“Şimdi… Nerden başlasam bilemiyorum ki!” derken garsonun yaklaşmasıyla resmen yerinden hopladı işte o an kafasına laptopı geçirmek istedim, gerçekten. Bazen o kadar salakça davranışlar sergiliyor ki öldürmek istiyorum onu. Resmen karnım aç olsada mutlu olıyım yeter havasında. Neyse düşündükçe dahada sinirleniyorum!
“ Babamla harika bir tatile gittiğimizi söyleyeyim baştan.” Aman aman sürtük üvey annesiyle ne güzel aile tablosu çiziyorlar!
“O sürtük de orda mıydı?” Orda olduğunu bile bile sordum. O kadının bacaklarını kırıp eline vermek istiyorum!
“Evet, o olmasa eksik kalırdık zaten. Her neyse… Benim asıl anlatacağım Maldivlerin eşsiz güzellikteki denizi ya da sürtük ötesi üvey annem değil. “ İşte! Sonunda bizim kızın gözleri açılmaya başladı, kesin birilerini buldu!
“Biriyle tanıştın.” Şapşalın suratı kızardı, hahah.
“Evet, sen kesinlikle biriyle tanıştın! Yakışıklı mıydı? Kesin oraya tatil yapmaya gelmiş zengin iş adamlarından biridir. Hadi yine iyisin.” Şanslı bu kız şanslı!
“Evet, yakışıklı olduğu kesin! Ama zengin bir iş adamı değildi…” Diyorum ki tam bi' iş başardı ama yok nerde, Summer da nerde o zeka?! Of be kızım...
“Sakın bana adaya para kazanmak amacıyla düşmüş hizmetkarlardan biriyle çıktığını söyleme.”Yapar mı yapar, ben bu kızdan herşeyi beklerim! Senelerdir yanımda hala ben iyiyim, zengin olmasamda olur havalarında... Bir ben olamadı...
“Tabi ki de hayır!” Hayır diyor ama kesin öyle oldu, ah Summer ah...
“Adı Christopher. Babası ‘zengin bir iş adamı’, ama kendisi bundan nefret ediyor.” Zengin iş adamı kısmını tırnaklarıyla işaret yaparak gösterirmiş, aman da aman. Hah! Zenginlikten nefret eden sümsükleri hiçbir zaman anlamadım, anlamıycam da! Bir insan istediği herşeyi elde edebilecek güce sahipken bundan nasıl nefret eder?! Tam dedim iyi birine çarptı diye, yok ama. Gerçi babası da benim için bi' seçenek değil mi ama diye düşünürken Summer tüm hayallerimi yıktı sağolsun. Madem o uyuşukları seviyor, bıraksın bende iyi yönlerinden yararlanayım değil ama?
“Sen zaten hep böyle asosyal, uyuşuk, embesil tipleri bulursun. Zengin olmaktan nefret ediyormuşmuş. O çocuğun akıl sağlığının yerinde olduğuna emin misin?” Söylediğime bozulmuş olacak ki sinirli bir sesle garsona
“Ben bir tabak kurabiye daha alabilir miyim acaba?” diye seslendi. Şimdi kilo konusunda ağzımı bi' açıcam bir daha kapanmayacak. Gelmişsin 17 yaşına niye etlerinin sarkması için çaba gösterirsin ey arkadaş?! Beğenenlerde burun kıvırmaya başlıycak sonra.
“Böyle tıkınmaya devam edersen o ‘zengin iş adamı çocuğu’ seni beğenmeyecek benden söylemesi.” Hadi ordan dercesine bakışını takmıyorum canım. Aman şu bilgisayarda kırk saatte sayfayı yeniliyor derken Summer bilgisayarı tutup kendine çevirdi.
“Yapma bunu Bonnie! Kırk saattir Lola ve Coco’nun sitesinde takıldığına inanmam!” Ne yapayım ama! Getirdin beni Brooklyn'e senin yüzünden tüm itibarım yerle bir olabilir diye bağırıp gelmesemiydim yani? Kusura bakma dercesine bakış atıp saçlarımı arkaya doğru savurdum.
“Bazılarımızın koruması gereken itibarları var canım!” Kahkahası boş kafeyi doldurdu. Sonra da bilgisayarı bana çevirip
“Oku bakalım sitedeki en son haber neymiş biz de bilelim.” dedi.
"Yeni haber yok bu aralar, Manhattan en sessiz dönemlerinden birini yaşıyor." Umarım kusmam, gerçekten ve gerçekten bu durgunluktan o kadar çok sıkıldım ki anlatamam...
"Neyse, senin çocuğun facebook profili var mı bakalım?" "Olmaz mı, Christopher Wine. Bak bakalım beğenecek misin." Bu konularda çok ön yargılıyım nedense, Summer'ın zevkine bir türlü güvenemiyorum. Yine de umarım bu sefer düzgün birşeyler bulmuştur. Christopher Wine, hmm sanki çok tanıdık geliyor ama bilemiyorum. Fotoğraflarına bakınca anlarız.
Gözlerimin büyümesinin verdiği etkiyle Summer heyecanlı bir şekilde
"Nasıl, beğendin mi? Ne düşünüyosun? diye tepinmeye başladı.
"Sen bana bu çocuğun üniversiteli olduğunu söylemeyi unuttun sanırım? Yuh artık! Bi' insan nasıl unutur ki çıktığı çocuğun üniversiteli olduğunu? Kendiniz hakkında birşey yazın kısmınada Summer yazıp kalp koymuş ahah. Komik ama sevimli gibi de yani. Şimdi hakkınıda yemiycem çocuk bir içim su. Gerçi şu zenginlikten nefret etmesi falan, ı-ıh bana göre değil. Bilgisayara dalmış, çocuğu incelerken bir kol beni dürttü.
"Artık söylesen ne düşündüğünü." Aman bekleyemedi iki dakika.
"Tatlı çocuk." Suratında istediği dondurmayı alamamış gibi bi' hal oluştu.
"Eee?" dedi daha fazlasını bekler gibi. Suratına tip tip baktıktan sonra
"Eee si?" dedim.
"Diyorum ki başka neler düşünüyosun?" "Ne düşünebilirim susam? Tatlı çocuk işte 22 yaşında falan da güzel yere kapak atmışsın ne diyim başka, aferin." Keşke hiç konuşmasaydın dermişçesine suratıma baktı. Sonra Summer'ın telefonundan
bip! sesi duyuldu. Mesaja bakıp bana döndü
"Babam beraber akşam yemeğine çıkalım diyor, hemen kalkmamız lazım." Amaaan canıma minnet diyip dans ederdim ama sadece peki der gibi başımı salladım. Öğrendiğim yeni haberlerden sonra Brooklyn'den ayrılmak, oley! Summer'ın babasını seviyorum, gerçekten. Ben bilgisayarımı kapatıp eşarbımı başıma geçirirken Summer hesabı ödemiş, kapıya doğru ilerlemişti. Kapının önünde vedalaştıktan sonra o kendi arabasına ben de kendi arabama atlayıp bir Brooklyn sefaletini daha geride bırakmış olduk. Yemin ediyorum ki bir daha buraya asla gelmem! Neyse şimdi Manhattan barları beni bekler!
SON!