Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Are you scared? Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Are you scared? Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Are you scared? Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Are you scared? Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Are you scared? Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Are you scared?

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Are you scared? Empty
MesajKonu: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 10:13 am



Claudia Heresia & Raven Kalenkow

    Buklelerimi bozmak istercesine ellerimi saçımın arasından geçiriyorum. Kuaför epey sprey sıktığından sinir bozucu bir şekilde sert. Canımın acımasına aldırmadan elimi bir kez daha sertçe saçlarımın arasından geçirdim, yanımdaki kızın aynadan bana garip bakışlar atmasına aldırmadım. Çoğu kız saçlarının bozulmaması için çabalarken benim tersini yapmam garipti farkındayım, ama aynadaki yansımamdan pek hoşnut olduğum söylenemez. Suratım epey asıktı, ki bu gece kesinlikle gülmem gerekiyordu ama başımın ağrısı bunu engelliyordu. Manhattan'lı elitlerin çoğu günlerdir bu partiye hazırlanıyordu, benimde bunlara dahil olduğum bir gerçek. Elbisemi seçmek için bile bir dolu mağaza gezdim, ama şimdi lanet olasıca bir baş ağrısı tüm gecemi mahvediyor. Sinirli bir şekilde nefes alıp sırtımı duvara yasladım, içeriye gitmemek için biraz daha oyalanıyordum. Çünkü kulakları sağır edercesine çalan müzik başımın ağrısını daha da arttırıyordu. Bir süre gözlerimi kapatarak durdum öylece, kapı defalarca açılıp kapandı ama ben gelenin kim olduğuna bakmak için bile aralamadım gözlerimi. Büyük ihtimalle parlatıcılarını yenilemek, ya da son dedikodular hakkında konuşmak için gelen kızlardı. Sinirlerimi bozdukları bir gerçek, insanların özel hayatları konusunda olmadık yerlerde konuşulmasından hoşlanmıyordu. Eğer illa ki onları çekiştirecekler ise daha uygun bir ortam seçmelilerdi. Elimi şakaklarıma götürüp ovalıyorum bir süre, yapabileceğimin en iyisi buydu. Ağrı kesicilerin damar tıkanıklığı yaptığını gazete de okuduğumdan beri biraz daha doğal, ilkel yöntemlere başvurur oldum. Bu da onların başında geliyordu, bir de odama kapanıp yorganın altına girip uyumak vardı. Onu kesinlikle tercih ederdim ama burasının pek müsait olmadığı da bir gerçek. Kendimi zorlayarak tek gözümü araladığımda sürekli salondaki erkekler hakkında konuşan bir grup genç kızla karşılaşıyorum. Yüzümün buruşmasını engelleyemiyorum, her gecelerini başka erkekle geçiren insanlardan hoşlanmıyordum. Genelde bende bağlanmayı beceremeyen birisiydim evet ama her gecemi de başka erkekle geçirmezdim. Yine de konuşmaları dikkatimi çekiyor, gözlerimi yere dikiyorum. Hangi erkeğin kimin olacağı hakkında tartışıyorlar, bu da gözlerimi devirmeme neden oluyor. Başım eğik olduğundan kimse hareketimi anlamamıştı. Gözlerimi fayanstan kaldırıp bir kez daha aynadaki yansımama dikiyorum. Gözlerim kıyafetimde dolaşıyor, Pirate Wench'i neden seçtiğim hakkında pek fikrim yok. Belki de korsanlara olan sempatim yüzündendi. Neredeyse tüm küçüklüğüm korsanlar hakkında filmler izleyerek geçmişti sonuçta.

    En sonunda tüm geceyi lavaboda, kızların saçma konuşmalarını dinleyip sızlanarak geçiremeyeceğim de karar kılıyorum. Duvara yasladığım bedenimi düzeltip sırtımı dikleştiriyorum. Kıyafetimin bel kısmı biraz rahatsız edici, bu yüzden karnımı içeri çekmekten başka yapabileceğim bir şey yok. Elbisemi biraz daha aşağıya indirip iç çamaşarımın görülme ihtimalini azaltıyorum, kısa elbise giyinmenin zararları bu olsa gerek, her hareketinizde dikkatli olmalıydınız. En sonunda görüntümden memnun olduğumda adımlarımı içeriye doğru çeviriyorum. Müziğin aniden yükselen sesi elimin başıma doğru gitmesine sebep oluyor, o anda şapkamın kafamda olmadığını fark edince içten içe küfür ediyorum. Saçımı düzeltirken lavaboda unutmuş olmalıydım. Ama şu an orası bana epey uzak geldiğinden bunu önemsemeyerek omuz silkiyorum, sabah temizlik görevlisi onu çöpe atabilirdi, umurumda bile değildi. Birkaç saniye etrafa bakınıyorum, Juliet buralarda bir yerlerde olmalıydı. Artemis kostümüyle dikkat çekiyordu arkadaşım, onu birkaç saniyede bulabilirdim aslında ama etraf o kadar kalabalık ki bunu beceremiyorum. Küçük çantamın içinde titreyen telefonu çantamdan çıkarıyorum, beklediğim kişi Lorelei'ydi aslında. Onu da bu partiye sürüklemeyi çok istemiştim ama şu davetiye olayı bunu bozmuştu. Gerçi davetiyeler olmasaydı tüm Manhattan'ın burada olacağı da bir gerçekti, hatta büyük anne Adorlee bile. Gönderen kişiye baktığımda yüzümde büyük bir gülümseme oluşuyor, Raven Hamilton. Raven ile talihsiz bir kaza sonucu tanıştık aslında. Üzerime kahve dökmüştü, ilk önce gülüp beni sinirlendirmesine rağmen ardından tavırları tamamen değişmiş benden özür dilemişti. O günden sonra sık sık görüştüğüm çok yakın dostlarımdan birisi olmuştu. Partinin başından beri onu görememem ise benim için bir kayıp, neredeydi sahi? Mesaja biraz daha dikkatli bakıyor. Bar tarafına gel. Telefonu tekrar çantamın içine tıkıp kalabalıktan sıyrılarak bar tarafına yöneliyorum. Dans edenler üzerime düşmediği için şanslıydım. En sonunda Raven'in yanına verdiğinde sırıtarak kostümünü inceledim. Oldukça bariz bir kostümdü, kuzenimin odasında seçtiği karakterin oyuncağı bile vardı. Bu yüzden kostümü resmen ezberimdeydi. Yine de onu bir kez baştan aşağı süzüyorum, onaylarcasına başımı sallayarak tekrar yüzüne odaklanıyorum. "Chucky'nin Gelini ha? Güzel kostüm." Cidden öyleydi, elbisesi üzerine tam oturmuş ve kusursuz bir görünüm sağlıyordu. Barmene yönelip bir su istiyorum, şaşırmış olacak ki tek kaşı havaya kalkıyor. Anlaşılan içki isteyeceğimi filan sanmıştı ama şu anda bünyemin kaldıracağını sanmam. Adam suyu bana uzattığında çantamı karıştırıp ağrı kesicimi buluyorum. Artık dayanamayacağıma göre doğal yöntemleri bir kenara bırakabilirdim değil mi? Ağrı kesiciyi ağzıma atıp su ile yuttuktan sonra tekrar Raven'e dönüyorum. "Hadi söyle Raven, planın ne?" Kızın yüzündeki muzip ifadeden daha konuşmadan güzel bir planı olduğunu anlıyorum. Beni eğlendirecek bir şeylere ihtiyacım olduğundan bundan bir hayli mutlu oluyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 12:29 pm

    Siyah dip boyalarımı bir kez daha kontrol ettim ve kuaföre gülümsedim. Tam istediğim gibi, ne çok fazla ne de az, tam kıvamında tutturmuştu miktarı. Henüz tamamlanmamış makyajım için aynanın önünde duran siyah kalemlerden birini kavradım ve elimden geldiğince rakun makyajımı tamamlamaya çalıştım. Çok geçmeden bir makyöz elimden kalemi kaptı ve birkaç saniye içinde yarım kalmış makyajı tamamlayıverdi. Uyum içinde hareket eden simsiyah dudaklarım, göz kapaklarım ve kirpiklerime hayranlıkla baktım. Kadına teşekkürlerimi sunduktan sonra elbisemi geçirmek üzere arka odalardan birine gittim. Tam o sırada Aly mesaj attı ve partiye gelemeyeceğini söyledi. İçimden Aly’e sıkı bir küfrü bastıktan sonra ne yapacağımı düşünmeye başladım. Partiye gitmesem ayrı bir dert, tek başıma gitsem ayrı bir dertti. Kısa bir beyin maratonundan sonra gitmeye karar verdim. Kim bilir, belki de hayallerimin Chucky’sini orada bulabilirdim?

    Giydiğim ilk gelinliğin kanlı olması beni biraz ürkütmüyor değildi fakat görünüşümden son derece memnundum. Küçük kardeşimin beni görür görmez ağlayarak odasına kaçması, annemin beni görür görmez ufak çaplı bir kriz geçirmesi ve babamın beş metreden fazla yanıma yaklaşmaması kuaför ve makyözümün ne kadar harika iş çıkardıklarının birer kanıtıydı. Onlar da benden gayet memnundular. Tüm gün boyunca bu karakteri taşıyabilecek en ideal insan olduğumu söyleyip durdular. İltifatlar ve teşekkürler havada uçuşurken saate bir göz attım ve geç kaldığımı fark ettim. Hızlı adımlarla siyah deri ceketimi ve çantamı kaparak kapıya yöneldim. Bir iki dakika şoförün garip bakışlarına maruz kaldıktan sonra arka koltuğa yerleştim ve elimdeki davetiyeye göz attım. Siyah karton üzerine yazılmış gümüş yazılar ve sağdan soldan fırlayan turuncu balkabaklarıyla oldukça şeker bir davetiyeydi. Cadılar bayramı teması için Mona’dan daha korkutucu bir şeyler beklerdim, mesela kendi resmini kapağa koydurabilirdi. Böyle bir davetiyeye korkudan el bile süremeyecek yüzlerce insan tanıyordum hâlbuki. Bu fikri bir ara ona da açmalıyım diye düşündüm. Davetiyeyi çantama tıkıştırırken hala neden mekâna varamadığımız konusunda genç şoförü kısa süreli bir azarlamaya tâbi tuttum. Genç adam umutsuzca trafiğin gerçekten çok kalabalık olduğu hakkında İspanyolca bir şeyler söylenip durdu. Tanrı’ya Şükür ki birkaç dakika içinde oraya varabilmiştik çünkü göz zevkime fazlasıyla hitap eden bu tatlı çocuğu kovulma riskiyle karşı karşıya bırakmak istemiyordum.

    Kapıda geçişler hızlı olduğundan köşede duran Claudia’yı son anda fark edebilmiştim. İçeride karşılaşma umuduyla kapıdan geçtim fakat mekânın dolup taştığını görünce umudum bir yıldız gibi yavaş yavaş sönerek galaksinin derinliklerine kaydı. Özel davetiyeli bir parti değil miydi bu, neden burası bu kadar kalabalıktı? Yolda bir vampire tosladıktan sonra homurdanarak bara doğru yürüdüm. Neden bugün kostümüm dışında her şey ters gitmek zorundaydı? Telefonunun yanında olmasını umarak Clau’ya bara gelmesini söyleyen bir mesaj attım. Siparişi almak için yanaşan barmen seksi bir tavır takınmaya çalıştı. “Bugün ortalarda hiç Chucky görmedim ama arzu edersen senin için harika bir Chucky olabilirim bebeğim.” Sıkı bir parçaydı ama yeterince can alıcı değildi. “Bıçağımla gözlerini oymadan bana bir şişe bira getirmeni tercih ederim, bebeğim.” Sırıtarak temizlemekte olduğu elindeki bardağı tezgâha bıraktı ve buzluğa yöneldi. Tam o sırada itip kakılarak bana doğru yönelmekte olan Clau’yu gördüm. Kalabalıktan kurtulmayı başarınca başını onaylarcasına sallayarak yanıma geldi ve "Chucky'nin Gelini ha? Güzel kostüm." dedi. Sıcak bir gülümsemeyle teşekkür ettim ve ben de onun kostümünü incelemeye koyuldum. Dolgun dudakları, harika kırmızı elbisesi ve uzun deri çizmeleriyle son derece seksi görünüyordu. “Hadi ama biri itfaiyeyi çağırsın, burada cayır cayır yanan bir fıstık var!” Yanakları hafiften kızardı ve küçük bir kahkaha attı. Bu arada barmenden su istemesi de dikkatimi çekmişti. Çantasından çıkardığı hapı ağzına atınca bir şeylerin yolunda olmadığını anladım ama o iyiyim diyerek geçiştirmeyi tercih etti. Çok önemli bir şey olmadığından üstünde durmayı tercih etmedim. Kısa bir sohbetin ardından beynimde dolanmakta olan planın farkına varan Clau beni sorgulayıp duruyordu. "Hadi söyle Raven, planın ne?" Başımı salladım ve geceyi beklemesini söyledim. Sonra bir an için duraksadım. Eğer Aly gelmeyecekse planım da yarım kalacaktı! Bunu bu kadar geç fark etmem ne kadar salak olduğumun kanıtıydı. Elimi alnıma şaplatmamla beraber Clau’nun soru taarruzu daha da şiddetlendi. Sonunda pes edip planımı anlatmaya karar verdim, hem belki Aly’nin yerine geçip bana yardımcı da olabilirdi? Yüzünde munzurca bir gülümsemeyle plana katılmayı seve seve kabul etti. Rol kabiliyeti pek olmamasına rağmen hiç de fena değildi ölü taklidi yapmada. Ben de onu kabul ettiğimi belirttikten sonra birlikte kurbanlarımızı aramaya başladık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 1:00 pm

    Elimdeki telefonu döndürmeye devam ediyordum, Juliet'e mesaj atıp Raven ile olduğumu söylemeliydim ama o büyük ihtimalle diğerleriyle konuşmaya o kadar dalmıştı ki mesajımı görmezdi. Bangır bangır çalan müzik kulaklarımda çınlamaya devam ederken bedenimi bar taburesine bıraktım, gözlerimi kapatıp birkaç saniyeliğine dinlenmek için çabalasam da Raven'in sesini duyunca kıkırdadım. "Johnny Depp sayesinde korsanları hep sevmişimdir." Cidden öyleydi Jack Sparrow -burada kocaman bir kalp var- olmasaydı korsanlara karşı olan ilgim bu kadar fazla olmazdı. Masanın üzerindeki içkiden bir yudum aldım, kime ait olduğunu bilmediğim bir şeye dokunmamalıydım biliyorum ama epey cazip gelmişti. En azından ağrı kesicinin boğazımda bıraktığı iğrenç tadı geçirmişti. Rahatlamış bir nefes alıp tekrar önüme döndüm, etrafın dizaynına daha bir dikkat etmeye başlamıştım. Her tarafa yerleştirilmiş bal kabakları, turuncu ışığın altında dans eden bir dolu genç. Bal kabakları bana Jack Skellington'u hatırlatmıştı, ki bir ara ona da hayrandım. Odamda kocaman bir yastığı vardı, tabi gecenin bir yarısı uyandığında o yastığı görmek pek hoş olmuyordu. Bir de her yerde gezinen farklı kostümlere sahip gençler vardı tabii, örneğin şu karşısında duran Drakula kostümü giyinmiş çocuk hiçte hoş görünmüyordu. Özellikle iğrenç dişlerini herkese gösterirken. İğrenmiş bir şekilde yüzünü buruşturmamak için çabaladı, sonuçta bu Halloween'dı. İnsanların birbirinden korkunç kostümler giyinmesi gerekirdi. Bir de bugünün bir bakıma Azizler Gününün arifesi olduğu düşünülünce. Dikkatimi başka şeylere vermek için çabaladım, dans eden çiftlere odaklandım bir süre. Ta ki Raven'in sesini duyana kadar, en sonunda planının açıklamaya karar vermişti anlaşılan. Bakışlarım anında kızın üzerine odaklanmıştı, onun yüzünde beliren munzur ifadenin aynısının bende de belirdiğine emindim. Gözlerim kızın buz mavisi gözlerine kilitlendi, söylediği her kelimeyi dikkatle dinledim.

    Konuşması bittiğindeyse tereddütle alt dudağımı ısırdım Halloween'da her zaman korkutucu şakalar olurdu zaten, en son katıldığım parti de önlerine fırlayıp duran mumya kostümlü çocuğu hatırlayınca yüzüm buruştu. Gerçi bende epey sert bir tekme yemişti sonra çocuk, tam gizlice eski sevgilinizi gözetliyorken arkanızdan yaklaşıp 'böö.' yapan biri olsa sizde aynısını yapardınız. Yine de Raven'in planını birkaç saniye düşündüm, tereddütlü bir şekilde dudaklarımı araladım. "Bayılmış numarası yapmamı mı istiyorsun Raven?" Alt dudağımı ısırdım hafifçe, küçükken aldığım tiyatro derslerinin asla yararını görmemiştim. Tek işe yarayan yanı mimiklerimi iyi kullanmamı sağlamasıydı, onun haricinde pek rol yaptığı söylenemezdi. Gözlerimi etrafta gezdirdim, bayılma numarası yapsam bile birkaç kişi hariç kimse beni fark etmezdi. Zaten beni asıl düşündüren de buydu, fark edilmeyecekse bir kaç dakikalığına rol yapmamın bir zararı olmazdı. En azından o öyle umuyordu. Ama bütün herkesin başıma toplanması isteyeceği son şeydi, dikkat çekmekten asla hoşlanmayan biri için bu işkence gibi bir şey olurdu. Gözlerimi birkaç saniye etrafta gezdirip olabilecek en az kalabalık kısma diktim. Orada takılan sadece dört-beş kişi vardı, onların da adını bile bilmiyordu. Tanımadığım kişilerden çekinmeme gerek yoktu hem. Oturduğum yerden kalkarak iki geniş koltuğun olduğu bölüme doğru yöneldim. Eh, gidip yere bayılacak halim yoktu, bir yerimi incittiği anda planı iptal ederdim çünkü. Koltuğun koluna tutunup dengemi sağlamaya çalışırken konuştum, asıl istediğimse yanındaki sürekli tırnaklarını kemirip duran kızın dikkatini çekmekti. "Başım dönüyor Raven." Raven'in bir şeyler mırıldandığını duysa da odaklanamadım çünkü başım cidden dönüyordu. Bir de aniden başıma saplanan ağrı olunca tam anlamıyla sersemlemiştim. Bedenimi istemsizce koltuğun ucuna bırakırken Raven'e şaka olmadığını belirtmek istercesine baktım, kızın tek yaptığıysa munzurca kendisine bakmaktı. Hayır Raven ciddiyim, başım cidden dönüyor. Söylemek istediklerini gözleriyle anlatmaya çalışsa da birkaç saniye içinde gözlerim tamamen kapanmış, bedenimse koltuğa tamamen gömülmüştü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 2:01 pm

    "Başım dönüyor Raven." Bir anda koltuğun yanına gelip bu tepkiyi vermek pek ilgi çekmemişti. Numara olduğu kırk metre öteden rahatça anlaşılabilirdi bile. Bu kadar deneyimsiz olduğunu bilseydim başka ortak seçerdim diye düşündüm bir an için. Ama Clau’nun koltukta nefes bile almadan yatan bedeni, başlangıç için fena sayılmazdı. Gözlerini hiç kıpırdatmadan ve nefes almadan dakikalarca durdu. Gerçekten ayakta alkışlanacak bir performans sergiliyordu. “Clau? Clau?” Birkaç dürtme hareketiyle onu kendine getirmeye çalışıyormuş gibi yaptım. Claudia’ya rağmen hala koltukta yayılmış oturan kız da birkaç dakika sonra ayağa kalkıp yardım çağırmayı başardı. Kız gidince Clau’nun kulağına “Gerçekten iyi iş çıkarıyorsun tatlım.” Diye fısıldadım. Gülümsemesini bekledim ama o hala hiç tepki vermeden öylece yatıyordu. Planı bozmayıp ben de haykırışlarımı yükselttim. “Clau, uyan!” Birkaç dakika sonra etrafımızda büyük bir kalabalık oluşmuştu. Birkaç kişi nefes alması gerektiğini söyleyip insanları uzak tutmaya çalışıyor, birkaç kişi ise etrafta boş boş panik halinde koşuşturuyordu. Bense olabildiğince dikkati dağılmış insanlara bir kez daha göz atarak çaktırmadan cebimdeki küçük torbayı çıkardım. İçi sulandırılmış domates salçasıyla dolu olan torbayı yavaşça Clau’nun karnına koydum ve tırnağımla patlattım. Islaklık hissiyle Clau’nun irkilmesini bekledim ama o hala hareketsizce olduğu yerde yatıyordu. Bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım ama oyunu bozmamak adına aldırış etmedim.

    Başucumda duran kızlardan biri yayılan salçayı görmüş olacak ki büyük bir çığlık kopardı. “Kanıyor, kanıyor!” İnsanlar bir anda üstümüze çullandı ve ben bile bir an gerçekten bayılacak gibi oldum. Clau’yu kucaklayıp tepeye kaldırmaya çalışırken insanlar iyice panik olmuş etrafta koşuşturuyorlardı. “Ambulans, birisi ambulansı arasın!” Ellerim titremeye, gözlerim sulanmaya başlamıştı. Tabii ki de hepsi oyunculuk gereğiydi fakat o kadar profesyonellerdi ki yanıma gelen bir grup genç beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Gerçekten birileri ambulansı aramadan bu karışıklığa bir son vermek gerekti. Uzaktan bana doğru hızlı adımlarla koşan Blythe ve Davis’i gördüm. Önce onlara sonra da çevredekilere gülümseyerek kahkahalar atmaya başladım. Bana korku dolu gözlerle bakarak kendi aralarında delirmiş olabileceğim ihtimalini tartışıyorlardı. Kahkahalarım şiddetlendikçe kalabalık benden uzaklaşıyordu. Sonunda derin bir nefes aldım ve “Trick or treat!” diyebilmeyi başarabildim. Gruptan kahkaha sesleri kadar sinirlendiklerini belirten homurtular da yükseliyordu. Bir süre sonra üstün oyunculuğumuzu alkışlamaya karar verdiler. Önlerinde usulca selam vererek Clau’yu kaldırmak üzere koltuğa gittim. Ama ters giden bir şeyler vardı…

    Elimi tutmaya tenezzül bile etmemişti Clau. Yeteneksiz bir oyuncuya göre bu kadar fazla deyip yüzümü yüzüne yakınlaştırdım. Gerçekten nefes almıyordu. Nabzını kontrol ettiğim anda benim de gözüm karardı ve bir an için bayılacak gibi oldum. Gerçekten bayılmıştı ve kim bilir kaç saattir orda öyle nefes almadan yatıyordu? “Ambulans!” diye bağırdım tüm gücümle. İnsanlar tekrar gülmeye başlayıp alkışladılar. Hiçbiri olayın gerçekliğinin farkına varamamıştı. “Biri ambulans çağırsın! Şaka yapmıyorum!” Kalabalık alkışlardan sesimi duyamıyordu bile. Tanrım, ne yapacaktım şimdi ben? Clau’yu kucaklayıp kapıya doğru ilerlemeyi düşündüm ama onu taşımak için çok çelimsizdim. Yardım istesem kimsenin aldırış edeceğini sanmıyordum. Minik tokatlarla Clau’yu kendine getirmeye çalıştım ama başarısız oldum. Nefes alıp verişlerim hızlanıyor, benim de başım dönüyordu. Alkışlar biraz olsun dinince var gücümle ambulans diye bağırmaya karar verdim. “A…” Tam haykıracakken ağzıma kapanan el, az kalsın boğulmama sebep oluyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 2:33 pm

    Raven'in sesini hayal meyal duyabiliyordum, bir de arka fondan gelen hafif kahkahaları. Tepki vermek istesem de sadece bir istekle sınırlıydı bu. Tepkilerimi kontrol edemiyordum, elimi kavrayan, giderek soğuyan eli sıkmak istesem de bunu da beceremedim. Raven'in korku dolu sesini duysam da kahkahalar ağır bastığından kızın sesi belli bile olmuyordu. Bir de müzik vardı tabi, tanıdık bir şarkıydı. Adını hatırlamak için çabalasam da bunu da beceremedim, Tanrım ne olmuştu bana böyle? Raven bir kez daha ambulansı çağırmak için bağırdığı sırada gözlerimi en sonunda açmayı başarabilmiştim, ilk önce ışığa alışmaya çalıştım. Sonrasında kahkahalara. Olaydan sıkılmış olacaktım ki Raven'in bağırmasını önlemek için elimi ağzına doğru götürdüm. Gülmeye devam eden bir grubun kahkahalarına katıldım kendimi zorlayarak, ama Raven'ın donmuş yüzü ürkmeme neden olmuştu. Kızın sesi kesildiğinde rahatlamış bir nefes aldım. Bu sırada yavaş yavaş dağılmaya başlamış topluluğu da gülümsemeyi ihmal etmemiştim tabi. "İyi numaraydı değil mi?" Sesim beklediğimden daha güçlü çıktığı için şanslıydım, bir an için bile olsa konuşamayacağımdan korkmuştum, ama korkularım yersizdi işte. Yavaş yavaş bilincimi tekrar kazanıyordum. Kabalıktaki son birkaç kişide kaybolurken kıkırdamak için kendimi zorladım, en azından bunda zorlanmamıştım. Hala birkaç kişi bize bakarak sırıtıyorlardı, Raven'i çimdirerek onunda tepki vermesini sağladım. Bunların hepsi bir roldü sonuçta değil mi? Bu arada elbisemin önündeki ıslaklık dikkatimi çekmişti. Bir parmağımı ıslaklığa götürdüm,kan kırmızısı olmuş parmağıma bakınca yüzüm buruştu. "Iyy." Elbisemin çoğu rezaletti, şaka beklediğimden daha ağıra patlamıştı. Bir de saçlarım dört bir yana dağılmıştı, lanet olsun. Sarı bir tutamı kulağımın arkasına yerleştirip koltukta oturur pozisyona geldim. Sürekli baskı uygulamaktan şişmiş kolumu ovalarken baş ağrımında yavaşça azaldığını hissedince memnun oldum, en sonunda zamanı gelmişti zaten.

    Bu arada Raven'in de bana hala garipseyen bakışlar attığını fark ettim, doğru ya ona hala bir açıklama yapmamıştım. Önümden geçen garsonun tepsisinden iki içki kapıp birini Raven'in eline tutuşturdum, daha biraz önce bilinç kaybı yaşayan biri için fazlaydı bu biliyorum ama içkiye cidden ihtiyacım vardı. Bardağı parmaklarımın arasında döndürmeye başlarken gözlerimi bardaktan ayırmadım, sanırım bu daha iyi olacaktı çünkü Raven'a bakarken konuşabileceğimden emin değildim. "Sadece biraz bunaldım" . Alt dudağımı kemirmeyi kesip içkimden bir yudum aldı, başını yastığa dayadı aslında gözlerini kapatmak istiyordum ama Raven'in bir kez daha bayıldığım telaşına yakalanmasını istemiyordum. İçki iyi gelmişti anlaşılan çünkü şimdi her şey daha netti, ya da biraz önce aldığım ağrı kesiciler sayesindeydi. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda kimsenin bizimle ilgilenmediğini görünce memnun oldum, en azından insanların dikkati dağılmıştı. Gerçi böyle bir partide dikkat dağıtacak epey şey vardı. "Sadece birkaç dakikalığına bilinç kaybı yaşadım Raven, ben şanslıyım. Hafıza kaybı yaşayanlar bile var." Doktorun ona söylediklerini biraz daha kaba bir dille anlatıyordu Raven'a. Ne demişti Bayan Davies? Postür kaybı mı ne. Her neyse, zaten söylesem bile Raven'in bu terimi anlamayacağına emindim. "Ama sonra geçiyor, bana bir kere oldu o da epey küçükken."Neyi unuttuğumu asla öğrenememiştim, hafızamı ne kadar zorlarsam zorlayayım bir işe yaramamıştı. Hatta psikologu ile geçirdiğim o seanslardaki hipnoz yöntemi bile. Ailemse söylememek konusunda ısrarcılardı. Umurumda olmadığını belirtircesine omuz silktim. "Ama biraz önce olan o değildi sanırım, sadece fazla içtim." Yüzümde küçük bir gülümseme oluşmasına izin verdim, iyi olduğumu kıza bir şekilde belirtmek zorundaydım. Onun yorumları bittiğinde derin bir nefes alıp dikkatimi dağıtmak için çabaladım. "Dans filan edelim hadi Raven, tüm gece oturacak değiliz ya." Cidden öyleydi, dikkatimin dağılmasına ihtiyacım vardı. Gerçi Raven daha eğlenceli bir şeyler önerirse onu da yapmaya razıydım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 8:24 am

    "İyi numaraydı değil mi?" Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Diğer insanları korkutmaya kalkarken kendim korkudan oracıkta altıma edebilirdim. Clau’nun parlayan gözlerini görünce yıllardır tuttuğum nefesimi bir anda bırakıvermişçesine bir rahatlık çöktü içime. O üstündeki salçaya bakıp iğrenirken ben hala olayın şokunu atlatamamıştım. Gerçekten başın bir şey gelmiş olsaydı ne yapardım diye dakikalarca düşündüm. Tam o sırada Clau’nun sakin ve endişesiz sesi sorularıma yanıt verircesine konuştu. "Sadece birkaç dakikalığına bilinç kaybı yaşadım Raven, ben şanslıyım. Hafıza kaybı yaşayanlar bile var. Ama sonra geçiyor, bana bir kere oldu o da epey küçükken."Neden bahsediyordu bu kız? Sorgulayan gözlerle ona baktım fakat o gözlerini kaçırmaktan başka bir şey yapmadı. “Clau, neden bahsediyorsun, hiçbir şey anlamıyorum?” Yüzüne küçük bir gülümseme kondurdu ve iyi olduğu hakkında tonlarca yorum yaptı. Bense henüz ikna olmamış olmama rağmen şimdilik bu konunun üstünü kapatmayı ama daha sonra mutlaka kurcalamayı aklımın bir köşesine not aldım. “Beni gerçekten çok korkuttun, daha önce böyle bir şeyin olduğundan niçin bahsetmedin?” Çeşitli bahaneler sıralıyor, konuyu sürekli geçiştirmeye çalışıyordu. Gerçekten korktuğumu anlayınca benden milyonlarca kez özür diledi ve içki içmemek pahasına bile olsa böyle bir şeyin asla bir daha olmayacağına söz verdi. Biraz olsun rahatlamıştım ama sıkı bir içkiye ihtiyacım vardı.

    "Dans filan edelim hadi Raven, tüm gece oturacak değiliz ya." Bunu iki dakika önce nefes almadan koltukta yatan kız mı söylüyordu? Teklifini geri çevirmeyi istiyordum çünkü benim bir içkiye onunsa biraz dinlenmeye ihtiyacı vardı. Bir anda hareketlenmek onun için ikinci bir bilinç kaybına neden olabilirdi. Ama gözleri bir şeyler yapmak için alev alev tutuşuyordu adeta. Bu boğucu havadan en az benim kadar sıkılmış olmalıydı. “Evet, bugünlük yeterince koltukta yattın küçük hanım, şimdi biraz hareket zamanı!” Clau’yu kolundan tutarak hızla dans pistinin ortasına çekiştirdim. Bir anda hareketlenen Clau’ya benim aksime insanlar garip gözlerle bakmıyorlardı, çünkü demin yaşananların hepsi hafızalarına küçük bir cadılar bayramı şakası olarak kazınmıştı. Benim açımdan da öyle olmasını her ne kadar istesem de her an düşebilir korkusuyla Clau’nun yanından bir dakika bile uzaklaşmıyordum. Bir süre sonra rahatlayıp ben de kendimi müziğin ahengine bırakmaya karar verdim. Ara sıra tanıdık yüzlerle selamlaşıyor, kimisinin beni döndürmesine izin veriyor, kimisininse yeni bir hareket öğrenmesine yardımcı oluyor ve zaman kaybetmeden Clau’nun yanına geri dönüyordum. Clau’ysa halinden son derece memnun sahnede değişik hareketler denerken, bir yandan da etraftaki çocuklara pas vermeyi ihmal etmiyordu. Onun bu hali, bu gece beni ilk defa bu kadar içten gülümsetmişti. Ona katılıp bir iki figür de ben öğrendim ve birlikte son derece garip olan cadılar bayramı dansını yapmaya çalıştık. Tahmin ettiğimden daha fazla eğleniyordum ve tamamen rahatlamıştım. Ama bu hala bir içkiye ihtiyacım olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Clau’ya gözden kaybolmamasını söyleyerek koşar adımlarla bara yöneldim.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 9:18 am

    Raven beni anladığı için şanslıydım çünkü gözlerindeki tereddütlü ifadeyi görünce reddedeceğini düşünmüştüm. Beni kollarımdan kaldırıp dans pistine doğru sürüklerken gülümsedim, en azından eski neşeli halimize geri dönmüştük. Kendini zorunlu hissediyormuşcasına yanımdan ayrılmayan Raven'e bakarken alt dudağımı ısırdım, belki de ona şu garip şeyi anlatmamalıydım. Kız kendini zorunlu edip gecenin tümünü yanımda geçirirse bu kötü olurdu, hem barda oturup gözlerini Raven'e dikmiş çocukta oldukça şekerdi. Ona bunu söylemek için elimi kaldırsam da sonrasında bencillik yapıp bundan vazgeçtim, kız birkaç dans hareketini bana gösterirken kıkırdadım. Bir süre onun yaptığı hareketleri taklit ettim, bir süre sonra iyi olduğuma emin olmuş olacak ki dibimde durmayı bırakıp biraz daha uzakta dans etmeye başladı. Ben de aynı şeyi yapıp önümde Lina ile dans ettim bir süre, kız bana daha önce hiç duymadığım saçma sapan dans hareketleri gösterirken yüzümü buruşturdum. Ya fazla içmişti ya da dans etmeyi cidden bilmiyordu. Yine de onu kırmamak adına bir süre yanında durup konuştum, konuşması dans etmesinden çok daha iyiydi kesinlikle. En sonunda ondan da sıkılıp uzaklaştım, bir süre sadece dans ettim. Rahatlatıcıydı, uzun süredir lanet bale dersleri haricinde hiçbir şekilde dans etmemiştim. Tekrar yanıma döndüğünde ona garip bir cadılar bayramı dansı gösteren çocuğu gösterdim. Onun yaptığı saçma sapan hareketleri tekrarlarken ciddi olmaya, gülmemeye çabalıyordum. Raven'in de aynı şekilde çabaladığını görünce kendimi zorlamayı bırakıp gülmeye başladım. Çocuk bozulmuş bir şekilde giderken hala gülüyordum. Dans etme konusunda asla mükemmel olamamıştım, sadece balenin verdiği bir kıvraklık vardı. Onun haricinde birkaç saçma hareket biliyordum işte.

    Raven bara yöneldiğinde tek başıma dans ettim bir süre. Zaten yalnız kalmaktan her zaman hoşlanmış biri olarak en köşeye tüneyip dans etmek epey keyif vericiydi. Gözlerim ara sıra Raven'e kayıyordu, biraz önce gördüğüm, gözlerini Raven'den ayırmayan çocuğun keyiflendiğini görünce alt dudağımı ısırdım. Acele etse iyi olurdu çünkü sıkılmaya başlamıştım. Bir süre daha tek başıma takıldıktan sonra biraz önce yığılıp kaldığım koltuğa doğru yöneldim. Çantamı orada bıraktığım için kendime lanet okuyordum, biri telefonumu karıştırsa bile haberim olmazdı büyük ihtimalle. Bir tutam sarı saçımı kulağımın arkasına sıkıştırarak telefonumu çantamın içinden çıkardım. Koltuğun ucuna tüneyerek ekranında gezdirdim ellerimi. Annem genelde cevap alamadığında bir şeyler olduğundan kuşkulanıp Bayan Prideaux'u arıyordu da. İkisinin sözleştiği hakkında bir dolu teorim vardı, zaten bu tam annemden bekleyeceğim bir şeydi. İki cevapsız arama vardı, biri Meredith'ten diğeri ise Matthias'tan. Arkadaşlarımın adını görmem bile içimde bir burukluğun oluşmasına neden olmuştu, onlarsız geçirdiğim ilk Cadılar Bayramı buydu. Garip bir şekilde buruk hissetmeme neden oluyordu. Surat asmamaya karar vererek ikisine de kısa birer mesaj bıraktım. Büyük ihtimalle onlarda bir partidelerdi, mesajları ancak sabah görürlerdi. Telefonumu tekrar çantama sıkıştırıp Raven'in olduğu tarafa doğru yöneldim. Onun yanındaki bar taburesine oturup çantamı görebileceğim bir yere yerleştirdim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 11:40 am

    Gece boyu beni dikizlemekten hiç sıkılmayan barmen içkimi tazelemek isteyip istemediğimi dakika başı soruyordu. Birkaç dakika sonra gerçekten rahatsız olduğumu anlayan yakışıklı bir batman tarafından barmenin tacizinden kurtarıldım. Cadılar Bayramı geleneğine uyup kendi aramızda küçük bir oyun oynamaya karar verdik. Kendimizi giydiğimiz kostümün ismiyle tanıttık ve gerçek isimlerimizi konuşma boyunca birbirimize söylemedik. Ama ben muhabbeti pek tatlı bu yakışıklı batman’in gerçek adını öğrenmek için içten içe yanıp tutuşuyordum. Konuşmasından anladığım kadarıyla büyük ihtimal aynı okulda ve aynı yaştaydık. Fakat daha önce hiç duymadığım bir aksanı vardı. Yüzünün tamamını görememem de onu tanımamı iyice zorlaştırıyordu. Acaba o beni tanıyor muydu? Ağır makyajıma rağmen yüzümün tamamı ortadaydı. Tanıyor olsaydı daha farklı bir tepki verirdi diye düşünüp bu soruyu es geçmeye karar verdim. Bir süre sonra Clau gelip yan tabureye oturduğunda zamanın nasıl geçtiğini fark etmemiştim bile. “Claudia tanıştırayım bu… Batman!”

    Kendi kendine kıkırdadı Clau. Bana bunu ben de görebiliyorum bakışı attıktan sonra saçlarını geri savurdu. “Üzgünüm ama gerçek adını bilmiyorum Clau, bununla yetinmek zorundasın.” Olayı henüz çözememiş Clau’ya bakarak batmanle beraber kahkaha krizine girdik. Batman ona küçük oyunumuzu anlattığı zaman Clau’nun yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi ve o da katılmak istediğini söyledi ama ne yazık ki onu çoktan gerçek adıyla tanıtmıştım bile. Dudaklarını büzerek birkaç dakika bana tavır yaptıysa da kısa sürede eski haline döndü. Muhabbete sonradan girmesine rağmen çabucak kaynaşan Clau, halinden gayet memnun görünüyordu. Yakışıklı batman dans etmeyi teklif ettiğinde memnuniyetle kabul ettim fakat Clau’yu yalnız bırakmak da istemedim. Sabahtan beri çocuğun beni kestiğini gözlemlediğini ve bunun kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu söyleyerek beni dans pistine itti. Ama çok fazla oyalanmamam gerektiğini ve geçen sefer ki gibi tek başına sıkıntıdan patlamadan gelmemi de söylemeyi unutmadı. Başımı uslu çocuklar gibi sallayıp gece yarısından önce yanında olacağıma dair söz verdikten sonra kendimi yakışıklı batman’in kollarına bıraktım.

    Şarkının bitmesiyle Clau’nun yanında belirmem oldu. Nefes nefese “Oh, Tanrım! Bu batman gerçekten uçmasını iyi biliyor!” dedim ve kahkahalara boğulduk. Ama eğlenmemiz bu sefer kısa sürdü. Clau’nun elinin altındaki viskiyi görünce küçük bir sinir krizi geçirdim. Daha birkaç saat öncesine kadar ağrı kesici aldığını ve kısa süreli bir bilinç kaybı yaşadığını unutmuş gibiydi. Belli ki biraz rahatlamak istemişti fakat bir kez daha o heyecanlı dakikaları yaşamak istemiyordum. Elindeki bardağı sert bir hareketle çekip aldım. “Clau, kafan yerinde mi senin? Ne yaptığını sanıyorsun sen?”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 12:18 pm

    Raven'in takdim ettiği çocuğa göz attım, Tanrım, bu sıcakta nasıl o kıyafetin içinde rahat ediyordu ki? Klasik bir Batman kostümü içindeydi, neredeyse her Cadılar Bayramında Batman kostümü giyen olurdu, birde yüzlerini saklayana siyah maskeleri vardı tabi, birilerini dikizlerken epey işe yaradıklarına bahse girerim. Kıyafetini saymazsanız çocuğun Batman'e filan benzediği yoktu, Christian Bale gibi saçlarını kısa kesmesinin de bir yararı dokunmamıştı. Yine de kıkırdamayı ihtimal etmedim. "Açıkçası Alfred Batman'dan çok daha iyi bir karakter." Garip gelebilir ama Batman'in tüm romanlarını okumuştum, on altıncı sayıda çıkan Alfred karakterine ise tam anlamıyla tapıyordum. Tabi bunda canlandıran adamın Doctor Who'da oynamasının da bir etkisi vardı. Çocuk Batman hakkında bildiği bütün şeyleri sıralarken dinliyormuş gibi yapmaya çalıştım, söylediklerini zaten biliyordum. Biliyorum, çoğunuza çizgi roman okumam saçma gelebilir ama oldukça eğlenceli oldukları da bir gerçek. Çocuk en sonunda nefes almak için sustuğunda umursamaz bir şekilde omuz silktim, istediğim zaman on yaşındaki çocuklar gibi sevdiğim karakterleri savunurdum. Örneğin sırf Harry Potter'ı kötülediği için en yakın arkadaşımla kavga ettiğimi hatırlıyorum, sonuçta o Harry Potter değil mi? En sevdiğim, taptığım seriydi. Onu kötülemelerine izin verecek değilim. Yine de bugün havamda olmadığımdan çocuğu onaylarcasına başımı sallamakla yetindim, en azından çenesini kapamıştı işte. Raven ve şu sözde Batman hala isimlerini söylememekte inatçılardı. Ne yaptıklarını anlamadığımdan kaşlarımı çatmakla yetindim, çocuk oyunu anlattığımda yüzümde küçük bir gülümseme oluşmuştu. "Bende katılmak istiyorum." Yine çocuk gibi kelimeleri uzatarak söylemiştim, Raven'in kıkırdadığını duydum, ismimi daha önce söylediğini hatırlattığındaysa gözlerimi devirerek önüme döndüm. Zaten en baştan oyuna girme imkanım sabote edilmişti. Her neyse.

    Önüme dönüp bir süre müziği dinlemekle yetindim, istediğim zaman çok güzel tavır yapabiliyordum. Raven fark etmiş olacak ki bana dönüp bir şeyler söyledi, kızın sözleri anında kıkırdamama ve tavırlarımı geri çekmeme neden oldu. Tekrar eski neşeli halime dönüp sohbetlerine katılmak için hamle ettiğimdeyse çocuk Raven'i -ya da Chucky'nin Gelinini- dans etmeyi teklif etmişti. Raven'in gözleriyse bana kayıp duruyordu. Kızı resmen iterek dans pistine yönelttim, işte şimdi rollerimi değişmiştik. Şimdi onu gözetleme zamanı bendeydi. Onların kalabalığa karışmasından yararlanarak barmene doğru döndüm. Adam o kadar meşguldü ki beni fark etmemişti anlaşılan. Boğazımı temizleyerek dikkatini çekmek için çabaladım. "Viski, Chivas Regal." Eğer ne istediğimi söylemezsem genelde bana J&B kakalıyorlardı da. Bende bardağı onların kafalarına fırlatmamak için epey çaba sarf ediyordum. Adam biraz oyalandıktan sonra viskimi önüme koydu, bardağı iki parmağımın arasında çevirerek gözlerimi dans pistine çevirdim. Eğer biraz olsun enerjim kalmış olsaydı ben de gidip dans ederdim, ama tam bir parti kızı olduğum da söylenemezdi. Ara sıra dinlenmeye ihtiyacım vardı. Viskimden küçük bir yudum aldım.

    Önümden geçen ceset kostümlü birkaç garsona aldırmamaya çalıştım, makyajları kusursuzdu. Herhangi bir zamanda görseydiniz kalp krizi geçirtebilecek derecede, ama bugün o kadar da değil. Sonuçta bu Cadılar Bayramı'ydı. Her yerden korkunç kostümlü tipler çıkardı, bu da onlardan biriydi değil mi? En azından o kendini böyle avutmaya çalışıyordu. Önüne gelen saçlarını geriye doğru attı, şu buklelerden sıkılmıştı, eve gittiği an duş alıp kıyafetini çöpe atmayı planlıyordum. Şu önümdeki tiksinç sahte kan lekesi rahatsız ediciydi, ellerimi karnımda birleştirerek lekeyi bir bakıma saklamaya çalıştım. Bir elime içkimi kavrayıp dudaklarıma götürürken bardağımın biri tarafından çekildiğini hissedince kaşlarımı çattım. Bana ters ters bakan Raven ile göz göze geldiğimde mahcup bir ifade takındım. Zaten geceye iğrenç başlamıştım, en azından bir Chivas Regal içemez miydim? Raven'in bakışlarından cevabı gayet iyi anlayabiliyordum, hayır. Israr edip onu iyi olduğuna inandırabilirdim, ama buna gerek duymadım. Kızın zaten yeterince endişelendiğini biliyordum, bir de onun gecesini mahvetmeme gerek yoktu. Omuz silkerek kızın cevabından kaçınmak istesem de buz mavisi gözleriyle bakışlarım kesiştiğinde cevap otomatik olarak dudaklarımdan döküldü. "Sadece bir bardaktı, her neyse." Bardağıma son bir bakış atıp derin bir iç çektim. Gözlerimi bir kez daha etrafta gezdirirken kalabalık bir grup dikkatimi çekti, yüzümde munzur bir ifade oluşmasına izin vererek konuştum, "Gidip şunlara göz atsak ya, epey heyecanlı gözüküyorlar." Sandalyemden kalkmak için hamle yaptım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimeCuma Ağus. 05, 2011 1:53 pm

    "Sadece bir bardaktı, her neyse." Sinirli gözlerimi bitmiş bardağa diktim ve homurdandım. Beni sinirlendirdiğini o da fark etmişti ve bakışlarını olabildiğince kaçırıyordu. Birkaç saniye sonra ileride kendi aralarında saçma sapan korku hikâyeleri anlatan bir grubu gösterdi ve onlara katılmak istediğini söyledi. Ben her ne kadar istemesem de onunla beraber grubun yanında buluverdim kendimi. Birkaç dakikalığına bile olsa zor katlandığım bu komik hikâyelere daha fazla dayanamayacaktım. Clau’nun yanağına bir öpücük kondurarak bu gecelik nöbetimin bittiğini söyledim. Gruptan gözüme kestirdiğim bir kızın yanına gittim ve Clau’ya göz kulak olması için onu uyardım. Bana kötü bakışlar atan Clau’ya bir öpücük daha yolladım ve bara geri dönmek üzere ayaklandım.

    Yavaşça bana yaklaşmakta olan barmene baktım. Kurtarıcım yakışıklı batman ortalarda görünmüyordu. Kim bilir belki de bende gerçekleştiremediği emellerini arka odalardan birinde her hangi kızın biriyle gerçekleştiriyordu şu an? Kolay lokma olmayı hiçbir zaman sevmemişimdir. Her zaman zor kızı oynamak çok kolay olmasa da bir şekilde çoğu zaman karşımdaki erkeğin saygısını kazanmayı başarmıştım. Bu geceki kahramanımız batman de aramıza saygı duvarını çektiğim erkeklerden biriydi. Her ne kadar yakışıklı olsa da, davetiyelerin bile uyduruktan olduğu bir partide herhangi bir çocukla işi pişirmeyecektim. Ve işte saygı duvarından da öte, yanına bile yanaşmak istemediğim barmen bana doğru geliyordu. Ama bu sefer onda bir farklılık vardı. Yüzünde çeşitli dikiş izleri ve elinde parıldayan bir bıçak, mavi gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Dayanamayıp kocaman bir kahkaha patlattım. “Gerçekten bunu yaptın mı?” Yüzü bir an için asılıyor gibi olsa da gülmeyi başarabildi. Yarım yamalak da olsa gece bitmeden Chucky kılığına girmeyi başarmıştı. Ama o kadar amatörce ve komik görünüyordu ki, gülmekten altıma yapabilirdim. Önce korkudan, şimdi de gülmekten... Bu gece evren kesinlikle altıma kaçırmamı istiyordu. Kahkahalarımı güçlükle durdurduktan sonra barmene bir şans vermeye karar verdim. Ama iki dakika geçmeden bunu yaptığıma pişman oldum. Hayır, niyetini bu kadar açık belli etmese belki bir şekilde muhabbeti sürdürebilirdim ama nedense her cümlesinin içinde şehvetli bir sözcük kullanmaktan kendini alıkoyamıyordu. Evrene altıma yapma pahasına bile olsa bir şekilde bu barmeni başımdan alması için mesaj gönderip duruyordum ama nafile. Sonunda telefonumun ışığı barmenin gözünü alacak şekilde parıldadı. Büyük umutlarla elimi telefona götürdüm.

    'Bu koca kuyrukla daha fazla ilerleyebileceğimi sanmıyorum, kapıda sıkışıp kaldım! Hangi cehennemdesin sen?'
    Blythe


    Tanrım, Tanrım, Tanrım! Nasıl da unutmuştum? Blythe’a kuyruğunu içeriye kadar taşıyacağıma dair söz vermiştim! Evrene beni barmenden kurtardığı için teşekkürlerimi yollarken, çok geçmeden Blythe’ın yanında olmayı umarak koşar adımlarla kapıya doğru ilerledim…




SON
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Fame Spreader
☆ ☆ ☆
 ☆ ☆ ☆
Fame Spreader


Mesaj Sayısı : 51
Kayıt tarihi : 05/03/11

Are you scared? Empty
MesajKonu: Geri: Are you scared?   Are you scared? Icon_minitimeCuma Ağus. 12, 2011 12:10 pm

    Tebrikler +5 parti katılım puanını ilk elde eden siz oldunuz.

    Alınan Puan:: +(3x2).
    Yorum:: Parti sistemi, puanlarınız iki katına katlanıyor. Katılım puanlarınızla birlikte 11'er puan sahibi oldunuz. Elbette sadece bir defa +5 şansınızın olması üzücü, her neyse. Yazılarınızın uzunlukları yerindeydi. Ara ara sıkıldığım için puan kırdım. Onun dışında pek sorun yoktu. Sadece Raven renklendirmelere biraz daha özen göstermeli.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Are you scared?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Amnesia NYC-
Buraya geçin: