Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Muhabbet bağı. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Muhabbet bağı. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Muhabbet bağı. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Muhabbet bağı. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Muhabbet bağı. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Muhabbet bağı.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Shaquila Salomon
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Shaquila Salomon


Mesaj Sayısı : 76
Kayıt tarihi : 31/08/10

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimePaz Ocak 23, 2011 12:54 pm

Muhabbet bağı. Pandavirus_z5 Muhabbet bağı. Rob-Nathan-robert-sheehan-9571572-100-100
* Shaquila Salomon
* Julian Meilleur

Akşamüstü zamanları.
Tatlı söyleşmeler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Shaquila Salomon
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Shaquila Salomon


Mesaj Sayısı : 76
Kayıt tarihi : 31/08/10

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimePaz Ocak 23, 2011 1:35 pm


    Yere eğilip, bir defa daha bağladı fazlaca retro ayakkabılarını. Evet, bu pembe platformlara nazaran, kesinlikle, çok daha cool görünüyor olmalıydı. Yakası sonuna kadar kapalı, çağla yeşili gömleği, turuncu süveteri, kahverengi kot şortu da. Fazla uyum sağlayamadığı gün gibi ortadaydı, ama zaten gerekli de değildi. Okulda edilen laflar, birbiri ardına eklenen küçültücü sözler, arkadan fısıldaşmalar... İnanması güçtü, ama galiba geride kalmıştı. Ya da yeterli bir popülerlik derecesine çoktan ulaşmıştı, bilemiyordu elbette. Çünkü insanlar ezik diye bağırmayı severdi, ancak gelişme kaydettiğinde kimse sırtını sıvazlamıyordu. Budapeşte'de de bunun böyle olup olmadığını merak etti. Hep böyle yapardı; düşündüğü her şeyi Budapeşte'ye bağlardı. Yaz tatilleri dışında hiç yurtdışına çıkmamıştı bile. Ama Budapeşte... Budapeşte aşktı. Tüm ergenlerin Nutella'ya duyduğu sevginin toplamı, Shaq'ın Budapeşte'ye olan aşkına eşitti. Budapeşte, gönüllere taht kurmuş bir imkansız sevdalıydı. Ve uzaktı. Şu Manhattan sokaklarından bir türlü sıyrılamayan biri için, daha fazla uzak. Elini uzatsa, dokunabilirdi aslında. Hakkına her şeyi bildiği bir mekanın topraklarına ayak basmasa, havasını solumasa da olurdu. Orda, bir köy vardı uzakta. Ah, köylü möylü düşündüğü duyulsa, milletin ağzına iyice sakız olurdu garanti. Düşünceler bu şehirdeki üstün bilişim ağına dahil olmadığı için, Tanrı'ya şükranlarını sunmak adına gözlerimi havaya çevirdi.
    Starbucks'a girdiğinde, kimsecikler yoktu. Bilemiyordu, belki de genç sevgililer sevişmek için evlere dağılmak üzere sözleşmişlerdi. Hayır, böyle olsa haberi olurdu. Dedikoduculardan haber alacak kadar nüfusa sahipti, çok şükür. Yine de, şüphelenmekten kendini alamadı. Mekanda bulunan tek kasiyere doğru olan tezgaha yaslandı; "Taşra bir bakkalda olsaydık sinek avlıyorsunuz derdim, ama stabilitenizi tehlikeye atmak istemiyorum." dedi sırıtarak. Evet, günündeydi. Neşesine kesinlikle diyecek yoktu. Bunun sebebi belki de, nihayet Julian'ı görecek olmasıydı. Paris'te bulunduğu -Paris Budapeşte'ye daha yakındı.- koskoca bir 3 hafta boyunca hiç görüşememişlerdi, okul döneminde de bu durum kendini tekrarlayacak gibi görünüyordu. Tek istediği, entrikalardan biraz olsun uzak olan bu dostuyla iki lafın belini kırmaktı. "Sineklerimiz bile Manhattan'ın klasına uygundur, efendim". dedi kasiyer, sırıtarak. Kasları, beyaz gömleğinden belli oluyordu. Manhattan'ı sevmesinin bir sebebi de buydu; her şeye önem veriliyordu. Ziyaret ettiği onca şehirdeki çapulsuz Starbucks elemanlarının yanında, gerçek bir partner potansiyeli taşıyan yegâne kişiydi. "Sinek fikrinden hoşlanmadım. İki Caffè Mocha bu arada." diye araya sıkıştırdı, çünkü sırt çantasında titreşen telefonu hissetmiş, hatta yavaşça sıçramıştı bile. Saatine baktım. Dakikliği sekteye uğramış gibi görünüyordu. Oysa bu yönüyle hep övünür, yüzsüzce insanların yüzüne vurmaktan da hoşlanırdı. Hatta bir keş olarak dakik olmasının, kendisinin yüce gönüllüğü olduğunu söylediği bile olmuştu. Julien kesinlikle bu öğretilerini yüzüne vuracaktı bugün. Hazırlanmış kahvelerini alırken de, bunu düşünerek sırıtıyordu. "Teşekkürler, sinekadam." deyip, göz kırptı. Kredi kartı kullanmaktan hiç hoşlanmıyordu. Bu yüzden, cüzdanından çıkarttığı birkaç, çok yüksek meblağlara sahip olmayan banknotu çoktan kasaya bırakmıştı. Üstü kalsın demekse, ne kadar farklı olursa olsun, her Manhattan'lının arasında gerçekleşmiş sözlü bir antlaşmaydı adeta.
    Elindeki karton bardaklara, adımlarını hızlandırdı. Bağcıkları bir defa daha çözülmüştü, onlara da basmamaya çabalıyordu ve işi, cidden, bir cambazla eşdeğer gibiydi o an. Çimenliklerin yanında bankta oturmakta olan Julien'e doğru koşturdum. "Sabırsızlandığını biliyordum." deyip, eline kahveyi tutuşturdum. Kucaklaşma faslını geçecek kadar iyi tanışıyorduk; bunları samimiyetsiz bulduğumu biliyordu. Bu yüzden, o da bana pırıl pırıl gülümseyerek karşılık verdi. Siyah gözlerini, dağınık kahverengi saçlarını, cılız vücudunu gözden geçirdim. Görüşmeyeli, sağlamdı. En azından her uzvu yerli yerindeydi. Bence bu da şükreşayan bir durumdu, ama bir buluşma için bu kadar çok imana gelmek, normal sayılmazdı. "Evet, çok şey olmadı. Alt tarafı, kızlar hala bana nefretle bakıyor. Biri de dolabıma senin resmini bırakmış. Sanırım birinci sınıflardan, ama bizim okulun tüm kızları yaşanın beş üstü gösterdiğinden, şansınız olduğunu düşünüyorum." dedi, kahvenin kremasının içine çekerek. Dudaklarında kalan köpükleri yaladıktan sonra, neşesinin durulmuş olduğunu da hissetmişti. Histerik sevgi gösterilerinin sırasının gelmeyeceğinin bir kanıtı sayılabilirdi bu.




En son Shaquila Salomon tarafından Salı Şub. 01, 2011 9:02 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Belcourt
Oyuncu
 Oyuncu
Julian Belcourt


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 22/01/11

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimePtsi Ocak 24, 2011 7:38 am


    Yürümeyi tercih etti, kapıcının çağırdığı taksiye bahşiş verip gitmesini söyledi. Gelip gelmediğini soran mesajı gönderdiğinde kulaklıklarını taktı. Yağmurun haftalardır yağmamış olmasına rağmen, havadaki nemi hissedebiliyordu; garipsedi kendini bir kez daha. Aklını kullanamıyordu, aklından geçenleri de okuyamazdı ya. Birbiri ardına attığı adımlarla patikanın sonuna dek başını yerden kaldırmadı. Kimse yoktu, henüz gelmemişti. Banklardan birine oturdu, bacaklarını birbirlerine kenetledi. Gövdesini ardına yasladı, elindeki telefonun hala ses çıkarmıyor oluşundan hoşnutsuzdu. Seçim şansı olsa, en başa alırdı. Birkaç yıl önce doğardı, ebeveynlerini değiştirirdi. Irkını, dilini, görünüşünü, aklını… Düşünceleri yığılmıştı, ne yaratabiliyor ne de bitirebiliyordu. Yoktan var olsaydı bilirdi; her şey elinin altındaydı oldu olası, hatta doğduğundan beri. Ne beğenmişti, ne de yadırgayabilmiş. Davranışlarını gizlemişti, göründüğü gibi değildi. Zorunluluklar altındaydı, biraz olsun. Seçmemişti işte, en başına alabilseydi keşke. Tatmin olamazdı, karşılık alamazsa defolup gidecekti zaten. Reddedilmişti her zamanki gibi. Atlatılıyor olması hala canını sıkıyordu, ne kadar aldırış etmiyor gibi görünse de aklından çıkmıyordu bir an olsun dahi. Sureti kazınmıştı sanki, gitmiyordu asla. Ne beklediğini anlamıyordu, döndüğünde ayaklarına kapanacak değildi; ki haber vermemişti zaten. ‘Keşke’lere sarılmıştı bu günde de, sadece hikâyeyi bilse yeterdi. Başka hiçbir şey değil. Ama öyle vurdumduymazdı ki, ağzını açmamıştı bir kez olsun karşısına çıktığında. Nasıl devam edebilirdi bilmiyordu zaten. Düşüncelerinin boşluğu somurtmasına neden olmuştu, ellerini ceketinin ceplerine yerleştirdi.

    Dönmemeyi yeğlerdi, iki türlü de yalnızdı ne de olsa. Birkaç kişi vardı sadece burada, Shaquila mesela. Diğerine gelince de, adını ağzına alamıyordu. Adını bilse, peşinden koşardı belki. Geldiğinde Shaq, yerinde kımıldamamayı tercih etti. Tebessümün eksilmediği ifadesinin ardından telaşına devam ediyordu genç kız, adımlarını aynı hizada attığından dengesi bozulmuş gibiydi. Ona aynı gülümsemeyle karşılık vermeyi tercih etti, yanına geçtiğindeyse teşekkür etti kahve için. O özetlerken son haftalarını, bir yudum aldı. Yutkunduğunda gergin ifadesinden kurtulmuştu artık, soluk alıp verdikçe ciğerlerindeki yanmanın azaldığını hissedebiliyordu. Shaq dudaklarını temizledikten sonra kıkırdadı ister istemez, başını iki yana salladı. Mezun olalı neredeyse altı yıl geçmişti, şehrin hala okuldaki dedikodular üzerine kurulu olması ne kadar adildi bilemiyordu. Öğrenciler ya kendilerini kabul ettirmek için yarışıyor ya da istikrarlarla devam ediyorlardı. Erkekler arasında dedikodu olmazdı, tartışmalar –ki kavgalar demek herhalde daha doğru olurdu- sadece belli şeylere bağlıydı. Her şeyin dışında kalmayı tercih etmişti okul boyunca, öyle çok da değildi zaten arkadaşları. Tanınsa dahi, asla fazla yakınlarında değildi.

    Sıralama yapacak olursa etrafında, akıl danışmak konusunda ilk sırayı kesinlikle Shaq alırdı. Zaten hiçbir zaman, kesin kararlar verdiği olmamıştı. Diğer konulara gelince de, yardımcı olduğu onlarca şey vardı. Biraz olsun geçiştirdi aklındaki diyalogu, zamanı gelirdi. “Eğer biraz olsun uzaklaşmak istiyorsan, asla Paris’i önermem.” Damağını kemirmeye devam etti, belki düzeltebilirdi bu fark edilmeyen gafını. “Yerleşmek için, tabii ki en iyisi. Açık sözlü olursak, geri dönmek konusunda pek de ısrarlı değildim.” Yalan söylemiyordu bu defa, saçmalasa dahi dönerken memnun olmayışı doğruydu. Biraz daha ciddiyetten uzak olsa, düşünmese sonrasını geri gelmezdi. Devam etmeden önce biraz daha içti kahvesinden, uykusuzluğunu giderirdi belki. “Son yılın olduğuna göre, artık daha rahat olmalısın. Zaten notlarının istediğin yere yeteceğini tahmin edebiliyorum.” Kendisinin aksine zekiydi Shaq, bu konularda kafa yormasına gerek olmadığını düşünüyordu zaten. O geniş gülümsemesinin ardından neler düşündüğünü bilmek isterdi, nasıl işlediğini.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Shaquila Salomon
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Shaquila Salomon


Mesaj Sayısı : 76
Kayıt tarihi : 31/08/10

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimePtsi Ocak 24, 2011 11:54 am

    Julian'ın övgülerini dinlemek hoşuna gidiyordu. Gerçekten, egosu parlıyordu. Ailesinin pek de ilgilenmediği fen, onun için önemliydi. Başarılıydı, ve bu başarı evde takdir edilmiyordu. Evet, Manhattan gençliğinin sorunu da gerçekten özünde bu olabilirdi; takdir edilmediklerinden ilgiye açlardı ve bu ilgi açlığını, zaten haddinden fazla olan paralarını etrafa döşeyerek tatmin ediyorlardı. Kendi akranları arasında; dudak ısırtmak, ciddi anlamında kıskanılmak, dedikodulara meze edilmek suretiyle, bir çeşit tatmin mekanizmasıyla takdir edilme duygusunun biraz kırpılmışını hissediyorlardı. Yetmeyince; bedenlerini uyuşturuyorlar, ya görkemli partiler veriyorlar ya da tamamen farklı oluyorlar -gotik akımı örneğin- ya da özenti olup Lola ve Coco'ya milyonlarca mesaj atıyorlardı. İleride bir psikiyatrist olmak istiyordu Shaq, ve o gün geldiğinde, Manhattan ergenlerini derinden inceleyip çözümlemek, hepsini birer bohem yapı çıkartmak istiyordu. Düşünüldüğünde çok güç hayallerdi bunlar, ama hepsi sürü gibiydi. Bu sürü, kim ne derse onu yapabilirdi. Akım başlatmak ne kadar kolaysa, o akıma düşecek topluluklar da atlamak için bekliyordu adeta. İşte, böyle idealist fikirleri vardı. "Evet, ders notlarım ve sıkıntılarım doğru orantılı. Keşke az daha çalışmasaydın ama aynı zamanda okulda da kalsaydın. Bazen delirecek gibi oluyorum." Yeni bir köpük dalgasıyla ağzını şenlendirdi. Aslında gıda sektörü çok ilginçti. Asla tükenmeyecek bir daldı belki de. İnsanlar aç duramıyordu. Tumblr'da herkesin paylaştığı ortak bir payda varsa, bu da çok fotojenik ve duruşu bile leziz olan dondurmalar, pizzalar, hamburgerlerdi. Belki de bu yüzden bu denli zenginlerdi; annesinin İtalyan doğmayan bir İtalyan oluşu, klas insanların yemeğe olan düşkünlüğü ve bit kadar porsiyonlara saçılan onca para... Gençliklerinde deri kemerlere para veren kokoş küçük hanımlar, arabaları kimlik yerine koyan yeniyetme delikanlılar; gelecekte paralarını minik istakozlara veriyorlardı elbette. Shaq gelecekte öyle olup olmayacağını merak etti; ama olmazdı heralde. Düzgün vücuduna çerçöple doldurulmuş bir fıçı göbek hoş durmazdı. "Paris benim için fazla romantik," dedi, Milano'nun spagettilerini aklından çıkararak. "El ele dolaşacağın biri olmadan pek anlamı yok gibi. Yalnız kalmak için ideal olansa... Budapeşte olsa gerek." diyerek iç geçirdi. Keşke böylesine obsesif davranmasaydı bu konuda. Ama kendini tutamıyordu. Budapeşte'nin hayalini kurdukta düşlere dalıyordu. Evdeyken, tıpkı romantik komedilerde olduğu gibi, pembe yastıklarına sarılıp yatağında yuvarlanıyor; kendi kendine sırıtıyordu. Şu an bunu yapmasa iyi ederdi, Julian'ın diline düşmek istemezdi. "Bilmiyorum, belki de oyalanacak bir şeyler bulmalıyım. Akordeon tam anlamıyla bitti. Belki yeni bir şeyler çalarım." Akordeon, gerçek anlamda aşık olduğu yegâne şeylerden biriydi. Her sosyete veledi gibi, o da hayatının bir döneminde piyano dersi almıştı. Çok asil bir genç bayan olma yolunda, gerçekten de azımsanmayacak bir adımdı bu. Piyanonun sesine hala ölebilirdi, ama akordeon onun için bambaşkaydı. Yann Tiersen dinleyip her şeyi unutabiliyor, körük parmakları arasındayken tam anlamıyla rahatlayabiliyordu. Ama artık, bu konuda ulaşabileceği son noktadaydı. Yeni bir şeyler keşfetmek istiyordu. Belki de bir kitap yazardı. Ya da pul koleksiyonuna falan başlardı. Ah, hayır. Bu kesinlikle tam bir işsizlik olurdu.


En son Shaquila Salomon tarafından Salı Şub. 01, 2011 9:05 am tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Belcourt
Oyuncu
 Oyuncu
Julian Belcourt


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 22/01/11

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimeSalı Ocak 25, 2011 7:40 am


    Sevindiğini görebiliyordu aslında, tadını ne kadar çıkartamayacak olsa da son yılıydı ne de olsa. Şu geri dönüşü hatırlatmamasını dilerdi, lise ne kadar keyifli geçse dahi sorunları da peşinde getirmişti. Asla sorunsuz geçmemişti günleri, ya ailesi yeni tartışmalar başlatıyor ya da okul içinde ayrı bir olaya karışıyordu. Zaten üniversiteden mezun olana dek, kendine gelememişti. O çirkin şakalar hala yavaş yavaş kaybolabiliyordu, Shaq’ın kendisine nasıl tahammül edebildiğine şaşıyordu hala. Gerçi Julian tam liseden kurtulduğunda onun dönemi başlamıştı. Bundan beş ya da altı yıl öncesinde, doğru düzgün konuşmuyorlardı dahi. Yaş farkları çok olan arkadaşlıklar on beş ve sonrası için geçerliydi. Zaten onunla aptallığının zirvede olduğu yılda tanışmıştı, nasıl devam etmişlerdi arkadaşlıklarına bilmiyordu aslında. Pek de umursamıyordu zaten, Shaq her defasında yardımcı olmuştu kendisine. “Lütfen, benim için, biraz olsun insanları umursamamaya devam et-” Göze batmayan iğneli aksanı ve iddialı saçları geldi aklına, hiç mi hiç hoşlanmazdı Julian’dan. “Ve asla müdirenizin yanından ayrılma.” Kıkırdadı ister istemez. Hemen dudak bükmesini istemiyordu, somurtsaydı belki yanlış anlardı. Hiçbir zaman iyi olamamıştı kendisini anlatmakta, yanlış anlaşılmaktan korkuyordu zaten. Değişmişti, eskisi gibi değildi artık. Paris asla romantik gelmemişti gözüne, canının yanmadığı tek yerdi orası. Tanınmıyordu, orada yaptığı hatalar yoktu. Önyargılar olmadan insanlarını karşısına çıkabiliyor ve deneyebiliyordu kendisini. Tutarsız değildi aslında, sadece başka görüşlere kayıyordu bazen aklı.

    Budapeşte. Hayallerinden hiç ayırmamıştı, yalnız olsa dahi bir gün oraya gidip geri dönmeyeceğinden emindi Julian. Gerçi kendisine uygun birisini bulacak gibi geliyordu birkaç yıl içinde, ya da gidip bir Macar erkeğine aşık olurdu ilk görüşte. Ah, saçmalıyordu gene. “Bundan asla vazgeçmeyeceksin.” dedi, kapalı bir yerde olsalar sesinin çınlayacağından emindi. Söylediği gibi artık biraz daha dikkat ediyordu diksiyonuna, abartmadan devam etmeliydi. Zamanının çoğunu dışarıda geçirmişti okul döneminde, üniversiteye gelince de zaten geleceğiyle ilgisi yoktu bölümünün. Çoğu dersten bir anlam çıkartamıyordu, ilk yılında nasıl sınıfı geçebildiğine oldukça şaşırmıştı ailesi. Kimse bilmiyordu uykusuzluğunu, sabahlara dek ezber yaptığını bilmiyorlardı. Sonra abisinin eski dairesine geçti, ailesiyle aralarının biraz daha açılmasını istedi. Tek bir katkıları olsa dahi, değerleri yoktu gözünde. Kendilerine hakim olamayan bir çiftten ne beklenirdi ki, iki oğullarını da doğurmakla hata etmişti annesi. Ne zaman aklından atmaya çalışsa bu düşünceleri, yenileri ekleniyordu üstlerine. Bitmeyecekti kini, belki öldüklerinde.

    Düşüncelerinin yoğunluğu başını ağrıtıyordu, tekrar sureti belirmişti aklında. Ulaşamayacağını düşündü; “İstediğim her şey elde edebilmek isterdim.” dedi, herkes gibi.

    Gülümsemeyi kesmedi ama, o yüzüne eşit dağılmayan ifadesiyle devam etti. Ne geçiriyordu aklından bilmiyordu, tebessümüyle birlikte gözleri parıldıyordu. Bir şeyler planladığını söyleyebilirdi, akordeonu duyduğunda ancak anlayabilmişti. “Nasıl vakit bulabiliyorsan artık.” İç çekti, asla bir hobi edinememişti ne de olsa. Diplomaları belki sayılırdı, ne de olsa ilgisi olmadığı bir konuya atlamıştı. Keşke başına alabilseydi her şeyin, en başından başlasaydı bunlara.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Shaquila Salomon
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Shaquila Salomon


Mesaj Sayısı : 76
Kayıt tarihi : 31/08/10

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimeSalı Ocak 25, 2011 2:08 pm

    "Müdiremiz, tabi ya..." O an, şüphesiz ki müdireyle başından geçen milyonlarca olay aklına geliyordu. Evet, uslu sayılmazdı. Belki çok entrikacı değildi, ama "çocukça" bir yaramazlıktan da tamamen azad edildiği söylenemezdi. Öğretmenler odasının kapısından bir düzine misket attığında, yalnızca birinci sınıftaydı. O günü hatırlıyordu. Müdirenin beyaz saçları, kırışıklarla dolu göz yanları... Unutulmayacak derecede gergin ve diplomasiyle boğulmuşçasına bir katılıkla boğuşmak zorunda kalmıştı. Disiplin, derste lazımdı. Ama oda, o deri koltuklar... Gerçekten de korkutucuydu. "Size yakışanı yapacağınızdan hiç şüphem yok Bayan Salomon." Ya, ne demezsin. O günün tek utanç verici yanı bu değildi.Kısacık eteğini büyük ihtimalle göbeğine kadar sıyrılacak şekilde yere kapaklanıp, o misketleri nişan alarak; sadece müdire bazında değil, tüm okul genelinde biraz sorun yaşamasına neden olmuştu elbette. Hatırladığı kadarıyla, telefonların fotoğraf çekme özelliğiyle ve şantajın acımasızlığıyla o zaman tanışmış olmalıydı. Yine de, eğlenceli olmadığını kesinlikle iddia edemezdi. Bu eğlencenin devamı ise, ikinci sınıftaydı. Hayır, bunu dallandırmaya gerek yoktu. Sadece, babası gülmüştü ve annesi somurtmuştu. Hoş günlerdi.
    "Sen vaktini nasıl bitiriyorsun bilmem ama," dedi kahvesinin son damlasını hüpürdettikten hemen sonra, "ben sanırım bunu beceremiyorum. Ah, evet. Asosyalim galiba. En azından sana nazaran." Asosyal olduğunu çoğunlukla düşünmezdi, hayır. Yalnızca, kararındaydı. Yeterince yani. Tanıdığı birilerini görünce sırıtırdı, ama çok kişiyle tanışmayı beceremezdi. Bu asosyalite göstergesi olmasa gerekti. Öyle olsaydı, konuşurken kekeleyenler ne halt ediyordu ki?! Hayır, kendini böyle tanımlayamazdı. Parkın beton kısmından yürümekte olan bir kız grubuna baktı. E bunlara göre de asosyaldi. Kıkırdıyorlardı. Beş kişinin üçü elinde parıldak birer telefonla bir şeyler yapıyorlardı. Dördüncü sınıflardı, biliyordu. Saten elbiselerini neden parkta takılmak için giydiklerine anlam veremiyordu. Saçları da kuaförden çıkmaydı. Tepesinde palmiye yaptığı saçını hissetti. Ve makyaj... Hala yadırgıyor olmasına inanamıyordu. Burada doğmuştu, büyümüştü. Aslında onlardan biri olması en doğal, ve sağlıklı olandı. Ama bu da böyle çıkmıştı işte. Herhalde babası yüzündendi. Annesi geçmişinde böyle bir zengin veledi olabilirdi, ama babası büyük ihtimalle değildi. Onun parmakları zengindi sadece. Evet, babası hakkında çok şey söyleyebilirdi. Onu övebilir, methiyelere boğabilirdi. Ama eğer bunu onun yüzüne karşı yaparsa, o zaman alnına şaplağı yerdi. Mütevazılıktan dökülen insanlarda, başı çekerdi çünkü o. Alçakgönüllülük buralarda az bulunan bir şeydi. Julian'ı bu tartıyla tarttığında, karar veremiyordu. Aslında övündüğünü hiç duymamıştı. Belki de, konumu itibariyle bunun aksini düşündürebilecek bir imaj çiziyordu. Ukala olduğunu düşünmek haksızlık olurdu, ama bütün kızlar peşinden koşuyordu. Kararsız kalmıştı.
    "İstediğin her şeye sahip olabilirsin. Takıldın kaldın sadece." dedi. Bu sırada, karşıdaki gölden geçen ördekleri seyrediyordu. Suyun dalgalanışı onu etkilemişti. Gözlerini kaldırıp parlak güneşe baktı, kafasındaki palmiyeden bir tutam saç gözlerinin önüne düştü. Parlak güneşe rağmen serin olan havaya her zaman şaşırmıştı, hep de şaşıracaktı anlaşılan. Anarşist gibiydi bu hava. Güneşin etkisini kırıyordu. Ama tek yapabildiği etrafı soğutmaktı; insanların gözünü kısmasına asla engel olamıyordu. Mevsimlere de karşı gelemiyordu; güneşin saflarına geçemiyordu. Böyle imgelerle kafasını doldurmaksa, hoşuna gidiyordu Shaquila'nın. Julian'a istediklerinin peşinde koşması konusunda öğüt vermesine gelince, evet, bu konuda gerçekten konuşabilirdi. Kendini tamamiyle... kendi gibi hissediyordu. Dış etkilerden arınmıştı sanki. Ama emin de olamıyordu. Belki de, dışarıdakiler onun böyle düşünmesini istemiş; hatta abartıp böyle düşünmesini sağlamışlardı. Belki de evdekilerin yalanlarına kendi de inanmış, kendini özgür bellemişti. Yine de, bunu düşünmekten sıklıkla kaçınıyordu. Yeterince özgür olduğuna kendini bir defa daha ikna etti. Damarındaki delikler, odasındaki onlarca sanat kitabı ve deney tüpleri... Her şeyden özgür, ama paranın mahkumuydu. Bundan kurtulmaksa, hepsinden zordu.



En son Shaquila Salomon tarafından Salı Şub. 01, 2011 9:08 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Belcourt
Oyuncu
 Oyuncu
Julian Belcourt


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 22/01/11

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimeÇarş. Ocak 26, 2011 5:51 am


    Reddedebilirdi, suskun kalmayı tercih etti ama. Eğer karşı çıksaydı, gözünde alçalmazdı ama daha farklı bir hale bürünürdü belki. Suni bir tavırdansa sessizlik en iyisiydi onun gözünde, onu tanıdığı sürede bunu öğrenmişti biraz olsun. Zaten bazen dalıp gidiyordu konuşmaları ardından, ütopyaları arasında kayboluyordu. O anlarda, ne kadar farkında olmasa dahi, gülümsemese de yanaklarında gamzeleri beliriyordu. “Emin ol, çoğu aptallıklarımla geçiyor.” Dikkati dağılmıştı Shaq’ın gözlerini kaçırması ardından, o da çevirdi bakışlarını gürültülü gruba. Aldırış etmiyor gibi davransa dahi, hoşnut değildi bu durumdan. Her defasında, ne olursa olsun, üstüne geliyorlardı sanki. Kötü şans diyebilirdi belki, ya da ihtişamlı bir zamanlama. “Gününün yarısını uyuyarak geçiren bir adamdan ne bekleyebilirsin ki?” Tembelliğini inkar edemezdi, gülümsedi ardından. Açıklarını her defasında görebilse hiç mi hiç şimdiki gibi olmazdı, en başından kabullenirdi hatalarını. Bardağı yanına bıraktıktan sonra parmaklarını saçlarına daldırdı ve geriye ittirdi öne düşen tutamı. Evden çıkmadan önce aldığı duş yüzünden hala nemliydi parmakları arasındaki saçlar, gereksiz bir konuşmaya başlamak istese ensesindeki buklelerin kendilerini daha da belirginleştirdiklerinden yakınırdı öncelikle. Ama Shaq karşısında kendisi gibi olması gerektiği tek kişiydi, bir kızdan hoşlansa dahi yanında olduğunda utangaçlığı geçerdi önüne. Ya da ailesiyleyken daha az konuşurdu onları kendisinden biraz daha uzak tutmak için. İşe gelince de, zaten hiçbir zaman kendisi olamayacağı bir meslek seçmişti. Memnundu bundan, hiç olmadığı kadar.

    Göz boyayabilecek bir yeteneği yoktu aslında, şans eseri fark edilmişti. Psikoloji ona ne kadar tersse, o kadar da kaçıyordu üniversiteden. Ezberle geçiştiremeyeceğini fark ettiğinde, çoktan mezun olmuştu zaten. Çalışkan denilemezdi kendisine, sadece zekiydi ki anlıktı hafızası. İnsanları değerlendirebilecek kadar iyi değildi hem, son dört yılı hakkında tek öğrendiği bu daldan uzak durması gerektiğiydi. Annesinin söylediği gibi: “Bu aileden asla vazgeçmeyen birisi hiçbir zaman çıkmayacak.” Eşini de kastediyordu, kendisini de, oğlunu da. Bazılarına henüz sıra gelmemişti tabii, en başından alacak kadar batırmamıştı tek kişi.

    Çoğu kişi hak etmişti gözünde ikinci şansı, nasıl davranırsa davransınlar tekrar yaşanmıştı her şey. Büyük ve kararsız aptaldan başka bir şey değildi gözünde, denemekten vazgeçmişti artık. O tekrar ettiğinde, somurtuyordu farkında olmadan. Bedenini banka yaslamayı tercih etti, bacaklarından birini kendisine doğru çekti. “İnsanlar önce geçmişimi yargılıyorlar.” O her şeye gülüp geçen, tavırlarıyla insanların arasında istemeyeceği çocuk geliyordu aklına. “Aynı hataları tekrar yapacak değilim.” Üstüne gelmemelerini isterdi, başka hiçbir şey değil. Klişe kelimesini dahi klişeleştiğini bir gündeydiler ne de olsa, insanların ardına geçip onlardan nefret ettiğini söylese dahi sadece bu silsileye katıldığı düşünülürdü. Dikkat çekmek için farklı pozlar verecek, diğerlerinden daha iyi olduğunu kanıtlamaya çalışmayacaktı ne de olsa. Neden güvenilmiyordu anlamıyordu, karşısındaki surete baktığında kendisine inandığını görebiliyordu mesela. İstediği bu değildi ama, eleştirilmeden önce tanınmak istiyordu. Bir şey planlamaya başladığında, onun başkaları tarafından mahvedilmesinden bıkmıştı artık. Yapmıyor değildi bunu eskiden; ama hesap sorulacaksa, bu en uygunsuz zamandı. Karşısına geçen kimse onu yüceltmemişti şimdiye dek, gözlerinde her zaman basit birisi olarak algılanmıştı. Göz önünde olmak istememişti ki hiçbir zaman, sadece yaptıklarının herkes tarafından görülebileceği bir yerde yaşıyordu. Belki de hatalar yığını böyle birikmeye başlamıştı, aileyle gelen ün devam etmeliydi bir nesil sonrasında da. Nasıl olursa olsun anılmalıydı adlar.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Shaquila Salomon
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Shaquila Salomon


Mesaj Sayısı : 76
Kayıt tarihi : 31/08/10

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimePaz Ocak 30, 2011 11:22 am

    Ah, hatalar... Az önceki neşesi, uçup gitmişti genç kızın. Uzun zamandır içine gömmüş olduğu hüznü, bir anda yüzüne çarpmıştı adeta. Yaptığı hatalardan en büyüğü, onu üzen yegâne salaklığı, ve kaybettiği ilk aşkı... Tüm hatlarıyla hafızasında belirmişti işte. Finlandiyalı genç bir adamdı Viljo. Abisinin müzik sektöründen arkadaşıydı ve bu şekilde tanışmışlardı. Derin ve büyüleyici bir sesi, derin mavi gözleri, karanlık bir gülüşü vardı. Neredeyse Shaq'ın tam tersiydi; ciddi ve esrarlı tavırlarıyla. Onun yanında, kendini durulmuş ve dingin hissediyordu Shaq. isveç'te, abisinin yanında kalırken çok vakit geçirmişti onunla. Bu 3. sınıfın kış tatiline denk geliyordu. Ortak noktaları bir elin parmaklarını geçmezdi, ama söylediği her şeye katılıyordu Shaq. Kuru dudaklarından dökülen her kelimeye hayran oluyordu. Ve her fikrini inanılmaz bir itaatle benimsiyordu. Gülümseyişle mutlu oluyor, tecrübelerine ortak olmak istiyordu. Abisinin yaşında olan Viljo'ya karşı duyduğu bu hayranlık dallanıp budaklanmış, büyük bir aşka dönüşmüştü. Evde geçirdikleri zamanlar, harikaydı. Ne zaman ki onun arkadaşlarıyla tanışmıştı, oraya ait olmadığını anlamıştı. Saçları kıpkırmızı, upuzun olan Birgit; kıpkısa sarı saçları olan, boyu en az bir basketbolcuya erişmiş olan Gerda; yüzünün olabilecek her yerinde piercing olan Giselle... Grubun kızları bu çerçevede gelişiyordu işte. Viljo'nun onun gibi birinden asla hoşlanamayacağını düşündü. Arkadaşlık için tercih ettiği insanlardan çok farklıydı. Goth kültürünün yakınından geçmeyen tarzı, ona yakışmazdı. Arkadaşlarının bakışından, Shaq'ı Viljo'nun yanına yakıştıramadıkları da belliydi zaten. Özgüveni sarsılmış, umutları yıkılmıştı. O gece Londra'ya geri döndü. İşte, söz konusu hata da buydu. Onu hiç aramamıştı, ama abisi boşboğazlık yapıp Viljo'nun duyduğu özlemi dile getirmekten çekinmemişti. Hayatının en büyük tutkusunu, her zamanki gibi, önyargıları ve çekinceleri yüzünden kendi isteğiyle terk etmişti. Ve bunun acısını unutabilmek de pek mümkün olmasa gerekti.
    Julian'a bu üzüntüsünü göstermek istemiyordu, ama yüzü bir anda düşmüştü. Omuzları çökmüş, gözleri nemlenmişti. Çaktırmamak elinde değildi. Yine de denedi. Gözlerini boş kahve kutusuna dikti. "Hatalar dönülmez gibi olsa bile, ilerki adımınla bunu telfai edebilirsin." Sanki Julian'a değil de, kendisine tavsiye veriyor, kendisini avutuyordu. Acınası haldeydi. Tüm ergen dugularını toparlayıp, kafasını yastığına gömüp çikolata yiyerek ağlamak istiyordu. Galiba dalga geçtiği çoğu şeyi yapacaktı; zira şu an dalga geçtiği o şeyi hissediyordu. Aşk acısı. Bir sonraki adım hakkında atıp tuttukları, hepsi palavraydı. Bir defa olsun arayıp sormamıştı onu. Abisine bile. Nasıl olduğunu merak etmediğini düşünecekti şüphesiz ki. Ama onun tek yaptığı, internetteki hesaplarını takip etmek oluyordu. Bir mesaj atmayı bile Viljo'ya çok görüyordu. Bencilin dik âlâsıydı. "Hem tekrarlamayacağını da söylüyorsun. Ben senin iradene güveniyorum." dedi gözlerini Julian'a doğru kaldırıp gülümseyerek. Belki de dudakları umutsuzlukla büzülmüştü ve bunun bir gülümseme olduğunu umuyordu, emin değildi. Ah, depresyonun eşiğindeydi.
    Sesini hayal etti. O kalın, buğulu sesini. Kalbi hızlı mı atmaya başlamıştı? Hayır, bu çok saçmaydı. Aklında beliren bir hayale heyecan duymamalıydı. Madem özlemi bu kadar pusuya yatmıştı, bugüne kadar nerelerdeydi? Galiba onu neşesiyle ezmişti. Her şeye mizah katma açlığı, gerçek duygularını söndürmüş olmalıydı. Gözlerini kıyafetine çevirdi. Turuncu tüylü süveterinden, o tahta "kunduralardan" nefret etti. Kime neyi kanıtlamaya çalıştığını bilmiyordu. Normal olmanın nesinin kötü olabileceğini de öyle. Ben böyleyim palavrasını kendine daha fazla yutturmak istemiyordu. Birilerinin kalbinin onun yanında olduğunu hissetmek için, turuncu süveterinden gözünü bile kırpmadan vazgeçebilirdi. Ah, neler düşünüyordu. Hem de Julian'ın yanında. Çocuğun tek umduğu eski dostuyla bir şeyler paylaşabilmekti. Shaq ise nerdeyse ağlayacaktı. Burnunu çekti ve Viljo'yu geldiği yere göndermek için gözlerini kırpıştırdı. "Senin kadar uyusaydım gözaltlarımda kilolarca göz torbası olurdu heralde. Hala kafanı dik tutabiliyor olmana şaşırıyorum." Ve sırıttı. Viljo'nun kafasından ayrıldığı birkaç saniyelik anı değerlendirip, içinden geldiğince gülümsedi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Belcourt
Oyuncu
 Oyuncu
Julian Belcourt


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 22/01/11

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimeÇarş. Şub. 02, 2011 7:30 am

    Başka bir yolu yoktu, oldurulmazdı sonra. Kendisine baktığında, seçenekler göremiyordu. Geriye kalan zamanını sadece bir şekilde yaşayabilirdi, başka bir çare çıkmamıştı karşısına. Gün ne kadar güneşli olursa olsun, yarınından bihaberdi. Yaşayıp yaşamayacağına gelince de, ölüm göstermemişti henüz kendini. Gelirse eğer eceli, bırakırdı kendini. Üzmezdi kimseyi, ardından bırakmazdı kimse. Gökyüzüne baktığında, bulutların dahi hakkında bir şeyler söyleyebilirdi. Kendisine gelince, tanımıyordu bile. Kim olduğu sorulsa, diğerleri gibi, adını söyleyip geçiştirirdi diğerleri kadar. Her şeyin yolunda olduğu yoktu, ’her şeyin yolunda olduğu’ yalandı zaten gözünde. Gözlerinde anlam aranmasa, belki daha kolay devam ederdi. Ses tonunu değiştirmezdi karşısına geçtiği kişiye göre, kelimeler seçmezdi her cümlesi için. Yalandan korkmuyordu yanlış anlaşılmak kadar, dilinden dökülenlerin çoğu doğru değildi zaten. Yorumlarına güvenmezdi sonra; aklına geldiğinde an be an değişen tavırları, kendine olan kini daha da artıyordu. Aynanın karşısına geçtiğinde bakmıyorsa gözlerine, ‘kendinden kaçıyor’ gibi değil, aynı hatalarla karşılaşmamak içindi. Her an ortaya çıkıp, arada o okyanus olsa dahi vazgeçmeyeceğini biliyordu sanki, hesap sorabilirdi. Neden döndüğünü bilmeseler dahi, ki yerleşmek için gideceğini söyleyerek çıkmıştı evinden, bakışlarında emindiler sanki bir şeyler olduğundan. Bu defa kendisi hiçbir şey yapmamıştı, kaçmayı yeğlemişti yaşamaktansa.

    Shaquila. Aylardır, bu Julian’ın gidişinden daha da önceydi, birbirlerinden bir şeyler saklıyor gibiydiler. Her şeylerinden haberdar olmasalar dahi, bir şekilde, tahminleri bulunurdu. Şimdi ise, hiçbir şey bilmiyordu. Ya kendi uzaklaşmıştı ondan, ya da Shaq kendini uzaklaştırmıştı. Aldırış etmiyordu buna, belki de en yoğun dönemiydi hayatının. Kafa karıştırmak için uygun bir zaman değildi, baskı yapmaktansa susmasını yeğleyeceğini biliyordu en azından. Yadırgamadı, tek kelime de etmedi durgunluğu hakkında. Bunu birilerine fark ettiğini sanmıyordu zaten. Her neyse, ses çıkarmamaya devam etmeyecekti her zaman olduğu gibi. Dinledikleriyle yetinirdi, bu yetisine –tahammülüne de diyebilirdiniz- şükretti bir kez daha.

    “Umarım bir kaderimiz vardır,” Zamana ayak uydurmaya gelince, zaman geçip gidiyordu o yakalayamadan önce. “Kendi hayatımı belirlemek konusunda pek de şanslı olduğumu sanmıyorum.” Ona baktığındaysa, bazen ne kadar çekingen davransa dahi, bir şeyler elde edeceğinden emindi. Her defasında kararlı olmuştu, en başından beri bir yer edineceğinden emindi Julian onun hakkında. Neler yaşarsa yaşarsın, fikri değişmezdi. Vazgeçmezdi sonra kendisi gibi, biliyordu bir şekilde istediğini elde edeceğini. Onu tanıdığı süre içinde, en azından bunu öğrenmişti. Önüne düşen perçeminin ardındaki gözlerinde ayırmadı bakışlarını, konuşurken düşünmeye devam ediyordu. Bir tebessüm yerleştirdi ifadesine, kendisine baktığında karşılık vermesi için.

    İhtiyaç duyduğu iyi bir gün ya da yanından bir an olsun dahi ayrılmayan arkadaşlar değildi. Sorularına cevaplar bulmak yeterdi, yetmişti şimdiye dek. Hava karardıkça, ortaya çıkacak diye daha da tedirginleşiyordu. “İstersen, seni evine bırakabilirim.” Sadece birkaç blok yürüyeceklerine rağmen.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Shaquila Salomon
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Shaquila Salomon


Mesaj Sayısı : 76
Kayıt tarihi : 31/08/10

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimeÇarş. Şub. 02, 2011 1:11 pm

    Ruh halinin bu ani değişimine çok şaşırıyordu Shaq. Daha az önce, o denli neşeliydi ki... Hayattan keyif alıyordu birkaç dakika önce, şimdiyse yaprakları düşmüş solgun bir yaz bitkisinden farksızdı. Belki de kendini mutlu olduğuna inandırmıştı, birkaç dakika içinde de gözü açılmıştı. Ama bu olasılıklara başvurmak, işine hiç yaramıyordu. Onu daha da mutsuz ediyordu. Varolan umutları da -eğer hiç kaldıysa- tükeniyor, sevdiği her şeyin bir yalan olduğunu düşünüp kahroluyordu. İnandıkları hiçbir şeyin kesin olmadığı bir devirde yaşıyorlardı, ama duygular en kişisel olanlar ve bu yönden en kesin olanlar olmalıydı. Kimsenin müdahale etmeye cesaret edemeyeceği ıssız kuytulardı fikirler. El değse bozulurdu elbette. Yoksa olan bu muydu Shaquila'ya? Birileri, ona fark ettirmeden kafasına bir şeyler mi sokmuştu? Eşeğin aklına karpuz kabuğu mu düşürmüştü? Yeni olasılıklar, yine üzülmeler... Bunu kaldıramayacaktı. Bir çözüm bulup, bunlardan arınmalıydı. "Kesin kader vardır. O olmasa senin şanssızlığın da olmazdı şansın da." İmana bağlamak, uydurma ögeler içeren bir şeyleri savunmak; önceden güvendiğin ama şimdi içinin tamamıyla boş olduğunu fark ettiğin duygulara sarılıp uyumaktan kat kat daha iyiydi. En azından daha kolaydı. İncinmezdin. Hiçbir peygamber gelip hesap sormazdı. Yaşadığın sürece, sorgudan muaftın. Kendi sorgularından da.
    Julian'ı özlüyordu, gerçekten. Bunu daha çok yanındayken fark etmesi, kendisini yüzsüz hissetmesine neden oluyordu. Bu ruh halini henüz kimseye anlatmamıştı, bu yüzden suçlu da hissediyordu üstelik. Ama kendini hazır hissettiğinde -anlatırken hıçkırmaya başlamayacağından emin olduğu zaman- kesinlikle ilk gideceği kişilerden biri Julian olurdu. "Hayır, hiç gerek yok." dedi sırıtarak. Evet, tebessüm değildi. Bir an kendini daha iyi hissetmişti, bu fırsatı değerlendirip dişlerini göstermişti üstüne üstlük. "Ben kendim giderim." Ayağa kalktıklarında, hava kararmaya yüz tutmuştu. Kurşuni görüntüsünde kasvetten çok, yorgunluk vardı sanki. Hafif turunculaşmış güneşin batışını izlemek için, yüksek bir yerlere koşuşturmak istiyordu şu an. Ama bundan önce istediği şey, Julian'ı kucaklamaktı şüphesiz. Ve yaptı da. Oğlan büyük ihtimalle şaşırmıştı. Pek adeti olan sevgi gösterilerinden değildi çünkü. Her ne kadar samimi olmadığını düşünse de, bazen gerçekten rahatlatıcı bir terapiyle eşti bu. Kendini yalnız hissetmemenin en kolay yoluydu. "Uzun süre ortalardan kaybolma." dedikten sonra, boş kahve kutusunu da alıp ayrıldı yanından. Bulduğu ilk çöp kutusuna attığı kutunun içinde, az önce üzüldüğü şeyler olduğunu hayal etmişti. Çünkü son derece saçmaydı. Bir telefon uzakta olan biri için, az önce, dakikalarca yas tutmuştu. Eve gidince ise bunu yapmayacağı kesindi. Ona samimi bir mesaj atacak, ardından da turuncu süveterini yakacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Julian Belcourt
Oyuncu
 Oyuncu
Julian Belcourt


Mesaj Sayısı : 95
Kayıt tarihi : 22/01/11

Muhabbet bağı. Empty
MesajKonu: Geri: Muhabbet bağı.   Muhabbet bağı. Icon_minitimePerş. Şub. 03, 2011 6:11 am

RP SONU
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Muhabbet bağı.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Central Park-
Buraya geçin: