Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Xenia Jolanka Sandor
Barnes FM Spikeri
 Barnes FM Spikeri
Xenia Jolanka Sandor


Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 05/02/11
Nerden : Macaristan

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Empty
MesajKonu: O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim   O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 6:40 am

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim 2zsmp6s x O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim 168es0g


Xenia Jolanka Sandor x Aranka Dora Sandor


Hayatının tekdüze olmadığı çok açıktı. Sadece yeni adımlar atmak konusunda bir kararsızlığa ve umutsuzluğa sahipti, bu süreç içinde yenilik yapmaktan çok eski olan her şeyi değiştirmeliydi. Alışkanlıkları dahil. New York'un hayatta kalmak için iyi bir şehir olduğunu söyleyemezdiniz. Özellikle dik başlı zengin kesimlerde yaşayanlar için durum daha da zordu. Bu tarz insanlar çevredeki tek gücün kendi paraları olduğunu anayasal bir hale getirmişti. Parası çok olan konuşur, az olansa sessiz kalırdı. Yaradılışı gereği sessiz kalmak gibi bir özelliği yoktu, değiştiremeyeceği tek özelliği bu olduğundan diğerleriyle oynamak daha da işine geliyordu. Kararlılığı yüzünden benliğindeki bir özellik uğruna diğerlerini feda edebilecek kadar cesaretliydi. Değerleri de dahil, tabii ailesi yakınında olmadığı sürece. Ama yakın bir zamanda almış olduğu haber buradaki tüm yaşantısını mahvedebilirdi. Bu nedenle durumu kendi aleyhine çevirmek için elini çabuk tutmalıydı.

Dudaklarının arasında, nadiren içtiği, sigarası vardı. Taksiciyle konuşurken dudaklarının hareketleriyle hafifçe oynuyordu. Cüzdanını açtı ve ağzına kadar dolu olduğunu görünce sigarasının izin verdiği kadar gülümsedi. Bol bir bahşişle adamın arabasından indi ve anahtarıyla garajının kapısını açtı. Geldiğinden beri almak için çabaladığı arabaya sahip olabilmişti. Avları sayesinde tabii. Dürüstçe para kazanmaya çalışmış olsa daha bu araba için gerekli olan paranın yarısını bile kazanamazdı. Kiraz kırmızısı, üstü açık, enfes bir "Ferrari"ydi bu... Güneşin vurmasıyla şahane bir şekilde parlıyor ve yansıyan ışık gözlerini alıyordu. Buluşmadan önce giyinmeye karar verdi, garajın kapısını kapattı evine girdi ve üst kata çıktı. Üzerindeki beyaz işlemeli elbisenin göz kamaştırıcı olduğunu düşünüyordu. Eline deri ceketini aldı ve kullanmaya kıyamadığı arabasıyla "Kiss and Fly"a doğru direksiyonunu salladı.

Konuşmak için daha sakin bir yer seçmemesine şaşırmıştı. Buranın şöhretini bilecek kadar uzun zaman önce gelmiş olmalıydı New York'a... Adice sırıtmasıyla ondan yardım isteyecekti. Belki para, belki iş, belki de farklı bir şeyler. Ot mesela. Tehditlerini iyi kullanıyordu doğrusu Aranka. Daha doğrusu onun daha çok söylediği adıyla Dora. Eline bir koz geçti geçeli, küçüklüğünden beri bunları kullanmıştı. Ailenin iki kızı vardı, dolayısıyla rekabet de çoktu aralarındaki. İngiltere'deydi Dora, orada okuyordu en başında, sonra da yaşamaya karar vermişti sevgili kardeşi. Aniden, nereden öğrendiyse; Xenia'nın bir işler karıştırdığını düşünüp gelmiş olmalıydı. Ama Jolanka bu sefer ona kolay kolay pabuç bırakmayacağını biliyordu. İçeri girdiğinde onu bekleyen biri olmamasına şaşırmış, hatta bir nebze de olsa rahatlamıştı. Gelmeyeceğini bile düşünmüştü bir an için. Huzur içinde oturdu ve bir vişneli votka istedi. Artık dudaklarındaki ikinci sigarayı daha büyük bir zevkle tüttürüyordu.

İleride, yaklaşmakta olduğunu fark ettiği tanıdık yüzü görene kadar bu zevkli durum devam etmişti. Dora gelmişti. Şaka olduğunu ummuş olan Xenia beş saniye kadar suratına anlamsız bir ifade oturtarak ona baktı ardından da sigarasını söndürüp ayağa kalktı. "Sevgili" küçük kız kardeşine onu boğma isteğiyle sarıldı ve

-Neden seni gördüğüme sevinemiyorum?

diye hırsla tısladı. Lanet olası gerizekalı kız kardeşiyse buna gülerek yanıt veriyordu.


En son Xenia Jolanka Sandor tarafından Cuma Mart 11, 2011 12:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aranka Dora Sandor
Reklamcı
 Reklamcı
Aranka Dora Sandor


Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 09/02/11

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Empty
MesajKonu: Geri: O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim   O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimeÇarş. Mart 09, 2011 8:44 am

İnsanların bana hükmetmeye çalışan keskin, delici bakışlarına aldırmamaya çalışıyordum. Her zaman yaptığım şey bu pis bakışlara karşılık vermeyip, kaçmak, uzaklaşmak ve bazen beni içine çekmesine izin vermeyerek onları yok farz etmek. Bir insanı yok saymak; onları küçümseyip, onları hayatımda istemiyorum demenin zahmetsiz ve uğraş gerektirmeyen en kolay yoludur. Eğer bir insanı hayatımda gereksiz görüyor ve onu bu akıl almaz hayatımdan çıkarmak istiyorsam ona hiçbir şey söylemezdim. Karşıma alıp uzun, gereksiz konuşmalar yapmazdım. Hiç bir şey söylemez ve onu yok sayar, umursamazdım. Söz konusu karşımdaki gereksiz insanın azıcıkta olsa bir gururu varsa veya budala değilse zaten istenmediğini anlar ve beni rahatsız etmeyi bırakırdı. Beni boş yere azarlamaz, davranışlarımı düzeltmemi söylemez, boş tehditler savurmaz, gereksiz aramalar yapıp canımı sıkmaz ve bir kez olsun ‘’ seni istemiyorum ‘’un şu kısa ve monoton hayatında ne demek olduğunu en sonunda anlar. Onlara acı çektiriyor gibi gözüksem de biraz düşününce insanlara sadece acı ve öfke vermediğimi anlıyorum. Aslında onlara hayatın gerçeğini ve bir gün birilerinin onlara sırtını çevireceklerini ve bu gibi söz gelimi kötü insanlara karşı biraz uyanık olmalarını öğretiyorum. Beni sevmeyen ne kadar insan varsa aslında ben onların o naçizane beddualarıyla yaşıyor ve ne kadar sevabım varsa hepsinden bir gecede arınıyorum.

Yanımda bulunan kalabalığa açıklama yapma lüzumu görmeden ayrılmak için çantamı alıp kapıya yöneldim. Çıkarken aralarından birinin beni selamlamasına karşılık ‘’ Görüşürüz. ‘’ anlamında elimi salladım. İçeride bulunan keskin kokular her ne kadar beni çağırırcasına içine çekiyor olsa da temiz havanın verdiği neşeyle içimde kabaran özlem duygusuyla içimi çektim. Tepede yükselmekte olan güneş bana ziyadesiyle cılız geliyordu. Kimilerine göre güneş güç demekti. Ama bana göre cılız, zayıf, saf ve ezik bir şey. Zaten bir insan safsa zayıftır. Zayıfsa karşılaştığı onca kötülük karşısında cılız ve savunmasızdır. Kendini savunmaktan acizse yani cılızsa en nihayetinde eziktir. Kendini ezdirmeye hazır ve ona hükmeden insanlara boyun eğen zavallının tekidir. Böyle insanlara acırdım bir zamanlar. Hatta yardım eder onları korurdum. Bir süre sonra vazgeçtim. Onların arkadaşı olmaktan ve onları korumaktan vazgeçtim. Nedeni ise ne kadar uğraşsam da onları değiştiremiyor oluşumdu. Onlara öğütler veriyor ve uyanık olmalarını söylüyordum ancak onlar hep kendi bildiklerini yapıyorlardı. Bazıları fazlasıyla saf oldukları için bazılarıysa kendilerini savunabilecek güçte olduklarını söyledikleri için beni dinlemiyorlardı. Zamanla beni yanlarında istemediler ve beni gördüklerinde yollarını değiştirerek nihayet beni kendilerinden uzaklaştırdılar. En sonunda da onlardan nefret etmemi sağladılar. Bu hikâyeden öğrendiğim tek şey; Sadece kendin için yaşayacak ve sadece kendini koruyacaksın.

Güneşin giderek gözüme girmesi bana Londra’da geçirdiğim o huzurlu günleri hatırlattı. Ailemden kaçıp İngiltere’ye gelmiştim, çok uzun zaman önce. Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum ama her şeyi bırakıp gitmek sadece gitmek istemiştim. Liseyi ve Üniversiteyi orada okuyup, aşırı zeki ve sevecen olan bu İngiliz halkına kendimi ziyadesiyle kaptırmıştım. Onlar ne istediklerini biliyorlardı. Hırslı ve zeki olmalarının yanı sıra hayatı nasıl yaşayacaklarını ve hayattan nasıl zevk alacaklarını da çok iyi biliyorlardı. İngiltere yoğun iş temposunun altında eğlencenin aralandığı bir kapıydı aslında. Bu kapıyı keşfedip keyfini çıkarmak içinde sadece yaşamayı seviyor olman ve ölümden korkmaman yeterdi. Ama günler giderek aynı olmaya başladı. İş, eğlence ve kaçamak… Hayatımı değiştirecek ve beni gerçekten etkileyecek bir şeyler bulmak için New York şüphesiz ki harika bir şehirdi. Hiç düşünmeden bavulumu toplayıp, New York’a dedikodunun ve eğlencenin kalbine geldim. Londra’dayken aldığım duyumlara göre Xenia bir şeyler karıştırıyordu. Hazır New York’tayken bu işi çözmenin tam zamanı diye düşündüm ve Louis adında yakışıklı bir çocuk bana her şeyi anlattı. Duyduklarım kuşkusuz Xenia’nın da hoşuna gidecek türdendi. Ne yapıp, ne edip onunla konuşmalıydım. Onu bulmak ve onunla konuşmak için ikna etmek çok zor olmamıştı. Söylediğim kısa bir söz onu ikna etmeme yetmişti; ‘’ Her şeyi biliyorum. ‘’

Huzur içinde koltuğuna yayılmış ve keyif sigarası tüttürüyordu kırmızı dolgun dudaklarında. Uzun, sarı saçları ve küçük suratıyla hala evi terk ettiğimdeki o masum kız çocuğunu anımsattı bana. Evi terk ederken, o arkamdan öylece bakıyor ve susuyordu. Hiç üzülmemişti gittiğime, hep sevinmişti içten içe. Benden kurtulduğuna ve anne ile babamın sevgisini yeniden kazandığına hep sevinmişti. O gün, giderken bana belli etmese de… O, masum suratına üzgün bir ifade yerleştirip, üzülüyor numarası yapmıştı. Doğrusu rolünü çok iyi oynamıştı. 17 yaşıma kadar aslında biraz olsun beni sevdiğini düşünerek boş yere kandırmıştım kendimi. Ama 17 yaşıma vardığımda ne kadar yalnız olduğumu anlayıp, tek başıma kutladığım 4. doğum günümde silkinip kendime gelmeyi başarmıştım. Gerçekleri görüp, yine kendime acımaktan, boş yere kendimi suçlamaktan vazgeçip, geçmişe dair tüm anıları unutmuştum. Peki, onca yıl hiç düşünmediğim şeyleri, unuttuğumu sandığım anıları niçin şimdi onu görünce tekrar hatırladım? Yine boş verip, yüzüme oturttuğum o sinsi gülümsemeyle kız kardeşimin yanına geldim. Jolanka’nın beni boğarcasına sarılmasına karşılık kahkahayla güldüm. Sorduğu soruyla beni sevip sevmediğine dair olan şüphelerim son buldu. Yanılmamıştım. Ne kadar şüphe ediyor da olsam beni sevmediğini defalarca kendime söylemiştim ve yine yanılmamıştım.

'' İnan bana bende seni gördüğüme hiç sevinmedim. ‘’

Yerime oturup, Jolanka’nın gözlerinin içine bakarak sözlerime devam ettim.

‘’ Bildiğim çok önemli şeyler var ve ağzımı açacak olursam inan bana herkes şaşar kalır. Bunu istemezsin öyle değil mi? ‘’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Xenia Jolanka Sandor
Barnes FM Spikeri
 Barnes FM Spikeri
Xenia Jolanka Sandor


Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 05/02/11
Nerden : Macaristan

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Empty
MesajKonu: Geri: O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim   O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimeCuma Mart 11, 2011 12:30 pm

Lafları üzerine sakin kalmayı tercih etmişti. Aranka ondan uzak olduğu zamanlarda şu tehdit işini iyice geliştirmiş görünüyordu. Dudaklarını Aranka'nın kulaklarına yaklaştırdı ve dişlerinin arasından "O kadar çıkarcı bir yılansın ki seni boğabilirim." dedi. Korkutmuş olmasa bile nefreti her fırsatta dile getirmek ona zevk veriyordu. Kolunu sıkıca tuttu ve acıdığından emin olacağı kadar sıktı. Göz dağı verecekti bu ona. Ne de olsa büyük kardeş oydu. Sarı saçları ışığın altında parlıyordu, deri çantasından aynasını çıkardı ve yüzüne bir göz gezdirdi. Ardından kalkmış olduğu koltuğuna bıraktı kendisini. Aranka sorma zahmetine katlanmadan oturmuştu çoktan. Kızıl saçları yılan gibi omzunun üzerinde süzülüyordu. Gözleri de paranın düşüncesiyle yuvalarında dönüyordu. O sürtükten parayı hafifçe koklatmadan kurtulamazdı. Tabii şantajları her halükarda sona ermeyecekti. Nereye kadar gidebileceği de merak konusuydu. Elinde kanıt olmazsa kimseyi inandıramazdı şantajlarına. Rakibini yoklama amacıyla Xenia ilk önce elinde somut bir şey var mıydı bunu öğrenecekti. Blöf yapmıyorsa bunu riske atamazdı. Sağlamcıydı Xenia. Şu ana kadar yolduğu tüm kazların elbet bir bekçisi vardı. Şantaj olaylarını herkesten iyi öğrenmişti. İstediklerini elde edebilmek için de uyanık olmayı becerebilmişti. Yaşlı adamların çocukları varsa gençlerin de bir beğeneni Xenia'nın düşmanı oluyordu. Şu yeni avı yani Frank daha tehlikeliydi. Aslında bu noktada Aranka ile bir orta yol bulabilirse, kız kardeşi oldukça işine yarayabilirdi. Tabii, yine de ona güvenemiyordu. Riske atmaya değmezdi.

Vişneli votkasını ağzında gezdirdi ardından yavaşça yuttu. Tereddütlü görünebilirse, en azından Dora'ya biraz aşırı güven verebilirse sevgili Dora'nın o güzel egoistliği Xenia'ya işe yarar bir şeyler öğretebilirdi. Sesini güçlü tutmaya çalışmayacaktı. Hatta ne kadar zorlanıyormuş gibi görünürse zeki kardeşi o kadar kolay ikna olabilirdi. Bu Jolanka için zor değildi. Ne de olsa her dakika zerre kadar sevmediği erkeklerin yanında zevkten geberiyormuş gibi davranıyordu. Ona değen elleri hoşuna gitmiyordu basbayağı. Öpücüklerini kendisinden 30 yaş büyükler yerine, sevdiği genç erkeklerle paylaşmalıydı. Yaşlıların ölü kollarında olmak yerine, genç ve güvenli kolarda olmalıydı. Az hayalini kurmamıştı aşık olmanın. Gerçekten olmanın. Sadece kendi hatası olduğunu bildiği bir şeye katlanıyordu. Hata yaptığını görmek istemiyordu işte. Daha doğrusu kabul etmek, hatalara alışkın değildi. Gerçi hayatı insan ilişkileri üzerine yapılmış hatalarla doluydu. Kardeşine duyamadığı, duymayı beceremediği sevgi mesela. Ailesine karşı hissettiği de korkudan başka bir şey değildi. İnsanlardan korkuyordu. Ve Louis onu değiştiren insan olmuştu. Çünkü duymak istediklerini söyleyen tek kişiydi. İnsanları kendi istekleri uğruna kandırmanın sakıncası olmadığını ona anlatan tek insandı. Çünkü dünya acımasızdı. Daha onu tanımadan, işte o an sevmişti Louis'i. Birbirlerine banziyorlardı... O da korkuyordu güvenmekten belli ki. Güvenmeye layık bir insan bulamadığı için tabii. Aslında Ann ile ilişkisi de normal sayılmazdı. En yakın arkadaşı olmasına rağmen ondan çok farklıydı. En azından onun sırf kendi çıkarları için insanları kullanan bir pislik olduğunu düşünmüyordu. Evet pislik. Aradığı kelime buydu. İnsanın kendisiyşe ilgili böylesine yüz kızartıcı bir gerçeği kabullenmesi zordu. Ama değişmişti işte... Söyleyebiliyordu. PİSLİKten başka bir şey değildi.

Ailesini normal bulmuyordu bu kez de. Aranka'nın kendisinden tek farkı, onun bu tarz işlere girişmek yerine şantaj yapmasıydı. Belki de ondan gurursuzdu, belki de çok etkilenmişti ailesinden. Yeterince vakit ayrılmayan ilk çocuktu. Çekilmez bulunurdu çoğu zaman. Gerçekten ihtiyaç duyduğu anlarda bile annesi kız kardeşinin saçmalıklarını dinlemeyi yeğlerdi. Aranka'ya bakılacak olursa Jolanka'nın mazereti ilgisizlikti. Ya onunki? Belki de onun yaradılışının sebebi de ablasıydı. Kendisi bu kadar yükseldikçe, ablasının kenarda kendisi yüzünden kaldığını bilip vicdan azabı çekmiş fakat buna rağmen genişletememiş mi 3 kişilik aile tablosunu dörde. İndirgemeyi tercih etmiş. Hayır. Nedeni bu olamazdı. Belki farkında değildi durumun ve bu nedenle ablasının kendisinden neden nefret ettiğini anlayamıyordu. Belki. Her neyse. Geçmişi sorgulamanın zamandı değildi şimdi. Sadece önündeki tehdide göre davranacaktı. Belki sonra (bunları sorgulayacaktı)... Sesini titretmeye çalışarak "Elinde kanıt var mı peki?" dedi. Bu şekilde kız kardeşi tedbirsiz davranabilirdi. Ağzından ehemmiyetini bilmediği şeyler kaçırırdı. Aranka'yı iyi tanıyordu Xenia. Egosu söz konusu olduğunda tam bir tedbirsizdi. Zevk içinde kıvranmasına şimdilik izin verebilirdi. Büyük ablasını kandırdığı düşüncesi onu eğlendirmiş olacaktı. Gözlerindeki gülümsemeyi görüyordu.

rp out. yaa bu rpyi çok hevesle bekledim ama ne zamanım var ne de ilham, bununla idare et tatlı baş belası. Yazmamı sen istedin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aranka Dora Sandor
Reklamcı
 Reklamcı
Aranka Dora Sandor


Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 09/02/11

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Empty
MesajKonu: Geri: O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim   O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimeC.tesi Mart 12, 2011 10:40 am

Sessizlik… Küçüklüğümden beri hep kendimle baş başa kalmış ve hep susmuştum. İnsanlara güvenemiyor olmamın evi terkmiş ve yeni bir şehre yerleşmiş olmamla alakası yoktu. Bir ortama girdiğimde insanları ilk önce kontrol ederdim. Belki de onların ebedi düşmanları, nereye giderlerse gitsinler bir gölge misali onları takip eden ve onların yakasını bir türlü bırakmayan kötücül karakterleri olmuştum. Ama ben yinede kendimi birilerine kanıtlamaktansa bir köşede sessizce durup, olanları gözlemlemek ve gördüğüm manzaralar karşısında içkimi keyifle yudumlamayı tercih ederim. İnsanlar kalleş birer ruh. Neler yapacakları, ne söyleyecekleri hiç belli olmayan hatalı kullar. Ama hatalarını kabullenmekten acizler. Ya da bazılarının yaptığı gibi ‘’ Hatasız kul olmaz! ‘’ imajı çizip, küçük yalanların arkasına sığınan zavallılar. Bazense tüm kötülüklerine rağmen hala kendisini iyilik meleği sanmak belki de yalanların en büyüğü. İnsan neden kendinden korkar? Olduğu gibi davranmaz ve neden sürekli kendini değiştirmeye çalışır? Niçin kendilerine sahte bir dünya yaratıp o sahte dünyaya kendilerini kaptırırlar? Bu sorulara tek yanıt: Kendilerinden hoşnut olmamaları şüphesiz.

Bende bu yalancı insanlardan farksız değildim aslında. Ne kadar açıkgöz olursam olayım yinede bende sürekli hata yapan bu hataları tekrarlayan biriydim. Çok yara almıştım. Küçüklüğümden beri hep incitilmiş ve kırılmış olduğum için şimdi böyle çıkarcı, böyle pislik ve ruhsuz biri olmuştum. Ama bu halimden hoşnuttum. En azından o sürekli ezilen, kendilerini kullandıran insanlar gibi saf ve güçsüz değildim. Ben güçlü bir kadındım. Bunu anlamam için daha fazla acı çekmeme gerek yoktu. Yeterince acı çekmiştim ve hala yaşıyordum. Yaşamak ölmekten daha zordur ve ben zor olanı seçmiştim. Kendi düşüncelerimle haşır neşir olmuşken hala yanımda oturmakta olan Jolanka’yı neredeyse unutmuştum. Jolanka’nın kulağıma fısıldadığı o nefret sözcüklerine sadece kahkahalarımla cevap verdim. Kahkahalarım o kadar tiz ve o kadar kuvvetliydi ki neredeyse sokaktan geçen insanlar bile bu kan dondurucu kahkahayı duyup korkmuşlardı. Bir kez daha üzerimde dolaşan şaşkın bakışlara aldırmadan Jolanka’nın sorusu üzerine dudaklarıma yayılan geniş tebessüm benim tedbirsiz gelmeyeceğimin cevabıydı. ‘’ Elbette var. ‘’ Kızın korkmuş gözlerine bakarak sözlerimi daha da ilginç kılacak kanıtımı cebimden çıkardım, yavaşça. Telefonumdaki video her şeyi anlatıyordu. Başlat tuşuna basıp Jolanka’ya gösterdim, zevkle. Telefonu hiç tereddüt etmeden onun titreyen avuçlarının içine bıraktım. Silmesi pekte umurumda değildi. Evde bu video’nun yüz binlerce kopyası vardı ve neredeyse yüz binlerce kez bu videoyu keyifle seyretmiştim. Jolanka evinin balkonuna çıkıyor, tasasızca. Onu gözetleyen birilerinin olduğunu bilmeden telefonundaki yabancıyla sessizce konuşuyor. Bu konuşma sıradan bir konuşma değil elbette ki. Saniyeler saniyeleri kovalıyor ve Jolanka her şeyi bu gizli kişiye açıklıyor. Para uğruna kaç erkeği baştan çıkarıp paralarını hiç acımadan harcadığını, kaç erkeğin koynunda istemeden yattığını, kaç erkeği kandırdığını, sırada kimlerin olduğunu ve en önemlisi şimdiki kurbanı Frank hakkındaki planlarını…

Sarı saçlarından hiddet ve öfke savruluyor, gözlerinden ise öldürme isteği okunuyordu. Şok olmuş muydu? Kesinlikle. Korkmuş muydu? Korkmamışsa aptaldı. Ama yinede Jolanka’nın içinde kurduğu planı bilmiyordum. Bu kez çabuk teslim olmayacaktı ama kendini hiç kasmaması ve korktuğunu düpedüz belli etmesi ise gerçekten tuhaftı. Belki de numara yapıyordu. Aslında korkmuyordu ama korkmuş numarası yapıyordu. Yinede tedbirliydim ve onun bu anormal davranışları karşısında mutlu olduğumu çekinmeden gösterecektim. Eğer numara yapıyorsa planının işlediğini zannedip kendini kutlasın ama numara değilse bu zevk veren mutluluğumu gördükçe daha da delirsin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Xenia Jolanka Sandor
Barnes FM Spikeri
 Barnes FM Spikeri
Xenia Jolanka Sandor


Mesaj Sayısı : 70
Kayıt tarihi : 05/02/11
Nerden : Macaristan

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Empty
MesajKonu: Geri: O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim   O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 8:36 am

Kardeşini tanıyordu Xenia. En az Aranka'nınki kadar geniş bir zevkle izlemişti olanları. Bu güzel ayrıntıyı yakalamayı becerebilmiş olmasına şaşırıyordu. Aslında o anda planını değiştirmişti. Kardeşi yardım etse belki de daha çok para kazanabilirdi. Yüzündeki korku dolu sahte ifadesini sildi ve zevkten kıvrılmış olan dudaklarını araladı. "Evet, role gerek yok. Zerre korkmadım bebeğim, istesem seni tüm New York'a rezil edebilirim, çok tanıdığım var ve sonra o kanıtları ortaya döksen bile -ki seni tanıyorum, bu işi tek kanıtla bırakmazsın- kimse sana inanmaz. Yine de, avlarımın bana olan güvenlerini çok az da olsa sarsacak ya da düşmanlarımı sevindirecek bir durum yaratmak istemiyorum. Ve bu yüzden sana bir iyilik yapacağım. " Ardından isteği üzerine tazelenen içkisiyle dudaklarını ıslattı. "Benimle çalışırsan, karlı çıkarsın. Bu durumdaki inandırıcılığımı artırmak istiyorum ne de olsa. Ve sen burada devreye giriyorsun. Bana yardım edeceksin, ben de seni güzel bir meblağa ile ödüllendireceğim. Hakkettiğini alacaksın, yerinde olsam kabul ederdim. Gerçi her zaman mantıklı olan sen zeki olan da ben olmuştum. Güzel mantığını kullan kardeşim, bu ikimiz arasında bir barış olabilir." Kendisine güveniyordu. Dediği gibi her zaman en mantıklı olan kardeş Aranka'ydı. Biraz düşünmesi için suskun kalmıştı. Bu arada etrafına göz gezdiriyordu, zararlı bir kulak bu diyaloğu kullanabilirdi. Bu durumdaysa planları boşa giderdi. Ve çevrede, sıradan New Yorklulardan başkası yoktu. Aranka ile anlaşması durumunda olacakları tahmin edebiliyordu. Karşısındaki onca düşman arasında işine yarayabilecek bir dosta çok ihtiyacı vardı. Gerçi bunu zayıflık olarak görülmesin diye yüksek sesle dile getirmemişti hiçbir zaman. Yine de, nihayet Aranka'yı emri altına alacak ve kendisinden çaldığı anne baba sevgisinin intikamını alacaktı. Hata yapmaya yer yoktu. İşin sonunda Dora bir hata yapacaksa da, cezasını mükemmel gördüğü hayatıyla ödeyecekti. Ve her şekilde Xenia kendisini sağlama almış olacaktı. Aranka onun siperiydi. Yalanların ortasında kalmış zavallı bir gerçeklik payı. Nihayet konuşmaya hazır görünüyordu Aranka. Şu an için ona istediği parayı ödemeye hazırdı. En azından şantaj için ödeyeceği miktarı güzel bir ortaklık için ödeyecek ve mağlubiyet sadece avlarına mahsus olacaktı. Sandorlar ise her şekilde durumlarını koruyacaklardı. Xenia'nın, Aranka'nın yanıtından sonra attığı kahkaha, kardeşler arasındaki en güzel ortaklığın ifadesi olacaktı. İlk defa, aslında kardeşini sevdiğini kendisine az da olsa itiraf eden Xenia ise her şeyin daha keyifli olacağını düşünüyordu artık.


En son Xenia Jolanka Sandor tarafından Cuma Mart 25, 2011 8:27 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Aranka Dora Sandor
Reklamcı
 Reklamcı
Aranka Dora Sandor


Mesaj Sayısı : 19
Kayıt tarihi : 09/02/11

O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Empty
MesajKonu: Geri: O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim   O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim Icon_minitimeCuma Mart 25, 2011 7:59 am

Jolanka’nın söylediği sözler beni hayli şaşırttı. Ancak bu şaşkınlığı büyük bir ustalıkla gizleyip her zamanki ciddi tavrımı takınarak söyledikleri karşısında kendimi acınası bir dilenci gibi gördüm. Dilencilerde sokak sokak dolaşıp, insanların sıcak merhametlerine sığınmak, omuzlarına konan samimi bir el ve onlara yardım edeceğini işaret eden ufak bir tebessüm ararlar. Karınlarını doyuracak bir parça ekmek, çocuklarını ısıtacak odun ve tabii biraz da para onların tek istediği şey aslında. İşte bende bu söylenenler karşısında ezilmiş, para arayan zavallı dilenci sandım kendimi. Karşımda oturan kardeşim de hiç şüphesiz bana yardım etmemek için direnen o çok zengin bayanlardan biriydi. Ancak bir sorun vardı. Jolanka az önce bana barış sinyali vermiş, yardım teklifi etmişti kendi dilinde. O halde roller değişti ve ben de dilenci konumundan çıkıp şu anda önüme sunulmuş olan teklifi düşünebilirdim. Evet, teklifi son derece cazipti. Ama kafasında ne gibi tilkiler dönüyor önce bunu öğrenmeliydim. Eğer ona yardım edeceksem- ki bunca yılın ardından sevmediğim birine yardım etmek epey zor olacaktı- oda bir takım fedakârlıklar yapmalıydı. Ben ona yardım ederken oda bana yardım etmeliydi. Aslında sorun ona yardım edersem oda bana yardım eder mi değildi. Sorun bu teklifi kabul edip etmemem konusuydu.

13 yaşımdan beri ne ailemle nede ablam dediğim Jolanka’yla bir kez olsun görüşmemiştim. Evet, 13 yaşında terk etmiştim evi. Az önce unutmuş olduğum hayatımın önemli rakamını şimdi hatırlamıştım bir şekilde. Peki, hiç görüşmediğim bu kişinin ablam olduğunu her zaman yaptığım gibi şimdide unutayım ve şöyle düşüneyim: Hiç tanımadığım bu insana güvenmeli miyim? Belki hiç görüşmemiştik ama aslında birbirimizi tanıyorduk bir şekilde. Ondan aldığım haberler ve evi terk etmiş olmama rağmen onun yakasını bırakmayışım sayesinde onu az çok tanımıştım. Neler yapabileceğini, neler düşünebileceğini azda olsa tahmin ediyor ve ona göre davranabiliyordum. Az öce Jolanka’nın söylediği söz bir kez daha yankılandı beynimin en ücra köşelerinde: ‘’ Gerçi her zaman mantıklı olan sen zeki olan da ben olmuştum. ‘’ Evet, doğruydu. Ben hep çok düşünür ama sonunda doğru olanı yapar, mantıklı davranırdım. Yinede hep korkardım. Ya hata yaparsam? Bu kez hata yaparsam? Ya yanılıyorsam? Çok bilen eninde sonunda hata yapar, çamura yüzüstü kapaklanıp, kalkamazmış. Ya bende öyle olursam? Ama hayır, benim hayatımda hataya yer yoktu ve yine hata yapmayarak, en karanlık anlarda hislerim bana ışık olacak ve kendi yolumu kazarak kurtulacaktım. Doğru olanı yapacak ve teklifi kabul edecektim. Hem para kazanacak hem de Jolanka’nın kuyusunu kazacaktım, sessizce. Dudaklarımda oluşan tebessümü bozmayarak cevap verdim.

‘’ Tamam, kabul. Ama istediğim şeyleri vermezsen anında tekmeyi basarım kardeşim. Hiç acımam bilirsin. ‘’

Bu sözü Jolanka’nın kuvvetli ve gürültülü kahkahaları izledi. Bende ufak tebessümümle ona eşlik ediyor ve bize bakan şaşkın gözlere yine aldırmıyordum.

SON!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
O Kadar Çıkarcı Bir Yılansın Ki Seni Boğabilirim
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Kiss and Fly Club-
Buraya geçin: