Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Don't have any red. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Don't have any red. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Don't have any red. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Don't have any red. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Don't have any red. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Don't have any red.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimePaz Ocak 30, 2011 1:55 pm

Sandalyesinde otururken Delphine'in son rötuşları yapmasını bekliyordu, sonunda bittiğindeyse heyecanlı bir şekilde ayağa kalktı. Kıyafet yığının üstünden ufak bir sıçrayışla atlayarak koşarak büyük odanın karşısındaki aynanın yanına gitti ve iyice yaklaşarak yüzünü incelemeye başladı. Gözlerine koyu bir kalem çekilmişti, yanaklarındaysa altın parıltılar geziniyordu. Dudaklarında koyu kırmızı bir ruj vardı. Elmacık kemikleri belirginleştirilmiş, dudakları daha dolgun bir hale getirilmişti. Bu kadar makyajın tek amacı ise tamamen farklı biri olmaktı. O doğal olmayı severdi, porselen bebeğe dönüşmeyi değil. Yine de normal halinden daha çekici göründüğünü kabul etmeliydi. Arkasında hevesli bir şekilde kızın tepkisini bekleyen Delphine'e döndü ve boynuna sarılıp teşekkür amacıyla yanağına bir öpücük kondurdu. "Çok, çok teşekkürler Delphine! Şimdi gidebilirsin, ben de giyinmeliyim." Kadın mutlu bir şekilde başını salladı ve odadan çıktı. Aria tekrar dolabına koşarak uzun zamandır orada bekleyen elbisesini ve ayakkabılarını çıkardı. Elbisesi tamamen sıcak tonlardan oluşuyordu; turuncular, kahverengiler ve sarılar. Yerlere kadar yürüyen boyuyla yürüdükçe şifon kumaş dalgalanıyordu ve bu kıza yanıyor hissi veriyordu. Tek kolluydu, kollarından biri bileklerine kadar geliyordu. Elbiseyi dikkatlice beyaz bedeninin üzerine geçirdikten sonra aynaya doğru giderek arkasını döndü ve çok minik fermuarı kapattıktan sonra bel kuşağını bağladı. Saçlarına peruk takacak olması üzücüydü, çünkü bu elbiseyle mükemmel duruyorlardı. Ancak bir kızılkafanın en önemli sorunalrından biri de nerede görecek olsanız tanımanızdı, aldığı siyah peruk da bu işe yarayacaktı. Yatağının yanındaki ayakkabı kutusundan Jimmy Choo topuklularını çıkardı ve ayaklarına yerleştirdi. Uzun olan boyu şimdi daha da uzun olmuştu, Dimitri'yle aynı boyda olduklarını tahmin etti. Topuklu ayakkabıların çıkardığı sesle beraber şifonyerinin çekmecesini açtı ve özenle saklanmış maskesini kutusundan çıkarıp turuncu kurdelelerinden tuttu. Çantası Delphne tarafından hazırlanmış bir şekilde yatağının üzerine bırakılmıştı, onu da eline aldığında tamamen hazırdı. Yatağının üstüne fırlattığı telefonunu eline alarak saate baktı, partiye çok az bir zaman kalmıştı ve dağınık odası için yapabileceği bir şey yoktu. Kapısını açıp seslendi. "Delphine! Peruğu takma zamanı!" Kadın merdivenleri hızlıca çıkarak odaya girdi ve Aria'nın elindeki peruğu almadan önce yine şifonyerin üzerinde duran tokaları aldı ve kızın saçını dikkatlice toplayıp kabarık bir görünüm vermemesi için yaydıktan sonra peruğu kafasına düzgünce yerleştirdi. Kaymadığından emin olduktan sonra Aria'nın alnına düşen kahkülleri düzeltti. "Mükemmel görünüyorsunuz Bayan Ariadne. Ancak söylemeliyim ki gerçek halinize hiç benzemediniz." Ariadne sesini değiştirerek bir kahkaha attı. "Amaç o zaten Delphine. Unutma, ben artık Felicia'yım." Sesi konusunda uzmanlaştığı için onu değişik tonlarda kullanmakta çok başarılıydı. yani bu gece Dimitri'nin onu tanıyamayacağı kesindi.

Delphine odadan çıktıktan sonra tekrar aynasının önüne gitti ve maskesinin kurdelelerini peruğun üstünden geçirerek bağladı. Hafifçe kayan kahkülleri bir kez daha düzelttikten sonra tanınmayacağına emin olarak eşyalarını eline topladı ve odadan çıktı.

Partide~

Siyah limuzinden inerek önü tıklım tıklım olmuş bara yaklaştı ve insanların arasından sıyrılarak kapıdaki görevliye parlak davetiyeyi gösterdi. Anlaşılan bazıları burada bir doğumgünü olduğunu bilmiyordu ve bara girmek için zorluyorlardı. Aria -yeni adıyla Felicia- omuzlarını silkti ve bir saray gibi döşenmiş girişe adımını attı.

İçeriye tam anlamıyla girdiğinde etraf tıklım tıklım dolmuştu ve müziğin gürültülü sesi onu hafifçe rahatsız etmişti. Bu kadar uğraşmama gerek yokmuş, bu gürültü ve ışıklarda zaten tanınmazmışım. Artık siyah olan başını birkaç yöne çevirdikten sonra kimliğini bilen iki kişiden biri olan Heather'ı görür gibi oldu ve elini hafifçe salladı. Şimdi görev zamanıydı, Dimitri'yi bulmalıydı. Dans pistinin ortasında sıkışıp kalmamak için barların olduğu tarafa doğru yürürken elbisenin uzun eteklerini topluyordu. Erkeklerin gözünün bacağındaki derin yırtmaçta olduğunu biliyordu, yine de Felicia bunu umursamayacak şekilde tasarlanmış bir karakterdi. Tamamen rol yapması gerekiyordu. İçkilerin servis edildiği bölüme gitti ve bir tabureye oturarak bacak bacak üstüne attı. Dimitri'ye benzer birileri görünmüyordu, gerçi maskelerle bunu anlamak biraz zordu. Yine de saçlarından falan tanırdı. O taraflarda olmadığını anlayınca eteklerini toplayarak tabureden indi ve barın diğer ucuna yürüdü. Tanıdık sesi duyar duymaz başını çevirdi. "Teşekkür ederim." Barmenden aldığı içkiyi içmek üzereyken Felicia hızlı adımlarla yanına yaklaştı ve içkiyi eline alarak tek yudumda bitirdi, boğazının yanmasını umursamamaya çalışarak seksi bir şekilde gülümserken tabureye çöktü. "Maskeyi takman boşa olmuş. Bu dudaklar sadece Dimitri Alkaev'de var." Bu rolden ne kadar nefret ettiğimi söylemiş miydim?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimePaz Ocak 30, 2011 2:46 pm

Aman Tanrım! Dışarı çıktığında düşünebildiği tek şey buydu. Saat henüz öğleyi geçmemişti fakat çoğu arkadaşı son hazırlıklarını tamamlamak için onu ekmişti. Son hazırlıklar, partiye sekiz saat varken? Buradakilerin zihniyetini gerçekten anlayamıyordu. O henüz kıyafetini ve maskesini almamıştı bile. Tabii ki partiye gidecekti ama bu kadar büyütmenin ne gereği vardı? "Partinin mekanı mükemmel, davetiye aldığıma inanamıyorum." diye bağırıyordu kız ona çarparken. Sanırım birinci sınıf öğrencisiydi ve katılacağı ilk büyük partiydi. Kızararak yere baktı ve hızlıca uzaklaştı. Bonnie okuldaki herkesi çağırmış olmalıydı ve bu ortamın aşırı boğucu olacağının temsilcisiydi. 5. Cadde'ye doğru yürürken köşede gördüğü bir kahve dükkanından, büyük boy bir kahve almayı ihmal etmedi. Hava biraz soğuk olduğu için kahvenin sıcaklığı içini ısıtmıştı. Kahvesinden büyük yudumlar alırken hızla ilerlemeye devam etti. Cadde her zamanki gibi fazlasıyla kalabalıktı. İnsanlara çarpmamaya özen göstererek Dolce&Gabbana'nın olduğu yere ilerledi. Buradaki takımları seviyordu ve önceki gelişinde gözüne bir takım kestirmişti. İçeridekilere gülümseyerek sevdiği takımın bulunduğu reyona doğru ilerledi. Takım bembeyazdı ve mükemmel görünüyordu. Satış görevlisi yanına doğru geldi ve takıma uygun bir papyon ve kol düğmeleri önerdi. Evet, kombinasyonu tamamdı. Aldıklarını ödedikten sonra ev adresini bırakarak dükkandan çıktı. Şimdi geriye alması gereken bir maske kalmıştı. Arkadaşından Cadılar Bayramı kıyafetleri satan bir mağaza öğrenmişti ve oraya gitmeyi planlıyordu. Birkaç köşeden döndü ve karşısında ışıltılı renklerle ve kıyafetlerle donatılmış vitrini döndü. Kapıdan içeri girdiğinde bir el onu neredeyse yumrukluyordu, son anda eğilerek kurtulmuştu. Şakanız mükemmelmiş diye söylendi kendi kendine. Ardından ilerleyip kadından maskeleri göstermesini istedi. Kadın önüne birbirinden farklı modeller dizdi. Tüylüler, tüm suratı kaplayanlar, uzun burunlular... Bu maske cümbüşü içinde onun gözüne beyaz üstünde gümüş rengi süsler olan bir maske takılmıştı. Evet, diye düşündü kıyafetime yalnızca bu uyar ve beni ancak bu tamamlar. Dimitri partide melek olacaktı, bu yüzden baştan aşağı beyaz giymeyi tercih etmişti. Maskeyi de aldıktan sonra eve dönmek için yola koyuldu.

xxx

Eve geldiğinde içinde bir uyuma isteği belirmişti ve yatmıştı. Uyandığında saatin 18.00 olduğunu fark etti. Yaklaşık üç buçuk saat uyumuştu ve bu gece uykusunun hiç gelmeyeceği anlamına geliyordu. Uyuşuk hareketlerle yataktan kalkıp duşa girdi. Kısa sürede sıcak su onu eski haline getirmişti. Ağır adımlarla hareket ediyordu, yavaşça giyindi, ellerini saçlarına gezdirerek karıştırdı ve maskesini boynuna taktı. Mutfağa inip ayaküstü bir şeyler atıştırdı.
Telefonunu cebine attı ve aşağı indi. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup, bindi.

xxx

Partiye tam vaktinde gelmiş olmasına rağmen içerisi tıklım tıklımdı. Sigara dumanları ve alkollü nefesler ortamın havasını bozmuştu. İnsanlar yüksek müzik eşliğinde dans ediyorlardı ve çoğu kişi kendine bu geceki partnerini bulmuştu bile. Etrafa şöyle bir göz gezdirip insanları incelediğinde tanıdığı kimse olmadığını gördü. O anda aklına Ariadne gelmişti. O neredeydi acaba? Görüşmeyeli birkaç gün olmuştu ve onu özlüyordu. Partiye geleceğinden emindi, Bonnie'yle yakın görünüyorlardı. Birazdan burada olur diye düşünerek barın sonuna doğru ilerlemeye başladı. "Votka, sek." dedi barmene. Rusya da en çok tüketilen içki votkaydı. Tabii buradaki votkaların hiçbiri Rusya'da yapılanın yerini tutamazdı. Yinede içmekten hoşlandığı nadir içkilerden biriydi. Adam içkisini önüne bıraktı. "Teşekkür ederim." derken içkisini eline almış, tam ağzına götürüyordu ki biri kadehi elinden aldı ve tek dikişte bitirdi. Kız, Dimitri'ye seksi bir gülümseme attı ve yanındaki tabureye oturdu. "Maskeyi takman boşa olmuş. Bu dudaklar sadece Dimitri Alkaev'de var." Dimitri ne diyeceğini şaşırmış haldeydi. Karşısındaki kızdan iğrenmişti, ona göre kızlar böyle bayağılıklar yapmamalıydı hatta erkekler bile. Barmene dönüp aynısından dermiş gibi elini salladı. Kıza dönüp yeniden baktı. Siyah saçları ve yüzünün yarısını kaplayan maskesi altından hiçbir şey belli olmuyordu. Bol yırtmaçlı kıyafetine gözü kaydı. Etraftan geçenler kızın bacaklarına, hatta kendisine yiyecekmiş gibi bakıyordu. Gözlerini tekrar yüzüne götürdü ve gözlerine baktı. Bu mavi gözler ona fazlasıyla tanıdık geliyordu. Hatta öylesine tanıdıktı ki, bunlar sevdiği kızın gözleriydi! Karşısında oturan kız Ariadne'nin ta kendisiydi.

Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Normal biri onu bu kılıkta asla tanıyamazdı fakat Dimitri onun tüm yüz hatlarını biliyordu, özellikle de o mavi gözler... Onları nerede görürse tanıyabilirdi. Kız hala gülümseyerek ona doğru bakıyordu ve Dimitri de ona doğru gülümsedi. Madem oyun oynamak istiyor diye geçirdi içinden, bizde oynarız. "Madem dudaklarım bu kadar ilgini çekti, tatmaya ne dersin?" dedi gülümsemeye devam ederken. Kızın gözlerinden geçen çok perdesini görürken biraz daha tatmin oldu. Taburesinden kalktı ve kızın dolgun kırmızı dudaklarına yapıştı.


En son Dimitri Alkaev tarafından Ptsi Ocak 31, 2011 5:25 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 8:34 am

Garip bir ifadeyle büzülmüş suratına bakarken kız kendini kötü hissediyordu. Normal hayatında böyle bayağılıklar yapmazdı ancak bu gece için bu gerekliydi. Onu denemek istiyordu, bunu neden yaptığınıysa bilmiyordu. O yüzünü incelerken içkisini içtiği için Dimitri boş bardağı işaret ederek bir tane daha istedi. İçkisini içmesi de ayrı bir muammaydı tabii. Votka sevdiği içkiler arasında pek yer almazdı, tadı boğazını yakıyordu. Ve bu lanet olası rolü için onu da içmek zorunda kalmıştı. Şeytan olmayı bu kadar iyi beceremezdi herhalde.

O ona doğru bakarken Dimitri de yüzünü inceliyor gibiydi. Mavi gözleri dudaklarına maskesine kaydı. Sonra başını çevirip arkasına baktı, herkesin kızın elbisesinin yırtmacına baktığını görmüş olmalıydı. Yeni adıyla Felicia’nın eli düzeltmek için gittiyse de ellerini arkasında birleştirip bundan vazgeçti. Felicia böyle bir şey yapacak bir kız değildi, o bundan zevk bile alırdı belki. Rolüne uymalıydı. Dimitri’nin gözleri maskenin altından parlayan mavilere takıldı, tanıdık bir şeyler arıyor gibiydi. Birkaç saniye boyunca öyle kalınca onu tanımasından korkarak bakışlarını kaçırdı. Tekrar yüzüne baktığındaysa dudağının sağ tarafının hafifçe kıvrıldığını gördü, ama bunu dikkatli bakmayan biri fark edemezdi. Dahası, o bu kadar kısa sürede sevdiği insanın yüz hatlarını tamamen bellemişken Dimitri’nin de bunu yapmış olma olasılığı vardı. Belki herhangi biri onu bu halde tanımayabilirdi ama Dimitri bunu yapabilirdi. Yine de yüzünden hiçbir şey okunmuyordu, bu yüzden endişeye mahal vermemeliyim diye düşündükten sonra tüm dikkatini rolüne verdi.

“Madem dudaklarım bu kadar ilgini çekti, tatmaya ne dersin?”


Felicia ile aynı şekilde gülümserken söylemişti bunu. Kırmızı dudaklarında hissettiği dudaklar ile gözlerini kocaman açtı, tamamen şok olmuştu. Onu tanımamıştı ve tanımadığı bir kızı öpüyordu. Aria’nın dışında olan bir kızı. Bu beden, bu ten, bu dudaklar kendisine ait olsa bile şu an Ariadne değildi o, Felicia’ydı. Dimitri’nin öptüğü kişi de Felicia oluyordu. Eğer bu mümkün olsaydı kalbinin kırılmasını duyabilecek gibi hissediyordu. Gözlerinin dolmasını engellemek için arkada bağladığı ellerini yumruk yaparak sıktı, bu gece için uzun olan tırnaklarını etine batıyordu. Ve bunun acısı diğer şeyleri nötrleştirebilirdi. Yine de bunu devam ettirmenin bir sakıncası var mı? Hiç sanmıyorum. Gece sonunda kim olduğumu göstererek utançtan öldürürüm belki.

Gülümsemesini koruyarak geri çekildi genç kız. “Şeytan olmaman hata olmuş. Eğer her yanına oturan kıza böyle yapıyorsan buradaki şeytanlar senin gibi bir meleği parçalarlar.” Konuşmasını kesmekten son anda vazgeçti. Onu biraz sinir etmenin de bir zararı olmazdı. “Şaşkınlığımın kusuruna bakma. Senden önceki üç kişide birazcık daha yavaş ilerlemiştik." Ona tek olmadığını hissettirmek istiyordu. Aldığı bir kararla tırnağına parıltılı, kahverengi bir oje sürülmüş işaret parmağı ile Dimitri’nin rujdan dolayı pembeleşmiş dudaklarının üstünü sildi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 5:53 pm

“Şeytan olmaman hata olmuş. Eğer her yanına oturan kıza böyle yapıyorsan buradaki şeytanlar senin gibi bir meleği parçalarlar.”

Gerçekten büyük kahkahalar atabilirdi. Karşısında oturan kız, Ariadne olduğunu belli edecek en ufak bir hareket yapmıyordu. Kıyafeti, gülücükleri, konuşmasındaki tonlamalar... Tamamen farklı biriydi ama Dimitri onu nerede görse tanırdı. “Şaşkınlığımın kusuruna bakma. Senden önceki üç kişide birazcık daha yavaş ilerlemiştik." Söyledikleri gerçekten çok etkisi yaratabilirdi, eğer buna inansaydı. Şimdi ise ona gülmek için yalnızca başka sebepler çıkıyordu. Kız, uzun tırnaklı ve bakımlı elleriyle dudağında kalan kırmızı rujun izlerini sildi. Rolünü fazlasıyla benimsemişti. Dimitri bara doğru dönerek içkisinden büyük bir yudum aldı. Votkanın yakıcı tadını neredeyse hissetmiyordu, bu içkiler onun için hafifti. Tekrar kıza dönerek konuşmaya başladı. "Hızlı olmayı tercih ederim, senden önceki üç kişide de bu derece hızlıydım." Amacı karşısındaki kızı deli etmekti ve bunu başardığını biliyordu. Onu denenmek için yapılan bu oyunda galip o gelecekti. Dışarıdan bakıldığında biraz saf ve temiz olarak görülürdü. Temiz olduğu doğru olan kısımdı fakat saflık... Çevresinde olup biten her şeyi anlıyordu fakat ya görmezden geliyor ya da anlamamış gibi yapıyordu. Bu, onun sevdiği huylarından biriydi. İnsanları fazlasıyla gözlemlerdi ve bu saf rolü ona artılar kazandırıyor, çevresindekileri daha iyi tanımasını sağlıyordu. Bu sırada karşısında öptüğü kızın adını öğrenmediğini fark etti. Ariadne'nin dahiyane zekasının ürünlerini merak etmiyor değildi. "Adını söylemeyi unuttun."

Bunu olabildiğince cüretkâr bir sesle söylemeye çalışmıştı, ne kadar başarabildiğini bilmiyordu. Seksi olmaktan falan hiç anlamazdı zaten bunlarla ilgilendiği de söylenemezdi. Aşk, onun için yeni yeni gelişen bir kavramdı, yani böyle şeyleri de yeni öğreniyordu. New York onu yavaşça değiştiriyordu, bunun o da farkındaydı fakat yapabileceği bir şey yoktu. Artık Rusya da değildi ve görülen o ki bir daha dönmesi de zordu, en azından üniversite bitene kadar... Elbette hiçbir zaman tamamen onlar gibi olmayacaktı, aralarda yitip giden bir insan değildi o. Uyum sağlayacaktı ama kendi prensiplerine karşı gelmeden ve şu an onun kişiliğine karşı olan bir şey yapmamıştı. Bunun için memnundu. Kadehte kalan son votkayı da tek seferde bitirdi. Barmene dönüp aynısından derken, Ariadne'ye - yeni adını henüz öğrenememişti - bakarak "Bu mükemmel bayana da bir tane ver." diye ekledi. Ardından Ariadne'nin elini aldı ve narince öptü. İçinde bir sıcaklık hissetti fakat bu diğerlerinden farklıydı. Her ne kadar aklı onun Ariadne olduğunu bilse de, teni henüz bu yabancı kişiyi benimseyememişti. Öpüşmeleri aynı değildi ya da elini tutması... Aynı ele dokunuyordu ama yanlış olan bir şeyler vardı. Bir an için kalkıp gitmeyi düşündü ama gidince ne olacaktı? Eline hiçbir şey geçmeyecekti ve şimdiden bir sürü yanlış anlaşılmaya ve tartışmaya mahal açacak davranışlar sergilemişti. Bunun için biraz suçlu hissetse de karşısında oturan kıza baktıkça bu eğlenceye dönüşüyordu. Yaptığı çok komikti ama yapmasının sebepleri onu mutlu ediyordu. Demek ki ona ilgi duyuyor, onu seviyor ve kıskanıyordu ki onun üzerinde denemeler yapıyordu. Bu denemenin ilk ve son olacağına emindi Dimitri çünkü kız yaptıklarının gereksiz olduğunu anlayacaktı. Şimdi ise ona bu eğlencenin tadını çıkarmak kalıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimeSalı Şub. 01, 2011 12:30 pm

İçkisini içtikten sonra tekrar konuştu. “Hızlı olmayı tercih ederim, senden önceki üç kişide de bu derece hızlıydım.” Söylediği şeyler onu paramparça etmeye yetecek kadar fazlaydı. Yine de sesindeki alaycılığı hissediyor gibiydi. Birini bu kadar yanlış tanımış olmam mümkün mü? Sanmıyorum. Okulun başından beri Dimitri’nin buna benzer en ufak bir davranışını görmemişti, hatta bu tür şeylere oldukça kayıtsızdı. Belki biraz saf bir görüntü bile çizdiği söylenebilirdi. Ama Aria buna inanmıyordu tabii, onun düşüncelerine göre genç adam bunu sadece etraftan uzak kalmak için yapıyordu. Birini öpse bile adını öğrenmeden yapmazdı herhalde, bu işte bir bit yeniği vardı.

“Adını söylemeyi unuttun.” Sürekli aynı şeyleri düşünmeleri tesadüfî miydi? Ya da Dimitri bir telepattı ve bunu ondan saklıyordu. Gerçi Aria’dan saklıyordu demek daha doğru olurdu, şu an karşısında oturduğu kızın tam anlamıyla Aria olmadığını sayarsak. O Felicia’ydı, klasik New York kızlarından biriydi şu an. Bayağı ve aptaldı. Keskin zekâsı inkâr edilemezdi ancak okul gibi şeyleri umursamıyordu, aklı sadece erkeklere çalışırdı. Kısaca Aria şu an kendinden tiksiniyordu, her ne kadar tamamıyla o olmasa da.

Dimitri sözlerini seksi ve cüretkâr bir tavırla söylemeye çalışmış olsa da rolünde Aria kadar başarılı olamadığı kesindi. Zaten buradan da ortada bir şeyler döndüğü belli oluyordu. Rol yaptığı belli oluyor gibiydi, yine de emin olamıyordu. Stresten dudaklarının iç kısmını dişliyordu. Bir kez daha böyle bir oyun oynadığına pişman olmuştu. O entrika çevirmekte iyi değildi, bu işlere asla kalkışmamalıydı. Gerçek yüzü böyle olsaydı bile öğrenmeden gayet mutlu bir şekilde devam edebilirdi. Maske taktığına şükrediyordu. Yüzündeki savunma şu an tamamen kalkmıştı ve ifadesi çok basit bir şekilde okunabilirdi. İçkisini bitirmiş olan Dimitri aynısından söyledi. “Bu mükemmel bayana da bir tane ver.” Konuşurken kibar olmasını seviyordu ancak Felicia’ya böyle davranılması onu sinir etmişti. Beyaz eli nazikçe tutulup öpüldüğünde içi öfkeden yanıyor gibiydi. Sanki bedenine başka bir yabancı girmişti, sanki ruhu ve beyni işgal ediliyordu. Üstelik sadece bedeniyle de yetinmiyordu sanki sahip olduğu şeyleri de çalıyordu. Düşüncelerinin etkisiyle dudağını ısırdı hafifçe. Ya Dimitri Felicia’dan etkilenmişse? Cidden, kendinden nefret ediyordu şu saniye. Olmaz değildi, böyle şeylerden hoşlanmasa bile belki etkilenirdi. Başını duvarlara vurmak falan istiyordu canı. Sevgilisine güvenmemekle kalmayıp kendinden de nefret etmeye başlamıştı. Bu oyuna son vermek istiyordu, yoksa gecenin sonunda tamamen bir şeytan olacaktı ve bunu hiç mi hiç istemiyordu.

Maskesinin bağlarını yavaşça çözerken konuştu. “Adı Felicia’ydı. Bence güzel bir kızdı ve kendini boşa harcıyordu. İsteseydi daha iyi biri olabilirdi. Seninle de çok ilgileniyordu ve ben bundan rahatsız oldum. Gerçi, buradaki bütün kızlar seninle ilgileniyordur ya, neyse. Bu arada, siyah saçlarımı da özleyeceğim.” Maskesinin turuncu bağlarını elinde tutarken yüzünden yavaşça indirdi ve en başından beri tanınan gözleriyle karşısındakine baktı. Sesi biraz kırgın çıkmıştı belki, belki biraz mutsuz. Ve de soğuk tabii. Maskesini çıkartınca peruğunu da orada tutmak istemiyordu ancak kendisi olabilmesi için bu gerekliydi. Gözlerini ayakkabılarına dikerek başını eğdi ve perukla beraber saçına tutturulmuş olan tokalardan kurtulduktan sonra kızıl saçlarını ihtişamla sırtına doğru saldı. Başından beri haklıydı, bu elbiseye kızıl kesinlikle daha çok yakışıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimeÇarş. Şub. 02, 2011 8:56 am

“Adı Felicia’ydı. Bence güzel bir kızdı ve kendini boşa harcıyordu. İsteseydi daha iyi biri olabilirdi. Seninle de çok ilgileniyordu ve ben bundan rahatsız oldum. Gerçi, buradaki bütün kızlar seninle ilgileniyordur ya, neyse. Bu arada, siyah saçlarımı da özleyeceğim.”

Elinde maskesini tutarken söylemişti bunu, sesi oldukça üzgün ve kırgındı. Dimitri ne diyeceğini bilemiyordu, onu üzmek aklının ucundan bile geçmişti. Söylediklerini yalnızca gülmek amaçlı söylemişti, karşısındaki kızın duygularını incittiğinin farkında bile değildi. Kızıl saçları, omuzlarından aşağı dökülürken mükemmel bir görüntü çizmişti. Bu saçlarının elbiseye daha çok yakıştığını düşündü. Kızın yere doğru bakan yüzünü çenesinden tutarak yavaşça kaldırdı. Hafif yaşla ıslanmış gözlerine baktı. Kırgınlık, öfke, şaşkınlık... O kadar anlamlı ve derin bakıyorlardı ki aklına toparlayıp söyleyeceği şeyleri unuttu. Tüm üzüntüsünü ona aktarmış gibiydi. İçinde her bir hücresi onun haklı olduğunu bağırıyordu. En başından ona kendisini tanıdığını söylemeliydi. Kız onu kıskandırıp acıtmaya çalışırken fark edemeden o onun canını yakmıştı. "Seni tanımıştım, bunu biliyorsun..." dedi usulca. Özür dilemedi çünkü bir faydası olmadığının farkındaydı. Yaptıkları kabullenemezdi ve onu tanıdığını söylediğinde yalan olarak algılanması ihtimali büyüktü. Ariadne yüzünü çevirerek kendini çenesini tutan elden kurtardı. Gözlerini uzağa dikmişti. Güçlü kalmaya çalışıyordu, gururlu bir kızdı. Dimitri ağzını araladı fakat düzgün sözleri seçemedi, aklına gelen saçma sapan şeylerle bir yere varamayacağının farkındaydı. Barmenin önüne koyduğu içkiyi yudumladı. Evet, içti, sanki içindekileri geçirebilecekti ya da olayları geri sarabilecekti. Hiçbir gücü olmayan, yalnızca hissizleştiren içkiye tutundu.

Kız yanında oturmaya devam ediyordu. Şimdiye kadar burada kalması bile bir mucizeydi. Büyük ihtimalle bir açıklama bekliyordu, ona inanmak için bir sebep. Dimitri ise susmaktan başka bir şey yapmadı. Sessiz geçen dakikalar ona hiçbir kazanç getirmemişti. Kıza doğru döndü ve hafif sarhoş ağzıyla kelimeleri yuvarlayarak konuşmaya başladı. "Bana inanmadığının farkındayım ama inanmak zorundasın Aria. Tanrı biliyor kalbimde senden başkası yok ve seni yalnızca tanıdığım için öptüm. Bana sevgiyle bakan o mavi gözleri nerede görsem tanırım, diğer söylediklerimde yalandı, yalnızca senin gibi oyun oynadım, yalan..." Aria'nın yüzü ifadesizdi, gözleri gözlerine kenetlenmişti fakat hiçbir şey okunmuyordu, duygularını saklamakta çok iyi olduğu söylenebilirdi, her şeyde iyi olduğu gibi. Kızın ellerini avucunun içine alıp tuttu ve gözlerinin içine bakmaya devam etti. Sonuç değişmedi, kız ne onu affettiğini ne de affetmediğini söyleyen hiçbir şey yapmadı. Bu durum onun canını sıkmaya başlamıştı.

Ellerini bıraktı. "Sessiz kalarak eline ne geçeceğini düşünüyorsun. Oyunu sen başlattın. Evet seni üzdüm ama özrümü diledim ve konuşmayı bana borçlusun." Sesi biraz sinirli çıkmıştı, normalde de çabuk sinirlenip bir anda sönerdi ve hafif sarhoşluk durumu onu biraz daha etkiliyordu. Kız, inanamayan gözlerle ayağa kalktı, Dimitri de onunla beraber. Sonunda konuşacak diye seviniyordu, sorunlarını çözeceklerdi. Gülümseyerek ona bakarken Ariadne suratında parmak izlerinin kalmasını sağlayacak sertlikte bir tokat bastı. Ne olduğunu şaşırdı. Kız arkasını döndü, mekanın çıkışına doğru ilerliyordu. O ise olduğu yere yapıştırılmış gibi hareketsiz durdu. Barışacaklarını sanıyordu, okkalı bir tokat yiyeceğini değil. Bu tokat onu biraz kendine getirdi, durum tahmin ettiğinden de kötüydü. Koşar adım kızın arkasından gitti ve tam kapıdan çıkmak üzereyken kolundan tutup kendine doğru çekti. Yüksek topuklular yüzünden kız neredeyse onun boyunda gibiydi ve birbirlerinin tenlerinde nefeslerini hissediyorlardı. Söyleyecek iyi şeyleri yoktu, kızın kolunu tutmaya devam ediyordu. Bir şeyler düzelene kadar ikisi de bulundukları noktadan ayrılmayacaklardı. Kızın muhteşem parfümünün kokusunu içine çekti ve yapabileceği en iyi şeyi yaptı, onu öptü.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimeÇarş. Şub. 02, 2011 2:41 pm

Hala dudaklarını ısırıyorken gözleri dolmak üzereydi, sinirleri tamamen bozulmuştu. İstese de bu sefer durulmayacaklarını bilerek yaşlarını serbest bıraktı. Çok olmadıkları için güvenmeyi iki sene önce bıraktığı Tanrı’ya şükretti. Az önce eline dokunan eller şimdi de çenesini tutmuş, yüzünü kendisininkine çeviriyordu. Bakmamak için kendisini zorlasa da Dimitri’nin elleri buna pek izin vermiyordu. Gözlerinin neleri yansıttığını biliyordu; hüzün, öfke, biraz şaşkınlık ve belki de kıskançlık. Giydiği kıyafetle birlikte ruhunu gerçekten şeytan ele geçirmiş gibiydi, kendisinden utanmayı bile bırakıyor gibiydi.

“Seni tanımıştım, bunu biliyorsun…” Hayır, bilmiyordu. Belki sonlarda tanımış olabilirdi ancak ilk başta tamamen farklı gözüküyordu. O Felicia’yı öpmüş, onunla konuşmuş, onun narin elini dudaklarının altında gezdirmişti. Aria’nın benliği ise altlarda bir yerlerde ortaya çıkmak için debelenmişti, sonunda savaşı kazanan o olsa bile şeytanın oyuncağı olmuştu. Gözleri tekrar dolar gibi olunca dişlerini sıkarak çenesini Dimitri’den kurtardı ve başını yana çevirdi. Gözlerini bir yerlere sabitlemişti, onun karşısında ağlamak istemiyordu. Yumuşak huylu ve uysal bir kızdı ancak başkalarının gözünün önünde ağlamaktan nefret ederdi, bu onun güçsüz biri gibi gözükmesine sebep olurdu çünkü. Susuyordu çünkü diyecek bir şeyi yoktu, susuyordu çünkü konuşsa bile karşısındakini kırmaktan başka bir işe yaramayacaktı. Kendisini istediği kadar üzsün, yine de onu bu kadar kısa bir sürede sevmişti ve o da üzülsün asla istemezdi. Dudakları tamamen mühürlenmişti. Sesini duyduğunda yüzünü tekrar ona çevirdi. “Bana inanmadığının farkındayım ama inanmak zorundasın Aria. Tanrı biliyor kalbimde senden başkası yok ve seni yalnızca tanıdığım için öptüm. Bana sevgiyle bakan o mavi gözleri nerede görsem tanırım, diğer söylediklerim de yalandı, yalnızca senin gibi oyun oynadım, yalan...” İnanmayı delicesine istese de içindeki kötü duygular onu ele geçirmişti ve bunu kaldıramıyordu. Yüzü tamamen bir maskeye dönüşmüştü, yeşil-mavi gözleri ise Dimitri’ninkilere keskin bakışlar atmakla meşguldü. Elleri genç adamın avuçlarında kaybolduğunda da tepkisizdi, gözleri bir şeyler ararcasına baktığında da. Sanki dilini yutmuştu da konuşmuyordu, sesini kaybetmiş gibi hissediyordu. Ağzını açmayı başarsa bile sözlerin dudaklarından dökülmeyeceğini biliyordu, bu yüzden suskundu. Geçen dakikalar boyunca ikisi de sabit bir şekilde duruyordu, yüzlerinde bir ifade değişimi ya da bedenlerinde herhangi bir hareket yoktu. Elleri sıcaklıktan uzaklaşınca Dimitri de konuşmaya başladı.

"Sessiz kalarak eline ne geçeceğini düşünüyorsun. Oyunu sen başlattın. Evet, seni üzdüm ama özrümü diledim ve konuşmayı bana borçlusun." Sesi sinirli çıkmıştı, bunda alkolün de biraz etkisi olabilirdi ancak Aria hiç de iyimserlik yapıp anlayışla karşılayacak durumda değildi. Onun öfkesi Aria’nın içindeki şeytanı da uyandırmışa benziyordu, gözleri sinirle parıldadı. Aynı zamanda şaşkınlık da doluydu, ona nasıl böyle davranırdı, özellikle böyle bir gecede, onu bu denli üzmüşken. Öfkeyle ayağa fırlamasıyla Dimitri de kalktı. Gözleri umutla parlıyordu ve dudakları sıcacık bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. Barışacaklarını sanıyorsa daha çok beklerdi, Aria hemen unutmazdı. Onun değişkenliğine daha da sinirlendi ve suratına iz bırakacak şiddette bir tokat patlattı. Çantasını, peruğunu ve maskesini hızlıca masadan kaparak arkasına döndü ve başı dik bir şekilde çıkışa doğru yürüdü. Bonnie’nin onu boğmayacağını düşünüyordu, Skyler’la falan birliktedir belki diye düşündü. Etraftaki insanlar o yürürken şaşkınca bakıyorlardı maskesi olmayan kıza. Yüzü sert bir ifadeye bürünmüş, kızıl saçları yürümesinin şiddetiyle etrafta uçuşuyordu. Hayran bakışlara aldırmadan yürümeye devam etti. Barın çıkışına geldiğinde kolunu birisinin tuttuğunu hissetti ve o daha neler olduğunu anlayamadan kendisine doğru çekti. Dimitri’ydi tabi ki, başka kim olacaktı ki? Öfkeyle soluduğu nefesi yüzüne vuruyor, onun sıcaklığıysa tenini okşuyordu. İkisinin de söyleyecek pek şeyleri kalmamıştı, oldukça yavaş geçen o saniyelerde bakışları birbiriyle kesişmiş, Dimitri’nin kolunu tuttuğu yer yanan tenini serinletir bir şekilde duruyorlardı. İkisi de bir şeyler olana kadar buradan ayrılmayacak gibi duruyorlardı. Dudaklarında o tanıdık dudakları hissettiğinde bir süre karşılık vermeden durduktan sonra duygu karmaşasının içinden çıktı, elindekiler yere düştü, elleri saçlarını kavradı. Öfkeden doğan bir tutkuyla doluydu şu an bedeni, her tarafı alev alev yanıyordu. Aria’nın içindeki küçük şeytan bu gece tamamıyla uyanmışa benziyordu. Öpüşmenin şiddeti arttıkça ona daha fazla yaslandı. Sonunda nefes alamaz halde geri çekildiğinde dudakları kızarmış, gözleri parlıyordu, bu sefer şehvetten. Etraftaki birkaç göz tamamen onlara odaklanmıştı ancak Aria bu sefer bunları umursamıyordu. Sakin olmaya çalışarak yere eğildi ve düşürdüğü eşyaları ellerine doldurup ayağa tekrar kalktı. Dimitri’nin yüzünü incelediğinde gördüğü şey şaşkınlık ve tatmindi. Aria’nın bu kadar ileri gideceğini düşündüğünü pek sanmıyordu. “Eh, ne diyelim Alkaev, beni sakinleştirmeyi başarabiliyorsun. Şimdi ne yapıyoruz?” Onun için fazla cüretkârdı bu sözler, bu yüzden gecenin bitmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Yine de eğlenmek için son bir fırsatı vardı. Sorusunun cevabını beklemeyerek onu elinden tuttu ve zorla dans pistine sürükledi. “Şimdi siz benimle dans etmesseniz bayım, buradaki aç erkeklerden herhangi birinin yemi olacağım. Bunu siz de istemezsiniz, o yüzden lütfen benimle dans edin.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

Don't have any red. Empty
MesajKonu: Geri: Don't have any red.   Don't have any red. Icon_minitimeCuma Şub. 11, 2011 5:01 am

“Eh, ne diyelim Alkaev, beni sakinleştirmeyi başarabiliyorsun. Şimdi ne yapıyoruz?”

Sanki içinde bir şey vardı ve o şimdi yok olmuştu. Kısa bir tartışma süresi yaşamışlardı ve bittiğine seviniyordu. Sevdiği insanlarla tartışmayı sevmezdi. Özellikle Aria onun için çok daha fazlasıydı ve onunla bırakın tartışmayı küçük bir laf dalaşına girip onu kırmayı bile aklından geçirmek istemezdi. “Şimdi siz benimle dans etmesseniz bayım, buradaki aç erkeklerden herhangi birinin yemi olacağım. Bunu siz de istemezsiniz, o yüzden lütfen benimle dans edin.” derken bir yandan da onu dans pistine sürüklüyordu. Dans konusunda kötü değildi fakat bu boğucu ortamda herkes birbirinin üstündeyken dans etmek istemiyordu. Aria dans ederken onu tekrar kırmak istemediğine karar verdi ve ona ayak uydurdu. Bir süre sonra kendini müziğin ritmine tamamen kaptırmıştı. Tenine değen öbür bedenleri umursamıyordu ve dışarıdan bakıldığında kaçık gibi görünüp görünmediği düşüncesini beyninden attı. Kendini dünyaya döndürüp etrafına baktığında Aria'nında kendine özgü hareketlerle dans ettiğini gördü. Birbirlerinden biraz uzaklaşmışlardı. Aralarındaki insanları ittirerek yanına ulaştı. Onu fark etmeyen kızın bedenini kavradı. "Nasıl her yaptığın hareketle bu kadar muhteşem görünüyorsun?"

Karanlık ortam mor, mavi, kırmızı gibi çeşitli ışıklarla yıkanırken bile kızın yanaklarının kızardığını görebiliyordu. Bu özellik onu seksi havasından çıkarıp ufak bir kız çocuğu kadar masum hale getiriyordu. Kızı kolundan tutup karanlığı yararak dışarı çıkmaya çalıştı. Bu boğucu ortamdan sıkılmıştı. Aslında genele baktığında güzel bir gece geçirmişti, eğlenmişti. Kendilerini temiz havaya attıklarında kızın elinden tuttu ve sessizce yürümeye başladı. Cebinden çıkardığı telefona baktı neredeyse sabah olmuştu. "Sanırım seni eve bırakma vakti geldi." dedi kıza bir yandan gülümserken. Elini bıraktı ve omzuna doğru atarak onu kendine doğru çekti. Kızın başı omzunda sarmaş dolaş bir halde yürümeye başladılar. Gözlerini durulan New York sokaklarında gezdirdi. Daha az insanla kesinlikle burayı daha çok sevebilirdi. Tam bir köşeyi dönüyorlardı ki fazla uzak olmayan bir kahve dükkanı gördü. Kahve. Tüm hücreleri harekete geçmişti. "Bir saniye..." dedi Aria'yı bırakıp koşar adım dükkana doğru ilerlerken. Hemen bol kafeinli büyük boy bir kahve ısmarladı ve adamdan çabuk olmasını rica etti. Neyse ki bu yaşlı adam oldukça hızlıydı. Parasını bırakıp tekrar koşar adım Aria'nın yanına döndü. "Kahve." dedi bir yandan sırıtırken, Aria da gülmeye başlamıştı.

Evlerine yaklaştıklarında saat sabahın yedisiydi. O kadar yavaş ve huzurlu yürümüşlerdi ki uykularının geldiğinin farkında bile değillerdi. Kapının önüne geldiklerinde Dimitri Aria'nın yanaklarını parmaklarıyla okşadı. Kızı kendine doğru çekip öptü. Birbirlerinden uzaklaşmak zorundaydılar fakat yapamıyorlardı. Sonunda Dimitri kendisini geri çekti ve kulağına doğru eğilip "Seni seviyorum." diye fısıldadı. Yüzüne bakmadığı halde gülümsediğini hissediyordu. Yanağına minik bir öpücük kondurduktan sonra kızın içeri girişini izledi. Ardından kendisini boş bir taksiye attı, kesinlikle fazlasıyla uykusu vardı.

RP SONU.
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Don't have any red.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Kiss and Fly Club-
Buraya geçin: