Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Gölgeler... Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Gölgeler... Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Gölgeler... Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Gölgeler... Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Gölgeler... Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Gölgeler...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Louis McGrount
Oyuncu&Yönetmen
 Oyuncu&Yönetmen
Louis McGrount


Mesaj Sayısı : 31
Kayıt tarihi : 10/02/11

Gölgeler... Empty
MesajKonu: Gölgeler...   Gölgeler... Icon_minitimeC.tesi Tem. 23, 2011 1:46 pm

Yine içmiş ve kendimden geçmiştim. Kendime türlü sorular soruyor ancak hiçbirine cevap veremiyordum. Tepemde dolaşan kuşların sesleri öyle tiz ve öyle kulak tırmalayıcıydı ki artık pes eden beynim düşünme gücünü yitirmişti. Aslında istediğim şey tamda buydu. Unutmak… Her şeyi unutmak… Geçmişi unutmak, dünü unutmak, yarını unutmak ve biraz olsun kendimi unutmak… Ama asıl unutmak istediğim dünyada çok az kişinin başına gelen o mucizeyi unutmaktı. Ben kendim istemiştim yalnız kalmayı ve bununla başa çıkabilirdim elbet ama artık eskisi kadar güçlü değildim. Yine birinin yardımına ihtiyacım vardı. Yine birisinin elimden tutup ayağa kaldırıp beni kendime getirmesi gerekiyordu. Tıpkı çok uzun zaman önce İtalya’da ki bir barda beni teselli eden o mucize gibi birine ihtiyacım vardı. Belki de aradığım o mucizenin ta kendisiydi. Peki, ama niye ondan kopamıyordum? Niye onu düşünüyordum? Ve niye onu unutmak zorundaydım? Bu ikilemleri ilk kez yaşıyordum. Eskiden bir kızı terk ettiğim de ertesi gün yeni bir ilişkiye başlar ve o terk etmiş olduğum kızı çabucak hayatımdan çıkarırdım. Peki, şimdi ne olmuştu? Yoksa… Hayır, tanrım yoksa onu seviyor muydum? Yani gerçekten de ona âşık mıydım? Hayır, ona âşık olamazdım. Ben hiç âşık olmamıştım ve şu anda hissettiğim bu duygular yalnızca pişmanlık duygusuydu. Peki ama neyin pişmanlığı? Onu terk etmiş olduğum için kendime kızıyor muydum yani? Ben daha önce hiçbir kız için pişman olmamıştım. Ama tanrım Dora farklıydı! O çok farklı ve özeldi… Evet, belki de onu seviyordum. O halde niye acı çekiyordum? Ona bunu söylemek yerine niye şu anda burada oturmuş, içip kendime eziyet çektiriyordum? Evet, ona bunu söylemeli ve ondan özür dilemeliydim. Ama ya hissettiğim bu sancılı duygular aşk değilse. Ya yine gelip geçici bir hevesse… Sonra ne olacak? Yine Dora’yı üzecek ve kıracaktım. Bu yüzden en iyisi bir süre beklemek ve duygularımdan emin olmak. Tabii bu süre zarfında kendime eziyet etmeyi bırakıp gerçek dünyaya geri dönmeliydim. Gerçek dünyaya dönüp artık kendimle yüzleşmeli ve belki de yaptığım hataları artık telafi etmeliydim. Şu ana kadar kaç kızın kalbini kırdım bilmiyorum ama ulaşabildiklerimden, hatırladıklarımdan özür dileyip en azından artık sızlamaya başlayan vicdanımı rahatlatmalıydım. Kendi yarattığım hayali krallığım giderek sona yaklaşıyordu ve ben onu kurtarmak için bir şeyler yapmalıydım. Savaşı kazanmalı ve halkımı mutlu etmeliydim. Yapmam gereken şey düşman olarak gördüklerimden af dilemek ve affedilmekti. Beni affetmeyenlerle ise savaşmaya devam edip, krallığımı kurtarmalı ve yüceltmeliydim. Evet, şu an yorgundum belki ama hala direnecek gücüm vardı. İşte bu yüzden pes etmeyecek ve tüm gücümle savaşacaktım. Yani dünyayla savaşacaktım. Dünya bir kez daha bana yenilip önümde diz çökecek ve beni alt edemeyeceğini anlayıp beni rahat bırakacaktı.

‘’ Bak, bir kez daha Dünya sana yenilip, senin hırsından korktu. ‘’

San ki Dora’nın sesi her tarafı kaplamış ve beni dinliyormuşçasına benimle konuşuyordu. Dora’nın söylediği o söz kulaklarım da çınlıyor ve onu kaybettiğim için kendime kızıyordum. Dora’nın bu sözüne karşılık onun gözlerinin için bakıp şöyle demiştim;

‘’ Dünya artık seni sevdiğimi söylememi istiyor… Seni seviyorum Dora. ‘’

Dora, bir süre yüzüme hayretle baktı. Ardından yerde ki çantasını alıp beni öptü ve utançtan kızaran yanaklarını gizleyerek evine girmişti. O günden sonra ne telefonlarıma çıktı ne de beni aradı. Evine gidip kapısını çalsam da kapıyı açmadı ve hatta evde yokmuş gibi davrandı. İlk zamanlar benden neden kaçtığını anlayamamıştım. Ancak şu an anlıyorum… Bana güvenmiyordu ve benimle olmak istediğine emin değildi. Çünkü kaç kızın canını yaktığımı o biliyordu ve kendisini de bir gün öyle terk edeceğimden çok korkuyor ve işte o yüzden benimle olmaya cesaret edemiyordu. Bende o zamanlar ilişkimizin bu hale geleceğini bilmediğim için ısrar ettim ve nihayet onunla yüzleştim. O bana ‘’ Olmaz. ‘’ dedi, ben ona ‘’ Olur. ‘’ dedim. O bana ‘’ Bu ilişki yıpratır bizi. ‘’ dedi, ben ona ‘’Birlikte bunun üstesinden geliriz. ‘’ dedim. O bana ‘’ Çok üzülürüz. ‘’ dedi bense ona ‘’ Ben seni üzmem. ‘’ deyip sarıldım. Öyle sıkı sarıldım ki o an bu ilişkinin sonsuza dek sürebileceğini düşündüm. O an sadece gözlerimi kapattım ve onun kollarında huzuru buldum. Ne var ki bugün onun çok haklı olduğunu ilk kez kendime itiraf ettim. Gözlerimden akan yaşları silip sendeleyerek ayağa kalktım ve sessizce fısıldayarak, ‘’ Onu seviyorum ve ondan özür dileyeceğim. ‘’ dedim. Sarhoşken bile kendime hâkim olabiliyordum. Hatta sarhoşken daha sahici ve daha gerçekçiydim. Sarhoşken kendimi daha çok seviyordum aslında. Çünkü sarhoşken kendimi sorgulayabiliyor ve aradığım yanıtları bulabiliyordum. Sarhoş olmadığım zamanlarda ise kindar ve bencil bir adam oluyordum. Nedensiz yere kızıp, nedensiz yere kavga çıkarıyordum. İşte bu yüzden hep içiyordum ama en çokta üzgün olduğum zamanlarda çok içiyordum. İçki benim ailem gibiydi ve onu seviyordum. Yeşil çimleri yalpalayarak geçiyordum ancak bedenime hâkim olabiliyordum. Dilimi sürekli ısırıp yanımdan geçen insanlara laf atmamak için kendimi tutuyordum. Bu benim için zor bir iş değildi. Her gün içtiğim için artık alkolüyken nasıl davranacağımı öğrenmiştim. Büyük bir ağacın altına geldiğimde bir süre durdum. Hayır, az önce kendime verdiğim sözü unutmuştum. İlk önce duygularımdan emin olacaktım. Eğer gerçekten seviyorsam özür dileyecektim. Bu yüzden onun evine gitmeye hazırlanan ayaklarımı geriye çekip çoktandır gitmediğim evime gitmeye karar verdim. Biraz zamana ihtiyacımız vardı ve bu zaman zarfında ortalıklarda görünmemek çok doğru bir karardı. Artık eve gidip, uyumalı ve yarını neşe içinde kucaklamalıydım. Kim bilir belki de yarın bana kaybetmiş olduğum mucizeyi geri getirirdi…


Son...!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Gölgeler...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Diğer Yerler & Mekanlar-
Buraya geçin: