Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
fire in our bodies Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
fire in our bodies Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
fire in our bodies Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
fire in our bodies Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
fire in our bodies Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 fire in our bodies

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

fire in our bodies Empty
MesajKonu: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 5:53 am

fire in our bodies 7036x fire in our bodies 7030

Stella Wilson & Nicholas Davis

in

fire in our bodies 7021

Stella's bed


fire in our bodies

bedenimizdeki ateş


En son Stella Wilson tarafından Perş. Mart 10, 2011 9:26 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Davis
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Nicholas Davis


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 26/01/11
Gerçek Yaşı : 29

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 6:19 am

Herşey çok bulanıktı... Sanki olan herşeyi yukarıdan bir yerlerden izliyormuş gibi hissediyordu genç adam. Her zaman yaptığı gibi güneş battığında evden çıkarken ruh hali sinirli ile tarif edilemeyecek kadar kötüydü. Crystal'in Calbert adlı bir ufaklıkla klüpte yakınlaştıklarına dair bir söylenti duymuştu. Ve herkesten farklı olabileceğini düşündüğü Crystal'in sürekli farklı erkeklerle takılan diğer kızlardan olabileceği fikri onu deli ediyordu. Tek istediği arkadaşlarından uzaklaşıp biraz kafa dağıtmaktı. Biraz mı? Barda gece boyunca içmiş ve önüne gelen kızların hiçbirinin kimliğiyle ilgilenmeden dans etmiş, eğlenmişti. Crystal olayı aklından uçup gitmişti. Yada şimdilik öyle görünüyordu.

Harrison Jewel'den tanıdığı, düzgün vücudu ve güzel yüzüyle dikkatini çeken kızlardan biriyle beraber bir taksideydi. Onunla önceden kısa sohbetleri olmuştu ama bardaki dansları açıkça sohbetten daha öteydi. Şimdi ikiside dağılmış bir halde koltuklarda oturuyordu. Nicholas kafasını camdan tara çevirmiş akıp giden ışıl ışıl görüntüye bakıyordu. Nasılsa bu gece Stella'ya bol bol bakacaktı değil mi? Taksi sonunda trafikten kıpırdayamayan arabalarla dolu caddeden bir sokağa döndü ve durdu. Stella'nın verdiği adres burası olmalıydı. Nicholas parayı verdi ve taksiden sendeleyerek çıktı. Sokağın ışıkları gözlerini acıtıyordu ve biran önce daha karanlık bir yere gitme isteği uyandırıyordu. Dalgın bir şekilde taksiye döndü ve o sırada taksiden inmekte olan kızın bir elini yakaladı. Zira oda oldukça sarhoş görünüyordu. Elinde olmadan gülümsedi. Hala aklında kızgın olduğu konu hakkında birşey yoktu. Yaptığında yanlış birşeyde göremiyordu. İkisi de bu durumdan rahatsızlık duymuyor gibiydi.

Daha fazla dikilmelerine fırsat bırakmadan Stella yukarı çıkıp kahve içebileceklerini söylemişti. İkiside olayın kahve olmadığını biliyordu. Gayet rahat bir şekilde sırıtarak kızın yüzüne baktı ve memnuniyetle teklifini kabul ettiğini söyledi. Aceleleri varmışçasına büyük adımlarla apartmana girdiler. İkiside birbirine bakıp boş boş gülümsemekten başka bir şey yapmıyordu. Sonunda kapıya geldiler. Stella kapıyı açtı. Nick önce içeriye bir göz attı. Karanlıktı ama Manhattan caddelerinden yayılan ışıklar içeriyi kısmen aydınlatıyordu. Bekleneceği gibi klasik bir öğrenci eviydi. Nicholas kapıyı arkalarından kapattı ve kızın ardından salonda biraz ilerledi.

Stella'ya daha arkasına dönmeye fırsat vermeden kızın belinden tutup kendisine doğru çekti. Rahat hareketleri aynı sahneyi defalarca yaşamış olmasından kaynaklanıyordu. Dudaklarını öpecekmiş gibi ensesine yaklaştırdı ama birşey yapmadı. " Kahve sütlü olmasın. " diye mırıldandı alay edercesine sırıtarak.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 7:54 am

Kim ne derse desin tuttuğunu koparırdı, bunu kendisi de biliyordu. Birkaç saat sonra güneş doğacaktı belki de ama Manhattan'da sanki hiç batmamış gibi hayat devam ediyordu. Bütün gece içmekten bulanık düşüncelere sahip olan Stella kafasını koltuğa yaslayarak yanındaki çocuğu seyretmeye başladı.

Onu daha önceden tanıyordu. Bunun nedeni Sit Stafford'da olması değildi. Çevreleri nedeniyle bir çok kez aynı ortamda bulunmuş ve kısa da olsa muhabbet etmişlerdi. Stella bu muhabbetlerde elinden geldiğince flörtöz olmaya çalışsa da şuan ki konuma gelecek kadar cesaret bulamamıştı. Aslında göründüğünden daha fazlasıydı o, Stella için, uzun bir süre onu uzaktan uzağa izlemişti. Crystal'la çıktığını öğrenene kadar.. L&C zaten aralarındaki kıvılcımı bütün yukarı doğu yakasına duyurmuştu. Stella da Crystal'i az da olsa tanıdığından, bunun kıvılcımla kalmayacağını da tahmin edebiliyordu. Arkadaşının sevgilisine iş olacak hâli yoktu ya..

Fakat bu gece çocuğu yalnız gördüğünde -Kalede kaleci var diye gol atamayacak mıyız?- felsefesini uygulayarak birkaç kadeh içki devirmek için Nicholas'ın yanına gitmişti. Bu birkaç kadehle kalmamış; zil zurna sarhoş oldukları gibi, bütün gece ahlaksızca dans etmişlerdi. Sürtüktü işte.

Oturduğu apartmanın önüne geldiklerinde taksici arabayı durdurmuştu. Caddeden tarafta olduğudan ilk önce Nicholas'ın inmesini beklemiş, sonrasında Nicholas'ın yardımıyla arabadan inmişti. Geçirdikleri gecenin tek anlamlı tarafının unutulup gidilecek bir eve bırakma sahnesi olmasını istemediği için kahve içme teklifinde bulunmuştu. Çocuğunda işine geldiğinden munzurca gülümseyip memnuyetle teklifini kabul etmişti. Apartmana girdiğinde sanki bir yere geç kalmış gibi gürültülü ve hızlı bir şekilde basamakları çifter çifter çıkarak evin kapısına gelmişlerdi. Paspasın altındaki anahtarı alarak hızlı bir şekilde kapıyı açmıştı. Anahtar paspasın altındaydı çünkü eve geldiğinde genellikle kafası iyi olduğu için anahtarın nerede olduğunu düşünecek gücü olmuyordu.

Küçük evin içini loş bir ışık aydınlatıyordu. Stella ışıkları açmak için önden girdi. Arkasından giren Nick'in kapıyı kapattığını sesten farkedebilmişti. Henüz ışıkları yeni açmışken ani bir şekilde beline uygulanan güçle arkasını döndü. Suratına yaklaşan çocuğun öpeceği hissine kapılmıştı fakat çocuğun ensesine doğru eğilmesiyle yanıldığının farkına varmıştı. "Kahve sütlü olmasın." yüzündeki munzurca ifade konunun kahve olmadığını belli ediyordu.

"Aa, ne yazık sanırım evde hiç kahve kalmamış" diyerek çocuğa yaklaştı ve daha demin onun yapacağını zannettiği şeyi kendisi yapmak için dudaklarını araladı. Öpüşmeleri salonun içinde küçük bir dans hâlinde ilerlemelerini sağlasa da, Stella'nın çocuğu salondaki kanepeye devirmesiyle hareketlilik son bulmuştu. Şimdi sadece dudaklar hareket ediyordu. Bundan sıkılan genç kız, parmaklarını hafifçe çocuğun tshortunun altına sokarak beli ve göbeği arasında gezdirmeye başladı.

Göğse olan dayanılmaz isteğini bastıramayarak çıkarmasını sağlamak için tshortu iki ucundan tutarak havaya kaldırdı. Şimdi Nicholas'ın flöresanın altında ayna gibi parlayan pürüzsüz göğsü ortadaydı. Dudaklarını ensesine kaydırarak göğsüne doğru inmeye başladı. İstediği buydu, aslında bu diye bir şey yoktu. İstediği her şeyin daha fazlasıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Davis
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Nicholas Davis


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 26/01/11
Gerçek Yaşı : 29

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 9:11 am

" Aa, ne yazık sanırım evde hiç kahve kalmamış. " Nicholas sesli bir şekilde güldü. Kızın bu denli açık sözlü ve rahat davranması hoşuna gitmişti. Stella daha fazla beklemedi. Nicholas'ın kıza yanaşıpta yapmadığını, o hiç düşünmeden yapıvermişti. Kızın yumuşak dudakları kendininkileri aralarken tecrübeli olduğunu hissettiriyordu. Bu öpücük sıcak ve tatlıydı. İkili salonda farkında olmadan oraya buraya ilerlerken Nicholas alkolden kaynaklanan baş dönmesinin arttığını hissetti. Bu ona, günlük hayatını daha çok unutturuyordu. Stella'yı çok tanımıyor olması, bir sevgilisi olması yada diğer şeyler, hiçbiri onu ilgilendirmiyordu. Sadece şimdiki anda yaşıyordu ve hareketlerinden önce düşünmüyordu. Aklına ne gelirse onu yapıyordu.

Bir süre sonra Stella onu salonundaki yumuşak koltuğa yöneltti ve beraber devrildiklerinde baş dönmesinin hafiflemesiyle Nicholas derin bir nefes çekti. Neden dikkatimi daha önce çekmedi? diye düşündü kızı istekle öpmeye devam ederken. Güzel olmasının yanında Nicholas gibi eğlenmekten başka birşeyi umursamıyor gibiydi. En azından onunla ilk kez doğru düzgün konuşmaya başladığından beri. Yada dansettiğinden beri mi demeli? Barda muhabbetleri Nicholas'ın ona bir içki ısmarlamasıyla başlamış ve dansla devam etmişti. Sonrası da buydu zaten. Stella hiç tereddüt etmeden tişörtünü çıkarmaya yeltenince Nicholas kapalı gözlerini açtı ve gülümseyerek kızın parlak gözlerine baktı. Stella'nın elleriyle beraber dudaklarıda ensesinden göğsüne kaymaya başlamıştı. Bundan kesinlikle hoşlanıyordu ama bir an durdu ve koltuğa daha rahat bir şekilde yerleşti. Kızın çenesini tutup biraz sertçe yüzünü kendisininkine yaklaştırdı. Bir kez daha dudaklarına yapışırken bu kez Nicholas kızın bluzunu sıyırmıştı. Bir eli kızın sıyrılan bluzunun altında teninde gezinirken diğer eli parlak saçlarındaydı. Kızın mükemmel vücudu kesinlikle daha fazlasını istemesine sebep oluyordu. Kendisine, daha doğrusu arzularına artık engel olamıyordu. Olmayıda denemiyordu zaten.

Artık zihnindeki tek şey tamamen öpmekte olduğu kızdı. Tek bildiği şuan yanlızca onu istediğiydi. Kızın bluzunun ucunu tutup hızlı bir hareketle tamamen çıkardı ve gelişigüzel bir yere fırlattı. Artık kendilerini kaybetmiş bir şekilde öpüşüyorlardı ve dikkatlerini ne dışarıdaki motor sesleri nede New York'un stresli havasından kaynaklanan, arada sırada bağıran insan sesleri dağıtıyordu. Bir süre sonra Nicholas dudaklarını kızın boynuna doğru kaydırdı. Teninden alkolun yanında mükemmel parfümünün kokusu yayılıyordu ve bu Nicholas'ın daha fazla baştan çıkmasına sebep oluyordu. Çıplak vücutları birbirlerine temas ettikçe Nick başının döndüğünü hissetti.

Durdu ve kızın güzel yüzüne baktı. " Buna alışkınsın değil mi? Seni neden daha önce keşfedemedim. " Yüzünde yine o şeytani sırıtış belirmişti. Ellerini kızın çıplak beline kaydırdı ve iyice kendine doğru çekti. Onun cevap vermesini beklemeden tekrar ensesini öpmeye başladı. Elleri kızın belinde, sırtında geziniyor, ara sıra kalçalarına iniyordu. Olanlardan hoşlandığını Stella'nın iyiden iyiye hızlanan nefesinden anlayabiliyordu. Barda vakit kaybetmişiz. diye düşündü Nicholas şimdiye göre masum kalan danslarını hatırlayarak. Hatta uzun zamandır vakit kaybetmişlerdi. Kızı her görüşünde ona karşı sıcak davranmış ama karşılık vermemişti. Şimdi kendini affettirebilirdi, değil mi? Dudakları ensesinden daha da aşağıya inmeye başladı. Artık olacaklar tamamen arzuları doğrultusunda gelişecekti, mantığı değil.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimePerş. Mart 10, 2011 8:44 am

Şimdi tamamen onun kollarına bırakmıştı kendini. Bu Stella'ya ne kadar haz veriyorsa, Nicholas'a da bir o kadar haz verdiğinden emindi. Hangi erkek istemezdi ki tamamen kendi elleri arasına bırakılmış bir bedeni? Stella'nın yapmasına gerek kalmadan, Nicholas sıyırmıştı bile vücudundan gelişi güzel t-shortu. Şimdi birbirine değen iki çıplak göğüs, birbirini arzulayan iki genç ve bu işi yarım bırakmaya asla izin vermeyecek hormonlar vardı ortada..

Genç adamın durması kızı şaşırtmıştı ama o da biliyordu bu yaşadıkları her neyse, onu sonlandırmak için olmadığını.. "Buna alışkınsın değil mi? Seni neden daha önce keşfedemedim." olabileceği en etkileyici şekilde sırıtmıştı çocuk. Kız bunun insancıl bir şey olmadığını biliyordu fakat melek sayılamayacak kadar günahkardı şuan. Stella, Nicholas'ın ellerini kalçalarında ve ulaşabildiği her yerde hissederken, bir anda sanki daha fazlasını isteyen sıcak dudakları ensesinden aşağı süzülürken buldu.

Oturduğu yerden kalkarak Nicholas'ında kalkması için ellerini tuttu. Koltuğunun üstünde hiçbir erkekle işi pişirmemişti, pişirmeyecekti de. Sahi Nicholas evine aldığı ilk erkek değil miydi? "Hadi" Parmaklarıyla gelmesini işaret ederken suratında elinden geldiğince şeytanî bir gülümseme yaratmaya çalıştı. Çocuğun ellerini kendi ellerine kenetledikten sonra çok da uzak olmayan yatak odasına doğru ilerlerken onu da arkasında sürükledi.

Daha önce hiçbir erkeği koynuna almamış bakire yatağına çocuğun bedenini serdi ve tam tarifiyle üstüne oturarak belindeki kemeri açarak yere fırlattı. Belki fazla fanteziseldi ama Stella işi ağırdan yürütmeyi, beraber olduğu kişiyi yapabilecekleri şeyin doruğuna kadar götürmeyi seviyordu. Bu sefer her şeyi kendi kontrolü altına alarak çocuğun dudaklarına gömüldü.

Tanıdığı erkekler gibi değildi. Ona başka bir duygu yaşattırıyordu. Daha önce hissetmediği türden. Aşk değildi, bambaşka bir şeydi. Bu sefer bütün düşünceleri ona da aynı duyguları yaşatmaya odakladı. İlk önce ensesine gömülerek ağırdan aldı işi, yavaş yavaş dilini parfümün ve alkolün kokusunun sindiği pürüzsüz tene sürterek aşağı doğru kaymaya başladı. Kaslı göğsü az önce soğuk parmaklarının altındayken, şimdi ateş gibi kavrulan dilinin altındaydı. Hafifçe ısırdı. Bu sırada sırtında ilerleyen parmaklar bir anda sütyenini buldu ve onu bedeninden sıyırdı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Davis
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Nicholas Davis


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 26/01/11
Gerçek Yaşı : 29

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimePerş. Mart 10, 2011 12:11 pm

Stella görünüşe göre daha fazla beklemek istememiş, ayağa kalkmıştı. Pürüzsüz tenine yansıyan ışığın altında vücudu inanılmaz görünüyordu. Yüzünde manalı bir ifade vardı. " Hadi " Elini uzatıp Nicholas'ın bir elini tuttu. Kızın kendinden emin bir şekilde kendisini arkasından sürüklemesi hoşuna gitmişti. Güzel yüzünde masumiyetten uzak bir gülümseme vardı şimdi. Elinde olmadan kızın ne kadar güzel olduğunu düşündü. Narin bacaklarını acele edercesine yatak odasına doğru hareket ettirirken istekli ve tecrübeli görünüyordu.

Odaya girdiklerinde karanlıkta Nicholas yatağa yuvarlandı. Stella hızlı bir hareketle üzerine oturmuş, kot pantolonunun kemerini hiç sorun yaşamadan sıyırıp atmıştı. Tekrar yumuşak dudakları kendininkilerin üzerinde hissetti. Bu sefer öpücükler ve diğer tüm hareketler daha sertti. İkiside nefes nefese kalmıştı ama durmaya kesinlikle niyetleri yoktu. Stella, ağır hareket ediyordu. Nicholas için bir sorun yoktu, yavaş olması onu çıldırtıyordu ama daha fazla istemesine sebep oluyordu. Dudaklar ensesine, daha sonra dile dönüşerek göğsüne indi. Hafif bir ısırık hissettiğinde dudaklarının arasından sessiz bir inilti süzüldü. Bu yavaşlığa daha fazla dayanamadı ve ellerini kızın sırtındaki kopçaya uzatıp bir harekette açtı. Sütyeni bir kenara fırlattı.

Artık ikiside yarı çıplak ve neredeyse hazırdı. Nicholas kızı rahatça üzerinden kaldırdı ve yatağın örtüsünü sıyırarak Stella'yı oraya bıraktı. Şimdi o kızın üzerindeydi. Dudaklarını sertçe öpmeye başladı, muhtemelen onları sabah iyice şişmiş halde bulacaktı. Onu öpmeye devam ederken elleri tüm vücudunda geziniyordu, artık ağır değil hızlıydı. Kızın pantolonunun düğmesini buldu ve açtı. Dudaklarını çenesinden boynuna, oradan göbeğine indirirken pantolonunuda aşağıya kadar sıyırdı. Tekrar yüzüne yanaştığında kızın bir bacağını tutup kendi beline dolamıştı. Eli pürüzsüz bacağında geziniyordu. Hareketlerinde artık tereddüt etmiyordu...


Ertesi Sabah

Tam karşısından onu deli eden bir ışık kümesi yüzüne vuruyordu. Homurtular çıkararak örtüyü yüzünü örtecek şekilde çekti ve sağa döndü. Buda ne! Kanlı canlı, sıcak ve yumuşak bir şeye çarpmıştı. Gözlerini zorlayarak açtı ve nefes nefese kalmış bir şekilde, yanında uzanan bembeyaz güzel yüze baktı. Derin bir uykuda görünüyordu. Yüzünde huzurlu bir gülümseme vardı. Nicholas ise huzurlunun tam tersi bir ruh hali içerisindeydi. Örtüyü yüzünden çekip küfrederek yatakta doğruldu. Başının içinde binlerce çekiç beton bir zemine vuruluyormuş gibi bir his vardı. Kulaklarında çığlık atmak istemesine sebep olacak kadar yüksek bir uğultu vardı. Doğru düzgün düşünemiyordu bile. Sebebini ise yanlızca gözlerini kör edecek kadar parlak ışığa bağlıyordu.

Ayağa fırladı ve bir süre arandıktan sonra pencerenin önünde, yerde bir top halinde duran kotunu giydi. Tişörtünü bulamadı. Perdeyi sinirle çektikten sonra bakışlarını yatağa çevirdi. Kız hala huzurla öylece uzanıyordu. Neredeydi Nicholas? Şu kız kimin nesiydi? Kıyafetlerinin olmamasının tek bir açıklaması vardı ama geceye dair birşey hatırlamıyordu. Çekiçler dışında zihni bomboştu. Derin nefesler alarak banyoyu buldu ve yüzünü buz gibi suyla yıkadı. Fena halde midesi bulanıyordu. Önce, tişörtünü bulmayı, bulamazsa da bu halde bir taksi çağırıp evden sıvışmayı düşündü. Yarı çıplak halinin dedikodulara sebep olacağı bir gerçekti. Bulanan midesini yatıştırmak adına derin nefesler alarak yatak odasına yöneldi. İçeri girip sakin bir mırıltı çıkararak yan tarafına dönen kızı tekrar gördüğünde zihninde bir şimşek çaktı.

" Stella " diye fısıldadı gözleri kocaman açılırken. Görüntüler beyninde ağır çekimde beliriyordu. Bar, dansları, Stella'nın evine gelişleri, koltuğa devrilmeleri ve daha sonrası... Görüntülerin tekrar canlanması ne kadar güzel bir gece geçirdiğini hatırlattı ona. Burdan çekip gidemezdi. Nasıl olupta kızın evine kadar geldiğini bilmiyordu ama birşey onun gitmesine engel oluyordu. Yatağa ilerledi ve kızın yüzüne eğildi. Birşey demeden önce parmağını kızın kızarmış ve şişmiş dudaklarında, sonra boynunda gezdirdi. Üzerinden atlayıp öbür tarafa geçti ve örtüyü üzerine çekti. " Stella, uyanma vakti geldi. " diye mırıldandı kızın kulağına eğilerek. Bu sırada gözü duvardaki saate kaydı; 1.35. Bu kadar erken uyanmış olması bir mucizeydi, onca tekila shotdan sonra.

Kız birşeyler mırıldanarak kolunu üzerine atınca çocuk güldü. Ona sarılıp uyumak istiyor gibi bir hali vardı. Fakat Nicholas bu mide ve ağrıyla daha fazla uyuyamayacağından emindi. Kolunu dürttü ve daha yüksek bir sesle konuştu bu kez. " Bana acilen bir kahve ve ağrı kesici lazım... Tanrım! Hadi uyan güzelim. " Zonklayan başını tutarak yastığa gömdü. Onun bir an önce uyanıp ilaç vermesini umuyordu. Aksi halde doğru düzgün düşünmeye başlayıp neler olduğunu çözemeyecekti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeCuma Mart 11, 2011 6:24 am

"Bana acilen bir kahve ve ağrı kesici lazım... Tanrım! Hadi uyan güzelim." İlk önce seslere aldırış etmemişti, fakat kafası yerine geldiğinde evde birinin olduğu endişesiyle gözlerini açarak oturur bir pozisyona geldi. Yanında kafasını yastığa bastırmış olan bir erkekle karşılaştı. -Tek başımayken bir daha bu kadar çok içmeyeceğim, hayır.- Henüz kim olduğunu soramadan çocuk yüzünü döndü. Genç kız şaşkınlıkla "Ni-nick?" diyiverdi. Her insanda olan sabah ki ağız kokusu trajedisini çocuğa yaşatmamak için kendini geri çekti, şimdi neredeyse yatağın diğer ucundaydı. Nasıl burada olduğunu soracakken vazgeçti, onunda bir şey hatırlayacak hâli varmış gibi gözükmüyordu. Tam yataktan çıkamaya hazırlanırken çıplak olduğunu farketti. Şimdi çocuğa gözlerini kapa felan mı demesi gerekiyordu? Bu saatten sonra gözlerini kapatmasını söylese ne değişecekti? Zaten çocuk görmekle kalmamış, daha fazlasını yaşamıştı. Doğal olarak çekingen bir tavırla yataktan kalktı ve dolaptan sabahlık alarak üstüne geçirdi ve belini bağladı. "Hadi." diyerek yatak odasından çıktı. Bu ona çocuğu yatak odasına götürdüğü anı hatırlattı -Hadi- dedikten sonra elini tutmuş ve onu yatak odasına sürüklemişti. -Tanrım ben ne yaptım.- diye kızdı kendine içten içe. Yaptığı şeye değildi bu siniri, eve aldığı ilk erkek arkadaşının sevgilisiydi. Aslında arkadaşının sevgilisi olması da pek mühim değildi. İş işten geçtikten sonra bunları düşünmenin pek önemi yoktu.

Mutfağa girdiğinde ilk önce ilaç çantasından ağrı kesici hapların olduğu kutuyu çıkardı. Artık onun için bir uyuşturucu hâline gelmişti. Günde en az bir adet tükettikten sonra farklı olması beklenemezdi ya.. Raftan iki bardak alarak içlerine su doldurdu. Sonra jelatinden çıkardığı haplardan ve doldurduğu su dolu bardaklardan birer tanesini Nicholas'a uzattı. Fazla vakit kaybetmeden kendisi de bir tane ağzına atarak yutabilmek için su içti.

Mutfağın diğer tarafındaki kettlea iki fincan çıkacak şekilde su doldurdu ve Nicholas'a döndü. "Su kaynayana kadar duş alıp çıksam iyi olur. Sen de oturup televizyon felan izle. Benden sonra sen girersin duşa bu sırada ben kahveleri ve kahvaltıyı hazırlarım" dedi. Çocuğa uyandığından beri ilk defa dikkatli baktığında çıplak göğsündeki morluk dikkatini çekti ve istemsizce bir kahkaha attı. "Acıyor olmalı." diyerek iyice yaklaştı ve alaycı bir tavırla morluğun üstünde elini hafifçe gezdirdi. "Sevgilin çok kızacak. Bu saatten sonra pişman genç modlarına girmemize de gerek yok sanırım. Olan olmuş baksana" dedi. Bu sırada buzdolabının üstündeki küçük aynalı magnette dudaklarını gördü. İnanamıyordu. Sanki dün akşam silikon felan taktırmıştı. Endişeli ve alaycı bir tavırla "Tanrıya şükür sevgilim yok." dedi elini dudağının üzerinde gezdirirken.

Daha fazla oyalanmadan mutfaktan çıktı ve banyoya girdi. Üzerinde sadece sabahlık olduğundan vakit kaybetmeden suyu açarak altına girdi. Dün akşam olanları az çok hatırlıyordu. "Nicholas Davis ve ben?" diyerek kendi kendine kahkaha attı. Belki içerideki çocuk deli olduğunu düşünecekti. Zaten dün yaptıkları şey yeterince delilik değil miydi?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Davis
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Nicholas Davis


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 26/01/11
Gerçek Yaşı : 29

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeCuma Mart 11, 2011 7:11 am

Sonunda Stella uyanmıştı. Nick başı yastıkta, gözleri sıkıca kapalı ağrısının dinmesi için dua ederken Stella'nın endişeli bir tonla adını söylediğini duydu; kekeleyerek. Görünüşe göre oda kendisi gibi önce olanları hatırlayamayıp afallamıştı. Tabii bunun olmaması garip kaçardı. Çocuk kafasını kıza çevirdi ve gülümsemeye çalışarak baktı. Tereddütlü bir hali vardı, birşeyi yapıp yapmamakta kararsız gibi. Sonra ne olduğu anlaşıldı; Stella yataktan hızlıca çıkınca Nick kızın çıplak vücuduna ister istemez bir bakış attı. O sabahlığını giyerken gözlerini başka bir tarafa çevirdi. " Hadi. " Ah, bu kelime zihninde bir görüntünün daha canlanmasına sebep oldu. Stella'nın bunuda hatırlayıp hatırlamadığını merak ediyordu ama sormadı. Soramazdı. Üstüne kocaman bir suçluluk duygusu çökmüştü ama sebebini bir türlü bulamıyordu.

Zihnini bu duygunun sebebini bulmak adına zorlamaya devam ederken Stella bir ağrı kesici ve bir bardak suyu ona uzattı. Başını sallayıp sessizce teşekkür etti ve hapı içti. Bardağı tezgaha bırakırken gözleri tekrar su ısıtmak için kettlea yönelenen kıza kaydı. Yüzündeki ifadeyi çözemiyordu. Pişmanlık? Korku? Neşe? Hiçbir şey yok gibiydi. " Su kaynayana kadar duş alıp çıksam iyi olur. Sen de oturup televizyon felan izle. Benden sonra sen girersin duşa bu sırada ben kahveleri ve kahvaltıyı hazırlarım " Teşekkür mü etmeliydi bilmiyordu. Bir kez daha başını sallayıp dalgınca gözlerini pencereden dışarıya çevirdi, sanki aradağını orada bulacakmış gibi. Işık hala gözlerini acıtıyordu. Homurdanarak tezgahta ki bardağında kalan suyuda kafasına dikti. Midesinin daha iyi durumda olduğunu söyleyemezdi, açken bu kadar su içmesi iyi olmamıştı. "Acıyor olmalı." Stella'nın kendisine yaklaştığını, ellerini göğsündeki morluklarda gezdirdiğinde farketti. İrkilerek kızın yüzüne baktı. Az önce attığı kahkahanın izleri silinmişti. Bir ifade yakalayıp olayı çözmek için ölüyordu ama bir türlü olmadı.

" Sevgilin çok kızacak. Bu saatten sonra pişman genç modlarına girmemize de gerek yok sanırım. Olan olmuş baksana " Sevgilim? Bunu kafasının içinde ki bir ses tekrarlamıştı. Gözleri kocaman açılarak birşeyler söyleyip banyoya doğru ilerleyen kızın arkasından baktı; söylediklerini duymuyordu. Şimdi bir şimşek çakmıştı. "Crystal" diye mırıldandı elini tezgaha sertçe vururken. Bu sesi Stella'nında duyduğundan emindi çünkü tezgahın tam köşesinde duran bardak hızla yere düşmüş ama neyseki yerdeki halıya düşerek kırılmamıştı. Genç adam derin bir nefes aldı ve camı açıp gözlerini ateş gibi yakan ışığa rağmen başını dışarıya sarkıttı. Temiz havaya ihtiyacı vardı. O Crystal'i aldatmıştı... Ama böyle birşey yapmayacağından emindi. Crystal son zamanlarda karşılaştığı en aklı başında ve en çekici kızdı. Yani durup dururken içipte ona ihanet etmezdi, ancak sıradan bir kız olsa yapabilirdi. Soğuk havayı içine çekip biraz daha düşününce hatırladı. Şu Calbert denen ufaklıkla Crystal'in Kiss&Fly'da oldukça (!) yakınlaştıklarını duymuştu dün akşam. Sonra sinirlenip kendisini dışarıya atmış ve içebildiği kadar içmişti. Sonrası bulanıktı zaten. Stella'yla dans ve evine gelişleri... Kendisini avutmak için olsa gerek, kafasında ki ses durmadan konuşuyordu. Oda seni aldattı. Suçlu sayılmazsın. Ne kadar yakınlaştıklarını bilmiyordu ama bunu aklına getirmek bile onu delicesine sinirlendirmişti. Hayır hayır, suçlu falan değilsin. O seni aldattı. Kafasında ki ses kararlıydı Ama Nicholas öyle değildi. İçi içini yiyordu. Suyun kaynadığını belirten sesi duyunca camı kapatıp kettlea yöneldi. Stella'nın duştan çıktığını duyduğunda ise hemen bir kahve içme fikrinden vazgeçti.

Nicholas'da duşa girmiş ve çıkmıştı. Tişörtü salondaki kanepenin altında bulmuştu ve şimdi tamamen giyinikti. Stella'nın hazırladığı masaya yöneldi. Öncelikle kahvesini kapıp büyük bir yudum içti. Sütsüz ve sertti, ayılmaları için tamda gerektiği gibi. Ağzına bir parça peynir attı ve zorlukla çiğnedi. Şimdi yiyebileceğini sanmıyordu. Belkide sadece kahvesini içmeli ve mide bulantısı için ilaç içip uyumalıydı. Genelde böyle yapardı çünkü akşamdan kalma olduğunda midesi yediği hiçbir şeyi kabul etmezdi. Kahvesinden içmeye devam ederken gözleri Stella'nın sakin görünen çehresine kaydı. " Şey, Stella, üzgün olduğumu söylemem gerekiyor mu bilmiyorum... Ama bundan kimseye bahsetmemelisin, anlıyor musun? Crystal duyarsa mahvolurum. Arkadaş olduğunuzu biliyorum, senide etkiler. " Sanki Stella bunu bilmiyormuş gibi söylemişti. Ama kendini tembihlemek zorunda hissediyordu. Ne söyleyeceği konusunda kafasını kurcalarken tekrar kahvesine sarıldı. Neredeyse fincanın dibini görmüştü. Masayı kastederek " Teşekkürler. " dedi. Dün gece için teşekkür ettiğini sanma ihtimali aklına gelince farkında olmadan yüksek sesle güldü. Çünkü Stella'nın dudakları, Nick'in göğsü ve geriye kalan hatıralara bakılırsa, sıkı bir gece geçirmişlerdi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Stella Wilson
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Stella Wilson


Mesaj Sayısı : 298
Kayıt tarihi : 19/01/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeC.tesi Mart 12, 2011 3:37 am

Saçlarını bir havluyu sardıktan sonra, Nicholas için de bir havlu çıkararak onun görebileceği bir yere koydu. Odasına girdiğinde vakit kaybetmemek için hemen üstüne iç çamaşırı, şort ve t-short geçirdi. Suyun çoktan kaynayıp soğuduğundan emindi. Fazla oyalanmayarak hemen mutfağa geçti. Nicholas bu arada çoktan duşa girmişti. Hâlâ kendine inanamıyordu. Beraber içki içmek, dans etmek felan iyiydi de, evine almak neyin nesiydi? Olan olmuştu ama düşünmeden edemiyordu. Soğumuş suyun tekrar kaynaması için kettleın tuşuna bastıktan sonra dolaptan kahvaltılık bir şeyler çıkardı. Kendi için değildi, içinden bir ses Nicholas'ın mısır gevreğiyle beslenmekten hoşlanmayacağını söylüyordu. Dolaptan iki kupa çıkararak çoktan kaynamış olan suyu içlerine boşalttı. Sütlü kahvenin şuan ki baş ağrıları için yumuşak kalacağını düşündüğü için kahveyi sert ve sütsüz hazırladı.

Nicholas duştan çıkıp kahvaltı masasına geldiğinde Stella çoktan kendi için hazırladığı bir kase mısır gevreğini yemişti. Sert kahvesini yudumlarken yapacağı bir iş olmadığından genç adamı izlemeye koyuldu. Onun bu tedirgin hatta pişman olmuş gibi duran hâlleri sinirini bozuyordu. Sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldı, bugün bir aksilik çıkarmayacaktı. Eğer genç adam da ağzını kapalı tutmayı başarabilirse. Düşüncelerden kurtulup sakin bir tavır takınarak dün gece evine aldığı adama gözlerini dikti. "Şey, Stella, üzgün olduğumu söylemem gerekiyor mu bilmiyorum... Ama bundan kimseye bahsetmemelisin, anlıyor musun? Crystal duyarsa mahvolurum. Arkadaş olduğunuzu biliyorum, senide etkiler." Bunu beklemiyor değildi ama kendini escort gibi hissetmesini sağlamıştı. -Sakin ol Stella, sakın yanlış bir hareket yapma- Nefesini saymaya başladı içten içe. Fakat saydığı her sayıda siniri daha çok artıyordu. Hiçbir şey söyleyemeyerek yutkundu ve kafasını öne eğdi. Eğer ona bakacak olursa sinirden patlayacaktı bunu biliyordu. "Teşekkürler." hecelerin ardından dökülen hafif kıkırdama içindeki volkanın patlamasına neden olmuştu. Kafasını kaldırdı ve hiç de hoş olmayan bir tavırla gözlerini çocuğa dikti. Sinirden ellerinin titrediğini hissediyordu, dayanamayarak elindeki kahve bardağını yere fırlattı ve ayağa kalktı. "Pişman olacaksan niye böyle bir şey yaptın? Ben senin boğazına yapışmadım buraya gelmen için değil mi? Sen kendini ne zannediyosun, ne?" sinirle sandalyeye tekme attı ve arkasına dönerek bağırdı "Şimdi defol git evimden." Ayakta duracak hâlinin kalmadığını hissediyordu. Bunun bir sinir nöbeti olmaması için kendi kendine dua ediyordu. Çocukluğundan beri en ufak bir sinir anında her şeyden korkmuşcasına yere yığılırdı. Şimdi korkuyordu; yenik düşmekten ve kullanılmış olmaktan.

Sakin olmaya çalışarak koltuğa oturdu. Pek sakin olduğu söylenemezdi. En azından daha demin ki tavırları için.. Duşa girmeden önce söylememiş miydi ona pişman genç moduna girmemesini. Anlaşılan onu pek dinlememişti..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Nicholas Davis
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Nicholas Davis


Mesaj Sayısı : 136
Kayıt tarihi : 26/01/11
Gerçek Yaşı : 29

fire in our bodies Empty
MesajKonu: Geri: fire in our bodies   fire in our bodies Icon_minitimeC.tesi Mart 12, 2011 11:30 am

Stella o duştayken karnını doyurmuş olmalıydı çünkü Oda Nicholas gibi ağzına kahveden başka birşey sürmüyordu. Çocuğun son kelimesinden sonra kızdan yayılan negatif enerjiyi adeta hissedip kafasını kaldırdığı anda Stella kahve bardağını yere fırlatmıştı. Kız ayağa fırlarken Nicholasda elinde olmadan ayağa kalktı. " Pişman olacaksan niye böyle bir şey yaptın? Ben senin boğazına yapışmadım buraya gelmen için değil mi? Sen kendini ne zannediyosun, ne? " Sandalyeye kendisinden beklenmeyecek bir güçle tekme savurup masaya doğru devrilmesine sebep olmuştu. Nicholas'ın masada duran kahve fincanına sandalyenin arkalığı çarptı ve içinde kalan son birkaç yudum masaya döküldü, şimdi sinir bozucu seslerle zemine damlıyordu. "Şimdi defol git evimden." Nicholas Stella'nın ne kadar sinirlendiğinin farkındaydı. Ama zaten kötü durumda olan kendisi değil miydi? Crystal duyarsa endişesi yanlızca onda vardı. Böyle sinirlenmesi çok saçmaydı. Nicholas, kendi sinirlerininde kabardığını farketti.

" Defol git, ha? " Koltuğa oturmuş derin derin soluyan kıza yaklaştı ve bir an ne söyleyeceğini düşünür gibi alt dudağını ısırdı. Evet, ciddi anlamda sinirliydi ama onu daha fazla kızdıracak birşey yapmamalıydı. Ya bunu Crystal duyarsa? Daha kötüsü L&C? İşte o zaman tam anlamıyla yanardı. Crystal'in sevgilisi tarafından aldatıldığını tüm New York'un duymasına gerek yoktu. Uzun süredir, hatta belkide ilk kez bu kadar etkilendiği ve değer verdiği kız olmuştu Crysta. Sessizce küfürler ederek salonu arşınlamaya başladı. Bir oraya bir buraya yürüyor, arada duraksayıp düşünceliyken yaptığı gibi saçlarını karıştırıyor ve içinden küfürler ediyordu. " Bak Stella " dedi yürüyüşüne ara vermeden " bunu yapmamın bir nedeni vardı. Bu sabah hatırladım... Crystal'in başkasıyla görüldüğünü duymuştum. " Bunu anlatmak canını yakıyordu ama kızın başka türlü sakinleşeceğini sanmıyordu. " Bir çeşit intikamdı diyelim, seninle birlikte olmak... Üzgünüm Stella, gerçekten öyleyim. Bundan sonrada seninle ve Crystal'le aynı ortamlarda bulunmak zorundayım. Bu yüzden bu işi böyle bırakmayalım. Dediğin gibi buraya kendi rızamla geldim, seni suçlamıyorum. Lütfen böyle düşünme. " Duraksadı ve cama yanaşarak derin bir nefes aldı. Geçen her sarışın Crystal olabilirmiş gibi irkiliyordu. Hayır, o bunu duymamalıydı. Hiçbir şekilde. Stella'yla sık sık aynı ortamlarda olacaklardı. Normalde bu Nicholas'ı rahatsız etmezdi, alışık olduğu bir durumdu. Tek fark bu seferki kızın sevgilisinin arkadaşı olmasıydı. İçindeki ses Crystal'inde onu aldatmış olduğunu bağırarak tekrar ederken suçlu hissetmeli miydi, hala bilmiyordu. Ama eğer sevgilisi bu olayı duymazsa, suçlu kendisi olacaktı.

Bir süre camdan dışarıya bakarak sessizce düşündü ve en sonunda kararını verdi. Koltuğa yanaşıp Stella'nın yanına oturdu. Elini dostça bir tavırla kızın omzuna koydu ve kendisine dönmesi için hafifçe sıktı. "İkimizde kimsenin bunu öğrenmesini istemeyiz yanılmıyorsam. Aramızda kalsın, küçük bir sır, olur mu? Arkadaş olarak devam edeceğiz... Umarım aramızda bir gariplik olmaz." Şimdi herşey Stella'nın yapacaklarına bakıyordu. Onu daha fazla kızdırmamak için muhtemelen dün gece yere fırlamış olan blackberrysini aldı ve son bir kez kıza baktıktan sonra, kapıyı çekip çıktı.


- SON -
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
fire in our bodies
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Emlak Bölümü :: Evler&Ofisler :: Öğrenci Evleri :: Stella Wilson'un Evi-
Buraya geçin: