Alarice Van Alen Harrison Jewell | III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 10 Kayıt tarihi : 05/05/11 Gerçek Yaşı : 28 Nerden : Paris
| |
Achille S. D'Artagnan Piyanist
Mesaj Sayısı : 68 Kayıt tarihi : 29/01/11
| Konu: Geri: Jeux Interdits Paz Ağus. 14, 2011 7:57 am | |
| Grand Central Garı
Saat beşi geçmişti, bugün başka bir önemli randevusu daha vardı, ve Pierre’i karşılayamayabilirdi bu gidişle. O randevuya geç kalabilme gibi bir ayrıcalığı yoktu çünkü. Her zaman randevularında zamanında orada olmuştu. Bir başka yerde durursa acelesi olan insanların ona çarpma olasılığını minimuma indireceğini düşündü ve bekleme salonuna yöneldi. Burası genellikle kasvetli ve tozlu olurdu, gidecek yeri olmayan insanlar doldururdu burayı, ama şimdi, tam iş çıkışı saatinde ellerinde evrak çantaları, kitaplar ve gazeteler olan kadınlarla erkekler doldurmuştu salonu. Oturacak yer bulmakta zorlandı. İki-üç dakika arandıktan sonra banklardan birinde yer buldu, mavi takım elbiseli bir adamla tombul bir genç kadının arasına sıkıştı. Adam Times gazetesinin spor sayfasını okuyordu, Achille, bir gece önce sahnelenen bir tiyatro gösterisiyle ilgili bir haberi okuyabilmek için gazeteye göz attı. Üçünü ya da dördüncü paragrafa gelmişti ki adam yavaşça kendisine doğru döndü, kötü kötü baktı ve gazeteyi Achille’in görüş açısından çekip aldı. Bunun arkasından tuhaf bir şey oldu. Dikkatini sağındaki tombul kadına çevirdi, onun elinde okunacak bir şey var mı diye bakındı. Kadının yirmi yaşlarında olduğunu tahmin etti. Sol yanağında birkaç sivilce vardı, pembe renkli bir makyaj malzemesiyle sivilceler gizlenmeye çalışılmıştı, kadın ağzındaki sakızı çatırdatıyordu. Öte yandan dergi okuyordu, şatafatlı bir kapağı olmayan sade bir dergiydi bu, biliyordu, kendisinin de takip ettiği bir müzik dergisi. Birkaç haber görebilmek için hafifçe sağa doğru eğildi. Kadının okuduğu haberin kendisiyle ilgili olduğunu görünce şaşırdı. Kendisine ait bir fotograf yoktu ancak, çarpıcı yetenekli yeni dönem piyanisti olarak atılmıştı başlığa adı, adının yanına iki nokta üst üste konup. Böyle bir durumu sık sık hayal etmişti: dinleyicileri veya potansiyel dinleyicilerin biriyle karşılaşmanın beklenmedik, ani zevkini. Ama onu tanımayan. Çünkü tanındığı zaman bu karşılaşmayı izleyen olay hep aynıydı: tanımadığı dinleyicisi genç piyanisti överken kendisi tatlı dilli ve mahcup davranır, sonra gönülsüzce, alçakgönüllülükle kendisini – madem ısrar ediyorsunuz – bir konserine davet ederdi. Ama şimdi bu sahne tamamen farklı bir durumdu. Makalede fotografı olmadığına göre, kadın kendisini tanımayabilirdi. Sonuçta piyanistler model veya oyuncu değillerdir, yüzleri ön plana çıkmaz çoğu zaman. Yine de şu an bu sahne gerçekleşirken hayal kırıklığına uğradığını hissediyordu, yanında oturan kadından hoşlanmamıştı. Özenle yazılmış makaleden her seferinde en fazla bir satır okuyup sonra dizlerine bırakması ve telefonuyla uğraşması bir hakaret gibiydi. İçinden dergiyi kadının elinden çekip almak ve garın içinde koşarak oradan uzaklaşmak geliyordu. Yeniden kadının yüzüne baktı, onun kafasının içinden geçen sözcükleri duymaya, kadının gözleri sayfanın üzerinde soldan sağa gidip gelirken onları görmeye çalışıyordu. Dik dik bakmış olmalıydı ki kadın az sonra yüzünde sinir bir ifadeyle kendisine döndü.
“ Bir derdiniz mi var bayım? “
Kendisini tanımamıştı, bilmiyordu genç adamın yüzünü . Belli belirsiz gülümsedi.
“ Hayır, elbette, derdim yok. Sadece okuduğunuz makale hakkındaki görüşlerinizi merak ettim. Aynı derginin bir takipçisiyimdir ben de. “
Kadın omuzlarını silkti.
“ Daha iyilerini de okudum daha kötülerini de. “
Achille bu konuşmaya oracıkta son vermeyi düşünüyordu ama içinden bir ses dürttü onu. Bir piyanistin yeteneğine okuduğu sözcüklerle karar verebilecek bir insanın bu dünyada var olması ve şu an karşısında durması fikri onu çileden çıkartacaktı. Ayağa kalkıp gitmesine vakit kalmadan sözcükler döküldü ağzından.
“ Hiç canlı olarak dinlediniz mi? “
Kız yine omuzlarını silkip ağzındaki sakızı gürültüyle patlattı.
“ Biraz. Konserinin başında çıkmak zorunda kalmıştım. “
“ Yetenekli bir piyanist mi sizce? “
“ Evet ya, yetenekli ama çok banel. “
“ Banel mi? “
“ Evet. “
“ Eğer hoşlanmadıysanız neden hakkında bir makale okumaya devam ediyorsunuz? ”
“ Bilmem. Zaman geçiriyorum sanırım. Her neyse çok da önemli değil. Alt tarafı bir piyanist. “
Alt tarafı bir piyanist. Kelimeleri beyninde yankılanırken kadına kim olduğunu söylemek üzereydi ki bunun bir önemi olmayacağını fark etti. Kadın umutsuz vakaydı. Kendisi beş yaşından beri piyano çalıyordu ve baneldi ve ‘alt tarafı bir piyanist’ öyle mi?. Bunu az gelişmiş bir yabancıya anlatmaya çabalayacak değildi. Yine de acı vericiydi bu, gururunu korumamak için umarsızca çabaladı. Dergiyi kadının suratına fırlatmak yerine oturduğu yerden fırladı ve Pierrot’un treninin gelmiş olması umuduyla oradan uzaklaştı.
xxx
Bir gün önceki olayın kötü anısını silebilmek için erkenden gelmişti restorana. Birkaç kadeh şarap ve biraz peynir ile kadının imgesini zihninden atabilmeyi başardı. Ortamdaki hafif tütsü kokusu, cilveli bir şekilde burun deliklerine doluyordu. Elindeki kitabın sayfasını çevirmek üzereyken kitabın sayfasını katladı ve masaya, gümüş çatalların yanına bıraktı ve saatine baktı. Genç kadının birazdan geleceğini umuyordu, Alarice. Yine de zamanında gelmesini beklemiyordu, kendisinin aksine, çoğu Fransız çok kibardır ama sizi saatlerce bekletebilirler. Genelde çoğu dakik değildir, bir ahestelik hüküm sürer üstlerinde. Lakin genç kız fazla geç kalmadan görüş alanına girince memnuniyetle gülümsedi.
"Bonjour monsieur."
“Bonjour mademoiselle. Ça me fait plaisir de vous revoir. Nasılsınız? “
Sarışın kızın Fransızlığı elbise ve makyaj seçiminden kendini belli ediyordu. Narin eline minik bir öpücük kondurduktan sonra sandalyesini çekti kızın oturabilmesi için, sandalyeyi üzerinde ağırlık yapmayan hafif bedenle beraber ittirirken kızın kulağına doğru eğilip hafifçe fısıldadı.
“ Bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim. “ | |
|
Alarice Van Alen Harrison Jewell | III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 10 Kayıt tarihi : 05/05/11 Gerçek Yaşı : 28 Nerden : Paris
| Konu: Geri: Jeux Interdits Ptsi Ağus. 15, 2011 4:07 am | |
| Genç adam kibarlığından bir şey kaybetmemiş galiba.
“Bonjour mademoiselle. Ça me fait plaisir de vous revoir. Nasılsınız? “ Gerçekten insanların ağzından dökülen Fransız aksanını özlemişim. Elime kondurulan küçük bir öpücükten sonra sandalyem kibarca çekildi. Oturdum. Kulağıma fısıldayan bir ses... “ Bu kadar büyüyeceğini hiç düşünmemiştim."
Gülümsedim. Birden anılar beynime hücum etti. Eyfel Kulesi'ne bakan güzel dairemiz. İçinde sevgili köpeğim Çoko'yla geçirilen güzel vakitler. Annemin piyano başında narin parmaklarını tuşlarda gezdirmesi. Küçük bedenimle onun yanına oturuşum. Babamla geçirilen muhteşem vakitler.
Şimdi ise her şey yok olmuş gibi. Herkes işine koşturuyor. Ben okula gidiyorum. Eve geldiğimde yine de sıcak bir tablo oluyor karşımda ama küçüklüğümde ki gibi değil. Olamaz zaten. Küçük şirin kız tarihin tozlu sayfaları arasına karıştı.
[flashback]
Annem yine çok güzeldi. Siyah dar elbisesinin içinde beyaz teniyle mükemmel bir tezat oluşturuyordu. Kuzgun siyahı saçları bukle bukle beline dökülüyordu. Babam ise takım elbisesi içinde çok yakışıklıydı. Annem beni uyudu zannediyordu. Oysa ben müzik sesine kalkmıştım geri. Babam gramofondan bir şarkı açtı. Bu şarkıyı tanıyordum. Hem de çok iyi tanıyordum. Coupable. Suçluyum. Dans ediyorlardı. Sanki birbirlerini tamamlarcasına. Gözlerinde parlayan bir şeyler vardı. Aşkmış o ben fark edememiştim o zaman. Ama birbirlerini sevdiklerini biliyordum. Sessizce kapı aralığından onları izledim. Camdan görülen Eyfel Kulesi 'yle onlar bir tablo gibiydi. Sonra uykum geldi ve yattım.
[flashback.end]
Karşımda oturan genç adama çevirdim boşluğa dalan gözlerimi.
"Hayat işte. Her şey değişiyor. Ben de sizi gördüğüme sevindim bayım. ben iyiyim. Siz nasılsınız Bay D'Artagnan? "
Etrafa göz gezdirmeye başladım. Şık bir ortamdı. İçerideki koku yatıştırıcıydı. İnsan burada kendini Paris'teki restoranlarda sanabilirdi. Tabi ki dışarıya bakmadığın müddetçe. Refleks olarak insanları taramaya başladım. Fransız olduklarını tahmin ettiğim insanlar yanı sıra olmayanlarda vardı. Yan masada oturan çift dikkatimi çekti. Kadının gözlerinde yaşlar vardı. Sessizce bir şey tartışıyorlardı. Kadın adama bir şey demek için ağzını açtı ve bende kulak kesildim.
"Por qué Dios me hizo quererte? Para hacerme sufrir más? "
Bende fısıldadım.
"Oui." O esnada garson geldi. Orta boylu,zayıf ve güzel bir kızdı. Ortama uyum sağlıyordu.
"Soyez la Bienvenue."
"Merci."
| |
|