Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Be cold-heated doesn't know any other arms..

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimePtsi Şub. 28, 2011 5:15 am

Be cold-heated doesn't know any other arms.. 5645

Krasnaya Polyana - Teleferik

New York'un elit okulları Krasnaya'ya bir gezi yapıyor. Tabi yaramaz çocuklar bir meleğe dönüşecek değil ya.

Be cold-heated doesn't know any other arms.. 5680 x Be cold-heated doesn't know any other arms.. 5684
xxStella Wilson x Daniel Reinhard
Be cold-heated doesn't know any other arms
Başka kollarda ısınan bilmez üşümeyi..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daniel Reinhard
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Daniel Reinhard


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/02/11
Nerden : NY, Manhattan.

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimePtsi Şub. 28, 2011 5:28 am



Buraya geleli yalnızca birkaç gün olmuştu ve daha odamdan dışarıya adım bile atmamıştım. Yerdeki bira şişelerini ayaklarımla iteleyerek üzerime çoktan giymiş olduğum kazağımın iplikleriyle oynadım bir süre. Ayık olmamın getirdiği rahatlık kelimelerle anlatılamayacak kadar güzeldi ve kendimi uçuyor gibi hissediyordum. Elbette ki uyuşturucunun yarattığı gibi bir uçmadan bahsetmiyorum burada, sevinçten uçuyordum. O an burda kalmaya başladığımdan beri biricik kardeşim Laura’yı hiç aramadığım aklıma geldi ve cebimdeki telefonu bir çırpıda çıkararak, sertçe tuşlarında ellerimi gezdirdim. ‘’Meleğim? Nasılsın, çok çok üzgünüm seni arayamadım.’’ Biraz sessiz kaldıktan sonra telefonun diğer tarafından küçük bir kız çocuğu sesi duyuldu. Onun sesi kulaklarıma usulca süzüldüğü andan itibaren kendimi tamamen canlanmış hissetmeye başlamıştım. İşte, aile böyle bir şeydi. Keşke annem ve babamda burada olup aramızdaki bağı görebilseydi. Ama onlar burda olsaydı şu an bulunduğum halden binlerce kez nefret edeceklerini biliyordum. ‘’O kızla mı vakit geçiriyordun, abi? Hani bahsettiğin.’’ Muzur kardeşim yine yapacağını yapmıştı. Yaşına göre takındığı olgun tavırlar beni her seferinde şaşırttığı gibi büyülüyordu da. Güzel bir genç kız olduğunda karakterinin nasıl olacağını merak etmiyor değildim. Aman abisi gibi olmasın da.(!)

Odamın kapısı arkamdan sert bir şekilde kapanırken, mavi bir plastikle kaplanmış uyduruk anahtarı cebime attım. Koridorlarda yürürken içim kıpır kıpırdı, ilk kez keşfedecektim burayı ve sanırım böyle bir başlangıç için teleferik tamamen uygundu. Bugünkü planım akşama kadar teleferik ile gezmek olacaktı. Adımlarımın sesi sessizliği bozarken bir yandan da montuma biraz daha sarılıyordum. Kapıya doğru yaklaştıkça üşüyor ve titriyordum. Gerçekten ne kadar kalın giyinirseniz giyinin bu hava sizi olduğunuz yere çiviler, bir ömür boyu buzların hakimiyetine boyun eğmek zorunda kalırsınız. Sonunda dışarı çıktığımda kar taneleri başımdan aşağıya yavaşça süzülüyor ve yanaklarıma, saçlarıma konuyorlardı. Uzun zamandır ilk defa –kardeşimin yanında olduğum zamanlar hariç- doğru düzgün gülümsüyordum. Bu beni tahmin edemeyeceğiniz kadar mutlu da ediyor. Botlarım bakireliğini koruyan beyaz örtüye her dokunuşunda ayrı bir keyif alıyordum. Otelin önüne doğru uzanan yolun buzlanmış olmasına aldırış etmeden yavaşça o tarafa doğru ilerledim. Esen sert rüzgar dondurucu derecede keskindi. Paltomun fermuarını yukarıya doğru kaydırarak göğsümü korumaya almaya çalıştım.

Yaklaşık yarım saattir sıra beklemekten sıkıldığım sırada kumral bir kızın tek başına kırmızı boyalı yeteri kadar büyük teleferiğe bindiğini gördüm. Kimse farketmesin diye biraz yavaş fakat yetişebilecek hızla ilerlerken kapı suratıma doğru kapandı fakat ben son anda çevik bir hamleyle kapıyı kaldırarak kendimi sıcak ve konforlu ortamdan içeriye attım. Yerlerden yukarıya doğru sıcak hava üflenen teleferiğin içerisi o kadar sıcaktı ki az önce şahit olduğum kar havasını unutturuyordu insana, anında. Paltomu omuzlarımdan aşağıya doğru kaydırarak beyaz koltuklardan birtanesine bıraktığım sırada kızın beni tuhaf bakışlarla süzdüğünüı farkettim. Aferin Daniel, kabalığın sınır tanımıyor. Nazik bir gülümsemeyle ona karşılık vermeye çalıştım ama tatmin olmamış gibi görünüyordu.
‘’ Affedersin, ben teleferikte sıra beklemekten sıkılmıştım ve neredeyse donuyordum, seni tek başına binerken gördüğümde içimden bir ses koşmamı söyledi işte.’’
Ve bir gülümseme daha, en sıcağından. Kızın kaşları daha da çatıldığı sırada arkamızdan gelen yüksek bir ‘klik’ sesiyle irkildim. Kahretsin, teleferik kalkıyordu hem ben teklifimi sunmadan önce. ‘’İstersen inebilirim diyecektim ama alet çoktan çalıştı, artık geri dönüşü yok. Eğer istersen yol boyunca konuşmadan burada oturabilirim.’’ Ve, dediğim gibi yaptım. Duvarların bej rengini ve koltukların konforunu kafamda tartarken hayatımda bindiğim en rahat teleferik olduğunu keşfettim. Rüzgarın etkisiyle havada hafif hafif süzülüyorduk kuşlar gibi, tatlı ve insan nahoş bir şekilde uyuşturan şarkının notaları radyodan süzülüyordu. Bedenim anında gevşemiş olduğundan kendimi tamamen kaptırmıştım. Fazlasıyla rahat ve insanı evinde hissettiren türden. Sanki birazcık daha odaklansam kendimi evimde bulabilirdim. Belki de annem bilinmeyen bir kapıdan çıkarak lezzetli kurabiyeleriyle girerdi içeriye. Ama hayır, o yıllar önce ölmüştü.

Gözlerimi yumduğum andan itibaren kaç dakika geçmişti? On ya da yirmi? Yaptığımın çok büyük bir kabalık olduğunu kesitrdiğimde açtım gözlerimi yeniden. Şimdi daha farklı görünüyordu genç kız. Daha güzel… hayır, daha çekici. Dudakları yukarıdaki lambanın ışığında hafif bir kızıllıkta parıldıyor, gözleri sanki içime işliyordu. Parmaklarıyla pantolonunun kumaşıyla oynarken içimden beni titretecek bir arzu dalgasının geçtiğini hissettim. Ah, lanet olası Daniel! Bugün olmaz, şimdi olmaz. Fakat o da beni izliyordu hem de beğeniyle. Gözlerinin kaslarımda gezindiğini hissedebiliyordum. Yapamaz mıydım? Ayıkken olsa ne olurdu ki, bu hazzı gerçekten hissetmiş olurdum belki. Kafamı salladım hızla düşünceleri savmak istercesine. Arzumun o bir hamle yaptığı anda beni iteceği şeylerden korkmaya başlamıştım. Yine de engel olamayarak pürüzsüz sesimin hafif tınısıyla etrafa yayılmasına izin verdim, biraz kısık ve biraz seksimiydi ne? ‘’ Bu arada adım Daniel.’’

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimePtsi Şub. 28, 2011 7:31 am

Uykudan uyanalı çok olmamıştı, beynimde hissettiğim o baskın ağrıdan kurtulmaya çalışıyordum. Ağrının sebebi sarhoşluk değildi. Akşam dudağıma bir damla içki vurmamıştım. Gezi sırasında karlar arasında ölü bulunmak benim için uygun bir ölüm değildi zaten. Dün gece ufak bir uçuş geçirmiştim, bir süre mini barda eğlenip kulübeye atmıştım kendimi. Tabi ben mi atmıştım? Başkası mı atmıştı orasını pek hatırlamıyordum. Sadece uyandığımda kendimi kulübede bulmam bu kanîya varmamı sağlamıştı. Gezide kafayı çekmek planlarım arasında değildi, bozan şey de eski bel çantamın ceplerinden birinden çıkan misafirlerdi.

Ne Laurette ne de Juliet ortalıklarda gözükmüyordu. Öğlene yaklaştığına göre kendilerini sabah erkenden snowborda atmış oldukları kesindi. Erkenden kalksam da onlara eşlik etmeyecektim. Çünkü bugün snowbord havamda değildim. Baş ağrısından kurtulabilmek için yapmadığım şey kalmadığından, onları düşünmeye pek vaktim olmamıştı. Belki de uykudayken beni çağırmışlardı, ben hatırlamıyordum. Kesinlikle öyleydi, onların özellikle de Laurette'nin bensiz bir yere gidebileceğini hiç düşünmüyordum. Fakat görünüşe bakılırsa ben onsuz derin bir uyku çekmeyi tercih etmiştim. Bu da kesin bir ihtimal değildi. Onlara sorduğumda -o kadar güzel uyuyordun ki seni uyandırmaya kıyamadık- gibisinden müthiş yalaka bir bahaneyle karşıma çıkacakları zaman zaten benden çekecekleri olduğu kesindi. Baş ağrısından kurtulmak için başka deney yapmamaya karar vererek kanımın ve beynimin tamamen istediği şeyi yaptım. O poşetteki haplardan birini dolaptaki sodalardan birine karıştırarak içtim. Ne olduğunu bilmiyordum fakat eğer fazla ağır olsaydı dün geceki olayların yarısını hatırlamazdım. Sadece beynimdeki lanet olası ağrıyı unutabilmek içindi, belki de ben kendimi öyle kandırıyordum.

Genel kulübeden çıktığımda, kulübe ve dışarı arasındaki fazla sıcaklık farkını hissetmem bir olmuştu. Burnumda ve parmaksız eldivenlerimin açıkta bıraktığı ellerimde hafif rüzgarın üzerime uçurduğu kar tanelerini hissediyordum. Zaten vücudumun kıyafetle kaplı yerlerinde eriyen beyaz taneleri de görmemem elimde değildi. Sanki günlerdir ayak basılmamışcasına düz bir kar örtüsü üstünde batış ve çıkışlar gerçekleştirerek zorlukla yürüyordum. Gözümün önünde bulanıklaşan görüntüler ve soğuğa karşı hissizleşmem de uyuşturucunun kanıma karışmasının bir göstergesiydi.

Bir saatten fazla da olsa beklediğim telefereğin sırası sonunda bana gelmişti. Dağı boydan boya defalarca da olsa gezmek belki de tam anlamıyla bir uçuş yaşamak istiyordum. Dengemi korumaya çalışarak kırmızı teleferiğe bindim. Binerken bir denge sorunuyla karşılaşsaydım bunun soğuk nedeniyle olduğunu düşünerek pek umursamazlardı. Kapının tam kapanacağı sırada, kuvvetle açılması irkilmeme sebep oldu. Çekmenin verdiği hissizlikle içeri giren çocuğa baktım. İzinsiz benim kabinime girmeye cesaret etmesi pek de hoş bir davranış değildi. Nasıl baktığımı düşünemeyecek kadar uyuşmuştu beynim ama duygularımı yansıttığı kesindi. Ona karşı şuanda hangi duyguyu hissettiğimde belirsizdi ya zaten. Göz ucuyla süzdüğüm çocuğun aptalca gülümsemesi, tanıdık siması ve eklediği affettirici sözler: "Afedersin, ben teleferikte sıra beklemekten sıkılmıştım ve neredeyse donuyordum, seni tek başına binerken gördüğümde içimden bir ses koşmamı söyledi işte." Bunu kibarlık olarak nitelendirebilirdim, fakat saniyeler öncesinde kabine dalışını örtmüyordu. Tek başıma geçirmeyi planladığım uçuşumda, bana birinin eşlik etmesi aklıma gelecek en son şeydi. Planımı bozmak da pek istemiyordum.

-Klik- sesinden sonra planımın bozulduğunu farkettim "İstersen inebilirim diyecektim ama alet çoktan çalıştı, artık geri dönüşü yok. Eğer istersen yol boyunca konuşmadan burada oturabilirim." artık bozmayı isteyip istemediğimin pek önemi yoktu zaten. "Artık bi önemi yok." dedim kısık bir sesle. Duyup duymadığından da emin değildim. Zaten duysa da, montunu çıkarmakla uğraştığı için önemsediğini düşünmüyordum.

Yapacak bir şeyin olmadığını farkettiğimde dışarıyı izleyip somurtmayı bırakıp üzerimdeki kabanı çıkararak çocuğu süzdüm. Sit Stafford'dandı, bu kadar tanıdık gelmesinin sebebi de bu olabilirdi. Tanıdık gelmesi işin bahanesiydi, bakışlarıma verdiği karşılıktaki kendini beğenmişlik her şeyi ortaya seriyordu. Anca bir Manhattan'lı bu kadar kendinden emin durabilirdi. Peki ben Manhattan'da doğup büyümemiş miydim? Neden onun kadar çekici, kendini beğenmiş ve suçlarımı kapatacak bir tatlılıkla insanlara bakamıyordum? Gözlerimi, gözlerinin kapalı fırsat bularak kaslı göğsü ve kollarına diktim.

En hassas noktamdı: kaslı göğüs ve kollar. Kazağın altından nasıl gözüktüğünü hayal etmek pek de zor değildi. Dudakları kırmızıydı belki de soğuk yüzünden, ama aramızdaki mesafenin de azlığı onu öpmemi sağlayacak bir his uyandırıyordu içimde. Bir anda açılan gözler utanmama neden olmuştu. Ne yapıyordum ben? Aylardır hiçbir erkekle beraber olmamam bu kadar mı yan etki yapmıştı? "Bu arada adım Daniel" Kafamı çevirerek her şeyi berbat etmekten vazgeçtim ve "Ben de Stella, yani, kim olduğumun pek önemi yok zaten" gözlerimi çocuğun bakışlarından kaçırmak istiyordum. Uyuşturucunun bana verdiği özgüvene dayanarak şu cümleleri söyledim : "Özür dilerim Daniel, bana o kadar çekici bakmayı kesmelisin. Eğer kesmezsen ben seni öpmemek kendimi tutmayı keseceğim. Zaten kafam iyi ve durmak için bir sebebim yok"


En son Stella Wilson tarafından Perş. Mart 10, 2011 4:20 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daniel Reinhard
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Daniel Reinhard


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/02/11
Nerden : NY, Manhattan.

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimeSalı Mart 01, 2011 3:25 am

"Özür dilerim Daniel, bana o kadar çekici bakmayı kesmelisin. Eğer kesmezsen ben seni öpmemek kendimi tutmayı keseceğim. Zaten kafam iyi ve durmak için bir sebebim yok." Derinden bir kahkaha duyuluyor teleferiğin içerisinde ve şaşırıyorum bu sesin benden çıktığına. Gözlerimdeki pırıltılara aldırmadan ona bakmaya devam ediyorum. Dayanamayarak yanına oturduğum an farkediyorum ne yaptığımı. Artık beni yönlendiren beynim değil arzularım. Parmaklarım narin tenini buluyor Stella'nın ve gittikçe daha da yaklaşıyorum ona doğru. Tatlı kokusu süzülüyor ve ellerim saçlarını kavrıyor nazikçe. '' Evet, durman için bir neden yok.'' Eğiliyorum, ve bana karşı koymuyor ne yaptığımın farkında bile olmadan dudaklarım dudaklarını buluyor ve birbirini tamamlayan yapboz parçalarıymışçasına yakışıyor birbirlerine.

Sıcak ve tutku dolu bu öpüşmeden sonra anladım ancak ne yaptığımı. Arzularım ile tutkularım mantığımı bloke ederek kendisini onun ellerine bırakmıştı. Bana gülümseyerek baktığını görüyordum. Ben de gülümsedim ardından. Bu nazik ve içten bir gülümsemeydi. Pekala genelde böyle bakılmazdı bir kıza onu öptükten sonra ama ben bakıyordum işte. Gözlerim teleferiğin camından dışarı kayarak doğa güzelliklerine döndü. Neden böyle bir şey yapma gereği duyduğumu bilmiyordum açıkçası. Kar taneleri kristaller halinde beyaz bir örtüyle kaplanmış yeryüzüne düşüyor ve düşüyordu. Parmaklarını daha doğrusu tırnaklarını ensemde hissettiğim an irkilerek yeniden odak noktam haline getirdim onu. Yüzünde cazip aynı zamanda çekici bir ifade vardı. Sanki biraz vahşi gibi miydi? ''Oyun mu istiyorsun, Stella? O zaman istediğini alacaksın.'' Sert bir biçimde koltuğa yaslayarak başını, dudaklarımı tekrar onunkilere örttüm. Bu seferki fazlasıyla nazik olmak yerine baştan çıkartıcıydı. Evet, onun bu isteğine karşılık verecektim. Dudaklarım boynuna doğru kayarken dilim teninde usulca geziniyordu. Parmaklarım belini kavramış hafifçe yukarı doğru sürtünüyordu. Onun elleri ise sırtımı kavramış baştan çıkarıcı bir biçimde geziniyordu bedenimde. Dokunuşları ateş gibi yakıyor ve dudaklarımdan hafif bir inlemenin kaçmasına neden oluyordu. Tahrik edici ve çekici. Evet, asıl oyun şimdi başlıyordu bunu hissedebiliyordum.

Bunu yapmak ne kadar doğruydu? Yani kafası güzel olan birisiyle yatmaya kalkışmak, umurumda da değildi zaten. Parmaklarımla bacaklarını okşayarak onu biraz daha kendime doğru çektim şimdi. Bakışları muzur ve fazlasıyla cazip. Bedeninin koltuğa doğru uzanmasını beklerken onu sertçe öpmeye başladım yeniden. Bakışları daha fazlasını ister gibi. Onu eritebilecek güce sahip bir tutkuyla dudaklarını araladığım sırada aniden geri çekildim. Çünkü bunu yapacaksak aktif taraf yalnızca ben olmamalıyım değil mi? Pürüzsüz ve kırmızılaşmış dudaklarımı aralayarak sözcüklerin dışarıya çıkmasına izin verdim.
'' Daha fazlasını istediğine emin misin? Bundan çok daha fazlasını verebilirim ama senin de çabalaman gerek biraz.'' Sesim arzuyla bezenmiş bir biçimde. Daha fazla eğilerek boynuna sürttüm yeniden dudaklarımı. Parmaklarım kalçalarına doğru harekete geçerken beklenti dolu bakışlarımı ona diktim. Bu işte suç ikimizindi. Yapacağımız şeyde ikimizinde gönlü olmalıydı. Bakışları fazlasıyla vahşi ve baştan çıkarıcı iken benim bakışlarımı daha fazlasını vaat edebileceğini fısıldıyordu ona sanki.

Cevap beklemekten sıkılmış olarak derin bir iç çektiğim sırada gözlerinden okuyabiliyordum amacının bu olduğunu. Beni böyle görmek ona zevk veriyordu fakat bu davranışı büyük bir şeyleri geciktirmesine neden oluyordu. Bulunduğum pozisyondan çıkarak koltuğa oturdum yavaşça. Hâlâ onu bekliyordum. Sabırsızlığımın kokusunu aldığını biliyordum. Hafifçe tebessüm ettim ve kar tanelerinin birer peri olup etrafımızda şarkı söyleyebileceğini hayal ettim tıpkı küçük kardeşim Laura'nın sık sık hayal ettiği gibi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimeCuma Mart 04, 2011 7:40 am

"Daha fazlasını istediğine emin misin? Bundan çok daha fazlasını verebilirim ama senin de çabalaman gerek biraz." Dudaklarını boynumda hissettiğimde teklifinin cazipliği iki kat artmış gibiydi. Gözlerimi mavi gözlerine diktim, arzuyla bezenmiş olması kendime güvenimi arttırıyordu. Uzun zamandır beraber olduğum sayılı kişilerden en yakışıklısıydı. Fakat biz henüz beraber olmamıştık. Olmamamız için de geçerli bir sebep yoktu, hele bu pozisyonda iken. Bedeni bir anda sıyrıldı ve koltuğun diğer tarafına doğru kaydı. Düşüncelerimden kurtularak yanına doğru yaklaştım. Onun için çabalamalıydım. Bu kadar can yakıcı duruşuna karşı verebileceğim bir şeyler olmalıydı. "Daha fazlasını istiyorum Daniel" diyerek suratına biraz daha yaklaştırdım. Hayır bu bir öpüşme değildi. Burun buruna, sözlerin değil, gözlerin konuştuğu bir hâl. Gözlerine daha çok odaklanarak onu ne kadar fazla arzuladığımı göstermeye çalıştım, bunu görmesini istiyordum, görmese de hissetmesini. Fakat fazla uzun sürmedi, tekrar o derin mavilikte boğularak ne yaptığımı bilemeden dudaklarımı onunkilerle birleştirmek için araladım. Bacaklarımdan birini diğer tarafına atarak ona daha çok yaklaştım. Şimdi neredeyse vücutlarımız bitişik.. Kısa saçlarının köklerinde parmaklarımı gezdirdim, her şeye rağmen yumuşak..

Daha fazla dayanamayarak dudaklarımı ensesine indirdim, yumuşacık, tıpkı saçları gibi. Parfümünün kokusunu burnumda hissettim. Ellerimi yavaşça kazağına götürerek hafifçe havaya kaldırdım. Altında hiçbir şey yok, parmaklarımda sıcacık tenini hisediyordum. Yumuşak olmayan tek bir şey var onu da hissediyorum, beni ne kadar arzuladığının ispatı, fakat şimdi bunun yeri ve zamanı değil. Parmaklarım kaslı göğsünü buldu, evet daha fazlasını istiyorum. Kendime hakim olmalıyım. Geri çekildim, nefes nefeseydim. O da farklı değildi. Bir süre nefesimi toparlamaya çalıştığımdan konuşamadım. "Daniel." Bakışları çok farklıydı, bir erkek kadar arzu dolu fakat olgunlaşmamış olarak nitelendirilecek kadar masum. Tıpkı istediğini almaya çalışan bir bebek gibi, ne kadar istese de şeytanî görünemiyordu. "Burada, seninle işi pişirmeyeceğiz." her şeye rağmen onu istediğimi göstermek için yavaşça eğilip dudaklarına bir öpücük kondurdum ve devam ettim. "Senin için çabalıyorum. Gece, beni barda beni bul. Her şey beni istediğinden emin olduktan sonra olsun, çünkü ben seni istediğimden eminim ve burada, işi pişirmek gibi olmasın."

Ve cevap beklerken gözlerinin içine baktım. Yavaşça kucağından inerek koltuğun kenarına oturdum. Vereceği tepkinin ne olacağını bilmiyordum. Açıkcası ne olacağını da merak ediyordum. Tanımadığım biriydi ve şu an yaptığım sürtüklüğün önde gideni bir davranıştı. Eğer akşam benimle olmayı gerçekten isterse beni bulabilirdi, ona numaramı da verebilirdim bulabilmesi için.. Evet vermeliydim. Numarasını yazmasını sağlamak için cebimdeki telefonu çıkardım ve ona uzattım. Akşam her şey farklı olabilirdi, tabi isterse. "İstersen, yani, beni bulman için."


En son Stella Wilson tarafından Perş. Mart 10, 2011 4:22 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daniel Reinhard
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Daniel Reinhard


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/02/11
Nerden : NY, Manhattan.

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimeSalı Mart 08, 2011 7:17 am

Derin bir kahkaha dudaklarımdan dışarı fırlayıverdiği sırada teleferik birden durarak ikimizi de şaşırttı. Bakışlarım aniden karlı zemine kaydığında bir an için kaygılanmadım diyemem. Ardından nahoş melodilerin yerini gırtlaktan konuşan -ki Fransız asıllı olduğu sesinin tınısından bile anlaşılıyordu- adamın sesini duymaya başladığımda içime bir rahatlık çöktü. Heralde tatbikat gibi bir şeydi bu? Ya da olmalıydı? '' Değerli müşterilerimiz, sizleri on beş dakika kadar doğa manzarasıyla başbaşa bırakıyoruz. Hatlar aynı anda kesildiğinden dolayı iki teleferik yanyana durmaktadır, bu firmamızın uyguladığı bir prosedürdür. Keyifli dakikalar dileriz.'' Adamın arkasından altmışların sevilen gruplarından Iron Maiden'in insanı uçurabilecek derecede sevilen parçalarından birtanesi çalmaya başladı. Ben ise o sırada mavi gözlerimi dikmiş, yanımızdaki teleferikte ellerinde fotoğraf makinalarıyla bizi çekmeye çalışan iki kızı izliyordum. Stella henüz onları farketmemiş gibiydi. Kaşlarımla onları işaret ederek gülümsedim. '' Akşam orada olacağım ama küçük bir oyuna ne dersin? Söz veriyorum pantolonlarımız üzerimizde kalacak.'' Daha cevabını beklemeden onu kucağıma doğru kaydırarak dudaklarımı boynuna sürtmeye başladım. Parmaklarımla kazağının kenarlarını hafifçe çekiştirmeye başladığında ne yaptığımı bilemiyordum. Evet, pantolonlar üzerimizde kalacaktı fakat bu yaramazlık yapmayacağımız anlamına gelmezdi değil mi? Bu daha çok ön sevişme gibiydi, bir nevi hazırlık aşaması.

Ben içimdeki bastırılmamış arzuyla onu kendime daha çok yasladığımda göz ucuyla baktığım kadarıyla kızların ağızları açık bizi izlediğini görebiliyordum hatta makinalarının flaş ışıkları bize kadar ulaşıyordu. Başımı onlara döndürerek göz kırptım ve Stella'ya döndüm yeniden. Parmaklarımla ipekten yapılmış gibi yumuşacık saçlarını bir kenara ittirdiğimde gözleriyle buluşturdum gözlerimi ve uzun uzun onu süzdüm. Evet, anlayabiliyordum arzusu fazla yoğun isteği çok kuvvetliydi. Onu biraz zorlasam bu iki kızın önünde o işi yapabilirdik ama bu çok büyük bir haksızlık olurdu. Devam etmeyecek değildim ama ileri de gitmeyecektim. Parmaklarım sütyeninin üzerinde gezinirken hâlâ gözlerim ondaydı. Müziğin tınıları sertleşmeye başladıkça benim dokunuşlarımında sertleşmeye başladığını o da hissediyor gibiydi. Onu çevirerek üzerine çıktım ve sırtını koltuğa yasladım. Saçları etrafına dağılmış bir biçimde prenses gibi duruyordu. Sessizce gülümsedim, fazla tutkulu bir öpücüğe aralarken dudaklarımızı parmaklarıyla sırtımı kavradığını biliyordum. Hafifçe inledim kulağına doğru. Baştan çıkarmaya bir tik ama ileri gitmeye hayır!

Ne kadar süre geçmişti bilmiyorum ama şimdi ben onun yanında uzanmış bir biçimde gözlerimle kusursuz vücudunu süzerken o da benimle aynı şeyi yapıyor gibi duruyordu. Teleferik yalnızca birkaç dakika önce yeniden çalışmaya başlamasına rağmen duyduğum bağırma seslerinden yola çıkarak yolculuğumuzun sonuna geldiğimizi anlıyordum. Kızların olduğu teleferik bizden uzaklaşırken onlara gülümsedim ve el salladım. Ardından yere atılmış kazağımı bir çırpıda üzerime geçirdiğimde elimi Stella'ya uzatarak yerinde doğrulmasını sağladım. Pantolonunun arka cebinden anladığım kadarıyla cep telefonu ordaydı. Parmaklarımı poposuna fazlaca temas ettirerek telefonu aldığımda birkaç saniye içerisinde telefonumu rehberine kaydetmiştim bile. ''Bara vardığında beni ara, geleceğim.'' Yanağına doğru bir öpücük kondurarak montumun olduğu koltuğa ilerledim. Atkıma ve montuma sıkı sıkıya sarılarak teleferiğin durmasına şahit olduktan sonra elini tutarak onu dışarıya çıkardım. Sırada bekleyen insanlara, hatta çoğu bizim okuldandı, aldırmadan dudaklarımla dudaklarını örttüm. Dilim dudakları üzerinde geziniyor ve dokunduğu yerleri yakıyordu. Ardından kulağına eğildim. '' Bu gece, orada olacağım.''

Adımlarımla odamın yolunu arşınlarken hâlâ aklımda o iki kız vardı ve Stella. Sanırım bizim okuldanlardı ve en fazla üçüncü sınıftaydılar. Omuzlarımı silkerek tahta kapıya ulaştığımda anlamsız bir sırıtışın yüzüme yayılmasına engel olamıyordum. Nedeni ise oydu elbette ki. Gerçekten harika bir vücudu vardı, aslında devamlı sevgilim bile yapabilirdim onu sorun şu ki eğer birisiyle gerçekten sevgili olacaksam ona aşık olmalıyım. Stella ise yalnızca, eğlenme amaçlı güzel, çekici, parlak bir parça. Evan'ı odada görünce yanına doğru ilerledim ve omzuna hafif bir yumruk geçirdim. '' Dostum, bugün nasıl bir kızla tanıştım anlatsam inanamazsın.'' Ardından derin bir kahkaha odayı doldurdu ve bedenimi yumuşacık sayılmasa da ideal olan yatağa atıverdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimePerş. Mart 10, 2011 7:35 am

Söylediklerine karşılık sadece kahkaha patlatması garibe gitmiş ve kendimi tecrübesiz biri gibi hissetmemi sağlamıştı. Utançtan tam kafamı eğecek iken bir anda teleferiğin içinde yankılanan ses aksine kırık aksanlı adamın ne dediğini anlayabilmek için kafamı daha çok kaldırmamı sağlamıştı. '' Değerli müşterilerimiz, sizleri on beş dakika kadar doğa manzarasıyla başbaşa bırakıyoruz. Hatlar aynı anda kesildiğinden dolayı iki teleferik yanyana durmaktadır, bu firmamızın uyguladığı bir prosedürdür. Keyifli dakikalar dileriz.'' Sanki birileri ikimizi burada daha fazla tutmaya çalışıyordu. Iron Maiden'in ardından patlayan gürültülü şarkısı belki de teleferiğin içindeki sevişmemizin arka fon müziği olmaya adaydı. Kafamı Daniel'a çevirdiğimde gözleriyle işaret etmesiyle farkettim bitişiğimizdeki teleferiği gördüm. İçinde dış görünüşleriyle resmen; Harrison Jewell'lıyız, New York'luyuz, L&C kölesiyiz diye bağıran kızlar vardı. Bizi çekmeleri aslında bu kanîlara varmamı sağlamıştı. '' Akşam orada olacağım ama küçük bir oyuna ne dersin? Söz veriyorum pantolonlarımız üzerimizde kalacak.'' İçimin rahatlamasıyla birlikte kendimi bir anda yeni tanıştığım Daniel'ın kucağında buldum. Enseme sürten dudakları hiçbir şey diyemeden beni etkisi altına almıştı bile. Parmakları bir anda kazağımı buldu ve bedenimi bir şekilde gözlerinin önüne serdi. Gerçi ne yaparsak umrumda olmazdı.. Yan teleferikteki kızlara belden aşağı pozisyonlar içermeyen bir porno sunarak rezil olsak bile..

Kızlar sanki yollanacak en iyi pozisyonlu fotoğrafı çekme yarışına girmişcesine defalarca fotoğrafımızı çekiyorlardı. İnsanların özel hayat ve fantezilerinden kime neydi? Daniel'ın bir anda onları dönüp göz kırpması özgüven sahibi ve çapkın bir erkek olduğunu düşünmemi sağladı. Bu benim için aslında iyi bir şeydi. Kızlara alaycı bir göz kırpması atan büyüleci gözlerin son durağı sanırım benim gözlerimdi. Tamamen odaklanmışcasına arzu dolu bakarken, kendimden geçmemi sağladığını inkâr edemezdi. Uyuşturucu bile o kadar kafa yapmamıştı bugün bende. Elleri sütyenimin üzerinde müziğin ritmine göre hareket ederken, ben sadece onun kollarına bırakmıştım kendimi. Tenime değen kusursuz göğsüne ve kaslarına.. Bedenimi hafifçe koltuğa serip yerlerimizi değiştirirken bile esiriymişcesine itaat ediyordum isteklerine.. Benimkilerle birleştirmek için araladığı dudaklarına, dudaklarımı gömerken sanki daha fazla yakınlaşabilecekmişiz gibi sırtını kavrayarak onu kendime doğru çektim. Kusursuz dudakları benimkilerden hafifçe ayrıldı, durmak için olmadığını farkına varırken kulağıma doğru bir inleme döküldü pembe dudaklarından. Onları göremesem de biliyorum pembe olduğunu..

On beş dakikanın dolduğunun hareket eden teleferik sayesinde farkına varırken, bedenim onun kollarının arasında serilip yığılmış bir durumdaydı. Mükemmel vücudunu bir anda çekip ve kızlara el sallayışını izlerken elini uzatıp doğrulmama yardımcı oldu. Neredeyse yarım dakika içinde telefonumu cebimden aldı ve numarasını kaydetti. ''Bara vardığında beni ara, geleceğim.'' yüzümde istemsizce bir tebessüm oluşmuştu. "Arayacağım" Ne yani küçük bir çocuk gibi seviniyor muydum? Yanağıma küçük bir öpücük kondurduğunda kızardığımı belli etmemek için montumu almak için ayaklandım, onun da farklı bir iş yaptığı yoktu zaten. Teleferik tamamen durduktan sonra sahiplenircesine elimi tutmasını hiç beklemiyordum. Yeni tanıdığı bir kıza bu kadar yakın davranması garipti ama şu an işime geliyordu. Teleferikten indiğimizde kendimi Twilight'taki Edward'ın arabasından inince bütün herkesin merakla baktığı Bella gibi hissettim. Kimseye aldırmadan eğilip dudaklarıma küçük ama tutkulu bir öpücük kondurdu ve kulağıma eğilerek ''Bu gece, orada olacağım.'' diye fısıldadı. Sanki çok önemli bir şey söylemiş gibi hafifçe sırıttım ve bende kulağına eğildim "Sabırsızlıkla bekliyorum"

Kulübeye vardığımda bu gecenin diğer gecelerden farklı olacağını düşünüyordum. Farklı olacaktı, çünkü ilk defa tanımadığım biriyle randevulu bir şekilde buluşacaktım. Şimdiden hazırlansa mıydım? Ne giyecektim? Daha güzel görünmeliydim. Onun için çabalayacağıma kendi kendime söz vermiştim galiba? Yanlış mı hatırlıyordum? Üzerimdekileri yatağın üzerine atarak duşa girdim aklımda tek bir düşünce vardı : -Bütün bu soru işaretlerinden kurtulmalıyım.-
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Daniel Reinhard
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Daniel Reinhard


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/02/11
Nerden : NY, Manhattan.

Be cold-heated doesn't know any other arms.. Empty
MesajKonu: Geri: Be cold-heated doesn't know any other arms..   Be cold-heated doesn't know any other arms.. Icon_minitimePerş. Mart 10, 2011 12:39 pm

RP SONU.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Be cold-heated doesn't know any other arms..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Never Ment to be So Cold ~

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Diğer Yerler :: Rusya :: Krasnaya Polyana :: Teleferik-
Buraya geçin: