Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
revenge which turns into regret Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
revenge which turns into regret Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
revenge which turns into regret Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
revenge which turns into regret Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
revenge which turns into regret Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 revenge which turns into regret

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Luther Frederic Adler
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
Luther Frederic Adler


Mesaj Sayısı : 194
Kayıt tarihi : 25/03/11
Nerden : Almanya

revenge which turns into regret Empty
MesajKonu: revenge which turns into regret   revenge which turns into regret Icon_minitimePtsi Ağus. 15, 2011 8:50 am

Parkın ortasında oturmak çözüm getirmiyordu hiçbir şeye, yalnızca tüm duyularının kaybolduğunu hissedebiliyordu. Pcp’yi alalı yarım saati geçmişti zaten, hala acısını azaltmıyordu ya da bir halüsinasyon görmesine dahi yardımcı olmamıştı. Sanki kalbi camdan yapılmıştı ve Froy. onu fırlatmıştı, sanki cam parçaları göğsüne birer birer saplanıyordu acımasızca. Sevdiğini sanıyordu, ilk defa kendisine bu kadar benzeyen bir bedenin kendisine yalnızlığını unutturacağını. Sanki gözleri bakışları kör bir bıçak gibiydi kızın, bedeninin her bir noktasına saplanıyordu yavaşça ve acımasızca. Bedenini delip geçiyordu bakışları her zaman, başta bu bakışlar bedenini alev alev yaktığı gibi iyileştiriyordu da. Şimdi ise yalnızca duyduğu acıyı artırmaktan başka bir işe yaramıyorlardı. Nereye gidebilirdi, düşünce yeteneğini kaybediyordu onlar her aklına geldiğine, kızın dayısının yanındaki mutluluğunu unutması mümkün değildi. Hatırladıkça sanki üzerinden 1000 tonluk bir şey geçiyordu. Acılı ve yavaştı aldatılmanın verdiği his. Bağışlayamayacağı tek şeyse sadakatsizlik olan bir insan için daha da içler acısıydı bu. Gözlerinden birer birer dökülen yaşların sıcaklığını soğuk teninde hissediyordu. Çevresindeki insanlara, yan yana oturan sevgililere aldırmadı hiçbir şeye. Yalnızlığını bitirecek birine ihtiyaç duyuyordu ruhu. Belki de konuşabileceği… Ayağa kalktı ve yürüdü, yürüdü ve bekledi. Önündeki sokak tabelasına kaydı gözleri. Yanında olabilecek birinin varlığını her şeyden daha da fazla istiyordu bedeni, ruhsal bir varlığı yakalaması mümkün değildi belki. Fiziksel olarak kendisini iyileştirebilmeliydi biri kendisini. Herhangi bir insanın sıcaklığını yanında hissederse daha da kolay atlatabilirdi bu geceyi. Sadece konuşmalıydı, birinin yanında olduğunu hissedip konuşmalı, bedenindeki bütün acıyı kelimelerine yükleyip kurtulmalıydı onlardan. Zayıflığını herkes göremezdi, görmemeliydi. Yalnızca benzer acıları yaşamış bir insan anlayabilirdi kendisini. Adımları ise birbirini takip ederken bu kişinin kim olduğuna çoktan karar vermişlerdi.

On dakika boyunca attığı hiçbir adımı sorgulamadı, onun görevi bu sürede yalnızca bacaklarını gitmek istedikleri yöne gitmeleri için serbest bırakmaktı. Nihayet gideceği yere vardığında çaldı kapıyı, yalnızca bir kez. İçerideki ayak sesini duyduğunda bunun yalnızca umduğu kişi olmasını istiyordu. Kapının deliğinden bakan bir gözü hissetti önce, kapı temkinli bir şekilde açılmıştı ardına kadar. Kızın davet etmesini dahi beklemeden daldı içeriye. Artık her şey olduğundan daha karanlıktı, görme duyusunu kaybediyordu, dişlemekten kanamış dudakları aralandı Luther’ın. “Ailen hala tatilde değil mi?” Kız onaylarcasına başını salladı, yalnızca gözlerine bakıyordu kız, düşen her bir damlaya dikkatlice. Bakışı aşağılayıcı ya da ezici değildi hayır. Daha önce hiçbir gözde görmediği merhamet ve şefkat duygusu gizliydi kızın gözlerinde. Daha fazla yüzüne bakmasına katlanamıyordu genç adam kızın, parmağıyla nazikçe kızın çenesini yana çevirdi. Ardından titrek bir sesle fısıldadı. “Ben, konuşmaya geldim.” İki adım ötesindeki kapıya döndü ve eliyle hafifçe ittirdi. Kapının ağır çekimdeymiş gibi kapanışını izledi bir süre, yerine oturan kilidinin sesini. Ardından anahtarı çevirdi. Kızın ürkmesini istemiyordu.

Yeniden baktı olayları idrak etmeye çalışan yanı başındaki yüze, korkmuyordu, yalnızca şaşkındı. Kıza doğru ilerledi, yüzünün önüne düşen tutamı narince kulağının arkasına attı. Ardından avcunun tersiyle kızın pürüzsüz yanağını okşadı ve yüzünü kızınkine yaklaştırdı, nefesleri birbirine karışıyordu. Onun vücudunda hayat bulan nefes şimdi kızın vücudunda dolaşıyordu. Aynı Luther’dan bir parça gibi. Dudaklarını kızınkilere bastırdı, alt dudağını dişiyle aralamaya çalışırken kız geri çekilmişti. Kıza tekrar yaklaştı, aklına Froy. geliyordu, o gece birbirleriyle nasıl tanıştıkları… Görme yeteneği daha da çok kayboluyordu, gözlerindeki parıltıyı seçebildiği kıza yaklaştı yine. “Seni istiyorum.” dedi. Kızın dudaklarını yeniden hapsetti kendisininkilere. Kızın karşılık verdiğini hissedince daha da sert hareketlerle devam etti öpmeye, pcp’nin etkisiyle kızın vücudunu daha da az hissediyordu, kızı hissedebilmek için kendine daha çok yaklaştırdı ve sert bir şekilde kızı belinden kavradı. Kızı iki adım geriye doğru ittirdikten sonra kolunu Amber’ın sırtının dayalı olduğu duvara koydu. Bir an için başının döndüğünü hissedebiliyordu. Duvardan destek alarak kızı kalçasından tuttu ve kucağına aldı, beline dolanmış olan bacağını hafifçe okşadıktan sonra merdivene ilerledi. Bu sırada kızın yüzünde gezinen parmaklarını hissedebiliyordu. Yüzünde belli belirsiz bir gıdıklanma vardı, kız ufak ufak öpücükler konduruyordu yüzüne, son basamağa geldiklerinde kızı yavaşça yere bıraktı ve sırtını duvara dayadı. Ayakta durmakta dahi güçlük çekiyordu, ışıklar açık olmasına rağmen yalnızca yüzüne yansıyan ışıkla seçebiliyordu kızı. Bir çizgi çiziliyor olsa her ne kadar düz bir şekilde ilerlemeye çalışıyor olsa da adımlarının bu çizginin çok dışına çıktığını söylenebilirdi. Kızı kollarından sertçe tuttu ve duvara yasladı, kız eliyle kapalı olan kapıyı araladığında kızı içeri doğru sürükleyerek kendisini yatağa bıraktı. Kızın elini tutan eliyle kızı kendisine doğru çekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Amber Jody Grant
Harrison Jewell | III. Sınıf
Harrison Jewell | III. Sınıf
Amber Jody Grant


Mesaj Sayısı : 18
Kayıt tarihi : 04/08/11

revenge which turns into regret Empty
MesajKonu: Geri: revenge which turns into regret   revenge which turns into regret Icon_minitimePtsi Ağus. 15, 2011 9:38 am

Camille ile görüşmeyeli iki ay olmuştu. Bu gece internetten görüşmek için sözleşmişlerdi. En yakın kız arkadaşı olmasına rağmen, artık eskisi kadar konuşmuyorlardı. Belki de çok şey değişmişti. Yaşantıları, bildikleri ve diğer şeyler. Yeni birilerinden bahsedince kendini o kadar uzak hissediyordu ki, kişileri aklında canlandırmaya çalışması onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Kamera bağlanıyordu. Bir, iki, bir, iki… Ve Camille ona gülümsüyordu. Bir şeyler söylemesine rağmen onu duyamıyordu. Eliyle onu anlamadığını belli edecek bir iki hareket yaptı. Camille anlamış olmalıydı, bir anda görüntüden kaybolmuştu. Birkaç saniye içinde yerinde geri belirdi. Onu duyup duymadığını anlamak için ona bir şeyler söyledi. Jody gülümseyerek ‘’Seni duyabiliyorum’’ dedi.

Bir saatten fazla bir süre konuşup, konuşacakları pek bir şey kalmayınca görüşmeyi bitirmeye karar verdiler. Jody webcam’i kapattı. Bir süre sandalyesine çakılmış bir şekilde oturdu. Arkadaşıyla konuşacak pek bir şeyin kalmaması artık yabancılaşmaları onu o kadar üzüyordu ki kalbi kırılmıştı. İçinde bir burukluk vardı. Susadığını fark edip su içmek için merdivenlere yöneldi. Mutfağın mermer yüzeyine basınca hafiften titredi. O sıcak yaz ayına göre ev serindi. Açık olan camlardan dolayı evin bu kadar soğuk olduğunu düşündü. Mutfak camını sıkıca kapattığından emin olduktan sonra dolaptan cam su şişesini aldı. Suyun kapağını açıp bardağına bir miktar su koydu-su nerdeyse bardağın yarısını dolduruyordu. Su şişesini peynir tabağının yanına koyup tekrar odasına çıkmak için merdivenleri çıkmaya başladı. Tam merdivenlerin oraya gelmişti ki kapının çalınmasıyla olduğu yerde saplanıp kaldı. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki? Saat nerdeyse gece yarısına geliyordu. Merakına daha fazla karşı koyamayıp hızla merdivenlerden indi ve kapının deliğinden baktı. Bu Luther’dı. Bu saatte burada ne işi vardı ki? Bu sorusuna cevap bulmak için anahtarları yuvasında birkaç defa hızlıca çeviri verdi. Elini kapı tokmağına götürdü ve yavaşça kapıyı açtı.

Luther onun davetini beklemeden içeri dalmıştı bile. O kadar şaşırmıştı ki ne tepki vereceğini bilemedi, kapıyı kapatmayı unutarak ona döndü. İçeri kapının bir iki adım ilerisinde öylece duruyordu. Luthy ona dönerek ‘’ Ailen hala tatilde mi?’’ diye sordu. Ne cevap vereceğini bilemediğinden onaylarcasına başını sallamakla yetindi. Onu şaşkına çevirecek o kadar çok şey vardı ki… Bu saatte gelmesi, içeri hızla dalması ve en önemlisi gözünden gelen yaşlar. Üzüldüğünü hissetti, kim bilir ne olmuştu? Onu böyle görünce üzüldüğünü ve içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti. Merhamet. İçinde ona karşı o kadar merhamet duygusu vardı ki ve bunu fazlasıyla dışarı vurduğunun farkındaydı. Çekindi onu böyle görmesinin onun için can sıkıcı olduğunu ve beklide birisinin onu böyle görmesi istemeyeceğini düşündü.

Luther’ın eli onun çenesini yavaşça sol tarafa çevirdi. Ona bakmasını istemediğini anladı. Ona bakmamaya çalıştı ama pek başarılı olamadı. Konuşmaya başladı.’’ Ben konuşmaya geldim’’ dedi ve arkasından kapıyı yavaşça ittirip kapattı. Tuhaf olan bu değildi, Luther kapıyı sıkıca kilitlemişti. Şaşkınlığını artık gizlemiyordu ama konuşmuyordu da. Bir sonra ki hamlesinin ne olacağını, ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu.

Luther ona sakin adımlarla yaklaştı ve yüzünün önünde duran tutamı kulağının arkasına atıp, yumuşak ama soğuk ellerini yüzünde gezdirdi. Kendini hiç böyle hissetmemişti vücudundaki tüm tüylerin diken diken olduğunu hissede biliyordu. Yüzünü kendininkine çok fazla yaklaştırmıştı. Artık nefes alışını duyabiliyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlayana kadar Luther’ın dudakları kendi dudaklarına değmişti. Dudaklarıyla kendininkileri aralamaya çalışıyordu. Kendini bir iki adım geriye atı verdi. Refleks gibiydi bu hareket. Şaşkındı, düşünemiyordu. Luther tekrar ona yaklaşıp ‘’Seni istiyorum.’’ dediğinde bu sefer her şey farklılaşmıştı. Kaçmasına izin vermemek için belinden sıkıca tutan ellerin çektiği yöne gitmişti. Bu sefer o da karşılık veriyordu sanki dudakları bir dans yapıyormuşçasına ahenkle hareket ediyordu. Dudaklarının her hareketinde kendini daha fazla kaybediyordu. Vücudu Luther’ın vücuduna yapışmıştı. Giydikleri kıyafetlerden nefret etti. Luther onu belinden sert bir şekilde tutup kendine yaklaştırdığında canı acımıştı ama hiçbir şey umurunda değildi. Eğer ondan biraz uzaklaşırsa dudaklarının da ayrılmasından korkuyordu. Tepkisiz kalmayı yeğledi. Luther onu bir iki adım geriye soğuk duvara doğru ittirdiğinde irkilmişti. Kalçasından sıkıca kavrayıp onu kucağına aldığında elini nazik bir şekilde boynunda kilitledi. Artık onun güzel, beyaz yüzünü daha iyi görebiliyordu. O kadar güzel gözüküyordu ki dudakları, gözleri… Yüzüne küçük öpücükler konduruyordu. Yüzündeki yara izi onu çirkinleştirmek yerine daha mükemmel bir hale getirdiğini düşündü.. Merdivenleri çıktıklarında Luther onu nazikçe kucağından indirmişti. Jody kendini o an boşta hissetti ama o boşluk çok uzun sürmedi. Kendini kısa süre içinde yine duvara dayanmışken buldu. Belkide istediği tamda buydu, kapıyı yavaşça açmasıyla Luther’ın onu içeriye doğru sürüklemesi bir oldu. Luther kendini yatağa bırakırken onu da kolundan tutup kendine doğru çekmişti. Jody ona doğru ilerledi ve dudaklarının birleşmesi için yüzünü onunkine değdirdi. Bu hareketi karşılıksız kalmamıştı. Luther’ın eli onun açılan belinde geziniyordu. Daha fazla ne isteye bilir diye düşündü. Sevdiği çocukla birlikteydi ve her hareketine karşılık alıyordu. Luther hızlı hareket ediyordu. Üstündeki askılı bluzun ucunu belinin açılmış kısmından kavradı ve tek hamlede çıkardı. Luther yatağın üstünde hafifçe doğrulup onun belini tutmuştu. Onu alt tarafa alarak üstündeki her parça kıyafeti teker teker çıkarmaya başladı. O, Jody’in giydiği son parçadan da -iç çamaşırından da- kurtulurken, Jody’de onun kıyafetlerini çıkarmaya uğraşıyordu. Bu da pek kolay olmadı. Jody elini Luther’ın sırtına atarak onu kendine daha fazla yaklaştırdı. Gerçek anlamda kendilerini hazır hissettiklerinde başlamışlardı. Luther ilk hamlesini yaptığında Jody daha fazla acı hissedeceğini sanmıyordu. Bağırmamak için dudağını çok sert ısırmıştı. Neyse ki kan akışı ve acısı kısa sürmüştü. Yoksa daha fazla dayanamazdı. Luther hızlandıkça inlemeye başladı. İstemsizce onu kendine daha fazla çekiyordu. Hiç bitmesini istemiyordu. Kalp atışları hızlanmıştı, sırtından akan her damla teri hissedebiliyordu. Git gide zayıflıyor, güçsüzleşiyordu, adrenalini artıyor ve daha fazla sıcaklıyordu. Zevk ve iğrençlik hepsi bir ardaydı, böyle güzel bir duygunun bu kadar iğrenç olmasına inanamıyordu. Luther son hamlesini yaptığında her anlamda tükendiğini hissede biliyordu. Nefes alış verişi yeterince düzensizdi. Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atıyordu. Luther üzerinden kayarak yanına yattı. Onun nefes alışını duya biliyordu. Elini göğsüne koyarak kalp atışlarının düzene girmesini bekledi ve Luther’ın açılmış olan koluna sokularak elini okşarcasına göğsüne koydu. Kendini o kadar mutlu ve aynı zaman da bitkin hissediyordu, göz kapakları zar zor açık durabiliyordu. Hala Luther’ın yüzünü incelemek onu izlemek istiyordu. Ama daha fazla göz kapaklarının düşmesine karşı koyamadı. Rüya göremeyecek kadar bitkin düşmüştü.

Saatler, dakikalar, saniyeler geçiyordu, güneş tam tepeye gelene kadar uyumuşlardı. Jody perdelerin arasından ısrarla sızan, sıcak, göz kapaklarını zorlayan güneş ışığıyla uyanmıştı. Luther’ın varlığını tamamen hissede biliyordu. Gece o kadar canlı bir şekilde aklındaydı ki bunun bir rüya olmadığını biliyordu. Gece olanların verdiği güvenle kolunu Luther’ın göğsüne sardı. Luther’ın huzurlu ve yavaşça uyanışını izliyordu. O kadar güzeldi ki uykusunda bile. Luther gözlerini kırpıştırırken kulağına doğru yaklaşıp’'Seni seviyorum’’ diye fısıldadı ve bu kelimelrini bir öpücükle süsledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
revenge which turns into regret
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» She left no time to regret
» You fly in the face of the way the world turns

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan-
Buraya geçin: