Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePaz Tem. 17, 2011 10:54 am

    Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? 62923462281912590140Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? 96475576852791372432Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? 5883

    P. Juliet Prideaux&Bianca Rushton&Claudia Heresia

    Çikolata kaplı muzun ucunu kaşığıyla koparırken Bayan Prideaux'a gülümsedi, en son gördüğüne göre oldukça zayıflamıştı kadın. Yan masadaki bir çift kadının onun yüzüne estetik yaptırdığı konusunda ki söylemlerine aldırmadı. Üç yaşından beri neredeyse her yaz tatilinde görüyordu onu. Ve burnunun hep böyle olduğu hakkında iddiaya bile girerdi. Üzerindeki kısa elbiseye aldırmadan bacak bacak üstüne attı. Şarabından bir yudum daha alırken kadehe bakıp kaşlarını çattı. Şaraptan nefret ediyordu ama La Ratatouille gibi seçkin bir yerde bira siparişi vermek uygun değildi. Özellikle Juliet'in ailesine cici kız rolü yaparken. Bayan Prideaux'un ince sesini bir kez daha duyunca başını kadehten kaldırdı.

    "Yale'den başka tercih yapmak istemiyor musun yani?"

    Başını hayır anlamında salladı Claudia. İnsanların neden birden çok tercih yaptığını anlamıyordu. Sadece güvence olsun diye dandik üniversitelere gidecek hali yoktu değil mi? Ama tercih listesine Harvard'ı koyma konusunda hala tereddütlüydü. Harrison Jewell'deki rehberlik öğretmeniyle bunu konuşmalıydı, tabi okul açıldığında. Claudia Doksan Üçüncü Cadde'deki Harrison Jewell lisesine başlıyordu bu yıl, Venedik'ten geleli sadece bir kaç hafta olmuştu. Ama annesi, Bayan Prideaux'un ısrarları sonucu onu Harrison Jewell'e yazdırmış, üstüne bir de bir apartmanın en lüks dairesini satın almıştı. Onun Manhattan'a gelmesine bile nasıl izin verdiğini anlamıyordu. Büyük ihtimalle bunda psikologun etkisi vardı, her neyse. Başını kaldırarak Prideaux ailesine bir kez daha göz attı. Ailenin tamamı böyleydi, uzun boylu, çekici ve her şeyde yetenekli. Onların en sevdiği kısmı kendi ailesine benzemeleriydi, hem ailesine çektiği özlemi de birazcık bile olsa gidermişlerdi. Şarabından bir yudum daha alırken gözleri koluna kaydı: 22.38. Elini masanın altına fark edilmeyecek bir biçimde daldırıp Juliet'in kolunu çimdiklerken hala Bayan Prideaux ile üniversiteler hakkında konuşmaya devam ediyordu. Kadın kendisine o kadar odaklanmıştı ki Juliet'in yerinde hafifçe zıpladığını fark etmemişti bile. Bay Prideaux ise şarabından başka hiçbir şeye dikkat etmiyordu. En sonunda üniversite konusu kapandığında şarabını kendisinden uzaklaştırdı. Midesinde bir gram bile içkiye yer yoktu. O halde o da yer açardı.

    Prideaux'lardan izin isteyip La Ratatouille'nin oldukça lüks lavabosuna doğru ilerlerken elbisesinin yukarı kalkmadığını umuyordu. Çaktırmadan elbisesini yokladığı sırada sarışın bir çocukla göz göze geldi. Onun grimsi gözlerine bakarak gülümserken az kalsın bir sandalyeye takılıp düşüyordu. Rengin yanaklarına hücum ettiğini hissetti, adımlarını daha da hızlandırarak lavaboya girdiğinde sırtını kapıya yasladı ve derin bir nefes aldı. Midesinden gelen acı gurultulara bakılacak olursa gereğinden fazla yemişti, günlerdir spagetti ve pizzadan başka bir şey yemeğinden kırmızı et kendisine ağır gelmişti. Kapının bir kez daha açılma ihtimalini düşünerek kendisini kabinlerden birine kilitledi. Midesinde ne var ne yok çıkardıktan sonra ağzını peçeteyle sildi. Hastalıklı mankenler gibi görünmek istediği için değildi bu yaptığı, küçüklüğünden gelen bir alışkanlıktı. Tıpkı peluş oyuncaklarına sarılmadan yatamamak gibi. Ne zaman gergin olsa kendisini tuvalete atıp yediği her şeyi dışarı vururdu. Juliet bu alışkanlığına alışıktı, sonuçta küçüklükleri beraber geçmişti. Ve şimdi de beraberlerdi, hem de önlerinde üç ay gibi kısa bir süre değil upuzun bir yıl vardı. Kim bilir, belki de aynı üniversiteye bile giderlerdi.

    Her şey eski haline dönmüştü, yine Four Seasons Hotel'de sabahlayacak, Edebiyat derslerinde kopya çekeceklerdi. Birbirlerinin evinde kalacaklar, tüm gecelerini film izleyerek geçireceklerdi. Tıpkı eski günlerdeki gibi. Her zaman yanında bulundurduğu ağız spreyini ağzına bocalarken kapı bir kez daha gıcırdayarak açıldı. Ağzını çalkalayarak lavaboya tükürdükten sonra tekrar yemek bölümüne dönmek için topuklarının üzerinde döndü. Masaya döndüğünde Juliet ayaklanmıştı. Babasına Bianca'yı bekletmemeleri hakkında bir şeyler söylüyordu. Ah, sonunda gece bitmişti. Yani sıkıcı kısmı. Şimdi başlayan eğlenceli kısmıydı, asıl gece şimdi başlıyordu. Juliet'in anne ve babasını yanaklarından öpmek için yeltendi. Öpücükler, öpücükler, öpücükler. En sonunda Bayan Prideaux'un kollarından sıyrıldığında Juliet'e doğru yöneldi, arabasını getirdiği için şanslılardı çünkü Juliet arabasını getirmemişti. Gecenin bu vakti boş bir taksi bulamazlardı hem.

    Yaklaşık yarım saat sonra Kiss and Fly Club'un önündelerdi, Bianca'nın arabasını görmek için etrafa göz atsa da onu fark edemedi. Belki de taksiyle gelmeyi tercih etmişti genç kız. Juliet'in koluna girip içeriye doğru ilerlerken etrafa meraklı gözlerle bakmaya devam ediyordu. Genelde bar olarak Bar Quella'yı tercih etmişti bir ay içinde. Demek ki oranın dışında da hayat vardı. İçeri girdiklerinde kendisinin bile tanıdığı birkaç kişiyle karşılaşınca şaşırdı. Bu kadar büyük bir kalabalık beklemiyordu açıkçası. Ama onun asıl merak ettiği Bianca'nın nerede olduğuydu.

    "Onu görebiliyor musun? Benim tek gördüğüm karşıdaki yeşil gözlü çocuk."

    Çocuğa küçük bir tebessüm hediye ettikten sonra bakışlarını etrafta gezdirmeye devam etti.


En son Claudia Heresia tarafından Salı Ağus. 02, 2011 10:30 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
P. Juliet Prideaux
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
P. Juliet Prideaux


Mesaj Sayısı : 442
Kayıt tarihi : 07/02/11
Gerçek Yaşı : 29

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePaz Tem. 17, 2011 11:32 am

    Odanın bir köşesinde duran, henüz hiçbirinin ağzı açılmamış olan neredeyse tüm bir köşeyi kaplamış olan alışveriş torbalarına baktı. Bir önceki gün alışveriş yapmış olmasına rağmen neler aldığını hatırlamıyordu. Parmak uçlarında torbalara doğru ilerledi. Gece dışarı çıkmak için bir şeylere ihtiyacı vardı. Elini torbalara tek tek daldırıyor, kafasındaki gibi bir kıyafet bulmaya çalışıyordu. Uzun bir süre bakınmaya devam ettikten sonra “ İşte bu! “ diye bağırdı ve sesinin çok fazla çıktığını anlayınca iki elini ağzının üzerine kapadı ama çok geçti. Annesi koşarak içeriye daldı “ Juliet, neler oluyor? Niye bağırıyorsun? “ diye sordu, yüzünde telaşlı bir ifade vardı. Juliet muzipçe, sanki yaramazlık yapmış afacan bir çocuk gibi gülümseyerek elindeki kırmızı, tek omuzlu, mini elbiseyi havaya kaldırdı ve “ Aradığım şeyi buldum! “ dedi. Annesi, bıkkınlıkla iç geçirdi ve bu olayı görmezden geldi. Yatağının üzerinde duran telefonu boşta kalan eliyle aldı. Bianca’ya “ Her zamanki saatte, her zamanki yerde. “ diye bir mesaj attıktan sonra telefonu, başucunda bulunan rafa koydu. Elindeki elbiseyi, buruşmaması için bir askıya astı ve makyajını yapmak için aynaya yöneldi. İki gündür eve çok geç saatlerde geldiği için gözlerinin altında hafif morluklar oluşmuştu. Kapatıcı yardımıyla onları kapattıktan sonra gözlerinin etrafına koyu renk bir makyaj yaptı. Elbisesine uyumlu olması için dudağına da kırmızı bir ruj sürdü. Merdivenlerin son basamağına gelmişti ki kapı zilinin ısrarla çalındığını duydu. “ Neden kimse kapıya bakmıyor? Bu işi de mi ben yapacağım?! “ diye bağırdı ama hiçbir cevap alamadı. Sık adımlarla kapıya doğru ilerledi, kapıyı açtı ve babasına dik bir bakış attı. “ Sonunda gelebildin. Annem deliye dönmek üzereydi. Bana sürekli baban nerede kaldı? Umarım yemeği unutmamıştır! Deyip durdu. Emin ol fazlasıyla can sıkıcıydı. “ bu söyleri söylerken el hareketleri ve yüz mimikleriyle olayı olduğundan daha komik bir hale getirmeyi başarabilmişti Juliet. Babası, Juliet’in alnına nazik bir öpücük kondurduktan sonra yukarıya üzerini değiştirmeye çıktı. Juliet kapıyı kapattı ve odasına geri döndü. Tek omuzlu, kırmızı mini elbisesini üzerine geçirdi. Elbisesiyle uyumlu bir çanta aldıktan sonra dolaptan, ayağına siyah topuklu ayakkabılarını geçirip aşağıya indi. Herkes hazırlanmış Juliet’i bekliyordu. Annesi delici bakışlarını Juliet’e gönderip arkasını döndü. Babasının yüzünde ise her zamanki tebessümü vardı. Artık bunu bilerek mi yoksa istemdışı mı yapıyordu bilmiyordu Juliet. Her neyse der gibisinden omzunu silkti. Tam kapıdan çıkacakken annesi arkasını dönüp “ Claudia akşam yemeğine geliyor değil mi? Çağırmayı unutmadın yani? Lütfen bana unutmadığını söyle! “ annesinin neden bu kadar telaşlandığına bir anlam verememişti. Tek kaşını kaldırmış, meraklı bir biçimde annesinin yüz ifadesini inceliyordu Juliet. Herhangi bir farklılık göremeyince elleri yardımıyla ayağa kalktı ve “ Sakin ol anne. Geleceğine eminim, planımız var “ dedi elleriyle sakin olması gerektiğini anlatmaya çalışarak. Neden bu kadar panik yapıyor ki? Diye mırıldandı kapıyı arkasından çekerken.

    Yemek boyunca annesinin tek konuşması üniversiteler hakkında olmuştu. Claudia’ya tonlarca soru soruyor ve her fırsatta Juliet’i iğnelemeyi de ihmal etmiyordu. Babası kendisini şaraba vermiş, suskun bir biçimde oturuyordu. Tanrım! Ne garip bir ailem var! Diye geçirdi içinden Juliet. O anda Claudia’nın, bacağını cimciklemesiyle yerinden sıçradı. Ne var? Gibisinden bir bakış attı arkadaşına. Sonunda üniversite konusu kapanmıştı. Juliet baktığı yönden gözlerini ayırdı ve Claudia’nın yerinden kalktığını gördü. Her yemek sonrasında yaptığı şeyi yapacağını biliyordu. Juliet bunu çok iğrenç buluyor olsa da bir şey demiyordu zaten dese de bir şeyin fark edeceğini sanmıyordu. Genç kızın bünyesi buna iyice alışmıştı. Claudia lavaboya gittiğinde, annesi sorguya başlamıştı bile. “ Nereye gideceksiniz? Alkol almayacaksın öyle değil mi? Juliet bana bak aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyorum. “ konuşmaları Juliet’in hiç mi hiç dikkatini çekmiyordu. Tam karşısında oturan çocuğa kafayı takmış durumdaydı. Çantasından küçük bir kağıt parçası çıkardı ve yanından geçen garsonlardan birinden kalem istedi. Küçük kağıda cep numarasını yazıp ikiye katladı. Yanına çağırdığı garsonun kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra, onu çocuğun olduğu masaya gönderdi. Genç adam kağıdı alır almaz Juliet’e baktı ve gülümseyip göz kırptı. Artık Juliet’in kalkma vakti gelmişti. Hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı ve elbisesini düzeltti. Çantasını kolunun altına koydu ve tuvaletlerin o tarafa bir bakış attığı sırada Claudia’nın da o tarafa doğru geldiğini gördü. Babasına, Bianca’yı yeterince beklettiklerini ve artık gitmeleri gerektiğini söyledi. Annesinin yanağına ufak bir öpücük kondurdu. Tüm öpücük faslının bitmesini beklerken içini çekmeden edemedi.

    Kendi arabasını getirmediği için Claudia’nın arabasıyla gideceklerdi ve Juliet kendi kullanmadığı zamanlarda hep panik olurdu. Bunu umursamamaya çalıştı. Radyonun sesini iyice açtılar. Kiss and Fly’a gitmeleri yarım saatlerini almıştı. İçeriye girdiklerinde müziğin, insanın içine işleyen melodisi ve dans ederek birbiriyle bütünleşmiş bedenleriyle karşılaştılar. Yavaşça ilerlerken Claudia’nın sorusunu işitti ve kıza baktığında aynı kişiye kilitlendiklerini görüp güldü. “ Hadi Claudia gece boyunca keseceğin bir sürü erkek olacak zaten. Önce Bianca’yı bulalım. “ dedi çantasındaki telefonu çıkarırken bir yandan da Claudia’ya etraflarına bakmasını işaret ediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bianca Rushton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Bianca Rushton


Mesaj Sayısı : 79
Kayıt tarihi : 22/06/11
Nerden : NY

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 3:16 am

    Geç kalmak hayatında en nefret ettiği şeylerden biriydi. Özellikle de beklettiği kişilere bakılırsa. Duştan çıkınca vişneli düş jelinin kokusu da onunla birlikte havaya yayılmıştı. Islak saçlarının yere su damlatmasına aldırmadan aceleyle büyük pembe dolabına doğru gitti. Biraz göz gezdirdikten sonra dikkatini çeken bir kaç elbiseyi yatağının üzerine attı. En sağdaki pembe ipeği hemen eledi. Fazla tatlı ve masumdu. Oysa Bianca bugün kendini öyle hissetmiyordu. Kim olmak istediğini çok iyi biliyordu, ve olmak istediği kişinin tatlılıkla işi yoktu. Ortadaki sarı haleli elbise çok parlak renkli ve çok hanım hanımcıktı. Paris'ten gelen ip askılı göğüs dekolteli bel kısmı dar bel üstünden itibaren bollaşan süper kısa iddialı renklerin bütünleştiği elbise en uygun seçim olmalıydı. Anca neden tereddüt ettiğine şaşırdı. Elbise aylar öncesinden gelmişti fakat Anca onu insan içinde giymiş değildi. Beğenmemiş değildi fakat onu giymek için uygun fırsatı bekliyordu. Parmak uçlarını iddialı harika renk bütünleşmesinin üzerinde gezdirdi. Bir kaç dakika sonra elbisesiyle kombine ettiği gökdelen kadar yüksek topuklu gül kurusu çok az kıyafetiyle uyum sağlayabildiği ayakkabılarıyla tam anlamıyla nefes kesiciydi. Üzerini bir çırpıda giyip uçar adımlarla makyaj masasına yöneldi. Her zamanki gibi neredeyse varla yok arası makyajının aksine bu sefer gözlerinin mavisini açığa çıkaran makyajını yapıp saçlarına hafifçe tarak gezdirip evin önüne çektirdiği arabasına doğru koşar adımlarla merdivenden indi. Salonda playstation oynayan kardeşinin yanına usulca yaklaşıp hafifçe dudağını yanağına değdirdi. Çocuk gülümsüyordu. ''Seni seviyorum tatlım, görüşürüz.''

    Hızla kapıya doğru ilerleyerek çocuğa baştan savma bir şekilde el salladı. Araba evin önünde değildi. Garajda olmalıydı. Kanın beyninden çekildiğini hissediyordu.''Xavier, size arabamı garajın önüne getirin demedim mi?!'' Sinirlenmişti. Gökdelen topuklarıyla ne kadar hızlı gidebilirse garaja doğru hızlı adımlarla ilerledi. Hemen çantasından anahtarını cıkardı ve arabasına bindi.

    Bugün her şey bu kadar mı ters olabilirdi? İleride kaza olmuş olmalıydı. Trafiğe sıkışmış kalmıştı. Sinirle yumruğunu sıkıp kornaya sertçe bastı. Eli kaç dakikadır kornanın üzerindeydi? Hızla elini çekti ve elinden geldiğince önündeki arabaları solladı. Yürüyerek gitse arabayla gittiğinden çok daha hızlı gidebileceğine emindi fakat ne elbisesi ne de ayakkabısı bu iş için uygundu. Biraz daha sabırlı olmayı denemek en doğrusuydu fakat onun kadar sabırsız biri için bu çok zor olacaktı. Birkaç dakika daha aynı yerde bekledikten sonra biraz ilerleyebildi. Yol öncesine göre açılmıştı biraz. Şans ondan yanaydı. Hızla yolun tekrar kapanmasından korkarak diğer arabaları solladı. Hemen çantasından pembe telefonunu çıkarıp Juliet'e mesaj attı. ''Neredeyse ordayım.'' Kiss and Fly'ın parlak ve göz alıcı ışıkları gözükmeye başlamıştı. Yaklaşmış olmalıydı.

    Uzun süredir bu mekanda takılıyordu. Bazen küçük değişiklikler yaşamı daha güzel hale getirebiliyordu. Buraya ilk geldiğinde Satellite ile tanışmıştı. Satellite... Hayatını biraz da olsa değiştirmişti. Ona hayatta sadece kötülerin değil bazen iyilerinde olacağını kanıtlamıştı ona. Ve bazen şansın ondan yana olabileceğini. Kızla uzun süredir görüşmüyorlardı. En kısa zamanda buluşmaları gerekiyordu. Onu özlemişti. Fakat Juliet ve Claudia'ya olan özleminin yanında pek de büyük bir özlem sayılmazdı. Onları gerçekten çok özlemişti. Okul, sınavlar, farklı alanlar onları uzaklaştırmıştı fazlasıyla. Ve geçen zamanı kapatmak için sabırsızlanıyordu. Onu uzun süredir bekliyor olmalıydılar. Hemen en yakın yere arabasını çekti ve çantasını arabadan alıp uçar adımlarla Kiss and Fly'a yöneldi. İçeri girdiği anda çoğu gözün ona çevrildiğini hissetti. Umursamaz bir tavırla uzun altın sarısı saçlarını arkaya atıp kızları aramaya başladı. Neredeyse tüm salonu gözleriyle taradığında birkaç yakışıklının yanında kızları da bulmuştu. Hızla o tarafa doğru yöneldi ve dikkatini çeken yakışılıya da göz kırpmayı ihmal etmedi. Ve bunun karşılığında aldığı göz alıcı gülümseme aklını başından almıştı. Ve hemen eline tutuşturulan aceleyle yazılmış telefon numarası. Dudaklarını ısırdı ve apar topar cep telefonunu çantasına attı. Fakat hemen toparlanıp Juliet'in yanına gitti. Kızlar onu arıyor olamlıydılar. Tam elini Juliet'in omzuna koymuşken telefonu elinde onu aradığını gördü. Bu manzara ona gerçekten çok gülünç gelmişti. Çantasında ki telefon son ses çalıyordu. Juliet hızla arkasına döndü ve yüz ifadesinin küçük bir şaşkınlıktan sonra kocaman bir gülümsemeye dönmesi çok zamanını almadı. Kıza gülümsedi. Claudia'da dağılan dikkatini ona yöneltmiş sevinçle gülümsiyordu. Özlemişti bunu şuan da tam anlamıyla hissediyordu ve bu gece arayı kapatmak için her şeyi yapacaktı.''Merhabaa, eğlenceyi kaçırmadım ya?'' Kocaman gülümsemeyle kızlara baktı. Eğlence kaçırmadığına emindi. Eğlence yeni başlıyordu.


    Edit:Ve tüm yazı boyunca bana ilham veren muhteşem elbise anca bu geceye bu kadar güzel uyum sağlayabilir.
    Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 6:51 am

    Çocuğun tekinin gözlerini bedenin de gezdirip sonrasında göğüslerine odaklandığını görünce ona münasip bir el hareketi yaptı. Asıl istediği garsonun elindeki tepsiden içki şişesini kapıp kafasına geçirmekti, gece gece karakollarda dolaşmak istemediğinden bunu geçiştirerek etrafa bakmaya devam etti. Bianca'nın altın sarısı saçlarını arıyordu gözleri, bir süre daha etrafa bakınsa da onu göremeyince pes etti. Adımlarını bar kısmına yöneltmeden önce Juliet'e döndü, telefonu kulağındaydı, Bianca'yı aradığı hakkında dudaklarını oynattı. Aynı anda arkadan gelen tanıdık zil sesi dikkatini dağıttı. Topukları üzerinden döndüğünde Bianca ile göz göze geldi Claudia, ona gülümseyerek baktı. Üzerindeki elbiseyle nefes kesici görünüyordu, çoğu erkeğin bakışları çoktan ona odaklanmıştı bile. Hatta biraz önce şu kestiği çocukta dahil olmak üzere. Eh, haklılardı, Bianca her zaman kusursuz olmuştu zaten. Altın sarısı saçlara, kusursuz bir tene sahipti. Bir de aynaya geçip taklit edebileceğiniz ama asla başaramayacağınız cinsten bir gülümsemeye. Onun melodik sesini duyduğunda başını sallayarak kendisine geldi. Şanslı günündeydi çünkü Juliet ile oraya gelmelerinin üzerinden daha on dakika filan geçmişti. Yoksa bütün gece Claudia'nın dırdırından kurtulamazdı. Boğazını temizleyerek konuşmak için dudaklarını araladı. "Hayır, Juliet'in annesi bizi yeni bıraktı." Dudaklarının arasından istemsizce bir kıkırdama fırladı. Bayan Prideaux'ın kendisini benimsemesi içten içe hoşuna gitse de şu büyüklerle olan muhabbetler sıkıcıdır imajını bozmamaya çalışıyordu.

    Midesi hafifte olsa bulanıyordu, bunun restorantta yedikten sonra çıkardığı yiyeceklerle de alakası vardı. Annesinin her zaman söylediği, boş mideyle içki içmenin zararlı olduğu hakkındaki söylemleri umursamamaya çalışarak yanından geçen garsonun tepsisindeki içkiyi kaptı. Adam fark etmemiş olacaktı ki yürümeye devam ediyordu. İçkisini önüne çektiğinde neredeyse bir çocuk gibi el çırpacaktı. Amaretto, tadı kadifeye benzetilen bir İtalyan likörüydü. Rivayete göre aşk üzerine yaratılmış bir içkiydi. Kayısı brandysi ve bademden yapılıyordu, İtalya'dayken arkadaşlarıyla sık sık bir çikolata veya kahvenin üzerine damlatırlardı. Bu tadı iyice zenginleştirirdi genelde. Yapmak istediği tam olarak buydu aslında, ama bunun kendisine etmekten başka bir işe yaramayacağı da bir gerçekti. İsteğini ört bas etmek için başka şeylere odaklandı, Juliet ve Bianca konuşmaya başlamışlardı bile. Kaçırdığı pek bir şey yok gibiydi, ikisinin de gözleri etrafta geziniyordu. Sandalyesini biraz daha ileri çekerek altındaki kısa eteğe aldırmadan bacak bacak üstüne attı. Altına giyindiği iç çamaşarının VS'in en son sezonundan olduğu için şanslıydı, çünkü karşısındaki çocuk gözlerini çoktan bacaklarında gezdirmeye başlamıştı.

    Gözlerini kadehine dikip içindeki buzun erimesini izledi bir süre. Bir şeyler söylemek istiyordu aslında, daha doğrusu bir şeyler yapmak. Sıradan bir gece olmasının aksine akıllarına kazınacak bir gece olmasını istiyordu. Aklına gelen binlerce delilik vardı, bunların çoğunun da arkadaşları tarafından onaylanacağını biliyordu. Yine de bunları daha sonra aktarmaya karar vererek müziğe odaklandı. Super Freak şarkısı çalmaya başlamıştı, ses kulaklarını sağır edercesine yüksekti. Etrafta dans eden birkaç kişiyi görünce gülümsedi, eğer bu kadar hassas bir mideye sahip olmasaydı kendisi de kalkardı belki. Ama o an hiçte müsait değildi, hissettiği regl dönemi ağrılarından çok delinmiş bir mideye ait gibiydi. Ağrıyı bastırmasını umarak içkisinden koca bir yudum aldı. Yüzünde aynı gülümsemeyle arkadaşlarına döndü.

    "Vakit öldürmeyi bırakıp eğlenceli bir şeyler yapsak?"

    Sabırsız bir edayla parmaklarıyla masada ritim tuttu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
P. Juliet Prideaux
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
P. Juliet Prideaux


Mesaj Sayısı : 442
Kayıt tarihi : 07/02/11
Gerçek Yaşı : 29

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 7:59 am

    Bedeni, müziğin temposuna kendini kaptırmıştı. Telefona Bianca’nın numarasını çevirdikten sonra kulağına götürdü. Bir yandan dans ederken diğer yandan da etrafına bakıyordu arkadaşını görebilme umuduyla. Etrafa göz atmaya devam ederken anlık bir dürtüyle arkasını döndü ve Bianca’yla göz göze geldi. Kulağına tuttuğu telefonu indirdikten sonra arkadaşını ağız dolusu bir gülücük gönderdi. Genç kızı şöyle bir süzdükten sonra arkaşına sarıldı. Claudia’da sonunda gözlerini, baktığı çocuktan ayırmış ve Bianca’yı görmüştü. Kızlar birbirlerine sıkıca sarıldıktan sonra Juliet, yanından geçen garsonun tepsisinden bir şişe Brandy kaptı ve oturacakları yere doğru ilerlediler. Elindeki şişeyi kafasına dikti. Şimdiden içindeki rahatlamayı hissedebiliyordu. Gözlerini kapatmış, dudaklarının arasından sözlerin bir bir dökülmesine izin vermişti.

    “ Tomorrow doesn't matter
    When you're moving your feet
    It's all about tonight “


    Bianca’ya döndü ve diplerinde duran hoparlörden gelen sesi bastırmak için bağırdı. Claudia etrafına bakınırken, bir süre konuşmaya devam ettiler. Konuşmaya çalıştılar desek daha doğru olurdu tabii. Konuşurken arkadaşına değil, etrafına bakınıyordu. Türlü beden arasından birkaç tanıdık seçiliyordu, hepsi kendinden geçmiş bir şekilde dans ederken Juliet’i görmeleri pek kolay değildi. Gözlerini başka tarafa çevirdi. Biraz ileride oturan erkeklere kitlenmişti şimdi de. Hepsinin birer film yıldızı gibi göründüğü gerçeği inkar edilemezdi. İçlerinden bir tanesini gözüne kestirmişti. Yerinden hafifçe kıpırdandı, her an dans etmek için kalkabilirdi. Claudia’nın sesini duyduğunda da tam kalkmaya hazırlanıyordu. Eğlenceli bir şeyler yapma fikri hoşuna gitmiş olsa da aklı hala bakmakta olduğu çocuktaydı. Tekrar arkadaşına dönmeden önce çocuğa göz kırpıp gülümsedi. Üzgünüm hayatım başka zamana. diye geçirdi içinden. “ Buraya boş boş oturmaya gelmedik ya zaten? “ dedikten sonra gözleri bara kitlendi. İçkisi çoktan bitmişti ve tüm geceyi böyle geçirmeye hiç niyeti yoktu. Aniden, tek kelime etmeden ayağa kalktı. Kızlara ufak bir tebessüm gönderdikten sonra “ Hemen dönerim. “ dedi gözüne kestirdiği yakışıklı barmene doğru ilerlerken. Kalabalığı elleriyle yararak ilerlemek zorunda kalmıştı. Sonunda barmenin yanına ulaştığında eliyle işaret verdi. 20li yaşlarında olan barmen, yüzünde cezbedici bir şekilde Juliet’e yaklaştı. Hafif bir tebessümle istediği içkileri söyledi. Etrafta flört edebileceği bir sürü insan olmasına rağmen o özellikle barmeni seçmişti. İçkileri genç kıza uzatırken “ Bunlar benden, eğlenmenize bakın. “ dedi çekici bir gülümsemeyle. Juliet ağzını teşekkür ederim der gibisinden oynattı ve içkileri alıp kızların yanına döndü. Bir yandan barmene göz ucuyla bakmaya devam ediyordu. İçkisinden bir yudum aldı. “ Tanrım! Bu şarkıya bayılıyorum! Hadi dans edelim! “ dedi tüm gece boyunca oturacak değildi. Gerekirse karşı masalarında oturan yakışıklı çocuğu bile dansa kaldırabilirdi. Tabi o Juliet’ten önce davranacakmış gibi geliyordu..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bianca Rushton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Bianca Rushton


Mesaj Sayısı : 79
Kayıt tarihi : 22/06/11
Nerden : NY

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimeSalı Tem. 19, 2011 5:18 am

    "Vakit öldürmeyi bırakıp eğlenceli bir şeyler yapsak?" Claudia'ya katılıyordu. Bugün uzun zamandır bekledikleri bir geceydi. Unutulmayacak harika bir gece olmasını istiyordu. Önünde dans edenleri inceliyordu bir yandan. Tanıdık simalar yok değildi. Ne de olsa Kiss and Fly Club şu sıralar en popüler mekanlardan biriydi. Fakat tanıdık simaların aksine yakışıklılar arasında gezdiriyordu gözlerini. Bu gecenin kusursuzunu arıyordu. Üzerinde dolaşan gözlerin çoğunun farkındaydı. Fakat içlerinden biri dikkatini çekmeyi başarmıştı. Büyük bir merak duygusuyla başını onu tepeden tırnağa dikkatle inceleyen buz mavisi gözlere doğru çevirdi. Çocuğa en ışıltılı gülümsemesini sundu o anda. Onu etkilemek istiyordu. Aman tanrım, bunları söyleyen Anca mıydı? O genelde etkilemeye çalışanların arasından seçim yapardı fakat bu sefer, farklıydı... Çocukta ondan etkilenmiş görünüyordu. Fakat göz göze geldiklerinde sanki etkisine girmek istemiyormuş gibi başını başka yerlere çeviriyordu. Hoşuna gitmişti fakat artık harika rüyadan uyanma zamanının gelmişte geçmiş olduğunu düşünüyordu. Hemen bakışlarını önüne çevirdi ve yanında konuşan kızlara kulak verdi. “ Tanrım! Bu şarkıya bayılıyorum! Hadi dans edelim! '' Juliet'i reddetmek isteyeceği en son şeydi. Ve burada karamsar bir şekilde oturup çocuğun onu kaldırmasını beklemek ona göre değildi. Son bir kere buz mavisi gözlere baktı. Kararını vermişti. Hemen ayağa kalktı. ''Hadi kalkana kadar şarkı bitecek.'' Bunu kızlara duyurmak için oldukça yüksek bir sesle söylemişti. Pistin ortasına doğru kendinden emin adımlarla yürüdü ve şarkının ritmine kendini kaptırdı. Gözlerini kapatmıştı. Böylesi daha beklenmedik ve güzeldi. Arada dans ederken içkinin etkisiyle kendini kaybettiğini hissediyordu fakat umrunda olduğu söylenemezdi. Sonuçta her zaman etrafı onu düştüğü anda tutmak için bekleyen erkeklerle sarılıydı. Bundan şikayetçi değildi. Onu tuttuklarında gözlerini açıp kim olduğuna bakma gayretinde bile bulunmazdı. Düşünürken bir yandan da kendini müziğin ritmine kaptırmış dansediyordu. O anda başına vuran ağrı beynine hükmetmeye başlamıştı sanki. Beynini ele geçiren güç onun daha fazla ayakta durmasına izin vermiyordu. O anda onu arkadan kendine yaslayan beden içindeki huzursuzluğun yerini rahatlama hissinin almasına izin vermişti. Şimdi baş ağrısının aksine harika parfüm kokusu zihnini ele geçirmişti. Başını onu kendine yaslayan genç adama doğru kaldırmış kirpiklerini bir kaç kez kırpıştırıp gözlerini açtı. Bakışları çok masumdu. Ah, yine o buz mavisi gözler... Genç adam gerçekten kusursuzdu. Bunu ifade edecek başka bir kelime bulunamazdı. Genç adama yaslanan bedenini hafifçe çekti ve önünü dönüp kollarını boynuna doladı. Bedenini ona yüklemişti. Fakat genç adamın da bundan şikayetçi gibi gözükür bir yanı yok gibiydi. Omzuna yaslamış olduğu başını kaldırıp kulağına doğru fısıldadı. ''Teşekkür ederim.'' Nefesini hissetmek genç adamı baştan çıkarmıştı. Memnun olmuş bir şekilde kıza hafifçe gülümsedi. Belini saran kolları daha da daralmıştı. Çalan müzik genç adam yanında olduğu sürece umrunda değildi. Başını hafifçe kızlara doğru döndü ve utangaç bir şekilde gülümsedi. Genç adama doğru kaldırdı yüzünü. Yüzünü inceliyordu. Kalın öpülesi dudaklar, buz mavisi gözler... Genç adam dudaklarına odaklanmıştı. Yavaşça ona doğru yaklaştığını hissediyordu. Dudakları arasındaki mesafe gitgide kapanıyordu. Çocuğun sıcak nefesini bedeninde hissedebiliyordu. Yanaklarını ateş bastığını hissetti. Genç adam yaklaştı, ve dudaklarına hafifçe ve şefkatle kalın yumuşak dudaklarını dokundurup yavaşça geri çekti. Hoşuna gitmişti. Kızların görmüş olduklarına emindi. Hemen o tarafa baktı ve utangaç bir şekilde gülümsedi. Önüne döndüğünde genç adam ona viski uzatıyordu. Viskiyi aldı ve yavaşça yudumladı. İstemsizce dudaklarını yaladı. Genç adamın yine odaklandığını hissediyordu. Kendini bu kadar çabuk teslim edemezdi. Yavaşça onu saran kollardan ayrıldı ve şaşırmış olan genç adama gülümsedi. ''Birazdan dönerim.'' Kızların yanına gitmeyi planlıyordu fakat ikiside eşini bulmuş gibi gözüküyordu. Kızlara bakıp hınzırca gülümsedi ve düzgün yürümeye çabalayarak tuvalete doğru ağır adımlarla yürümeye başladı. Kızların yanından geçerken fısıldadı. ''Her şey müthiş.'' Ve cezbedici gülümsemesini takınıp podyumda yürürcesine tuvalete doğru yürümeye başladı. Dönünce kızların her ayrıntıyı anlatmak için onu zorlayacaklarını biliyordu. Yada ne gerek vardı. Basbayağı her şey ortadaydı. Dönerken yanından geçen barmenin elindeki tepsiden içkileri alıp kızlara doğru uzattı. ''Biraz daha viskiye ne dersiniz?'' Sonrada en baştan çıkarıcı gülümsemesiyle pistte onu bekleyen buz mavisi gözlere baktı. ''Ee kızlar geceyi ölümsüz hale getirmek için aklınızdan geçen çılgınca fikirleri duymak istiyoruum, hadi Claudia aklından bir şeyler geçtiğine eminim.'' Işıltılı gözlerini Claudia'ya odakladı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimeSalı Tem. 19, 2011 6:13 am

    İçkisinden büyük bir yudum daha aldı. Kulaklarını sağır edercesine çalan müzik kendisini rahatsız etmeye başlamıştı. Başı zaten yeterince ağrıyordu bir de bu ses ekstra bir ağrı katıyordu. Juliet dans etmeyi teklif ettiğinde omuz silkti. Kızın piste yürümesini izlerken dudakları yukarı doğru kıvrıldı, onunla İtalya'da gittikleri kulüp aklına gelmişti, hani şu erkek stiprizcilerin bulunduğu. Daha sonra oranın kapandığını duyunca büyük bir hayal kırıklığına uğramışlardı. Ama kısa sürede bu hayal kırıklığından kurtulup tekrar gece hayatını adım atmışlardı. Bütün İtalya şehirlerinin kendi tarzında bir gece hayatı vardı. Milano’da genelde tüm barlar öğrenciler ile doluyordu, özellikle de kendi okulunda öğrenciler. Juliet'i oralara sürükleyip arkadaşlarıyla -kabul edelim, genelde erkekler- ile tanıştırmak her zaman eğlenceli oluyordu. Özellikle ertesi gün arkadaşları kızın numarasını vermek için ayaklarına kapandığında. Kim bilir, belki de Şükran Gününde Juliet'i zorlayarak Venedik'e götürebilirdi. Kendine bile itiraf etmekte zorlansa da arkadaşlarını ve ailesini özlemişti, gerçi annesinin her gün yazdığı e-mailler can sıkıcı olsalar ada onların hayatını merak ediyordu. Ve tabi arkadaşları, onların her gün attığı dolu mesajlar yüzünden Facebook hesabını dondurmak zorunda kalmıştı. Bir süreliğine de olsa sanal dünyadan uzaklaşmak hoştu aslında.

    Bianca Juliet'in arkasından piste doğru ilerlediğinde iç çekti. Masaya daha da yaklaşarak içkisinden büyük bir yudum aldı ve gözlerini kapadı. Bunu başının ağrısını az da olsa hafifleteceğini umarak yapmıştı. Yine de yaklaşık bir dakika sonra hemen yanıbaşından gelen bir ses yüzünden gözlerini açmak zorunda kaldı. "Adım Christian..." Çocuğa göz attı, çıkık elmacık kemiklerine, koyu renk kıvırcık saçlara ve derin bakan gözlere sahipti. Yine de umurunda değildi. Çocuğun sözlerini dinliyormuş gibi başını sallarken gözlerini içkisine dikti. Normal bir günde çocuk ilgi alanına girebilirdi ama o an umurunda bile değildi, gelipte arkadaşlarının yerini işgal etmesine kızıyordu hatta. Cidden, arkadaşları neredeydi bu arada? Gözleri dans pistinde gezindi, ilk gözüne çarpan Bianca oldu. Kusursuz diye nitelendirebileceği bir çocukla dans ediyordu. Onun gözleri bir saniyeliğine üzerine kilitlendiğinde göz kırptı. İyi bir lokmaydı çocuk, Bianca'nın onu kaçırmayacağını umuyordu. Bu sırada hala yanında konuşan çocuğun sesini duyunca sıkıntı içinde önüne döndü. "Ve senin adın?" Sana ne? Evet, asıl söylemek istediği buydu, ve eşliğinde birkaç küfür tabi. Yine de bu dürtüsünü bastırmaya çalıştı. Alt dudağını ısırarak bir süre daha etrafa bakınmaya devam etti. Tekrar önüne döndüğünde konuşmak için dudaklarını araladı. "Pekala, adımı boşver. Hangi okulda okuyorsun Sebastian?" Önüne gelen sarı saçlarını ittiğinde çocuğun çatılmış kaşlarıyla karşılaştı. Gözlerini devirmemek için kendisini zorladı. Ne vardı? Rimeli filan akmıştı büyük ihtimalle. Birazdan lavaboya gidip kontrol etmeyi aklının bir köşesine yazarken çocuğun sesiyle irkildi. "Adım Christian." Pot kırdığını anlayınca alt dudağını ısırdı. Çocuk gitmesi gerektiği hakkında bir şeyler mırıldanarak masadan uzaklaştığında omuz silkti. Kafası neredeydi böyle? Az önce oldukça tatlı bir çocuğu kaçırmıştı. Üstelik tek yaptığı sandalyesini ısıtmaktı.

    İçkisi en sonunda bittiğinde başının döndüğünü hissediyordu. Masaya tutunarak ayağa kalktı, gözleri Juliet'i arıyordu. Onun sarı saçlarını görmüş gibi olsa da kısa bir süre sonra kayboldu genç kız. Bianca'da ortalarda yoktu. Sıkıntıyla etrafa bakındı, tanıdık birileri olmasını umuyordu. Farklı bir muhabbet hoş olabilirdi. Ama tek gördüğü elindeki içkiyi şerefe dercesine kaldıran bir kroydu. Gözleri devrildi, bir an önce arkadaşlarını bulmalıydı. Onları bulmak için yerinden kıpırdamasına gerek kalmadı çünkü ikiside o daha ilerleyemeden yanında belirmişti. Kafası güzel olduğundan görememişti belki de onları. Claudia kendi adını söylediğinde ona döndü. Ah, çılgın fikirleri her zaman olmuştu. Daha önce Yoldan geçenlere kendi fotoğrafını gösterip “Bu insanı buralarda gördünüz mü?” diye sormak, ya da büyükannenesi ve büyükbabasına yoyo oynatmak gibi. Yine de aklına o an gelen hiçbir şey yoktu. Tek yaptığı yerinde rahatsızca kıpırdanmak oldu.

    "Aklıma gelen tek şey eve gidip Doctor Who filan izlemek."

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
P. Juliet Prideaux
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
P. Juliet Prideaux


Mesaj Sayısı : 442
Kayıt tarihi : 07/02/11
Gerçek Yaşı : 29

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePaz Tem. 31, 2011 7:05 am

    Düşünürken elinde olmadan dişlerini sıkıyordu. Çenesinin uyuşması üzerine elini çenesine götürdü ve ovuşturdu. Tüm gece yerinde oturması imkansızdı. İstese bile bedeni buna karşı çıkardı zaten. Garsonlardan bir tanesine elindeki içkiyi tazelemesini işaret ederken “ Sanırım bacaklarımı hissetmemeye başlıyorum. Eğer hemen yapacak bir şeyler bulamazsak uyuyakalacağım. “ dedi kıkırdayarak. Açıkçası o kadar sıkılmıştı ki o gürültü bile rahatsız etmezdi Juliet’i. Hızla ayağa kalktı, en azından öylelikle erkekleri kesmesi daha işine gelirdi. Bir süreliğine arkasını dönmüştü ki, kızlara bir şey söyleyeceği anda Claudia’nın yanındaki çocuğu gördü. Elinde olmadan boydan boya süzmüştü genç adamı. Adının Christian olduğunu duyabilmişti o gürültüde. Çocuğu incelemeye devam ederken Claudia’nın, çocuğun adını yanlış söylemesiyle kahkahasını tutamadı. Genç kız o kadar içmişti ki, isimleri aklında tutmakta zorlanıyordu. Genç adam kendi masasına doğru yürürken gözleriyle takip etti onu. Arkadaşlarıyla olan gülüşmelerini, sohbetini ve hareketlerini inceledi ama asıl dikkatini çeken Christian değil, yanındaki çocuktu. Genç adam kısa siyah saçlara sahipti, teni ışıkların altında çekici bir hal alıyordu. Juliet elinde olmadan dudağını ısırdı. Onu istiyordu, ne olursa olsun. Kendisine o kadar uzakta duran birisinin dikkatini nasıl çekeceğini düşündüğü sırada, genç adamların hepsi Christian’da dahil onların olduğu yere bakıyordu. Juliet bakışlarını, hedefine sabitlemişti. Genç adamın da ona olan bakışlarını gördüğünde her şeyin çoktan istediği gibi gitmeye başladığını anlamıştı. Kendisine doğru geldiğini görünce yüzünde sinsi ama bir o kadar da çekici bir gülümsemenin oluştuğunu biliyordu. Genç adam da aynı şekilde, yüzüne çarpık, yaramaz çocuk gülüşünü yerleştirmişti.

    Juliet’in kulağına eğilerek “ Seni buralarda ilk defa görüyorum. Yeni misin? “ diye sordu. Aslında bu tam da Juliet’in istediği gibi bir başlangıç değildi. O daha çok konuyu uzatmadan direk işe koyulan bir insandı. Fazla takılmamaya çalışarak “ Tek bir yerde takılmaktan pek hoşlanmam. “ dedi imalı bir şekilde. Çocuğun yutkunduğunu görünce söylediklerinin etkili olduğunu anladı. Genç adamın gülüşü tüm suratını kaplamıştı. “ Adım Josh. “ dedi elini uzatırken. Juliet içten bir şekilde elini sıkarken “ Juliet. Memnun oldum Josh. “ dedi gülümsemeye devam ederken. Gecenin daha yeni başladığını anlamıştı. Çaktırmadan arkadaşlarına bir göz attı. Kızlar hiç durmadan gülüşüyor ve sohbet ediyorlardı. Keyiflerinin yerinde olduğunu bildiğinden, onları bırakıp gitmenin sorun olmayacağını düşünüyordu. Tam ağzını açacağı sırada genç adam kulağına doğru eğildi yavaşça. Sıcak nefesini boynunda hissettiğinde içinde hafif bir mayhoşluk olmuştu Juliet’in. “ Daha sessiz bir yerlere gitmeye ne dersin? “ derken sesi, hiç olmadığı kadar cezbedici geliyordu kulağa. Juliet hafifçe yutkundu. Genç adamın “ Seni dışarıda bekliyorum. “ demesi üzerine gülümsedi ve arkadaşlarının yanına gitti. Yavaşça eğilerek koltuğun üzerinde duran çantasını aldı. Kızların bakışları oldukça meraklıydı. Gülümsemeye devam ederken “ Sanırım eğlenceye başka yerde devam edeceğim. “ dedi ve kızların kıkırdamaları üzerine göz kırptı. Neler olduğunu anladıklarına emindi. İkisinin de yanaklarına birer öpücük kondurdu. “ Sizi sonra ararım. “ dedikten sonra arkasını dönüp yanlarından uzaklaştı. Dışarı çıktığında kendisini bekleyen genç adamın kollarına bıraktı kendisini.

    Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bianca Rushton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Bianca Rushton


Mesaj Sayısı : 79
Kayıt tarihi : 22/06/11
Nerden : NY

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 4:19 am

    Juliet’in orayı terk etmesi daha da sıkıcı hale getirmişti mekanı. Az önce ilgilendiği genç adam da sıkıcılığa yeni sınır getirmiş bu kadar erken bir saatte esnemesine neden olmuştu. Bu gecelik eğlencesi de burada son bulmuş gibiydi. Gerçekten çok sıkıcı ve sinir bozucu bir durumdu. Ve mekana baktıkça ne kadar sıradan olduğunu anlamak çok da güç sayılmazdı. Kızlarla eski günlerine dönmek için çok yanlış bir mekan seçmişlerdi anlaşılan. Çocuktan kurtulma yollarını düşünürken telefonu çalmaya başladı. Çocuğun onu kaçmasına olanak vermek istemezcesine sıkı tutan ellerinden kurtulup telefonuna kimin aradığına bakmadan cevap verdi. Arayan Mike’tı. Üvey annesiyle babasının kavga ettiğini söylüyordu. Mike’ın bunu söylemesi başından aşağı kaynar su dökülmesine neden oldu. Eğer düşündüğü şey yüzünden kavga ediyorlarsa… Babasının toparlanıp normal hayatına dönmesi gerçekten uzun zaman alacaktı. Mike gerçekten üzülmüş, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. O kadının Mike’ı üzmüş olabilme fikri bile onu çileden çıkarmaya yetiyordu. Boğazında düğümlenen hıçkırıkları hissedebiliyordu. Oysa bu gece için öyle planları vardı ki… Fakat Mike'ın ne kadar üzüldüğü titrek sesinden belli oluyordu. Ve böyle bir günde yanında olmalıydı.

    ‘’Mike, ağlama tatlım. Ben 15 dakikaya ordayım.’’
    Hemen Claudia’nın yanındaki çantasına uzanıp cüzdanından çıkardığı parayı bardağının altına sıkıştırdı. Bu gecenin böyle üzücü bir şekilde sonlanmasına üzülmüştü. Yanındaki sandalyede sıkıntılı bir şekilde oturan Claudia’ya baktı. Bu gece tam anlamıyla bir facia olmuştu. Dans ettiği çocukta peşini bırakmıyordu. İçinden geçirdi. Üzgünüm tatlım, zorlamaya gerek yok bu gece istediğini alamayacaksın. Sonra acı bir gülümsemeyle çocuğa dönüp gülümsedi.
    ‘’Benim gitmem gerek sonra görüşürüz.’’
    ‘’Gideceğin yere seni bırakmamı ister misin?’’
    ‘’İsterdim, ama ne yazık ki arabamla geldim.’’
    Genç adama bunları söylerken gerçekçi olabilmeyi umuyordu. Tanrım! Yalan söyleme işinde gerçekten hiç iyi değildi. Çocuğun iflah olmaz derecede gülümsemesine karşılık vermedi. Bu gece ne istediği yeterince belli oluyordu fakat Anca ona istediğini vermemekte kararlıydı. Çocuk biraz daha gözleriyle onu ikna etmek için uğraştıktan sonra sonunda dans etmeye gitti. Daha oltada çok balık var gibisinden nispet yapıyordu. Fakat hiçbiri Anca'nın umurunda değildi. Bir an önce eve gidip kendini yumuşak yatağına bırakmak ve Mike'ı kollarında teselli etmek istiyordu. Dudağını dişledi ve Claudia’ya döndü.’’
    ‘’Gerçekten çok üzgünüm. Mike aradı ve acilen eve gitmem gerek.’’
    Claudia’da zaten gitmek için hazırlanıyordu. Evine bırakmak için sormaya yeltendi fakat hemen fikrinden vazgeçti. Claudia’nın arabasıyla geldiğine emindi. Üzgünüm derecesinde bir gülümseme sundu Claudia'ya ve uçar adımlarla Kiss and Fly Club’dan dışarı attı kendini ve karanlığa inatla ışıldayan arabasına doğru yürümeye başladı. Zorlu bir geceyi de atlatmıştı, iyi de olsa kötü de olsa. Fakat bu geceyi telafi etmek için elinden geleni yapacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Empty
MesajKonu: Geri: Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?   Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 5:03 am

    Önündeki içkisi bittiğinde ayağa kalkıp bar kısmına doğru çevirdi adımlarını, önünde beliren yarı sarhoş barmene göz attı. Barmen olmanın avantajlarından biriydi bu sanırım, çaktırmadan bir iki viski götürebiliyordunuz. Adam parmaklarıyla masada ritim tutarken gözlerini arkadaki zengin içki koleksiyonuna çevirdi. Belki de Amaretto içmeye devam etmeliydi, yine de tercihini bir içkiye takılı kalmaktansa başka şeyler denemekten yana kullandı. Gözlerini içkilerden ayırıp adama odaklandı tekrar."Limoncello." Bu gece tercihlerini hep İtalyan içkilerinden kullanıyordu anlaşılan, ama İtalyan likörünün tadının çok güzel olduğu da bir gerçekti. Tabi dozu kaçırdığı anda epey mide bulandırabiliyordu, içinde şeker olmasının zararları işte. Adam likörü önüne koyduğunda onu parmaklarının arasında döndürdü. Gözlerini etrafta gezdirerek Juliet ve Bianca'yı aradı. Gerçi etraf bu kadar kalabalıkken onları bulmak epey zor olmuştu, en sonunda gözleri Juliet'e odaklandığıdna kızın gece boyunca peşinde olan çocuğa bir şeyler söylediğini gördü. Çocuk sırıtarak kapıya yöneldiğinde gülümsedi. Elde var bir. Juliet çocuktan kurtulduğuna göre kendisine biraz daha zaman alabilirdi. Likör bardağını eliyle sıkıca kavrayıp tekrar masaya döndü, Juliet'te aynı anda yanına ulaşmıştı. "Sanırım eğlenceye başka yerde devam edeceğim." Ne? Beklediği cevap bu değildi, ne ara yanlarına geldiğini bilmediği Bianca kıkırdarken o da kendisini zorlayıp güldü. Aman ne güzel, bütün gecesini sıkıcı bir kulüpte kusmamaya çalışarak geçirecekti.

    Juliet acele adımlarla kapıya yöneldiğinde çantasını kucağına çekti. Telefonunun içerisinden çıkardı. Belki de başka birilerini de çağırabilirdi, Satellite mesela. O da kendisi gibi etrafta dans etmek yerine konuşmayı tercih edebilirdi hem. En azından kendisine eşlik edecek birisi çıkardı. Telefonun açma tuşuna basıp masaya bıraktı, sırf açılması bu kadar uzun sürdüğü için telefonundan nefret ediyordu.Çantasından Gitanes kutusunu çıkarıp içinden bir tanesini parmaklarının arasına aldı, yaklaşık iki yıl önce başlamıştı sigaraya. Sırf elbisesine uyduğu için Gitanes'i almış, ardından başka sigara kullanmamıştı. Gerçi bir tütün bombası olduğunun farkındaydı ama diğer sigaralara göre çok daha iyiydi. Telefon ekranı bir kez daha aydınlandığında dikkati dağıldı. Daha yarısına geldiği sigarasını söndürdü, bir süredir sigarayı bırakmak için çabalıyordu, günde iki tane sigaradan başka içmiyordu. Ve bugün limitini doldurmuştu, dumanı bir kez daha üflerken pin kodunu girdi. Gözlerini telefonunun ekranına dikti, tam menü yüklenirken tanıdık bir sesi duyunca başını kaldırdı. Bianca'nın suratı asılmıştı, büyük ihtimalle yanındaki çocuklu filan kavga etmişti.

    Kız açıklama yapmak için dudaklarını aralayıp konuştuğunda tek kaşı istemsizce havaya kalktı. Zaten arkadaşının sırf bir erkek için üzülmesini beklemek bile saçmalıktı. Her ne kadar gitmesini istemese de onun yüzündeki ifadeyi görünce vazgeçti. Cidden acil bir durumdu anlaşılan. Bir şeyler söylemek istemesine rağmen kız yanağına çabucak bir öpücük kondurup aceleyle girişe yönelmişti. Birkaç saniye daha arkasından baktı, burada tek başına kalmaya devam ederse sıkıntıdan patlardı. Telefonuna bir an tereddütle baktı, belki de birilerini filan çağırmalıydı. Başını kaldırdığında biraz önce Bianca'nın takıldığı çocuğun kendisine taraf geldiğini görünce bu fikrinden vazgeçti. Cüzdanından çıkardığı parayı Bianca'nın koyduğunun üzerine yerleştirdi. Çocuk büyük ihtimalle Bianca'nın numarasını istemek için gelecekti, ama arkadaşının numarasını ona vermeye niyeti yoktu. Bir numara sallamak yerine buradan gitmeliydi anlaşılan. Zaten iyice kalabalıklamıştı kulüp. Oturduğu sandalyeden kalktı, kalabalıktan hafifçe sıyrılarak adımlarını kapıya doğru çevirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gecenin Sonunu Kim Tahmin Edebilir Ki?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Kiss and Fly Club-
Buraya geçin: