Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Talihsiz Tanışma Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Talihsiz Tanışma Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Talihsiz Tanışma Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Talihsiz Tanışma Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Talihsiz Tanışma Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Talihsiz Tanışma

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimeÇarş. Tem. 20, 2011 2:35 pm

    Elim istemsizce kızarmış gözlerime gidiyor, sahi, kaç gecedir uyumuyordum. En az üç gece olmuştu. Ve bu süre beni bitirmeye yetmişti bile, gözlerimin altı kahverengi-mor halkalarla kaplıydı. Buz mavisi gözlerim ise uykusuzluk nedeniyle kızarmıştı. Eh, onu yok edecek bir makyaj aleti icat edilmemişti henüz. Tek yapabileceğim yüzümün diğer kısımlarını belirginleştirip orayı gölgede bırakmaktı. Yüzüm huysuz bir biçimde buruşurken masada titreyen telefonuma doğru yöneldim. Beklediğim gibi mesaj Juliet'tendi. Aslına bakarsanız daha görüşmeyeli birkaç saat olsa da onu özlemiştim. Genelde günümün en eğlenceli saatleri, ya da hayatımın, hep Juliet ile geçiyordu. Şu anda yanımda olmasını cidden isterdim ama maalesef. Onun da kendine has bir hayatı vardı, ve hayatı sadece benim üzerime kurulu olamazdı. Parmaklarımı telefonumun ekranında oynatıp ona olabildiğince neşeli bir mesaj attım. Gecemin iğrenç geçtiğini bilmesini istemiyordum, zaten onun morali yeterince yerlerdeydi. Gönder tuşuna bastığımda belki bugün yüzüncü kez gelen kutuma göz attım. Hayır, yanılmıyordum. Venedik'te ki arkadaşlarımdan hiçbiri mesaj atmamıştı. Tek bir mesaj bile? Tanrım, bu kadar çabuk beni unutamazsınız sürtükler. Dişlerimi sinirle sıkarken bildiğim tüm küfürleri -ki bu geniş bir alandı- sesli bir biçimde dışa vurdum. Eh, bu rahatlamamı sağlamıştı.

    Sinirden titreyen ellerime aldırmadan kapatıcıyı göz altlarıma yaydırdım. Olabildiğince kapatmaya çalışıyordum kusurlarımı, en sonunda bir nebze de olsa daha az görünür olduğunda memnun oldum. Ayakta uyuyordum resmen, şu uyku sorununa bir çözüm bulmalıydım. Sahi, eczanedeki ilaçlar buna iyi gelir miydi? Eve dönerken bunu eczacıya sormayı aklımın bir köşesine yazarken bir adım geriye çekildim. Gözlerim kıyafetimde gezindi. Kuzenim Priscilla'nın doğum günümde aldığı elbise vardı üzerimde. Lacivert renkti, aslında bu renkten nefret etmeme rağmen bu elbise de hoş durmuştu. Eteği balon biçimindeydi, sıradan olmasına rağmen hoşuma gitmişti. Çocukluğumda annemle aldığımız elbiseleri hatırlatıyordu bana. Eh, bir de eşsiz olması daha da hoş kılmıştı onu. Yüzümde halinden memnun bir ifadeyle elimi sarı saçlarımda gezdirdim, sabah aldığım duştan sonra kabarmışlardı, yine de idare edecek düzeydeydi. Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak yatağımın üstüne koyduğum çantamı kapıp omzuma geçirdim.

    Sahi, ben nereye gidiyordum? Hiçbir fikrim yoktu, tek istediğim biraz kafamı dağıtmaktı. Aslında bana eşlik edecek birilerini kolayca bulabilirdim ama bundan vazgeçtim. Tek başıma olmak bir günlüğüne de olsa iyi olabilirdi. Kafamı dinlerdim en azından. Dışarı çıktığımda temiz havayı soludum, apartmanımın kapısında bir süre bekledim. En sonunda Yukarı Doğu Yakası'na doğru ilerledim. Starbucks'a kadar yürüdüm, soluk soluğa kalmam umurumda değildi. Bir kahveye filan ihtiyacım vardı. Kapıyı aralayıp içeriye girdim ama ben ne olduğunu anlayamadan bedenimin yandığını hissettim, ağzımdan fırlayacak olan çığlığı zar zor bastırırken tanımadığım bir kola tutundum. "İmprecare!" Sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı. Yanımdaki her kimse anlamamıştı anlaşılan, New York'ta olduğumu unutmuş ve İtalyanca konuştuğumu birkaç saniye sonra anladım. Umursamadan omuz silktim, yerdeki kahve bardağına bakarken mavi gözlerim kısıldı. Destek aldığım kişiden uzaklaştım, yüzündeki endişeden kahveyi üzerine dökenin o kız olduğunu anladım. Ona herkese yaptığım gibi bağırmak, küfürler savurmak istesem de kızın endişeli yüzünü görünce vazgeçti. Yerdeki kahve bardağını ayağımla fırlatarak dişlerimi sıktım. Sakinleşmek için birkaç derin nefes aldım. Hala küfür etmekle etmemek konusunda çelişki yaşasam da en sonunda daha fazla dikkat çekmemeye karar verdim. Daha ilk dakikadan yeterince rezil olmuştum zaten. Bu sefer biraz daha yüksek sesle konuştum. "Lanet olsun dedim, dikkatli olmaya çalış biraz." Eh, bu tepki yeterince iyiydi. En azından benim için.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimeÇarş. Tem. 20, 2011 3:25 pm

    Bu kadar sinir bir annenin yanında olup evden kaçma planları yapmamak elde değildi! Sabahtan beri başımın etini yiyip duruyor, isteklerinin ardı arkası kesilmiyordu. Başımı yastığın altına gömüp uyumak istiyordum ama o tiz sesi bir türlü gitmek bilmiyordu. Sadece birazcık uyku istiyordum, neden bunu bana çok görüyordu? İstekleri de son derece saçma şeylerdi. Sabahın köründe kalkıp ona Starbucks’tan kahve almak zorunda mıydım? Hayır, ben gidip kahvesini aldım diyelim, o zaman Naty’i sadece babamla kırıştırması için mi tutmuştuk acaba? Babama güvenmeme rağmen bu kadar seksi bir kadının evde minicik bir etekle dolanması hala hoşuma gitmiyordu. Annem kıyafetinin modern olduğunu ve benden daha güzel olduğu için onu sürekli kıskandığımı söylüyordu ama içten içe o da Naty’den nefret ediyordu. Onu neden eve aldık ve neden hala evde tutuyoruz bilemiyorum. İki yıldır yaptığı tek hayırlı iş, evde çıkan küçük yangından Rona’yı kurtarması oldu. Ama yangını güya evde tek başına durmasın diye Naty’le beraber yalnız bıraktığımız Rona’nın çıkardığını göz önünde bulundurursak, iki yıldır fazlalıktan başka bir şey değildi bu kadın. Oflayarak yataktan kalktım ve üstüme bir şeyler geçirdim. Yüzümü geçiştirerek yıkadım ve masanın üstündeki dağınıklıkta çantamı aramaya başladım. Annem hala isteklerini sıralarken yatağımın içine kabartıp koyduğum yastığa son bir kez göz attım ve yatağın içinde benim olduğu izlenimini verdiğinden emin oldum. Pencereyi geçebileceğim kadar araladım ve kendimi camdan aşağıya bıraktım.

    Genelde evden kapıdan değil de pencereden çıkmayı tercih ederdim. Odam ikinci katta olmasına rağmen kendime çoktan bir sistem kurmuştum. Camın hemen yanında ilk katın balkonuna inen küçük bir merdiven vardı. İlk katın balkonundan atlamak ise çocuk oyuncağıydı. Sokakta hızlı adımlarla nereye gideceğimi bilmeden yürürken ayakkabılarımı ters giydiğimi fark ettim ve benim de esaslı bir kahveye ihtiyacım olduğunu düşündüm. Aceleyle köşeyi dönüp Starbucks’a girerken içeride çevreci biriyle karşılaşmamak için dua ettim. Her ne kadar doğaya önem veriyor olsam da günlük hayattaki lükslerimden de vazgeçemezdim. Etrafı yeterince gözlemleyemediğim için hızlıca kahveyi alıp kapıya doğru yöneldim. Kapıya yönelmemle ikinci big bang’i gören ilk insan oldum.

    Gereğinden fazla hız yaptığımı kapıdan giren kıza çarpıp kahvemi yerde can çekişirken görünce anladım. "İmprecare!" Dedi kız sinirle. Sonra kafasını kaldırıp birilerinin bu lafı anlayıp anlamadığını kontrol etti. Bi anda gözleri gözlerime değdi ve “Lanet olsun dedim, dikkatli olmaya çalış biraz.” Dedi. Yüzüme alaycı bir gülümseme yerleştirdim ve “Mi scusi” dedim ben de. Kızın yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. İtalyan dizilerinden öğrendiğim birkaç kelimeyi kıza kakalayarak İtalyanca biliyormuşum gibi görünmeyi başarmıştım sanırım. Başını hafifçe yana eğerek birkaç dakika beni süzdü. -ki fırsattan istifade ben de onu süzdüm – Sapsarı saçları, buz mavisi derin gözleri vardı. Nedense bugünlerde kazara tanıştığım tüm insanlar bu tipte oluyorlardı. New York’taki sarışın ve mavi gözlüler mitozla üremeye mi başlamışlardı? Vücudunun hatları kızın son derece formda olduğunu gösteriyordu. Hafızam bu kızı bir yerlerden çıkarabilir mi diye düşündüm çünkü çok tanıdık geliyordu. Uzun süre beynimin derinliklerine bakındım fakat işe yarar bir şey bulamayınca iletişime geçmeye karar verdim. “Biliyorum şu durumda suçlu olan benim ama kahvemi tekmelemeseydin hala içilecek halde olabilirdi.” Kızın sıcak bakışları birden anlamsızlaştı. Kendini haklı mı çıkarmaya çalışıyor bu gibisinden bir düşünce geçti gözlerinden. “Demek istediğim bana bir kahve ısmarlaman gerekiyor, signora.”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 12:44 am

    Anlamsız bakışlarım genç kızın üzerinde gezinmeye devam etti. Derin nefesler alıp biraz daha sakinleştiğimde üzerimdeki hasarı anlamak için eğildim, beyaz elbisem tamamen kahveyle kaplanmıştı. Aslına bakarsanız değişik biri tarzı olan stilist tarafından yapılmış gibi bir desen vermişti kahve tişörte. Eğer bacaklarım da kahve yüzünden yanıyor olmasaydı üzerimdeki kirli tişörte dayanabilirdim, ama yanıyorken asla. Yerimde debelenerek yardım istemek için etrafa baktığımda elinde koca bir peçete kutusuyla bana doğru ilerleyen garsonu fark ettim. Adam yanıma yaklaştığında dudaklarımı aralayarak ona doğru hamle ettim. "Ver şunu." Elindeki kutuyu alıp yanımdaki kızın eline tutuşturdum, içinden aldığım bir peçeteyi sıcaktan kavrulmuş tenimin bastırırken dudaklarımdan huysuz bir inleme fırladı. Hafifçe kızarmış tenime aldırmadan gözlerimi etrafta gezdirdim, etrafta kimse olmadığı için şanslıydım. Nitekim daha ilk dakika da rezil olmam hiçte hoş bir başlangıç sayılmazdı. Hele ki koca bir yılımı Manhattan'da geçirecek olduğumdüşünülünce. Sırtımı duvara dayayarak tenimdeki tüm kahve izlerini sildim, yapış yapıştı ve bu iğrençti. Bir çocuk gibi sızlanmamak için alt dudağımı ısırıp engelledim kendimi. Eve gidip kendimi odaya kilitlenmek istiyordum, görülmemek, bilinmemek. Küçüklüğümden beri gittiğim yaşam koçunun öğütlediği birkaç şeyi gerçekleştirmek için hafızamı zorladım. Ne diyordu Bayan Lilith? Öyle durumlarda kendimiz için bir şeyler yapmalıyız. Eve kapanmak yerine bir gezinti yapmak ücretsizdir. Ayrıca spor yapmanın da bir ücreti yok. Bu tür faaliyetler, bedensel ve fiziksel olarak bizi rahatlatır. Ailemizle gidilecek bir piknik, birlikte oynanacak oyunlar, sorunları unutturarak kısa zaman da olsa sıkıntıları rafa kaldırmamıza neden olur.

    Eh, bu sözlerin hiç bir faydası yoktu, o bunak kadına verdiğim paraya acıyordum düşündükçe. Anlamsız sözleri bana hiçbir ipucu vermiyordu, bu yüzden kendi yöntemlerimle ellerimi yumruk yaptım, sivri tırnaklarımı avucumun içine batırırken sıkılmaktan uyuşmuş dişlerimi sıkmayı bıraktım. Kız İtalyanca konuşunca kaşlarım çatıldı, İtalyan filan olduğunu sanmıyordum çünkü aksanı hala İngilizdi. Başımı kaldırıp genç kıza göz attım, yaşıttık büyük olasıkla, veya kız bir yaş filan küçüktü. Güzel hatlara sahipti, Manhattan'lı bir kız için yeterince güzeldi, ya da istediği herhangi bir şeye sahip olacak kadar. Kendisinin nasıl göründüğümü merak etti, kahve içine bulanmış şapşal bir kız. Kararını aldığımdan beri ilk defa doğru şeyi yapıp yapmadığım konusunda tereddüt ettim, buraya gerçekten ayak uydurabilecek miydim? Maddi durum konusunda kesinlikle ayak uydurabilirdim, peki ya kişilik? Yüzümü buruşturmamak için kendimi zorladım, kız konuşmaya başladığında gözlerimi ona diktim.

    Ne? Ben burada yanıyorken onun için önemli olan kahve miydi;? Evet, şimdi cidden bir küfrü hak etmişti ama. Ona pekala bir kahve ısmarlayabilirdim özründen sonra, ama bu yüzsüzlükten sonra asla.

    "Pardon? Burada senin dikkatsiziliğin yüzünden yandım filan hani? Ve senin tek düşündüğün lanet olasıca bir kahve mi?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimePerş. Tem. 21, 2011 2:03 pm

    "Pardon? Burada senin dikkatsiziliğin yüzünden yandım filan hani? Ve senin tek düşündüğün lanet olasıca bir kahve mi?" Biraz acı, biraz da nefretle karışık söylemişti bu cümleyi. İstemsizce bir gülümseme yayıldı yüzüme. Yüzündeki kasılmaya bakılırsa gerçekten canı yanmış olmalıydı. Öyleyse neden ben gülüyordum? Davranışlarımda birkaç gündür gariplik vardı evet ama bu kadarı da fazlaydı. Kız deli olduğumu falan düşünüyor olmalıydı. Utançla elimi ağzıma götürdüm ve gülümsememi saklamaya çalıştım. Gözlerimi gözlerine kilitlediğimde ateş püsküren gözlerle bana bakıyordu. Birkaç saniyeliğine derin nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Evde motoru hiç soğumayan annemden zor kurtulmuş, saçlarımı bile taramadan evden çıkmıştım ve tek istediğim sıcak bir kahveydi. Ama ne yazık ki o güzelim sıcak kahve yerde usulca yatıyordu şu an. Buna sebep olan benden başkası değildi ama karşımdaki kızı da suçlamadan duramıyordum. Sanırım anneme yapmam gereken suçlamaları ilk gördüğüm kişiye -bu hiç tanımadığım bir kız olsa bile- yöneltiyordum. Kendimi toparlamak için başımı hafifçe salladım. “Özür dilerim.”

    Duyulmayacak kadar kısık ve cılız bir sesle söylemiştim bunu. Boğazımı temizleyerek kızın yüzüne baktım. Gözlerinde en ufak bir af belirtisi bile yoktu. Canını gerçekten çok mu yakmıştım acaba? Ama çok fazla sıcak değildi ki kahve? Alnımı ovuşturmak için elimi kaldırdım. Başımı öne eğerken “Bugünlerde kendimde değilim sanırım, kusura bakma.” Diye mırıldandım. Açılan yumruğuna bakılırsa biraz yumuşamışa benziyordu. Yaklaşık on beş dakikadır tuttuğum nefesimi bir anda bırakarak sıkı bir rahatlama yaşadım. “Oh, hiç affetmeyeceksin sanmıştım.” Kız tekrar bana garip gözlerle bakmaya başlamıştı. Konuşmasına fırsat bile vermeden sürekli ortaya atılıyor, kendi kendime yorumlar yapıyordum, haklıydı yani. Ne sıcak ne de soğuk denilebilecek garip bir başlangıç yapmıştık. Durumu toparlamak için saniyelerimin kaldığının farkındaydım. Aslında şu anda tek istediğim şey beynime uyarıcı etkisi yapacak bir bardak kahveydi. Cümleleri olabildiğince aklımda toparlamaya çalışıp etkili bir atak yapmaya çalıştım. Son şansımdı. Buradan ya elimde bir bardak kahveyle ya da arkamda mızmızlanan bir kız bırakarak ayrılacaktım.“Aklı yerinde olmayan bu deliyle bir kahve içmek ister misin bilmem ama en azından ben kendi hatamı telafi etmek amaçlı sana bir kahve ısmarlamak isterim. Acaba şimdi birer kahve içebilir miyiz?”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimeCuma Tem. 22, 2011 12:35 am

    Kızın yüzüne yayılan gülümsemeye karşılık kaşlarım istemsizce çatıldı. Pekala, itiraf edelim daha farklı bir tepki bekliyordum, gülmek yerine pişman olmuş bir ifade filan. Her neyse, umurumda değildi aslında. Sonunda sızlayan tenim bir zerre bile olsa rahatladığında derin bir nefes aldım. Kız da aynı anda ellerini ağzına götürüp gülümsemesini gizlemeye çalışmıştı. Bana hakaretler yaydıracağını düşünüyordum aslında, hatta kendi kendime ona verilecek bir kaç cevap hazırlamıştım bile, ama kız beni şaşırtacak bir biçimde konuştu. Doğru mu duydum? Yoksa cidden benden özür mü diledi? Bunu anlamam biraz zamanımı aldı çünkü sesini hayal meyal duymuştum, kim bilir belki de bana küfür filan etmişti. Tedbiri elden bırakmamak adına ona sinir dolu bakışlar atmaya devam ederken kız bir kez daha konuştu. Ah, evet, şimdi gevşeyebilirdim. Doğru duymuştum. Benim için önemli olan üzerimdeki hasar ya da tenimdeki yanık filan değildi aslında. Tek istediğim hatasını görüp bunu telafi etmek adına özür dilemesiydi. Şimdi bunu yapığına göre rahatlayabilirdim. Derin bir nefes alarak sıkılı olan yumruklarımı açtım.

    Sanırım onu en iyi anlayan bendim, daha geçen gün La Ratatouille'de büyük bir rezillik yapıp sandalyeye takılmıştım. Garson beni altmış yaşında bir adamın üzerine düşmekten son anda kurtarmıştı. Eğer düşseydim büyük ihtimalle adam ölürdü, sonrasındaysa hapislerde filan çürürdüm. Bir bakıma o garsona epey borçluydum. Bir daha ki gidişimde ona daha fazla bahşiş bırakmayı aklımın bir kenarına yazarken genç kızın melodik sesini bir kez daha duydum. Gözlerimi kırpıştırarak ona baktım, cümlesi iyice yumuşamama neden olmuş olacak ki yüzümde küçük bir tebessüm oluşmuştu. Bir şeyler söylemek istesem de doğru cümleyi bulmak için birkaç saniye bekledim. "Eh, önemli değil. Aslına bakarsan bu elbiseden kurtulduğuma sevindim, lacivert sevmem." Pes etmiş bir biçimde gülümsemenin yüzüme yayılmasına izin verdim. Bugünlük bana yetecek kadar gerginlik yaşamıştım.

    Ne yapacağımı bilemeden bir süre öylece etrafa bakındım, şanslıydık çünkü kimsenin bize baktığı yoktu. Çoğu önlerindeki bilgisayarla uğraşıyorlar ya da sevgilileriyle kıkırdayıp duruyorlardı. Tabi köşeden bize gülerek bakan görevliler hariç. Onlara münasip bir el hareketi yapıp kaçmayı çok isterdim. Ama bu dürtümü alt dudağımı ısırarak bastırdım. Kıza bir şeyler söylemek için döndüğümde o dudaklarını çoktan aralamıştı bile. Pekala, bu kadarını ben bile beklemiyordum. İkimizin de vedalaşıp gitmesini beklemiştim, yine de kızın teklifi oldukça cazipti. Hem, kendime bile itiraf etmekte zorlansam da onun bu dengesiz tavırları hoşuma gitmişti. Benim sık sık olan ruh hali değişimlerimi hatırlatıyordu bana. Ama tek bir sorun vardı, kızın hesabı ödemesine izin vermeyecektim. Bunu kahvenin sonunda belirtmeyi tercih ettim. Önüme gelen sarı saçlarımı geriye doğru attım. "Tabi. Ama şu görevliler bize bakıp gülmeye devam ederlerse ben de onların üzerine kahve dökerim." Gözlerimi kısarak kasaya doğru ilerledim. Adamlar yaklaştığımızda seslerini kesmişlerdi, eh onların susması beni mutlu etmişti aslına bakarsanız. Yüzünde yapmacık bir tebessümle bakan kasiyere göz attım. Yapmacık insanlardan her zaman nefret etmişimdir. "Beyaz çikolatalı Mocha." Barın sonunda gidip içeceğimin yapılmasını beklerken soğuk bir kalorifere yaslandım. Kıza bir şeyler söylemek için dudaklarımı aralasam da daha ismini bile bilmediğimi fark ettim. "Bu arada ben Claudia." Elimi kıza doğru uzattım, ne garip bir tanışmaydı. Önce birbirimize ateşler püskürtmüştük, şimdiyse kahve içiyorduk.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Raven Hamilton
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Raven Hamilton


Mesaj Sayısı : 59
Kayıt tarihi : 25/06/11
Nerden : Kuzey Ren-Vestfalya

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimeCuma Tem. 22, 2011 6:37 am

    Lacivert sevmeyen milyonlarca kız tanıyordum ama bu kızda daha ilginç ve keşfedilmesi gereken bir şeyler vardı. Sanki bir parça kendimi görüyor gibiydim onda. Lacivert sevmeme kısmı hariç… İnsanlar bizle ilgilenmiyorlardı bile. Sadece ilk atağımda birkaç kişi bakıp gülüşmüştü o kadar. Şimdiyse ortalık sakin görünüyordu. Fakat kızın dik bakışlarını yönelttiği köşedeki görevlilere bakınca yanıldığımı anladım. Kahverengi saçlı, kırmızı dudaklı olmasına rağmen böğürtlen suratlı bir kızla, son derece çekici görünen ama asla gülmemesi gereken – çünkü gülünce çıkardığı sesler, annemin bulaşık makinesinde çamaşırları yıkadığı zaman makinenin çıkardığı isyankâr seslere benziyordu - bir çocuk bize bakıp kendi aralarında gülüşüyorlardı. Kız hızlı adımlarla kasaya doğru yürüdü ve cüzdanını çıkardı. Arkasından koşar adım ben de kasaya ilerlerken sesi kesilmiş olan böğürtlen suratlı kıza sinirli bir bakış attım. ""Beyaz çikolatalı Mocha." Az sonra kahve içip derin bir sohbete dalacak olmama rağmen, henüz adını bilmediğim kız, siparişini verirken ağzının tadını iyi biliyor diye düşündüm. “Aynısından bir tane daha lütfen, orta boy olsun.”

    Adını sormakla sormamak arasında bocalanıyordum. Çünkü hep karşı atakları ben yapmıştım ve bunu da ben sorarsam fazla meraklı görünebilirim diye düşündüm. Gerçi kahve içeceğim insanın adını dahi bilmemem daha garip bir durum olurdu. Ben kendimle bocalaşırken "Bu arada ben Claudia." diyerek beni büyük bir zahmetten kurtardı. Etrafıma bir göz attım ve mitinglerden tanıdığım bir insan var mı diye baktım. Hoş, burada da çevreci bir insan görmek imkânsızdı. Hatta beni burada görseler belki üyeliğimi bile iptal ederlerdi. “Raven, Raven Hamilton.” Kızın uzattığı eli sıkıca kavradım ve yanına sıcak bir gülümseme ekledim. Damarına basmadığım sürece gayet iyi arkadaş olabiliriz diye düşündüm. İsmi tanıdık gelmiyordu ama hala siması çok tanıdıktı. Yine kendimle bocalaşmaya başlamadan beynimdeki soruyu kıza yönelttim. “Pardon ama seni bir yerlerden tanıyor olabilir miyim?” Kızın gözleri düşüncelere daldı. O da beni tanıyıp tanımadığını çıkarmaya çalışıyordu sanırım. Sanmıyorum anlamında başını hafifçe salladı. Ben hala kızı bir yerden çıkarmaya çalışırken siparişlerimiz hazırdı. Köşedeki boş bir masaya yöneldik. Oturur oturmaz aklıma okuldan bir şeyler çıkarabileceğim geldi. Büyük ihtimal aynı okuldaydık çünkü bu yüz fazlasıyla tanıdıktı bana ve büyük ihtimal bir zamanlar aynı anda bir olayın içinde bulunmuştuk. Hafızası iyi biri değilimdir, fakat gerçekten üzerimde iz bırakan yüzleri asla unutmam. “Müsaade edersen bir şey sorabilir miyim acaba Claudia?” İsmiyle hitap etmem hoşuna gitmişti sanırım. Tabii anlamında başını salladı ve yüzüne az önceki gerginliğin çoktan geçtiğini belirten bir gülümseme yerleştirdi. “Harrison Jewell’da okuyor olma ihtimalin yüzde kaçtır acaba?”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimeCuma Tem. 22, 2011 7:33 am

    Kız elimi kavrarken onun hoş biri olduğunu içten içe kabul ediyordum. Ah, Manhattan'da ne kadar çok Raven vardı, daha birkaç hafta önce bale kursundan Raven diye bir kızla tanışmıştım, gerçi onu o günden sonra bir daha görmediğimde bir gerçekti. Önüme gelen sarı saçlarımı geriye doğru atarken sürekli titreyen telefonuma aldırmamaya çalışıyorum. Büyük ihtimalle annem günlük raporunu vermek için arıyordu, ve şimdi onun boş gevezeliklerini çekecek durumda değildi. Sahi, kadının ben olmadan nasıl yaşadığını merak ediyordum. Oldukça meşgul bir stilist olduğundan görüşme zamanlarımız kısıtlıydı. Yine de karşımdaki kızla konuşmayı bir defalığına da olsa annemi geçiştirmeye yeğledim. Kahvemden büyük bir yudum alırken kızın suratına bir kez daha baktım. Onu daha önce gördüğüme emindim, belki bir bardan ya da kafeden olabilirdi. Yine de içten içe merak ediyordum. Soruyu sormak için dudaklarımı araladığım saniyede kız da aynı harekette bulununca istemsizce kıkırdadım. Söylediklerimde haklıydım, kız ile bazı açılardan benzediğimiz bir gerçekti. Adını aklımın bir kenarına not ettim, Juliet'e ya da Bianca'ya onun hakkında bir şeyler sorabilirdim, ya da twitterdan takip filan ederdim.

    Kızın sorusunun ardından yüzümde küçük bir gülümseme oluştu, bingo. Daha Harrison Jewell'de derslere başlamamış olabilirdim ama okulun son günlerinde yanımız da okul müdiresi ile birlikte küçük bir tur atmıştık. Müdire okulu tanıtırken büyük ihtimalle kız ile de karşılaşmıştım, gerçi o zamanlar insanlara dikkat etmek yerine başımı yere eğip yürümeyi tercih ediyordum. Okul turuna gelmiş ezik kız lakabının bana takılmasını oldukça kötü olurdu. Eh, sonuç olarak annem okulu beğenmiş, turun hemen ardından beni okula kayıt ettirmişti. Tabi bunda Bayan Prideaux'un da büyük bir etkisi olduğu da bir gerçekti. Ona minnettardım içten içe, HJ Manhattan'ın en popüler okuluydu, yılımın orada mükemmel geçeceğine emindim. Hem, rehber öğretmen Harvard veya yüksek bir üniversiteyi kazanmam için bana yardım edeceğine dair bir bakıma söz vermişti. Gerçi benim tercihim her zaman Harvard olacaktı ama ikinci bir tercih olarak Yale'e de asla hayır demezdim."Evet, bu yıl başlayacağım aslında. İtalya'dan yeni geldim, seni okulun son günü gördüm sanırsam."Başımı onaylarcasına salladım, onu gördüğüme emindim. Yanında birkaç tane kız ile gülüştüklerini hatırlıyordum. Bir süre İtalya'dan konuştuk, ona Venedik'i yüzeysel olarak anlattım. Aslında onu sıkmak istemiyordum, yoksa en ufak detaya kadar her şeyi anlatırdım. Evet bu benim kötü huylarımdan birisiydi. Boş boğaz sayılabilecek bir yapıya sahiptim. Tabi, başkalarının verdiği sırları tutmak konusunda bir sorunum yoktu. Aynı şekilde Raven'de bana Manhattan'ı anlattı. Genelde bilindik şeyler olmasına rağmen onun eğlenceli anlatımı dikkatimi çekmişti, sohbetimiz epey gülüşmeli geçti, kahve olayında burada olanlar bize garip bakışlar atsalar da bunlar gülüşmelerimizi engelleyemedi. İtiraf etmeliyim ki Manhattan'da tanıştığım en hoş insanlardandı Raven, onun eğlenceli yapısı beni epey eğlendirmişti. Günlerdir üzerimde olan sıkıntı bir anda buhar olup uçmuştu.

    Telefonum belki ellinci defa çalınca bu sefer pes edip çantamdan çıkardım. 23 yeni mesaj, 12 cevapsız arama. Beni kim bu kadar arardı ki? Telefonun tuş kilidini açtığımda gözlerimi devirdim. Tabi ki annem. Çoktan benim kaçırıldığım hakkında teorilerine başlamadığını umuyordum. Telefon elimde yeni bir mesajla sarsılırken gelen mesaja baktım. Telefonlarıma cevap vermeyi denesen? On beş dakikaya senin evdeyim. 93. Caddeydi değil mi? Ağzım şaşkınlıkla açıldı. On beş dakikaya buradayım? Lanet olsun! Gönderilen mesajlara bir kez daha baktığımda annemin defile için buraya geleceğini gördüm. Bu geceyi büyük bir fedakarlık yaparak otel yerine benim evimde geçirecekti. Aman ne güzel. Ne yapacağını bilemez bir biçimde ekrana baktım bir süre. Onun bu gün defilesi olduğunu tamamen unutmuştum, haftalar önce bu konu hakkında bir şeyler söylediğini hatırlıyordum. Gözlerim üzerimdeki kahve lekeli elbiseye kaydı. Elimse istemsizce karışık saçlarımda gezindi. Alt dudağımı ısırarak Raven'e döndüm. "Hey, annem bana geliyor. Tam anlamıyla battım, sana numaramı vereyim. Beni en kısa zamanda ara." Tam anlamıyla s.çmıştım, evim haftanın üç günü gelen temizlikçiye rağmen b.k içindeydi. Ki annem dünyanın en titiz insanıydı. Bunu nasıl karşılayacağını bilmek bile mide bulandırıcıydı. Geldiği anda çığlık atıp apartmanı ayağa kaldırmamasını umuyordum, yedek anahtarımı ona vermediğim için şanslıydım. Tabi paspasın altındaki anahtarı bulmazsa. Kaptığım bir peçeteye telefon numaramı aceleyle karalayıp Raven'in eline sıkıştırdım, kız da aynı anda benimle ayaklanmış, işi olduğu hakkında bir şeyler söylemişti. İyi bari, aniden kaçıp giden kız görünümünden kurtulmuştum. Onu onaylayarak kapıya doğru aceleyle ilerlerken hala özür dilemekle meşguldüm. "Üzerime kahve döktüğün için şanslıyım. Tanıştığımıza sevindim Raven! Beni aramayı unutma" Arkamı dönüp kıza bir kez daha el salladım, ayağımdaki topuklulara aldırmadan uzun yokuşu koşarcasına inmeye başladım.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Claudia Harrison
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Claudia Harrison


Mesaj Sayısı : 141
Kayıt tarihi : 10/07/11
Gerçek Yaşı : 27
Nerden : Venedik

Talihsiz Tanışma Empty
MesajKonu: Geri: Talihsiz Tanışma   Talihsiz Tanışma Icon_minitimeCuma Tem. 22, 2011 7:44 am

    Rpg Sonu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Talihsiz Tanışma
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Talihsiz Çabalar
» Tanışma
» Mitingde tanışma mı? Yok daha neler!
» Evet , evet. Tanışma ve Veda

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Starbucks-
Buraya geçin: