Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
New York'a Dönüş Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
New York'a Dönüş Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
New York'a Dönüş Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
New York'a Dönüş Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
New York'a Dönüş Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 New York'a Dönüş

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Cosette Favreau
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Cosette Favreau


Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 01/08/11

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 11:42 am

    “Merhaba, Karla’nın telefonunu arıyorsunuz fakat ya sizinle konuşmak istemiyorum ya da gerçekten meşgulüm, bip sesinden sonra mesajınızı bırakın.” Genç kız alkolün etkisi ile birden sinirlendi, Karla’nın telefonunu açmaması gibi bir şey mümkün olabilir miydi? Olabilirdi, sadece bir durumda. Saat gecenin üçüydü ve muhtemelen Karla telefonunun çaldığından bihaberdi. Bip sesini duyunca telefonu gülünç bir şekilde dudaklarına bastırıp konuştu. “Ben Cosette, şehre döndüm, bu da yeni numaram. Arabam Brighton Beach’in girişinde duruyor ama kullanamayacak kadar, ee sarhoşum. Ben ayılmadan önce buraya gelmeye çalış.” Donuyordu.

Erkek kardeşinin zührevi bir hastalığı yüzünden Fransa’ya yaptığı yolculuk güzel geçmişti, bir ay boyunca otostop çekmiş, kimi zaman tam hedefe, kimi zaman da tam tersi hedefe yol almıştı. Her zamanki gibi isimlerini bile aklında tutamayacağı insanlar tanımış, Tanrı’nın emri üzerine bir gecesini bile ayık geçirmemişti. Kulağının arkasına sıkıştırılmış, kendi elleri ile sardığı sigarası ve ucuz şarap seçimleri ile tam bir Fransız köylüsü gibi davranmıştı. Cosette tahmin edilemezliği seviyordu, bir arabaya veya otobüse biniyor, belirli olmayan bir istikamete gidiyor, yaptığı şeyden zevk alıyordu. Bu biraz da özgürlük düşkünlüğündendi. Genç kız her kelimesinde bile belirgin bir zıtlık taşıyordu. Bembeyaz teni ve simsiyah buklelerinden, yüzünün Fransız hatlarına karışmış hafif çekik gözlerinden bir meleğinkini çağrıştıran gülümsemesinin yıkıcılığına kadar hep uçlardaydı. Hayatını da buna uygun olarak yaşıyordu ya zaten, her yaptığı şeyde aşırıya kaçıyordu. Adrenaline, çok küçük yaşta başladığı sigara ve kimi zaman da uyuşturucuya aşıktı, duygusuzluğuna iyi geliyorlardı. Cosette ne zaman şişelerin dibine vursa aşık olurdu ya da nefretini iliklerinde, her duyguyu doruklarında yaşardı. Başkalarının kötü alışkanlıklar olarak gördüğü şeyler kızın beyninin doğru bir şekilde çalışmasını sağlıyor, kalbinin işlevini hatırlatıyordu ona neredeyse. İşte, kulağının hemen arkasına sıkıştırılmış sigarası, çantasından eksik etmediği sek vodkası yaşam destek ünitesiydi. Vücudunun her yanını zehirli sarmaşıklar gibi saran dövmeleri ise onu dış dünyadan koruyan efsunlardı inanışına göre. Cosette her yeni bir dövme edindiğinde daha güçlü hissediyordu ve buna bağlı olarak öz güveni artıyor, daha tehlikeli bir hal alıyordu. O kadar çok dövmesi vardı ki… Elini yavaşça boynuna değdirdi ve en yeni dövmesini hissetti. Ne olduğu belirsiz bir Doğu Fransa köyünde yaptırmıştı dövmeyi, asla sonu gelmeyen kendine zarar verme durumunu sembolize ediyordu dövme. Bir yılandı, kendi kuyruğunu yiyen bir yılan hem de. Dövmeyi yapan kişi Cosette’e sürpriz yapacağını ve gözlemlediği kadarı ile genç kızı yansıtan bir dövme çizeceğini söylemişti. Cosette sonuçtan memnun kalmıştı, tek rahatsız edici olan o adamın kendisini kimsenin olmadığı kadar tanıyabilmesiydi çünkü genç kız bile geç kalmıştı fark etmekte kendine ne denli zarar verdiğini.

Çizmelerini çıkarttı ve çıplak bacaklarını kuma gömdü. Kumların üzerine serdiği deri ceketinin üzerinde rüzgarda sallanan bir dal parçası gibi ileri geri gidip geliyordu. Yüzüne yakında bir yerde yanan sahil ateşinin ışığı vuruyordu. Midesi ağzındaydı, ne kadar içerse içsin Cosette ilk bardakta da ikinci şişede de aynı derece sarhoş olurdu. İçkiye o kadar alışıktı ki yakın çevresi kız için sarhoş olmanın içkiyi içtikten bir saat sonrasında başlayan bir akşamdan kalmalık dönemi olduğunu bilirdi. Cosette hayatı boyunca alkol yüzünden yaşadığı mide sorunları ile boğuşmuştu ve kendisini en çok etkileyen şarapla bile sarhoş olamayınca psikiyatrının kendisine verdiği anti depresanlardan günde üç tane alır olmuştu. Bu sayede çekilebilir bir insandı ve kendini tüketmek yine bu sayede daha az kanına dokunuyordu. En sonunda dayanamayıp vücudunu kuma bıraktı ve elini midesine bastırdı. Eliyle kumun içinde telefonunu aradı ve saatin sabahın beşine geldiğini gördü. Zaten ufuk çizgisine biraz daha odaklanmış olsa güneşin yavaş yavaş doğmaya başladığını kendisi de görebilirdi. Üstelik madem iki saat geçmişti, artık Karla’yı beklemesinin bir anlamı var mıydı? New York hareketli bir şehirdi, mutlaka sarhoş bir erkek bulur, kendisini arabasına kabul ettirebilirdi. Tanrı ona yüz hatlarını o yüzden vermişti zira Cosette öyle düşünüyordu çünkü başka da bir iş için kullanmamıştı onları. Yavaşça yattığı yerde doğrultu ve deri çantasına uzanıp ayağa kalkmaya hazırlandı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Karla Lillian Stanek
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Karla Lillian Stanek


Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 23/06/11
Nerden : Çek Cumhuriyeti raks.

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 1:34 pm

    Ağustos'un ilk günlerinde bu kadar uğultulu, şiddetli rüzgarlar görülmeyeli uzun zaman olmuştu Manhattan'da. Rüzgarın gücü ağaçları yamultuyor, elektrik direklerini zorluyor ve sokakta yürüyecek insan bırakmıyordu. Karla uzun bacaklarını karnına doğru çekmiş, sıcacık yatağında, yorganının altındaydı. Kulağında tuttuğu telefon aracılığıyla fısıldayarak, gizlice Nora'yla konuşuyordu. "Hayır sana diyorum ya ailesiyle sorunları var diye." Sinirleri bozuktu, Moon'un parası yine bitiyordu ve çocuğun güvenebileceği tek kişi Karla'ydı. Ancak ne yazık ki Karla bu aylık para isteme sınırını aşmıştı, bu yüzden durum oldukça kötüydü, hatta olması beklenenden bile kötü. Nora akrabalarından birinden istemesi gibi bir seçenek olup olmadığını sorunca böyle aksi bir cevap vermişti Karla, kendisinden beklendiği gibi. "Bilmiyorum, bir yolunu bulmam gerek yoksa o barakamsı evi bile satmak zorunda kalacak." diye durumu biraz daha açıkladı. Nora annesinin odayı basmasını haber ettikten sonra "Tamam, iyi geceler Noracık." diyerek kapattı telefonu. Zaten şarjı bitmek üzereydi bir on dakikayı da kaldıramazdı. 2 saat önceye kadar uyumak için her türlü şekle girmiş, her türlü uyku getirici melodiyi dinlemiş ve her çeşit sıkıcı makaleyi okumuştu; en sonunda pes etmesi gerektiğine karar verdi. Bu gece uyuyamayacağı bariz bir gerçekti. Vücudunu sağa doğru çevirecekken telefonunun kapandığını görerek bu kararından vazgeçti. Kalkıp telefonu şarja takmaya fazlasıyla üşeniyordu fakat maalesef Moon'un her an arayabileceğinin farkında olması sebebiyle telefonu kapalı bırakamazdı. Gerçekten sevmek böyle bir şeydi herhalde, onun sorunu senin sorunun oluyordu. Elinden geleni ardına koymadan yardım etmek için her şeyi yapıyordun. Daha önce yaşamamasına rağmen, Moon'a olan sevgisinin gücünü her bir damarında ve her bir kalp atışında hissediyordu. Ailesiyle arası feci derecede bozuk olan Moon'un yaşamak için paraya, para için işe ihtiyacı vardı. Çoğu iş başvurusu alkol ve sigara bağımlılığı yüzünden reddedilmişti, buna bir çözüm getirmek yine Karla'ya kalmıştı. Belki de Moon, Karla'nın her zaman yanında olacağını bildiğinden bu kadar rahat davranıyordu.

    İçindeki sorunlardan kurtulmak istercesine derin bir nefes aldı ve oflayarak geri verdi. Yorganı itip, ayaklarını yere sabitledi ve bedenini yataktan kaldırdı. Çalışma masasının çekmecesinden telefon şarjını aldı, yatağın yanındaki prize taktı, sonra da telefonunu şarja takarak açılmasını bekledi. Apple'ın klasik problemi, açılması bir ömür sürüyordu telefon. Kendini tekrar yatağa attı. Tam bir dakika sonra telefon açıldı, Karla sanki o şarjının bittiği beş dakikalık süreç içerisinde onu arayabilecek birinin olma ihtimalini çok umursuyormuş gibi cevapsız aramalarına baktı. Cosette'in adını görünce şaşkınlığını gizleyemeden hemen sesli mesajını dinledi. “Ben Cosette, şehre döndüm, bu da yeni numaram. Arabam Brighton Beach’in girişinde duruyor ama kullanamayacak kadar, ee sarhoşum. Ben ayılmadan önce buraya gelmeye çalış.” Cosette'in Brighton Beach'te ne işi vardı ki? Hem de bu saatte, hem de sarhoş bir şekilde. Her neyse zaten uyuyamayacağını biliyordu, bu sebeple başta bir saniyeliğine ağır bir görevmiş gibi gelen bu mesaj, bir saniye sonra uyku isteğini bastıracak bir tür çağrıya dönmüştü. Hemen Cosi diye kaydettiği kıza mesaj attı, "Geliyorum, bir yerde durup bekle. Hareket etmeden." Bir kez daha bedenini yataktan kaldırdı, küçük bir odaya benzeyen gardırobundan kenara fırlatılmış kot pantolonunu ve üzerine de Moon'un bir zamanlar odasında bırakmış olduğu siyah baskılı bir tişörtü geçirdi. Ayaklarına bulduğu ilk ayakkabıyı giymeye karar vermesi biraz uygunsuz oldu, topuklu botlar gecenin bu saati için çok da komforlu sayılmazdı, yine de değiştirmeye üşendiğinden ötürü ayağında kaldılar.

    Sessizce odasının kapısını açarak babasının horuldamaları eşliğinde merdivenlerden aşağı, sonra da evden dışarı gitti. Bahçede korumaları Ivan duruyor, etrafı kolaçan ediyordu ki Karla'yı görüp bir an üzerine yürüdü, sonra hanımının kızını tanıyıp sorguladı. "Miss Karla, bu saatte dışarıda ne işiniz olabileceğini sorsam haddimi aşar mıyım?" Karla sıkılmış gibi bir nefes aldı, tam da arabasına doğru gidiyordu ki Ivan fırlayıvermişti önüne. "Evet, aşarsın. Şimdi lütfen kapıyı aç da gideyim." Ivan, kötü bir bakış attıktan sonra elindeki kumandanın düğmesine bastı ve malikanenin demir kapısı açıldı. Karla arabasıyla kapıdan geçecekken Ivan'ın yanında durup tehditkar bir ses tonuyla "Bu gördüklerinin hepsini unutmazsan işinden olacağını biliyorsundur." dedi, cevabı beklemeden gaza bastı. Çok geçmeden Brighton Beach'in yol tarafına park etmişti, bir anda içinde küçük bir nefret dalgası hissetti. Kendine tabi ki, topuklularla kumda yürüyeceğini unutmuş olması. Ayakkabılarını çıkarıp sağ elinde tutarak soğuk kumlara ayak bastı. Sağ tarafında bir gençlik grubu kamp ateşi gibi bir şey yakmış, gitar çalarak birbirlerine sarılıyorlardı. Az ileride oturan bir kızın silüetini gördü, gençlere aldırmadan kızın yanına doğru koştu. Yanılmamıştı, Cosette orada deri montunun üzerinde oturmuş denize bakarak gülüyordu. Kendini uzun zamandır görmediği ve özlediğini anca tipik fransız yüzünü görünce anladığı kızın yanına bıraktı. Deniz gerçekten çok güzel gözüküyordu. Aklına minik çılgınlıklar yerleştirecek kadar çekiciydi. Cosette'e bakmadan konuşmaya başladı. "Hayatımdaki eksikliği doldurmuşum gibi hissettim, sesli mesajını duyunca. Bu kadar özleyeceğimi düşünmemiştim. Her neyse, iyi misin? Sorusundan sonra kıza dönerek durumunu incelemeye başladı. Her zamanki Cosette, sarhoş olduğu belliydi, yine de bu ona koymazdı. Gülümseyerek önüne döndü, rüzgar saçlarını yüzüne atıyor, kumları uçuşturuyordu. Uyumadığına sevindi, yoksa bu güzel manzarayı ve Cosette'in yanında olması hissini kaçırabilirdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cosette Favreau
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Cosette Favreau


Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 01/08/11

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 2:08 pm

Güneş daha New York enlemlerinde doğmamıştı fakat hafif bir aydınlık vardı, ışık denize vuruyordu ve Cosette bulanık gören gözlerle manzaranın tadını çıkartıyordu. Dalgalar kıyıyı aşındırmaya çalışırcasına dövüyordu, hayır, huysuz bir sabah olacaktı deniz için. Su hırçındı ve Cosette bahse girerdi ki su da buz gibi olmalıydı, bir insanı kolay kolay yutup hiç acımadan dibe çekerdi. Başını dizlerine dayadı ve kendisinin asla boğulamayacağını düşündü. Boğulabilmek için çok fazla boğulma tehlikesi geçmişti başından, nefessizliğe de dayanıklıydı. En uğrak mekanları duman altı mekanlardı ve açıkçası New York, kızın beline dolanan kütlesi ile gittikçe sıkılaşan bir yılan gibiydi. Cosette biraz taşmaya çalışsa biliyordu ki yılan kemiklerini un ufak edecekti, o gece, ilk kemik çıtırtısını duymuştu. Ah, ne kadar da nefret ediyordu New York’tan ve ailesinden! Oysa genç kız reddetse de biliyordu, onlar olmadan yapamazdı. Babası bir zorba, bir iş kolik olabilirdi, annesi ise küçük Cosette’i hiç sevememiş, genç kız Cosette’ten nefret etmiş olabilirdi ama sevgi yoksunu Cosette, onları bir şekilde seviyordu. New York ise New York’tu işte, Cosette’in içinde güzel meyveler tattığı fakat kendisi çürümüş ve kokuşmuş şehir. Başını yavaşça sola doğru yatırdı ve kızıl saçları ile kendisini yanına bırakan Karla’ya baktı sanki en başından veri oradaymış gibi genç kız. Ona gülümsedi ve tekrar ufuk çizgisine dikti bakışlarını. Kim bilir kaç farklı gökyüzünde, kaç farklı kara parçasında ve kim bilir kaç parça halinde bakmıştı o ufuk çizgisine defalarca ve kendini her ne kadar yalnız hissederse hissetsin geri dönüp baktığında aslında değerini bilemediği birçok insan gördü. “Şu kuşlar var ya,” Karla’nın sorusunu geçiştirerek gökyüzüne kanat açmış martıları gösterdi. “Normalde bu saatte avlanmazlar ama deniz o kadar dalgalı ki bu sabah alt üst olmuş durumda. Balıklar yüzeye yaklaşıyorlar ve kolayca avlanabiliyorlar. Elbette bunu bir insan düşünebilir ama martıların beyinlerinde bunu anlamalarını sağlamayan lobları yok. Tamamen içgüdüsel.” Cosette ne düşünse söylerdi çoğu zaman, konuşmaya üşenmezse elbette. O an ne kadar alakasız ve kulağa ne kadar önemsiz gelse de martılar hakkında konuşmak istemişti. Yavaşça kulağının arkasına sıkıştırdığı sigarayı ağzına götürüp dişledi, dudaklarına bulaşan külü zevkle yaladı ve sigarayı yeniden kulağının arkasına yerleştirdi. “Ben de seni çok özledim Karla ve bunca zaman aramadığım için üzgünüm. Beni biliyorsun işte, aldım başımı gittim yine.” Ardından kendi mürekkep rengi gözleri ile genç kızın açık renk gözleri kesişti, Cosette ona özür dilercesine baktı ve etrafına sigara kokusu saçtığını umursamadan ona sarıldı. Karla, Cosette’i iyi tanıyordu ve genç kızın üzerine sinen sigara kokusuna alışmış olmalıydı çoktan. Bir iki kere sırtına hafifçe vurup geri çekildi. “Biliyor musun aklıma ne geldi?” Kulağının arkasındaki sigaraya dokunmadan çantasından yeni bir sigara çıkarttı ve yaktı, ciğerlerine dopdolu bir nefes çekti, dumanı üflemeden konuştu. “Sen hep bana daha önce hiç birlikte yüzmediğimizi söylemez miydin? Bence bu fırsatı değerlendirmeliyiz.” Sigara dumanını üfledi, Karla’nın teklifini kabul edeceğine emindi. Her ne kadar ciddi görünse de Cosette onu iyi tanıyordu, kesinlikle göründüğü kişi değildi. Sigarasını dudakları arasına sıkıştırdı ve bluzunu yakmamaya dikkat ederek üzerinden sıyırıp ayaklarının dibine attı. Deri eteğini de zar zor üzerinden sıyırıp iç çamaşırları ile kaldı, elbette dövmeleri ile de. Ardından dönüp Karla’ya meydan okurcasına baktı ve sigarasını dudaklarından ayırmayı bir an bile düşünmeyerek kendini dalgaların arasına bıraktı. “TANRIM KARLA! SİGARAM SÖNDÜ, İNANABİLİYOR MUSUN BUNA?” Kahkaha attı ve ıslanmış sigarayı suya attı. Buz gibiydi su ve Cosette alkolün son etkisini de suyun dibine gömülerek attı üzerinden.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Karla Lillian Stanek
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Karla Lillian Stanek


Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 23/06/11
Nerden : Çek Cumhuriyeti raks.

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimeÇarş. Ağus. 03, 2011 3:30 pm

    Martılarla ilgili söyledikleri hoşuna gitmişti. Yine de cevap vermedi, diyecek bir şeyi yoktu çünkü. Rüzgar denizi döverken, köpük haline gelen dalgaların arasında uçuşan martılara bakıyordu. Güneşin ufuk çizgisinden belirmesine on dakika kadar varmış gibiydi. Coğrafya dersini her zaman dikkat ve ilgiyle dinlemesi ona bu tür şeyler hakkında bilgi kazandırıyordu. Zaten her zaman bir jeolog olmak istemişti, gerçi kişiliğiyle biraz terz bir meslek olduğunu biliyordu, yine de kendini bu hayalinden alıkoymakta güçlük çekerdi, eğer deneseydi. Tabi hayalini uçuşturmayı, yok etmeyi hiç kimse istemez ki, o niye istesindi? Yanında Cosette, kulağının arkasında her zaman bulundurduğu sigaralarından birini çıkarıp bir takım hareketler yaptı, Karla'nın gözü hala deniz ve gökyüzünün birleştiği çizgide odaklı olduğundan, pek bir şey göremedi. “Ben de seni çok özledim Karla ve bunca zaman aramadığım için üzgünüm. Beni biliyorsun işte, aldım başımı gittim yine.” Kızın sesiyle beraber gözlerini, odakladığı noktadan kızın koyu renk gözlerine çevirdi. Ona minnet, özlem ve sevinçle bakıyordu. Bu duyguları içeren bakışlarını yönelttiği pek az insan vardı çevresinde -ki ailesinin hiçbir üyesi bu makama erişmemişti- bu yüzden hoşuna gitmişti. Genelde insanlar ona sarıldığında, umursamazca ellerini sarılan kişinin sırtında birleştirir mutluymuş gibi yapardı. Oysa şimdi Cosette ona sarılırken, büyük bir istekle ona karşılık veriyordu. Kendini zorlamadan, sıkılmadan ve umursamamazlık etmeden. Kolları birbirlerinin bedeninden çekilince, Cosette çantasından çıkardığı sigarasını tüttürmeye başladı. Bunu yaparken aynı zamanda ağzından dökülen sözcükler Karla'yı hayret ettirmişti, birkaç saniye önce kendini bu soğuk havada bile olsa denizin kucağına bırakmayı ne kadar istediğini düşünüyordu. Aklına yerleştirdiği o küçük çılgınlık buydu. Yine de yapmaya üşenmişti, uykusu olmadığında üşendiği birçok şey gibi. İsteğini yerine getirmeyeceğinden emindi; fakat şimdi Cosette gayet rahat bir şekilde düşüncelerini kelimelerine aktardığında, o kadar da çılgın bir şeymiş gibi gelmemişti kulağa. Hatta kız önünde kıyafetlerini teker teker beyaz tenini ortaya çıkararak üzerinden attığında, daha da sıradan bir eylem gibi gelmeye başlamıştı. Karla gözleriyle onu izlerken, kız ağzında sigarasıyla kendini dalgalara bırakmıştı bile. Hareket etmeyi çok istiyordu ama sanki birden donmuştu. Bir şeyin onu tetiklemesi gerekiyordu ayağa kalkabilmesi için. O da Cosette'in kahkahalarının arasına karışmış bağırışı oldu. Karla ister istemez Cosette'inki kadar etkili bir kahkaha attı. Kot pantolonun cebinde bulunan birkaç yasadışı haptan en etkili olanını kestirdi gözüne ve suya gerek duymadan yuttu. Suyun buz gibi olacağını şimdiden derisine vurup geçen rüzgardan hissediyordu, hissetmemek için yasadışı bir yola başvuracaksa, bu pek önemli değildi. "KARLA SUYA GELİYOOR!" diye bağırdı aynı neşeyle. Kumun üzerinde dikilip, önce Moon'un tişörtünü, ardından kot pantolonunu çıkardı. Belki bir saniye sonra fark etmişti ama göğüsleri tamamen açıktaydı. Sütyen, tabi ki onu giymeyi unutmuştu, ne de olsa yatarken hiçbir zaman sütyen giymezdi ve tişörtü de üzerine geçirivermişti. Neyse diye düşündü içinden, Cosette bunu umursamayacak kadar sarhoştu, kendisi de umursamıyordu zaten. Altında mini bir şorta benzeyen siyah iç çamaşırıyla kumların arasından koşarak kendini soğuk dalgalara teslim etti. Buz gibi su iliklerini donduruyor, açıkta kalan derisni yakıyordu ama buna değerdi. Hava esintili olmasına rağmen o kadar çekici, o kadar harikaydı ki, çıkmaya da pek niyeti yoktu. Dalgaların arasında dans ediyordu, sağa dönüyor sonra sola dönüyor, titreyen dudaklarının arasından mırıldandığı şarkısözleri dalgalarının sesine karışıyordu. Cosette ise aynı kendisi gibi pek bir şeyin farkında olmadan denizle arkadaşlık ediyordu, ikisi de arada birbirlerine bakıp gülüyorlardı. Karla dibe dalıp bir avuç kumu Cosette'e fırlattı, bunu neden yaptığını bilmiyordu, o an canı öyle istemişti, o da yaptı. Zaten kahkahalarla gülen kızın pek umrunda değildi, hatta hoşuna bile gitmişti. O saniyelerde Karla'nın aklında hiçbir şeyin dert olarak yer etmesine olanak yoktu. Moon kafasından uçup gitmişti, annesi ve babasının evde onun yokluğunu fark edecek olmaları tamamen buharlaşmıştı. O an, her şey güzeldi ve bu ona yeterdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cosette Favreau
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Cosette Favreau


Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 01/08/11

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 4:39 am

Cosette suya ilk girdiğinde sarsıcı bir soğuk hissetmişti oysa Karla’nın da kendisine katılmasıyla su içinde bir oraya bir buraya, soğuğa ve takırdayan dişlerine aldırmadan dalıp çıkışları tenini uyuşturmuştu. Dudaklarının mosmor olduğuna emindi çünkü tuzlu su yüzünden mahvolmuş gözlerle bile Karla’nın halini görebiliyordu. Kızın su yüzünden koyulaşıp ağırlaşmış saçları çıplak göğüslerine dağılmıştı, dudakları mosmordu, onun da dişleri takırdıyordu ve gözleri kan çanağına dönmüştü. Bu yaptıkları şey için bir gelecek diliminde muhtemelen hasta oldukları zaman pişman olacaklardı. Üstelik birkaç tanıdığın neredeyse çıplak iki kızı kolayca görüp ispiyonlama durumu da vardı. Cosette New York’ta olduğu süre içinde elinden geldiğince kalabalık ‘genç’ popülasyonundan uzak kalıp bar kültürlerine şans vermişti. Bu yüzden popüler akımdan uzaktı, sürekli kaynaşıp fokurdayan dedikodu ağından da uzaktaydı fakat kim bilir, belki de o an için dikkatli olmalıydılar. Cosette için önemi yoktu elbette, utanabileceği hiçbir şey söz konusu değildi fakat Karla öyle bir durumda etkilenirdi, ailesinin ne kadar baskıcı olduğunu biliyordu çünkü. İlk ve son defa Karla’nın evine gidip o görkemli giriş holünde durduğunda genç kızın ailesinin kendisine nasıl baktığını hatırlıyordu Cosette. Gerçi hiç içerlememişti, insanları önemsememek gibi bir huyu vardı çünkü ve kendisine göre Karla’nın ailesi önemsenecek insanlar değildi. Cosette onların asık suratına şöyle bir gülümsemiş, umursamaz bir şekilde çıkıp gitmişti evden. Ah, ailesinin kim olduğunu bilseler suratlarının alacağı ifadeyi çok merak ediyordu ama Karla’dan özellikle rica etmişti, soyadını dile getirmemesi için. Çünkü Cosette’in ailesi Fransa’da derin devlet sayılırdı, yüksek rütbeliydiler ve ailesi ilk kez Cosette’ten Cumhur Başkanı’nın oğlunu ayarttığı için nefret etmişti. Garip bir şekilde Cosette sıra dışı bir hayata sahipti ailesinin konumu yüzünden. Kendi yolunu seçmiş olması ise bambaşka bir hikayeydi, kendi hayatını zorlaştırıyordu ve ancak bu şekilde tat alabiliyordu yaşamdan. Düşüncelerinden sıyrılmasını sağlayan ise Karla’nın suratına boca ettiği çamur oldu. Yüksek sesle kahkaha attı. “Karla, sen bir sürtüksün, buraya gel.” Genç kızı boynundan yakaladı ve yavaşça derine doğru sürükledi. Ardından kafasını suya bastırıp sırtına çıktı. “Bu nasılmış Bayan Stanek? Hoşunuza gitti mi?” Kızın sırtından gülerek indi, evet, Karla bunu kendisine ödetecekti, o yüzden Cosette yavaş yavaş geriledi. Ardından hızlandı ve bir süre sonra yüzerek ilerlemeye başladı. “HEY KARLA! ÇOK GERİDE KALDIN AMA TATLIM!” Sonra ayağında bir sızı hissetti, ardından denizin içinde öne doğru yalpaladı. İşte tam ihtiyacı olan şey, Cosette’in ayağı bir kayaya denk gelmişti. Yavaşça bileğini su yüzüne doğru kaldırdı ve hafif ışıkta kırmızı parıltıyı gördü. Tuzlu su canını yakıyordu, soğuk tenini uyuşturmuş olmasa canının çok daha fazla yanacağına emindi. O yüzden üzgün üzgün Karla’ya baktı ve bacağını yeniden suya indirdi. Kesik tam da ayağının üzerindeki bir dövmeden geçmişti ve şekil mahvolmuştu. En sevdiği dövmelerden biriydi oysaki. Bir sigaraya ihtiyacı vardı Cosette’in, sağ ayağının üzerine basmakta zorlanarak kıyıya doğru yürüdü ve uzanıp çantasından bir sigara çıkartıp yaktı. Ardından da ıslak kuma çöktü. Kurumadan deri ceketinin yanına tekrar gitmeyecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Karla Lillian Stanek
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Karla Lillian Stanek


Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 23/06/11
Nerden : Çek Cumhuriyeti raks.

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 6:57 am

    Cosette, Karla'nın kafasını suyun altına batırdığında, istemeden gülmesinden ötürü bir ton tuzlu su yutuyordu. Aslında böyle bir boğulmaya karşı koyabilirdi fakat kahkahaları yüzünden tüm kasları gevşemiş, kendini Cosette'in merhametine bırakmıştı. Son kahkahasından sonra kızın boynundaki elleri yerine, sırtında hissettiği bir ağırlık gelmişti. Artık dayanamayacaktı, resmen hava yerine su solumaya başlamıştı, gücünü toplayıp son nefesiyle Cosette'in bedenini üzerinden attı, sonra intikamını almak için ona doğru yüzmeye başlamıştı ki, kızarmış gözleri görme yetisini kaybettiğinden olsa gerek aslında hiçbir şeyin olmadığı bir yöne doğru gidiyordu. Kendi haline güldü bir kez daha, etrafına baktı ve Cosette'i sandığından çok daha uzakta buldu. "Kahretsin." dedi kendi kendine, gülüşünü engelleyemiyordu. Ayağını kuma bastı, bedeninin yarısı suyun dışarısındaydı şimdi, güneşin ilk ışıkları karanlık gökyüzünü deliyor, yine de en kuvvetli sabah rüzgarları vücudunu donduruyordu. Rüzgar uğultularıyla cilveleşen dalga seslerinin arasından Cosette'in alaycı bağırışını duydu. “HEY KARLA! ÇOK GERİDE KALDIN AMA TATLIM!” Kız dalgaların arasından daha da uzağa yüzüyor, zaten zifiri karanlık olan suyun daha da tehlikeli kısımlarına doğru ilerliyordu. Karla o kadar derine gitmek istemedi, belki kafası uçmuş haldeydi yine de birazcık da olsa bilinci yerindeydi ve o bilinç parçacığı da ona Cosette'i kovalamaması gerektiğini tembihliyordu. Eşyalarını bıraktığı yerden telefonunun çalışını duyabiliyordu, ya annesi, ya babası ya da Moon, belki de yine Nora'ydı. Boşverdi, Cosette'e çevirdi bedenini tekrar. Kız ise kendinden epey uzaklaşmıştı. Sonra aniden Cosette'in neşeli suratındaki o ifade kayboldu, kız bileğini sudan çıkardı sonra tekrar suya indirdi ve dönüp Karla'ya küçük bir çocuğun koşarken düşmesinden sonra annesine baktığı gibi üzgün bir bakış attı. Karla olan biteni anlamamıştı fakat Cosette kıyıya doğru yaklaşırken hafif topalladığını fark etti, sudaki eğlencenin bitmesine azıcık da olsa üzülmüştü. Yine de erkenden bitirmeleri iyi olmuştu, ne de olsa güneş doğuyordu ve deniz beklediğinden çok daha soğuktu. Cosette'ten sonra o da yavaşça ilerledi sığlaşan suda. Islak saçları göğüslerinin birazını kapatmıştı ve sağ bacağına yeşil bir yosun dolanmıştı. Siyah ojeli elleriyle yosunu bacağından çekerek denize fırlattı, ardından Cosette'in yanına, eşyalarından biraz uzağa uçuşan kum tepeciklerinin ortasına attı kendini. Büyük ihtimalle vücudunun arka kısmı tamamen kumlarla kaplı olacaktı ayağa kalktığında, neyse diye düşündü, sorun değil. Cosette çoktan sigarasını yakmış, yüzlerine vuran sabah güneşine bakıyordu. Aslında durumları oldukça komikti, dışarıdan bakan biri için. Oysa Karla için kendini dış dünyadan soyutlamak her seferinde sıradanlaşan fakat her seferinde de daha eğlenceli olan bir eyleme dönüşüyordu. Çıkmaz bir döngü gibiydi, çemberin başı ve sonu olmaz ya öyle, gittikçe gidecekti bu huyu. Pantolonun cebinde tuttuğu birkaç sigarası olduğunu biliyordu, yine de kalkıp ta oraya gitmek ona bayağı zor geliyordu, bu yüzden sigara isteğini bir süre bastırmaya karar verdi. Sol eli kuru kumlarda dans ediyordu, onları avcuna alıyor ve su gibi aşağıya akmalarını izliyordu. Ortalık her saniye daha da aydınlanırken ve gözleri daha iyi görmeye başlamışken Cosette'e döndü, kızın bileğinden akan koyu renk sıvıyı görmesiyle birlikte sırtını dikleştirmesi bir oldu. "Ayağın kanıyor Cosette! Hem de baya kötü. Mikrop kapacak, burada bekle." Kız bir tepki vermemişti zaten, son kelimelerinin pek bir anlamı yoktu bu nedenle. Kalkıp eşyalarının oraya gitti, kumlarla örtülmüş sırtına Moon'un tişörtünü geçirdi, aynı zamanda oraya kadar gelmişken yerdeki pantolonun cebinden bir sigara alıp, tüttürmeye başladı. Koşarak arabasının bagajına ilerledi, orada her zaman acil yardım çantası bulunurdu, ailesinin tembihi tabi ki. Neyse ki ilk defa mantıklı bir şey yapmışlardı. Kesikler için ilkyardım dersini hatırlamaya çalışıyordu, tabi her şey buğuluydu kafasında. Tentürdiyotla birkaç pamuk ve sargı bezi alıp, tekrar hızlı adımlarla sahile inerek, pozisyonunu değiştirmemiş Cosette'in bileğinin dibine oturdu. Sigarasını ağzına koydu, pamuğa şişedeki ilacı döktü, sonra bileğin kumlar tarafından işgal edilmiş olduğunu görerek boştaki eliyle hafifçe yaranın üzerindeki kumları temizledi. Pamuğu kesiğin üzerinde gezdirdi, Cosette boş gözlerle Karla'yı izliyordu. Ardından sargı bezini yaranın etrafından sardı ve fazlalık pamuklarla şişeyi eşyalarının yanına atarak tekrar Cosette'in yanına yattı. "Rahatladım en azından. Sen buralarda değilken neler yaptın, uslu durmadığın kesin." Elini gözlerine siper ederek kıza baktı ve gülümsedi. Cosette ne zaman uslu durmuştu ki?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cosette Favreau
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Cosette Favreau


Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 01/08/11

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 8:04 am

Cosette ikinci bir sigara yakıp beyaz tenine yayılan kırmızılığı görmezden geldi. Pek de önemli bir şey sayılmazdı zira Cosette on beş yaşında bir motor kazası geçirmiş, neredeyse beş metre asfalt üzerinde sırtı üzerinde sürüklenmişti. Berbat bir yaraydı, sırt derisi yarı yarıya soyulmuştu. İlk dövmesini de o yarayı kapattırmak için yapmıştı. Et üzerindeki ten çok dayanıksız ve sağlıksız olduğundan intihar gibi bir şeydi, çok rahat mikrop kapabilir, verdiği acı yüzünden ölebilirdi bile. Üstelik yaşı da problem çıkartmıştı, reşit değildi. Cosette o dövmeyi edinip yarasını saklayabilmek için New York çetelerinin arasına karışmış, BJ denilen adamı o şekilde bulmuştu. Acı vermeyi seven genç bir çocuktu, Cosette’ten kısa ve neredeyse bir kadın kadar güzeldi. Adeta yürüyen bir kişilik bozukluğuydu fakat bir şekilde Cosette’in en yakın arkadaşlarından biri oluvermişti ve o dövmeyi sırtına yaparken hiç acımamıştı genç kıza. On saat sürmüştü dövmenin yapımı ve Cosette bir yerden sonra acı yüzünden kendisinden geçmişti o ağır uyuşturuculara ve kas gevşeticilere rağmen. Acıya oldukça dayanıklıydı yani. Bundan bir sene öncesinde uyuşturucu ticareti yapan bir adamla basıldığı için New York polisinden de fena bir dayak yemişti. Farkında olmadan gülümsedi. Ayağındaki kesik neydi ki? Hiçbir şeydi. Yinede kan görmekten hoşlanmıyordu ve o ayağına yayılmış sıcak sıvı bir diş ağrısı gibi hissettiriyordu. Kurtulmalıydı ondan, nefret ederdi çünkü kırmızıdan. Ayağını yavaşça nemli kuma sürttü, yaranın genişlediğini ve kanın hızlandığını hissetti. Aferin Cosette, diye mırıldandı sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırıp elleri üzerine yaslanarak. Daha sonra Karla’nın sudan çıkıp kendisine doğru gelişini izledi. Güneş kendisini yavaş yavaş ufukta belli ederken kıza sırtından vuran güneş bedenini koyu bir gölgeye çevirmişti. Yinede Cosette güneşte parlayan saçlarından ve yürüyüşünden onun Karla olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirdi. Kızın yanına yaklaşışını ve kuma çöküşünü izledi. Ona bir sigara ikram edebilirdi ama vazgeçti. Cosette’in huyu değildi, kimseye sigara ikram etmezdi çünkü kendi sigaralarını kendi sarardı, tütünün arasına ise kafa buldurucu birkaç ot sıkıştırırdı. Oldukça ağır bir karışımdı bu zira Cosette en son birisine sigara ikram ettiğinde o kişinin hastanelik olduğunu hatırlıyordu. Genç kızın bünyesi en az bir dağ hayvanınınki kadar güçlüydü uyuşturucu, haplar, sigara ve alkole rağmen. Doktorlar bile şaşırırdı Cosette’in bünyesinin kötü alışkanlıklarından etkilenmemesine. Sadece her yaz ağır bir grip geçirirdi ve muayyen günleri sancılı olurdu, bu da kronikti. Annesi ile arasının iyi olduğu günlerden hatırlıyordu onun da aynı belirtileri gösterdiğini ve kendi annesinin de aynı olduğunu söyleyerek Cosette’i uyardığını. Aslında oldukça benziyordu Cosette annesine. Dudakları, burnu, teni sarışın babasından geliyordu fakat gözleri ve kopkoyu saçları annesindendi. Annesinden de babasından da eşit almış gibi görünse de öyle değildi. Cosette’in zarif elleri vardı, müzik aleti çalmaya yatkın ellerdi bunlar. Bu yüzden annesi gibi çello çalmak istemişti zamanında, hala da çalardı çello fakat piyano çalışı çok daha farklıydı. Aşkla çalardı Cosette. Karanlık dünyasını müziğe de yansıtırdı ve sözsüz müziğin dilini anlamanızı sağlardı. O kadar rahatlardı ki piyano çaldığında, gergin olduğu zamanlarda Cosette’i sağ eli ile hayali bir piyanoyu çalarken görebilirdiniz. Bazen de gergin oldukça kulağının arkasına sıkıştırdığı sigarasını dişlerdi. Eli bilinçsiz bir şekilde kulağına gitti fakat sigarası suda düşmüş olmalıydı. Cosette büyük bir rahatsızlık duydu, deri ceketine doğru uzandı ve çantasının olduğu yerden bir sigara çıkartıp kulağının arkasına sıkıştırdı. Daha rahat hissediyordu. “Nereye gidebilirim zaten Karla? Görmüyor musun ağır yaralıyım.” Ona dudaklarını büküp tatlı tatlı baktı ve sahil girişindeki arabasına doğru yürüyüşünü izledi. Evet, bunu gerçekten hiç beklemiyordu. Karla gibi bir insandan anaç olmasını beklemek… İşte bu çoğu kişiyi güldürürdü. Karla sizi yolun kenarında ölmek üzere bırakabilecek kadar soğuk bir kalbe sahipti, Cosette gibi. Belki de birbirlerine karşı ilgisiz olamamaları da bu yüzdendi çünkü Cosette emindi ki asla dayanamazdı Karla’nın zarar görmesine. Genç kızı bunun olmasına izin veremeyecek kadar çok seviyordu ve böyle bir sevgiyi kaldırabilecek kapasiteye sahip olduğunu o sabah fark etmişti. Belki de böylesi bir yakınlıktan kaçınması gerekirdi ama… Karla’ya güveniyordu. Genç kızı ailesi gibi yüz üstü bırakmazdı. Cosette içi rahatlayarak ağzında tüttürdüğü sigarası ile elinde bir ilk yardım çantası tutan Karla’yı gördü. Onu öyle acele acele yürürken görünce kahkahayı bastı ve ayağının üzerindeki kumu şöyle bir silkeledi. Demek ki Karla arabasında gerçekten bir ilk yardım çantası saklıyordu. Bahse girerdi ki o kuruntulu ailesi yüzündendi, Karla muhtemelen kendi yarasına bile pansuman yapmayacak tipte bir insandı. “Karla, sen benimle bu denli ilgilenince kendimi özel hissediyorum biliyor muydun?” Elbette karla pansumanda pek becerikli değildi, Cosette’in canını olması gerekenden daha fazla acıtıyordu yinede genç kız sesini çıkartmadı. Sakin gözlerle ayağı üzerinde dolaşan pamuğu izledi ve bitince Karla’ya teşekkür edercesine gülümsedi. Ardından genç kızın sorusunu nasıl cevaplayacağını düşündü. “Ne mi yaptım? Ne yapmadığımı sorman lazım! Ama sanırım erkeklerle daha çok ilgileniyorsun değil mi?” Gülümsedi ve ona göz kırptı. “Bir tanesi vardı, ee, adını çok iyi hatırlamıyorum ama tanınmış bir F1 pilotu. Ben yüzünü görünce tanımıştım.” Kızın omzuna kendi omzunu değdirdi ve imalı bir şekilde baktı ona senaryonun gerisini kendisi getirsin diye.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Karla Lillian Stanek
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Karla Lillian Stanek


Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 23/06/11
Nerden : Çek Cumhuriyeti raks.

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 10:00 am

    “Ne mi yaptım? Ne yapmadığımı sorman lazım! Ama sanırım erkeklerle daha çok ilgileniyorsun değil mi?” Güldü, aslında erkeklerle daha çok ilgilendiği doğruydu, ne de olsa çoğu zaman olaylar onlarla birlikte gelişiyor, kızkıza olan dalaşmalar o kadar zevkli olmuyordu. Hayatının odak noktasını erkekler olarak seçmiş biri değildi, öyle olsaydı Moon'la beraber olmazdı zaten. “Bir tanesi vardı, ee, adını çok iyi hatırlamıyorum ama tanınmış bir F1 pilotu. Ben yüzünü görünce tanımıştım.” Son cümlesiyle solmakta olan gülümsemesi tekrar parladı Karla'nın. Ünlü bir Formula 1 yarışçısı, hiç de kötü değil. Hatta baya baya iyi. Eğer Moon'la çıkmasaydı acaba o da bazı kızlar gibi sürekli erkeklerle eğlence arar mıydı diye düşündü? Yapardı, kendi çıkarlarını fazlasıyla ön planda tutan bir yapısı vardı. Moon'la tanışmadan önce de kişiliğinin bu yanını kullanabiliyordu erkekler üzerinde, onlarla dilediğini yapardı sonra arkadaş gibi takılmaya devam ederlerdi. Tabi bazen böyle olmuyordu, peşinden takılıp daha fazlasını isteyenler de oluyordu, sevgili olmak gibi. Gerçi çok saçma değil mi, Karla gibi birine aşık olacak insanın mantığından şüphe ederdi açıkçası. Moon hariç, aslında o da çok mantıklı biri sayılmazdı ya her neyse. Telefonun çaldığını hatırladı Moon'u düşününce, cevapsız aramanın kimin tarafından yapıldığını öğrenmek için ekrana baktı, hah, ne harika. Annesi. "Pöf." diye içerlendi farkında olmaksızın. Hayat çok ilginç diye düşündü, fazlasıyla zıt insanlarla birlikte yaşamak zorunda bırakıyordu seni, ironik bir dengesizliği vardı. Mesela Karla, çok söz dinleyen, süt bir insan olsaydı kesinlikle ailesi bunun zıttı özellikler taşıyan insanlardan oluşurdu. Telefonu tekrar atmak üzereyken bir kez daha o rahatsız edici melodisi kulaklarında çınladı. Tekrar annesi arıyordu, Cosette'e özür dilermiş gibi bir bakış atarak telefonu açtı. "Ne istiyorsun?" Elini alnına yasladı, annesinin zırvalıklarından fazlasıysa payını alıyordu zaten her gün, bugün daha fazlasına dayanmaya niyeti yoktu. Hem de hiç. "Nora'da kalacağım bugün, canım istedi." Sıkıntılı bir ses tonuyla yalan söylemişti, zaten tek yalan söylediği kişi ailesiydi. Onun dışında herkese dolaylı yollardan da olsa her zaman doğruları söylerdi. Acımasızca söylerdi hem de, sonuçlarını düşünmeksizin. Çok da iyi bir kız olmadığının farkındaydı, aslında baya kötü bir kızdı. Sigara, alkol, uyuşturucu, seks, aileye söylenen yalanlar, çıkarcılık... Yine de tüm bu özelliklerinden memnundu o, başkaları olmasa bile kendi karakterinin bir parçasıydı hepsi, hiçbirini kolaylıkla söküp atamazdı canı acımadan. Söküp atmayı düşünmemişti dahi, oysa çevresindeki çoğu insan ona sigarayı bırakmasını, alkolü azaltmasını, erkeklerle bu kadar içli dışlı olmamasını, uyuşturucuya katiyyen bulaşmamasını, ailesine saygılı olmasını ve insanlara gerçek anlamda değer vermesini söyleyip duruyorlardı. Okuldaki bir sürü insan onu seviyormuş gibi yapıyor, arkasından konuşuyorlardı, hiç de umursamıyordu. Hiçbir zaman da umursamamıştı arkasından konuşulanları, konuşanları. "Ivan yalan söylüyor." diye iftira attı korumalarına. Büyük ihtimalle ispiyonlamıştı onu, salak adam. Bir de aile dostu diye geçiniyordu. Annesi hoşçakal dedikten sonra bir şey demeden telefonu kapattı. "Tanrı bana ailemi engel olarak seçmiş de vermiş gibi. Kurtulamıyorum da. Bazen sana çok özeniyorum, senin gibi maceralar yaşamak, oradan oraya gitmek ve sonuçlarını düşünmemek istiyorum. Ne yazık ki Manhattan beni kendine bağladı, ailemi bırak, arkadaşlarım ve Moon'dan ayrılmak düşüncesi çok ürkütücü geliyor bana. Sen gittiğinde de çok kötü hissetmiştim zaten." Gerçekten değer verdiği insanlar Karla'nın üzerinde oldukça kötü ve kalıcı etkiler bırakabilirlerdi. En kötü huyunun bu olduğunu düşünüyordu, gerçekten önemsediği insanların onu etkilemesine karşı koyamıyordu maalesef. Cosette'e içindekileri döktükten sonra sigarasını unuttuğunu fark etti. Külünü kumlara düşürüp tekrar ağzına götürdü, büyük ihtimalle yanındaki kızınki kadar kuvvetli bir antidepresan görevi görmüyordu dudaklarındaki sigara, sadece bir Marlboro'ydu, oysa Karla emindi ki Cosette'in kendi sardığı sigarasının içinde sadece zararsız tütün yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Cosette Favreau
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Cosette Favreau


Mesaj Sayısı : 27
Kayıt tarihi : 01/08/11

New York'a Dönüş Empty
MesajKonu: Geri: New York'a Dönüş   New York'a Dönüş Icon_minitimePerş. Ağus. 04, 2011 10:45 am

Cosette Karla’nın kısa süren konuşmasını sesini çıkartmadan dinledi, ne diyeceğini bilemiyordu. “Bak Karla, sen ne istersen yapabilirsin, kimseye ihtiyacın yok. Kalbin, bedenin… Bunlar senin, başkalarına ait olmak zorunda değiller. Aileni karşına almaktan bu kadar korkma.” Bir an için Cosette aynı anda iki adet sigara içmek isteyecek kadar kötü hissetti kendini, Karla’yı bir çıkmaza sokmuş olabilir miydi? Onu gecenin bir saatinde cinayet oranlarının yüksek olduğu bir yere çağırmıştı, üstelik ailesi ile arasındaki durumu bildiği halde. İşte, genç kızın yalan söylemesine sebep olmuştu. Suçluluk duydu, ardından suçluluk geldiği hızla gitti çünkü Karla’nın bunu karşılıksız yaptığını biliyordu, o iyi bir arkadaştı, sadece Cosette iyi niyetin altında bir bit yeniği aramamaya alışık değildi. O işleri basit tutar, kimseye güvenemeyeceğini düşünürdü. Sadece istediği şeyler üzerine kafa yorardı, istediği insanlarla konuşur istediği gibi davranırdı. Dünü ve yarını aynı değildi. Yaşıtlarının henüz haberdar olmadığı bir dünyada yaşıyordu ve onların yanında olmamaktan son derece memnundu. Ah, Cosette’in tecrübeleri ile orada burada sürtmekten ve dedikodu yapmaktan başka işi olmayan kişiler bir tutulamazdı bile. Bu bir cinayet olurdu. Cosette’in yaşadıkları bir savaş kalesi yaratmıştı ama bir başkasının başına gelse elde edilen sonuç bu olmazdı. Cosette’in problemlerin üstesinden gelmek konusunda gelişmiş bir yeteneği vardı ama başını derde sokmak konusunda geliştirdiği yetenek çok daha tehlikeliydi ve son zamanlarda o yeteneğin iş başı yaptığı söylenebilirdi. “Mesela Karla, sınırlarını ne kadar zorlayabilirsin? Sence az önce yaptığımız şey çılgınlık mıydı? Değildi.” Ona göz kırptı ve çabucak çantasına uzanıp ufak bir tüp çıkarttı. “İstersen sana kendi dünyamı gösterebilirim. Bunu al.” Genç kızın eline bir tane hap bıraktı ve kendisi bir tane bile almadan çantasına geri koydu tüpü. “Etkisi sadece bir saat sürecek ve o bir saat içinde hiç tanımadığın bir Karla olacaksın. Şimdi beni izle.” Cosette kızın avucunu hapın üzerine kapattı ve sahilin biraz ilerisinde kendilerine bakan iki erkeği kestirdi gözüne. Ayağa kalktı ve vücudunu sergileyerek o tarafa doğru yürümeye başladı. Dudaklarında cezp edici bir gülümseme vardı, gözlerini güneş yüzünden kısmıştı ve simsiyah iç çamaşırı karnından kasıklarına doğru uzanan dövmenin bir kısmını saklıyordu. Biliyordu, dayanılmazdı. “Beyler merhaba.” Gülümsedi ve ağızları açık iki erkekle de el sıkıştı. “Arkadaşımla oturuyorduk ve bize baktığınızı fark ettik. Kendisi benden size bir mesaj iletmemi istedi.” Sağ taraftakine döndü ve orta parmağını kaldırarak hareket çekti. “Bunu yiyecekmişsin, sen de, bu da benden sana.” Yumruğu soldakinin burnuna inerken Cosette arkasını dönüp Karla’ya doğru koşmaya başladı. “KARLA EŞYALARI TOPLA VE KAÇ!” Saçları yüzüne doğru savrulurken arkasını döndü ve kendisini kovalayan iki adama baktı. Bir tanesinin suratı kana bulanmıştı, diğeri de en az onun kadar sinirli görünüyordu ve hiçbir şekilde Cosette’e yetişme şansları yoktu. Cosette koştukça hızlanan bir kızdı, o motor kazasını geçirene kadar olimpiyatlar için hazırlanıyordu. Kazadan sonra beş aylık bir fizik tedavinin ardından eski formuna kavuşmuş olsa da devam etmemişti koşmaya fakat o an o kadar zevk duyuyordu ki bacaklarında yükselen sıcaklıktan, büyük bir pişmanlık duydu koşmayı bıraktığı için. Daha fazla düşünmedi, hızını hiç kesmeden hem Karla’nın elini tuttu, hem de deri ceketini yerden aldı. Karla diğer eşyalarını toplamıştı. Onun elini sıkı sıkı tuttu ve iki genç kız kahkaha atarak sahil boyunca koşmaya devam ettiler. Cosette Karla’nın verdiği hapı içtiğini fark etmişti çünkü o da bu işten en az kendisi kadar zevk alıyora benziyordu. Kimine göre saçma, kimine göre gereksizdi bu fakat Cosette için doğaçlamaydı, yapmak istiyorsa bir şeyi yapardı. Sahil boyunca koşarlarken iskele çarptı gözüne. Tanıdıktı sahilin bu kısmı. Eğer yanılmıyorsa buralarda bir sahil barı olmalıydı ve bingo. Haklıydı. Karla’yı sahil barına doğru sürükledi, henüz açılmamıştı fakat Cosette el çabukluğu ile çantasının tokası ile kilidi açtı. İçerisi bomboştu. Durup soluklandıktan sonra Karla’ya baktı. “Ve? Ne düşünüyorsun? Sıkı yumruktu, değil mi?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
New York'a Dönüş
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» dönüş.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Brooklyn :: Brighton Beach-
Buraya geçin: