Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
old man river. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
old man river. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
old man river. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
old man river. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
old man river. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 old man river.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Alex Miller
Harvard | I. Sınıf
 Harvard | I. Sınıf
Alex Miller


Mesaj Sayısı : 81
Kayıt tarihi : 05/02/11

old man river. Empty
MesajKonu: old man river.   old man river. Icon_minitimeCuma Ağus. 12, 2011 4:16 am


    Birbiri ardına attığı hızlı adımlar üzerindeydi gözleri, ayağındaki o çirkin krem rengi topuklu ve tüylü şeyler küçük terrierler haline bürünene dek izlemeye devam etti. Ama yenik düştü göz kapakları bir kabusa dönmeden önce görüntü. Gözlerinin karanlıklar buluşmasıyla birlikte o iki sesten oluşan adı çınladı kulaklarında. Aldırış ermedi. Hiçbir şey hissetmiyordu artık, ne her nefes alışında göğsüyle birlikte yükselen acı ne de şakaklarındaki inlemeler vardı. Oturduğu koltuğun vücuduna batan metal gövdesi sanki buharlaşmıştı, şimdiye dek olmadığı kadar güvende hissediyordu kendisini. Dindar? Tanrıya olan inancının bir anda belirmesi sayesinde miydi? Ya da avucundaki yaraların iyileşmesi mi sağlamıştı bunu? Yere kapaklandığı geceyi hatırlamıyordu oysa, yığılıp kalmıştı; ardında koştuğu arabanın ışıkları kaybolurken sokak lambaları arasında. Bacaklarını kendisine doğru çekip kollarını kendisine dolamış ve göz yaşlarıyla ve kelimenin tam anlamıyla: yığılıp kalmıştı; asfaltın tadının nasıl olduğunu sorsalar cevap verebilirdi artık. Kokusu gibi tatmin etmediğini söyleyemezdi, yalnızca acı ve geri kalanı tatsız. Aynı şimdi karanlığa gömüldüğünü sandığı düşünceleri gibi, yalnızca başını ağrıtmakla kalmıyor canını da yakıyorlardı. Bunun beyninde bir yerlerde oluşan bir düşünce olduğunu bilse de kalbi üzerinde birbirlerine kenetledigi yumrukları sanki yatıştırıyordu kendisini. Sol yanağının, elmacık kemiğinin üstündeki yara hala kapanmamıştı. Omuzlarını sarsan yüzle karşılaştığında görüntünün bir kısmında henüz, bir öncekinin aksine, kanla kaplanmamış bandajı vardı. Ellerini indirip kucağına yerleştirdi, çözülmedi gene de yumrukları. Sağlam olduğunu, kendisine hakim olabildiğini gösteriyorlardı. Karşısındaki suretin aksine sağlıklı değildi, aralarındaki yaş farkı ne olursa olsun karşısındaki bu kadın kadar sorunsuz olmayacaktı. Hangi yaşa gelirse gelsin vurdumduymaz davranamazdı, ne Simon ne de Garfunkel kadar. Onlar en azından güvenmemeyi secmişti. Kendisi ise bir aptal gibi önyargıları ardına düşer ve her defasında hayalkırıklığına uğrardı. Kalbinin kırılması değil, önemli olan hayalleriydi. Yatağına her uzandığında yarını düşlemesi, yıllar sonrasına ihtiyacı yoktu. Öleceği yaş oldukça yakındı zaten. Ama yarın değil, yarına ihtiyacı vardı: "Lütfen tanrı, lord ya da her neysen, yarını benden alma." Göklere haykırmasına gerek yoktu değil mi? Yalnızca hızla nefes almaya devam ettiği her dakikasında aklından geçirirdi bunu, bir hiç olarak gidemezdi. 27'sinde olsa dahi, eğer duyulmayacaksa adı varolmasının bir nedeni yoktu. "Evet, tanrı. Eğer sonuç bir hiçse, vermemeliydin canımı."

    "Adım duyulacaksa, yaratacaksam yaşayayım. Kendim için de değil. Başkaları gülsün ben ağladığımda. Sonra, unutmasınlar beni. Hatta, sadece ben olduğum için. Başka hiçbir şey değil. Lütfen." Gözyaşları ilk defa o gece geri döndü, ağlamayalı aylar olmuştu yoksa. Tyler Durden kadar olmasa da, uyuyamıyordu bile. Gerçi asfaltın o dilinden hala silinmeyen tadı uyumasını sağlamıştı, ancak her sabah başka bir şoför tarafından uyandırılmak istemezdi. Her sabah ölü olmadığına karar vermeleri büyük bir neşe kaynağı olabilirdi gerçi başlayacağı günü için, sanki aldığı her nefesten büyük bir haz duyuyormuş gibi.

    Onu ilk gördüğünde uzak kaldıkları uzun aradan sonra, karar vermişti; yarıda bırakacağı gelmemişti aklına. Alnına dökülen saclarına olan hayranlığı o anda başlamıştı, liseye başlamasıyla kazıtmasına rağmen de devam etti ancak yalnızca hafif bir özlemle. Hafif bir özlem. Bu duyguya alışık degildi ki, büyükannesi yanında olduğu sürece özlemesi gereken kimse kalmıyordu geriye. Annesini aylar boyunca görmese- Böyle bir imkan var mıydı? "Lütfen, Tanrı. Onun ölümünü sağladığına göre bunu da yapabilirsin. Bir iyi. Bir kötü. Bu işler karşılıklı değil mi?" Tabii ki inanç erdemli insanların işiydi, çıkar için değil. Büyükannesi sayesinde sofrada edilen duaları hatırlıyordu, büyükannesi inanıyorsa- Tanrı, tanrı diye değil; büyükannesi inanıyor diye. Çünkü o en iyisini bilirdi.

    "Bana inanmayacağını biliyorum ama, biraz önce karşılaştım, doktoru da artık eve gidebileceğimizi söyledi." Ev, ses tonu ne kadar tutarlı olsa da yüzündeki ciddi tavırla; bu kelime dalga geçiyormuş gibi bir hava verdi ona. Dakikalardır hazırda bekleyen yumruklarının belki de varolmasının nedeni buydu, teşekkürler Tanrı. Tüm gövdesinin ağırlığını verip suratına savursa... Kendi canını daha fazla yakmak istemiyordu, verdikleri sakinleştiricinin etkisi geçtiğinde kalp atışları da bir süre sonra eski haline dönecek ve bedenindeki tüm yaralar daha da belirecekti. Gerçi, kalbinin eski haline dönmesini bekleyemezdi. Artık özlüyordu, yalnızdı. 5 yıl sonra yalnızlıktan ölmezse, 10 yıl sonra yalnızlığa alışmış olacaktı. "Yalnız öleceğiz. Biz." Kahkahalarından sıyrıldığında sesi, şakaları arasında kaybolsa da hatırlamıştı bunu. Julian, görüşmeyeli haftalar olmuştu. Hayır, yalnızca bir hafta, ancak geçirdiği en uzun saatlere sahipti bu "yalnızca bir hafta". Tatili bittiğine göre bir daha bu kadar sık görüşeceklerini sanmıyordu, mevsim bitmeden önceki günlerini de hayıflanarak geçireceği için onu göremeyeceğini biliyordu. Önemli degildi zaten. Tanımadığı insanların kırmazdı kalbini. Şimdi göğsünde yeşeren bu özlem duygusuna gelince de, eğer özlerse onu gözünde daha da yüceleceğini biliyordu sanki. Evet, ara iyiydi. En iyisi. Büyükbabasının ölümünü hatırlamıyordu, cenazeye de götürülmemişti zaten, "Yaşın çok küçük Alex, bir süre sonra sen de anlayacaksın. Beatriz ile kalman en iyisi olur. Sen de anlayacaksın." Sanki babasının kaybı için büyük gözyaşları dökmüş gibi ses tonu o suni haline sahipti. Alkolle karşılaştığı ilk günlerindeydi oysa, sonraki her gününün aksine babasının cenazesinde ayıktı değil mi? Neden gelmişti ki, hastanenin o boyutu havasının üzerine bir de annesine katlanmak- Buna tahammül edemiyordu işte, başını öne eğdi. İsterse eve gidebilirdi, ama Alex olmadan. Omzunu silkti, kalacaktı burada. Ayrılmayacaktı buradan. Kapının üzerindeki küçük daire şeklindeki camdan izleyebiliyordu onu, parmaklarını küçük pervaza dayayıp parmakları ucunda yükseliyor ve çenesini ellerine yaslıyordu. Dün gecesinin tamamını böyle geçirmişti, yarısında hemşireler gelip onu kovalasa dahi pes ettiler sabaha karşı. Ameliyat bittiğinde hiçbir şey sağlanmamıştı oysa, bedenindeki kurşundan kurtulması geri döndürmemişti. Tek, yakın, en eski, çocukluk arkadaşını. Çocukluk aşkı dahi denilebilirdi. Kendini öldürmeyi denememeliydi, yaptıgı tek hata buydu; yaşadığı son saatler değil.

    Gözyaşları geri dönmüştü, elleri ardına sakladı yüzünü. Gitmeli. Gitsin anne.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
old man river.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Brooklyn :: Interfaith Medical Center-
Buraya geçin: