Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
 What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
 What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
 What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
 What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
 What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

  What are you lookin' for? Painting or me?

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

 What are you lookin' for? Painting or me? Empty
MesajKonu: What are you lookin' for? Painting or me?    What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimePaz Tem. 31, 2011 2:23 pm

    Telefonun hoparlöründen gelen sese aldırmamaya çalıştı, zaten araba kullanma konusunda berbattı. Bir de annesi dikkatini dağıttığı için kaza yapacak havasında değildi. Zaten topuklu ayakkabılarla araba sürmek yeterince rahatsız ediciydi. Bir de üzerine sıcak havayla annesinin gereksiz vızıltıları girince iyice rahatsız edici oluyordu. Yaklaşık yarım saattir yoldaydı, hala varması gereken yere yaklaşmamıştı bile. Canı sıkılmış bir şekilde iç çekti, müziğin sesini biraz daha açarak annesininkini gölgeledi. Onun günlük saçmalamalarını dinleyecek havada değildi.En sonunda serginin olduğu alana geldiğinde en yakındaki park yerine bıraktı arabasını. Yamuk yumuk park etmesine aldırmadan deri koltuğa yaslanıp derin bir nefes aldı. Çantasından çıkardığı parfümü üzerine bocaladı. Arabanın dar alanında boğulmamak için aceleyle oradan çıkıp temiz havayı soludu. Adımlarını serginin olduğu mekana doğru çevirirken telefonunu sessiz aldı, en azından bir süreliğine insanlar kendisini rahat bırakmalıydılar. Beş doları ödeyip içeriye girdiği anda yaklaşık otuz yaşlarında bir adam kendisine doğru yöneldi. Bir adım geriye çekilerek derdinin ne olduğunu sormak için dudaklarını aralasa da adam dişlerini ona göstererek gülümsedi. Kısa bir tereddütün ardından Claudia'da kendisini zorlayarak adama sırıttı. Cidden, buraya tek başına kafa dinlemeye gelmemiş miydi o?

    "Ve bu da..." Kendisine geldiğinden beri rehberlik yapan adam konuşmaya devam ederken başını salladı Claudia. Ona yardıma ihtiyacı olmadığını söylemişti, tek başına bu sergide kaybolacak filan değildi, ama adam kendisine epey ısrar ettiğinden sonunda pes etmişti. Adamın söylediklerini dinlemiyordu aslında, tek yaptığı başını sallayarak adamın söylediklerini onaylamaktı. O daha çok önündeki resme vermişti dikkatini, pekala resme yeteneği olmayabilirdi ama bu ilgisinin olmayacağı anlamına gelmezdi. Annesinin küçüklüğünde aldırdığı resim derslerinin işe yaramaması can sıkıcıydı, kim bilir eğer biraz olsun becerisi olsa burada kendi yaptığı resimlerde yer alabilirdi. Maalesef, o beceriye sahip biri değildi. NY'da sergi olduğunu internetten öğrendiği için kendisini şanslı sayıyordu, gerçi NY'da olan her etkinliği paylaşan bir siteye üye olmasının da bunda etkisi vardı.

    Sergi hoştu, tabloların çoğu satılıktı. Elde edilen paranın bir kuruma bağışlanacak olduğu daha önce belirtilmişti zaten. Bu yüzden tablolara ister istemez satılık gözüyle bakıyordu Claudia. Önündeki resme daha dikkatli baktı, epey büyük bir kalabalık vardı resimde, bir de kralın önünde eğilmiş bir adım.Gözlerini kırpıştırarak bir adım daha ilerleyip resme daha dikkatli baktı, sadece resmin adı yazılıydı kenardaki tabelada. Resmi çizene dair bir iz yoktu. Rehbere bakmak için arkasını döndüğünde adamın başka bir kadınla konuştuğunu gördü. Birkaç saniye daha dikti adama gözlerini, en sonunda bakışları kesiştiğinde rehberin bakışları omuzunun üzerindeki resme kaydı. "Léon Gérôme. Bu sergi için getirtildi." Tabi ya, önündeki yüzlerce korumadan bunu anlamalıydı aslında. Ve tabi ressamın adını duyduğunda üzerine doğru gelen bir gruptan. Aralarından sıyrılmayı başardığında derin bir nefes aldı. En azından resmi incelemeyi başarabilmişti, bunun verdiği hoşnutlukla gözüne ilk kestirdiği resme doğru çevirdi adımlarını.

    En sonunda resmin önünde durduğunda yüzünde memnun bir ifade oluşmuştu, sevdiği tarz buydu işte. Karışık olmanın aksine yansıtılmak istenen açıktı. Aralara ustalıkla ince detaylar işlenmişti. Gözleri resmin her yerinde gezinirken birisinin yanına yaklaşıp resme baktığını hissetti. Kim olduğuna bakmak için arkasını dönmedi, büyük ihtimalle sırf zaman geçirmek için sergiye katılan tiplerdendi. Resme dokunmak istiyordu aslında, yine de bu dürtüsünü bastırdı. Yanındaki tabelaya baktığında bir kız tarafından yapıldığını gördü. Yeteneğini kusursuz kullanmıştı kız, ister istemez onu kıskandı Claudia. Asla bir konuda mükemmel olamamıştı, her zaman küçükte olsa bir kusura sahipti. Yavaşça dudaklarını araladı, çok hafifçe, neredeyse duyulmayacak bir biçimde konuştu.

    "Kusursuz."



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Garfield Paws
Ressam&Fotoğrafçı
 Ressam&Fotoğrafçı
Garfield Paws


Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 01/03/11
Nerden : Aslen Fransız ama Amerikanım demeyi tercih ediyor.

 What are you lookin' for? Painting or me? Empty
MesajKonu: Geri: What are you lookin' for? Painting or me?    What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimePtsi Ağus. 01, 2011 12:55 pm

Son yudumunu da içtikten sonra elinde kalan içi boş plastiği –öncesinde portakal suyuyla doluydu, ilk bulduğu çöp kutusuna attı. Parmaklarını fazlasıyla uzamış olan saçlarının arasında gezdirip düzeltti. Çoğu zaman kaçırmadığı şu sergilerden birine gidiyordu yine. Aslında son zamanlarda pek bir şey yapmadığı için tek yaptığı bulabildiği tüm sergilere gitmekti. Dışarıdan bakıldığında hiçbir şey bilmeden sadece kız avlamak için sergilere giden şu tipler gibi durduğunun farkındaydı, pek umurunda değildi gerçi. İnsanlar ne düşünürse düşünsün, o sanat için oradaydı. Hele ki son zamanlarda hayal gücünün köreldiğini ve hiçbir şey çizemediğini düşünürsek, ünlü ressamların çalışmalarına bakmalı ve ilham almalıydı. Yanından geçerken onu alıcı gözüyle süzen kıza göz ucuyla baktı. “Ne kadar banal,” dedi kendi kendine. Son zamanlarda kızların erkeklerden aşağı kalır yanı yoktu ve itiraf etmek gerekirse bu hiç çekici değildi. Çekici olan; gizemli olanlardı. Kendilerini kucaktan kucağa atanlarsa sadece iticiydi. Caddenin köşesinden dönüp serginin yapıldığı sokağa giriş yaptı. Girişte kuyruk olduğu söylenemezdi, zaten insanlar bu tarz şeyleri de umursamıyordu. Kendi yaşındakiler bir nebze daha duyarlı olmasına rağmen şimdinin ergenlerinin sanat dediği şey çok daha farklıydı. Özellikle şu son zamanların popili sanatçısı olan kız tipli Justin’den ne kadar nefret ettiğini anlatmak için kelimeler bile yetersiz kalırdı. Ardından da diğer ergen sanatçılar geliyordu tabii Jonas Brothers, Demi Lovato vesaire vesaire. Gün geçtikçe artan şöhretleri yüzünden kafasını çevirdiği her yerde bu tipleri görüyordu. Kimse mi kaliteli müzikten anlamıyordu allasen?

Camlardan sinirle gerilen yüzünün yansımasını gördü, hala olduğu yerde duruyordu. Parmaklarını alnında çıkmış damarların üzerinde ve şakaklarında gezdirdi. Küçük adımlar atarak artık boşalmış olan serginin kapısına doğru ilerledi. Kapıda duran görevliye başıyla selam vererek içeri geçti. İlk önce gözleriyle içeriyi tamamen süzdü sonra en baştan başlayarak tabloları incelemeye koyuldu. En profesyonel olanlarda bile benim böyle yapmam diyeceği şeyler vardı. Kendisinin mükemmel olduğu söylenemezdi, sadece en küçük ayrıntılara kadar dikkat eden biriydi. Çoğu insanın yanında onlara eşlik eden ve bilgi veren rehberlerin olduğunu gördü, arasından birkaç tanesini tanıyordu aslında. Kara kalem çalışma görmek istiyordu, en büyük tutkusunu başkalarının gözlerinden görmek ve o bambaşka dünyayı tatmak istiyordu. Léon Gérôme’nin bu sergi için özel olarak getirilmiş resmine doğru yönlendirdi adımlarını. Tarihsel ve oryantalist stilde yaptığı resimlere her zaman hayran olmuştu. Bir harem havuzunun çizildiği eserde detaylar ince çizgilerle ortaya çıkartılmış, dönemin tam olarak yansıtılması için en küçük özellikler bile belirginleştirmişti. Léon hiçbir zaman ufak detayları atlamamıştı zaten, bu özelliğinin sebebi öğretmen olması da olabilirdi tabii.

Ustaların yaptığı resimleri inceledikten sonra kendi gibi amatörlerin resimlerinin bulunduğu köşeye doğru ilerledi. Çoğu kusursuz olmaktan çok uzak olduğu halde sergiye alınmıştı, burnuna torpil kokuları gelse de kafasından bu düşünceyi attı kimseyi suçlamanın alemi yoktu. Ağzı yarı açık bir biçimde tabloya bakan sarışın bir kız çarptı gözüne, bu kadar etkilenmiş şekilde neye baktığını merak ederek o yöne doğru ilerledi. Kızın arkasında durup ortalamanın üzerindeki çalışmayı süzdü kısaca. Kızın ağzından dökülen “kusursuz” kelimesini duyduğunda kendini tutamadan konuştu. "Aslında o kadar da mükemmel sayılmaz,” dedi kızın kafası ona doğru döndüğünde hafifçe gülümsedi, amacı muhabbet açmak değildi aslında sadece bilgilendirmekti. İşaret parmağını resme doğru uzatarak birkaç yeri gösterdikten sonra devam etti. “Buralardaki çıkıklar bunu yapan kişinin o anda elinin oynadığını gösterir, açıklarını da…” tekrar parmağıyla bir şeyler gösterdi. “Şunları ekleyerek kapatmaya çalışmış ama gerçekten bakan herkes bunu fark edebilir.” Kızın sinirle kalkan kaşlarını gördüğünde hareketinin ne kadar kendini beğenmiş olduğunu fark etti, tanımadığı insanlara karşı kaba olmayı sevmezdi aslında. “Rahatsız ettiysem üzgünüm, sadece bilgilendirmek istedim.”


En son Garfield Paws tarafından Çarş. Ağus. 03, 2011 2:30 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

 What are you lookin' for? Painting or me? Empty
MesajKonu: Geri: What are you lookin' for? Painting or me?    What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimeSalı Ağus. 02, 2011 12:20 am

    Kelime dudaklarından döküldüğü anda arkasından bir ses duydu, aslında önce rehberin tekrar yanına döndüğünü düşünse de başını konuşan kişiye döndürünce yanıldığını fark etti. Onu daha önce gördüğünü bile hatırlamıyordu. "Aslında o kadar da mükemmel sayılmaz,” Çocuk öne doğru uzanıp işaret parmağıyla resimdeki bazı yerleri gösterince o tarafa doğru döndü. “Buralardaki çıkıklar bunu yapan kişinin o anda elinin oynadığını gösterir, açıklarını da…” Gösterdiği yere bakınca bahsettiği çıkıkları gördü, haklı olduğunu söylemek için dudaklarını aralasa da çocuk tekrar konuşunca bundan vazgeçti. “Şunları ekleyerek kapatmaya çalışmış ama gerçekten bakan herkes bunu fark edebilir.” Gerçekten gören. Kaşları istemsizce havaya kalktı, pekala, gösterdiği kusurların hiçbirini görmeyecek kadar dikkatsiz olabilirdi ama bunun yüzüne çarptırılmasına ihtiyacı yoktu. “Rahatsız ettiysem üzgünüm, sadece bilgilendirmek istedim.” Umurunda olmadığını gösterircesine omuz silkmekle yetindi, eh bir kez daha resimleri en küçük detayına kadar incelemeyen biri olduğu ortaya çıkmıştı. Resme bir kez daha dönüp kusurlara baktı. Haklıydı, dikkatli bakıldığında fark edilecek hatalardı, gerçi çocuk göstermese ona dikkat edeceğini de düşünmüyordu.

    Resme son bir kez baktıktan sonra çocuğa taraf döndü. "Pekala, ben gerçekten bakmayan biriyim," İmalı sözlerini yarıda bıraktı. Söylediği doğruydu, her ne kadar kusurlarını kabul etmekten hoşlanmasa da öyle olduğu bir gerçekti. Tek yaptığı resme yüzeysel olarak bakıp yorum yapmaktı. "Peki sen? Rehber veya sır eğlencesine burada takılan tiplerden misin?" İkisi de olmadığını biliyordu aslında, gömleğine iliştirilmiş bir yaka kartı yoktu. Gerçi onu gömleğinin cebine filan da saklamış olabilirdi, öylesine takılan biri olmadığıysa biraz önce ki hareketinden belliydi. Yaptığı sadece istediğinde kendisinin de kaba biri olduğunu göstermekti, bir bakıma ego tatmini. En sonunda kaba biri olmaktan vazgeçti, daha kibar insanların söyleyebileceği bir şeyler üretmeye çalışsa da çabaları boşunaydı. Gözlerini etrafta gezdirdiğinde kalabalığın azaldığını fark etti. İlk başta kendisine rehberlik yapan adamın bulunduğu tarafa geldiğini görünce alt dudağını ısırdı. S.ktir git. Cidden, yardıma filan ihtiyacı yoktu, burayı tek başına da gezebilirdi, resimler hakkında bilgilendirilmeye de ihtiyacı yoktu zaten. Adam yanında biteceği sırada, bir turistin anlamadığı bir dil ile onu çağırmasıyla ters yöne saptı. Aynı anda rahatlamış bir nefes aldı, yanındaki çocuğun ona garipseyen bakışlar attığını tahmin ediyordu. Başını o tarafa çevirdiğinde yüzünde küçük bir gülümseme oluşmuştu. "Çok konuşuyor da." Eğer çocuk rehberse tam anlamıyla b.ka battığı da bir gerçekti ama umursamadı. Öyleyse arkasına bakmadan kaçabilirdi, bunu defalarca yapmıştı zaten.

    Bir grup kızın yanlarından kıkırdayarak geçmesi sonucu gözleri istemsizce devrildi. İşte öylesine sergide takılanlar diye bunlara deniliyordu. Tek yaptıkları etraftaki erkeklere göz atıp beğendiklerini gözlerine kestirmekti. Onların bu saçma çabalarını seyretmekse daha bir can sıkıcıydı. Gözünü bir kızın sırtına dikip onun yapmacık tavırlarını izledi. Venedik'te bu tarz kızların taklidini yaptığını hayal meyal hatırlıyordu. Ve tabi ki yanında Lorelei de vardı, zaten onun olmadığı herhangi bir anının olması da düşünülemezdi. Yaklaşık dört yaşından beri neredeyse her günü Lorelei ile geçiyordu. Ta ki Claudia onu bırakıp New York'a taşınana kadar. En yakın arkadaşını düşünmek rahatsızlık hissetmesine neden olmuştu. Dikkatini dağıtmak için başka resimlere odaklanmaya çalıştı. Daha bilmem kaç yüz tane resim olduğu düşünülünce yapabileceği en iyi şey buydu zaten.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Garfield Paws
Ressam&Fotoğrafçı
 Ressam&Fotoğrafçı
Garfield Paws


Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 01/03/11
Nerden : Aslen Fransız ama Amerikanım demeyi tercih ediyor.

 What are you lookin' for? Painting or me? Empty
MesajKonu: Geri: What are you lookin' for? Painting or me?    What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 1:51 pm

"Pekala, ben gerçekten bakmayan biriyim," dedi bir yandan omuz silkerek. Tavırlarındaki umursamazlık yüzündeki ifadeyle pek uyuşmuyordu gerçi, ağzını sanki bir şeyler daha söylemek istermiş gibi aralasa da sonrasında hemen geri kapadı. Kızın ağzından iyi şeyler çıkmayacağını tahmin ediyordu aslında, belki de susmasının sebebi yeni tanıdığı birine karşı kaba olmamaktı. Belki de söyleyecek iyi bir şeyler bulamamıştı, yine de kızın duruşundan ve bakışından anladığı kadarıyla ilk seçeneği seçmeyi uygun görüyordu. "Peki sen? Rehber veya sır eğlencesine burada takılan tiplerden misin?" Kızın bu sözleri üstüne saatlerce gülebilirdi aslında. Dışarıdan bakıldığında buraya öylesine gelen tiplerden olduğunu biliyordu aslında yine de bu sözler üzerine kırılmadığını söyleyemezdi. O kadar konuşmadan sonra onu rehber sanması olağandı tabii ama buradaki tüm diğer rehberler gibi yaka kartı takmamasından anlayabilirdi bunu. Üzerinde durulmaması gereken sözlerdi belki ama Garfi her zaman ince detaylara takılan biri olmuştu. Yakın çevresine kullandığı dil kaba olabilirdi elbette yine de davranışları konusunda düşünürdü. Sivri dili sayesinde bir sürü kalp kırdığını da biliyordu gerçi, bunun sebebi ise aniden sinirlenen birisi oluşuydu. Dişleriyle dudaklarını kemiren kıza çevirdi gözlerini, onun gözleri de bir noktaya sabitlenmişti ve kaşları sinirle çatılmıştı. Dönüp kızın olduğu yöne baktığında onlara doğru yürüyen bir adam gördü, yakasındaki karttan da anlaşıldığı gibi rehberdi ve gözlerinde endişeli bakışlar vardı. Büyük ihtimalle adam onun kızı rahatsız ettiğini düşünmüştü ve korumacı bir baba gibi gelip Garfield’ın üstüne atlayacaktı. Aniden adama seslenen bir başka sergi sever sayesinde ters yöne dönmesi üzerine, yanındaki sarışının derin bir ‘oh’ çekmesi üzerine tek kaşını kaldırarak tekrar ona çevirdi bakışlarını. "Çok konuşuyor da." diyerek anlatmaya çalıştı kız kendisini, yüzünde hafif bir gülümseme vardı. Aslında sergilerde bulunan rehberleri hiç sevmezdi, insanın sessizlik içinde resimlerde anlatılan duyguları kendine has biçimlerde kana kana içmelerine izin vermiyorlardı asla. Sürekli ve boş konuşmaları insanı delirtiyordu ve bu yüzden onları sevmeyenleri de yadırgamıyordu.

“Rehber veya sır eğlencesine takılan tiplerden biri değilim,” dedi kızın peşinden diğer tablolara doğru ilerlerken. Kendime ressam diyemem gerçi, resimden anlayan biri diyelim.” diyerek tamamladı sözlerini. Çizimlerini insanlara beğendirtmeyi her zaman başarmıştı aslında sadece kendi beğenmiyordu yaptıklarını –ya da bazı yaptıklarını diyelim. Mütevazi bir insan diyebilirdiniz onun için her zaman olduğu gibi yakın çevresinin yanında yalnızca kendini över ve susmak bilmezdi. Zaten onların yanında yapmasının sebebi de sadece onların Garfi’nin şaka yaptığını bilmesiydi. Tablolar arasında kızın arkasından gezip dururken Metin geldi aklına uzun zamandır görüşmüyordu onla da. Eğer insanın en yakın erkek arkadaşını özlemesi yanlış anlaşılmayacaksa özlediğini haykırabilirdi elbet. Son zamanlarda birilerini döveceğini söyleyen birkaç haber vardı ortada, hiçbirine aldırmamıştı gerçi Metin’in şehir dışında olduğunu biliyordu. Yakın zamanlarda dönmüştü tabii ama öncelikle kız arkadaşıyla ilgilenmesi gerektiğini de biliyordu Garfi, bu yüzden çok fazla yüklenmemişti çocuğa. Elbet şu erkek erkeğe gecelerinden birini yapacaklardı...

Bütün sergiyi kızın peşinde tek kelime etmeden turladıktan sonra sıkıldığı hissi yavaş yavaş bedenini ele geçirdi. Tek başına da gitmek istemiyordu açıkçası, uzun zamandır sürekli yalnız olarak takılması canını sıkmıyor değildi. Yalnızlığı seven biri için bile bu süre fazlaydı, çok fazla. Belki arada sırada arkasına dönüp ona kaçamak bakışlar atan şu sarışınla bir kahve falan içebilirdi. Hayatını falan dinlerdi, başkalarının hayatıyla ilgili şeylere açtı sonuçta. Farklı şeyler farklı resimler demekti, hatta şu kızın bir resmini falan bile çizebilirdi. Kızın omzuna hafifçe dokunarak ilgisini çekti önce kız soru soran bakışlarını ona çevirdiğinde hafifçe gülümsedi. “Belki bir kahve falan içeriz?” dedi kızın onu yanlış anlamasından da çekiniyordu bir yandan. Aslında neden çekindiği de bir muammaydı, her zaman kızların yanında kendinden emin olmuştu, karşısındakinin onu istediğini bilirdi, gözlerinden anlardı. Bu kız ise herhangi bir tepki vermemişti ona karşı, belki de bu yüzden anlık bir öz güven eksikliği yaşıyordu kim bilir? Boğazını sessizce temizleyip yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan devam etti. “Bu arada ben Garfield, kedi olanından.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

 What are you lookin' for? Painting or me? Empty
MesajKonu: Geri: What are you lookin' for? Painting or me?    What are you lookin' for? Painting or me? Icon_minitimePaz Ağus. 07, 2011 12:34 am

"Rehber veya sırf eğlencesine takılan tiplerden biri değilim,” Bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırırken diğer tabloya doğru yöneldi. "Kendime ressam diyemem gerçi, resimden anlayan biri diyelim." Tahminlerinin doğru çıkmayacağını zaten biliyordu ama çocuğun resimle arasını bu kadar iyi olacağını da tahmin etmemişti. Ön yargılı olabilirdi belki ama Manhattan'da ki erkeklerin çoğunun tek uğraşı basketbol ya da Amerikan futbolu oynamaktı. Aralarında değişik kişilerinde olacağını düşünmemişti. Onaylarcasına başını salladı, duyduğu şaşkınlığı veya resim hakkındaki beceriksizliğini anlatmak istese de tereddüt ederek bundan vazgeçti. Zaten resimden hiç anlamayan biri olduğunu biraz önce kanıtlamıştı, bir de yeteneksizin teki olduğunu söylemesine gerek yoktu. Çocuk büyük ihtimalle bunu anlamıştı. Adımlarını hızlandırarak yürümeye devam etti, resimlere doğrud üzgün bakmıyordu bile. Sergi zaten en iyi resimlerini en başa koymuş, daha kötü olanlarıysa en sonda bir yerlere sıkıştırmıştı. Paranoyaklaşmış gibiydi, ikide bir telefonuna bakıp Lorelei'den mesaj bekliyordu. Büyük anne Adorlee HJ müdiresi ile görüşmeye gittiği için Lorelei evde tekti. Büyük ihtimalle şu an müziğin sesini sonuna kadar açmış, her zamanki spesiyalini yapmakla uğraşıyordu. Onun bir şekilde evi yakmayacağını umuyordu, gerçi bu işine gelirdi. Bu sayede Lorelei'de kendi yaşadığı eve filan taşınabilirdi.

Başını telefondan kaldırdığında rehberin ona pis bakışlar attığını gördü, ne yani, telefonda mı yasaktı? Umursamadan önündeki resme baktı, serginin en son resmi olduğu düşünülünce daha dikkat çekici bir şeyler beklerdi. Önündeyse anlayamadığı bir resim vardı, her renk ayarsızca tualin üzerine dökülmüş gibiydi, bu şimdi sanat mıydı? Gözlerini resimde gezdirmeye devam ederken omzunda hissettiği bir elle dikkati dağıldı. “Belki bir kahve falan içeriz?” Kafeine kesinlikle ihtiyacı vardı, ama adını bile bilmediği bir çocukla kahve içme fikri tereddüt etmesine neden oluyordu. Gerçi daha önce tanımadığı bir sürü kişiyle zaman geçirmişti, bir kişiden daha zarar çıkmazdı değil mi? “Bu arada ben Garfield, kedi olanından.” İyi bari, en azından adını öğrenmişti, bu da bir başlangıç sayılabilirdi. Ciddiyetini bozmamak için çabaladı, ya çocuğun ailesi çizgi film izlemekten hoşlanıyordu ya da sonradan ismini değiştirmişti. Bir ara kendisi de bunu ciddi anlamda düşünmüştü, hatta soyadını değiştirmek konusunda da baskı uygulamıştı. Düşüncelerinden sıyrılıp tekrar çocuğa döndü. "Claudia." Kendi yüzüne de küçük bir gülümseme kondurup gözlerini dışarıya dikti. "İyi olur aslında." Gözlerini bir kez daha telefonuna kaydırdı, Lorelei evi yakmadan yarım saat daha durabilirdi değil mi? Sonunda sergiden kurtulduğu için seviniyordu, adımlarını dışarıya doğru çevirip sokağa göz attı. Buraya ilk kez geldiği için nerede ne olduğunu dair bir fikri yoktu. Yine de buralarda Starbucks filan olduğunu umuyordu. Yürümeye devam ederken bir şeyler söylemek için dudaklarını araladı, "Pekala, bir atölyen filan var mı? Bilirsin, ressamların-"Yanlış bir şey söyleyip söylemediğini anlamak için başını kaldırıp çocuğa baktı. "Ya da resim ile ilgilenenlerin genelde atölyesi filan olur, ya da bir çalışma alanı." Omuz silkti, konuşma başlatma da pek yetenekli değildi aslında. Büyük ihtimalle söyleyebileceği en saçma şeyi söylemişti. Her neyse, en azından konuşmamaktan daha iyiydi.

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
What are you lookin' for? Painting or me?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Diğer Yerler & Mekanlar-
Buraya geçin: