Satellite Russell Harrison Jewell | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 73 Kayıt tarihi : 29/03/11
| Konu: Rezillik Kahvesi Perş. Ağus. 04, 2011 11:01 am | |
| Yine kahve kuyruğunda bekliyordu kız kalabalık Manhattan'da. Adım başı başka bir suratla karşılaşılan bu sokakta kahve beklemenin çilesi de anlatılamazdı. Kız kahvesini almak için neredeyse on beş dakikadır bekliyordu ve sıranın ona gelmesine cidden az kalmıştı. Beyaz tişörtünü aşağıya doğru çekiştirdikten sonra sırasını beklemeye devam etti, başka da çaresi yoktu zaten. Sürekli sağ ayağını yere vuruyordu. Kahvesi gelince onu eline alacaktı, bütün sıcaklığını hissedecekti ve sesler çıkararak içecekti. Bir an köpüğünü hayal etti, içine süt ekleyince çıkan sesi ve bütün bu gürültü kirliliğine rağmen kahvesine odaklandığında kulağındaki bütün seslerin birden kesilişini. Kahveyi gerçekten çok seviyordu fakat bugün evden çıkmadan önce içemeyince mecburen Starbucks köşelerine kalmıştı. Kafasını hayallerden kaldırdı, hala önünde birkaç kişi vardı. Haki rengindeki kaprisinin cebinden cep telefonunu çıkardı ve saate baktı. Henüz o kadar geç olmamıştı, biraz daha bekleyebilirdi. Zaten geç kalacağı bir yer de yoktu, kahvesini yudumladıktan sonra Manhattan'da biraz yürümek istiyordu sadece. Yine yalnız başına yürürdü, biraz dükkanlara bakardı ve ardından evine geri dönmek için şoförünü arardı. Kapısını kapatıp bütün gün içeride kalırdı, bilgisayarın başında sanal ve huzur dolu hayatına devam ederdi. Önüne düşen kahverengi saçlarından bir tutam alıp geriye attı, hava gerçekten sıcaktı. Sesli bir şekilde ofladıktan sonra arkadan birinin ittirmesiyla kendisine geldi. Sonunda sıranın onda olduğunu gördü, gülümsedi kendince ve kahve isteyeceği adama döndü. Adamın gülümsemesine daha büyük bir tebessümle yanıt verdikten sonra tiz sesiyle konuşmaya başladı. "Sütlü kahve alabilir miyim?" dedi. Kahvesini beklerken arkadan birinin ittirdiğini hissediyordu. Arkasını döndü, boya olduğu belli olan sarı saçlı bir kız çarptı gözüne. Pis bir şekilde sırıtıyordu kız, arkadan ittirmeye devam ederken. Ağzında sakızı vardı, bir süre sonra kendi kendine Satellite'a söylenmeye başladı. Satellite ona iki kaşını da kaldırarak baktıktan sonra önüne kahvesinin geldiğini fark etti ve teşekkür etti. Elinde kahvesi, yavaş adımlarla ilerlerken az önce arkasında duran kızın bağırışıyla duraksadı. "Sonunda, kaltak!" Satellite her şeyi kaldırabilirdi ama bu lafı kaldıramazdı. Kıza doğru ilerlemeye başladı, ela gözleri hiç bu kadar kızarmamıştı bu kadar büyük bir nefreti yansıtmamıştı. Elinde kahvesiyle kıza cevap vermek üzere veya o anki durumuna göre yumruk atmak üzere kendinden emin adımlarla yürümeye başladı.
| |
|