Ad-Soyad: Franciska Eva Sandor
Kişisel Özellikler: Renkli bir kişiliğe sahip, ailenin en çılgın kızı olmasıyla birlikte aynı zamanda hayallerinin peşinden koşmasını da bilen bir kişi. Aile bireyleriyle arası iyidir, ortanca kardeşi hariç. Ve ailesi söz konusu olduğunda kopuk olmalarından dolayı duygusallaşabiliyor.
Aile Bilgileri: Macar kökenli bir ailenin üçüncü kızı. Zengin bir aile olmasına rağmen kopuk yetişmişlerdir. Anneleri yazar, babaları doktordur.
İstediği Meslek; Tasarımcı
Örnek RPG:
Brighton ‘da uzun zamandan beri ilk defa güneş kendini bu kadar göstermişti. Ara sokaklarda yürüyen insanlar güneşe adeta merhaba diyordu. London Road’ da yaşayan Macar asıllı Valeria Gal kendi küçük evinde tatlı bir telaşa düşmüştü. Uzun zamandan beri bu kadar telaşlı ve heyecanlı görünmüyordu. Yeğenlerinin gelecek olmasının onu bu kadar heyecanlandırması aslında şaşkınlık verecek düzeydeydi. Çünkü Kendisi hayatı boyunca hayal dahi edilemeyecek maceralara girmiş bir kadındı. Görünüşüyle zıt bir hayat yaşayan Valeria kendine oldukça güveni yüksek ve özgürlüğüne düşkün bir kadındı. Ama bu talaşı onu sanki haftanın en az 5 günü evinde oturan bir hala gibi gösteriyordu. Aslında yılda 2-3 defa London Road’daki evine uğrayan, yılın geri kalan kısmında Dünya’nın farklı ülkelerinde ya da çöllerde gezinen bir kadındı. Neyse tekrar hikâyeye geri dönelim.
Valeria aniden mutfağa daldı ve bağırmaya başladı.’’Alyona! Daha hiç bir şey bitmemiş.Her an burada olabilirler lütfen çabuk tut elini. Her şeyin eksiksiz olmasını istiyorum. Biliyorsun ki onlarıı yıllardır görmüyorum… “ diye sitem etmesinin ardından kendi kendine mırıldanarak “Üç mü, yoksa dört mü?” dedi ve o sırada Alyona ona dönerek güzel bir gülümsemeyle bakıp “Telaşlanmayın hanımefendi.” dedi. Valeria mutfaktan çıkarak koridorda yavaşça yürümeye başladı ta ki dört yıl önce Prag’da bulduğu antika bir aynanın önüne gelene kadar. Kör bir adam tarafından yapılan bu ayna ona öyle bir mutluluk veriyordu ki özellikle bu aynada kendine bakmayı çok seviyordu. Aynaya iyice yaklaşarak elini yüzündeki kırışıklıklara götürerek bir süre yüzünde gezdirdi, sanki daha dün bu kırışıklıklar yoktu. Bir günün yorgunluğu çökmüş gibiydi yüzüne. Kapının çalmasıyla bütün dikkati dağılana kadar kendine bakmayı sürdürdü ardından telaşla kapıya yöneldi. Kapıyı açmasıyla bağrışmaların kopması bir olmuştu. “Ha ha sana demiştim değil mi bu ev diye.” dedi sarışın, saçları omuzlarına kadar düşen, pembe yanaklı, yaklaşık on altı veya on yedi yaşlarındaki genç kız. Yanındaki oğlan ona kızgın bir suratla bakarak “Bunu sürdürmeye devam edecek misin?” diye homurdandı. Sarışın kız önündeki güzel kadına dönerek “Valeria hala!” diye sarıldı. Daha sonra gülerek olayları anlatmaya başladı. “Olanlara inanamayacaksın; sevgili küçük kardeşim bizi başka bir kadının evine götürdü ve kadın kapıyı açar açmaz boynuna atıldı.” Eva kısa bir soluk aldı ve anlatmaya devam etti. “Kadının yüzünü görmeliydin, nasıl da korkmuştu.” dedi ve işaret parmağıyla utançtan kızarmış olan kardeşini göstererek gülmeye devam etti. Genç delikanlı “Onun laflarına aldırma.” dedi ve orta yaşlı güzel kadına sarıldı. Valeria önündeki iki gence bakarak yüzüne kocaman bir gülücük yerleştirdi ve onları içeri davet etti.
Bir süre konuştuktan ve çocuklar tartlarını yedikten sonra Valeria odanın öbür ucunda, dışarının tüm güneşini içeriye davet eden pencereye ve dolayısıyla yanındaki dolaba yaklaştı. Antika dolabının en alt çekmecesini boynundaki anahtarla açtı –zaman zaman geçmişi anmak istediğinde açılan bu dolap o kadar uzun zamandır gün yüzü görmemişti ki çekmeceyi açmasıyla tozların uçuşması bir olmuştu- ve içindeki siyah deri kutuyu tek hamlede çıkarttı. Daha sonra o kutuyu çocukların önündeki masaya yerleştirdi ve kendisini yavaşça koltuğuna bıraktı. Çocukların şaşkın bakışları halaları ile küçücük deri kutu arasında gidip geldi. Kutuyu açan genç kız ve oğlan karşılaştıkları şey karşısında şaşkınlıklarını gizleyemediler. Kutunun içindeki şey yalnızca bir düğmeydi. Kutudan, ahşap kenarlarında ufak çiçek desenleri olan yalnızca bir düğmenin çıkacağını tahmin etmiyordu çocuklar. Halaları elini nazikçe masanın üzerine koyup sırtını dikleştirdi ve boğazını temizledi. “Bu düğme hayatım boyunca sahip olduğum en değerli şeydir. Bana babam vermişti, benden de size yadigâr olacak.”
Günün sonunda çocuklar evlerine gittiklerinde, gün boyunca kapının orada bekleyip konuşmalara kulak misafiri olan Alyona düğmenin ne işe yaradığını sordu. Ve Valeria küçük bir gülümsemeyle “Babam bana ufak bir düğme fabrikasını bıraktığında ben küçücük bir çocuktum ve hiçbir şeyin farkında değildim. Babam bu düğmeyi vererek fabrikayı benim devralmamı istemişti. Ben büyüdüm ve fabrikam da benimle birlikte büyüdü, şu an dünyanın en büyük fabrikalarından birine sahibim ve ben öldüğümde bu çocuklar da benim gibi fabrikanın eşliğinde büyümeye devam edecekler.”
-Son-