Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Alieer V. Eldricht
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Alieer V. Eldricht


Mesaj Sayısı : 114
Kayıt tarihi : 27/06/11
Nerden : Gezgin takılıyor kızımız

Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Empty
MesajKonu: Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!   Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimeCuma Tem. 01, 2011 12:27 pm

Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! 11737&Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Gffdgdf&Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Dsffsd
Henriette Noel de Lune & Esta Lilith Vondecart & Alieer V. Eldricht


“-Yürüyüşe ne dersiniz?”
Dedi oldukça tiz bir sesle Alieer.”-Buralarda gerçekten güzel birkaç yer biliyorum ve emin olabilirsiniz ki tamamen suçtan arınmış durumdalar.” Arkadaşlarına sıcak bir şekilde gülümsedi ve iki ay önce geldiği parkın yerini hatırlamaya çalıştı. Tek yapması gerek önce sola sapmak sonra da sağa dönmek ve caddenin karşısına kadar yürüdükten sonra ağaçları görmeleri için gözlerine güvenmekti. “Yoksa önce sağ sonra sol muydu?” diye sordu kendi kendine. “Her neyse… İçgüdüler bu tarz durumlar için vardır.” Diye rahatlatmaya çalıştı kendisini. Gerçi kişilik olarak pek rahatlatılmaya ihtiyaç duymazdı. Çünkü önce ne tarafa döneceğini pek de fazla umursamıyordu. En kötü ihtimalle bir arkadaşını arar ve yardım isterdi. Tabi kimin onun için geleceği meşruuydu. Hem gelecek kişiyi bulsa bile hiç bilinmeyen bir yerde onları nasıl bulabilirdi ki? Tehlikeye dair her şeyi aklından sildi ve derin nefesler aldı. Londra’nın bu bölümü gerçekten de çok ferahtı. En azından buradaki insanlar temiz havayı soluyorlardı. Ki bu da çoğu yerde görülmeyen bir şey… Kendini parka götüreceğini umduğu yollara birer birer baktı ve hangisinden gitmesi gerektiğini kestirmeye çalıştı. İçgüdüleri sağa dönmesi gerektiğini söylüyordu ve o da öyle yaptı.
Birkaç saat önce Henrietta, Esta ve Alieer buluşmak için sözleşmişlerdi ve mekânı her zamanki gibi Alieer ayarlamaya kalkmıştı. Aslında yemekler güzeldi. Ta ki birisinin içinden bir akrep süzülene kadar... Garson kadın onlar kapıdan çıkarken akrebin hâlâ tavuk ızgaranın bir parçası olduğunu söylüyordu. Aslında Alieer inanmaya hazırdı çünkü fazlasıyla açtı ama Esta ve Henritetta çıkmaları için çok ısrar etmişti. Herhalde bu ısrarlarında mekanın görünüşünün de payı vardı. Eski bir garaja kurulmuş olan bu yere restoran demek bile yakışıksız kaçıyordu. “Belki mahalle berberiyle uyaklı bir şeyler olabilir.” Diye geçirdi aklından Alieer. “Mahalle restoranı falan…” Mekânda iki tane masa vardı ve sandalyeler yerine tabure kullanılıyordu. Yemekler ise hiç bilinmeyen bir mekândan, fazla uzakta olmayan ev yemeği dükkânının kartonuyla geliyordu. Alieer şapşallığına gülümsedi ve yolundan sapmayarak yürümeye devam etti. Kızlar arkada bir şeyler konuşuyorlardı ama liderlik ruhuna bürünmüşken konuşmalar genelde pek de umurunda olmazdı. Liderlik ruhundayken hiçbir şey umurunda olmazdı. Omuzlarını diker kafasını gökyüzüne çevirir ve derin nefesler alarak aklında gidecekleri yerle ilgili hesaplamalar yapardı. Ne yazık ki bu liderlik ruhu pek de işe yarayan türlerden değildi. En son ne zaman belasız bir şekilde kurtulduğunu bile hatırlamıyordu. Yola baktığında yürüyen birkaç genç gördü. Buraları daha önceden gördüğünü hatırlamıyordu ama hafızası pek de iyi işlemediğinden korku tomurcukları henüz filizlenmemişti. Sola saptı ve dar bir yola saptı. İlerde bir yeşillik kafasını göstermişti. Arkasını döndü ve gülümsedi;
“-İşte! Geldik sayılır.”
dedi. Yanlarından bir grup genç geçti. İçlerinden lider gibi görünen –ki aynı zamanda yirmilerinde gösteriyordu- kızları garip bir şekilde süzdü. Ardından memnun olmakla memnun olmamak arasında bir çizgide takılarak arkadaşlarına döndü. Bu dakikalarda Alieer adımlarını grubun sağlığı için hızlandırmış ve koşar adımlar atmaya başlamıştı. Esta ve Henri ise duruma ayak uydurmaya çabalıyorlar ve arkasından geliyorlardı. Bir süre sonra Alieer adımlarını yavaşlattı ve parkın girişinde durdu. Fakat o anda yüzü oranın gitmek istediği yer olmadığı gerçeğiyle buruştu. Burası birkaç evsiz gencin kaldığı ve bir çeşit grafiti deneme merkezi olan bir ağaçlıktı. Parka benzeyen hiçbir noktası yoktu. Alieer’ın gözleri büyüdü ve arkasını döndü. Kızlar büyük bir beklentiyle ona bakıyorlardı. Stresten direk elleriyle oynamaya başladı. Bu her zaman yaptığı bir alışkanlıktı. Bir yandan da dudaklarını kemiriyor ve bir bahane arıyordu. Gülümsemeye çabaladı fakat başarısız olunca konuşmak zorunda kaldı;
“-Belki de garson kadından yemeklerimizi paket yapmasını isteyebiliriz… Bizim evde yiyebiliriz… Tabi evin yolunu da şaşırmazsam…”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Esta Lilith Vondecart
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Esta Lilith Vondecart


Mesaj Sayısı : 182
Kayıt tarihi : 02/03/11
Gerçek Yaşı : 28
Nerden : Dünyadan.?

Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!   Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimeC.tesi Tem. 02, 2011 1:16 pm

Hava oldukça güzeldi. Ve Esta'da bu restorandan (!) çıkmak için can atıyordu. Ari'nin "Yürüyüşe çıkalım mı?" önerisine hemen atladı.Bir kızlar gecesi gibi bir şey yapmak istemişlerdi ve Ari de mekanı ayarlamak istemişti. Esta biliyordu böyle bir şey olacağını. Bir daha izin vermeyeceğim Ari'nin yeri seçmesine diye içinden söylendi. ”-Buralarda gerçekten güzel birkaç yer biliyorum ve emin olabilirsiniz ki tamamen suçtan arınmış durumdalar.” Öyle olsa iyi olur diye düşündü Esta yeniden.
Gittikleri yerler tenhalaşmaya başlamıştı. Alieer de biraz rahatsız görünüyordu ama önemsemedi. Bilmese bizi götürmez değil mi? Değil mi!? Bu düşünceyi kafasından atmak istercesine başını salladı. Aklında hala yemeğinden çıkan akrebin görüntüsü vardı. Neredeyse ısırıyordu. Neredeyse.. Eğer kıpırdamasaydı belki de şimd- Ürperdi bir an. Öyle kıpır kıpır sarı iğrenç yaratık! Bir de garson arkalarından o yemeğin bir parçasıydı diye bağırmadı mı? O an Esta garsona çıkışmamak için zor tuttu. Zaten hata Ari'ye yer seçtirende diye kendi kendine kızdı. Kendi düşünceleri içinde boğulurken yolda yürüyen gençlere takıldı gözü. Başını Henri'ye çevirince onun da onları fark ettiğini gördü. Huzursuz bir şekilde bakındılar birbirlerine. Acaba Ari'ye doğru yoldamıyız diye sorsam mı diye düşündü. Ama Ari onları fark etmemiş ya da umursamıyormuş gibiydi. Başını kaldırmış ve omuzlarını dikmişti. Esta ve henri'nin biraz daha önünden gidiyordu. Lider ruhlu olduğunu biliyordu Esta ama umarım bu sefer öncekiler gibi başımıza bela açmaz diye geçirdi içinden. Etraf tenhalaştığı kadar yeşillenmeye başlamıştı. Bizi buraya mı getirecekti diye düşünmeden edemedi. Tam Ari'ye seslenecekti ki Ari önce davrandı ve “-İşte! Geldik sayılır.” dedi. Kaşlarını kaldırdı Esta ve Henri'ye döndü. O sırada karşıdan gelen bir grup genci fark ettiler. Ari adımlarını birden hızlandırdı. Ess ve Henri de uymak için çaba harcıyorlardı. Tanrım neden bu kadar hızlandı bu kız birden diye düşünürken birden sebepleri ortaya çıktı. Bizi getirdiği yere bak!? Park demeye bin şahit isterdi. Esta tek kaşını kaldırmış bir açıklama bekliyordu. Ari dudaklarını kemirdi. Bir açıklama arıyordu sanki. Sonunda konuşmaya başladı ve ağzından dökülen kelimeler Esta'nın şüphelerini doğrular cinstendi. “-Belki de garson kadından yemeklerimizi paket yapmasını isteyebiliriz… Bizim evde yiyebiliriz… Tabi evin yolunu da şaşırmazsam…” "Ah bizi evsizlerin parkına mı getirdin şimdi!?" diye tiz bir sesle bağırdı. "Yok ben, yanlış-" diye bir şeyler söylemeye başlamıştı ama Esta dinlemedi. "Hemen gidelim buradan, başımıza bir bela gelmeden." dedi ve bir hışımla arkasına döndü. Adım atıyordu ki karşılarındaki gençler ıslık çaldı. "Evet, biri bela mı demişti? Bayanlar ne yapıyorsunuz siz burada?" dedi yılışık ve alkollü olduğunu anlatan bir sesle. "Ben de neyi unuttum diyordum, dilimi ısırmalıydım." dedi hafif bir sesle. "Eee, bir planı olan var mı?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Henrietta Noel de Lune
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Henrietta Noel de Lune


Mesaj Sayısı : 45
Kayıt tarihi : 27/06/11
Gerçek Yaşı : 28
Nerden : Oraları karıştırma. Çekik gözlüyüm. Bu kadar.

Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!   Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimeC.tesi Tem. 02, 2011 3:39 pm

"-Yürüyüşe ne dersiniz? -Buralarda gerçekten güzel birkaç yer biliyorum ve emin olabilirsiniz ki tamamen suçtan arınmış durumdalar." Bu ses Alieer'e aitti, başka parlak bir fikri varmış gibi görünüyordu. Mesela şu anda bulundukları çöplükte olmaları da onun dahiyane fikriydi. Her zaman bir fikri olan kızlardandı o da. Esasında neşeli biriydi de, Henrietta ondan haz ederdi. Sarışın ve uzun boyluydu. Güzel bacakları, çekici bir yüzü vardı. Topuklu ayakkabıları ve mini eteğiyle New York sokaklarında sonsuz bir özgüvenle yürüyebilecek bir tipti. Özgüveni de boşa çıkmazdı doğrusu, peşinde bir sürü erkek olmalıydı. Karar vermek oldukça hoşuna gidiyor olmalıydı, insanları mutlu etmek de öyle. Eğer bir sorumluluk üstlenirse yerine getirmekten çekinmeyecekmiş gibi görünüyordu, işte bu yüzden tüm olumsuzluklara rağmen yanındaki iki arkadaşının gece hakkındaki fikirlerini olumluya çevirmek ve onları eğlendirmek istiyordu. Çünkü bu gecenin anlamı buydu, kız kıza eğlence. Erkeklerin pek anlam veremediği gecelerdi bunlar, çünkü erkekler arkadaşlarıyla sadece sarhoş olmak için dolaşırlar. Kızlar gibi birbirlerine sarılarak destek olmayı bilmezler. Kızlar birbirlerine çok yakındır, her şeylerini paylaşabilirler, her şeyi… Esasında kızlar çoğu zaman düşmandırlar ve çıkarları doğrultusunda hareket ederler. Her zaman birbirlerini desteklerler ama bir yandan da diğerini kullanırlar. Her ilişkilerinin ardında çıkarlarını sağlayacak sağlam nedenler vardır. Ama masumiyetleri çıkar için birbirleriyle arkadaş olmamalarıdır. Önce diğerleriyle paylaşmayı sevdiği için arkadaş olur, ilişkileri zamanla çıkara dönüşür. Bu yüzden kızlar zordur, kararları değişkendir. Erkekler anlayamaz, kızların kendileri bile anlayamaz.
"İşte! Geldik sayılır." Tüm düşüncelerini Alieer’in sesi bastırdı. Henrietta tüm bu düşüncelere dalmışken bir hayli yol kat etmişlerdi. Henrietta gözlerini etrafta sabırsızca gezdirdi. Buralarda bir yerlerde bir park olmalıydı. Ayaklarının altında toprak vardı, hafif nemliydi. Bir avuç çim hayata sımsıkı sarılarak toprağın orasından burasından çıkmışlardı, uzun ve bakımsızdılar, onları umursayan yoktu ayrıca sararmaya yüz tutmuşlardı. Biraz uzaktan gelen insan sesleri pek dostane değildi. Şehrin kalabalık gürültüsünden çok bir avuç serserinin laf kalabalığına benziyordu. Daha hızlı göz gezdirmeye başladı Henrietta. Etraftaki binaları, ağaçları, yıkıntıları teker teker gözden geçiriyordu. Ama Henrietta burada hatta buranın yakınlarında bile güzel bir yer olabileceğine inanmıyordu. Burada park yoktu, hiç olmamıştı. Karşılarında duran bir grup insanlarsa girdikleri çukurun terk edilmemiş olduğunun kanıtıydı. Kaybolduğunuzda bir insanla karşılaşmak her durumda iyi değildir. "Tamamen suçtan arınmış durumdalar." Diye kızların da duymasını sağlayacak seste mırıldandı Henrietta. Alieer gergindi, buranın pislik içinde bir yer olduğu su götürmez bir gerçekti. Arkadaşlarını hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu, bugün güzel zaman geçirmek için buluşmuşlardı. Bir takım serseriye bulaşmak için değil. Esta’da daha çok tedirginlik vardı, sokağı yuva belirleyen insanların onlar gibi kızlardan pek hoşlanmadıklarını biliyor olmalıydı. Çoğu zaman hoşlanmadıklarını ufak tacizlerle de dile getiriyorlardı zaten. "-Belki de garson kadından yemeklerimizi paket yapmasını isteyebiliriz… Bizim evde yiyebiliriz… Tabi evin yolunu da şaşırmazsam…" Tehlikeli yerlerden kaçmak kesinlikle yapılabilecek en iyi şeydi. Hepsinin beyninde tehlike diye çığlıklar atarak çalan kocaman kırmızı bir alarm vardı. Koşma isteklerini bastırıyorlardı, en azından ayaklarındaki topuklular bastırmaları tarafındaydı. "Ah bizi evsizlerin parkına mı getirdin şimdi!?" Esta’nın serzenişi tüm olayı açıklıyordu. Şu anda onların bölgesindeydik ve onların kurallarına göre kendi bölgelerine girenlere istediklerini yapabilirlerdi. "Hemen gidelim buradan, başımıza bir bela gelmeden." Son derece mantıklı bir karardı ama serserilerin kızların peşini bırakması durumu ancak çok şanslı oldukları halde gerçekleşebilirdi ki içlerinden biri o kadar şanslı olsaydı büyük ikramiyeyi oynamadan tutturmuştu.
Tiz bir ıslık sesi. Henrietta’nın düşündüğünden de hızlılardı demek. "Evet, biri bela mı demişti? Bayanlar ne yapıyorsunuz siz burada?" Ve düşündüğü kadar eğlenmeye aç. "Eee, bir planı olan var mı?" Esta’nın sorusunun cevabı hiçbirinde yoktu. Yapmaları gereken şey telaşla kaçmak mıydı? Sanki onlardan daha yavaşlardı. Esasında Henrietta bir pisliğin teki olsaydı tek kelime etmeden şu anda koşmaya başlardı. Kızların içlerinde fiziksel olarak en küçük olanıydı. Kısa ve zayıf. Çocukken böyle büyümüştü aslında, varlıklıydı ailesi evet ama Henrietta Japonya sokaklarında annesinden ve ninesinden gizli gizli koşardı ve sokak çocuklarıyla oynardı. İlk önce dövülerek, hırpalanarak ayakta kalmayı öğrenmişti. Şiddeti sevmezdi ama kendini korumayı da öğrenmişti. Ailesi büyük bir servete sahip bir kızdan beklenmeyecek derecede atik olabilirdi. Ama arkadaşları vardı yanında . apmaları gereken şey birlik olmaktı. İnsanları etkileyecek kararlar vemek istemezdi, sadece kararlarını kendi için verirdi Henrietta. Kızların neye uyum sağlayacağını bilemezdi. Belki beklediğinden daha dayanıklıydılar, belki tüy kadar narin. Bilemezdi. Bu yüzden ister istemez kararı Alieer’e bıraktı, büyük ihtimalle bundan hoşnut olacaktı. Kaçmaları gerektiğini söyleyebilirdi, hemen ayakkabılarını çıkarıp koşmaya başlardı. Dövüşmelerini söyleyebilirdi, yirmili yaşlarındaki serserilere karşı şansı olmasa da yumruklarını hazırlardı. Kıpırdamamalarını isteyebilirdi, o zaman eziyetlerine katlanırdı. Henrietta uyumluydu ve Alieer’in de en mantıklısını seçeceğinden emindi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Esta Lilith Vondecart
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Esta Lilith Vondecart


Mesaj Sayısı : 182
Kayıt tarihi : 02/03/11
Gerçek Yaşı : 28
Nerden : Dünyadan.?

Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!   Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimePaz Tem. 03, 2011 7:20 am

Ess gözlerini serserilere dikmiş bir an da nasıl bu duruma düştüklerini merak ediyordu. Kötü bir niyetleri olmayabilir diye düşündü. Belki de onlar da bizim neden burada olduğumuzu merak etmişlerdir ve yardım etmek istiyor olabilirler. Bu küçük umut ışığa tutunarak arkadaşlarına baktı ama ikisinin de gözlerindeki ifade küçük ışığı söndürmeye yetecek kadar karanlıktı. Ari'nin bir şeyler söylemek için ağzını açtığını gördü. Ve hemen elini kaldırarak onu susturdu. Bırak ben konuşayım dercesine bakıyordu ona bırak ben konuşayım.. Ari bir an izin vermeyecekmiş gibi göründü ama sonra omuzlarını silkti sen bilirsin dercesine. Ne de olsa çoğu şey konuşularak hallediliyordu değil mi? Belki de onların kötü bir niyetleri olmadığını anladığımızı söylersek onlar da bize yardım edebilirler diyerek aklında bir olan kurmaya başladı. Güzel düşüncelerle gülümsedi ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Merhaba, biz arkadaşlarımla yolu karıştırmışız. Ve buraları da pek tekin değil." Pek tekin değilmiş! Nasıl bir cümle bu? Hemen toparlandı. "Yani biz buraları bilmiyoruz. Bize yardım edebilir misiniz?" dedi sevimli bir şekilde gülümseyerek. Bu kesin işe yarayacak dedi içinden. Her zaman işe yarar. Çocuk şaşkın şaşkın baktı. Esta şirin şirin gülümsedi. Tahmin etmişti işe yarayacağını. Çocuk gülümsemesinden cesaretlenerek bir kahkaha attı. Esta dudaklarını büzdü. Bu da ne demek şimdi? Kahkaha atması normal değil, hayır hiç normal değil. Yalpalayarak önünde eğildi. "Tabii ki hanımefendiye yardım ederiz. Değil mi çocuklar?" diyerek arkasına döndü. Arkasındaki 2 kişi pişkin pişkin sırıttılar. Her biri birimizin önüne gelecek şekilde sıralandılar. "Size bu gün hiç olmadığınız kadağ eğleneceğinize söz veriyoğum." dedi. "Daha konuşamıyorsun bile ne eğlencesi sunacaksın." dedi birden Esta. Ne diye ağzını açmıştı ki şimdi. Arkasını döndü Ari ona kızgın gözlerle şimdi nasıl çıkacaksın işin içinden der gibi bakıyordu. Çocuk da bir an afalladı. Sonra sinsi sinsi sırıtarak "Merak etme tatlım. Konuşmamıza gerek kalmayacak." dedi. Gözlerini kırpıştırdı. Ah tanrım yoksa bu? Şeyden bahsediyor olmaz değil mi? Dudaklarını ısırarak Henri ve Ari'ye yardım edin diye baktı. Bir adım geri çekildi. Bir Ari'ye bir de Henri'ye baktı. İçinden, Ari böyle şeylere alışık olabilir ama ya Henri? Her an kavgaya hazır gibiydi. Ufak tefek görünüyor ama duruşundan serserileri yumruklayabileceği anlaşılıyordu. Sevindi Esta. En azından arkadaşlarının ikisi de kendini koruyabilirdi. Tabi önümüzdekiler yirmili yaşlarda ve bu kadar tahrik edilmiş olmasaydı. Ari'ye baktı yeniden. Bir planı var gibiydi. Yavaşça gençleri süzdü. Sonra hem Esta'ya hem de Henri'ye baktı. Birden çantasından küçük bir şişe çıkardı ve karşısındakine sıktı. Mesajı anlayan Esta'da hemen çocuğun yumurtalıklarına tekme attı. Ari "Koş!" diye bağırdı. Henri'nin ne yaptığını göremedi ama üçü birden koşmaya başlamışlardı. Çocuklar arkalarından küfür ederlerken onlar de arayı açmaya başlamışlardı. Sarhoş olmalarının da etkisi olabilir tabii. İkisi de Ari'yi takip ediyorlardı. Bir sürü sokaktan girip çıktılar. Sonunda durdular ve soluklanmaya başladılar. Birden Esta gülmeye başladı. İkisi de ona kafayı yemiş gibi bakıyorlardı. "Ama iyi bir kızlar gecesi oldu, değil mi?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Alieer V. Eldricht
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Alieer V. Eldricht


Mesaj Sayısı : 114
Kayıt tarihi : 27/06/11
Nerden : Gezgin takılıyor kızımız

Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Empty
MesajKonu: Geri: Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!   Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu! Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 12:52 pm

Alieer pek de aşina olmadığı türden tehlike çağrıştıran sesleri duyduğunda eve varabilecekleri fikrini kafasından silmişti. Öndeki çocuğun alkol kokusu burnuna işkence ederken, beyni bir çıkış yolu arıyordu. Hemen koşsalar nereye kadar varabilecekleri meçhuldü. Üstelik nereye koşmaları gerektiği daha da büyük bir sorundu. Yüksek sesle oğlanları terslemek fikri aklında dolandı birden. Eğer sesini birilerine duyurabilirse kimse tepkisiz kalmazdı. Etrafına baktığında sesini duyurabileceği malum şahısları gördü; korsan cd’ler pazarlayan bir adam ve yaşadığından emin bile olmadığı bir dilenci! “Aman ne kadar da güzel.” Diye geçirdi aklından. Tam öne çıkıp aklındaki birkaç cümleyi paylaşacaktı ki Esta ondan önce davranıp konuşmaya başladı. Alieer itiraza hazır olmasına rağmen Esta’nın ne söyleyeceğine duyduğu merakla omuzlarını silkti. Esta’nın söyledikleriyle birden şoka uğradı. Yoldaki ne idiğü belirsiz adamlardan yardım istemek hangi mantık çerçevesine sığıyordu. Hele ki o insanların kendilerini BELA olarak tanımladıkları varsayılırsa Alieer’ın gözlerinde alevlenen ateş gayet normaldi. Adamlar önce gülümsedi fakat sonra bu gülümsemeler yerlerini iride edici kahkahalara bıraktı. Öndeki çocuk fazla sessizliğe mahal vermeden konuşmaya başladı. Sözcüklerini duyduğu ilk anda Alieer neden bahsettiğini anlamıştı. Erkekleri kendinden sürekli uzak tutmasına rağmen onları tanıyordu ve kesinlikle başka bir şeyden bahsediyor olamazlardı. Daha önde duran çocuğun arkasındakiler dediklerini onaylarcasına sırıttı. Alieer’ın gözleri büyük bir hızla büyürken aklından da yaralama metodları geçiyordu. Asla güçsüz bir kız olmamıştı. Hatta tam tersine her zaman şiddet yanlısı biriydi. Kardeşinin ölümünden sonra gittiği Roma da bütün sinirini kum torbalarından çıkarmıştı. Çocuğa sol koluyla yumruk atmayı ve tam o yumruğu tutmaya çalışırken tekme geçirmeyi düşündü. Yine de üç kişi olmaları Alieer’ın onları yenme ihtimalini sıfırlıyordu. Bu sırada Esta bir çocuğa karşı bir çıkış yaptı. Yine de laflarının pek etkisi olmuşa benzemiyordu. Çocuğun sözleri niyetini fazlasıyla belli ediyordu. Tam planını uygulayacaktı ki son anda çantasını gözden geçirmek aklına geldi. Sprey deodorantı çantasında bir yerlerde duruyor olmalıydı. Valiz boyutlarında çanta taşımanın yaraları dedi kendi kendine gülümseyerek. Ardından Henri ve Esta’ya mesaj vermek istercesine onlara baktı. Henri’nin kendinden emin duruşu cesaretini arttırıyordu. Spreyin kapağını çaktırmadan açtı ve deliğin denk geldiği noktayı aradı. Ardından arkadaşlarına keskin bakışlar fırlatarak spreyi çantasından çıkardı. Hızla çocukların üstüne sıktı. Tam iyice pataklamaya hazırlanıyordu ki Esta öndeki çocuğun alt bölgelerine bir tekme savurdu. Alieer bunun yeterli olacağı düşüncesiyle yüksek sesle bağırdı;
“-Koşun.”
Alieer küçüklükten beri yürümeyi zaman kaybı olarak gören birisi olarak koşmakta gayet iyiydi. Uzun bacakları da ona artı katıyordu. Birkaç saniye içinde arayı bir hayli açtılar. Alieer amaçsız bir çok sokağa sapıyordu ve nereye varacağı konusunda tamamıyla kaderin inisiyatifine kalmıştı.Sonunda koşmayı bıraktı ve nefesini eski hâline döndürmek için bir duvara yaslandı. Tam o anda Esta birden gülmeye başlamıştı. Sesli gülüşlerle birden irkilen Alieer garip bir şekilde kıza baktı ve o anda durumun gerçekte ne kadar komik olduğunu fark etti. Deodorantla bir grup ayyaşı etkisiz hâle getirmeye çalışmış olması bile bir aylık gülme sebebiydi. Kızların elindekinin biber gazı olabileceğini düşünmesine mahal vermeyerek hâlâ tuttuğu kutuyu havaya kaldırdı ve kendisi de gülmeye başladı. Esta söylediklerinde haklıydı. Gerçekten de iyi bir kızlar gecesi olmuştu. Tabi eğer geceyse. Alieer havaya baktı ve parıldayan yıldızlarla karşılaştı. Gerçekten de zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Hafif geç olduğunu düşünerek kızlara doğru baktı ve gülerek sordu;
“-Dönüş yolunu bilen?”

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kaybolmak ya da kaybolmamak, işte bütün mesele bu!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Rp işte :D
» Öyle işte.
» Achille işte.
» İşte öyle bir şey.
» Mm bende geldim işte :)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Diğer Yerler & Mekanlar-
Buraya geçin: