Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Fransız üçlemesi Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Fransız üçlemesi Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Fransız üçlemesi Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Fransız üçlemesi Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Fransız üçlemesi Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Fransız üçlemesi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Fransız üçlemesi Empty
MesajKonu: Fransız üçlemesi   Fransız üçlemesi Icon_minitimePaz Tem. 10, 2011 5:29 am

Sabırsızlıkla beklediğim günün nihayet gelmesi haricinde uyuyakalmam tüm günün mahvedebilecek güce sahipti. Kirpiklerim birbirinden ayrılırken yaşadığımı zorluğu aynı saniyede yatağımın altına düşürdüğüm telefondan sesli mesajları dinlerken geçirmiştim. Sesli mesajları dinlerken Geogia’nın 15 dakika sonra havaalanında ineceğini duymak tüm beynimi bir süre durdursa da onu karşılamaya geç kalma hissi bile bunların hepsini bir kenara atıp hazırlanmama neden olabilirdi. Hızlıca kafamı ve vücudumu ayırdığım yataktan kalkarken hızlı adımlarla duş’un yolunu tutmuştum. Sular vücuduma temas ettiği anda bir kere daha uyandığımı hissederken günlük hayatta hiç kaybetmediğim özgüvenimin şu anda nerede olduğunu düşünüyordum. Duşu uzun tutmadan banyodan çıkarken saçlarımı kurutma gereksinimde bulunmamıştım bile ve muhtemelen aynı haline dönecekti. Odaya geldiğimde masanın üzerine attığım kot’u gözüme kestirmiştim ama uzun süreden sonra ilk defa konuşacağımız için daha özenli olmalıydım ve odamın bir duvarını kaplayan dolabımı açarak içinden İtalya dan aldığım kahverengi rengindeki keten pantolonumu asılı olduğu askıdan çıkararak hızlı bir şekilde üzerime geçirmiştim. Zamanla mücadelem de gayet hızlı bir şekilde başlangıç yapsam da gömlek seçiminde fazla seçici olduğumdan burada vakit kaybedeceğimi anlayıp uygun kemer ve saati bulup takmıştım. Her şeyimi hazırladıktan sonra üzerime giyeceğim lacivert gömleği seçerek askıdan çıkarmış ve vücuduma geçirerek düğmelerini iliklemeye başlamıştım. Bütün hazırlıkların tamam olduğunu düşündüğümde odamın kapısının sağ tarafında kalan ve tahtası meşe ağacından yapılma olan boy aynasının önüne geçtiğimde kendi fiziğim ile bir kez daha gurur duyarak yatak odamın kapısını aralamıştım.

Beyaz ve pembe renkleri ile boğulurcasına süslenmiş koridorda hızlı adımlarımı sürdürürken aklıma telefonumu almadığım geldiği anda koşar adımlarla tekrar geri dönerek telefonumu almıştım. Hızlı adımlarla evin alt katına indiğimde ise evde kimsenin olmadığını ve hizmetçinin bile bugün çalışmadığını görmüştüm. Normalde buna çok kızardım hatta onu işten attırmak için türlü oyunlar oynardım ama buna vaktim olmadığımı düşünerek hızla evden dışarı çıkmıştım. Evin bahçesine çıktığımda burnuma gelen lavanta kokusu içimdeki heyecanı biraz almıştı doğrusu ama az vaktim kaldığı tekrar aklıma geldiğinde onun bile işe yaramadığını fark etmiştim. Adımlarımı garaja doğru yönlendirirken garajın önünde duran arabanın benimki olduğunu gördüğümde sinirlensem de yine de vakit olmadığından bir şey dememiştim. Nasıl bir sorumluluktu anlamıyorum çünkü onlara yaptıkları işlerin kat ve kat fazlasını ödüyorduk ancak bir arabayı bile içeri almaktan çekiniyorlardı. Annemin 19.yaş hediyesi olan kırmızı rengindeki lamborghini’ye bindiğim anda gaza basarak zamanla olan son turnuvayı tamamlamak üzere yola çıkmıştım. Normalde gittiğimi düşündüğümde havaalanı 20 dakikamı alırdı ancak hızlı olmam gerekiyordu ve Georgia için bu arabadan bile vazgeçeceğimi bildiğim için hızlı sürmeye karar vermiştim. Bir rüzgar ile beraber arkaya savruluyor gibi gözüken çam ağaçlarına gözlerim takılırken trafik lambalarını bile es geçiyordum. Sonunda Queens’te bulunan havaalanına geldiğimde arabamı uygun bir yere park edip havaalanının içerisine girmiştim. En az şehir kadar kalabalık olan bu yerde Georgia’yı bulmak zor olacağa benzese de uçaklarının inmesine daha 5 dakika olduğunu görerek rahatlamıştım.

Nihayet Paris yolcuları yavaş yavaş içeri girerken oturduğum yerden kalkıp onu ayakta beklemeye karar vermiştim. Onlarca insan ailelerine ya da arkadaşları ile kavuşma sevinci yaşarken gördüğüm manzara kalbimi parçalara ayırmaya yetmişti. Tamam herkese yakışıklı ve karizmatik kelimeleri kullanmazdım ama Georgia’nın koluna girmiş çocuğun orada ne işi vardı. Yüz ifadem isteksiz olarak değişse de kendimi zorla gülmeye zorlarken kollarımın arasına nihayet Georgia’yı almıştım. Evet kokusu hiç değişmemişti yani en azından bende unuttuğu kıyafeti ile aynıydı. Uzun bir sarılmanın ardından kilitlenen dilimi çözerek ‘’ Seni çok özlemişim.’’ Demiştim ama yanımızda duran ve yeşil gözlerini bana dikmiş olan karizmatik insan tüm romantikliği bozmuştu. Georgia’yı kollarımın arasından bırakırken sağ elimi çaprazımda kalan çocuğa uzatarak ‘’Monteiro. Jeremy Jimmy Monteiro’’ diyerek selam vermiştim ancak elimi sıkmaya bile tenezzül etmeden güzel Fransız aksana ile sadece ‘’Marshall’’ diyerek tanışmayı sonlandırmıştı. Hiçbir zaman doğru gitmeyen ilişkilerim ve işlerim yine gitmemişti ancak bu yaptığı saygısızlığı yanına bırakmayacağından emin tavırlarla havada kalan elimi geri çekmiştim. Tekrar çok özlediğim güzelliğe döndüğümde ise ‘’ Demek çok ısrar ettiğin arkadaşın bu. Söylesene ısrar ederken seni anladı mı ya da cevap verdi mi? Yoksa çocuğu zorlamı getirdin’’ diyerek saygısızlığı da tavan noktasına getiren bir kahkaha patlatarak şeytan üçgeni oyununu başlatmıştım.


En son Jeremy Jimmy Monteiro tarafından Ptsi Tem. 11, 2011 1:42 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgia McLaren
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Georgia McLaren


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 07/03/11
Gerçek Yaşı : 29

Fransız üçlemesi Empty
MesajKonu: Geri: Fransız üçlemesi   Fransız üçlemesi Icon_minitimePaz Tem. 10, 2011 3:13 pm

    Kafasını dağıtmak için girdiği barda kollarını tezgaha dayadı Georgia. Canını sıkan bir şey olmasa da buraya gelmek istemişti. Hem birazcık viskinin hiçbir zararı olmazdı, değil mi? Barmenden istediği bir bardak viskiyi yavaş yavaş yudumlamaya başlamıştı. İlk yudumun verdiği burukluktan sonra içkinin tadı uyuşturmaya başlamıştı vücudunu. Yudumlarını iyice küçültüp viskinin etkisini göstermesini bekledi. Uyuşan eller. Bulanıklaşan görüş. Özlemişti bunu. Başını ellerinin arasına alarak hayatını düşündü; aklı başındaydı sanki. Sırtına dokunan bir el. Aniden kaldırdığı kafasını yana döndürmesi ve biriyle burun buruna gelmesi bir olmuştu. Bu ani karşılaşma karşısında aldığı nefesi verememişti Georgia. "Tanrım! Jerremy. Korkuttun beni." Gülümseyerek cevap vermişti; yanağına kondurduğu yumuşak bir öpücüğü saymazsak. Kokusunu duymak Georgia'nın başını viskiden daha fazla döndürmüştü. Yüzünde avını görmüş bir avcı misali yerleştirdiği gülümseme ile kafasını döndürdü. Bu hareketi yapmasaydı kendine hakim olamayacağından adı gibi emindi çünkü.

    Birkaç bardak daha. Bir kaç yudum daha. Çok geçmeden bedeninin hakimiyetini kaybetmişti. Sandalyelerin arasındaki mesafe iyice büyük gelmeye başlamıştı Georgia'ya. Sandalyesinde doğrulup ağrıyan sırtını açtı. Yüzünde en baştakinden farksız bir gülümseme ile aradaki mesafeyi katetti. Omuzlarından tutup hafifçe eğildi. Küçük bir tereddütten sonra en başından beri düşündüğü şeyi yaptı. Jeremy'nin şaşkın bakışlarına aldırmıyordu. Bırakmaya cesaret edemediği nefesi içinde, ciğerlerini parçalamak istercesine baskı uygularken Georgia, Jimmy'den uzaklaşamıyordu.


    Hoparlörlerden gelen ses, gördüğüm rüyalarının tazelediği anıları bir çırpıda silip atmıştı kenara. Yüzümde geçmişin verdiği haz ile gülümsüyordum. Özlemiştim geçmişimi, geçmiştekileri. Az kalmıştı, geri dönecekti. Biraz değişmiştim ama umursamıyordum bunu.

    Uçağın yere değen tekerlekleri içimdeki heyecanı tetiklemişti. Omzuna yaslandığım Marshall, hava alanına dikmişti gözleri. Kusursuz yüzüne baktığımı görünce kafasını bana doğru döndürdü. Uçağın durması ile bakışmamız da kısa sürede bölünmüştü. Oturduğumuz yerden hızlıca kalkıp çıkışa doğru ilerlemeye başladık. Havaalanında karşılaşacağım kalabalığı düşününce yüzümü buruşturmaktan kendimi alamamıştım.

    İlerleyişimiz bir hayalden farksızdı aslında. O kalabalığı aşıp onu, Jeremy'yi görmenin verdiği rahatlığı bile özlemiştim. Marshall'in kolundan çıkıp iyice hızlandım. O ise neredeyse benim adımlarımın iki katı uzunlukta adımlarıyla ilerlememe gerek kalmamıştı. Sıkı sıkıya sarılışı, verdiği güven. Her şekilde özlemiştim. Başımı göğsüne yaslayıp bir müddet durduk böyle. Mesajında belirttiği kadar özlemişti; belki de daha fazla. Kalp atışına kaptırmıştım kendimi, zamanı veya mekanı takmıyordum bile. "Seni çok özlemişim." Bir şey söylemek yerine sadece gülümsemekle yetinmiştim. Benden uzaklaşıp Marshall ile tanışma konuşmasını yapmıştı. Onun söylediklerine Marshall sadece ismini söylemekle yetinmişti. "Demek çok ısrar ettiğin arkadaşın bu. Söylesene ısrar ederken seni anladı mı ya da cevap verdi mi? Yoksa çocuğu zorla mı getirdin?" Kafamı yana yatırıp masumane bir gülümseme attım. Bu gülümseme onun gülümsemesinin tamamen zıttıydı. Değiştim demiş miydim sana? Bir kaç adım geriye gidip Marshall'ın koluna girdim. Yüzümü kaldırıp gözlerinin içine bakmaya başladım. Onun bakışlarını daha önce kimsede görememiştim. Buydu belki de onu özel kılan yada... Bunu düşününce gözlerimdeki pırıltının yok olduğunu hissettim. Fransızca'dan başka bir dil bilmemesinin verdiği rahatlıkla Jeremy'ye döndürdüm bakışlarımı. "Yakışıyoruz, değil mi? Israr etmedim, benimle gelmeye dünden hazırdı." Cümlem bittiğinde sinsice göz kırptım Jerr'e. Sinirlerini gereceğinden şüphem yoktu; zaten amacım da buydu.


En son Georgia McLaren tarafından Salı Tem. 12, 2011 4:13 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Fransız üçlemesi Empty
MesajKonu: Geri: Fransız üçlemesi   Fransız üçlemesi Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 1:32 am

Bir dakikalığına olsa bile her şeyi yoluna koyma ümidim saniyeler geçtikçe yok oluyor, karşısındaki çifti kol kola gördükçe sinirlerine hakim olamıyordu. Ellerini yumruk yapmış bir şekilde sinirini her ne kadar sinirini dizginleştirmeye çalışsa da başarılı olamamış ve karşısındaki çift’e bir adım daha yaklaşmıştı. Gülüyordu ya da gülmek istiyordu ancak gözlerinden çıkan alev ne kadar gülerse gülsün önüne bir perde gibi düşüyor, nefretini açığa çıkarıyordu. Sağ elini belinden çekerek yavaş bir şekilde Georgia’nın omzuna koyarak ‘’Çok yakışmışsınız’’ diyerek gözlerinden çıkan alevi bir kez daha körükleyerek nasıl bir ihanetin içinde olduğunu göstermişti. Diğer yandan konuşamadığı halde iri gözleri ile muhabbete katılmaya çalışan çocuğa dönüp ‘’Görünüşe göre çok iyi anlaşacağız’’ diyerek bir kez daha zorla sırıtarak Georgia’nın sarılma öncesi yere bıraktığı bavullardan birini alıp havaalanının içinde olan kafeye doğru adımlarını hızlandırmıştı. Hayatı boyunca böyle bir olay karşısında kalmadığından 2.erkek olmak nasıl bir duygu hiç öğrenmemişti ama şuan öğrenmek kalbini belki bir daha hiç açtırmayacak şekilde kapatmıştı.

Nihayet kafenin kapısından içeri girip boş bir masaya oturmuşlardı. Beyaz ve yeşil renklerinin ağırlıklı olduğu bu huzur verici kafe bile biraz olsun sinirini dağıtmamıştı. O güzel vücuduna rağmen pantolon giymiş garson masaya daha da yakınlaştıkça suratının fazlasıyla tanıdık olmasına şaşmıştı. Kız diğer masaların siparişlerini alıp nihayet masaya geldikten sonra şaşkın bir ifade ile ‘’Jimmy. Jeremy Jimmy! Uzun zaman oldu'' diyerek muhteşem bir şekilde yapılmış frenç ojeleri olan elini Jeremy’e doğru uzatmıştı. Karşısındaki kızı ilk tanımak ta güçlük çekse de küçük bir beyin fırtınası ile kızın iki yıl önce gittiği kamp’ın bar bölümünde garsonluk yaptığı aklına gelmişti. Vakit kaybetmeyerek titreyen elini kızın eline götürerek ‘’Evet 2 yıl oldu Stacy. Umarım iyisindir neyse arkadaşlara iki tane kahve alalım’’ dedikten sonra gözlerini Georgia’ya çevirerek sözüne devam etti. ‘’Malum yol yorgunular. Bende bir kola alabilirim’’ dedikten sonra garson kızın siparişleri hazırlamak için gidişini izledi. Hala bir mimiğini ya da bir hareketini görmediği Marshall’ın soğuk davranışları gergin ortamı daha da gerse bile duyduklarından sonra hiçbir şeyin daha fazla geremeyeceğini adı gibi biliyordu Ama her zaman davrandığı gibi ulaşılmaz ve akıllı oynamalıydı oyunlarını.

Yıllardır gizlediği zayıf kişiliğini insanları korkutarak, tehdit ederek geçici bir süre de güçlü kılsa da bir süre daha böyle devam edecekti.2 saniyeliğine olsa bile gözlerini kapatıp, derince nefes alıp eski haline dönmek için çabalamıştı. Babasının annesine ihanetinden sonra sadece babasına çıkardığı intikam hırsının bir kişiye daha çıkmasına ramak kalmıştı ancak onun yerine konuşarak onun kalbini çıkarmaya tercih etmişti ve Georgia’ya tekrar dönerek ‘’Söylesene Georgia benim yaptığım gibi sana mesaj atarken onunla beraber mi oluyordun yoksa ilişkiniz Paris’ten öncesine mi dayanıyor?’’ diyerek işleri daha da kötü bir duruma sokarak ipleri koparma durumun getirmişti. Hissettiği duyguları elbette söylemiyordu çünkü onları söyleseydi şuan yalvarıyor olurdu. Şuan yapacağı tek şey Georgia ya da dilinden anlamadığı Marshall’ın bir şekilde cevap vermesini ve söylediği bu ağır cümlelere rağmen inanmama olasılıkları düşmesi için dua etmekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgia McLaren
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Georgia McLaren


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 07/03/11
Gerçek Yaşı : 29

Fransız üçlemesi Empty
MesajKonu: Geri: Fransız üçlemesi   Fransız üçlemesi Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 6:56 am

    Girdiğimiz kafeteryada çalışan kız gözüme takılmıştı. İçeri girdiğimizden beri gözlerini Jeremy'den ayırmamıştı. Yeşil gözlerimi sinsi bir bakış ile kısmıştım. Sinirli bir şekilde ellerimi, yuvarlak masanın üzerine koydum. Ellerimi birleştirip parmaklarımla oynamaya başladım. Sakinleşme girişimleri. Dikkat dağıtma. Bu da nesi? Kıskanıyor musun? İç ürperten sesi duymam yanaklarımın yanmasına neden olmuştu. Değişmiştim, kendimi kaptıramazdım. Garson kız masaya yaklaşmaya başlayınca sinirlerim iyice gerilmişti. Jeremy'le flört edişi karşısında bakışlarım iyice sinsi bir hal almıştı. Bu şekilde başka birine baksaydım kısa sürede eriyeceğine emindim. Yüzsüz. Jeremy üçümüze de bir şeyler söyledikten sonra bana döndü. Mavi gözlerine bakmamla sakinlemem bir olmuştu. Özlediğimdi bu, bakışı. İki yıl öncesine dönebilecek miydik peki? Gözlerindeki bakış ise Jeremy'nin hiç değişmediğini kanıtlıyordu bana. Bu ise içimin daha çok acımasına neden oluyordu aslında. Karşılıklı değ- karşılıklı mıydı yoksa? "Söylesene Georgia, benim yaptığım gibi, sana mesaj atarken onunla beraber mi oluyordun yoksa ilişkiniz Paris’ten öncesine mi dayanıyor?" Sesinin verdiği huzurla sırıtmaktan kendimi alamamıştım. İlişkimiz... "Düşünece-" Tam konuşmaya başladığım sırada garson gelip masaya bardakları bıraktı. Kahve bardaklarından bir tanesini alıp yudumladım. Sade kahvenin verdiği acıburuk tat ile yüzümü buruşturdum. Kremayı geçtim, şeker olsaydı bari. "Çok iyi oldu bu, yorgunluk falan kalmadı..." Colasını yudumlarken onu izledim.

    "Unuttun mu beni? Mesaj yazarken başka kimseyle veya bir şeyle uğraşmam. Hayal kırıklığına uğrattın beni." Yüzümü asarak ona bakmaya devam ettim. O ise oldukça donuk bir ifadeyle bana bakıyordu. Umursamıyormuş gibi. Ben de yapabilirdim öyle, umursamıyor olsaydım. Birden yanımda oturan çocuk geldi aklıma. Büyüleyici varlık. Omzumun üzerinden ona baktım, o ise dalgın bir şekilde etrafta olanları izliyordu. Derin bir iç çekip Jimmy'ye geri döndüm. "Konuşmayacak mısın?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Fransız üçlemesi Empty
MesajKonu: Geri: Fransız üçlemesi   Fransız üçlemesi Icon_minitimeSalı Tem. 19, 2011 8:02 am

Kıskançlık üzerine üst üste yaptığım hatalar Georgia’nın olgun tavırları ile daha çok dokunurken bunu belli etmemek adına bir yandan kola içip, diğer yandan parmaklarımı seri bir şekilde masaya vuruyordum. Duygularımız ne kadar karşılıklı olursa olsun aradan 2 yıl geçmişti ve 2 yıl içinde sayamayacağım kadar çok şey değişirken ilk madde olarak ben değişmiştim. Onun bana aşık olduğu zamanlar kötü davranışlarım ile herkesten kendimi soğuttuğum ve daha Luhter’ın bile en yakın dostum olmadığı zamanlardı ancak artık farklıydım. Düşünebiliyordum en azından. Bir şeyi yaparken karşımdakini nasıl etkileyecek diye kısa bir süre olsun düşünüyordum. Belki de düzeliyordum kim bilir. Gözlerim kahverengi, deri koltuklarda gezinirken Fransız beyefendisine takılmıştı. Benden bir fazlalığı yoktu. Tamam ela gözleri ile tüm kızları kendine çekebilirdi ama soğuk biriydi sonuçta ama Georgia’ya öyle değildi işte. Georgia ile arkadaş olduğum zamanlarda da her zaman iyi çocuğu yanında bulundururken kötü çocuğa aşık olurdu ama bu sefer roller değişmişti. Duygularım onu bir yandan öldürebilecek kadar yoğunken bir yandan da onun için herkesi silebilecek kadar güçlüydü. Laf sokma çabam karşısında duygularını öne sürerek tekrar beni mağlup etmişti işte. O kadar uğraşıyordum, canını acıtmaya çalışıyordum ama o aksini yapıyor ve kalbinin daha çok kırılmasını istercesine üzerime geliyordu. Bütün vücudumu saran ateşin suratıma vurmaması için dua ederken hiç bir şeyi anlamamış gibi durup ancak her kötü zamanda suratında bir gülümseme beliren Marshall’ın gözleri bir alev parçası gibi parlıyordu. Kibar biri olabilirdi ama bu savaşmayacağı anlamına gelmezdi. Uzun süredir masaya hakim olan sessizliği bozan Georgia suskunluğumun sormuştu. Ona söyleyecek o kadar çok şeyim olduğu için ağzımın açılması ile kapanması aynı anda oluyor ve konuşamıyordum. Onu sevdiğim, yanındaki çocuktan nefret ettiğim, onun için her şeyden vazgeçebileceğim dilimin ucuna geliyordu ancak söyleyemiyordum işte. 2 çift göz meraklı bakışlarını vücudumda dolaştırırken göz temasında bulunmadan ‘’Sanırım hayır’’ diyerek sağ elimle başımı ovmaya başlamıştım. Genelde sinirlenince ya da heyecanlanınca başıma giren ağrı tüm gücü ile beynimi zorluyordu adeta. Bir süre daha başımı ovaladıktan sonra ellerimden destek alarak ayağa kalktım ve Georgia’ya dönerek ‘’Seni tekrar görmek çok güzel Corci ancak bu böyle olmuyor işte. Anlatamıyorum tamam mı?’’ diyerek eğilerek kızın pürüzsüz yanağına bir öpücük kondurmuştum ve Fransız çocuğa dönerek yapmacık bir tavırla gülümsemiştim. Girdiğimde yanıma aldığım ceketi üzerime geçirerek havaalanının içinde bulunan kafe’den adımlarımı dışarıya attırmıştım. Yine yapamamıştım işte. Elime bir şans geçmişti ancak yine kaçırmıştım ya da kaçırdım zannediyordum ama şunu biliyordum ki onu bir kez daha yüzüstü bıraktım ve yine yalnızlığı koluma takarak Mannathan sokaklarına giriş yapmıştım.


S.O.N
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Fransız üçlemesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Queens :: John F. Kennedy Uluslararası Havaalanı-
Buraya geçin: