Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Empty
MesajKonu: Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!   Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimePtsi Ağus. 08, 2011 3:19 pm

Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! 2051a50dAteşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! 307e34f6

Alieer V. Eldricht & Jeremy Jimmy Monteiro


‘’Sadece midemi bulandırıyorsun Roselyn McWalters.’’
Evinin kapısının önünde durmuş bir dakika önce kırdığı masanın parçalarını izliyordu. Burnundan çıkan dumanlar ne kadar sinirli olduğunu da gösterse annesi bunu anlamayacak kadar çocuğu ile ilgili olmadığından Jeremy’yi bir kez daha sinirlendirmiş ve olanları korku ile izlemişti. Bundan önce annesinin yaptığı bütün ahlak dışı davranışları görmezden gelen Jeremy, vurmanın etkisi ile kesilmiş parmağından akan kanı emerken bir yandan da gözleri korku ile dolmuş Casey’nin sakinleşmesi için zorla gülümsüyor ve bunun bir kaza olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Yemek masasının üzerinde kalan mendillerden birini alarak, parmağına saran Jeremy kız kardeşini oturduğu tabureden kucağına almıştı. Casey’nin zümrüt yeşili gözleri bu olanları bir süre unutturmaya da yetse de yeşil gözlerinde ki korkuyu hissettiğinde siniri biraz daha fazlalaşmıştı. Casey’i belinden kavrayan genç, onu havaya fırlatıp, tutuyordu ve biraz da olsa bu olayın küçük kız kardeşini etkilememesi için içinden dua ediyordu. Üzgün suratının yerini şımarık bir surat ifadesi alan Casey nihayet eski haline döndüğünde Jeremy, kardeşini pembe ve mor tonlarından oluşma taburesine tekrar geri koymuştu. Parmaklarını birbirine geçirip esnemeye çalışan genç, gözünü karşısında yarı çıplak hali ile utanmadan durabilen annesine ve aynı şekilde 20’lik erkek arkadaşına takılırken isteksiz bir biçimde ellerini yumruk ettiğini fark etmişti. Yavaşça adımlarını evin kapısına doğru yönlendiren Jeremy, uzun süreden beri evin kapısının önünde duran kotu eline alıp, hızlıca adamın suratına doğru fırlatmıştı. Sinirinden ne yapacağına dair bir fikri bile olmayan Jeremy; ‘’Seni bu evde bir daha üstsüz bile görürsem şeklini değiştiririm. Bilmem anlatabildim mi?’’ diyerek yapmacıklığı 10 metre öteden anlaşılabilecek bir gülümseme yerleştirmişti suratına. Jeremy gözlerini rezilliğin tavan yaptığı adamdan çekip anne bile demek istemediği Roselyn’e götürerek ‘’Benim artık umurumda bile değilsin ancak bu eve bir kişi dahi getirirsen seni bu evden kovarım.’’ Dedikten sonra dediklerini güçlendirecek şekilde ‘’Nasıl olsa babam ölmeden önce bu evi benim üzerime yaptı değil mi?’’ diyerek tekrardan suratına yakışmayan sinsi gülümsemeyi yerleştirmişti. Söylediği nefret barındıran sözlerden sonra annesine ve küçük prensine kısa zamanlı bir şok geçirttikten sonra, suratlarına bakmaya daha fazla dayanamayarak kendini dışarı atmıştı. Kapıyı yavaşça kapatırken bugün ki randevusuna neredeyse aklından çıktığını düşünen Jeremy, hiç aklından çıkmamış gibi saatler olmasına rağmen arabasına atlayıp, Four Seasons otelin yolunu tutmuştu. Güçlü elleri direksiyonu bir sağa bir sola sallarken gözleri kolunda ki saatine takılmıştı. Daha vakit olmasına rağmen fazlasıyla telaş yapan Jeremy, istem dışı bir şekilde gaza daha fazla basıyor ve akşam trafiğinde polislere davetiye çıkarıyordu. Keskin manevralarla Mannathan sokaklarının tozunu kaldıran Jeremy nihayet otelin kapısına vardığında henüz iki saatinin olduğunu görerek derin bir nefes almıştı. Koşar adımlarla yanına yaklaşan vale’ye arabanın anahtarı ile beraber bahşiş de veren Jeremy, cüzdanını tekrar arka cebine sokarken otele giriş yapmıştı. Altın rengi ve buz mavisi renkleri ile süslenmiş otelin içerisine girdiğinde Jeremy, adımlarını kayıt yerinde duran esmer kızın yanına doğru yönlendirmişti. Önündeki müşteriler nihayet işlerini hallettiğinde sıra Jeremy’e gelmişti ve karşısındaki kadın ‘’Buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?’’ diyerek Jeremy’den çıkacak cevabı beklemeye başlamıştı. Normalde annesi ile kavga ettiğinde bu otele gelen Jeremy aklından bugünün özel olacağını geçirerek ‘’ 1 geceliğine suit oda istiyorum, ayrıca bugün özel bir gün o yüzden yemeği arkadaşımla odada yemeği düşünüyorum.’’ Diyerek karşısındaki kadına istediklerini sıralamıştı. Kadın gerekli işlemleri yaptığında kayıt yerinde işini bitiren Jeremy odanın hazırlanmasını beklerken bir süre lobi de oturmayı tercih ederek kendini buz mavisi rengindeki işlemeli koltuğa atmıştı. Günün yorgunluğunu kemiklerinde hisseden Jeremy’nin aklına böyle bir şeyi daha önce hiçbir kıza yapmadığı gelmişti. Genel de böyle ince güzelliklerle pek arası olmayan genç, bunu bile neden yaptığına henüz anlam verememişti ama kostüm partisinden sonra hissettiği duygular ona bugün ki planı yaptırmıştı. Odasının en iyi şekilde hazırlandığını öğrenen Jeremy, vücudunu koltuktan ayırarak ayağa kalktıktan sonra otelin diğer ucunda kalan asansörlerin yanına yürümeye başlamıştı. Tuttuğu oda, otelin 26.katında olduğunu yeni fark eden Jeremy asansör yolculuğunun uzun geçeceğini düşünerek içinden gülmeye başlamıştı ancak yanında gayet ciddi duran Bellboy’un ekşimiş suratı içindeki bütün gülme hevesini alıp götürmüştü. Katları hızlıca çıkan asansör nihayet 26.kata vardığında derin bir oh çeken Jeremy kendini cam asansörden dışarı atarak, ucu gözükmeyen bir koridorda bulmuştu. Adımlarını 85 nolu odaların bulunduğu bölüme doğru yönlendiren Jeremy yine de emin olmak için kartına bakmıştı. Oda numarasını bir kez daha kontrol ettikten sonra diğer odalara göre kapısı bile farklı olan suit odanın yanına varan Jeremy, kapıyı açtığında gördüklerine kendisi bile inanamamıştı. İçeriye adımını attığı ilk andan itibaren ezdiği gül yaprakları yatağa kadar uzanıyordu. Oda da ışık kullanılmaması, sadece mum ve şamdan kullanılması hoşuna gitse de abartılan tütsü kokusu midesini bulandırmıştı. Odanın içerisinde bulunan altın tepsi dikkatini çektiği andan itibaren ona odaklanan Jeremy, tepsinin üzerindeki yemeklerinin kapaklarını açınca adeta kendinden geçmişti. Odada ki her şeyi kontrol ettikten sonra gülkurusu rengindeki koltuğa oturan Jeremy saatine baktığında Alieer’in neredeyse geleceğini düşünmüştü. Koltuğa oturduğu andan itibaren aşırı derece de üzerine uyku bastıran Jeremy, gözlerini 5 dakikalığına bile olsa kapatacakken tıklatılan kapı bütün hayallerini suya düşürmeye yetmişti. Zorla kendini koltuktan ayırıp ayağa kalkan Jeremy kapıyı açtığında ise sadece ‘’Alieer’’ diyebilmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alieer V. Eldricht
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Alieer V. Eldricht


Mesaj Sayısı : 114
Kayıt tarihi : 27/06/11
Nerden : Gezgin takılıyor kızımız

Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!   Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimeSalı Ağus. 09, 2011 3:17 am

Alieer’ın yeni telefonu mesaj titreşimleriyle sarsılırken evlerine bir karmaşa hâkimdi. Verebileceği en politik cevaplarla bir buluşma ayarladı akşam için. Elleri telefonunun henüz alışmadığı tuşlarda dolanırken beyni de kararsızlık sularında dolanıyordu. Kararsızlığı Jeremy yahut bir başkası ile ilgili değil sadece kendisi ve seçimleriyle ilgiliydi. Son bir aydır özenle hatırlamamaya çalıştığı gün dünkü olayların üstüne bir anda yerleşivermişti. Annesinin evin çalışanlarına bağırma seslerini duyarken sadece bu günü unutmayı düşlüyordu. Zaten sırf bu günden kurtulmak için cevap vermişti J’nin mesajlarına. Dün gece aldığı kararlardan ve yaşananlardan sonra onu görmek gibi bir fikri bile yoktu. “Sadece bir yemek…” diye düşündü. Fazlasını kaldırabileceğini sanmıyordu. Annesi siyah kıyafetleriyle kapısından içeri süzüldüğünde gözleri boş bir şekilde ona çevrilmişti. Çift kişilik yatağının üzerinde bağdaş kurmuşken kapıyı görmeme şansı da yoktu zaten. Annesi her sene olduğu gibi parasal durumlarını mezarlıkta dahi hatırlatacak pahalı siyah kıyafetlerinden birisini giymiş ve kafasını gözlerini hafifçe perdeleyecek bir şapka takmıştı. Alieer onun odaya girmesiyle telefonunu sağına doğru bırakarak arkasına yaslandı. Yaslanmasıyla beraber tavandaki cama bağlı olan uzun şeritler halindeki tüllerin altında ezildiğini hissedebiliyordu. Gözlerini penceresinden yukarı dikti ve “Ne istiyorsun?” tazı bir şeyler söyledi. Annesi kısa, siyah topuklularıyla Alieer’ın tahta döşemesini çizerken birkaç adım attı. İki elinde tuttuğu çantası her dakika daha da sinir bozucu hâle geliyordu Alieer için… Sağdaki komidinde bulunan bir dergiyi aldı ve okuyormuş gibi yaparak konuştu; “Chanel’in yeni cenaze koleksiyonuna bayıldım. Senin için bile fazla siyah…” Genç kızın gözleri dergideki birkaç amaçsız satıra odaklanmış, oraya bakmaktan fazlasını yapamıyordu. Annesinin her zamanki gibi öğretici ses tonuna geçiş yaptığını ona bakmadan anlayabiliyordu. Hâlâ Brianna olayındaki yalanları kafasına takıyordu. Üstelik aile planlamasını arayıp olayların yalanlığını bile öğrenmişlerdi. Annesi iyice yanına yaklaşıp yatağın bir kısmına oturdu ve Alie’nin elindeki dergiyi alarak bir kenara attı. Dergi annesindeki durgunluğun yapay olduğunu gözler önüne sermek için büyük bir kanıttı. Genç kız tam yataktan kalkacaktı ki kolunun bilek kısmını kavramış bir el hisseti. Gözlerini elin sahibine çevirdiğinde ise kendisininki gibi sinirli bakan bir çift gözle karşılaştı. Annesinin ne zaman bu kadar değiştiğini hâlâ anlamış değildi. Kolunu aniden çekti ve kararlı bir ses tonuyla bağırdı; “Bensizde gayet güzel bir aile tablosu oluşturuyorsunuz. Gelerek bu tabloyu bozmak istemem.” Ayağa kalktığında eli istemsizce titriyordu. Son iki yıldır zaten Alieer olmadan gidiyorlardı mezarlığa. Bu yıl neden farklı olsundu ki? “Kardeşinden bahsediyoruz Alieer. Daha ne kadar süre kabullenmeyeceksin durumu.” Annesi fazlasıyla gerçeklerden bahsediyordu. Gerçekleri duymak ise sadece daha fazla canını yaktı Alie’nin. Vücudu gittikçe daha fazla titriyordu. Son iki senedir ölümü kabullenmemişti, bundan sonra da kabullenmeyecekti. Konsollardan birisine zar zor tutundu ve sırtını dikleştirerek başını havaya kaldırdı. “Durumu kabullenmeyen sensin anne.” Annesinin kendisine yaklaştığını zar zor seçebiliyordu. “Benim durumumu kabullenmiyorsun.” Annesi tam kızı tutacakken kapı tarafındaki kolunu kaldırdı ve işaret parmağıyla kapıyı göstererek “Şimdi çık dışarı.” Diye bağırdı. Annesinin gururunu iyice yaraladığını biliyordu ama en azından ağlamamayı başarmıştı. Hemen dolabına yöneldi ve oradan vücudu saran bordo renkli bir elbise kaptı. Saniyeler içinde giyinerek ayaklarına topuklularını geçirdi ve her zamanki gibi makyaj bile yapmadan dışarı çıktı. Çıkmadan önce zar zor siyah bir çanta bulabilmiş ve içine telefonunu tıkabilmişti. Vücudu hâlâ kısmen titrerken ayakkabıların üzerinde yürümek iyice işini zorlaştırıyordu. Otelin uzakta olduğunu biliyordu ama arabasına binmeyi bile arzulamıyordu. Yağmur hafifçe üzerinden sektirirken New York sokaklarında başıboş dolanmaya başladı. Saçları yağmur damlalarından sırılsıklam olmuştu bir süre sonra. Hafifçe sektiren yağmur kendisini şiddetli bir tanesine bırakmıştı. Islanmayı umursamıyordu bile. Sonunda Four Seasons Oteline vardığında neredeyse duştan çıkmıştan farksızdı. Bu şekilde Jeremy’nin yanına gidemeyeceğini bildiğinden otelin hemen karşısındaki bir cafeye oturdu. Üç saatten fazla süre vardı buluşmalarına. Geç kalmak ha! Diye düşündü Alieer. Oturduğu bölümdeki camdan içeri giren herkesi görebiliyordu. Jeremy’nin arabası son hız otele yaklaştığında neredeyse kurumuştu. Ama beyni ne ile karşılaşacağını bilmediğinden biraz daha beklemesini söylüyordu. Her zamankinin aksine J’nin arabasından bir kız ya da fahişe çıkmadı. Alieer, çocuğun gerçekten de buluşmayı ciddiye almış olabileceğini düşünüyordu. Saatlerdir gözlerinin içine bakan garsondan bir kahve istedi ve kahvesi gelir gelmez uzun yudumlar almaya başladı. Boğazı bu hızlı yudumlar yüzünden yansa da içi sıcaklıktan memnundu. Artık tamamıyla kuruduğunu düşündüğünde kahvenin parasını ödedi ve cafedeki şemsiyelerden birisiyle dışarı çıktı. Ne kadar kötü olabilir ki? Diye düşünüyordu sürekli olarak içinden. Tek yapması gereken otelin restoran kısmına gidip masalardan birisinde Jeremy’i bulmaktı. Ardından çok duygusuz kelimeler işitip büyük bir hiçlik içinde eve dönecekti. Şemsiyesini oteldeki görevlilerden birisiyle gerisin geri cafeye yolladı. Ardından restoran kısmına geçip insanları süzmeye başladı. Zaten pek fazla dolu olmayan bu kısım Jeremy’nin de yokluğuyla iyice boşlaşmıştı. Alieer genç adamın geciktiğini yahut kendisinin erken geldiğini düşünerek resepsiyona gitti. Adamın adını söylediğinde ise dakikalarca süren bir asansör yolculuğuna mahkûm kalmıştı. Resepsiyonist kızın yüzündeki arsız gülümseme hiç düşünmek istemediği şeyleri aklına zorla sokmuştu. Jeremy’nin restoran kısmına inmemesinin nedeni yukarı başka bir kadınla çıkması olabilir miydi? Zar zor yutkundu ve kendisine eşlik eden görevliyle birlikte J’nin odasının önüne vardı. İçeriden ses gelmemesi en azından biraz rahatlatmıştı genç kızı… Kapıya sert bir şekilde vurdu ve kapıyı açmaya gelen ayak seslerini dinledi. Kesinlikle tek kişiye ait seslerdi bunlar. Jeremy kapıyı açtığında ise düşüncesi iyice pekleşti. Gül yaprakları ve tütsü kokusu… Yağmurlu havada yürürken beynini falan üşütmüş olmalıydı. J’nin adını seslenmesi üzerine kendisine geldi ve tereddütlü adımlarla içeri girdi. Odadaki tepsileri gördüğünde J’nin yemek teklifinin ne yollu olduğunu anlamıştı. İçine yayılan endişeye rağmen gülümsedi. Saatine baktı ve yarım saat önce geldiğini anladı.
“Umarım fazla erken gelmemişimdir.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jeremy Jimmy Monteiro
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Jeremy Jimmy Monteiro


Mesaj Sayısı : 261
Kayıt tarihi : 12/03/11
Gerçek Yaşı : 30
Nerden : NYC

Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!   Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimeSalı Ağus. 09, 2011 6:49 am

Şaşkın gözlerini kızın vücudun da gezdirirken karşısındaki kızın sorusu ile sonunda kendine gelen Jeremy, sağ elinin tersi ile yemekleri göstererek ‘’Erken gelmen iyi oldu aslında yoksa yemeklerin bir kısmı gitmiş olabilirdi.’’ diyerek genelde ilk tanıştığı kişilerde iyi bir izlenim bırakmak için kullandığı nazik gülümsemesini suratına yerleştirmişti. Havada kalan elini yavaşça aşağıya doğru indiren Jeremy kapının önünden çekilerek ‘’İçeri gelmeyi düşünmüyorsun herhalde.’’ dedikten sonra, Alieer’inde içeri girmesini bekleyerek odasının kapısını yavaşça kapatmıştı. Hemen yemeğe başlamayacakları için misafirini ilk başta yatağın karşısında duran ikili koltuğa davet etmişti. Fazlasıyla rahatsız edici olan koltuklar diken üstünde durmasını sağlasa da bunu kızla paylaşamayacağını anlayan Jeremy; ‘’Seni buraya geçirdim ama ben kahvaltı ile duruyorum, istersen yemeğe geçelim.’’ Diyerek rahatsız koltuklardan vücudunu ayırırken, kızı nazikçe elinden tutarak yerde duran yemeklerin yanına tekrar getirmişti. Servis işinde hiçbir şekilde Alieer’dan yardım almayarak ayırdığı tavuklar görünüm olarak rezalet dursa da kokusu ikisini de kendinden geçirmişti. Servis tabaklarına parçaladığı tavukları koyduktan sonra açtığı diğer tabakta duran çin pilavını tabaklara eşit şekilde bölerek servis etmişti. Servis bakımından kendine vereceği not 5’i geçemezdi ancak hiçbir kıza böyle bir sürpriz yapmadığını düşünerek acemiliğine vermişti. Titrek elleri ile kendi tabağını yanına koyup diğer tabağı eline alan Jeremy, tabaktaki yemeğin az olduğuna karar verip yemek tabaklarında kalan son yemekleri de Alieer’in tabağına boşaltmıştı. Tabağı fazlasıyla doldurduktan sonra Alieer’e uzatırken ‘’Bunları ye ki büyüyebilesin.’’ Dedikten sonra günlerdir atamadığı içten bir kahkaha patlatmıştı. Alieer kadar kendi de biliyordu bunda bu kadar gülünecek bir şey olmadığını ama bozuntuya vermeden kendi yemeğine girişmişti. Söz konusu açlık olduğunda gözü kimseyi görmeyen Jeremy, iki saniyeliğine de olsa gözlerini çin pilavından ayırıp kıza dikmişti. Alieer nazik elleri ile pilavı ve tavuğu küçük lokmalar halinde yemeye başlamıştı. Parçalara böldüğü tavuğuna çatalını batırarak hızlı bir şekilde mideye indiren Jeremy, kız daha yemeğinin yarısını bitirmeden tabağını bitirmişti. Normalde de hızlı yemek yiyen insanlardan biri olduğu için çatalını ve bıçağını tabağın içine koyarak tepsinin yanından geri çekilmişti. Yerde yemek yedikleri için ayaklarının üstüne oturan Jeremy, ayağa kalkmaya çalıştığında ise ayağında ki uyuşukluğun verdiği garip hisle beraber tekrar yerine oturmuştu. Kırmızı ve siyah renginden oluşan mendil demetinden bir tane çekerek ağzını silen Jeremy, ayaklarının biraz daha rahatladığını düşünerek yavaş hareketlerle ayağa kalkmıştı. Ayağının uyuşması geçsin diye birkaç kere ayağını yere vurduktan sonra Alieer’inda yemeğini bittiğini gören Jeremy, kızın önündeki boş tabağı alıp kendisininkinin üzerine koyarak toplamıştı. Boş yemek tabaklarını odanın içindeki masanın üzerine bırakıp Alieer’in yanına gelen Jeremy tekrardan çeşitli tüllerle ve mumlarla süslü olan yere oturarak ‘’Ben gittikten sonra ne oldu?’’ dedikten sonra masanın diğer ucunda duran buz dolu kovanın içinden şampanya çıkarmıştı. Ters duran bardakları döndürdükten sonra bardakları doldurarak tekrar yerine geçmişti. Bardağın bir tanesini yere koyduktan sonra diğerini Alieer’e uzatan Jeremy ‘’O günden sonra Arianna ile hiç konuşmadık.’’ dedikten sonra elinde duran şampanyasından bir yudum alarak konuşmaya devam etmişti. ‘’Umarım o gece yaşananlar için pişmanlık duymuyorsundur çünkü ben duymuyorum ve dediklerimin hala arkasındayım.’’ Dedikten sonra atış hızı daha da hızlanan kalbinin normal haline dönebilmesi için derin nefes almaya başlamıştı. Dediklerinden pişmanlık duymuyordu ancak içinde oluşan tedirginlik bir an olsun susmuyor ve onu Alieer’in yanında olduğundan farklı biri yapıyordu. Titreyen elini kızın bacağında duran elinin üstüne koyarak, Alieer’in gözlerine kilitlenen Jeremy, kızın vereceği büyük cevabı heyecanla beklemeye başlamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alieer V. Eldricht
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Alieer V. Eldricht


Mesaj Sayısı : 114
Kayıt tarihi : 27/06/11
Nerden : Gezgin takılıyor kızımız

Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Empty
MesajKonu: Geri: Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!   Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın! Icon_minitimeÇarş. Ağus. 10, 2011 2:33 am

Alieer, J’nin erken gelmesini problem etmeyeceğini bildiğinden davet edilmesinin üzerine hemen içeri girdi. Fark etmeden utangaç bir havaya bürünmüştü. Jeremy’i izleyerek koltuklardan birisine oturdu fakat çok geçmeden, duyduğu açlık çağrısıyla yere sürüklendi. Aç olup olmadığını bile hissedemezken ne yediği önemli değildi Alieer için… Jeremy servis işine girdiğinde ise sadece çabalarına bakıp gülümsemekle yetindi. Arkadaşını hiç böyle gördüğünü hatırlamıyordu. Gözleriyle nefret ettiği bir insanı bu şekilde parçalayabilirdi ama bıçakla bir tavuğu asla! Yardım etmek istese de genç adamın yüzündeki ifadeden dolayı sadece beklemekle yetindi. Gül yaprakları nereye baksa gözüne çarpıyor ve bunun otel yönetiminin romantikliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını düşünüyordu. Tütsü kokusu sürekli olarak alerjisini körüklese de durumun olumlu yanlarına odaklanmıştı Alieer. Ayaklarını zeminde yana doğru uzattı ve genç adamı izlemeye devam etti. İzledikçe gülümsemesi artıyor ve gelmeden önce yaşadıklarının tamamını unutturuyordu. Alieer, tabağı iyice yemek dolmuşken J’nin miktarı biraz daha arttırdığı fark etti. Bütün bu yemekleri nasıl yiyeceğine dair fikri olmasa da genç adamın sözleri bir nevi zorunluluk yaratıyordu bilinçaltında. Jeremy’nin lafları üzerine yaşıyla ilgili bir tartışmaya henüz hazırlanmıştı ki oğlanın kahkahasıyla Alieer’ın da sinirleri boşaldı. Gerçekten de tahmin edebileceğinden fazlasıyla uzak şeyler yaşıyordu o anda. Normalde birkaç lokmada yutacağı tavukları sırf rezil olmamak için bin bir parçaya bölerken bir yandan da genç adamın sesini duymayı arzuluyordu. Fakat bıçak elinin altından kayıp ete kesikler savururken duyulan tek şey metalin çizme sesiydi. Henüz tavukların yarısını yiyebilmişti ki genç adamın çoktan yediğini ve kendisine baktığını fark etti. Kalan lokmaları biraz önceki yavaşlığın aksine atikçe ağzına attı. En fazla beş dakika sonra Alieer da yemeğini bitirmişti. Ağzını silmek için peçeteliğe uzandı ve kırmızı renkli bir peçeteyi çekerek ağzına götürdü. İşi bittikten sonra peçeteyi buruşturup tabağına koydu. Yemek yemekten fark edemese de, Alieer karşısına baktığında Jeremy’i ayakta gördü. Jeremy ile bakışları kesiştiğinde sadece gülümsemekle yetiniyordu. Genç adam tabağını almak için uzandığında hafifçe geri çekildi ve ona kolaylık sağladı. Jeremy tekrar karşısına oturduğunda başından beri duymayı beklediği soruyla karşılaşmıştı. Partinin devamı neredeyse öncekinden bile beter olmuştu Alieer için. Karanlıktan sıyrıldığı anda sevgilisi ve onun aptal arkadaşıyla karşılaşmış ve öpüşmesinden dolayı aldatan bir fahişe gibi gözükmüştü. Konuşma –kavga- kısmını hatırlamak bile istemiyordu. Aslında orada bırakıldığı için içten içe Jeremy’e de kızıyordu ama kızmakta haksız olduğunu da biliyordu. O gece herkes kendi seçimlerini yapmakta özgürdü ve kendisinde sevdiği adamın peşinden gidecek kadar cesareti bulamamış olması Alieer’ın suçuydu. Belki de hislerini karşılıksız sandığından yahut başka bir düşünceden… Ama ne olursa olsun suçluydu. Alieer geceyi aklında canlandırırken Jeremy de kendilerine şampanya koyuyordu. Genç adam, arkadaşlıklarının ilk gününden beri hâlâ Alie’nin –istisnalar haricinde- içki içmediğini kabullenememişti. Bu yüzden Alieer bir istisna daha yaratma düşüncesiyle bardağı aldı. Aynı anda Jeremy’nin söylediklerini de dinlemeye çalışıyordu. Genç kız karşısındaki adama barışırsınız demek istiyordu fakat onun o geceki gözyaşlarından sonra o kadar da emin olamıyordu. Arianna’nın üzülmüş olması da cabasıydı. Başta konuyu değiştirmeyi düşündü ama buraya zaten bunun için gelmiş olması genç kızı engelliyordu. Jeremy’nin pişman olmamakla ilgili söylediklerinden sonra o gece duyduğu sevgi sözcüklerinin içten geldiğini anladı. Bu neredeyse gözlerinde yaş bile toplayabilirdi genç kızın… Buraya gelirken pişmanlık her zerresine yayılmıştı. Ama şimdi gelirken sahip olduğu duyguların hiçbirisini hissetmiyordu. Ne kardeşi vardı aklında ne de annesiyle olan tek yönlü tartışması. Sol elinden yardım alarak sevdiği adamın yüzüne düşen bir tutam saçı düzeltmek için bedenlerini iyice yaklaştırdı ve sağ elinin parmağıyla tutamı hafifçe kulak arkasına sıkıştırdı. Bu sırada neredeyse yanak yanağa gelmişlerdi. “Sence pişman olsaydım hâlâ burada olur muydum?” Bunları kulağına hafifçe fısıldamıştı. Bu kadar yakın olup da dokunmamak, dokunamamak arzusunu körüklüyordu. Söylediklerinin üstüne espri havasını açığa çıkarmak istermiş gibi hafifçe gülümsedi ve nefeslerinden birisi havaya saçıldı. Geriye çekildiğinde genç adamın yüzündeki ifadeye anlam veremiyordu. Şampanya bardağını bıraktığı yerden aldı ve uzun birkaç yudum aldı. Sıvı boğazından aşağılara inerken kızda belli belirsiz gülümsemelere sebep oluyordu. Adamdan gelecek bir en basit söz için tutuşmasına rağmen sadece bekliyordu. Bir süre sonra bardağını yere bıraktı ve parmaklarının döşemenin üzerine serpilmiş gül yaprakları üzerinde gezdirirken konuştu; “Aslına bakarsan kararımın doğruluğu hakkında büyük şüphelerim var.” Çocuğun her an parlayabileceğini hissediyordu. Tek yaptığı ise sevildiğinden emin olmaya çalışmaktı. “…Ama eğer arkasında olduğun şeyleri tekrarlarsan bu şüphenin yok olacağına eminim.” Kaşlarını hafifçe kaldırdı ve içindeki gülümsemeyi engellemeye çalışırken güllerle oyalanmaya devam etti. Bir yandan da sözlerinin genç adamı kızdırıp kızdırmadığını anlamaya çalışıyordu. Bu sözlerle aynı zamanda o gece ne olduğuna dair belirsizliği de korumuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ateşle Oynuyorsun Eldricht, Yanarsın!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Ateşle Oynama

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Four Seasons Hotel-
Buraya geçin: