Daniel Evans Sir Stafford | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 75 Kayıt tarihi : 28/07/11
| Konu: Fury Cuma Ağus. 26, 2011 3:24 am | |
| Daniel Evans & Eliza Alonso
En son Daniel Evans tarafından Cuma Ağus. 26, 2011 1:22 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
|
Daniel Evans Sir Stafford | IV. Sınıf
Mesaj Sayısı : 75 Kayıt tarihi : 28/07/11
| Konu: Geri: Fury Cuma Ağus. 26, 2011 3:26 am | |
| Ayağımın altındaki ufak yanma hissiyle bir anlığına yürüyüşümü durdurdum ve ısıya alışana kadar bekledim. Güneşin sıcaklığının beni sardığını hissedebiliyordum, üzerinde yürüdüğüm kum taneleri ise rahatsız edici olmaktan çok uzaktı. Neva ile beraber bir hafta kadar önce San Francisco’ya babasının yanına gitmiştik. Planımız ordan devam etmekti ama Evy Bay Geldeard’ın bir süre daha orda kalacağını öğrendiği an beni ekti. Gerçi ona hiç kızmadım; onu babasından çok gördüğüm bir gerçekti. Onları yalnız bırakmayı amaçlayarak planladığımız tarihten birkaç gün önce yola çıkmış, Los Angeles’a gelmiştim. Tatilimizi planlarken buraya mı gelsek, Las Vegas’a mı gitsek diye düşünmüştük ama Las Vegas’ın pek bir şansı olmamıştı. Zaten Manhattan’daki günlerimizin çoğu ordaki gibiydi, bir de tatilde aynı karmaşayı çekemezdik. Gerçi burasının da pek sakin olduğu söylenemezdi. Merkezde iki gün geçirdikten sonra kiraladığım spor arabayla yola koyulmuş, Long Beach’e gidip sahildeki otellerden birine yerleşmiştim. Fazlalıklarımdan kurtulup kendimi sahile atmam uzun sürmemişti. Ellerinde kaliteli içeceklerle katalog çekimlerinden fırlamış gibi görünen bir sürü güzel kıza karşı ilgim sıfırdı. Kızları isteseydim en başta Las Vegas’ı tercih ederdim zaten. Biraz daha ilerleyince kıyıda plaj voleybolu oynayanlara rastladım. Bir süre durup onları seyrettikten sonra sıradaki maç için bekleyenlerle muhabbete başlayıp kısa sürede onlarla arkadaş oldum. Basketbolu tercih ederdim ama hepsinin tadı ayrıydı. Küçüklükten beri dansa ve spora yönlendirildiğim için çoğu şey bana kolay geliyordu. Ufak hatalarınsa önemi yoktu sonuçta profesyönel maça çıkmayacaktık. Filedekilerin oyunu bitince sıra bize geçti ve çok beklemeden oynamaya başladık. Kum yükseğe zıplamamıza ve hızlı koşmamıza engel oluyordu ama zaten işin eğlencesi buydu. Maçın sonunda nefes nefese kalmıştık. Ben ve Elsa adındaki esmer, uzun boylu kız karşımızdaki izbandut gibi iki erkeğe yenildik. Son ana kadar savaşmıştık ama elimizden gelen bir şey yoktu. Sonradan karşı takımdakilerden birinin yarı profesyönel bir takımda oynadığını öğrendim. Açıkçası kazanmak veya kaybetmek umrumda bile değildi hiçbir zaman hırs yapan tiplerden olmamıştım. Elsa’nın numarasını telefonuma kaydedip geriye doğru yürümeye başladım. Terlemiştim ve denize atlamak istiyordum ama kaldığım otelin oraya gitmeden bunu yapmam olanaksızdı. Tempomu arttırıp koşar adım geri döndüm. Barda duran çocukla –adı Brian’dı- geldiğim sabah bol bol muhabbet ettiğim için beni tanıyordu. Selam verip kısa bir süre oturdum. Manzara gerçekten güzeldi. Bir bardak soğuk suyu tek nefesle içtikten sonra telefonumu Brian’a verip denize doğru ilerledim. İskelede yürüyüp bir an için boyu geçip geçmediğini görmeye çalıştım ardından iskelede güneşlenen manken görünümlü kızlardan birine sordum. Sesim aksi çıkmamıştı ama fazla flörtöz de değildi. Yüzmek istiyordum. Kız derin olduğunun güvencesini verince suya balıklama atladım. Daha önceki tatillerden birinde sığ suya kafa üstü çakılmıştım. Neva’nın endişeli hali hoşuma gitse de acı oldukça fazlaydı. Artık daha dikkatli oluyordum. Nefesimi tutup gidebildiğim yere kadar gittim ve yavaşça suyun üzerine çıktım. Ciğerlerim aldığım derin nefesle acısa da kendimden hoşnut bir şekilde yüzmeye devam ettim. Bir süre sonra çıkıp havluma kurulanarak yeniden bara ilerledim ve 30luk bira istedim. 30luk ellerimin arasında fazlasıyla minik görünüyordu ama ısınmış bir 50liktense soğuk içilmiş iki 30luk çok daha iyiydi. Telefonumu alıp mesajlarımı kontrol ettim ardından Brianla kısa bir süre konuştuktan sonra geriye, masalara doğru yürümeye başladım. Güneş tam tepede denebilirdi, her yer ışıl ışıldı. Ne yazıkki denize ve güneşe bakmaktan önüme bakmayı unutmuştum ve bacağımı sandalyeye çarpıp dengemi kaybettim. Fazla acımadığını düşünüp uzuc atlattığımı düşünüyordum ki elimdeki bardağın yarı yarıya boş olduğunu fark ettim. Öfkeli bir ses dikkatimi hemen arkamdaki masaya çekti ve dönüp baktım. | |
|