| | Antidepresanlarım Nerede? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Antidepresanlarım Nerede? Perş. Eyl. 02, 2010 9:47 am | |
| |
| | | Ruby Rutherford Şarkıcı
Mesaj Sayısı : 62 Kayıt tarihi : 31/08/10 Nerden : California, LA
| Konu: Geri: Antidepresanlarım Nerede? Perş. Eyl. 02, 2010 3:09 pm | |
| Konserlerden bulduğum boş vakti öyle şeylere harcıyorum ki, duysanız küçük dilinizi yutarsınız. Dün bir hayranımla son derece seksi bir elbise için kavga ediyordum bugünse bir waffle’cıdayım. Evet, biliyorum ünlülerin formunu koruması lazım ama waffle diyince benim için akan sular durur. O çikolatanın ağızda dağılışı var ya, of. Kilo benim için sorun değil ki gayet zayıf olduğumu da düşünürsek evet, kesinlike sorun değil. Demek istediğim bir gün evde televizyon karşısına oturup yaklaşık on, onbeş waffle rahatlıkla yiyebilirim. Ah bak görüyor musun waffle aşkım tuttu! Mike'a hemen arabayı hazırlatmasını söyledim ve A'in yolunu tuttum. Küçücük şakırdayan zilli kapısından bir an önce MC Donald's menüsünü almak isteyen bir çocuk gibi fırlayarak kasaya yanaştım. Waffle'ımı kaptığım gibi dışarıyı gören, sakin bir köşeye oturdum. Tam ağzımı kocaman açmış waffle'dan okkalı bir ısırık alacakken “Hey Ruby!” Diye seslenen ve tüm zevkimin içine eden kişi sinirlerimi bozdu. Onu paralamak amacıyla sandalyemde geriye doğru bir hamle yaptım. Gözlerimi sesin geldiği yere diktim ve tam olay çıkaracakken bağıran kişinin Lucy olduğunun farkına vardım. Evet, onu özlemiştim ama beni ağzım yüzüm çikolatalı halde görmesini istemezdim. Peçeteyi kaptığım gibi ağzımı temizledim ve ona el salladım.
"Saçlarının rengi çok, evet çok güzel!" Ahaha bu kız beni güldürmesini biliyor. Ayrıca zevki de mükemmel. “Ben de seni çok özledim” dedim ve kocaman sarıldım. Birkaç gün önce görüşmüştük ama yinede özletiyordu kendini bu kız. Elindeki waffle’ı masanın üstüne bıraktı ve bana baktı. “Burnunda çikolata var.” Ah, harika! Demek yüzümü temizlemeye çalışırken iyice batırmıştım.Neyim ben, beş yaşında bir afacan mı? Ben yüzümü temizlemeye çalışırken o da waffle’ına dalmıştı ve her yeri çikolata içindeydi. Bir süre birbirimize baktık ve sonra kahkahalara boğulduk. İnsanların bize uzaydan gelmiş iki salak gibi baktıklarına yemin edebilirdim. Tamam, benim bir itibarım vardı. Hemen saçlarımı savurdum ve yüzümü ıslak mendille sildim. İki dakikada baştan aşağıya yenilenmek diye buna derim işte ben. Lucy’nin de yüzünü kendime doğru çevirdim ve silebildiğim kadarını sildim. “Böyle olmayacak tuvalete gitmeliyim.” Peki, nasıl istersen tatlım şeklinde başımı yana eğdim ve ayağa kalkıp uzun ince şatafatlı kapıdan geçmesini izledim. Başka ıslak mendil var mı diye çantasını karıştırırken rastladığım küçücük bir ilaç kutusu, yüzümdeki çikolatayı bile unutturmuştu.
Tuvaletten yüzünde kocaman bir gülümsemeyle çıkmış bana doğru gelirken şeker kutusuna benzeyen ama içindekilerin o kadar da masum olmadığını bildiğim kutuyu hızlı bir hamleyle cebime attım ve Lucy’nin çantasını kapattım. İçimden lütfen içindekiler şeker olsun diye dua ediyordum. Yavaşça yerine oturdu ve bana sorgulayan gözlerle baktı. Çantasını kapatmıştım ama yerine, sandalyenin arkasına, asmayı unutmuştum. “Islak mendil arıyordum da…” dedim masum bir şekilde. Sorun değil dedi ve tekrar waffle’ına gömüldü. Tanrım, böyle yemeye devam ederse kesinlikle obez olacak. ben bakışlarımı olabildiği kadar Lucy'den kaçırarak masada duran waffle'ımı seyrediyordum. Tüm iştahım kaçmıştı, çünkü o küçük kutunun içinde ne olduğunu çok merak ediyordum. Gerçekten birkaç dakika içinde bunu öğrenmezsem intahar edebilirim. Ah şu kahrolası merakım! “Ben, ben tuvalete gideyim.” Bunu o kadar kekeleyerek söylemiştim ki Lucy’nin bir şey olduğunun farkına varmaması salaklık olurdu. Tuvalete gider gitmez kutuyu cebimden çıkardım ve içindekileri makyaj tezgahına boşalttım. Gördüklerim karşısında ne yapacağımı bilemeden birkaç dakika olduğum yerde donakaldım. O küçük şekerler meğersem antideprasanmış… | |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: Antidepresanlarım Nerede? Perş. Eyl. 02, 2010 3:30 pm | |
| Her tarafımı çikolata sosu yapmak kadar eğlenceli bir şey yok. Sonra hepsini yalamaya çalışıp daha da berbat hale getiriyorum ve kurtarıcım ıslak bir mendil oluyor. Çocuklaşmayı çok sevdiğimi söylemiş miydim? Ayağımı yere ritmik olarak vururken bir yandan da waffle'ımın son parçasını onun bitmesi hüznüyle beraber ağzıma attım ve bu sefer dilimin her bir noktacığında onun mükemmel tadını hissetmeye çalıştım. Ah, çilek parçası ve ve o drajeler. Waffle bir tutku, kesinlikle bir tutku! O sırada Ruby kekeleyerek bana “Ben, ben tuvalete gideyim.” dedi. Hey, bir insan bu kadar kekeleyemez. Ruby'nin kesinlikle yalan söylemeye yeteneği yok. Acaba benim var mı? Acaba yalan söyleyebiliyor muyum? Ya söyleyemiyorsam? Tanrım, o zaman şu güne kadar söylediğim tüm beyaz yalanlardan sonra arkamdan dalga geçmişlerdir. Kariyerim bu günden sonra kesinlikle çöpte. Meğer dalga geçiyorlarmış benimle? Meğer patronuma trafiğin sıkışık olduğunu söylediğimde bana inanmamış. Olamaz, yakında işten de atarlar beni o zaman beş parasız sokakta kalırım. Geceleri yürürken beni fahişe sanarlar sonra, hayatım rezalete döner. O sırada çantamdan ıslak mendil çıkarıyorum, üç tane vardı. Birini Ruby kullandı, birini ben kullanıyorum. Ee üçüncüsü de burada? Ruby bir tane daha aldığını söylemişti. Aman neyse, belki vazgeçmiştir değil mi? Belki elini yıkamak daha iyi bir fikir gibi gelmiştir ve ıslak mendili çantama geri koymuştur. Belki de utandığı için söylememiş ve kekelemiştir. Ah, seni gidi Ruby. Birden garson çocuk yanımda belirdi ve önümdeki tabağı aldı. Bense dirseğimi masaya, çenemi elime dayamış hayal kuran çocuk tipiyle çocuğa tatlı bir gülümseme fırlattım. En fazla ama en fazla 25'tir. Yaşıma başıma uygun erkek bulmayı seviyorum ama biliyor musunuz? Cidden benimle ilgilenmiyorlar. Çocuk tam gitmek üzereyken arkasından utangaç bir sesle bağırdım. "Hey! Bekle!" Çocuk hafif ürken bir dönüşle kumral saçlarını savurdu ve "Buyrun?" dedi aynı çakal gülümsemesiyle. "Imm, şey." Aslında ne diyeceğimi bilmiyordum, sadece bana bakması için içimden o an gelen bir şeydi o. Önümde duran menüyü görüyorum ve elime aldım, o gülümsemeyi takındım ve "Dondurmanız yok sanırım." dedim ve sessizce küçük bir kahkaha attım. Çocuk aynı suratla yanıma geldi ve hafif eğilerek neredeyse içime kadar girerek de denilebilir parmağıyla elimde duran menüde kocaman Dondurmalar yazan yeri gösterdi. Utanç sahnesi. "Ah, şey. Ben görmemiş olmalıyım çünkü gözlerim bozuk ve, ve gözlüklerimi evde unuttum. Anlarsın ya işte." Çocuk bana acırsana bakıp arkasını dönerek gittiğinde sinirlerim bozuluyor ama! Neyse. İşte Ruby de burada! "Ne yaptın bu kadar saat? Klozete falan düşmedin ya." Hafif bir gülücük atıyorum ona. O da o sırada koltuğa yerleşiyor. Gözlerinde ilginç bir bakış var, aman tanrım, o da mı beni sevmiyor? O da mı garson çocuk gibi beni terk edecek. "Ruby." dedim sesim titreyerek. "Bir şey mi oldu?" Belki de sevgilisinden ayrılmıştır ya da annesi hastalanmıştır. Değil mi? Mutlaka benimle alakası olmak zorunda değil. Tanrı aşkına Lucana bazen paranoyaklaşıyorsun, hayır paranoyaklaşmıyorum. Peki sen bilirsin. N'oluyor bana? Yine saçmalamaya başladım. Birden başıma keskin bir ağrı girdi ve neşem kaçtı. Bunun tek bir açıklaması var, stres olduğum zaman antidepresanlarımı almamış olmalıyım. Bugün hiç moralim bozuldu mu? Ah doğru, yarım saat kadar taksi durdurmaya çalıştım. Sonra topuğum kırıldı ve yeni bir ayakkabı aldım sonra da çantamın sapı koptu ve onu yapıştırmak için üçüncü sınıf bir süpermarketten japon yapıştırıcısı almak zorunda kaldım. Çantamı aldım ve içini karıştırmaya başladım. Nerede bu kutu?
|
| | | Ruby Rutherford Şarkıcı
Mesaj Sayısı : 62 Kayıt tarihi : 31/08/10 Nerden : California, LA
| Konu: Geri: Antidepresanlarım Nerede? Cuma Eyl. 03, 2010 8:01 am | |
| "Ruby, bir şey mi oldu?" Daha ne olsun. Senin antideprasan aldığını öğrendim güzelim. Ben bir sorun yok anlamında kafamı sallayıp sakince yerime oturdum. O sırada aceleci tavırlarla Lucy’nin çantasını kurcaladığını gördüm. Kahretsin, antidepresanlarını arıyor olmalı. Cebimdeki kutuyu yavaşça elime aldım. Lucy’e arkasını göstererek “Aman Tanrım!” diye bir çığlık attım. Aniden arkasını döndü ve ben de elimdeki kutuyu çantaya fırlattım. Ama ne yazık ki kutu çantaya değil, Lucy’nin kucağına düşmüştü. Bana garip bir bakış attı ve kucağında duran kutuya baktı. Büyük ihtimal kutunun çantadan mı düştüğünü yoksa benim payımla kucağına mı uçtuğunu kestirmeye çalışıyordu. Garip bakışlarını üzerimde kestirdi ve kutuya tekrar baktı. Bir kutuya, bir bana, bir kutuya bir bana…
“Evet, bu lanet olasıca şeyleri kullandığımı öğrenmek için çantamı kurcalamana gerek yoktu. Sorsan da söylerdim.” Lafları karşısında hiç alınmış gibi bir halim yoktu çünkü çantasını kurcalamamıştım. “Böyle bir şey yaptığımı düşünmen bile çok kırıcı Lucy.” Dedim son derece duygusuz bir sesle. Hadi ama bir psikopatla böyle konuşulmaz! Bu doğru muydu ki? Lucy gerçekten son sınıf bir psikopattı ve antidepresan mı alıyordu? Evet, ben de paranoyaklaşmaya başladım. Belki de o kutudakilerden bir tane ödünç istemeliyim? “O zaman bu kutuyla ne işin vardı?” Tırnaklarımı şöyle bir uzatıp durumlarına göz atarken oldukça sessiz bir tonda konuştum. “Islak mendil aradığımı söylemiştim.” Bir an duraksadı. Dudaklarını büzdü, gözlerini kıstı. Bu haliyle estetik yaptırmış anneannemden farksızdı. Çantasını bir kez daha kurcaladı ve “Tuvalete de bu yüzden gittin! Kutunun içinde ne olduğunu öğrenmek için.” Dedi. Ah, evet benim dahi arkadaşım. O alelacele garsondan bir bardak su isterken ben de kalkmak üzere çantama uzandım . “Seninle kavga edecek vaktim yok Lucy. Son derece paronayak biri olduğunu öğrenmek için o kutuyu görmeme gerek yoktu.” Ağzını dehşete kapılmış bir şekilde kocaman açarak bana kocaman gözlerle baktı. Garson Lucy’e garip bir bakış atarak suyu masaya bıraktı ve son hızla uzaklaştı. Titreyen elleriyle suyu kavradı ve hapın birini ağzına attı. Tek dikişte bitirdiği bardağı masaya sert bir hareketle koyarak bana sert bir bakış attı. Gözlerimi pörtlettim. “Uuu, çok korktum.” Çantamı kaptığım gibi kasaya doğru yürüdüm ve oturduğum masayı göstererek hesabı istedim. Hesabı beklemek için masaya geri oturduğumda büyük bir telaşla cüzdanını alt üst ettiğini gördüm. Bana bakarak isyan edercesine “Seninle salak bir antideprasan yüzünden kavga ettim ve kredi karımı evde unuttum. Daha berbat ne olabilir?” dedi. O sırada arkasından geçen garson sandalyeye takılıp tökezleyerek koca bir bardak milkshake’i Lucy’nin üstüne döküverdi. Minik bir çığlık atan Lucy bana baktı ve “Lafımı geri alıyorum.” Dedi. Ben kıkırdayarak ona bir peçete uzattım ve hesabı masaya bırakıp azar yememek için uçan garsona pis bir bakış attım. Hesapta kendime ait olan kısmı nakit olarak bıraktıktan sonra ayağa kalktım ve “Bir dahaki sefere şansını da yanında getirmeyi unutma canım.” Diyerek kapıya ilerledim. Lucy’nin üstünü berbat eden garsona yaklaştım ve “Son dakikalarını güzel değerlendirsen iyi olur. Çünkü kovulacağını garantilerim.” Dedim. Garson bana şaşkın ve bir o kadar yalvaran gözlerle bakarken kızıl saçlarımı yüzüne doğru savurarak dışarı çıktım. Limuzinime binerken Lucy’de kapıdan dışarı çıkıyordu ki üstüne milkshake döken beceriksiz garson onu durdurdu. Lucy bağırış çağırış içinde parayı ödediğini iddia ederken ben camı hafifçe araladım ve ona gülümsedim. Bana “sürtük” dediğine yemin edebilirim. Şoföre döndüm ve “Eve gidelim Mike.” Diyerek cadı ötesi bir kahkaha attım. Cadı ötesi diyorum çünkü bu sefer Mike bile bana bir garip bakmıştı. Aralıklı camı biraz daha açtım ve dışarının sıcak esintisinin yüzümü yalayarak saçlarımı uçuşturmasına izin verdim. Ah Queens seni de Manhattan kadar olmasa da seviyorum… SON
| |
| | | | Antidepresanlarım Nerede? | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |