Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
just like medication Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
just like medication Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
just like medication Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
just like medication Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
just like medication Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 just like medication

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

just like medication Empty
MesajKonu: just like medication   just like medication Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 5:17 am



TIMES SQUARE



Stella Wilson x London A. Delablanchet


just like medication

tıpkı ilaç gibi.


En son Stella Wilson tarafından Çarş. Mart 16, 2011 3:43 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
London A. Delablanchet
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
London A. Delablanchet


Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 27/02/11
Gerçek Yaşı : 28

just like medication Empty
MesajKonu: Geri: just like medication   just like medication Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 5:36 am

Yorgun adımları, buğulu gözlerine eşlik ediyorcasına yavaştı. Etrafında telefon görüşmeleri yapan takım elbiseli ciddi adamlar, yeni aldığı kıyafetleri deneme heyecanıyla yapıp tutuştuğu suratından belli olan eli torbalı kadınlar, dondurmalarını yalayıp ağzına yüzüne bulayan doyumsuz çocuklar vardı. Görüntü masumdu. Görüntü bulanık. Görüntü hüzünlü... Her zamanki Times Meydanı'ydı, ama onun için değil. Yosun tutmaz kinini ve kırılmak bilmeyen önyargısı deliyordu kafası. Beyninin içinde çoğalan uğultular olarak geri dönüyordu ona bir bir, tüm yalnızlığı. Yalnız mı? Hiç böyle düşünmezdi, hep kendiyle başbaşa olmak istediğini mırıldanırdı soranlara. Yalnızlık ha? Belki de ilk kez kendinin bile onu terketmiş olduğunu düşündü, bu saçmaydı. En azından o öyle umuyordu.


Berrak hava, tatlı rüzgârlar yolluyordu arada sırada suratını okşaması için. Beyaz tenini gıdıklıyor, ince telli sarı saçlarını her dokunuşunda daha bir karmaşıklaştırıyordu. Rimelleri akmıştı, en koyu tonlarından özenle seçtiği ruju ise silinmeye yüz tutmuş, her dudaklarını yalayışında daha da belirginsizleşiyordu. Diri insanların yoğun temposunun göbeğinde, bir zombi gibi ilerlemeye son verip, ona en yakın banka doğru harekete geçti.


Çelimsiz bedenini narince bıraktı bankın üzerine. Bir sigara yakabilir diye düşündü, belki de birkaç viski yuvarlayabilirdi en yakın barda. Ne yararı olur ki, diye geçirdi baygınlıkla içini. Soğuktan üzerinde çatlaklar oluşmuş elinin tersiyle gözlerinin etrafına bulanmış göz kalemini sildi. Tanımadığı insanlara karşı bile, bu güçsüz haliyle görünmek istemezdi. Muhteşem bir egoya sahipti, öyle muhteşem ki, çoğu zaman ona da büyük bir yükten fazlası gibi gelmiyordu. Deriye işleyici soğuktan, onu siyah kalın kabanı koruyordu, ne yazık ki sadece soğuktan... Burnu kızarmıştı. Ağlamak istiyordu. Ağlamamalıydı. Ağlamamak için çıkmıştı zaten dışarı, kimsenin önünde ağlayamazdı ne de olsa... Güçlü olduğunu düşünüp egosunu kabarttı. Ağlamamalıydı. Gözlerini sımsıkı kapayıp yumruğunu sıktı. Ağlamamalıydı. Tırnakları parmağını fazla zorladığından kanatmıştı. Ah, bu gerçekten ağlamak için harika bir sebepti. Fakat o, dayandı.


Ağlamamayı seçmiş olsa da, buna aykırı hareket ediyordu. Hep aykırı hareket ederdi zaten. Kim bilebilirdi, belki de kendince iradesini kuvvetlendiriyordu. Çantasının içinden eski bir kare fotoğraf çıkarmıştı. Fazla eski bir tarihe ait sayılmazdı, yalnızca üzerinden geçenleri düşündükçe bu fotoğrafın 'çok eski' olduğu düşüncesine bir adım daha yaklaşıyordu. Uçları kıvrılmış, mutlu aile tablosuna bakarken iç geçirdi. Özlemiş miydi? London özlem duymazdı. Belki babasının onu kollarından tutup etrafında döndürmesine, gece yatarken sıcak bir 'iyi geceler' öpücüğü vermesine, sabah kahvaltısında tüm beceriksizliğiyle ona kendi waffle'larından hazırlamasına ihtiyaç duyuyor olabilirdi, ama bu özlem olamazdı, en azından onun gibi kararlı bir egoist için.


Mutlu karenin içerisindeki hüzne kapılmış giderken ağlamaklı ifadesi densizin birinin omzuna dokunmasıyla bölünmüştü. "Harika!" diye mırıldandı soğuktan pembeleşmiş dudaklarının arasından, kendisinin bile duyamayacağı türden sessiz bir mırıltıydı bu. Onu yalnız bırakmayan bu sülüğe bir yumruk atmanın ne harika olacağını hayal ederek arkasını döndü. Karşısında beliren görüntü onu şaşırtmıştı. Şaşırmanın yanında adını koyamadığı birkaç duygu daha içinde harmanlanarak suratına yansımıştı. Pembeleşmiş dudakları ve burnu, etrafı grimsi olan gözleri ve bembeyaz kesilmiş teniyle hayretlere bürünmüş surat ifadesi. Stella'yı bu şaşkın ifadeyle karşılamıştı London, sesini çıkarmadan. Sonrasında içinde tutmakta olduğu soluğu tek seferde bırakarak gözlerini yere devirdi. Mutlu olmuştu, bunu saklayamazdı. Utançla dudağını ısırdı ve sıcak gülümsemesini yaydı suratına. Aslında o yaymamıştı, ama nedense yayılmasına engel olamıyordu. Bu berbat ve yalnız gününde sevdiği bir yüzü görmek kindar bir insana bile ilaç gibi gelebiliyordu. Ya da London'a bile, her neyse. "Ne işin var burada?" dedi güçlü olmaya çalışan kararsız sesiyle. Fotoğrafı elinin ucuyla hızla çantasına tıktı.


En son London A. Delablanchet tarafından Çarş. Mart 23, 2011 4:40 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

just like medication Empty
MesajKonu: Geri: just like medication   just like medication Icon_minitimeÇarş. Mart 16, 2011 4:19 am

Paketteki son sigarayı da bitirdikten sonra yeni bir paket almak için yolunun üzerindeki tobacco shoplardan birine uğrayan genç kız nikotine duyduğu açlıkla jelatin ambalajı hızlı bir şekilde yırttı. Açtığı paketten aldığı sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdi ve ceketinin cebinden çıkardığı çakmakla yaktı. Bütün gün bunalıma girmiş gibi Manhattan'daki mağazalara girip çıkmıştı. Ne istediğini bilmeyen, herkesten daha iyisini almak istiyormuş gibi davranan aptal birinci sınıf kız triplerine girmişti. O dönemi geçeli çok olmamış mıydı?

Üzerindeki yoğun Armani'yle karışmış sigara kokusuna burnundaki koku algaçları o kadar aşine olmuştu ki, artık algılamayı kesmişti. Suratına hafif rüzgarın etkisiyle gözlerini kapayıp açtı. Bunu sulanmaması için yapmıştı. En ufak bir esintide gözleri sulanır ağlamaklı bir tavır alırdı. Gözlerinin sulanmaması için savaş verirken, sigara dumanı boğazına kaçtı ve bir öksürüğe boğulmasına sebep oldu. Sanki ciğerleri fırlayacakmış gibi hissediyordu. Fırlayacak ciğer kaldıysa eğer.. Senelerdir içiyordu öksürürken parmaklarının arasından kayıp giden illeti. Nefesini toparlamaya çalışırken bir adama çarptı. -Önüne bak, sersem- Bunu diyebilmek istiyordu ama tamamen öksürüğün etkisinde olduğundan en ufak bir ses çıkaracak hâli yoktu.

Bir süre sonra nefesini topladı. Bütün gücünü bunu yapmak için harcadığından ayakta duramıyordu. Önüne gelen ilk banka kendini atacaktı. Çok geçmeden bir tane gördü, arka plandan gözüken sarı dağınık saçları görebiliyordu. Bunlar London sarısıydı. Yani o öyle adlandırıyordu onun eşsiz saç rengini. Bir metre kadar uzaktan baktı. Daha demin London sarısı saçlı kız, London'ın tâ kendisiydi. Sanki gücünün tükendiğini unutmuş gibi tamamen kıza odaklanmıştı. -Babasının fotoğrafı- . Stella'nın tıpkı annesini kaybedişi gibi, London'da babasını kaybetmişti çocuk yaşlarda. Aynı acıyı çekiyor, hissediyor olmalarından dolayı bu kadar yakındılar galiba.

Ağlamaklı nefes çekişini duyduktan sonra dayanamayarak kıza yaklaştı ve elini omzuna koydu. "Harika!" rüzgara karışıp giden mırıltıyı tavşan kadar iyi duyan kulakları algılamıştı. Çok geçmeden kız fazla belirgin olmayan bir hışımla arkasını döndü. Soğuktan kızarmış burnu ve yanaklarıyla küçük bir kızı andırıyordu. Melek gibi bir şeyler.. Ama melek olamayacak kadar günahkâr. Bir o kadar da suçsuz. Son zamanlarda insanları bu şekilde betimliyordu. Tamamen kızın suratına odaklanmıştı; şaşkın ifadesi bir anda dağıtıp ve elindeki fotoğrafı sanki bir çocuğun gizlice aldığı bir şeyi suçluca saklayışı gibi çantasına tıkışına.. "Ne işin var burada?" kızın gülümseyişine karşılık verdi ve banka oturdu. Birkaç dakika önce ayakta duramıyordu bedenindeki son gücü de tüketmişti. Bunu belli etmemeye çalışarak nefesini topladı ve kızın sorusuna cevap verdi "Dolanıyordum, sanırım sıkıldım." Küçük bir çocuk gibi bir tavrı vardı konuşurken, karşısındaki kızında bunu anlayabileceğinin de farkındaydı. Hafifçe kafasını eğdi ve dudağını ıssırdı. Aslında omzunda ağlayacak bir dost arıyordu, Nicholas'la olanlar ve Crystal'ın ona aldığı tavır.. Ama şuan da kendi dertlerini anlatarak kızı baymak istemiyordu. Sessizce yutkundu ve kafasını kaldırarak kıza odaklandı: "Gözlerin soğuktan mı kızardı, yoksa omzunda ağlayacak bir dost mu arıyorsun?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
London A. Delablanchet
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
London A. Delablanchet


Mesaj Sayısı : 111
Kayıt tarihi : 27/02/11
Gerçek Yaşı : 28

just like medication Empty
MesajKonu: Geri: just like medication   just like medication Icon_minitimeÇarş. Mart 23, 2011 4:39 am

"Dolanıyordum, sanırım sıkıldım." Diyerek geçiştirdi çocuksu ifadesiyle London'ı. London bunu kolayca sezebiliyordu, onu iyi tanırdı ve bu yeteneği kimi zaman olumsuz sonuçlar bile doğurabilecek kadar kuvvetliydi. Kız, kafasını yana eğerken hüzünle iç çekti ve dudağını ısırdı. London olanları tahmin edemezdi, ne de olsa psişik güçlere sahip değildi. Yine de bir insan sarrafı ve iyi bir gözlemciydi; bu da, kötü bir şeyler olmuş olacağını anlamasına yetiyordu bile. "Gözlerin soğuktan mı kızardı, yoksa omzunda ağlayacak bir dost mu arıyorsun?" En az kendisi kadar solgun yüzünü görünce içindeki sıcaklığın yayılmasına engel olamadı. "Bir arkadaşımın başına şöyle bir olay gelmiş, sence ne yapmalı?" sorularını aratmıyordu bu bakışı. Basbayâ da onun ihtiyacı vardı ağlayacak omuza, kucağına yattığında saçlarıyla oynayarak, 'her şey güzel olacak'larıyla onu teselli edecek bir insana. Bu kişi benden başkası değil tabii, diye iç geçirdi London dolgun dudakları bilindik bir hisle gerilirken.



"Benim aptal olmadığımı biliyorsun Stell," dedi gözleri derinlikle bakarken "değil mi?" Canının sıkkın olduğunu anlamayacağımı mı sanıyorsun şapşal? bakışını fırlattı kaşlarını kaldırıp dudağını büzerek. Stella'nın başına gelenler hakkında kesin bir bilgiye sahip değildi, fakat ağızdan toplama laflar tahmin etmesi için yeterliydi. Çok geçmeden, dedikodu düşkünü kızlardan birkaçının yanından geçerken kulak misafiri olduğu cümleler çakıvermişti aklında. Küçük bir hafıza tazelemesi dudaklarının tekrar muzurlukla gerilmesini sağlamıştı. Bu onun bir an için içini rahatlatmıştı, 'bir şeyim yok' gibi sıradan bahanelerle kaçamayacaktı Stella. Artık kendinden daha emindi, az önceki duygusal tavırlarından eser kalmamıştı üstelik. Bazen, neden birkaç saatten fazla bunalım modunda takılamadığı düşünmüyor değildi; yine de bu onun yararına olduğu için fazla kurcalamamayı seçiyor, olduğu yere siniyordu. Stella her an dökülmeye hazırdı, yüzündeki sabırsız ifadeyi gizlemeye çalışsa da kendini eleveriyordu. "Hadi ama," diye diretti ısrarcı sözleri. "Olanları başkalarından duymamı istemezsin ya?" Konuyu Stella'ya çekmiş ve onu yavaşça ikna etmiş olması onun yararınaydı. Eğer Stella olanları anlatmamakta kararlı olsaydı, London dökülmeye başlamak durumunda kalacaktı. Bunu istemezdi, kesinlikle istemezdi. Ona ne diyebilirdi ki? "Aslında ara sıra babamı özlüyorum, sanırım. Belki de ona ihtiyacım var" mı? Bunu Stella'ya değil, hiçkimseye söyleyemezdi, söylemezdi de. Düşüncelerine kendisinin bile inanıp inanmadığı tartışılırdı.



Stella'nın büyük olasılıkla içsesiyle verdiği savaş, bir süre ağzından tek kelime çıkmamasına neden olmuştu. London ise onu ikna etmek için cazip cümlelerle aklını çelme çabaları son bulur bulmaz, aklına eski günlerin tekrardan girmesiyle olduğu yere sinmişti. Bir süre ikisi de sessizliğe bürünmüştü. Genelde böyle olmazdı, ikisi de yanyana geldiklerinde çok geveze insanlar olup çıkıverirlerdi. Ne var ki, genelde London ailesini düşünüp eski günlere duyduğu özlemi, kendi deyimiyle "ihtiyacı" içine atmaz; Stella ise arkadaşlarının sevgililerini tahrik etmek için uğraşmazdı. Bu seferki her zamankinden daha farklıydı; bu açıktı. Yine de şüphe yok ki; ikisi de bulundukları durumu kabullenemiyorlardı. Belki de kabullenmek ağır kaçacaktı, onlar yalnızca her şeyin ne de çabuk değiştiğine inanmakta güçlük çekiyorlardı. "Olanlar ikimizi dahi susturabilecek kadar güçlü mü yani?" diye mırıldandı dudaklarının arasından London. Gözlerinde belli belirsiz bir keder vardı. Şu sıralar kısa süreli de olsa, sıkça oluyordu bu. Stella gözlerini London'ınkilere dikti. Ağzını açsa devamı gelecekti, fakat o cümlelerini düzenle kurmaya özen gösterirdi her zaman, düşünmeden bir kez olsun konuşmamıştı şimdiye dek. London, Stella'nın bu huyunu bildiğinden, birkaç saniye daha bekleyebileceğini düşündü. Yer yer ona göz atıyor, surat ifadesinden ne düşündüğünü hakkında çıkarımlarda bulunmaya çalışıyordu. Dudaklarını yaladığından ve derin nefesini burnundan hızla vermesinden anlamıştı: Stella dökülmeye hazırdı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
just like medication
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Times Meydanı-
Buraya geçin: