Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Ateşle Oynama Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Ateşle Oynama Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Ateşle Oynama Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Ateşle Oynama Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Ateşle Oynama Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Ateşle Oynama

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Georgia McLaren
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Georgia McLaren


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 07/03/11
Gerçek Yaşı : 29

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimePtsi Mart 14, 2011 12:06 pm

Ateşle Oynama C7440da2&Ateşle Oynama 5373a361


Söz verdiğim gibi buradaydım. Oturduğum kum zeminde ayın hareketlerini izliyordum. Ay ve bulutların dansını... Titremelerim arttıkça konsantrasyonum bozuluyordu ve bu büyülü tabloyu izleyemiyordum. Bağdaş kurduğum bacaklarımı kendime çekerek iyice sarıldım. Giydiğim kısa şort ve uzun kollu sweat ne kadar uyumlu olsa da burada o şekilde yürümüyordu işler. Ceket alsaydım keşke yanıma. Kafamı dizlerime dayayarak bir top şeklini almıştım ama fayda etmiyor gibiydi. Zaten yeni aldığım spor ayakkabının içi kum dolmuştu. Ayakkabıları çıkartmayı düşünsem de dışarının soğuğu beni düşüncemden vazgeçirmişti. Nate'e mesaj at. Beynimin verdiği anlık bir komut ile sorgulamadan telefonuma uzandım. Tanrı'ya şükür o temizdi. Titreyen ellerle rehberi taramaya başladım. Oldukça zordu ve ekran durmadan hareket ediyordu. İsmini görür gibi oldum Nate'in. Hemen mesaj yazmaya koyuldum ama işim oldukça zordu, hem tek elle tutuyordum, hem yazıyordum hemde titriyordum. Doğru düzgün bir mesaj atabilirsem madalya alabilirdim ama ilk önce Nate'a hesap sormalıydım. Neredeydi hala? Ceket getirmesini söyledim. Mesajı gönderdikten sonra tekrar yalnızlık ile baş başa kaldım.

Sıkıca tuttuğum bacaklarıma gömdüm kafamı. Nefesim ile iyice ısınmıştım ve uykum gelmeye başlamıştı. Nate neredesin! Sinirlenmeye başlamıştım. Gecenin bir vakti burada tek başıma oturuyordum. İleride içen bir grup dışında kimse yoktu plajda. Grubun attığı kaba kahkahalar ile irkilerek kafamı kaldırdım. Uyuyordum az daha. Kafamı uyumak için tam koyduğumda telefonun ışığının yandığını gördüm. İki elimle sarıldım telefona, merakla açtım. Elimi çektiğim yerlere hücum eden soğuk hava ile ürperdim. On dakikaya buradaymış. Bu düşünce içime bir ümit dalgası yaysa da sabrımın az kaldığını farkettim. Gelince çok kızacaktım ona. Nasıl bekletirdi beni! Hemde bu hava da! Ne konuşacaktık bu saatte?

Düşüncelere o kadar dalmıştım ki arkamdan gelen adım seslerini önemsememiştim bile. Sıcak bir ceket sırtımı sardı, yanağıma konan bir öpücük ile irkilerek sırtımdaki kamburu yok ettim. Biraz ısınayım göstereceğim ben sana! Temkinli adımlarla hemen yanıma oturdu. "Merhaba. Soğuktan ölmemi mi bekliyordun? Neyse neler var bakalım sende?" Şeytani bir gülüş vardı dudaklarımda. Şüphesiz gözlerimde de şaytani bir pırıltı vardı. Gülerek kafasını öne attı. Daha çok şey var anlatacağın, Nate!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimePtsi Mart 14, 2011 1:45 pm

Yorgunluk veren bir gecenin ardından en son aklımda kalan kesit sadece kendimi şuan üzerinde soğuktan kıvrıldığım yatağın üzerine attığım zamandı.Gözlerimi açtığımda rutubetli açık yeşil ve aylardır boyanmayan duvar kağıtları maviye kaçan gözlerimin zevkini bozmuş üstüne üstlük teneffüs ettiğim havanın insanı hasta edecek kadar rahatsız bir hava olmasını sağlamıştı.Gözlerimi odanın çevresinde döndürürken odada tek sağlam kalan saat’e dikmiştim.Sarhoşluğumun etkisinin hala devam etmediğini anladığımda neredeyse tam 13 saattir uyuduğumu fark etmiştim.Boynumu insanın kafasında hafif uyuşmalara sebebiyet verecek olan yastıktan ayırdığımda boynumun sağ tarafında bir uyuşukluk ardından gelen keskin bir acı hissetmiştim.Çocukluğumdan beri acılarımı ve ağrılarımı kimseyle paylaşmadığım için dinlenmem gerekirken elimi telefona götürdüm.Gözlerim telefonda yazan ‘’ 1 Yeni Mesaj ‘’ yazısını Japonca harflerden oluşmuş bir kelime olarak algıladığı için telefonu yattığım rahatsız yatağın üstündeki hardal, ketçap , kömür ve bol sperm dolu çarşafının üstüne koymuştum.Telefona bir defa baktığımda ise mesajın Georgia’dan olduğunu görmüştüm.

Mesaj attığına şaşmamıştım doğrusu.Mesajı açtığımda ise beni yarım saate kadar sahilde beklediğini yazmıştı.İlk başta oraya gitmenin kötü bir fikir olduğunu düşünüp elimi telefonunun kapatma tuşuna götürsem de bunu yaptığımda Crystal’in hemen Georgia’yı dolduracağını düşünerek yataktan kalkmıştım.Kendime yatağın önünde duran yarısı kırık boy aynasından baktığımda lacivert gömleğimin yırtılmış olduğunu görmüştüm.Bunları önceden düşündüğüm için yanımda getirdiğim çantanın içine her zaman bir kot pantolon ve bir t-shirt mutlaka koyardım.Hızla gömleğimin düğmelerini açarken boynumda kalan izlerin bugün Georgia’nın malzeme olacağını düşünerek sebepsiz yere gülmüştüm.Dünden kalan kumaş pantolonu hızla çıkarıp çantadaki ilk yardım pantolonumu ve soluk kırmızı t-shirt’ü üzerime geçirerek hazırlanmanın ilk evresini tamamlamıştım.Gideceğim yerin buraya yakın olması bana müthiş bir avantaj sağlasa da dün nereye koyduğumu hatırlamadığım gümüş saatimi sonunda demir yatağın arasından bularak koluma takmayı becermiştim.Son olarak masada yada rutubetli odanın herhangi bir yerinde eşyalarım kalmıştır diye ufak çaplı araştırmamı sonlandırarak az kalsın elimde kalacak 85’lerden kalma fındık rengindeki tahta kapıyı iterek otelin lobi denen ve otel içerisindeki en lüks olan yere çıkmıştım.Hızla merdivenleri indikten sonra lobideki kızla hiç muhatap olmadan cüzdanımdan çıkardığım 100 doları kızın elinin yanındaki masanın üzerine bıraktıktan sonra çantamı sırtlayıp bir daha gelmeyeceğim oteli geride bırakmıştım.Hızlı adımlarla giderken mesajda ceket istediği tamamen aklımdan çıktığı için yolun yarısında o kadar kirli eşya arasından tek temiz kalan ceketimi çıkarıp yola devam etmiştim.Ve sonunda altın rengindeki kum’un sıcaklığı ve denizden gelen tatlı serinliğini teneffüs ederken rutubet havasını dışarıya salmıştım.İşte oradaydı.Siyah uzun saçları tatlı rüzgarda uyumlu bir ahenk içerisinde sallanıyor ve beni baştan çıkarıyordu.Ancak aklımla bir iç savaş yaşadığım için duygularımı tam belli edemiyordum.Kumlardan yürürken hala ayağımda duran spor ayakkabılarını ve çorapları çıkararak negatif enerjiyi kuma salmıştım.

Parmak ucunda hızlıca yanına yaklaştıktan sonra biraz ağır da olsa onun teninde muhteşem bir koku haline gelen parfümünü koklamıştım.Tam arkasında duruyordum ancak neredeyse 2 hafta görüşmeyip ‘’ Üzgünüm geciktim ‘’ diyerek özür dilersem başıma gelecekleri göz yummuş olurdum.Elimdeki ceketi onun narin omuzlarını saracak bir şekilde kaplamıştım.Suratını arkaya çevirmesine kalmadan kafamı yandan getirip onun pürüzsüz yanağına bir öpücük kondurmuştum.Sanırım hala siniri geçmemişti ancak iki dakika sonra geçeceğini bildiğim için yanına bağdaç kurarak oturmuştum.Kızın gözleri ay ışığında parlıyor ve bilim kurgu filmlerini aratmayan bir görüntü veriyordu.Sanırım bu uzun süreli bakışmanın sonuna gelmiştik çünkü Georgia sessizliği bozarak "Merhaba. Soğuktan ölmemi mi bekliyordun? Neyse neler var bakalım sende?" diyerek kızgınlığını en hafif biçimde dile getirmişti.Açıkçası buna ne kadar sevindiğimi gösteremezdim çünkü bana bağırabilme ihtimalini yüksek tuttuğum için kendimi biraz daha rahatlattım.Kollarımla yanımda duran ve sözde dostum olan Georgia’nın kıvrımlı belini sararak ona manevi bir sıcaklık hissettirmeye çalışmıştım ancak sanırım fazla bir sıcaklık vermediği yeterince açıktı.Bu durumu kurtarmak için sorduğu soruya yanıt olarak ‘’Ah benim küçük prensesim bugünlerde başım Morrison ikizleri ile belada.Birini sevdiğimi zannettim ama o ikizini karşısına alamadığı için benimle beraber olmadı, düşünebiliyor musun Georgia beni reddetti.Hadi yine iyisin Corci bak döndüm dolaştım ve yine durduğum, rahat ettiğim yerdeyim.Senin yanındayım. ‘’ diyerek durumu kurtardığımı düşünerek onun cevap vermesini beklerken otelde kaldığım sırada kızın kendini basit hissetmemesi için kendime ve ona hazırladığım salamlı tostları çantamdan çıkararak ‘’Bu durumu kurtarmaya yeter sanırım ne dersin ? diyerek gözlerimi gözlerine kilitlemiştim.Tanrım ben ne yapıyordum.Yanına bir dostumu görmeye gelir gibi geliyordum ancak kıza söylediğim sözler yada yaptığım hareketler bir dost için fazla samimiydi.Artık zamanı geri alamayacağıma göre karşımdaki kızın cevap olarak ne söyleyeceğine kulak vermiştim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgia McLaren
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Georgia McLaren


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 07/03/11
Gerçek Yaşı : 29

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimeSalı Mart 15, 2011 1:25 am

Gözlerinde ki ifade hoşuma gitmemişti. Arkadaşça değildi en azından. Bir müddet gözlerine bakmaya devam ettim ama bu hareketimin yanlış anlam doğuracağı düşüncesiyle kafamı döndürdüm. Vazgeçmeyecekti. Yavaş ve sakinleştirici hareketlerle belime sarıldı. Sinirli olduğumu çok iyi biliyordu ve yavaşlığı bundan kaynaklanıyordu. Sıkı bir şekilde sarınca kendine çekti, kolaylıkla. Karşı koyamazdım, yada koymazdım. Beni düşündüğü için yapıyordu bunu, değil mi? Üşümüştüm ve ısınmama yardımcı olmaya çalışıyordu. Yaptığı hareketin yanlış olduğunu düşünür gibi açıklamaya koyuldu ama telefonda anlattıklarından ileriye gitmemişti dedikleri. Crystal'in canını çok yakmış olmalıydı, durmadan ikizini düşünür olmuştu. Aslında haklı sayılırdı sonuçta Nate tehlikeli birisiydi ve sevgililerini pek önemsemezdi. Bir gecenin sonunda kavuşurdun özgürlüğüne. Isınmaya başlamıştım hatta sıcak bile basmıştı ama ceketi çıkartmaya cesaret edemiyordum. Savunmasız mı kalacaktım? Ben ve savunmasızlık? Asla.

Ellerini belimden çekti ve orta boy bir çantanın içini karıştırmaya başladı. Fermuarın yanından sarkan kollar, ütüsüz ve bir o kadar da pisti. En dipten çıkarttığı iki poşetin içinden bir şeyler çıkarttı. İki tane tost. Bir an midemin isyan çıkartacağını zannettim ama poşetin içinde temiz kalmışlardır diyerek avuttum kendimi. Zaten çok açtım, bir tanesini kaptım hemen. ‘‘Bu durumu kurtarmaya yeter sanırım ne dersin?’’ Fena fikir değildi, en azından beni düşünmüş yanında bir şeyler getirmişti. Sonra o parıltıyı tekrar gördüm. Geldiğinde gözlerinde olan parıltıyı... Kaçırmayacaktım gözlerimi. Bir daha o cesareti bulmaz diye geçirdim içimden. Neredeydi bunun güvencesi? Neye göre böyle düşünüyordum ki? Yapabilirdi ama arkadaşlığımız bir darbe daha kaldırabilir miydi, orası bilinmez. ‘‘İyi düşünmüşsün. Baya acıkmıştım.’’ Gözlerimi kaçıramıyordum, deniz kadar mavi gözleri gecenin loş ışığında iyice büyümüştü. Dediklerim hoşuna gitmiş olmalı ki utangaç bir tavırla gülümsedi. Bu hareketi gözlerini gözlerime dikmesine engel değildi. Gözlerimi sıktım ve ekmeğe döndürdüm. Küçük ve narin bir ısırık alarak içindekinin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Salam... Çok sevdiğim bir yemek olmasa da şu anda geri çeviremezdim. İştahla ısırdığım bir kaç parçadan sonra tostun yarısı kalmıştı. Ekmeğine kaçamak bir bakış attığımda hiç yemediğini gördüm. İştahı mı kaçmıştı? Merakla gözlerine baktım. Beni izliyordu. Amacın ne?

Elini alt kısmından iterek ağzına yaklaştırmaya çalıştım, direnç göstermese de o kolları kaldırmak kolay değildi. Şöyle bir kıyaslamadan kendimi alıkoyamadım. İki bileğimden belkide boynumdan bile daha kalındı o kollar. Üstelik tek elle kaldırmak zorundaydım, diğer elimde tost vardı. ‘‘Beni izlemeye mi geldin? Hadi ye bir şeyler.’’ Yüzünde şirin bir tebessümle soruma yanıt verdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimeSalı Mart 15, 2011 11:24 am

Soğuk yüzüme çarparken ağır kokulu çantamdan çıkardığım tost olarak nitelendirdiğim şeyleri elimde tutarken birinin çoktan alındığını fark etmiştim.Karşımdaki kızın tostu elimden alıp kağıdından çıkarıp ve büyük bir lokma alması iki saniyeyi geçmediği için iyi ki otelde takıldığım kıza vermediğimi düşünmüştüm.İzlemek..genelde şimdi de yaptığım gibi hoşlandığım şeylerdir.Birinin gözlerine uzun süre bakabilirdim yada bir komşunun banyo etmesini saatlerce izleyip karşılıklı banyo bile edebilirdim.Yavaş yavaş Georgia’nın bakışlarımdan rahatsızlık duyacağını düşünerek azur mavisi gözlerimi üzerinden çekerek aynı renkte olan denize odakladım.Acıkmıştım elbet saatin kaçından beri yemek yemiyordum ancak bir dilim bir şey yemek istesem yemek borumun tepesinde bir tıkanıklık yaptığından yiyemiyordum.Kız tostunu sonunda bitirdiğinde hala tostumu yemediğimi görmüştü ve gerçekten düşündüklerim gerçeğe dönmüştü.Siyah gözlerinin içindeki parıltıyı tam anlamıyla bana yansıtırken ‘‘Beni izlemeye mi geldin? Hadi ye bir şeyler.’’.Evet artık yemeliydim en azından denemeliydim.

Tostun strecini açtıktan sonra büyük bir lokma alarak neredeyse tostun yarısını mideme indirmiştim.Evet artık yemekler yemek borumdan geçmeye başlamıştı ancak geçen akşam yediğim waffle da neden öyle bir şey olduğunu anlamamıştım.Dakikalar geçerken açlığımdan olsa gerek tostu bitirene kadar gözüm sadece içindeki salamların mideme inişini izlemişti.Sonunda kolaylıkta biten tostun ardından karşımdaki kıza döndüğünde onu da beni izlediğini görmüştüm.Bu gayet doğal bir şeydi sonuçta çünkü çağırdığı kalas onunla konuşacağına yemeği tercih etmişti.Yemek faslını bitirdikten sonra havanın biraz da olsa ısınmasıyla kızın üzerindeki ısınmış ceketi alarak oturduğumuz sıcak kumsalın üzerine sermiştim.Ceketi iki kere katlayıp yastık haline getirdikten sonra ‘’ Hey kaç gecedir uyumuyorum biraz uzansam iyi olur ‘’ dedikten sonra suratının düşüşünü görmüştüm ancak hiç bozuntuya vermeden bütün gövdemi sıcak kumsala bırakmıştım.Yanına yattığım sırada hala oturur halde duran kızın belini iki elimle sarıp kendime doğru çekmem onu da yanıma yatırmama sebep olmuştu.Kız belli ki kızmıştı ancak rahatından memnun gözüktüğü için hiç ses çıkarmıyordu yada tam tepesinde duran yıldızların bir zincir gibi hizalanmasını izliyordu.Gözlerimi kapatmak istemiyordum çünkü sahilde uyuyakaldığımda genelde cüzdanımı bir sarhoş almış yada daha da kötüsü bir sarhoşu yanımda buluyordum.Göz kapaklarım her kapanmaya yeltendiğinde aklıma bu düşünceleri getirip direncimi arttırıyordum.

İki yana saldığım ellerimi sıcak kumun üzerine koyduktan sonra bütün avucuma kum doldurup bırakıyordum.Kum tanelerinin avucumdan akıp gitmesi güzel bir görüntü oluşturuyordu.Gözlerimi denizden sonra yıldızlara çevirmiştim ki ancak gökyüzü daha bir parlak gelince yattığımız yere göre arkamızda duran Ay’ın ışığının yıldızlara çarptığını anladım.Zar zor rastlanabilecek muhteşem bir manzara ile karşı karşıyaydım ve kalbimi birazda olsa kalp olduğunu hatırlatan kız tam yanımda yatıyordu.Aptalca bir şey yapıp arkadaşlığımıza zarar vermekten elbet korkuyordum ancak duygularım daha ağır bastığı için kendime hakim olamayarak kumdaki elimi onun parmaklarının arasından geçirerek bir bütünlük oluşturmuştum.Şuanda ne hissettiğim yada ne hissettiği umurumda değildi çünkü sadece üç tane şey vardı.Ay, yıldızlar ve biz bu kadardı ve bundan fazlası olamazdı.Kızın bana bakıp tokat atmasına yada bana bir şey söylemesine izin vermeden kolumdan destek alarak biraz daha yakınlaştım ve ağzımdan çıkan kelimelerin esiri olmuştum.

‘’Beni asla bırakma ‘’
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgia McLaren
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Georgia McLaren


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 07/03/11
Gerçek Yaşı : 29

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimeÇarş. Mart 16, 2011 5:50 am

Tostu tek hamlede açtı. Bir ısırık ile benim üç ısırığıma eş değer bir parça aldı ağzına. Kendini yemeğe kaptırmış manzarayı izliyordu. Yüzümde çarpık bir gülümseme ile onu izliyordum bende. Düşüncelerinin aksine oldukça masumdu, seviyordum onu. Hani şu durumda o da beni seviyordu belki. En iyi arkadaşlarımdandı ve kaybetmeyi göze alamazdım. Her durumda anlaşıyordu, o geceden sonra bile anlayışla karşılamıştı. Aldığı kocaman bir ısırıktan sonra ekmeğini bitirmişti. Hızlı hızlı çiğnediği lokmayı yutunca bana döndü. Bir müddet gözlerine baktıktan sonra ceketime uzandı. Ceketime? Benimsemiştim, sonuçta onun olan benimdi. Böyle değilse bu arkadaşlığın anlamı neydi ki? Sırtımdan ceketi alınca şaşkın bir ifade ile onu izledim. Sırtını bana döndü ve kıvrak hareketlerle ceketi katlamaya başladı. Ne yapacaktı acaba? Üçe katladıktan sonra ceketi bırakıp bana döndü. O yüzümde ki salak gülümseme hala vardı. "Hey kaç gecedir uyumuyorum biraz uzansam iyi olur" Bunun için mi gelmiştik buraya? Hani konuşacaktık. En azından uyanık kalsaydı... Gülümseme dudaklarımda kırık birer parçaya dönüştü. Ama ifademi anlamamış olacak ki gövdesini sert bir şekilde kumlara bıraktı, yumuşak kumlarda canının yanmadığına emindim. O yatınca bende denizin sakin sularını izlemeye başladım. Hafif dalgada yansıması kırılan ay... Mükemmeldi.

Kendimi manzaranın büyüsünden belimden çeken eller kopardı. Karşı koysam da düşüşüme engel olamadım. Yumruğumu sıktım, karnına vuracaktım ama gökyüzü yapmayı planladığım her şeyi unutturdu bana. Ellerimi göğsümün hemen altında birleştirdim ve uykunun vücudumu ele geçirmesine izin verdim. Yorulmuştum ama çok sıradan bir gündü bugün. Kambur oturmaktan kaynaklanan bel ağrısı nefesimi kesiyordu. Her nefeste daha çok ağrıyordu, bıçak batıyordu sanki. Biraz zaman, ağrı ile uzaklaştı yanımızdan. Yanımda kıpırdanan kollar uykumu bölüyordu ama düzenli bir hal alınca umursamamaya başladım. Ta ki Nate'in ellerimi aramaya çalışması ile irkildim. Elimi bulunca kendine çekti ve parmaklarını iyice kenetledi. Karşı koymak istemiyordum, neden? Arkadaşça bir şey değildi bu yaptığı. Bu düşünceyi vücuduma dinletemiyordum ama. Herhangi bir tepki beklediği açıktı, karşılık vermemeliydim. Şu durumda değerliyken, öyle bir mevkiye düşersem değerimi yok ederdim. Buna alışabilir miydim? Bana bakma niyeti farklı iken ben onu arkadaş olarak görebilir miydim? Kalbimin ritmi bozuluyordu. Kabul edemezdim. Çok geçmeden kolunun üzerinde doğruldu. Uykum buhar olup yok olmuştu. Nabzımın yükselen atışları olacakların habercisiydi belki. "Beni asla bırakma" Kelimeler içime işliyordu. Bırakmayacaktım onu. Beni tek korkutanın onun beni bırakmasıydı, yüz üstü bırakmasıydı daha doğrusu.

Tereddüt ile kalkan elim yanağına dokundu. Sanki incitecekmişim gibi mesafeliydi. "Gitmeyeceğim bir yere..." Yüzünde gülümsemeden farklı bir şey vardı sanki. Görmemiştim onun gözlerinde böyle bir ifadeyi daha önce. Baş parmağımı hafifçe kıpırdatarak pürüzsüz tenini okşadım, sıcak, yumuşak tenini. "...Söz." Elimi bıraktı, ki o zaman elimin hala ona ait olduğunu farketmiştim. Çevremi saran vücudu kaçacak yer bırakmıyordu bana. Yavaşça enseme yerleşen eli duygularımı su yüzüne çıkartmıştı. Onu kaybetmek istemiyorum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimeCuma Mart 18, 2011 4:37 pm

Yavaşça ellerimin ellerinin arasından ayırıyordum çünkü bir dostuma göre fazla yakınlaşmıştık ve bunun sonu hiç iyi yerlere gitmiyordu.Tamam ondan hoşlanıyordum yada deli gibi arzuluyordum ve başka birisi ile gördüğümde çıldırıyordum ancak işin arasında sevgi ve bağlılık girince ilişkimizin sonunu göremiyordum.Duygu patlaması yaşadığım anda söylediğim kelimelere ancak benim yanımdan asla ayrılmayacağını dile getirerek olayı romantikleştirmeye çalışıyordu.Tamam buraya ilk adım attığımdan itibaren benim de hislerimin yada duygularımın pek dostça olduğu söylenemezdi ancak bir ilişki için ikimizde hazır değildik.Aramızda bir şey olsa bile üstesinden gelemeyeceğimiz sorunlar peşimizi bırakmayacak ve her geçen gün artarak sonunda onun altında kalacaktık.Mesela aramızda ay farkı vardı ancak benden bir dönem yüksek okuduğu için ona ‘’sübyancı’’ demelerini hiç istemezdim .

Şuan kalbimin parmağıma batan deniz kabuğunun kenarının açtığı yerde attığına neredeyse emindim çünkü fazla acıtsa da kalp ritmimi orada hissediyordum.Parmağımı buraya gelirken giydiğim t-shirt’in alt kısmına silerek biraz beklemeye başlamıştım ki zaten kimsenin konuşmaya niyeti yoktu yada konuşacak bir şey bulamıyordu.Yıldızların ışıklandırdığı bu gece de ona bu kadar yakınken bu kadar uzak olmak kalbime mızrak sokarcasına bir acı tattırsa da artık alıştığım ve uzun süreden beri kendimde keşfettiğim sorumsuzluk duygum ile kalbimi bir süreliğine daha rahat tutabilirdim.Yattığım yerden ellerimin desteğini alarak tekrar oturur pozisyona gelmiştim.Ayak parmaklarımın ucuna değen küçük taşlar gözüme çarparken yanımdaki güzelliğin neredeyse uyuyacağı gözümden kaçmamıştı.Belimi biraz daha öne iterek bir avuç çakıl taşına benzeyen taşı avucuma alarak içimdeki bütün siniri bu taşları denizin derinliklerine atarak geçirtmeye çalışmıştım.Bu yöntem bir nevi aspirin gibi bir şeydi.Tamamen acımı almıyordu ancak bir süreliğine artık ateş basmıyordu ve ellerim titremiyordu.Neredeyse yok denilecek kadar ancak yine de ilaçla kontrol altına alınan astımım rahatsızlık vermeye başlamıştı.Sanki yemek borum ve soluk borum birbirine yapışıyordu ve alanları daralıyordu.İlk başta ona belli etmemek istesem de daha da ağırlaşınca derin nefes almaya başlamıştım.Ellerim ilk başta isteksiz olarak boğazıma doğru gitse de bunun yanlış bir yöntem olduğunu hatırlayıp her iki avucuma da kum doldurarak sıkmaya başlamıştım ancak işe yaramamıştı.Nefes alıyordum ve bunun astımla ilişkisinin olmadığını fark ettiğimde daha da çaresizliğe kapılmıştım çünkü ne yapacağımı bilmiyordum.Beynim kontrolden çıkmış her düşünceyi birbirine karıştırarak çalışırken ellerim isteksiz bir biçimde kan lekeleri olan t-shirt’ümü üzerimden atmıştı ve serin sulara dalış yapmıştım.

Sıcak tenimin ayazın verdiği soğukla birleşmesi beni hasta yapma ihtimalini yükseltse de umurumda değildi çünkü rahatlıyordum.Nedenini aslında şimdi anlamıştım.Nedeni ; aklımdaki düşüncelerle boğuşurken bir çözüm yolu bulamadığımda kendimi sıktığımdan olduğuna kanaat getirmiştim.Boyu belimde kalan deniz’de biraz daha ileri giderek milyonlarca kızın vücut ısısını tatmış parmaklarım ıslanmış ve tüm havasını kaybetmiş saçlarımın arasından geçerek düzelmelerine yardım ediyordu.Altımdaki kot’um ıslaklıktan dolayı bacağıma yapışıp dar bir görüntü sağlamıştı.Kendime kotuma baktığımda yanlışlıkla girdiğim Gay kulübünde çalışanların giydiği kotlara benzediğini fark etmiştim ve o anda kotu çıkarıp vücudumu derin sulara bırakma isteği gelmişti ancak bunun sağlıklı olmadığını düşünerek küçük çaplı bir kahkahayı bastırmıştım.Gözlerinden uyku akan ancak uyumamakta direnen güzelliğin yanına giderken ıslak ayaklarıma yapışan kum taneleri fazlasıyla rahatsız etse de kızı yattığı yerden kucaklayarak ıslak kollarımın arasına almıştım ve nedensiz bir şekilde ‘’İşte Gidiyoruz ‘diye bağırmıştım.Bağırmamı iki saniye sonra çok saçma bulsam da karşımdaki kızın hiç soyunmadan boydan boya benle beraber ıslak hali yağmurda kalan bir kediden farksız duruyordu.Kızın biraz da olsa kızdığını düşündüğüm için espri niyetine ‘’Nasıl ateşini alabildim mi bari? Gerçi o kadar seçenek varken en somut biçimiyle yapmam biraz saçma oldu ama serinlemiş olduk.’’ Dedikten sonra suyun içinde yavaş hareket eden ellerimi sudan çıkararak karşımdaki güzelliğe atmıştım.Evet biraz da olsa rahatlamış ve sakinleşmiştim ama dediğim gibi bu sakinlik sadece bir süre için geçerliydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Georgia McLaren
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Georgia McLaren


Mesaj Sayısı : 124
Kayıt tarihi : 07/03/11
Gerçek Yaşı : 29

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimeC.tesi Mart 19, 2011 6:05 pm

Doğrulup benden iyice uzaklaşınca rahat bir nefes alabilmiştim. Yapamazdım... Ondan tekrar kopmayı göze alamazdım. İyi bir arkadaşımdı, kötü bir düşüncem hiç olmamıştı, geçmişimize rağmen. Ellerimin uyuştuğunu hissediyordum, yada uyuyordum. Siyahlıktan başka bir şey yoktu ama. Rüya göremiyordum, bu da çok yorulduğumu gösteriyordu. Düşünmem karmaşık bir hal alıyordu. İlerliyordum... Bir kaldırımın üzerinde çapraz adımlarla yürüyordum. Kalabalık ilerledikçe artıyordu. Derken tanıdık bir yüz gördüm. O kadar kişinin içinde tek bir yüz. Koşar adımlarla ilerlemeye başladım, içgüdülerimle hareket etsem de onu yakalamam gerektiği bütün benliğimi sarmıştı. Tam omzuna değdiğim esnada dengemi kaybettim ve... suya düştüm.

Sıçrayarak yerimden kalktığımda Nate'in suya sert bir şekilde daldığını gördüm. Soluk soluğaydım. Kendimi arkaya bırakarak uykuya teslim olmaya karar verdim. Ama sanki dalgalarla beraber uykumda yok olmuştu. Aklıma gelen düşünce ile midem alaşağı oldu. Saçlarımın içine bir ton kum girmişti şüphesiz. Olamaz! Kafamı zorlanarak kaldırdım ve topuz şeklinde toplayarak yanda biriktirdim. Bir tutamını alıp oynamaya başladım uykumun gelmesi için. Deniz hala düzensiz seslerin kaynağı durumundaydı ve bu bana Nate'in hala yüzdüğünü gösteriyordu. Birden bir sessizlik çöktü. Gözlerimi hafifçe araladığımda yarı çıplak bir halde bana doğru geldiğini gördüm. Az önce düzgünce alnına dökülen perçemleri şimdi arkaya doğru duruyorlardı. Attığı uzun adımlarla kısa sürede yanıma geldi. Hiç beklemediğim bir güç ve çeviklikle kucağına aldı beni. Kendimi ondan uzak tutmaya çalışsamda etki etmiyordu. Her yerim ıslanmıştı. Su ile uğraşmayı oldum olası sevmemişimdir. Tiksinti ile kaçmaya çalışırken beni özgür bıraktı, yumuşak bir şekilde yere bastım. Dizime kadar gelen su inlememi boğazıma dizmişti. Lanet! "Nasıl ateşini alabildim mi bari? Gerçi o kadar seçenek varken en somut biçimiyle yapmam biraz saçma oldu ama serinlemiş olduk." Onu boğmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu soğuk havada bu suyun içine atmıştı ve onu istediğimi düşünüyordu. Laf etmek için ona döndüğümde yüzüme gelen damlalar ile dikkatim yerle bir olmuştu. Sakinleş, sakinleş. "Hadi ama! Kimin daha çok yandığını iyi biliyoruz. En azından suratını gören herkes biliyor..." Yüzünün ay ışığında bile renk değiştirdiğini görebiliyordum.

Su ile cebelleşirken kolumdan tuttu ve suyun derinliklerine doğru çekmeye başladı. Sakin bir şeyler mırıldanıyordu kendi kendine. Şorta yaklaşan dalgalar içimin titremesine neden oluyordu. Su boyu kalçalarımı geçtiğinde durduk, daha doğrusu ben durdum. Bu saatte daha fazla gitmeye niyetim yoktu. Durduğumu görünce ilerlediği mesafeyi geri tepmek zorunda kaldı. Yaklaşık bir metre uzağımda durdu, yüzündeki ifadeden ne yapmaya çalıştığını çözemiyordum. Yüzündeki ifadeye o derece dalmıştım ki ellerinin ittiği suyu görmemiştim. Yüzüme gelen su kütlesi nefes düzenimle beraber dengemi de bozulmuştu. Kendimi arkaya bıraktım ama suyun etkisiyle yavaş bir şekilde düşmeye başladım. Burnuma ve ağzıma dolan su korkunç bir tat veriyordu. Hızlı bir şekilde yüzeye çıktığımda çoktan yanıma gelmişti ve katıla katıla gülüyordu. Kendimi tutamayarak savurduğum yumruklar göğsüne, omzuna bazende koluna geliyordu. "Seni lanet..!" Suyun etkisiyle bulanıklaşan gözlerim normale döndüğünde gökyüzüne küçük ışık huzmelerinin düştüğünü görebiliyordum. Tanrı'ya şükürler olsun!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Ateşle Oynama Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynama   Ateşle Oynama Icon_minitimePaz Mart 20, 2011 2:34 am

Genelde yaptığım şakaların ardından uzun bir kahkaha süreci yaşadığımı ve şimdi neden böyle bir tepki aldığımı düşünüyordum. Kaç yıldan beri tanışıyorduk ve çoktan beni tanıması ve yaptığım hareketleri anlayış ile karşılaması gerekliydi ancak öyle yapmamıştı.Yüzünde ufak bir tebessüm yada şaşkınlık ifadesi ararken bana "Seni lanet..!" diyerek içindeki siniri üzerime atmıştı.İkimizin de duygularımızdan emin olmadığı ve yeterince gergin olduğumuz sıralar sadece susmak istemiştim çünkü onun kalbini kıracağımı biliyordum.Kelimeler dilimin ucunda hazırda bekliyordu ancak yine mantıklı olan ben sadece arkamı dönüp denizden çıkmayı tercih etmiştim.Su seviyesi yavaş yavaş inerek sonunda bileklerime indiğinde kumlar ayak parmaklarımın arasına yapışmıştı.Onları arıtmak için sahilden aldığım ayakkabımı daha da yakınlaştırdıktan sonra bir daha denize ayaklarımı sokarak kumları soğuk deniz’e bırakmıştım.Ayakkabılarımı ayağıma geçirdikten sonra beynim mantığımı durdurmaya çalışıyordu.Yediğim laflar beynimde tur atıp yankılanırken benim susmam kendimi haksız duruma düşürdüğümü gösteriyordu.

Güneş ışıkları havadaki bulutları delerek kumları ısıtmaya geldiğinde kurumuş kan lekeli T-shirt’ümü hemen üstüme geçirmiştim.Karşımdaki güzellik de denizden çıktıktan sonra kumda oturduğum yerin bir metre ötesine oturmuştu.Hiç konuşmuyorduk çünkü konuşmamamızın asıl nedeni el şakası olmadığını ikimizde biliyorduk.El şakası sadece bir neden olmuştu belki de iyi olmuştu ancak içimdeki lafları ona söylemezsem içim rahat etmeyeceğinden oturduğum yerden kalkıp güneş ışığının siyah saçlarına vuran güzelliğin güneşine kapatacak bir şekilde önünde durmuştum.

Kolay sinirlenen bir insan olmadığıma karşın bunun ayların birikimi olduğunu düşünerek öfke dolu şekilde ‘’ Sen..Bak Georgia bu asla böyle gitmez bunu sende biliyorsun ancak neden böyle yaptığını anlamıyorum ama sadece şunu bil ben içimizdeki bu bağlantıyı kendi başıma yapmadım.Ne sen bana yakınlaştın ne de ben sana yakınlaştım ama oldu tamam m ? Artık bunu düzeltemeyeceğimize göre konuşmanın da alemi yok ‘’ diyerek otelden getirdiğim sırt çantamı son kez kontrol ederek omzuma takmıştım.Ona bir kez daha baktığımda bir şey söyleyemediğini düşünerek ‘’Bir süre görüşmesek ikimiz için de daha iyi olacağını düşünüyorum.Yine de önemli bir şey olursa arayacağın ilk kişi seni telefonda bekliyor olacak bunu unutma ‘’ diyerek ona yakınlaşarak pürüzsüz yanağına bir öpücük kondurmuştum.Evet bir süre kafa dinlemek ikimiz için de daha iyi olacaktı.Güneş ışınlarının o kadar şiddetli olmasa da yüzüme vurması uykumu açıyordu ancak şuan aklımda bir duş alıp uyumak geçiyordu.Sonunda sahil yolunu ilerledikten sonra hala orada oturduğunu görmüştüm ve içimden bir şeyler kopmuştu.Kumsal yolunu geçip sonunda taşlı yollara geçtiğimizde önümden ilk geçen taksinin kapısını açarak günahkarlar şehri Mannathan’ın yolunu tutmuştum.Bu burada kalmazdı kalamazdı.Bizim duygularımız böyle olduğu sürece biz arkadaş kalamazdık.


S.O.N
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ateşle Oynama
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Brooklyn :: Brighton Beach-
Buraya geçin: