun,sonsuz bir kışın somurtkan karanlığında,öfke ve hırsla beklerken solup gidiyorlardı. Bir soğuk algınlığı baş ağrısı,karında üç beş günlük bir ağrı,ak saçlı yaşlı kadınlar yoktu.Hergün,Kuzey kapısından ölüler çıkıyordu.Bir yerlerde,başkentin surları dışındaki saray hizmetkarlarının mezarlığında,hayatlarında hiçbirşey yaşamamış genç kızlar ve ne yazıkki hep hüznü yaşamış olgun kadınlar ebedi uykularındaydılar. Batı sarayında daracık loş geçitler ,uçsuz bucaksız bir ibrişim yumağı,dev bir örümcek ağı örüyordu ve orada odalarımız,ölü böcekler gibiydi,ölmemiş olanların hala mucizelere inandığı ….Prenses,soylu,köylü kızı hepsi adlarını yitirmişlerdi ve sadece,Sarayda verilen unvanlarıyla tanınıyorlardı.Ben Yetenekli Kim’dim ,tanrılar alemine hak etmediği halde girmiş bir ölümlü,zarif inciler arasında bir çakıl taşı.Ürkek ve alçakgönüllü ben de o görkemli yeri,Gök’ün Oğlunun lütfunu bekliyordum. Fısıltılar,hükumdarın zarif kadınlardan hoşlandığını söylüyordu.Genç kızlar mücevherleri,elbiseleri,ilginç tavırlarıyla birbirleriyle yarışıyorlardı.Ailelerden gelen paraları fütursuzca harcıyorlardı.Benim mücevherlerim,erkek kardeşlerimin işlerini kurmaları için boynumdan,çekilip alınmıştı. Ve kardeşlerim bana hiçbirşey yollamadı. Annem arada birkaç kuruş gönderdiğinde,buddha heykelciklerinden elinde kalan son birkaç parçadan birini gizlice sattığını anlıyordum.Onun gözyaşlarıyla yıkanmış paralar beni de ağlatıyordu.Birkaç saç tokası almak için nasıl harcayabilirdim ?
Kış geldi ve batı sarayına ilk kar yağdı. Kapı sundurmalarındaki sarkıtlar;karla kaplı zeminde kuşların ayak izleri uyuklayan enerjimi uyandırdı.Günlük dersler spor programına dönüşmüştü.Mantomu sırtımdan atarak,kollarım sıvalı,ayaklarımda tatar çizmeleriyle kara fırladım.Gücüm ve heyecanım eğitimcileri şaşırttı. Bana,hükümdara avda refakat edecek gönüllüler için verilecek atıcılık derslerine katılmayı önerdiler. Saray ahırının damgasını taşıyan ata bindiğimde çekilmiş acıların hepsini unuttum. Karın süpürüldüğü atış alanında hayalimdeki bir nehre doğru çılgın gibi dörtnala sürdüm atımı.Rüzgar yanaklarımı kamçılıyor,gökyüzü düşüncelerimi alıp götürüyordu. Hız beni basit değersiz kaygılardan arındırdı,gururlu benliğimin yeniden doğduğunu hissediyordum.Kadınlar kalabalığından boyalı yüzlerden,özentili,sahte gülümsemelerden uzakta,güçlü yalnızlığımı buluyordum yeinden,yeniden göğe yükseliyordum.
Yıl sonra ermeden unvan giysilerim verildi.İmparatoriçenin yokluğunda Değerli Zevce,iç saray kadınlarını ve dışarıdakileri saygılarını ve iyi dileklerini sunmak izere İmparatorun huzuruna götürdü. Saray yasaları küçük küçük adımlarla ve yere bakarak yürümeyi emrediyordu.Benim derecem,tahtun uzağında bir yer ayırtmıştı bana,böylece,diz bükerek selam verdiğim sırada,bir karaltı ve göz kamaştıran bir tacın altında ezilmiş gibi duran bir yüz gördüm. Batı sarayına döndüğümde,İmparatorun yeni gelenleri tanımak için bir gün bizi huzuruna çıkaracağı bildirildi. Böyle bir ümit,İlahi güç sarayında müthiş bir heyecan yarattı. Kısa bir süre sonra Başmabeyinci Hükumdarın emrini tebliğ etti. Takdim gününden önceki gece uyuyamadım. Bir yarım gün at sırtında dörtnal gittiğim ve on ikişer oklu iki sadakla talim yaptığım halde ne yorgunluk nede bezginlik hissediyordum.Yürüyüşümü,duruşumu on bin kere , tekrar tekrar gözden geçirdim,Majesteleri bana soru sorma lütfunda bulunursa,vereceğim cevapları hazırladım.
Bin kere seçilme onuruna nail olursam,ne kadar mutlu olacamı düşündüm,hayal kurdum.Anne acısını ve düştüğü sefaleti unutacaktı.Artık hiç kimse onu aşağılamaya cüret edemeyecekti.İmparator’un gözdesi olarak,en üst seviyeye çıkacak,Küçük kız kardeşle birlikte saraya gelmesine izin verilmesini isteyecektim. Bir prens dünyaya getirdiğimde,veliaht prensin büyükannesi olarak ona emride hizmetçileriyle bir saray verilecekti.Paylaşacağımız yatakta gök’ün oğluna,Baba’nın hanedanın en saygın danışmanlarından biri ve Ulu imparator Yeongjo’nun silah arkadaşı olduğunu hatırlatacaktım. Ölümünden sonra onu onurlandırmış olmak için birinci dereceden Büyük senyor unvanı vermesi için yalvaracaktım. İçimdeki ümit çılgınlığını bastırmaya boşuna çabalıyordum.Bu olmayacak hayal için kendimle alay ettikçe on bin köle hizmetçi tarafından kuşatılan o adama ulaşma arzusu aksine daha da güçleniyordu.Hayır ne ayrıcalık istiyordum ne lütuf ne şan,şöhret ! Altınlar,inciler,görkemli saraylar umrumda değildi.Hükumdardan hiçbirşey beklemeyecektim,beni bu kadınlar bataklığından ,beni bedenimle,ruhumla kurumaya,sessizce ölmeye mahkum eden kaderimden kurtarmasını isteyecektim sadece.
Benim özgürlüğüm olmasını,hayatımı aydınlatan ışıklı gökyüzü olmasını güç,cesaret,sadakat, sahip olduğum en güzel,en saf duyguların hepsinin gidip ulaşacağı o tek yüce varlık olmasını isteyecektim ondan. Gök’ün oğlu bir kahramandı. On üç yıl boyunca düşman klanlarla savaşmıştı.Onun parlak zaferleri sayesinde Tang hanedanlığı devrilip Joseon İmparatorluğu kurulmuştu. İmparatorluğun her yanında insanlar onun savaş öykülerini anlatıyordu. Daha dün,doğudaki isyancılarla giriştiği savaşta bir savaş çağrısıyla asilerin liderine boyun eğdirmişti. Majestelerini sağlam yapısı,geniş alınlı köşeli yüzüyle hayalimde canlandırıyordum,karşı konulmaz bakışlarına ağırbaşlı mağrur bir duruşu,tok,etkileyici bir sesi,uzun bakımlı sakalıda ekliyordum. Görkemli sarayına vardığımda ne yapmam gerektiğini düşünemiyordum.Asilere boyun eğdiren bakışlarına bakabilecek gücü kendimde bulabilecekmiydim ? rp out: Puanlandıktan sonra rp'mi silin lütfen ^^ rp out2 : bunu başka bir sitedede yayınlamıştım isterseniz kanıtlayabilirim. | |
|