Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
phoebe and regina Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
phoebe and regina Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
phoebe and regina Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
phoebe and regina Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
phoebe and regina Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 phoebe and regina

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Colton Craig
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Colton Craig


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 15/08/11

phoebe and regina Empty
MesajKonu: phoebe and regina   phoebe and regina Icon_minitimePtsi Eyl. 05, 2011 1:39 am

Omuzlarına dökülen saçları dolandı parmakları (Bu kendisi için bir uyarıydı sanki, aklında kendi yarattığı replik canlanıyordu o kısık sesle: "Uzun saçları olması doğru şeyi yaptığın anlamına gelmez."), git gide hızlanan nefesleri arasında –şaşırtıcı derecede pürüzsüzdü- çenesini buldu eli ve onu itmesiyle üzerindeki dudaklarından ve ağırlığından kurtuldu. Ettiği en ufak hareket de dahi rahatsız edici sesler çıkartan kanepe istikrarla devam etti gecelerini mahvetmeye, avuçlarını her dokunuşunda rahatsız eden derisine yaslayıp kulaklarını tırmalayan bir gürültüyle karşısındaki çıplak gövdenin sahibinden uzaklaştı. Parfümünün tadını alabiliyordu hala, reklamdaki Chris Evans’ın görüntüsü canlandı gözünde. HAYIR! Bunu bilmemesi gerekiyordu, bu annesinin toplantılarında oğlundan bahsedip gururlanacağı türden şeyler değildi. Derslerinde başarılı olmalı, kendisine güzel bir kız arkadaş edinip birkaç oda dolusu ödül toplamalıydı. Okuldaki tüm kulüplerde aktif, gelecek sene en azından Sarmaşık Birliği- Ama ne derslerinde başarılıydı -annesine kalırsa bu hocalarına başka gözle bakıyor olmasındandı, belki ancak tam da aklından geçirdiği gibi değil- ne de kız arkadaşı vardı ki şimdiye dek ki dilekleri arasında en son gerçekleşecek olanı bu gibiydi. Gerçi geçen yaz tatilinde aile dostlarının kızı Emma ile birbirlerini kamuflaj olarak kullanmışlardı ama bu Club Penguin ya da Sims oynarken topladığı ödülleri bir sonraki madde için kullanması gibi bir şeydi. Sayılmaz. Aynı şimdi keşke karşısındaki çocuğu eve getirmemiş olmayı dilediği gibi, ancak "21. yüzyıldayız ve..." saçmalığına rağmen bir zaman makinesi ya da TARDIS'i olmadığı için yaptıklarını düzeltemeyecekti. Arasında bir metre dahi olmayan bu güzel surattan neden hala ayrı kaldığını anlamıyordu zaten, kalp atışları yakalanma korkusundan dolayı bu kadar hızlanmış olamazdı. Beynindeki sesleri dinleyecek olsa- İki tarafta aynı şeyi söylüyordu en azından kendisi kadar homoseksüel oldukları için. Ancak bu kişiyle sabah aynı odadan çıkacak ve henüz ailesiyle birlikte yaşıyor olması korkutuyordu kendisini, evdeki kimsenin kendisi hakkındaki bu gerçeği bilmesini (Kardeşi hariç ki kendisi odasına dalıp Audrey Hepburn posteri karşısında "4. sınıftaki Melissa odasında Audrey Hepburn posteri olanların 'düzgün' olmadıklarını söyledi, sanırım ilk defa yalan söylemiyordu." demesi üzerine her şeyi anladığını belirtmişti, henüz yaşı 6'yken.) ve babasının salondaki yemek masasının üzerine asılı olan tüfeği indirip onu kovalamaya başlamasını istemiyordu.

Karanlıkta ışıldayan koyu, kahverengi gözleri vardı zayıf yüzünü tamamlayan ve saçlarıyla aynı tondaydılar. Birbirleriyle uyumsuz, hatta çirkin denilebilecek ince dudakları duraksamıştı şimdi önceki saatlerinin aksine. Onunla gittiği barda tanışmıştı, orada bitmesi gerektiğini hala geçirse de aklından bilime olan inancına bağlı kalırsa bu olmayacaktı. Onunkinin aksine hala üzerinde olan tişörtüne şükretti, ardına yasladı başını ve boynundaki dudakların yarattığı gerginliğinden rahatsız olana kadar, ve artık sanki kalbi beyninde atıyormuş gibiydi, öylece kaldı. Doğrulduğunda geri çekilmek zorunda kaldı ve gözlerini bulduğunda birkaç saniye kitlendi karşısındaki görüntüye. Güzel- Yani yakışıklı gözüktüğünü söyleyemezdi ama içtiği birkaç bardak sonrasında git gide daha da çekici gelmeye başlamıştı ve şimdiye dek pek de konuşmadıkları için daha hoşnut kalıyordu geçirdikleri dakikalardan. Sanki Geri Dönüşüm Kutusu'nu boşalttığında çıkan sesin verdiği haz gibi, altta yanıp sonen turuncu kutucuk ya da telefonun ekranındaki onlarca isim; daha iyisi belki yaşanacaktı ancak durması gerekiyordu artık. Geçen her saniye ne kadar sabırsızlandırsa dahi kendisini, üzerine atlamamak ya da gittiğinde hayıflanıp gözyaşlarına boğulmamak için henüz ağzını açmamıştı ama gitmeliydi. Buraya gelmeleri bile hataydı bir kere, koşuşturmalarını yarıda kesen taksicinin bakışları gecenin bitmesi gerektiği anlamına geliyordu ancak o dakikalarda maalesef anlatamamıştı bunu. Nasıl gönderecekti onu? Nasıl 'hayır' diyebilirdi ki ona? Gözlerini kaçırdı ve yerdeki halının üzerine yayılmış bedeniyle yüzleşti. Yalnızca kendisinden daha iyi bir saç kesimi olan haliyle, Travis. Saçlarını kafasına geçirdiği tişört yüzünden göremiyordu ancak karnındaki dövmesi sayesinde -kendisi kolundaki hacı yaptırırken o da karnına Rebecca’lı bir şeyler yazdırmıştı. “may the rebecca be with you” gibi bir şey olabilirdi, onun karnını açtığını uzun zamandır görmemişti. Görmemeliydi. Parmakları derisindeki desenin üzerinde geziniyordu ve nefes nefese kaldığı için bir uğultu yükseliyordu gövdesinden.

"Evet, bara girdiğinde ortadan kaybolduğunu sandın ve ben yalnızca tuvalette minik REBECCA'mı düşlüyordum ki sen sevgilinle kaçıp eve gelene kadar. İkiz hislerinden nefret ediyorum, bir anda tanımadığım görünmez dudakların yüzümü vakumlaması hiç de iyi bir his değildi ve, evet, şimdi buradayım. Bir daha bira içmeyeceğim, evden çıkmadan önce içtiklerimiz sondu. Yalnızca daha fazla işememe yarıyorlar. Artık yalnızca votka." Parmakları kafasına geçirmiş olduğu tişörtünü çekiştiriyordu ve onun tavanı izleyen suretiyle karşılaştı Colton. "Şu eski 'erkek arkadaşın' Dima gibi yalnızca votka," Adını söylerken 'ikiz hissi' anıları yüzünden olsa gerek yüzünü ekşitmişti, ya da bu hayali arkadaşı/ikizi çok fazla içmişti bu gece. "Hem Ukrayna'dan gelmişim gibi de davranabilirim, kulaklarına- kulaklarımıza çalınan aşk sözcüklerini de aksanıyla söyleyebilirsem. Becca'nın beni istemediği vakitleri geçirmemi bile sağlayabilir bu." Sanki Colton'ın beyninden fırlayıp bunu yapabilecekmiş gibi.

Ama asla kötü bir hayali arkadaş olmamıştı, hiçbir zaman tuvaleti işgal etmezdi mesela. Her sabah erkenden kalkar ve Colton'ın içeri girip aynısına sahip olduğu kıçını görmesinden korktuğu için henüz güneş doğmadan tüm işini bitirirdi. Geceleri kanepede uyurdu çoğunlukla, ailesine ısrarlarıyla aldırttığı ranzaya sığamadıklarında bu hale gelmek zorunda kalmışlardı. Travis gündüzleri uyumayı -genellikle derslerde- sevdiğinden bir problem olmuyordu bu ama bazen Colton o kitap okurken açık kalan lamba yüzünden okula henüz uyumamış halde gidiyordu. Belki de onun aksine sınıfta kalacak olmasının da nedeni buydu. Ama umursamıyordu. Umursamıyordu. Umursamıyordu. İçinde yaşayan ve her derste Becca’sını düşleyen çocuğun okulda kaydı yoktu değil mi?

Yerdeki ikizinden ayırmadı gözlerini, “Gitmelisin.” Dakikalardır süren hareketsizliğin nedenini artık biliyordu, suskunluk ise saatler boyunca ilk defa bozuldu. Adını dahi bilmediği için daha fazla konuşmasına, nedenlerini açıklamasına gerek yoktu. Ne kadar korkak olduğunu odadaki iki kişiden birinin söylemesinden korkuyordu. Gerçi bunu büyük ihtimalle odaya girdiklerinde Travis neşeyle söyleyecekti, başka vakumlama anlarına katlanmasına gerek yoktu ne de olsa. Yalnız kaldıklarında kanepenin başucundaki lambaya uzandı parmakları, oda aydınlandığında “Umarım hiçbir şey çalmadan evden ayrılır.” diye mırıldandı Travis. Ayağa kalkıp odanın diğer tarafındaki oyunlara yöneldi ve tişörtünü düzeltip Ms. Pacman’in önüne çekti tabureyi. Sabah kadar burada oyalanacak demekti bu, oturduğu yerden ayrılıp odalarına yöneldi Colton.

Üzerindeki tişörtü çıkartıp, bunu ancak yalnızken yapmaya cesaret edebiliyordu ki bugün de her defasında olduğu gibi üçüncü aşamaya geçememişti, yatağına attı kendisini. Boyu kısa gelen battaniyeyi ayaklarıyla ittirdi ve duvar kenarında kalmasını sağladı yığının. Karnına yerleştirdi ellerini, ne yapmak istediğini bilmiyordu. Uyuyacak olsa sabah uyanamazdı ve sabah kahvaltı için kız kardeşini dışarı çıkartacağına söz vermişti. Travis’i bu anlarda istiyordu işte, fiziksel olarak da var olmasını ve kendisinden daha duyarlı olduğu anlarda Colton’ın bedenini ele geçirmek yerine de olsa orada bulunmasını. Kardeşiyle arası iyi değil gibi şeyler için değil, yalnızca bazen ona çok ihtiyaç duyuyordu. Becca’nın gizli sapığı olmak yerine gidip onunla konuşmasını isterdi mesela, histerik konuşmalarından da belki böylece kurtulmuş olurdu. “Belki de yaşlı bir bakir olarak ölmem istenmiştir.” Bir yumruk haline geldi eli, aldığı nefes ciğerlerine dolduğunda titredi gövdesi. Güneş aydınlanana dek de karşısındaki çerçeveden ayrılmadı gözleri. Audrey Hepburn’e bakarken ölecekti büyük ihtimalle, banliyödeki evin verandasında yanındaki boş sandalyede Travis otururken.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
phoebe and regina
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan-
Buraya geçin: