Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
This is a f*cking coincidence Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
This is a f*cking coincidence Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
This is a f*cking coincidence Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
This is a f*cking coincidence Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
This is a f*cking coincidence Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 This is a f*cking coincidence

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
X. J. Aida Beaumont
Model & Tasarımcı
 Model & Tasarımcı
X. J. Aida Beaumont


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 30/08/10

This is a f*cking coincidence Empty
MesajKonu: This is a f*cking coincidence   This is a f*cking coincidence Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 5:19 am

This is a f*cking coincidence Kristen-Icons-kristen-stewart-23606513-100-100xThis is a f*cking coincidence Alex-Lindsy-Icons-stefan-and-alex-22884623-100-100xThis is a f*cking coincidence 46174cxThis is a f*cking coincidence Chace_Crawford_Icon_1_by_PiinkFlower
Pixie Swan x X. J. Aida Beaumont x Vega Veronique Garnier x Conerus Hell Greyn
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
X. J. Aida Beaumont
Model & Tasarımcı
 Model & Tasarımcı
X. J. Aida Beaumont


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 30/08/10

This is a f*cking coincidence Empty
MesajKonu: Geri: This is a f*cking coincidence   This is a f*cking coincidence Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 5:52 am

Pixie’ye attığı mesajdan sonra dolabının önüne geçip giyinmeye başlamıştı. Tanrı onu sınıyor olmalıydı. Saçma bir şekilde üç arkadaşını birden birbirine düşüren bu önemli olayı duyması da gerekiyordu. Ne yazık ki Conerus olanları doğru şekilde anlatma sağduyusuna sahip biri sayılmazdı. Kendi bakış açısını olaylara öyle bir yansıtacaktı ki sonunda işler daha da karışacaktı. Arkadaşlarının bu sorunları ve teyze olmak... Sahi küçük Jeanne doğalı sadece birkaç hafta olmuştu. Güzel bir bebekti Jeanne, Guillaume’dan alabileceği tek şey muhtemelen yalnızca gözleri olurdu. Düşüncelerinin eşliğinde en azından biraz içki içip kafayı dağıtabileceklerini söyleyen aynı mesajı Vega’ya da attı. Aslında ikisini buluşturmaya çalışmak ortama bir saatli bombanın tik taklarını dinlemek kadar gerilim verebilirdi. Fakat aralarını düzeltebilmenin tek umudu ve yolu bu bombanın patlamasını önleyebilmekti. Erkeklerin bir işe bulaştığında daima olayı karmakarışık yaptıklarını düşünmüştü Xanthe ki bu durumda söz konusu Conerus ve sadakati ise kuşkusuz bir biçimde ondan Kiss and Fly’a gelmesini istemek en büyük hata olacaktı. Aynasının karşısına geçip mavi gözlerine sürdüğü kalemden hoşnut olmayınca sildi. Gözleri annesininkilere o kadar benziyordu ki. Aile olmak karmaşık bir olaydı aslında, bu düşünce daha demin Jeanne’ düşünmüş olduğundan dolayı belirmişti. Dört kardeş olmanın en güzel yanı yılbaşında ve yaz tatillerinde, ya şöminenin başında ya da kumların üzerinde en güzel anılarınızı paylaşabilmekti. Ki uzun zamandır görmediği ikizi ve erkek kardeşini fazlasıyla özlemesine neden oluyordu bu anıları.

Arabasının anahtarlarına uzanmıştı, bu gece alkolle pek işi olacağını sanmıyordu. Yalnızca düşünmekten, çok düşünmekten dolayı başına saplanan inanılmaz ağrılar karşısında boş olan eliyle şakaklarını hafifçe ovuşturdu. Bugün bu baş ağrılarına sebebiyet veren bu kavgayı sonlandırmalıydı. Ki ikisini tekrar buluşturan insan olarak Vega ile Hell’in herhangi bir nedenden ötürü ayrılması ve ikisinden birinin bu ilişki sonucunda mutsuz olması kendine pay biçebileceği bir şey olduğundan vicdan azabı çekmek de istemiyordu ki evet işin bir ucunda kısmı bir bencillik vardı. Evin kapısından dışarı çıktığı andan itibaren saatin en yoğun trafiğin olduğu saatler olduğunu fark etmiş, adımlarını hızlandırmaya başlamıştı. Direksiyonun başına geçip normalde olması gerekenden çok daha fazla dolu olan yollara bakıp derin bir iç çekmişti. Şu an isteyebileceği son şey Vega ile Pixie’nin oraya kendisinden çok daha önce varması ve kavga çıkarmasıydı. Anahtarları bekleyen valeye vermesinin hemen ardından telaşla ve hızla içeri girdi. Neyse ki o anda orada olan tek kişi kendisiydi. Bar taburelerinden birine oturdu ve siyah elbisesini düzeltmeye çalıştı. İlk gelen olma konusundaki endişesini geride bıraktığından ötürü sıkılmaya başlamıştı.

Nihayet bir iki dakika sonra gelmelerinin tahmin edeceğinden fazla vakit alacağını düşünmüştü, bunun üzerine barmenden soğuk ve kalın sesiyle bir malibu istemesinin hemen ardından eline aldığı içkiyle oynamaya başlamıştı. Omzuna hafifçe dokunan bir elin varlığını fark edip arkasını döndüğünde sevinç dolu bir çığlık attı. Pixie’yi oldukça özlemiş olmalıydı. Karşılamanın ardından yerine oturduğunda konuya aniden girmenin yanlış olacağına karar vermişti, bunun üzerine içkisinden küçük bir yudum alırken sordu. “Pixie nasıl gidiyor? Yani görüşmeyeli uzun zaman oldu biliyorsun.”

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pixie Swan
Oyuncu&Ajans Sahibi
 Oyuncu&Ajans Sahibi
Pixie Swan


Mesaj Sayısı : 119
Kayıt tarihi : 31/08/10
Nerden : California

This is a f*cking coincidence Empty
MesajKonu: Geri: This is a f*cking coincidence   This is a f*cking coincidence Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 7:09 am

Hafifçe tıklatılan kapının sesiyle belki de sabahtan beri ilk kez başını önündeki dosyalar yığınından kaldırabilmişti fakat bu küçücük bir hareket onun neredeyse tüm enerjisini çekmiş gibiydi. Son zamanlarda yaptığı tek şey; çalışmak, çalışmak ve çalışmaktı… Bu gecesi gündüz belli olmayan, yoğun ve bir o kadar yorucu iş temposu içinde neredeyse yaşadığı yeri bile unutacaktı. Eve uğramaz olmuştu, genellikle sabahlara kadar çalışıyor, ülke içine ve dışına e-mailler atıyor, telefon görüşmeleri yapıyor, yeni modeller ve oyuncular bulmaya çalışıyordu ve güneş doğduğunda ise sadık asistanı Melinda elinde birkaç tane büyük boy kahve ve çikolatalı çöreklerle uyandırıyordu. Tabii bu yoğun tempo içinde kısıtlı sayıdaki arkadaşlarından da uzak kalmıştı. Tanrım, Henry… Onu görmeyeli ne kadar olmuştu? Belki beş ay ya da daha fazla. Sevdiklerine önem veren ve sıkı sıkıya bağlı olan bir insan için bu gerçekten bir rekor demekti. Düşüncelerinden sıyrılması için Melinda’nın küçük öksürüğü yeterli oldu. “Kişisel telefonunuza bir mesaj geldi Bayan Swan, yakın bir arkadaşınız olduğu için size iletmeyi uygun gördüm.” Ah, tam da sevdiklerimden bahsederken ne de hoş bir sürpriz böyle keşke yapacak işlerim olmasaydı. “Pekala Mel, telefonu şuraya bırak. İşin bittiyse de çıkabilirsin.” Melinda başını sallayıp odadan ayrıldıktan sonra Pixie aç bir aslanın bir biftek parçasına saldırışı gibi telefonuna saldırdı. Mesaj Aida’dan gelmişti, Tanrıya şükür. Onunla görüşmeyeli de uzun zaman olmuştu ve anlatılacak pek çok şey vardı. Ayrıca biraz içip kafa dağıtmak da ona hayli iyi gelirdi. Önünde duran dosyalara yüzünde çocuksu bir gülüşle beraber dil çıkardı. En yakın arkadaşımdan daha değerli değilsiniz beyin yiyenler. Acil durumlar için ofisinde her zaman bulundurduğu birkaç gecelik ve partilik kıyafet vardı. Dolaba şöyle bir göz attıktan sonra dar, yüksek belli siyah bir etek üzerine de pudra rengi askılı bir bluz geçirdi. Saçlarını fön makinesiyle bir dalgalandırıp fırçaladı ve hafif bir makyaj yaptı. Etrafı biraz dağıtmıştı fakat bunu şu an sorun edemezdi. Arabasının anahtarlarını almaya gerek duymadı, küçük bir çantaya doldurduğu birkaç kişisel eşyayı da alıp kendini New York’un kalabalık sokaklarına attı.

Hem araba trafiğinin hem de yol trafiğinin yoğun olduğu bu akşam saatlerinde taksi bulması bir mucize gibi bir şeydi bu yüzden yavaşça ilerlemeye karar verdi, yolda gördüğü boş bir taksiye binebilirdi. Hafifçe esen rüzgar ve New York’un yavaş yavaş hareketlenen gece hayatı onu biraz keyiflendirmişti. Yüzüne oturttuğu gülümseme sırıtmaya dönüştü ve çantasına uzanıp sigara paketini çıkardı. Ah, evet yeni bir özellik. O kadar çok kahve içmeye başlamıştı ki artık yanında bir şeyler daha olmazsa kusmaya başlayabilirdi. O da sigarayı seçti ve zaman geçtikçe verdiği karardan aldığı mutluluk arttı. İlk başlarda tiksindiği bu şey şimdi onun için en büyük huzur kaynaklarından biriydi. Üflediği dumanın kokusunu bile içine çekiyordu, tam bir tiryaki olmuştu ve bundan kimsenin haberi yoktu. Bakalım ne gibi tepkiler alacaktı? Sigarasını keyifle içip tükettikten sonra saate baktı, biraz geç kalmıştı sanki. Adımlarını sıklaştırdı, minik adımlar attığı halde Kiss and Fly’a gelmesine çok az bir zaman kalmıştı. Kulüp iş yerine tahmin ettiğinden daha yakın olmalıydı.

Nihayet sokaklara kadar taşan müziğin sesini duyduğunda geldiğini anladı. İlk girdiğinde kapının önünde şöyle bir durup içeriye göz gezdirdi pek de kalabalık sayılmazdı. Gözleri barda yalnız başına oturan genç kadına takıldı, bu Aida olmalıydı. Kendi kendine sessizce gülüp adımlarını o yöne doğru çevirdi. Elini hafifçe Aida’nın omzuna değdirdi. Onu gören Aida’nın sevinç çığlıkları ve sarılışını tüm kederini atmış gibiydi, en yakın arkadaşını fazlasıyla özlemişti. Kucaklaşmanın ardından kendini Aida’nın hemen yanındaki tabureye bıraktı. “Pixie nasıl gidiyor? Yani görüşmeyeli uzun zaman oldu biliyorsun.” Kesinlikle çok uzun zaman olmuştu, Aida ise her zamanki gibi güzel ve bakımlı kalmayı başarmıştı kendisinin aksine. Arkadaşının sorusuna cevap vermeden önce kendisine sek bir viski söyledi. “Pek de iyi gittiği söylenemez, fazla yoğun…” diyebildi ilk önce. “Ayrıca yorucu ve tüm hayatımı alt üst etti, seninle görüşemiyorum, Henry ile görüşemiyorum. Tanrım kimse ile görüşemiyorum.” diyerek sözlerini noktaladı. “Peki sen nasılsın canım arkadaşım?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Conerus Hell Greyn
Bilişim Teknolojileri Öğretmeni
 Bilişim Teknolojileri Öğretmeni
Conerus Hell Greyn


Mesaj Sayısı : 93
Kayıt tarihi : 14/09/10
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : New York.

This is a f*cking coincidence Empty
MesajKonu: Geri: This is a f*cking coincidence   This is a f*cking coincidence Icon_minitimePtsi Tem. 18, 2011 7:40 am

Gözlerini açabilmeyi başarabildiğinde, güneş batmak üzereydi. Pencereden gelen göz yorucu ışık, Conerus'un uykulu gözlerini rahatsız etmişti. Yerdeki binbir çeşit eşyaya dikkat etmeden cama doğru yürüdü ve içeriye güneş girmemesini sağladı. Kaç saattir uyuyordu bilmiyordu ancak bu uyku ona yetmemiş gibiydi. Gözleri kapanmakta ısrar etse de, midesi başka şeyler istiyordu. Bu sıralar çok yakın olduğu bir şey. Alkol. Doğru düzgün yiyecek tüketmiyordu, onun yerine alkolü tercih ediyordu—bu onu daha fazla rahatlıyor, malum kişiyi düşünmemesini sağlıyordu. Ayrıca açlığını gidermeyi başarabiliyordu da. Ah, evet; ona malum kişi adını takmıştı. Barışmaları pek mümkün görünmüyordu, geriye kalan tek çözüm de onu unutmaktı. İşe, onun ismini söylememekle başlamıştı. Malum kişi ismini de oldukça uygun bulmuştu. Aslında, onun arkadaşlarından da uzak durmalıydı. Çünkü onlarla görüştüğünde, mutlaka onun adı geçecekti ve bu çabaları boşa çıkmış olacaktı. Ancak, eğer böyle bir şeye kalkışırsa, Aida'nın neler yapacağını düşünmek bile istemiyordu.

Önce banyoya girip yüzünü yıkadı. Saçlarını düzeltmeye tenezzül bile etmedi. Evden çıkmayı düşünmüyordu. Hatta ona kalsa, tatil bittiğinde okula bile gitmeyecekti. Belki de çalışmayı bırakmalı, biraz da baba parası yemeliydi. Ona yetecek kadar vardı, hem zaten alkolden ve abur cuburdan başka bir masrafı da yoktu. Ölene kadar o parayla idare edebilirdi. Çalışmayarak yaşayabilir, kendini eve kapatabilirdi. Bu düşünceler evde alkol olmadığını fark edene kadar sürdü. Aslında daha yeni almıştı, geçen hafta. Bu kadar çabuk bitirdiğine inanmakta zorluk çekiyordu. Önceden bu kadar fazla alkol tüketmiyordu, sadece haftasonları birkaç kadeh. Ancak şimdi, günde birkaç şişe bitiriyordu. Belki de yakında komadan ölüp giderdi. Rahatlığa kavuşurdu. Ancak bunun bir de, komaya girip ölmeme ve tedavi altına alınma kısmı vardı ki Conerus'un en son isteyeceği şey bu olurdu. O beyaz odalardan her zaman nefret etmişti.

İçki şişelerine teker teker bakıyor, bir belirti arıyordu ancak hepsi boştu. Diplerinde bir damla bile bırakmamıştı. Tek çözüm, New York'un sokaklarının oldukça kalabalık olduğu bu saatte, kendini dışarı atmaktı. Ancak bu kılıkla çıkarsa, onu deli diye tımarhaneye atabilirlerdi. Evin her yerine dağılmış binbir eşyaya dikkat etmeden, onların üstüne basarak geçti yine. Odasına girip dolaptan siyah bir gömlek ve eline gelen ilk pantolonu çıkardı. Hızlıca giyindikten sonra, kapıya yönelecekti ki aklına saçları geldi. Aslında elinde olsa sakallarını da kesebilirdi ancak önceliği alkole veriyordu. Saçlarını öylesine tarayıp, her zamanki görünümünü almasını sağladı. Dolapta duran parfüm gözüne çarptı. Acaba alkol kokmasını engelleyebilir miydi? Aslında hemen gelmeyi planlıyordu. Yine de biraz sıkmayı ihmal etmedi. Daha sonra kendisine baktı aynada. Saçı sakalı birbirine karışmak üzere olan bir öğretmen duruyordu karşısında. Normal bir öğretmen değildi, bu çok açıktı. Öğrencileriyle arası oldukça iyiydi. Özellikle—ah, her neyse. Binadan çıkıp arabasının yanına vardığında, bara gitmeye karar verdi. Aslında eve alkol stoklamak daha çekici geliyordu ancak belki de birileriyle karşılaşırdı ve kafasını dağıtırdı. New York'un trafiğinin bu saatte nasıl olduğu aklına geldi, yine de arabasına binmekten vazgeçmedi. Eğer trafikte sıkışıp kalırsa, arabasını bir yere bırakır ve yürüyerek giderdi—evet, bu kadar basitti.

Aslında daha uzun süreceğini sanıyordu ancak düşündüğünden daha kısa sürede varmıştı Kiss and Fly Club'e. Arabasını park edip indi, alkol isteği daha da artmıştı ve hemen birkaç kadeh içmeliydi. Hızlı adımlarla girişe yürüdü ve içeri girdi. Etrafa göz atmadan direk barmenin yanına yöneldi ve hemen bir içki istedi. İçkisini beklerken, ileride bugün görmeyi en son isteyeceği iki kişi gördü. Tanrım, ben bunu kastetmemiştim. Pixie ve Aida, tam karşısında duruyor ve hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. İçkisinden bir yudum aldıktan sonra, kadehini de alıp onların yanına doğru yürüdü. Eh, bazen kaderine razı olmak gerekirdi. "Kızlar buluşması falan mı? Ama birilerini çağırmamışsınız galiba."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
X. J. Aida Beaumont
Model & Tasarımcı
 Model & Tasarımcı
X. J. Aida Beaumont


Mesaj Sayısı : 131
Kayıt tarihi : 30/08/10

This is a f*cking coincidence Empty
MesajKonu: Geri: This is a f*cking coincidence   This is a f*cking coincidence Icon_minitimeSalı Tem. 26, 2011 4:17 am

“Pek de iyi gittiği söylenemez, fazla yoğun… Ayrıca yorucu ve tüm hayatımı alt üst etti, seninle görüşemiyorum, Henry ile görüşemiyorum. Tanrım kimse ile görüşemiyorum. Peki sen nasılsın canım arkadaşım?” karşısındaki tanıdık ve hoş yüze bir kez daha baktı ve yanıt verdi. “İyi sayılırım, görüştüğümüze mutluyum. Çok uzun zaman olmuştu.” Vega’nın da davet edildiğini söylese… Hayır, böylesi çok daha iyiydi. En azından ortamı daha şu andan gereksiz bir şekilde germeye gerek yoktu. Elindeki içkisinden bir yudum daha alıp içindeki çikolata parçalarına baktı, gülümsetmişti bu onu. Çikolatayı severdi. Heyecandan titreyen parmaklarını saçlarındaki buklelerin arasından geçiriyordu, bu heyecanın sebebi ise belki de yanlış bir iş yaptığını düşünüyor olmasından süregelen bir telaştı sadece. Kısa süreli bir suskunluğun ardından elini hafifçe nemli olan bara koydu. “Bak aslına bakarsan ben bir yandan da şu Conerus ile Vega olayını ayrıntılı şekilde öğrenmek istiyorum. Biliyorsunuz ki en yakın dostlarımsınız. Bu lanet olası tartışma da nereden çıktı böyle?” dudaklarından istemsizce fırlayan bu sözcüklerin ardından sağından işittiği ani sözlerle sesin geldiği yöne döndü. "Kızlar buluşması falan mı? Ama birilerini çağırmamışsınız galiba." Şu an başına gelebilecek en büyük felaketin habercisiydi Conerus. Muhtemelen hem Pixie hem de Vega onun kasıtlı bir şekilde çağrıldığını düşüneceklerdi. Genç adamın yüzüne baktı bir süre, buram buram içki kokan bedeni ve birbirine karışmış saçları karşısında sakin kalıp aynı anda iyi bir arkadaş da olmak söz konusu olamazdı. Düşüncelerinin üzerine kaşları çatılmıştı ve muhtemelen karşıdan bakan herhangi biri bu manzaradan korkuyor olabilirdi. Ortamın gerildiğini hissediyordu saniyeler boyunca kimse konuşmamıştı çünkü.

Aklına Conerus ve Vega’nın yeniden karşılaştıkları gün gelmişti bir anda. Tamamen kendi suçuydu. Lanet olsun ki kendi suçuydu. “Sahi ben sizi tanıştırmadım. Conerus, ağabeyim desem yeridir. Bu da Vega, çocukluk arkadaşım. Daha önce nasıl sizi buluşturmadım hayret. Her neyse Conerus sen neler yaptın? “ Aklından neler geçiyordu ki. Belki daha sonra, başka bir zaman tekrar tanıştırmış olabilirdi onları. İkisinin de çektiği acıya bakıldığında, hatta üçünün, en yakın dostlarının çektiği acının tamamı kendi hatası olamazdı değil mi? Nasıl olsa tanışacaklardı. En yakın dostları diye birbirleriyle tanıştırmıştı onları. Gözlerinden birer damla yaş süzüldü Xanthe’in. Ellerini Hell’in yüzüne götürdü ve avcunun içine aldı yanaklarını. “Sana ne yaptım ben?” dedi. Kendi suçuydu bu hale gelmesi. Tanrım keşke o gün hiç var olmasaydı. Vega gelseydi peki. Daha kötü olacaktı belki de. Deliye dönecekti bu manzara karşısında. Her şeyi düzelteyim derken daha da mahvetmek yoktu planları arasında. Yalnızca olanlara bir çözüm bulmak için yaptığı bir hareket, belki de kaderin oyunuyla –ki Xanthe kadere asla inanmazdı- yerle bir olacaktı.

Elleriyle yüzünü kapattı. İsterik bir şekilde sürekli mırıldanıyordu. “Ne yaptım ben siz böyle?” girdiği kriz arasında kimseyi umursayamıyordu. Çevresindeki insanların kendisi hakkındaki yargılarını belirten mırıldanmalarını kulak arkası ediyordu. Şu anda onlardan daha değer veriyordu her zaman yanında olan insanlara. Genelde yaptığının aksine. Yalnızca insanlar ne düşünür kaygısıyla yaratılmış bir insan için değişikti bu. Ne yazık ki o bunun farkında değildi. Yalnızca mırıldanması ardında artık yüzünü acıtan tırnaklarını hissediyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
This is a f*cking coincidence
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Kiss and Fly Club-
Buraya geçin: