Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Bonibon'un Brooklyn Maceraları

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Summer Warner
NY Halkı
 NY Halkı
Summer Warner


Mesaj Sayısı : 233
Kayıt tarihi : 30/08/10
Nerden : Manhattan

Bonibon'un Brooklyn Maceraları Empty
MesajKonu: Bonibon'un Brooklyn Maceraları   Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimePtsi Ağus. 30, 2010 8:45 am

Bonibon'un Brooklyn Maceraları 3347sp1 Bonibon'un Brooklyn Maceraları 5933sp2


Çoğu insan Brooklyn sokaklarınıson derece ezik ve can sıkıcı bulsa da ben bayılıyorum buraya. Ağaçların altında küçük butiklere göz atarak, öğle sıcağında elinde milkshake’le burada yürümek gibisi yok. Hatta imkânım olsa da burada annemle yaşayabilsem diye düşünmüyorum da değil. Ama nedense insanlar burayı oldukça banal ve son derece itici buluyorlar. Tabi insandan kastım evlerinde viskilerini yudumlayan son sınıf öğrencileri…

Riley’s Cafe’nin önüne geldiğimde usulca çantamdan telefonumu çıkarıp Bonnie’nin numarasını tuşladım. O bahsettiğim burayı beğenmeyen zengin tiplerden biride benim bonibonumdur. Son derece lüks takılır, son model arabası altındadır ama her şeye rağmen benimle buluşmak konusunda asla sorun çıkarmaz. Her şeye evet diyebilir bu konuda, Riley’s e bile! Ben kafenin önünde karşıdaki butikten içeriye göz atmaya çalışırken bir yandan da bonibon’un telefonu bir an önce açamsı için yalvarıyordum. Bir asır gibi geçen dakikalardan sonra sonunda telefonu nefes nefese açmayı başarabildi. “Biliyorum tatlım geç kaldım ama evden çıkmadan tanınmamak için her şeyi yapmam gerekiyordu, üzgünüm.” Klasik bonnie tavırları. “Tamam, canım. Ben kafenin önünde bekliyorum. Beş dakika içinde burada olmazsan seni paralarım. Ciddiyim.” Telefonu kapattıktan sonra hızlı bir hareketle çantama attım. Bonnie’nin gelmesinin en az on dakikadan aşağıya sürmeyeceğini biliyordum. Kaldırımdan aşağıya inerek son hızla karşıdaki butiğe uçtum ve etrafıma bakındım. Tanıdık bir yüze rastlamayınca içeri girdim ve satıcıya gülümsedim. Bana garip gözlerle bakmasına rağmen kasiyer de sıcak bir tavırla “Buyrun, hoş geldiniz.” Demeyi başarabildi. Ben tekrar sırıtarak rafta duran bronşlara bakmaya başladım. O kadar güzellerdi ki! Bir tanesi altından bir anka kuşuydu. Ama anka kuşu demeye bin şahit ister! Kocaman kanatları, göz alıtı parlaklığı ve eşsiz işlemesiyle bir pırlantadan farkı yoktu. Yanında duran ruj bronş, daha çok ilgimi çekmişti. Gümüşten yapılmış altı ve parlak kırmızıyla boyanmış sürme kısmıyla “Al beni, al beni” diye bağırıyordu resmen. Onun yanında lolipop şeklinde bir tane ve onun yanında da bir çanta… Sıra boyunca döşenmiş bronşlar harika gözüküyordu gerçekten! Ama hepsine bakacak vaktim olmadığını bildiğim için anka kuşunu kaptığım gibi kasaya yöneldim. Aceleci ve garip tavırlarıma hala alışamamış olan kasiyer parayı son hızla çıkarışımı görünce de ağzı açık kaldı. “Biraz acelem var da.”


Bronşum paketinde güvenle çantamda, ben butiğin önünde yüzümde şapşal bir gülümseme ile dururken Bonnie’nin arabana indiğini gördüm. Araba geliyor mu diye bakmadan direk kendimi caddeye attım ve son hızla kaldırıma çıktım. Tanrı’ya şükür ki Bonnie fark etmemişti. Sarı saçlarına taktığı eşarbı açarak yanıma geldi. Gülümsemesine rağmen ona ters bir bakış attım. “Ne? Buralarda tanınmak istemiyorum!” Şu haliyle o kadar şeker görünüyordu ki. Dayanamayıp kollarımı açarak bonibonumu kucakladım. O da elindeki laptopu düşürmemeye özen göstererek bana karşılık verdi. “ Hadi ama Bonnie? Buraya da mı getirdin şu aletini?” “Birincisi onun adı alet değil laptop. İkincisi ben senin gibi dünyadan bir haber yaşamıyorum. Gündemi takip ediyorum.” Yine ters bir bakış attım ve kapıya doğru uzandım. İçeri girdiğimizde yer bulmamız hiç de zor olmadı, çünkü her yer boştu. Evet, bizden başka kimsecikler yoktu ortada. Oldukça sıcak bir havası olan bu kafe genelde tıklım tıklım olurdu fakat bugün bir gariplik vardı. “Hadi yine iyisin bonibon.” Diyerek Bonnie’nin saçlarını karıştırdım ve garsonu oturduğumuz masaya doğru çağırdım. Şık deri koltukları kadar şıkta garsonlara sahip olan bu yer her zaman tercih ettiğim yerlerdendi. Duvarlar kahverenginin en güzel tonları ile boyanmış, ortama bir sıcaklık katmıştı. Bir köşede deri koltuklu, şeker mi şeker peçetelikli masalar; bir köşede ise oldukça rahat görünen puf yastıklar vardı. Alt katında minik bir bar bulunduran buy yerde isterseniz bahçe keyfi bile yapabiliyordunuz. Genelde sıcak insanların tercih ettiği bu yere zenginler pek gelmezdi. Duvarlarda minik ve oldukça otantik tablolar, yerde küçük kilimler vardı. Yakışıklı garson bize doğru son derece seksi bir tavırla ilerlerken Bonnie’ye göz kırptım. Bonnie puflayarak saçlarını düzeltmeye çalışırken ben kendime bir cappuccino söyledim ve kendimi oldukça rahat ve kaygan olan deri koltukların arasına bıraktım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bonnie Hadwyn
NY Halkı
 NY Halkı
Bonnie Hadwyn


Mesaj Sayısı : 775
Kayıt tarihi : 29/08/10
Gerçek Yaşı : 28
Nerden : NY

Bonibon'un Brooklyn Maceraları Empty
MesajKonu: Geri: Bonibon'un Brooklyn Maceraları   Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimePtsi Ağus. 30, 2010 9:52 am

Bonibon'un Brooklyn Maceraları Aca29332Bonibon'un Brooklyn Maceraları 166d57a1

Evde bir o yana bir bu yana koştururken beni Brooklyn'e götüren varlığı öldürme kararı aldım. Summer zengin bir ailenin kızı olmasına rağmen her zaman sessiz bir hayattan hoşlanmıştı ama bunun değişme vakti gelip geçiyordu. Eh, sonuçta hep onun peşinden koşamam değil mi ama? Benim kendime göre hayatım, takıldığım insanlar ve ünüm var. Evet, kesinlikle susamı yolundan saptırmak lazım. Tabii önce şu eşarbı bulmam gerek! Kıza yarım saat dedim ben henüz evden çıkamadım bile, ah Bonnie her zaman geç kalırsın zaten. Etrafta koşuşturup dururken, eşarbı Louis Vuitton çantamın kenarına bağladığımı hatırladım. Çanta odama - her aksesuar ve kıyafet için ayrı odam var.- doğru koşarken tökezledim az kalsın düşüyordum ki Summer bunun için de benden bi' küfür yedi. Sonunda tamamen hazırlanıp gözlüklerimi de taktıktan sonra yatağımın üstünden laptopı da kaparak aşağı indim. Görevliye annemin arabalarından birini getirmesini söyleyerek kapının önünde beklemeye koyuldum. Tam arabaya biniyordum ki, telefonum çalmaya başladı.

Anahtarla arabanın kapısını açmaya çalışırken dünyaya gelişime bile küfür ediyordum. Sonunda arabaya bindim ve telefonu açtım. “Biliyorum tatlım geç kaldım ama evden çıkmadan tanınmamak için her şeyi yapmam gerekiyordu, üzgünüm.” Her zaman ki sakinliğiyle “Tamam, canım. Ben kafenin önünde bekliyorum. Beş dakika içinde burada olmazsan seni paralarım. Ciddiyim.” dedi. Ciddiyim dese de bana karşı hiçbir şey yapamayacağını o da adı gibi biliyordu ve tabii beş dakika içinde orda olamayacağımı da. Radyoda gezinirken bir yandan da arabayı çalıştırma hazılıklarına başladım. Guns N Roses çalan bir fm'de durdum. Müziğide son ses açtıktan sonra bas gaza.
Ara sokaklara girip kimseye görünmeden gitme çabalarımın bana türlü olumsuzluklarla dönmesiyle caddeye çıkıp son hız Brooklyn'e doğru yol aldım. Bir yandan da Lola ve Coco'nun bundan haberi olmaması için dua ediyordum. Benim duam ne kadar tutarsa tabii...

Riley's e yaklaşırken müziğin sesini kıstım, eşarbımı ve gözlüklerimi kontrol ettim. Herşey tamam gibiydi, yani umarım. Aslında kendine güvensiz bir kız değilimdir ama ünümü Brooklyn yüzünden kaybetmek istemiyorum. Herneyse, susam yemeğini yedikten sonra onu da kapar Manhattan'da bir barda takılırım. Arabadan inerken Summer beni kapının önünde bekliyordu. Gülümseyerek eşarbımı indirdim, karşılığında ise ters bakışlara maruz kaldım. Kusura bakmasın, tanınırsam biterim! “Ne? Buralarda tanınmak istemiyorum!” Dayanamayıp bana kollarını açtı. Laptopı düşürmemeye çalışarak bende ona karşılık verdim. “ Hadi ama Bonnie? Buraya da mı getirdin şu aletini?” Kız herşeyden uzak! Tamamen benim zıttım. Bazen düşünüyorum acaba ben bu kızla nasıl arkadaş oldum diye, çocukluk sağolsun. O kadar çok zamandır tanışıyoruz ki dünyada güvendiğim sayılı insan hatta ve hatta üç insan arasında. Ah Alison ve Joseph'i de çok özledim ya neyse. “Birincisi onun adı alet değil laptop. İkincisi ben senin gibi dünyadan bir haber yaşamıyorum. Gündemi takip ediyorum.” Ters bakışlarını yine üstüme salarak kapıyı açıp içeri girdi, bende peşinden. İçeri girdiğim anda o kadar rahatladım ki anlatamam, içeri bomboş! “Hadi yine iyisin bonibon.” diyerek saçlarımı karıştırdı. Sonrada deri koltuklu masalardan birine doğru ilerledi. Laptopı masanın üstüne bıraktıktan sonra saçlarımı düzelttim. Summer garsonu çağırmıştı sonrada adamı şöyle bir süzüp göz kırptı. Gerçekten ve gerçekten ağlamak istedim. Bir garsonla mı? Asla! Burun kıvırarak bir mocha söyledim. Sonra da laptopı açıp Lola ve Coco'nun sitesin de bir yenilik var mı diye göz attım, herşey aynıydı. Henüz benle ilgili birşey yoktu. Rahatladım. Summer"Ne o seninle ilgili bir haber var mı diye mi bakıyorsun?" dedi sırıtarak. Çok komik dermişcesine bir bakış attım. Bu sırada garson siparişlerimizi getirmişti. Summer bana dönerek "Sana anlatmam gereken şeyler var!" dedi. Kulaklarımı dört açarak dinlemeye koyuldum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Summer Warner
NY Halkı
 NY Halkı
Summer Warner


Mesaj Sayısı : 233
Kayıt tarihi : 30/08/10
Nerden : Manhattan

Bonibon'un Brooklyn Maceraları Empty
MesajKonu: Geri: Bonibon'un Brooklyn Maceraları   Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimePtsi Ağus. 30, 2010 10:57 am

“Şimdi… Nerden başlasam bilemiyorum ki!” Telaş içinde konuşmaya çalışırken seksi garsonun gelip boşları alması beni daha da heyecanlandırdı. Bonnie bana sert bir bakış attıktan sonra –ki bu büyük ihtimal garson içindi- laptopuna parlayan gözlerle bakmaya devam etti. “ Babamla harika bir tatile gittiğimizi söyleyeyim baştan.” Gerçekten de harikulade bir tatildi! “O sürtük de orda mıydı?” Her ne kadar sürtük dese de o kadının giyim tarzına bayıldığını biliyorum. Evet, bahsettiğimiz kişi müstakbel üvey annem. Manken olmasaydı o fal taşı gözlerini yerinden çıkarıp, bacaklarını bir çırpıda kırabilirdim. “Evet, o olmasa eksik kalırdık zaten. Her neyse… Benim asıl anlatacağım Maldivlerin eşsiz güzellikteki denizi ya da sürtük ötesi üvey annem değil. “ Bonnie gözlerini laptopundan ayırıp bana baktı. “Biriyle tanıştın.” Yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. “Evet, sen kesinlikle biriyle tanıştın! Yakışıklı mıydı? Kesin oraya tatil yapmaya gelmiş zengin iş adamlarından biridir. Hadi yine iyisin.” Bonibonun prensipleri olabilirdi, zengin iş adamlarıyla çıkmak gibi, ama benim asla öyle kurallarım yoktu. “Evet, yakışıklı olduğu kesin! Ama zengin bir iş adamı değildi…” Yüzünü tekrar laptopundan kaldırıp bana kötü bir bakış attı. “Sakın bana adaya para kazanmak amacıyla düşmüş hizmetkarlardan biriyle çıktığını söyleme.”


“Tabi ki de hayır!”
Tamam, prensibim yok ama bir hizmetkarla çıkacak kadar da ezik değilim. “Adı Christopher. Babası ‘zengin bir iş adamı’, ama kendisi bundan nefret ediyor.” Zengin bir iş adamı kısmını havada tırnak işareti yaparak söylemiştim. Bonnie’nin gözleri coşkuyla parıldadı. Büyük ihtimal o iş adamına kapak atabileceğini düşünüyordu. Ben hayır anlamında kafamı salladım. Dudaklarını büzüp yeniden internet alemine daldı. “Sen zaten hep böyle asosyal, uyuşuk, embesil tipleri bulursun. Zengin olmaktan nefret ediyormuşmuş. O çocuğun akıl sağlığının yerinde olduğuna emin misin?” Bunu söylerken sesinde duygudan zerre bile yoktu. Kaşlarımı çatıp garsona seslendim. “Ben bir tabak kurabiye daha alabilir miyim acaba?”


Elimdeki, kurabiyeyi ağzıma tıkıştırmaya çalışırken bir yandan da garsonu dikizliyordum. “Böyle tıkınmaya devam edersen o ‘zengin iş adamı çocuğu’ seni beğenmeyecek benden söylemesi.” Hadi oradan dercesine bir bakış attıktan sonra son kurabiyemi de ağzıma attım. Yarım saattir gözlerini ayırmadığı bilgisayarı kendime doğru çevirerek ne yaptığına bir göz attım. “Yapma bunu Bonnie! Kırk saattir Lola ve Coco’nun sitesinde takıldığına inanmam!” Bana masumca –tamam, pek de masum değildi ama yine de bonibon için masum sayılacak bir bakıştı- bir bakış attı, saçlarını geriye doğru savurdu ve “Bazılarımızın koruması gereken itibarları var canım!” dedi. Ben gerçekten içten bir kahkaha atıverdim. Evet, bu konuda ona katılmadan edemezdim. Gülümseyerek bilgisayarı ona doğru geri çevirdim. “Oku bakalım sitedeki en son haber neymiş biz de bilelim.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bonnie Hadwyn
NY Halkı
 NY Halkı
Bonnie Hadwyn


Mesaj Sayısı : 775
Kayıt tarihi : 29/08/10
Gerçek Yaşı : 28
Nerden : NY

Bonibon'un Brooklyn Maceraları Empty
MesajKonu: Geri: Bonibon'un Brooklyn Maceraları   Bonibon'un Brooklyn Maceraları Icon_minitimePtsi Ağus. 30, 2010 5:13 pm

“Şimdi… Nerden başlasam bilemiyorum ki!” derken garsonun yaklaşmasıyla resmen yerinden hopladı işte o an kafasına laptopı geçirmek istedim, gerçekten. Bazen o kadar salakça davranışlar sergiliyor ki öldürmek istiyorum onu. Resmen karnım aç olsada mutlu olıyım yeter havasında. Neyse düşündükçe dahada sinirleniyorum! “ Babamla harika bir tatile gittiğimizi söyleyeyim baştan.” Aman aman sürtük üvey annesiyle ne güzel aile tablosu çiziyorlar! “O sürtük de orda mıydı?” Orda olduğunu bile bile sordum. O kadının bacaklarını kırıp eline vermek istiyorum! “Evet, o olmasa eksik kalırdık zaten. Her neyse… Benim asıl anlatacağım Maldivlerin eşsiz güzellikteki denizi ya da sürtük ötesi üvey annem değil. “ İşte! Sonunda bizim kızın gözleri açılmaya başladı, kesin birilerini buldu! “Biriyle tanıştın.” Şapşalın suratı kızardı, hahah. “Evet, sen kesinlikle biriyle tanıştın! Yakışıklı mıydı? Kesin oraya tatil yapmaya gelmiş zengin iş adamlarından biridir. Hadi yine iyisin.” Şanslı bu kız şanslı! “Evet, yakışıklı olduğu kesin! Ama zengin bir iş adamı değildi…” Diyorum ki tam bi' iş başardı ama yok nerde, Summer da nerde o zeka?! Of be kızım... “Sakın bana adaya para kazanmak amacıyla düşmüş hizmetkarlardan biriyle çıktığını söyleme.”
Yapar mı yapar, ben bu kızdan herşeyi beklerim! Senelerdir yanımda hala ben iyiyim, zengin olmasamda olur havalarında... Bir ben olamadı...

“Tabi ki de hayır!” Hayır diyor ama kesin öyle oldu, ah Summer ah...
“Adı Christopher. Babası ‘zengin bir iş adamı’, ama kendisi bundan nefret ediyor.” Zengin iş adamı kısmını tırnaklarıyla işaret yaparak gösterirmiş, aman da aman. Hah! Zenginlikten nefret eden sümsükleri hiçbir zaman anlamadım, anlamıycam da! Bir insan istediği herşeyi elde edebilecek güce sahipken bundan nasıl nefret eder?! Tam dedim iyi birine çarptı diye, yok ama. Gerçi babası da benim için bi' seçenek değil mi ama diye düşünürken Summer tüm hayallerimi yıktı sağolsun. Madem o uyuşukları seviyor, bıraksın bende iyi yönlerinden yararlanayım değil ama? “Sen zaten hep böyle asosyal, uyuşuk, embesil tipleri bulursun. Zengin olmaktan nefret ediyormuşmuş. O çocuğun akıl sağlığının yerinde olduğuna emin misin?” Söylediğime bozulmuş olacak ki sinirli bir sesle garsona “Ben bir tabak kurabiye daha alabilir miyim acaba?” diye seslendi. Şimdi kilo konusunda ağzımı bi' açıcam bir daha kapanmayacak. Gelmişsin 17 yaşına niye etlerinin sarkması için çaba gösterirsin ey arkadaş?! Beğenenlerde burun kıvırmaya başlıycak sonra. “Böyle tıkınmaya devam edersen o ‘zengin iş adamı çocuğu’ seni beğenmeyecek benden söylemesi.” Hadi ordan dercesine bakışını takmıyorum canım. Aman şu bilgisayarda kırk saatte sayfayı yeniliyor derken Summer bilgisayarı tutup kendine çevirdi.

“Yapma bunu Bonnie! Kırk saattir Lola ve Coco’nun sitesinde takıldığına inanmam!” Ne yapayım ama! Getirdin beni Brooklyn'e senin yüzünden tüm itibarım yerle bir olabilir diye bağırıp gelmesemiydim yani? Kusura bakma dercesine bakış atıp saçlarımı arkaya doğru savurdum. “Bazılarımızın koruması gereken itibarları var canım!” Kahkahası boş kafeyi doldurdu. Sonra da bilgisayarı bana çevirip “Oku bakalım sitedeki en son haber neymiş biz de bilelim.” dedi. "Yeni haber yok bu aralar, Manhattan en sessiz dönemlerinden birini yaşıyor." Umarım kusmam, gerçekten ve gerçekten bu durgunluktan o kadar çok sıkıldım ki anlatamam... "Neyse, senin çocuğun facebook profili var mı bakalım?" "Olmaz mı, Christopher Wine. Bak bakalım beğenecek misin." Bu konularda çok ön yargılıyım nedense, Summer'ın zevkine bir türlü güvenemiyorum. Yine de umarım bu sefer düzgün birşeyler bulmuştur. Christopher Wine, hmm sanki çok tanıdık geliyor ama bilemiyorum. Fotoğraflarına bakınca anlarız.


Bonibon'un Brooklyn Maceraları 52638482

Gözlerimin büyümesinin verdiği etkiyle Summer heyecanlı bir şekilde "Nasıl, beğendin mi? Ne düşünüyosun? diye tepinmeye başladı. "Sen bana bu çocuğun üniversiteli olduğunu söylemeyi unuttun sanırım? Yuh artık! Bi' insan nasıl unutur ki çıktığı çocuğun üniversiteli olduğunu? Kendiniz hakkında birşey yazın kısmınada Summer yazıp kalp koymuş ahah. Komik ama sevimli gibi de yani. Şimdi hakkınıda yemiycem çocuk bir içim su. Gerçi şu zenginlikten nefret etmesi falan, ı-ıh bana göre değil. Bilgisayara dalmış, çocuğu incelerken bir kol beni dürttü. "Artık söylesen ne düşündüğünü." Aman bekleyemedi iki dakika. "Tatlı çocuk." Suratında istediği dondurmayı alamamış gibi bi' hal oluştu. "Eee?" dedi daha fazlasını bekler gibi. Suratına tip tip baktıktan sonra "Eee si?" dedim. "Diyorum ki başka neler düşünüyosun?" "Ne düşünebilirim susam? Tatlı çocuk işte 22 yaşında falan da güzel yere kapak atmışsın ne diyim başka, aferin." Keşke hiç konuşmasaydın dermişçesine suratıma baktı. Sonra Summer'ın telefonundan bip! sesi duyuldu. Mesaja bakıp bana döndü "Babam beraber akşam yemeğine çıkalım diyor, hemen kalkmamız lazım." Amaaan canıma minnet diyip dans ederdim ama sadece peki der gibi başımı salladım. Öğrendiğim yeni haberlerden sonra Brooklyn'den ayrılmak, oley! Summer'ın babasını seviyorum, gerçekten. Ben bilgisayarımı kapatıp eşarbımı başıma geçirirken Summer hesabı ödemiş, kapıya doğru ilerlemişti. Kapının önünde vedalaştıktan sonra o kendi arabasına ben de kendi arabama atlayıp bir Brooklyn sefaletini daha geride bırakmış olduk. Yemin ediyorum ki bir daha buraya asla gelmem! Neyse şimdi Manhattan barları beni bekler!


SON!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Bonibon'un Brooklyn Maceraları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Brooklyn :: Riley's Cafe-
Buraya geçin: