Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Son gülen sesli güler.. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Son gülen sesli güler.. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Son gülen sesli güler.. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Son gülen sesli güler.. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Son gülen sesli güler.. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Son gülen sesli güler..

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Brianna Wentworth
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Brianna Wentworth


Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 10/07/11
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Son gülen sesli güler.. Empty
MesajKonu: Son gülen sesli güler..   Son gülen sesli güler.. Icon_minitimePtsi Tem. 25, 2011 12:00 pm

Son gülen sesli güler.. 225b9310Son gülen sesli güler.. LeightonMeesterIcon12
Jeremmy Jimmy Monteiro&Brianna Wentworth

Vücudum yerden kaldıramayacağım kadar ağır geliyordu.Vücudumdaki hafif kırgınlık dün gece fazla kaçırdığım içkiden olabilirdi. Göz kapaklarımı zar zor açtığımda gördüğüm manzara karşısında pek hoşnut olmamıştım. Yarı uykulu biçimde odayı süzerken yerde geçen gün golf yaptığım yerdeki sarışın geldi aklıma.Onun zeki bir kız olduğunu düşünmüştüm aslında ta ki o ucuz numarayı yapana kadar. Bacaklarını vaat ederek kıvama getirdiği garsonu kullanarak içki ısmarlaması ve onu üzerime döktürmesi basitti. Hele ki çıkarken ''tadını çıkar '' demesi. Aklıma geldiğinde yüzümde hafif bir gülümseme oluştu. ''Yazık intikam aldığını falan zannediyordur şimdi o''. Bu düşünceler keyfimi yerine getirmişti. Dün akşam üzeri itinayla özel taşlarla işlenmiş göğüs ve etek tarafı dantel kaplamalı elbisemin ucu yatağın yanından gözüküyordu. Kıyafetimin orada olması içkiyi fazla kaçırdığımın en büyük kanıtıydı. Altın rengi saten sabahlığımı üzerime geçirerek banyoya doğru yürüdüm. Odanın köşesine atılmış arkası fiyonklu ayakkabılarım yürümemde zorluk çıkartıyordu. Yüzümü yıkadığımda ise her şey biraz daha netlik kazanmıştı. Suyun verdiği rahatlığa gelmişken kapının çalınmasıyla irkildim. Gelen Claire'di. Claire; annemin yoğun iş hayatı yüzünden bana bakması için ben beş yaşındayken tutulan yardımcımızdı. ''Kahvaltınız hazır efendim'' yüzündeki o masum gülümsemesi güne iyi başlamam için neden olabilirdi. ''Teşekkür ederim Claire hazırlanıp geliyorum.'' Claire özenilecek nazikliği ile kapıyı kapatırken bende bugün ne giyeceğime karar vermeliydim. Banyonun yanındaki kapı ise kıyafet odasına açılıyordu. Odaya giderken kıyafetlerimi gözümün önünden geçiriyordum. Kıyafetlerimde düzeni severdim.'' Ayakkabılar,yüksek topuklular,alçak topuklular, elbiseler,yüksek bel etekler,alçak bel etekler, fularlar,şallar...'' Manhattanda ki çoğu mağazadan iyi bir kıyafet odam vardı. Ellerim sıra sıra askıların arasında dolaşırken elbiseler hakkında fikir ediniyordum. Bugün giyeceğim elbiseyi bulmuştum. Diz kapağında vücuda oturan siyah üzeri gri işlemeli, kol kısmı fransız danteli ile kaplanmıştı. Hem şık hem kibar. Askıyı koluma taktığım gibi ayakkabılara doğru yöneldim. Ona uyumlu ayakkabıyı da aldıktan sonra üstümü değiştirmek için tekrar odama geldim. Üzerime giyindikten sonra bugün ne plan yapacağım sorusu kafama yerleşmişti. Ama öncelik kahvaltıdaydı. Claire yine o eşsiz kahvaltı sofrasını kurmuştu. Bugün biraz geç kalktığım için annemle babam çoktan evden çıkmışlardı. Kahvaltı ederken geçen gün yaşadığım golf olayını Claire'e anlattım. Onun yaptığı yatıştırıcı nitelik taşıyan yorumlar beni bir nebze olsun sakinleştirmişti. Yemeyi bitirip taze sıkılmış portakal suyumu içtim. Yerimden kalkıp ağır adımlarla odama doğru giderken salondaki piyano gözüme çarptı. Uzun zamandır çalmıyordum. Bir anlık bir istekle piyanonun başına oturdum. Ellerim hakimiyetini kaybetmiş bir ahenkle tuşlar üzerinde kayıyordu. Kendimden geçmiştim adeta ne kadar büyüleyici çaldığımı Claire'i evin işlerini bırakmış duvara yaslanmış bir şekilde beni izlerken gördüğümde anladım. Bugünlük bu kadar yeterdi. Unuttuğumu düşünüyordum oysa. Çaldığım şarkının notalarını aklımdan tekrarlayarak odama doğru yöneldim. Masanın üzerinde duran cep telefonumu aldığımda ''1 cevapsız arama - Jeremmy'' Tabi ya ! 2 gün önce bugün için plan yapmıştık nasıl da unuturum. Neyse ki unuttuğumu anlamadan oraya yetişebilirim. Makyajım ve saçım tamamdı. Çantamı evden çıkmadan bir kez daha kontrol ettim. Merdivenlerden inerken ömrümü merdivenlere geçirdiğimi anlamıştım. Bu düşünce biraz da olsa güldürmüştü beni. Aşağıda masayı toplayan Claire'e dönerek ''Şoföre söyle arabayı evin önüne getirsin.'' cümleyi bitirmeme kalmadan ''Ben siz hazırlanırken şoförü çağırdım efendim'' demesi beni tanıdığına en büyük kanıttı. Teşekkür ederek evden çıktım. Şoför kapımı açtıktan sonra elimdeki çantayı ön koltuğa bıraktı. ''Nereye gidiyoruz efendim'' dedi araba aynasından bana bakarak. ''Big Eastern Casino biraz çabuk olursan sevinirim'' dedim. Başını onaylar şeklinde salladı. Camdan dışarı baktığımda Manhattan'ın günah kokan havası insanları içine çekiyordu. Yavaş yavaş tüm mekanlar dolmaya başlamıştı. Casino'nun önüne geldiğimde kapısı hafif aralıktı. İçerisinin çok kalabalık olmadığını tahmin edebiliyordum. Köşede ki masayı gözüme kestirdim. Hızlı adımlarla koltuğa oturdum. Çevrede hep tanıdık simalar vardı. Yorgunluğu gözlerinden okunan garson ''Hoşgeldiniz efendim, ne alırdınız'' dedi. Biraz bekledikten sonra arkadaşımı bekleyeceğimi söyledim. Ruj izleriyle donatılmış kadehler gidip gelirken bende etrafı izlemeye koyuldum..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Son gülen sesli güler.. Empty
MesajKonu: Geri: Son gülen sesli güler..   Son gülen sesli güler.. Icon_minitimePtsi Tem. 25, 2011 1:49 pm

Gözlerimi bir saniye açmak istesem de klorlar buna izin vermeyip beni suyun yüzeyine çıkarmayı başarmıştı. Kafamı hızlıca sudan çıkardıktan sonra ellerimle gözlerimi ovalayıp gözlerimin daha da kızarmasına nende olmuştum. İnsanın bu sıcaklarda dışarı çıkası gelmiyordu ancak burası Mannathan’dı. Eğer biz onu bırakırsak o da bizi bırakırdı. Havuzun karşı kenarında duran kendim hazırladığım vişne suyu karnımdaki gurultuları susturmaya elbette ki yetmezdi ama biraz da olsa susturmaya yeter gibiydi. Suyun içinde hızlı kulaçlar atıp nihayet klordan yanmış yemek borumdan buz gibi vişne suyumu geçirmiştim. Bazen düşünmüyor değildim seksten sonra en güzel duygunun bu olduğunu ama bunun saçma olduğu iki dakika sonra aklıma geliyor ve bu fikri kimseyle paylaşmıyordum. Ellerimi havuzun kenarında bulunan yeşil havluyla silip çimlerin üzerinde gözükmeyen blackberry’mi aramaya koyulmuştum ancak ilk teşhiste hemen bulup mesajlarıma bakmıştım. Tahmin ettiğim gibi kimse mesaj atmamıştı ama bunu sorun edecek kadar zavallı biri olmadığımı bildiğim için dert bile etmedim. Güneşin kavurucu sıcaklığı ilk suratıma, sonradan bütün vücuduma yayılırken beyaz tenin acizliğine uğramamak için hemen havuzdan çıkıp kendimi hasırdan yapılan sandalyelerden birine atmıştım. Islak vücudum kaz tüyünden yapılma beyaz koltuğa deydiğinde bir an vücudumun oraya yapışıp kalacağını zannetmiştim ama böyle bir şey olmadı. Çimenlerin arasından aldığım havlum ile kirli sarı rengindeki saçlarımı kurutup dağınık bir şekil denemiştim. Aklımdan çıkmayan Georgia’nın sevgiden fazla takıntı olmaya başlama düşüncesi kalbimi ve aklımı kemiriyor, mantıklı kararlar almamı engelliyordu. Onu elbette ki seviyordum ama yanındaki Fransız çocuk olduğu sürece ve aramızdaki bu sorunlar çözülmediği sürece aramızda hiç bir şey olamazdı. Çıplak ayaklarım çimenlerle kavuştuğu anda bir anda ürpermiştim ancak bu garip ürperme gıdıklanmaya çevirmişti. Koşarak evin arka kapısına ulaştığımda tüm masumluğu ile aklımdaki düşünceleri alan yavru beagle patilerini sürgülü kapıya dayamış adeta beni bekliyordu. Kapıyı açmamla kucağıma zıplaması bir olmuştu ancak bu kadar kucak delisi yapmamam gerektiğini daha kaç kişiden duyacaktım bilmiyordum ama ona emir veremez bir haldeydim. Bir elimle taşıyabildiğim köpeğimin suratını bana çevirerek ‘’Acıktınız değil mi Bay. Monteiro’’ diyerek rafın üzerinde duran mamasını kaba boşaltmıştım. Onunla da işim bittiğimde bugün yapacaklarımı gözden geçirmeye başlamıştım ama bugün ilk defa bir plan kurmamıştım. Bu gerçekten tuhaftı çünkü plan yapmadan duramaz, hatta plan yapmak için bile plan yapardım. Hafızamı zorladığımda bugün Brie ile görüşeceğim aklıma gelmişti ve gözlerim direk mutfaktaki saat’e kaymıştı. Saat 19:40’ı gösteriyordu ve plana göre 20:00 de buluşma ayarlanmıştı. Hızlı adımlarla duş almaya giderken Brianna ile neden bu kadar yakın olduğumu düşünmeye başlamıştım. Kötü biriydi bir kere, kimse onun hakkında iyi bir şey söylemezdi ancak korkularından kötü bir şey de söyleyemezdi. Kendimi bir istisna olarak görerek onu ne zaman görsem gerçekleri yüzüne vurur dünyanın onun çevresinde dönmediğini söylerdim ama o değişmezdi. Artık onu değiştirmek için uğraşmıyordum çünkü onu böyle kabul etmiştim. Bu düşüncelere kafamı yorarken birden bire Georgia’nın 5 dakika da olsa aklımdan çıktığını fark etmiştim. Mutlulukla başarı arasında duygu salgılayarak banyoya doğru ilerlerken nihayet banyoya girmiştim.

Mayomu beyaz taşlara teslim edip sıcak tenime soğuk suyu adeta vurdurtmuştum. İlk başta biraz titresem de sonradan vücut alıştığı için iyi gelmeye başlamıştı. Üzerinde lavanta kokulu yazan bir şampuan’ı görmezden gelerek saçıma boşaltarak köpürtmeye başlamıştım. Klordan kazık gibi olmuş saçlarım ipeksi haline döndüğünde bir ferahlama hissi bütün vücudumu ele geçirmişti. Banyonun hemen yanında duran havlulardan bir tanesini kapıp belime sarmamla banyodan çıkmam bir olmuştu. Acele etmem lazımdı çünkü Brie beklemekten hoşlanmazdı. Odama giriş yaptığımda havluyu ceviz kabuğu rengini anımsatan parkenin üzerine atarak giyinmeye koyulmuştum. Altıma geçirdiğim kotun üstüne dolaptan bulduğum siyah t-shirt-ü üzerime geçirip üstüne tam sağında duran dolaptan beyaz ceketimi alarak giyinme olayını tamamlamıştım. Hemen kıyafetlerime uygun ayakkabıyı seçtikten sonra fazlasıyla lavanta kokan odamın kapısını aralayarak çıkış yapmıştım. Evin beyaz, tahta merdivenlerinden ikişer, üçer indikten sonra kırmızı Cayenne’nin anahtarını alıp yola koyulmuştum. Buradan fazla uzak olmamasına karşın şanslıydım ama Brie kadar çok ve boş konuşan bir arkadaşa sahip olduğum için bir o kadar da şanssızdım. Nihayet mekanın önüne hızlı bir giriş yapıp arabamı park ettikten sonra beyaz ceketimi ilikleyip içeri girmiştim. Çoğunluğu liselilerden ve hayat kadınlarından oluşan grupların geldiği bu mekan bek içimi açmasa da yeri her zaman Brie seçerdi ve bana sadece uymak düşerdi. Gözlerim tekilanın zeytinini zengin bir adama bakarak yiyen bir kız arıyordu ki gözüme biri çarpmıştı. Fazlasıyla tanıdık geliyordu ancak bu kızı çıkaramıyordum.

Evet şimdi aklıma görüntüler gelmeye başlamıştı, bu kız Brianna’nın üzgün haliydi. İlk başta bir sevgiliden ayrılma durumu zannetsem de Brie’nin hiç sevgilisi olmadığını düşününce bu fikir garip gelmişti ancak fikir üretmek yerine sormak daha cazip bir hal almıştı. Yavaşça arkasından yaklaşırken sağ omzuna baş parmağım ile dokunarak dikkatini çekmiştim ve kafasını sağa döndürmesini sağlamıştım. Beyinden yoksun biri olduğu için normal insanlara göre bunu fark etmesi daha uzun zaman almıştı ama nihayet kafasını döndürdüğünde dudakları dudaklarımı bulmuştu. Evet çoğu öğrenciye aramızdaki ilişki garip geliyordu ama arkadaştık sadece selamlaşma şekillerimiz biraz daha farklıydı o kadar. Üzgün suratını bir kenara atıp yüzü eski haline dönse de ir derdi var belliydi ve bunu çözebilecek kişi ben gibi duruyordum. Halini sormadan önce bu savaş niteliğindeki sohbetin kuru kuruya gitmeyeceğini düşünerek cılız ve papyonunu doğru düzgün bağlayamamış garsona dönerek ‘’ Hey bize iki tane votka’’ diyerek günü ağırdan alarak dinlemeye koyulmuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brianna Wentworth
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Brianna Wentworth


Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 10/07/11
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Son gülen sesli güler.. Empty
MesajKonu: Geri: Son gülen sesli güler..   Son gülen sesli güler.. Icon_minitimeÇarş. Tem. 27, 2011 3:25 pm

Alttan gelen müzik vakit geçtikçe can sıkıcı hal almaya başlamıştı. Mekan yavaş yavaş topuk tıkırtılarıyla dolarken gecenin entrikalarının temelleri atılıyordu. İnsanları eleştirmeyi seviyordu. ''Kim kimle gelmiş?,Kim ne giymiş ?...'' Benim için önemli olan bunlardı aslında. Hala bizim yakışıklı ortalıklarda gözükmüyordu. Jeremmy garip bir insandı aslında. Benden 1 sınıf öndeydi. Kişiliği hakkında ciddi şüphelerim var, melek ya da şeytan olacağına karar vermemiş.Araf'ta kalmanın ona zarar vermesinden korkmuyor değilim. Dikkatli baktığında kanatlarını görebileceğini sanacak kadar iyi olan bu çocuk tenine değdiğinde ateşiyle yakacak kadar şeytan. Gözümü kapıya çevirdiğimde tam da orada duruyordu. Dikkatli bakışlarla içeri süzerken içten içe insanları yargıladığını tahmin ediyordum. Siyah tişört altına geçirdiği kot pantolonla spor bir hava yaratmıştı. Giyinmesini pek bildiğini söyleyemezdim. Üstüne geçirdiği beyaz ceket geceyi kurtarabilirdi. Giydikleri adeta kişiliğini yansıtıyordu. ''Siyah ve Beyaz'' İnsanların arasından geçerken kaybettim onu. Sağ omzuma dokunan bir parmakla irkildim. Jeremmy ve selamlaşma şekilleri gerçekten garipti. Kafamı sağa döndürdüm ve o soğuk dudaklarıyla karşı karşıya geldim. Dudak dudağa durmamız dışarıdan ne kadar garip gözükse de arkadaştan fazlası olamazdık. Doğamıza aykırıydı bizim beraber olmamız. Bir derdim olduğunu anlamıştı. Bir şeyler anlatmamı bekliyor gibiydi. Ve klasik jeremmy o meşhur davranışını sergileyerek ilk önce içkilerini istedi. Cılız ve yamuk papyonlu garson yanımıza geldiğinde ise ''Hey bize iki tane votka'' dedi. Koltuğa sırtını dayadı. Ellerini dizlerine getirdi. Biraz daha meraklandırmadan söze başlamalıydım

''Konu Alieer Jeremmy. Seninle ne alakan olduğunu düşünüyorsan seninle yakın arkadaş olduğunu hatırlamanı öneririm.'' Yüzünde oluşan sinsi tebessüm ondan neler isteyeceğimi yada ona neler diyeceğimi anladığına işaretti. Ben konuşmama devam ettikçe konuşmamdan zevk alıyor yüzündeki gülümseme gittikçe artıyordu. Anlatırken bile sinirlenmiştim. Özenle yaptırdığım tırnaklarımı sırayla masaya vurmamdan rahatsız olanlar bile olmuştu. Cılız garsonumuz görünmüştü. Elindeki iki tane votkayla masamıza doğru geliyordu.Beyaz teni üzerine Göz altlarında uykusuzluktan oluşmuş morluklar nedeni ile korku filmlerinden çıkmış gibiydi. Büyük bir özenle tepsinin üzerinden aldığı bardakları masaya koydu. Teşekkürler demek için gülümsedim. Votkalarımızı yudumlarken Alieer hakkında konuşmaya devam ediyorduk. Hep kaçamak cevaplar veriyor ve o kız hakkında bana yardım edemeyeceğini söylüyordu.

Bu durum gerçekten canımı sıkmaya başlamıştı. Atak yapma vaktim gelmişti. ''Jeremmy Crystal geri dönmüş.'' bu sözleri duyduktan sonra yüzündeki gülümsemenin kaybolması iki saniyeyi almadı. ''Crystal?'' dedi şaşırmış bir ses tonuyla. Önemsememiş gibi davransa da o kızı bu şehirde en çok Jeremmy'nin önemsediğine iddia'ya girebilirdim. ''Evet, duymadın mı? Oysa geçmişte delicesine aşık olduğun kız '' gittikçe yüzü düşüyor keyfi kaçıyordu. Zayıf noktasını yakalamıştım. Geçmişten açtığım yarayı biraz daha açmalıydım canı biraz daha yansın diye. Sözlerimi bitirdikten sonra uzun bir sessizlik oldu. Yeniden o sıkıcı şarkıyı dinlemeye başladık. Hem içkinin verdiği uyuşturucu etkiyle hem söylediklerimden etkilenmiş olsa gerek uzaklara dalıp dalıp gidiyordu.'' Bak sen şu çapkına . İki dakika önceye kadar kız nüfusunun tenlerinin sıcaklıklarını ezbere bilen Jeremmy şimdi eski aşkını hatırlayınca duygulandımı?'' Önüme gelen saçlarımı sağ omzumun tarafından arkaya doğru attım ve sözüme devam ettim ''Ne oldu J üzüldün mü Crystal döndü diye ?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Son gülen sesli güler.. Empty
MesajKonu: Geri: Son gülen sesli güler..   Son gülen sesli güler.. Icon_minitimePerş. Tem. 28, 2011 5:06 am

Koyu kahverengi saçlarıyla bütün gazino’yu etkisi altına almış Brianna içkileri isterken hemen konuya girmişti. Brianna’nın arkadaşlığına asla inanmamla beraber onunla aramızda sadece çıkar ilişkisinin olması baş nedenlerden biriydi. Onun her zaman istediğini almak için herkesi kullanacağı türden biri olduğunu biliyordum ama bir o kadar da yalnız olduğunu bildiğim için asla reddedemiyordum. Ellerimi göğüs hizamda bağladıktan sonra tüm dikkatimi Brie’nin anlattıklarına verirken konunun Alieer olması kafamı karıştırmıştı. Alieer ve Brianna’nın tanışması yeteri kadar garip gelse de Brie’nin ondan intikam almak istediğini duymak daha da kafamı karıştırmıştı. Normalde Alieer gayet sakin bir kızdı ancak Brie ile ne işi vardı hiç bilmiyordum ama öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Özgüvenden arınmış vücudu ile içkimizi getiren garson yavaşça yerine dönerken Brianna bütün sinirini konuşmalarına serpiştirerek derdini anlatmaya başladı. İsteksiz bir biçimde ağzım açık onu dinliyordum, pek inandırıcı gelmese de Alieer’in onun üzerine içki dökmesi ve Brianna’nın hiç bir şey yapmaması olanaksız bir fikir’e yakın bir seçenek gibi gözüküyordu ancak olanlar buydu ve sinirden patlayacak olan Brie benden yardım istiyordu. Bu tür durumlarda insanların işine asla karışmazdım çünkü kendi meselelerini kendi silahları ile halletmeleri gerekirdi ancak Brianna’yı tek başına bırakmak Alieer’i bir felakette yalnız bırakmaktan farksızdı.

Sonunda cümlesini noktalarken suratıma sinsi bir gülümseme yerleştirerek vişneli votkamı sıcaktan kavrulmuş mideme indirmiştim. Benden cevap beklercesine kirpiklerini açıp, kapıyor ve sahte gülümseler eşliğinde bana bakarken konuşmaya başlamıştım. ‘’Ne yani gerçekten benim en yakın arkadaşıma kazık atacak kadar karaktersiz biri olduğuma mı inanıyorsun?’’ diyerek planlarını bir süre de olsa zorlaştırmayı başarmıştım. Kabul edeceğimden emin tavırları yok olurken bana karşı olan nefreti nihayet gün yüzüne çıkmıştı. Sinirini ve üzgün suratını gülerek de olsa saklamaya çalışırken komik bir duruma düştüğünü fark etmiyordu ama kesinlikle benim için iyi şeyler düşünmüyordu. Gülümsememi eksik etmeden gözlerimi onun gözlerine kilitlemiş bakarken kurduğu cümle kalbime baskı yapmış ve neredeyse nefesimi kesmişti. Doğru olamazdı aslında yani gelseydi haberim olurdu ama gelmemeliydi. Yalan söyler gibi bir hali yoktu çünkü pek yalan söylemezdi. Benim için çok zor olsa da zorla gülümsemeye çalışarak ‘’Hadi canım ciddimisin? Hoş gelmiş o zaman.’’ Diyerek umursamaz bir tavır takınmıştım ama nasıl etkilendiğimi anlamış ve Crystal hakkındaki konuşmasına devam etmişti.

Taktiğini anlamıştım karşımdaki sürtüğün. İstediğini yapmayacağımı bildiği için beni zayıf noktamdan vurup güçsüz bırakmak istiyordu ama bunu yapamazdı yani en azından öyle umuyordum. Eğer Crystal’e aşık olsaydım acı çekerdim ancak onunla ilgili bütün anılarımı zihnimden çıkardığım için fazla bir etki yaratmamıştı. Sağımda kalan içkimin geri kalanını bir dikişte mideme indirdikten sonra tekrar konuşmaya başlayarak ‘’ Brianna seni anlıyorum aslında. Aklın sıra benim acı çekeceğimi zannediyorsun ya da öyle planlıyorsun ama olmuyor işte. Şimdi söylesene neden çareni ya da kuyruk acına merhem olacak şeyi başka kapıda aramıyorsun?’’ diyerek iki elimi de kızın ürkek omuzlarına koyarak cevabını beklemeye başlamıştım. Bu sefer yanlış kişiye bulaşmıştı ama anlayacak kadar zeka sı bile yoktu. Kimsenin yapmaya cesaret bile edemediği kişinin adını ağzına alıp benimle dalga geçmesi bardağı taşıran son damlaydı ve bundan sonra olacakların hiçbirinden ben sorumlu değildim. Onun için elbette ki bir şey değişmeyecekti sonuçta Mannathan’ın yarısı ona düşmandı ve o düşmanların arasına bir kişi daha eklemişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Brianna Wentworth
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Brianna Wentworth


Mesaj Sayısı : 207
Kayıt tarihi : 10/07/11
Nerden : Yukarı Doğu Yakası

Son gülen sesli güler.. Empty
MesajKonu: Geri: Son gülen sesli güler..   Son gülen sesli güler.. Icon_minitimePerş. Tem. 28, 2011 6:32 am

‘’Ne yani gerçekten benim en yakın arkadaşıma kazık atacak kadar karaktersiz biri olduğuma mı inanıyorsun?’’ dediğinde surat ifadem ister istemeden değişmişti. İyi niyetli insancıl çocuğu oynuyordu bugün. Buna şaşırmamam gerektiğini biliyordum. Jeremmy her gün başka biriydi. Elbette onunda bana bir gün işi düşerdi. Crystal onu devirebilecek tek kişiydi. Onu yapamadığı şey için pişman eden kişi Crystal olacaktı. Ne kadar sinirlendiğimde belli etmemek için yüzümdeki gülümsemeyi eksik etmesem de benim sinirlendiğimi anlayacak kadar iyi tanıyordu, bende onun ne kadar incindiğini. Bel altından vurmuştum aslında ama küçük beyimiz yaralarını sarmıştı anlaşılan. Güçlü erkeği oynuyordu. Umurunda olmadığını yada şaşırmış gibi yaparak bunların hepsinin üstünü örtmeye çalışıyordu belkide.

''Hadi canım, ciddimisin? Hoş gelmiş o zaman''
Hiçte hoş gelmediğini biliyordun J. Yüzündeki küstah gülümsemelerin ardındaki hüzünlenen suratını görebiliyordum.Acınası haldeydin. Ama bunu onun yüzüne söyleyemeyecek kadar köşeye sıkıştırmıştı beni. Ateşli çocuğumuz biraz daha ateşlenmişti kalbinin kırık dökük köşesinde duran insanların isimlerini duydukça. Garsonun getirdiği votkayı bir dikişte bitirdi. Fazla hızlı gidiyordu. Bu kadar hızlı gitmemeliydi duvara çarpabilirdi. Sırtını biraz doğrultarak lafına devam etti.‘’ Brianna seni anlıyorum aslında. Aklın sıra benim acı çekeceğimi zannediyorsun ya da öyle planlıyorsun ama olmuyor işte. Şimdi söylesene neden çareni ya da kuyruk acına merhem olacak şeyi başka kapıda aramıyorsun?’’ Pamuk kalpli çocuğumuz eski haline dönmüştü bir anda tam da damarına basmışken. Gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum. Bende sinirlenmiştim ama dedikleri yüzünden değil sadece fazla hafife alıyordu. Ama ne demişler ''Havlayan Jeremmy ısırmaz.'' Büyük bir itinayla ellerini omuzlarıma koydu. Yüzündeki küstah gülümsemeden belliydi. ''Bak Jeremmy Herkes aşık olur ,acı çeker ama bu acıları bırakmanın zamanı gelmedi mi? Başka kapıda aramıyorum çünkü şuan bana zevk veren açık kapılardan en aşığı sensin J. Beni fazla hafife alıyorsun Manhattan'ın yarısı benden hoşlanmıyor yada nefret ediyor olabilir ama o kısma geçmemeni tavsiye ederim yoksa üzülen sen olursun J. Ayrıca biz eski arkadaşız bizim aramızda böyle rekabetler olmamalı.''

Lafımı bitirdikten sonra ikimizin yüzünde de sahte bir gülümseme oluşmuştu. Elini sırtına götürüp sıvazladım biraz. Eski günlerden bahsettim. İki dakika öncesi geriliminden hiç bir şey kalmamıştı. Bizim arkadaşlık ilişkimiz hep uçlardaydı. İçkilerimizi bir kez daha o cılız garson getirmişti. Büyük bir özenle tepsiden masaya doğru bıraktı. Konu konuyu açmıştı. Alieer,Crystal derken konu bize gelmişti. O kişiliğini ya da duygularını dışarı vuran bir insan değildi. Küçüklüğünden beri böyleydi. Ona sarılan onu dinleyen onu öpen sadece paraydı. Ailesinin ona vaat ettiği tek şey paraydı. Bu yüzden duygularının olup olmaması konusunda tereddütlerim vardı , sanki kendi duygularım varmış gibi. Yüzümde bu sefer samimi bir gülümsemeyle ona döndüm . ''Eee anlat bakalım J yatağına düşüremediğin kimler kaldı?'' Bir kahkaha patlattı. Onunla iletişime geçmek için bu dili kullanmak gerekiyordu. Sırtımı yasladım ve dinlemeye başladım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Son gülen sesli güler.. Empty
MesajKonu: Geri: Son gülen sesli güler..   Son gülen sesli güler.. Icon_minitimePaz Tem. 31, 2011 10:20 am

Karşımda durmuş saçlarını oturduğu yerden savuran kız karşıma geçmiş kalpsiz olduğumu söylerken gülmemek elde değildi ama ciddi duruşu birazcık ta olsa düşünmemi sağlamıştı. Gerçekten de kalbime giden tek yol paramıydı ya da Brianna zayıf noktamı bulup kullanmaya mı çalışıyordu bilmiyordum ama insanlara değer veriyordum. Oturduğum yerde bana nasihat vermeye devam ederken kollarımı gererek esnemeye başlamıştım ve nihayet konuşmasını bitirmişti. İçkimin kalan son yudumunu da susuzluktan her dakika daha da fazla kuruyan mideme indirdikten sonra olayı tatlıya bağlama vaktini geldiğini anlamıştım ve boş sözlerine karşılık ses tonumu düzelterek ‘’Evet Brianna biz eski arkadaşız ama bundan eminim ki sende benim karşımda olmak istemezsin değil mi? ’’ diyerek soğuk rekabeti bir süreliğine de olsa ertelemeye karar vermiştim. Gözlerim cılız barmeni ararken onun yerine gelmiş daha yapılı olan barmene takışmıştı. Adamı yanıma çağırıp bardaklarımızı almasını ve yenilerini getirmesini söylerken kulağıma arkada oynanan kumardaki zar’ın sesi ilişmişti. Bu kadar sesli ortamda onun duyabildiğime anlam veremesem de yeni gelen içkiyi bir yudumda dikerek tüm saçma düşüncelerden arınmıştım. Saat iyice geç oluyordu ve Brianna gibi bir kızın sohbeti genelde yatak odasında bittiği için ayrılma vakti gelmişti ancak çoktan Brianna ve saçma soruları serisine yakalanmıştım. Bana kimleri yatağıma düşüremediğimi soracak kadar düşmüştü gözümde ama onu silemeyeceğim için uygun bir cevap üreterek susmasını planlamıştım ‘’Neden soruyorsun ki benimle beraber mi olmak istiyorsun yoksa benimle beraber olmayanlarla mı beraber olmak istiyorsun?’’ diyerek sesli bir kahkaha daha patlatmıştı. Yüzümdeki şapşal gülümseme bir süre daha ona yansırken konuşacak bir şey kalmadığını anlayınca ‘’Sanırım ayrılma vakti Brie. Seni bırakmak isterdim ama zeka seviyesi tabanlarda gezinen şoförün muhtemelen kapıdadır’’ diyerek ceketimin kollarını düzeltip, düğmelerini iliklemiştim. Cebimden çıkardığım fazlasıyla para destesinin tamamını garsona uzattıktan sonra adımlarımı çıkışa doğru yönlendirmiştim.Çıkışa kadar kolunda eşlik ettiğim Brie’nin şoförünü görmüştüm.Uzun süre olmasına rağmen yüzündeki şapşal bakış geçmemiş ve hala Brianna’ya hanım diyordu.Şoförü çıkmadan arabalarının kapısını açarak Brie gibi bir kıza incelik gösterirken kendimden utanmıştım doğrusu.Nihayet Brie’yi yolcu ettikten sonra kendi arabamın yanına doğru giderek günü bitirmeye doğru adımlar atıyordum.İçtiğim 3 bardak Votka başımı ağrıtmasa da üzerimde bıraktığı halsizlik tüm bedenimi sarmıştı.Arabaya kendimi attığımda tek dileğim yolda uyuyakalmadan eve girmekti ve böylesine eğlenceli bir günü eğlenceli bitirmekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Son gülen sesli güler..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Big Eastern Casino-
Buraya geçin: