| | Never Say No To Panda. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Candice Swane Emlak Görevlisi | Ev
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 31/01/11
| | | | Candice Swane Emlak Görevlisi | Ev
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 31/01/11
| Konu: Geri: Never Say No To Panda. C.tesi Mayıs 14, 2011 12:00 pm | |
| Parmakları viskibardağının kenarlarında yavaş yavaş dolanıyordu, dalgındı, bu kadar yüksek bir gürültüye rağmen dalgındı üstüne üstlük. Barmene eliyle aynısından der gibi bir işaret yaptı ve bardağın içinde kalan çok az miktardaki viskiyi hızla içti. Boğazından geçen o yakıcı, aynı zamanda rahatlatıcı, hem soğuk hem de sıcak içkinin verdiği hisse tapıyordu. Günlük yaşamın sıkıcı rutininden sıyrılmasını her an sağlayabilen tek faktör içkiydi. Bir de sigara ve kahve. Aslında gittikçe bağımlısı oluyordu bunların her birinin. Ama bunu göstermemek konusunda kararlıydı. Bağımlı olmaya yaklaştığını kabul etmiyordu, hiçbir zaman da etmeyecekti çünkü kendi değerlendirmesinde bu üç maddeyi tüketmeden durmak onun için sorun olmazdı, istediği anda alkolsüz, nikotinsiz ve kafeinsiz bir yaşama merhaba diyebilirdi. Böyle avutuyordu kendini. Barda olma sebebiydi buydu. Canı sıkkındı ve yalnız olmak istiyordu. Kalabalık bir ortamda yalnız kalmak her zaman daha kolaydı Candice için. Çocukluğundan beri insanların yanında yalnız kalmayı öğrenmişti ne de olsa.
Sırtını delip geçen bakışların hissiyle sol omzundan arkaya baktı ve mavi gözleriyle kendisine bakmakta olan kadını soyan, vücut hatlarını bakışlarıyla okşayan sarışın adamı gördü. Birbirlerine değen mavi ve açık yeşil irisler, yeni bir bardak içki barmen tarafından kızın önüne bırakılana dek ayrılmadı. Elbette adamın arzu ve beklenti dolu bakışlarının sebebini anlayabiliyordu bu gece fazlasıyla güzeldi genç kadın. Açık kahveden karamele farklı tonlarda parıldayan saçları ensesinde dağınık bir topuz halinde toplanmıştı, bedenini sarıp sarmalayan ve kadınsı hatlarını iyice göz önüne sokan kısa, bronz rengi elbisesiyle kusursuz bir görüntü çiziyordu. Elbisesi, mavimsi yeşil gözlerini öne çıkaran bir tondaydı ve kesinlikle buğday tenine, pembe, dolgun dudaklarına en çok yakışan renkti. İnce ve uzun bacakları elbisenin çarpıcılığını elbette gölgede bırakıyordu ama kadın ayrı ayrı bakıldığında da, bir bütün halindeyken de fazlasıyla güzeldi. Dudaklarını istemsiz bir gülümseme kapladı ancak bu ne davetkâr bir mesajdı ne de arkadaşça bir kıkırdama. Soğuk, benden uzak dursan iyi edersin ve senden hoşlanmadım ya da beni kolay elde edemezsin seni züppe gibi anlaşabilecek bir gülümsemeydi. Başını tekrar bara döndürdü ve viskiden büyük bir yudum alarak az önce kendisini süzen adamı düşündü. Yakışıklı olabilirdi ama bu geceyi tanımadığı bir adamın yatağında sonlandırmamaya yemin etmişti bardan içeri girerken.
Yanındaki sandalyenin sert bir biçimde çekilmesini duyduğunda bir şekilde göreceği yüzün sarışın adama ait olacağını anlamıştı. Hissetmişti demek daha doğru olur. Ya da kokusundan tanımıştı. Bir dakika, tanımadığınız birini nasıl kokusundan tanıyabilirdiniz ki? Aynı soruyu Candice de kendi sormaktaydı. Adamı reddetmek için başını hızla o tarafa döndürdü ancak yüz hatları yakından bakıldığında daha dikkat çekici olan bu adamın gözlerindeki ısrarlı bakışları da yakalamıştı. Ona nasıl hayır diyebileceğini düşündü. Kaba bir siktir git pek işe yaramazdı, kibar bir uyarı da bu adamı asla başından savmaya yetmezdi. Olayların nasıl gelişeceğini merak ederek yeşil gözlerini adamın yüz hatlarında dolaştırdı ve viskisinden bir koca yudum daha aldı. | |
| | | Achille S. D'Artagnan Piyanist
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Never Say No To Panda. Paz Mayıs 22, 2011 9:14 am | |
| Genç barmen içkileri hazırlamak için arkasını döndüğünde gözleri gülümsemesiyle bembeyaz dişleri ortaya çıkmış yanında duran kıza sabitlendi. Sarı saçları neon lambalarının altında renk değişimine uğramıştı ve bu ışıklar altında morumsu görünen diz üstü elbisesiyle peri kızına benziyordu. Pinkerbell. Bu lakabı aklının bir köşesine yazdı. Poppy de oldukça hoş görünüyordu. Dostuna bakarak gülümsedi. O sırada barmen üç içkiyi de hazırlamıştı. Nispeten minik olan bardağı sağ eline aldı. Daha ince ve uzun olan diğer ikisini ise dirseğiyle genç kızlara doğru ittirdi. Elindeki bardağı hafifçe iki kıza doğru kaldırdı. Sarışın kızın bakışları sadece bir kere genç adamın gözleri ile bardaklar arasında gidip geldi, bardaklara yöneldi eli. Birini arkadaşına doğru ittirdi. Üçünün de bardakları havaya doğru kalktı. Bu sözlerin önlerindeki saatleri çok iyi ifade edeceğine inanmıştı herhalde kızlar. Tek sorun şu ki, genç adamsız olacaktı. İçkilerden sonra bir süre devam eden muhabbet genç adamı sıkmış, kızların üstüne düşmesi ise ruhunu daraltmıştı. Bir süre sonra müziğin insanı kalksana, hadi kalksana diye dürtükleyen ritmine ve dans eden insanların çekimine karşı koyamayıp muhabbetten de kurtulmak için çok fazla içkiyi devirmeden onların arasına karışmıştı. Ah dans etmek çok iyi geliyordu. Kendini müziğin ritmine kaptırmayı seviyordu işte. Kalbi bile eş değer şekilde çarpıyordu. Damarlarında akan kanın hızlandığını hissetti. Gözlerini kapatıp açtığı en son seferde karşısında kızıl saçlı bir kız buldu. Kıza çarpıcı bir şekilde gülümsedi. Bir süre dans etmeye devam ettiler. Compressor'ün ritimlerinin tavan yaptığı bir anda kız ona göz kırpıp dışarıyı işaret etti. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Neden böyle bir şey istediğini ilk önce anlayamadı. Ah! Evet tabi ya. Kollarını boynuna dolayan ve dudaklarını davetkar bir şekilde yalayan kızın omzunun üstünden kuzey tarafındaki barda oturan bronz elbiseli bir kadın çarptı gözüne. Elbisesi ve vücut hatları, ince ve uzun sırtı ve yuvarlak omuzlarını, hafifçe topuz yapılmış saçlarını görebildiği bu kadın öylece oturuyordu barda. Sırtı dönük. Dingin. Bakışlarını hissetmiş olmalı ki, böyle bir şeyin varlığına inanıyordu genç adam,genç kadın bir süre sonra hafifçe dönünce genç adamla göz göze geldi. Önüne dönmesi üç saniyesini almamıştı belki de ama bu genç adam için yetmişti. Boynuna dolanmış kolların arasından kızın suratına bile bakmadan sıyrılırken dudaklarında muzip bir gülümseme belirdi. Ona soran gözlerle bakan ve dans pistinin ortasında bıraktığı kıza göz kırptı ve insanların arasından sıyrılarak olduğu kuzey tarafına doğru yöneldi.
Kendini yavaşça yumuşak deriye bırakırken genç kadınla göz göze geldiler. Saat henüz on biri geçmişti ama yorgunluk belirtileri görülüyordu o yeşil gözlerde. Yine de yorgunluğa karşı on dokuz yaşında bir insan gibi savaşıyor, - sahiden kaç yaşındaydı? -, yani gözlerini kapatıp açtığında gene taptaze ve uyanık oluveriyordu genç kadın. Gözleri nehir yosunluarı gibiydi, asla ama asla deniz yosunları gibi değil. Canlı ama berrak değil, bulanık. Yüzü solgun, çenesi karakteristik, esmere çalan fondotenin altında yanakları bronz ve kirpikleri kıvrık. Yüzünde ise " Bir an önce beni baştan çıkarmak için bir şeyler söylesen de ben de seni terslesem ve def olup gitsen." tadında bir ifade. Tam anlamıyla. Genç adam dişleri ortaya çıkacak bir şekilde gülümsedi ve barmene döndü. Bir tane jaeger. Minik bardak önüne konana kadar tek kelime etmedi, genç kadına da bakmadı. Kemikli parmakları soğuk minik bardağı kavradığındaysa genç kadına döndü, sadece başını çevirmişti.
" Afedersiniz, sizinle yatmış mıydık? Hayır, eğer yatmadıysak, çok üzüleceğim."
Mavi chinos pantolonu salaş sayılmazdı, dardan halliceydi. Petrol rengi boyunlu sneakerlarının tam boyunlarının üstünde dökülen bir şekilde kıvrılmıştı paçaları. Düz v yakalı beyaz tişörtünün üstünde uzun boynu bordo bir fularla çevrelenmiş, saçları geriye doğru taranmıştı. Yüzünde herhangi bir hareket yoktu, gözleri yanındaki kadınınkilere sabitlenmişti. | |
| | | Candice Swane Emlak Görevlisi | Ev
Mesaj Sayısı : 9 Kayıt tarihi : 31/01/11
| Konu: Geri: Never Say No To Panda. Cuma Mayıs 27, 2011 11:44 am | |
| Adamdan gelen tek tepki beyaz ve ışıklarla parlayan dişlerini gözler önüne seren bir gülümsemeydi. Barmenden içki istedi, bu sırada kadına bakmayı da kesmişti. Candice zafer dolu bir gülümsemeyle önüne döndü ve viskisine odaklandı tekrar. Tek bir kelime bile etmeden, yalnızca bakışlarıyla sarışın adamı kendinden soğutmuştu. Dirseklerini bar masasına dayayarak kendini öylece bıraktı. Omuzları çökmüştü, olduğundan da yaşlı görünüyordu. Aslında yaşlılık değildi bu, gözlerinde, dudaklarında, yüzündeki izlerde yaşını görmek mümkün değildi sadece görüp geçirmişlik vardı, bilgi, deneyim... Normal bir insanın 23 yıllık kısacık yaşamı içinde görebilceğinden çok daha fazla şeyi yaşamıştı. Ve şu anda yanında oturan adam gibisini hiç görmediğini söyleyebilirdi size açık ve net bir biçimde. Lakin, bedensel kusursuzluğu önemsemeyi uzun süre önce bırakmıştı. Bir adamda onu etkileyen sesiydi, bakışları, duygularını ve düşüncelerini aktarışı. Olgun erkeklerden hoşlanma sebebi de buydu.
Adamın tekrar kendisine dönen bakışlarını hissettiğinde mavi gözlerine karşılık vermek için ona döndü. Bıkkın bir ifadeyle onu izliyordu. Erkeklerin tavlamak için sarf ettiği sözleri bir zamanlar komik, baştan çıkarıcı bulurdu, hatta bazıları gerçekten içlerindeki mizahla genç kadını etkileyebilirdi bile. Bu adamdan etkileyici bir söz çıkmasını beklemezdi. Tanıştığı bu derece yakışıklı erkeklerin çoğu sadece bedenleriyle, kadınlarla, içkiyle, uyuşturucuyla kısacası paranın alabileceği her şeyle ilgilenirlerdi. Sarışın adamda kesinlikle bu hava vardı ilk bakışta. Dudaklarından dökülen kelimelerin tonlaması da tam olarak böyle bir adamdan beklenecek şekildeydi. " Afedersiniz, sizinle yatmış mıydık? Hayır, eğer yatmadıysak, çok üzüleceğim." Candice dudaklarına yayılmak için uğraşan gülümsemeyi içkisi yardımıyla bastırdı. Sözler hoşuna gittiğinden değil de adamın yaratıcı olmasından fazlasıyla memnun kalmıştı. Yine de onun yatağında uyanmayacaktı. Bu kadar kararlıydı. Bakışları adamın bedeninde gezindi, giyim tarzının hoşuna gittiğini eklemeden de geçemeyeceğim. Yine de adamın dudaklarında gezinen o kendinden emin, işini bilen gülümseme genç kadını uzaklaştırmaya yetmişti.
İçki bardağını sağ eliyle kavrar ve dudaklarına değdirirken bakışları adamınkilerdeydi. Sabırsızlık adamın açık mavi gözlerinde fazlasıyla açık bir biçimde okunabiliyordu. Ne demesi gerektiğini düşündü tekrar. Kibar bir geri çevirme mi, kaba bir şey mi? İkisinin arasında olmasına karar verdi ve dolgun dudakları baştan çıkarıcı bir gülümsemeyle yukarı kalktı. Adamı geri çevirecekti ama önce birazcık baştan çıkarmanın ne zararı olurdu ki? Dudaklarını ıslatmak için diliyle alt dudağında gezdirdi viskiyi, zihnini keskinleştiren kokuyu içine çekti derince ve alt dudağını minik bir hareketle ısırdı. Ardından konuşmaya başladı. "Yatmadık. Bunun için de Tanrı'ya minnettarım. Çok bir şey kaçırmıyorum ne de olsa." Kaşları alaycı bir tavırla yukarı kalksa da dudaklarının kenarlarında katı bir ifade gezinmekteydi. Adamın bakışlarındaki ani değişimi görünce zevkle gülümsedi ve viskisinden bir yudum daha aldı. Bedeni adama dönüktü. | |
| | | | Never Say No To Panda. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |