Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 oldu mu şimdi oldu mu ya..

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lia Elisabeta Boleyn
Radyo Programı Asistanı
 Radyo Programı Asistanı
Lia Elisabeta Boleyn


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 05/09/10

oldu mu şimdi oldu mu ya.. Empty
MesajKonu: oldu mu şimdi oldu mu ya..   oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 1:59 am

'Dı dı dıt dı dı dıt' kabus olmalıydı. Hangi aklı başında insan birini pazar uykusundan edebilirdi ki ? Hiç olmadı bilmesi gerekirdi ki, pazar uykusu her ülkede bir gelenek. Eğer kiliseye gitmek gibi bir niyetiniz yoksa yorganı başınıza çekip her türlü rüyayı görmekte serbestsiniz. Fakat ne yazık ki bazı insanlar bunun bilincine varamıyor. Yastıklarla kulağını tıkamasına rağmen bir fayda etmemişti. Hala alt kattan o lanet olasıca ses geliyordu. Annesi dayanamamış olacak ki kim arıyormuş diye ekrana baktı. Her ne kadar yüzünü ekşitse de kızına "Hergele denen biri seni arıyor !" diye bağırdı. Anaç bir ses tonu kullanmasa da insanları bu şekilde kaydettiğini görünce galiba en yumuşak tepkiyi verebilmişti. Bu adamın aklından zoru mu vardı ? Tek tatil gününde kalkmış asistanını arıyordu, olacak iş değil. Bir yandan da arama nedenini merak ediyordu. Bu saatte araması pek hayra alamet değildi. Kim bilir başı derttedir ya da başka şeyler... Lia'nın aklında şimdiden sinsi senaryolar doğmuştu. İki ay önceki prodüksiyoncu kadın; gayet hoştu, kızıl saçlı biraz da 'al beni'si olan bir tipti. İki ay bir insanın hamile olduğunu anlaması için yeterli bir süreydi aslında. Şimdiden bir kahkaha krizi sarmıştı bile Lia'yı. Babacık Alex... Belki de programın adı değişebilirdi : 'Minik Tavşan Saat Kaç ?' bu düşüncelerle iyice kendinden geçen kızımız hiç beklenmedik bir hareketle yatağın üstüne çıkıp " Şimdi bittin oğlum !" diye bağırdı. Bağırmasına bağırdı fakat o sırada annesinin içeri girip "Alex, seni istiyor." demesi olmasaydı daha iyi olabilirdi. Kısa süreli bir afallamadan sonra telefonu kaptı ve toplayabildiği tüm enerjiyle " Günaydın." dedi. Tüm sabah zırvalamalrını dinleyip asıl konuya geldiğinde suratı en ekşi halini çoktan almıştı. İsteksiz bir ses tonuyla, "Daha önce haber verseydin keşke. Neyse, zaten bir planım yoktu. Güzel mekan seçmişsin gerçekten, olur tamam mayo da alırım yanıma. Üf tamam podyuma çıkacak halim yok giyerim bir şeyler. Hı hıı, gelirim hemen." dedi. Lanet olası pislik ! Başka zaman mı yoktu sanki. Hangi zeki insan kalkıp plajda 'bu ay ne yapmışız' diye bakar ? Ee tabi eğer bu kişi Alex Hergele Mclain ise normaldi. Ah tabi bu kişi değişiklik olsun diye dosyaları kafede incelemek için asistanını çağırıp geldikten beş dakika sonra dosyalardan çok yan masadaki kadına bakarsa az önceki soru tamamiyle saçma kalıyordu. Umutsuzca yatağından kalkıp dolabın diplerinden bir mayo çıkardı. Düz beyaz, herhangi bir ayrıntısı olmayan basit bir bikiniydi. Sırtındaki ve boynundaki ipler vardı, o kadar. Üzerine de lacivert keten elbiselerden birini geçirip, dosyaları plaj çantasına tıktı. Merdivenlerden ikişer ikişer inip mutfaktan taze bir elma kaptı. Evine bu kadar hasret duyacağı aklına bile gelmezdi. Şimdi köşedeki uzanma koltuğunda televizyon izlemek vardı. Beyaz, ahşap kapıyı sonuna kadar çarpıp arabaya atladı. Radarları pek umursamıyordu, son sürat Brighton Beach'e doğru yol aldı. Kimilerine göre basit bir yer, kimilerine göreyse muhteşem bir denize sahip plajdı burası. Normalde zaman zaman takıldığı bu yer bu sefer nedense cehennem gibi gelmişti. Kim bilir ne zımbırtılarla karşısına çıkacaktı, bay sersem. Gözünün önüne gelen saçlarını torpidodan bulduğu tokayla tepeden tutturdu. Güneş gözlüğünü kırmızı ışıkların birinde arka koltuğun üzerinde bulmuştu. Tek kelimeyle, berbattı. Elbisenin eteğiyle biraz olsun camındaki tozu alabilmişti. Arabadan indiğinde etrafı kolaçan etti. Bu saatte ancak etrafta yaşlılar vardı. Fakat Alex'i farketmek pek de uzun sürmedi. Küçük bir kahkaha atmıştı bile. Bu adam plaj adabını bilmiyor muydu? İki tane şişme yatak ve bir adam. Hemen yanına gitti ve çantayı yere attı. İlgisizce "Selam" dedi ve oturup devam etti, " Bugün ne yapmışız dosyalarına mı bakıyoruz yoksa ne yapacağız kağıtlarını mı çıkarayım." Ne yazık ki o kadar ilgili olacağını zannetmiyordu adamın. Eğer şanslıysa bir telefonla kaçacak ve Lia da günün tadını çıkaracaktı. Kim bilir...



En son Lia Elisabeta Boleyn tarafından Perş. Eyl. 09, 2010 4:17 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
Radyo Programı Sunucusu
 Radyo Programı Sunucusu
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 40
Kayıt tarihi : 30/08/10

oldu mu şimdi oldu mu ya.. Empty
MesajKonu: Geri: oldu mu şimdi oldu mu ya..   oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimeÇarş. Eyl. 08, 2010 6:48 am

Güzel bir gün mü? Kesinlikle! Güneş tepede, dinleyiciler henüz Alex Mclain’i duymayı beklemiyor yani bu boş zaman demek! Ve ben, Alex Mclain yani, bu zamanı karanlık yayın odasında geçirmektense güneşli bir yerde geçirmeyi tercih ederim. Elimi telefonuma atıp numarayı çevirdim ve arama sesinden başka bir ses duymayı beklerken düz kırmızı tişörtüm üzerindeki votkanın siyah tüylerini temizledim. Lia’nın sesini duyduğumda planı ona aktardım. "Daha önce haber verseydin keşke. neyse, zaten bir planım yoktu. Güzel mekan seçmişsin gerçekten, olur tamam mayo da alırım yanıma. Üf tamam podyuma çıkacak halim yok giyerim bir şeyler. Hı hıı, gelirim hemen." Oldu bu iş. Votka kapı eşiğinden bana bakıyordu mayışık bir suratla. Bu ifadesi tanıdıktı, ona neden daha fazla mama vermediğimi sorguluyordu. “Çünkü dana kadar oldun. Ve bir dana isteseydim inek beslerdim, bayım.” Beni anladığını sanmıyorum ama cümlemi bitirince adeta itiraz edercesine miyavladı. Gülüp votkayı kucakladım ve çuval gibi omzumun üzerine bıraktım. Bu kedinin garip huylarından biri de omzuma koyduğumda tutunarak benimle bir korsan papağanı gibi gezmeyi sevmesiydi. Bazen bu kediyi deli gibi sıkıştırasım geliyor çünkü dünya üstü bir tatlılığı var. Burnunu yalayıp etrafı incelerken Votka ben de mutfağa, mutfak masası üzerine yaydığı gazeteyi okuyan Clem’in yanına gittim ve kendime hazır sıcak suyu kullanarak kahve yaptım. “Günaydın Clem.” Yanından geçerken alnına bir öpücük kondurdum ve yanındaki sandalyeye oturmaya davrandım ama Vişne miyavlayıp yeri sahiplendiğini söyledi. Bunun üzerine Votka omzumdan masaya atlayıp Vişne’yi koklamaya başladı. Yer için kavga çıkaracak değildim elbette, yerin Vişne’ye ait olduğunu kabul edip diğer sandalyeyi çektim. “Bugün ne yapacaksın?” Dumanı tüten kahveden bir yudum aldım ve sırtımı sandalyeye yasladım.”Lia ile sahilde durum analizi yapacağız.” Clem’in tek kaşının havada olduğunu görünce güldüm. “Koca bir hafta o karanlık oyuğa tıkılı kalıyoruz, hakkımızı isteriz!” Yumruğumu gülerek havada sallayıp ekledim. “Bu arada yeni konuğum sen olacaksın. Soruları hazırlayıp sana veririm, hazırlıklı ol.” Clem de sırıttı. “Gelebilecek miyim diye sormuyorsun bile.” Yavru köpek bakışlarımı takınıp ona doğru eğildim. Bunu yaptıktan sonra biraz vicdan azabi hissediyordum ama neyse ki sadece biraz.”Lütfen lütfen lütfen, sana ihtiyacım var Clem!” O gülerken yarım kahveyi masaya bırakıp saçlarını karıştırdım. Dolaba dalıp sönük şişme yatakları kaptım ve dışarı çıktım. Ne olursak olalım Clem ile aramdaki bu şey hep kalacaktı ki ben bunu sahip olduğum en değerli şey olarak görüyordum.

Lia gelene kadar şişme yatakları şişirmiş, güneş yağına bulanmış, yanımdaki şişeye hazır kokteyli yapmış ve güneş gözlüğümü takıp martini bardağındaki soğuk içkimi yudumlamaya başlamıştım. Lia’nın ilgisizliği üzerine güneş gözlüğünü düşürüp gözlerini kısarak ona baktı. “Sana da selam Lia.” İşim gereği en negatif insanlarla çoğu zaman çalışmama gerekmişti ama hiçbir zaman Lia’nın bana karşı neden bu kadar olumsuz olduğunu anlamamıştım. “Bir şeyler içmek ister misin?” diye sordum yanımdaki buzlu martini bardağındaki diğer içkiyi uzatıp söylediklerine kulak asmamış gibi. Bardağın tabanını tişörtümü bıraktığım yerin yanına, kızgın kuma gömüp gözlüğü burun kemiğim üzerinde geri ittim ve ellerimi ensemde birleştirdim. “Aslında yalan söyledim, herhangi bir şeyi gözden geçireceğimiz yok. Sadece kumsalın keyfini çıkar, ikimiz de tatili hakediyoruz. Ve gözdem geçirmemiz gereken bir şey de varsa senin tutumun.” Son söylediğimle biraz daha ciddi bir ifadeye büründü suratım. “Neden bana karşı şu, hımm saldırgan tutumu sergilediğini öğrenmek istiyorum.” Ne diyebilirim ki, yaşasın patron otoritesi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://lc-rpg.yetkin-forum.com/nternet-siteleri-f158/wwwtilkiblo
Lia Elisabeta Boleyn
Radyo Programı Asistanı
 Radyo Programı Asistanı
Lia Elisabeta Boleyn


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 05/09/10

oldu mu şimdi oldu mu ya.. Empty
MesajKonu: Geri: oldu mu şimdi oldu mu ya..   oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimePerş. Eyl. 09, 2010 4:16 am

Bir yandan piliç çevirme Alex'e bakıyor, bir yandan da sakince onu dinliyordu. Bir anda beklemediği bir soruyla karşılaştı. “Aslında yalan söyledim, herhangi bir şeyi gözden geçireceğimiz yok. Sadece kumsalın keyfini çıkar, ikimiz de tatili hakediyoruz. Ve gözdem geçirmemiz gereken bir şey de varsa senin tutumun.” bunun cevabını ne yazık ki kendisi de bilmiyordu. Tavırları itici olabilirdi fakat bunu iki katına çıkaran bir neden vardı. Cevap verme sorumluluğundaydı fakat verecek bir cevabı var mıydı, hayır. Aslında sandığı gibi saldırgan değildi. Bu sadece sınırsız bir savunma mekanizmasıydı. Alex bir şey gibiydi, şey, etrafındakilere zarar bir yapısı vardı. Tamam belki reddedilemez bir cazibesi de mevcuttu fakat bu cazibe öyle iyi sonuçlar doğurmuyordu, en azından bundan emindi. Fakat şimdiye kadar kendisine karşı tutumu gayet de insancıldı. Bu soruyu beklemiyordu, en azından günün sorusu olmayabilirdi. Bazen insan kendini bile anlamaz ya, bu da böyle bir durumdu, açıklanamıyordu. Ne olursa olsun "Bir şey yok." demek durum açısından pek de doğru değildi. Bir nebze yardımı olabilir diye yanındaki içkiyi kafaya dikmeye çalıştı. Pek başarılı olmasa da sertlik, algılarını harekete geçirmişti. Yanlış bir şey söylemek işine mal olabilirdi. Bu da kendisi için önemli bir husustu. Cevap bekleyen bir suratla karşı karşıyaydı fakat vücudunun üretebildiği tek şey başını daha da aşağı eğdirmek olmuştu. Gereğinden fazla bir süre düşündü. Sanki bu durumu normal şartlarda dikkate almıyormuş da kafasında ilk kez tartıyormuş izlenimi veriyordu. Karşısındakini umursamıyormuş gibi görünmek onu iki kat rahatsız etmişti. Acaba gerçekten Alex cevabı önemsiyor muydu ? Belki de öylesine sormuştu. İhtimallerle beynini doldururken artık zamanın geldiğini düşündü. Yoksa elveda demek zorunda kalacaktı mesleğine, kim bilir. Yumuşak bir yerden girmek istiyordu. "Bak Alex, sen işin söz konusu olunca gerçekten iyi bir adamsın hatta bana da pek çok şey öğrettiğin inkar edilemez fakat senin hayatın bundan ibaret değil. Zor güvenilebilecek bir insansın. Yanlış anlama beni fakat hani birçok insanı yarı yolda bırakmışlığın var; belki seni seven belki de ufak hayalleri olan herkesi, daha açık konuşmam gerekirse de, kadınları. Feminist bir yanım var hatta çok ağır basıyor. Benim için, kurallarım için, prensiplerim için tamamiyle aykırı bir insan oldun. Ama senden nefret etmiyorum, saldırgan da değilim. Sadece seviye koymaya çalışıyorum. Eğer memnun değilsen ve sana, ne derler, itici bir insanmış gibi geliyorsam anlarım. Bu arada küçük tatil için teşekkür ederim. Aslında bazen seni yanlış tanıyor olabilirim diyorum kendime. Geç mi kaldım bilmiyorum ama, haksız yere tüm yargılarım için senden özür dilerim." üste çıkamamıştı her ne kadar denese de. Sonlara doğru kendine güveni bile azalmıştı. Ama dediklerinin hiçbiri göstermiyordu ki ona karşı bir sempatisi olacağını ya da destekleyeceğini. Hala yanlış adamdı ve hala lanet olası bir adam olarak yaşayacaktı. Alex'le canım cicim olmak ha, bu o bir meleğe dönüşse de gerçekleşmeyecekti. Kendi yanlışları bile onu artıya çıkaramazdı. Sadece ılımlı bir politika izleyebilirdi, hepsi buydu. Daha fazlasını beklemesi aptallıktı, imkansızdı. Yine de için içini yiyen bir soru vardı ki sormaktan bile korkuyordu. Yine de sormak zorundaydı, evet evet bunu yapacaktı. İçkinin avantajlarını kullanarak bir koca yudum daha aldı. "Iı, şey, kovuldum mu ki acaba ben ? " Böylesi durumlarda cümle kurma yeteneği üç yaştan aşağı iniyordu. Surat ifadesi de iki kat meraka bürünmüş ve küçük bir çocukmuşçasına korkuyla bakıyordu.

Günün böyle bir boyuta geleceğini hayal etmiyordu fakat olmuştu işte. Yine de her yerden dönebilme ihtimali vardı, galiba yani. O sırada güneşin iyice kızgınlaştığını farkederek üzerindeki elbiseyi çıkardı dizlerinden yukarısının farklı bir renge bürünmesini istediği söylenemezdi. Çantadan bulduğu altmış faktör bir güneş kremini omuzlarına da sürdükten sonra, en azından tatilimsi günü domates olarak bitirmeyecekti. Yarı tozlu gözlüğü de kafasına taktığında yapacak bir şey olmadığını farkederek sıkılgan bir tavırla yerine çöktü.

Türkiye yendi diye böyle oldu u.u
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alex Mclain
Radyo Programı Sunucusu
 Radyo Programı Sunucusu
Alex Mclain


Mesaj Sayısı : 40
Kayıt tarihi : 30/08/10

oldu mu şimdi oldu mu ya.. Empty
MesajKonu: Geri: oldu mu şimdi oldu mu ya..   oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimePaz Eyl. 12, 2010 10:28 am

Lia konuşurken yüz ifademi hiç değiştirmeden sabırla bitirmesini bekledim. Onu yarıda bir yerde bölmek düşüncelerini tam anlamıyla öğrenememek demekti ayrıca işim gereği çok konuşan insanlara tahammül edebiliyordum yani zor olmadı. Güneş gözlüklerimin arkasından mavi olan ama öyle gözükmeyen gökyüzünde süzülen bulutları izliyordum. Güneş tenimde geziniyor, bunaltıcı olmasa da sıcak bir etki bırakıyordu. İç organlarıma kadar hissedebiliyordum sıcaklığı ve adım gibi eminim tenim cayır cayır yanıyordu. Yine de güneşlenmenin tüm amacı da buydu zaten, hele de o sıcaklığın ardından kendini tuzlu, serin sulara bırakmak mükâfatı varken. Lia kovulup kovulmadığını sorduğunda içten bir kahkaha patlattım. Birkaç dürüst kelimeye maruz kaldığım için kovulduğunu düşünmesi saçmaydı. Tanrım, o kadar da gaddar bir patron olduğumu sanmıyorum! Lia’nın tek problemi beni kendi çapında etiketlemiş olmasıydı. Olmadığım bir şey gibi kabul etmişti beni, tipik acımasız, iş gücünden başka bir şeyi önemsemeyen hain patron gibi. Halbuki bu şekilde ona görünmemek için elimden geleni yapmıştım. Onu bu keyifli sahil aktiviteme katmam bile bunun kanıtıydı. Ona ne emir veriyordum ne de istemediği bir şey yaptırıyordum. Fazla mesaiye bırakmıyor, maaşını kesmekle de tehdit etmiyordum. Pekala arada şakasına kovuldun diyordum ama o bile biliyordu ciddi olmadığımı. Bu yüzden neden bu aksi tutumuna devam ettiğini sormam aslında bir patronun çalışanına kurduğu baskısal bir soru değil daha çok yanlış anlaşılmış birinin soracağı türden bir şey idi. “Kovulmak mı?” dedim bir süre güldükten sonra. İçkiden bir yudum alıp dirseklerine dayanarak hafiften doğruldum. Güneş gözlüğümü tam olarak gözümden kaldırıp başımın üzerine ittim ve hafif kısık bakışlarım ve koca gülümsememle ona baktım. “Hayır ama seni kovacak olsaydım bana bunları daha önce söylemediğin için kovardım.” Bir süre yüzüne baktıktan sonra gözlerimi kumsalda ıslak kumdan kale yapan çocuklara çevirdim. Gülümseme hala yüzümdeydi. “Keşke beni gerçekten tanımış olsaydın Lia. O zaman dediğin şeylerin gerçeğin sadece bir kısmı olduğunu anlardım. Koca bir buzdağının sadece tepesini görüyorsun.” Kendimi yeniden şişme yatağa bırakıp içkiden kalanların sonunu kafaya diktim. Sıcak altında soğuk bir şey içmek gibi güzel bir tezatlık olamaz. “Eee…” diye başladım konuyu dağıtmak adına. “Boğulma taklidi yaptığında seni kurtarmasını isteyebileceğin bir herif görüyor musun sahilde? Radyodan geldik ayağına bir röportaj koparıp özel hayatını didik didik yapabiliriz.” Yüzümde yine o iflah olmaz sevimlilikteki ifade vardı. Konu konu değiştirme olunca üstüme insan tanımıyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://lc-rpg.yetkin-forum.com/nternet-siteleri-f158/wwwtilkiblo
Lia Elisabeta Boleyn
Radyo Programı Asistanı
 Radyo Programı Asistanı
Lia Elisabeta Boleyn


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 05/09/10

oldu mu şimdi oldu mu ya.. Empty
MesajKonu: Geri: oldu mu şimdi oldu mu ya..   oldu mu şimdi oldu mu ya.. Icon_minitimePtsi Eyl. 13, 2010 4:26 am

İçki de amma erken bitmişti. İlk kez bu kadar içme isteğiyle dolmuştu bile denilebilirdi. “Boğulma taklidi yaptığında seni kurtarmasını isteyebileceğin bir herif görüyor musun sahilde? Radyodan geldik ayağına bir röportaj koparıp özel hayatını didik didik yapabiliriz.” Komikti. Sahildeki yaş ortalamasına bakıldığında röportajdan çok da mükemmel bir sonuç alınamazdı. Saatin azizliği... " Hımm.. Bir düşüneyim şurada kumdan kale yapan bir çocuk var hani beni kurtarsa fena olmaz." muzipçe gülümsedi. Aslında şirin de bir çocuktu, daha neler ! Ortamın kasıntı havasını dağıtmaya çalışma girişimiydi bu ama gerçekten işe yarayabilme ihtimali de mevcuttu. " Ama o seni taşıyamaz diyorsan ilerde gazete okuyan beyaz saçlı adam var. Plaj çantası bile marka baksana. Hem iyi bir başlık da olur röportaja: Antropoz'un Ruhsal Etkileri ! Yaşayan biri en iyi şekilde anlatandır. Beğenmezsen ki, üzgünüm bekleyeceksin." O ne seviyesizlikti öyle. Tam da adamına gelmişti bu denli bir espri için. Ortamı ısıtmak derken kaynatma noktasına gelmeye ne lüzum vardı ama insanın içine şeytan kaçınca olmadık dalga geçmeler de beraberinde geliyordu. Adamına göre davran derler aslında ortada adam da yoktu ortam da. İlk adımı Alex atmasaydı bu konuyu düşünesi bile yoktu, zaten sorun çıkarma ihtimali de yoktu. İnsanlar burayı kendilerine dinlenme mekanı yapmışlardı. Sanki sağ tarafta uzanan kadın bir daha hiç kalkmayacakmış hissi veriyordu. Birkaç torunun gülüşmesi olmasa kendini yalnız bile hissedebilirdi, yanındaki şey hariç. Espri anlayışını sağlam bulmasa tek kelime etmeyeceği adam. Gözlüğüyle oyuncakmışcasına oynuyordu. Üstüne bu kadar kavuran bir güneşte güneş yağı sürmüştü, piliç çevirme konusunda gerçekten haklı bırakıyordu karşısındakini. Yağ ile güneşin çarpışmasında ortaya çıkan parlama gözü alıyordu. Bir süre sonra deri koyulaşacak sıcaklığın etkisiyle terlemeye başlayacaktı. Bunlar basit evrelerdi, neden bu kadar kafa yorduğunu anlamamıştı. Altmış faktör güneş kreminin onu eskisi gibi bırakacağının kıskançlığı mıydı yoksa ? Aptalca yorumlarından sıkılıp kafasını ,gözlüğünü bu kez başına geçiren, Alex'e çevirdi. Durumundan gayet hoşnuttu cin cin gülümsüyordu, sonradan uyumasa bari ! " Bırakalım şu beyaz kafaları, boğulmam, kendime hakim olurum. Şu Clementine Crandal röportajı ne olacak ? Askıya almayı düşünmüyorsundur herhalde zira senin için hayırlı olmaz bence." Güldü. Bu röportaj onu biraz heyecanlandırmıştı hakikaten taş gibi bir kadındı, şöhretini tartışmaya zaten gerek yoktu. "Bir erkek olsaydım... Bu Alex denen herif harbiden, neyse" ama öyle bir kadın gibi gözükmüyordu. Diğer kadınlardan bir farkı vardı. Tamam güzeldi birçok kişi gibi fakat Alex için toz kondurulmazdı. Belki de öğrenirdi bu röportajda, Clementine'in farkı ne sorusunun cevabını, kim bilir...

"Şeyy, sizin ev hayvanlarınız varmış. Telefonla konuşurken duymuştum. Kapıya Hayvan Giremez ! tabelası asılana kadar getirsen ne güzel olur, radyonun maskotu ta da dada ! Bilirsin diyemeyeceğim çünkü bilmiyorsun, hayvansever bir kişiliğim vardır." garip bir istekti bu. Annesinin katı kararları yüzünden bahçeye köpek bile girememişti onları ya hayvanat bahçesinde ya da parklarda görüyordu. Hayvan sahibi olmanın neşesini, zorluğunu tadamamış olmak üzücüydü belki. Yine de ümitlenmişti, bir gün bile olsa şirin bir hayvanın ziyareti hoş olurdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
oldu mu şimdi oldu mu ya..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Önce kus, şimdi de uyu. Ooh keyfe de bakın!
» Şimdi çekip gidebilir misin? Teşekkürler.
» Üç oldu.
» Uzun zaman oldu.
» Emrivaki mi oldu? Aman neyse.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Brooklyn :: Brighton Beach-
Buraya geçin: