Daniel Evans Sir Stafford | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 75 Kayıt tarihi : 28/07/11
| Konu: sudden news Cuma Ağus. 05, 2011 1:59 pm | |
| Daniel, şokla mouse’u aşağı doğru kaydırıyor, daha eski gönderileri arıyordu. Görmek istemeyen gözleri aynı şeyi üçüncü defa okuyunca kesik bir nefes alarak doğruldu. Her zamanki meraklı haliyle fazla bir şey anlamadan ekrana bakan babasına döndü. “Şey yazmışlar.” Kelimeleri yüksek sesle söyleyemiyordu henüz olmazdı. Babası parlayan ekrana yaklaşıp okudu. “Belki şaka falandır bir sor istersen. Yazdığını anlamadım de.” dedi. Daniel içinde ani bir öfkenin yükseldiğini hissetti. Böyle şaka yapmazlar. Yapmazlar, değil mi? Online olan birisini bulmaya çalıştı. Kimse kendisiyle isteği dışında konuşamasın diye kapalı tuttuğu chat ekranını açtı. Bir süre ne yazacağını bilemeden öylece durdu. Sonunda birkaç yazma-silme işleminden sonra elinde kalan yazıyı gönderdi: Selam, ona ne oldu? Nasıl oldu biliyor musun? Ne olur ne olmaz diye bir iki kişiye daha sordu. Öyle bir şaka yapmış olamazlar değil mi? Lütfen şaka olsun. Kısa süre sonra cevap geldi. Şaka değildi. İlk okul arkadaşı gerçekten de vefat etmişti. Tanrım 17 ölmek için çok erken.
Arkadaşı ve ailesi tatile gidiyorlardı yolda kaza yapmışlardı. Arkadaşı, annesi ve kardeşi hayatlarını kaybetmişlerdi. Daniel detayları bilmiyordu, bilmek de istemiyordu. Biri ölünce başına toplanan insan kalabalığını hiçbir zaman anlayamamıştı. Ne görmeyi umuyorlardı ki? Her ölüm haberi gibi bu da Daniel’ı durup kendi hayatını düşünmeye sevketti. Ya Neva’ya bir şey olsaydı? Babasına? Çok şanslı olduğunuzu ve hayatınızın güzel olduğunu fark ettiğiniz nadir anlardan biriydi. Camdan dışarı baktı. Hava kararmamış, aynı güneşli halini devam ettiriyordu. Mesaj geldiğini belirten bir ses çıkardı bilgisayarı. Sir Stafford’daki arkadaşlarından biri neler yaptığını soruyordu. Bir ara görüşelim dedi. Hayat devam ediyordu. Daniel arkadaşının haberini almadan hemen önce bir başka arkadaşının doğum gününü kutlamıştı. Bu her zaman olan bir şeydi, yalnızca tesadüf. Ama söz konusu kişileri tanıyınca farklı bir önem kazanıyorlardı. Derin bir nefes alıp arkadaşının mesajına karşılık verdi. Zamanın akıp gittiğinin bilincindeydi. Neva ile konuşmak istiyordu ama onun bu konu hakkında hassas olduğunu biliyordu. Hem zaten kolay kolay ulaşamayacağı bir yerdeydi kız. Arkadaşına emsaj yazmaya devam ederken iki yüzlülüğünü hissetti. Arkadaşı ile ilk okuldan sonra konuşmamıştı şimdi ise bir daha konuşamayacaktı. Bir an eğer bu olay olmasaydı bir daha onunla konuşur muydum sorusu geldi. Cevabı muhtemelen hayırdı. Yine de konuşmamakla konuşamamak arasındaki fark göğsünün sıkışmasına neden oluyordu.
Haber sessiz bir şekilde yayılmaya devam etti. Bir ara sorduğu öbür arkadaşından cevap geldi. Kazada annesi, arkadaşı ve kardeşi ölürken, babası yaralıymış. Kardeş? Daniel içinin iyice parçalandığını hissetti. 17 erkendi ama 13 daha da erken. Yanılıyorsunuz diye düşündü. Muhtemelen artık baba da ölüydü. Karısını ve çocuklarını kaybeden bir adam nasıl yaşayabilirdi ki? Hayat devam ediyor saçmalığını bir de ona söylesinlerdi bakalım tepkisi ne olacaktı! Yüzünü ellerinin arasına alıp öylece durdu. Bir süre babası ile sohbet etti. Şu anda kendisine oldukça önemsiz gelen sorunlardan konuştular.
Akşam yemeğinden sonra hala görüştüğü ilk okul arkadaşlarından biri aradı. “Durumu biliyor musun?” diye sordu. Hangi durum denilmesine gerek yoktu. Daniel sessizce “Bugün öğrendim.” dedi. Yarın 12de ilk okullarında buluşacaklardı, 1de de cenaze kalkacaktı. Daniel kısık bir ses tonuyla “Sonrasına da katılır mıyım bilmiyorum ama 12de orda olacağım.” dedi. Arkadaşı “Ben de muhtemelen öyle yaparım.” diye cevap verdi. “O zaman yarın görüşürüz.”
Yakında üniversteye başlayacak olan bir sürü eski arkadaşını görecekti yarın. Belki de onlarca defa görüşelim demiş ancak daha önce zaman bulamamışlardı. Neva yoktu, babasının ise yarın işleri olacaktı. Daniel eve yalnız dönmeyi istemediğini fark etti. Sir Stafford’dan birilerini aradı. 2 gibi buluşalım dediğinde çok erken diyeceklerini biliyordu, ki dediler de. “Yarın neşelenmeye ihtiyacım olacak.” diye cevap verdi Daniel. “Lütfen.” Kimler gelirdi bilmiyordu. Üç dört kişi olsalar yeterlerdi. Kalbi rahatsız edici bir düzensizlikle atıyordu. Bir süre derin nefesler alıp kalp ritmini düzeltmeye çalıştı ancak olmuyordu. Her neyse. Ölen kişiden çok ölüm düşüncesinin kendisini rahatsız ettiğini biliyordu. Haberi alanların durup önce kendi hayatlarını düşündükleri, aldıkları her nefeste peşlerinde ölümün nefesinin olduğunu hatırladıklarını ve ancak bu ikisinden sonra o artık yaşamayacak dediklerini biliyordu. İnsanların bu iki yüzlülüğünden nefret ediyordu. Kendisi de onlardan biriydi, bu fazla yardımcı olmuyordu. Yarın yıllardır görüşmediği arkadaşlarıyla buluştuğunda neler olacağını hayal etmeye çalıştı başaramadı. Belki başka bir haber vardır diye yeniden açtığı facebookta birilerinin haber başlığını paylaştığını gördü. Tekerlek Faciası koymuşlardı haberin başlığını. Daniel detayları okudu. Tekerlek kopmuş, araba taklalar atarak 50 metre sürüklenmişti. Babasına söylediği zaman babası “İngiltere’deyken bize de olmuştu.” dedi. “Bir anda lastik patlayınca direksiyon hakimiyetini kaybedip taklalar atmıştık. Hızlı gidiyorlardı heralde.” İkisinin de içinden bir kere daha yaşadıklarını fark etme hissi geçti. Daniel koşup babasına sarılmak istiyordu. Onun yerine “Otobandalarmış.” dedi. Bu hızı açıklıyordu. Kendini kötü hissediyordu. Kalkıp duş aldı. Bir süre suyun altında öylece durdu. Güvende hissediyordu, ama düşünmeden de edemiyordu. Neva birkaç gün sonra Fransa’dan buraya dönecekti. Umarım yolda bir şey olmaz. Bornozuna sarılıp odasına gitti. Henüz giyinmeden önce bir daha bilgisayarını kontrol etti. Sir Stafford’dan iki kişi gelemeyeceklerini söylemişlerdi. Bir kişi geliyordu. Umarım daha fazlası gelir diye düşündü. Gelen arkadaşı gecikme ama diye mesaj atmıştı. Tek başına beklemek çok sıkıcı oluyormuş. Sıkılabildiğin için mutlu olmalısın. Daniel çok sinirlendiğini hissetti. Tıpkı sabah babasına sinirlendiği gibi içinde bir anda kocaman bir öfke bulutu oluşmuştu. Onların bir suçu yok diye kendi kendine tekrarladı. Çaresizliğin getirdiği kızgınlığı kimseden çıkarmak isteiyordu. Zaten o arkadaşının huyu öyleydi, bunu biliyordu. Kalbinin azıcık daha düzenli attığını fark etti. Duş almak iyi gelmişti. Giyindi ve amaçsız bir şekilde yeniden bilgisayarın başına oturdu. Uykusu vardı ama uyumak istemiyordu. Uyursa yarın gelecekti. Gelmesini istemiyordu, yeniden her hücresiyle çaresizliği hissetti. | |
|