Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
I guess I started to love philosophy. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
I guess I started to love philosophy. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
I guess I started to love philosophy. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
I guess I started to love philosophy. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
I guess I started to love philosophy. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 I guess I started to love philosophy.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimeSalı Ocak 25, 2011 1:26 pm

Okul bittiğinden beri -hatta okulda dahil- buluştuklarında neler yapacaklarını merak ediyordu. Elbette amaçları ders çalışmaktı yani en azından Ari'ninki öyleydi, belki de değildi. Acaba Ari ondan hoşlanmış mıydı? Hoşlanmasaydı buluşmak istemezdi ya da bu işi hemen bitirebilmek için hemen bu gece buluşuyorlardı. Dimitri'nin aklı ilk kez bu kadar karışıktı ve sakinliğini koruyamıyordu. Akşam kalabalığında sokakta birinin ona çarpmasıyla kendine geldi. Adam özür bile dilememişti. Bu şehir insanları köreltiyor olmalı diye düşündü. Yavaşça yürümeye devam etti. Köşeyi döndüğünde gördüğü bir Starbucks'a girdi ve bir kahve aldı. Bu kahvesi, bugünün beşincisiydi ya da daha fazla, emin değildi. Bu kadar kahve içmenin sağlıksız olduğunu biliyordu ama tek bağımlılığı buydu ve vazgeçemeyecek derecede kafein almıştı. Saatine baktı, saat 9.20'ydi. Henüz buluşmalarına 40 dakika vardı ve bu ona oldukça uzun geliyordu.

Starbucks'tan çıktığında tenine vuran soğuk yüzünden yüzünü buruşturdu. İçeride birkaç dakika kalmış olmasına rağmen vücudu sıcağa alışmıştı. Adımlarını biraz daha yavaşlattı. Gideceği yere varmak üzereydi ve henüz saat erkendi. Kahvesinden bir yudum aldı. Ağzında oluşan yoğun kıvam vücudunu baştan aşağı sarsmıştı ve bu asla vazgeçemeyeceği bir hazdı. Yürümeye devam ederken insanların yüzlerini inceledi. Çoğu onun yaşındaki gençlerdi ve hepsi çoktan birkaç bar gezmişti ve yenilerine doğru gidiyordu. Çoğu körkütük sarhoştu, kızlar ise... Ah, onlardan bahsetmek istemiyordu. Bir köşe daha döndü ve kütüphanenin karşısında durdu.

"Amy Pratt Kütüphanesi"

Özel bir kütüphane olduğu için, tüm gün açıktı. Her zaman başında nöbetçisi olurdu. Dimitri'nin şehirde ilk keşfettiği yerlerden biriydi ve sıkça ziyaret ederdi, özellikle de geceleri. Akşam saat 8den sonra kütüphanede kimseler olmadığını farketmişti ve kahvesiyle beraber buraya gelip saatlerce okurdu. Bu ona huzur veriyordu. Arabaların geçip geçmediğine baktı ve karşı kaldırıma geçti. Kapıyı itip içeri girdi. Her zamanki nöbetçi yerini almıştı ve küçük televizyondan bir yarışma izliyordu. Onu farkedince gülümsedi ve "İyi akşamlar Dimka." dedi. "İyi akşamlar Alice." Çoğu akşam buraya geldiği için yaşlı kadınla birbirlerini tanıyorlardı ve alışmışlardı. Birkaç kez filmler hakkında sohbet ettikleri de olmuştu. Dimitri merdivenleri çıkarken, eskimiş kitapların kokusunu içine çekti. Hiçbir zaman bıkmayacağı bir şey daha... Uzun rafların arasından ilerledi ve hep oturduğu köşeye gitti. Oturduğu yer pencere kenarıydı. Bu sayede hem şehri inceleyebiliyor hem de bu kalabalık arasında huzur bulduğu için şükrediyordu. Çantasının içinden İyi, Kötü ve Çirkin adlı kitabını çıkardı. Bunu kaç kez okuduğunu unutmuştu. Güney ve Kuzey savaşını anlatan bu kitap, Dimitri için her seferinde farklı anlamlar oluşturuyordu. Birkaç sayfa okuduktan sonra saate baktı. Neredeyse 10 olmuştu. Merdivende ayak seslerini duydu, kitabı aceleyle çantasına attı ve kahvesinden büyük bir yudum aldı.

Tahmin ettiği gibi gelen Ari'ydi. Kız göz kamaştırıcı görünüyordu ve Dimitri büyülenmişti. "Tam vaktinde." dedi gülümseyerek. Ari de gülümsedi ve çantasını masanın üstüne atarak Dimitri'nin karşısındaki sandalyeye oturdu. Çantayı açtı, içinden bir kitap birkaç renkli kağıt ve kalem çıkardı. Hepsini masaya düzenliyerek koydu. Sanırım simetri takıntısı vardı. Başını yavaşça kaldırdı. "Nereden başlamak istersin Alkaev?"Ari, Alkaev dedikçe Dimitri'ye bir şeyler oluyordu. "Sen nereden başlamak istersen, prenses." diye karşılık verdi Dimitri. Evet, yaptığı kesinlikle sulanmaktı ama amacı bu kızı etkilemekti ve ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: Geri: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimeSalı Ocak 25, 2011 2:27 pm

Saat 9.30 gibi bütün ailenin uykusu gelmeye başlamış gibiydi, yaşlılardı nasıl olsa. Aria'ysa sabırsızlıkla Dimitri ile olan buluşmalarını bekliyordu. Çocuktan gerçekten hoşlanmıştı ve o böyle şeyler hissettiğinde aceleci ve sabırsız olurdu. Yüzünde sabit duran gülümsemesiyle yerinden fırlamamak için kendini zor tutuyordu. Eski aile yemeklerinde gecenin sonunun asla gelmemesini isterdi çünkü büyükannesi ve büyükbabasıyla yılda sadece bu özel günde görüşme fırsatı oluyordu ancak bugün durum anormal olduğu için fazlaca telaşlıydı. Konuşmalarına dayanamayacak gibi olduğunda yavaşça ayağa kalktı ve annesi ile babasına doğru döndü. "Anneciğim, babacığım, size bugün belirttiğim üzere bu akşam birileriyle buluşmam gerekiyordu. Ve oraya varmak için az zamanım kaldı, izninizle gidebilir miyim?" Büyükannesinin suratı öyle çabuk ekşimişti ki açıklama yapma gereği duydu. "Efendim, Bayan Phillips Felsefe sınavından düşük not alan bir sınıf arkadaşımı çalıştırmamı istedi, yoksa siz de çok iyi bilirsiniz ki önemli bir sebebim olmazsa gitmezdim. Bir kereliğine mazur görmenizi diliyorum." Büyükannesi Bayan Phillips lafını duyunca hemen onaylayıcı bir tavırla başını salladı. Felsefe öğretmeniyle birkaç kez görüşmüştü ve disiplininden dolayı onu takdir etmişti, yani Aria da bu konuda rahattı. Geniş salondan büyükbabasının oturduğu koltuğa doğru giderek eğildi ve geldiğinde yaptığı gibi sıkıca sarıldı. "Umarım yarın da sizi görebilirim büyükbaba." Adamsa sadece gülümsemekle yetindi, bu kesin bir şey söyleyemeyeceğinin bir kanıtıydı. Tekrar ayağa kalkarak bu sefer de büyükannesine doğru gitti ve daha zarif bir biçimde eğilerek elini vermesi için uzattı. Büyükannesinin yaşında rağmen elleri hala genç bir kadınınki kadar yumuşak ve pürüzsüzdü. Dudaklarını hafifçe değdirerek başını kaldırdı ve aksanlı bir şekilde "Bonne nuit, grand-mére." dedi. Bu yaşlı ve zarif kadın uzun yıllar Fransa'da yaşamıştı ve Ariadne Fransızca konuşarak artı puan kazanacağını çok iyi biliyordu. Geniş masanın yanına giderek sandalyeye asmış olduğu siyah blazer ceketini üzerine geçirdi ve yine masaya önceden hazırlayarak koymuş olduğu çantasını eline alarak herkese bir kez daha iyi geceler dileyip kapıdan çıktı. Asansörle aşağıya inip kapı görevlilerine de iyi geceler dedikten sonra kendini New York'un serin havasına bıraktı.

Kütüphane evlerine çok kısa bir yürüme mesafesindeydi ve daha 15 dakikası olduğu için yürüyüşünü yavaşlatmakta bir sorun yoktu. Özellikle dolambaçlı yolları seçerek gidiyordu. Sokaklar okuldan tanıdığı insanlarla doluydu, çoğu partilerden geliyor olmalıydı. Siyah limuzinler cadeleri doldurmuş, limuzine binecek durumu olmayanlar ise taksi sırası bekliyorlardı. Neredeyse herkes sarhoştu ve halleri inanılmaz derecede korkunçtu. Aria da içki tüketirdi ancak onun bünyesi dayanıklıydı ve çok da abartmazdı zaten. Başını onaylamaz bir şekilde sallayarak yürümeye devam etti.

Amy Pratt Kütüphanesi özel bir kütüphaneydi ve her saat açıktı. Geceleri Alice adında çok tatlı bir yaşlı bayan buraya bekçilik ederdi. Ariadne kütüphaneye sık sık geldiği için koyu bir muhabbetleri vardı, bazen ona kitap bile okuduğu olurdu. Kütüphaneye genellikle akşamları gelirdi ve kimsecikleri göremezdi. Sadece bir kereliğine Dimitri'yi de burada görmüştü ama onun ilgilendiği bölüm başka bir yerdeydi ve zaten tanışmıyorlardı o sıra. Ağır kapıyı ittirerek içeri geçti ve nöbetçilik yerini almış olan Alice'e merhaba demeye gitti. "Senden biraz önce de birisi geldi buraya, sadece siz ikiniz geceleri kütüphaneyi kullanıyorsunuz."

"Geceleri boş oluyor Alice, sen de daha az meşgul oluyorsun." diyerek bir kahkaha attı ve yoluna devam etti. Merdivenden çıkarak sözleştikleri yere doğru ilerledi, hemen cam kenarındaki masada Dimitri'yi otururken gördü.
"Tam vaktinde." diyerek gülümseyince Aria da tebessüm etti. Özelliklerinden biri de buydu, her zaman dakikti. Çantasını masanın üzerine koyarak sandalyeyi çekip oturdu. Dimitri biraz farklı bir ifadeyle inceliyordu onu, nedenini iç sesi fısıldasa da böyle bir düşünceyi aklına getirmeyecekti. Çantanın fermuarını açarak içinden büyük ansikloepediyi, üzerinde notların ve soruların olduğu kağıtları ve renkli kalemlerini çıkartıp hepsini masanın üstüne simetrik bir şekilde dizdi. Tatmin olmuş bir şekilde gülümseyerek kalemlerden biri rastgele seçip kapağını açarak başını kaldırdı. "Nereden başlamak istersin Alkaev?" Soyadıyla hitap ettiğinde yüzünde oluşan o gülümsemeyi sevdiği için artık hep böyle konuşmaya karar verdi. Bir kez daha Dimitri'nin gözleri parladı, biçimli dudakları kıvrılarak yüzüne sıcak bir ifade yerleşti. Lanet olsun, bu çocuk gerçekten çok yakışıklı. Aldığı cevap birilerinin kalbini durdurmaya yetebilirdi. "Sen nereden başlamak istersen, prenses." Bu lafıyla geçirdiği kalp krizini atlattıktan sonra ansiklopedinin sayfalarını çevirdi ve Epistemeloji bölümünü açtı. Baştan başlamak en iyisiydi. "Gülümseyince daha hoş oluyorsun, Alkaev. Ve umarım dersine çalışmışsındır." diyerek bacak bacak üstüne attı ve avını yakalamaya hazır bir gülüşle Dimitri'ye doğru baktı. Dimitri arkasına yaslanarak tek kaşını kaldırınca onun kitabın kapağını bile açmamış olduğunu anladı. "Ah, keşke bana birazcık yardım etseydin." diyerek küskün bir ifadeyle baktı ancak sonra içten bir şekilde kahkaha attı. "Seni birazcık Felsefe'ye ısıtmalıyız. Pekala, önce bana Felsefe'den neden hoşlanmadığını anlat." Maalesef Dimitri şimdiden sıkılmış gözlerle bakıyordu, bu yüzden birazcık canlandırmaya karar verdi. "Bak, seninle bir anlaşma yapalım. Sen uslu bir çocuk ol ve tüm dikkatini bana ver, gecenin sonunda sana bir ödül vereyim. Senin seçeceğin bir ödül."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: Geri: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimePerş. Ocak 27, 2011 5:14 am

"Gülümseyince daha hoş oluyorsun, Alkaev. Ve umarım dersine çalışmışsındır."

Ah, işte bir umut ışığı. İyi gidiyor olmalıyım diye düşündü. Kız bacak bacak üstüne attığında o da arkasına yaslandı. Ders çalışmamıştı hafif yüzünü buruşturdu, tek kaşını kaldırdı. "Ah, keşke bana birazcık yardım etseydin." dedi küskün bir ifade takınarak. Aslında Dimitri çalışmaya çalışmıtı ama başaramamıştı. Hem aklındakiler hem de Felsefe'ye olan nefreti çalışmasını engellemişti. "Seni birazcık Felsefe'ye ısıtmalıyız. Pekala, önce bana Felsefe'den neden hoşlanmadığını anlat." Bu dersi sevmiyordu, çünkü sıkıcı ve anlamsızdı. Felsefe adı geçtiği zaman bile sıkılıyordu, şimdi olduğu gibi. "Bak, seninle bir anlaşma yapalım. Sen uslu bir çocuk ol ve tüm dikkatini bana ver, gecenin sonunda sana bir ödül vereyim. Senin seçeceğin bir ödül."

Yavaşça doğruldu. Ödül. Hem de o seçecekti. Aklından bir sürü şey geçmeye başladı ve çoğu ahlaksızcaydı. Gülümsemesini durdurmak için bir hayli çaba harcadı. Kahvesinin son yudumunu da içti. Dersi dinlemek için büyük bir istek duymaya başladı. Aslında bunun sebebi bir an önce gecenin sonuna gelmek istemesiydi. "Tamam." dedi tekrar arkasına yaslanırken. "Ben hazırım." Ariadne'nin yüzünde tatmin olduğunu gösteren bir gülümseme oluştu. Şimdilik isteğini almıştı ama büyük süpriz Dimitri'nindi. Ariadne sayfaları çevirirken o da hala ne isteyeceğini düşünüyordu. Aslında aklında bir erkeğin bir kızdan isteyeceği şeyler vardı ama hangisini seçeceğine karar veremiyordu. "Birkaç soruyla başlayalım. Epistemoloji nedir?" Bu hiç iyi değil diye düşündü Dimitri. Ciddi anlamda Felsefe hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve bilmek istediğinden de emin değildi ama dersten kalmamak ve Ariadne'nin de başını derde sokmamak adına mutlaka diğer sınavdan geçmeliydi. "Bilmiyorum." dedi sakin bit tavırla. Ariadne yüzünü buruşturdu. "Felsefe'nin amaçları nelerdir?" Dimitri sanki bunu duymuştu. Biraz düşündü fakat aklına hiçbir şey gelmedi. Dik dik Ariadne'nin suratına baktı. Kızın gözlerinde minik umut parçacıkları vardı ama yavaş yavaş sönüyordu. "Hadi ama Alkaev, bu çok kolay." dedi. Yüzünden sabırsızlığı ve umutsuzluğu okunuyordu. "Sınavdan 17 aldım, ne bekliyordun?" diye tersledi onu Dimitri. Sevmediği şeyleri bilmek zorunda değildi ve bu konuda kimse onu yargılayamazdı, karşısında oturan kız bile.

Ari biraz kırgın görünüyordu. Yeniden kitaba döndü bir şeyler okudu ve kağıtlardan birine notlar yazmaya başladı. Dimitri is gözlerini raflardaki kitaplara dikmişti. Aklını boşlatmaya çalışıyordu. Biraz sert çıktığı doğruydu ama yargılanmak en sevmediği şeylerden biriydi. Birden izlendiği hissine kapıldı ve dönüp Ariadne'ye baktı. Kız, gözlerini onun üstüne dikmişti ve anlayama çalışırmış gibi bakıyordu. Sanırım bu kadar sakin ve sessiz bir insanıon nasıl olupta bu kadar ters olduğunu anlayamamıştı. Evet, Dimitri sakin ve sessiz bir kişiliğe sahipti fakat o kadar çabuk sinirlenirdi ve o kadar çabuk patlardı ki, bu çevresindekileri korkutmaya yeterdi. "Bak, üzgünüm tamam mı? Beni teşvik etmeye çalıştığının farkındayım ama unuttuğun bir şey var; Felsefe sevmiyorum. Sadece... Sadece sen anlat ve bende dinleyeyim ve çalışmanın sonunda istediğin kadar soru sorabilirsin." dedi, kızı yumuşatmaya çalıştığı için olabildiğince sevimli bir yüz takınmıştı ve sesi yumuşacıktı. Kız tam anlamıyla yumuşamış görünmüyordu fakat konuşmaya başladı.

"Epistemoloji, insan bilgisinin ve yapısının geçerliliğini inceleyen felsefe dalıdır ve felsefenin amaçları da insanın evreni içinde kendi varlığını merak etmesiyle sorulan sorulara cevap aramaktır. Ayrıca bu soruları yanıtlarken kavramsal ve soyut olmasını da amaçlarlar." Dimitri tamam dercesine başını salladı. Söylediği şeyler kolaydı ve aklında kalırdı. Sanırım üstünde kafa yorarsam bu dersi anlayabilirim diye düşündü ya da bu sadece Aria ile ilgiliydi. Herneyse, dedi kendi kendine ve kızı pür dikkat dinlemeye devam etti.

...

"Gerçekten iyi bir öğretmensin." dedi. Ardından saatine baktı, ders çalışmaya başlayalı neredeyse 3 saat olmuştu ve konuların yarısını bitirmişlerdi. İnanılmaz bir şekilde Dimitri tüm anlatılanları dinlemişti ve anlamıştı. "Şimdi sorulara başlayabilir miyim Alkaev?" dedi Ariadne ve ikisi de sırıtmaya başladı. Aralarındaki gerginlik tamamen kaybolmuştu ve bu Dimitri'yi sevindiriyordu. "Ben de isteklerime başlayabilir miyim, prenses?" dedi yüzünde sinsi bir gülümseme vardı ve kızın yanaklarının kızardığını görüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: Geri: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimePerş. Ocak 27, 2011 7:27 am

Söyledikleriyle beraber Dimitri bir uykudan uyanırmışçasına öne doğru eğildi. Dudaklarının kenarı çok hafif kıvrıldı, Aria bunu bir anlam vermek istemedi. Aklından neler geçtiğini de bilmek istiyordu, şu an odaklandığı tek şey ona nasıl anlatacağıydı. Dimitri Starbucks'tan aldığı kahvesinin son yudumunu içtiğinde Aria da gülümsemeden edemedi. Bu çocuğun müthiş bir kafein bağımlılığı vardı, Aria'ysa tadından pek hoşlanmazdı kahvenin. Kahvesini masaya tekrar bırakırken "Tamam." dedi. Evet, Aria amacına biraz ulaşmış sayılırdı. En azından şimdi onu dinleyecekti. "Ben hazırım." Yüzündeki gülümseme memnun olduğunu ifade eden bir şekle büründü. İçten içe bunu nasıl başaracağı konusunda kendini yiyordu tabii, o ayrı. Belki birazcık çalışmıştır umuduyla sorularla başlamak istedi. "Birkaç soruyla başlayalım. Epistemoloji nedir?" Bu soru kendisine sorulsaydı sadece bir saniyede bile yanıtlayabilirdi. Dimitri için bu durum tam tersi gibi gözüküyordu oysa. "Bilmiyorum." Genç kız hafifçe yüzünü astı. Böyle devam ederlerse Bayan Phillis Aria'yı öldürecekti. "Felsefe'nin amaçları nelerdir?" Bu az öncekinden de kolay bir soruydu. Dimitri düşünüyor gibi görünüyordu ama sonra dik dik Aria'nın suratına baktı. Buraya geldiğinde biraz umutluydu çalışabileceklerinden ama umudu yavaş yavaş tükeniyordu. Çaresizlikten çenesini kapatamadı. "Hadi ama Alkaev, bu çok kolay." Salak, salak, salak Ariadne. Sana göre hepsi çok kolay ama ona biraz zaman tanımalısın.

"Sınavdan 17 aldım, ne bekliyorsun?"
Bunu sert bir sesle söylemişti ve Aria'nın kırıldığı bir gerçekti. Öncelikle, böyle bir çalışmayı o istememişti. Karşısındaki genç adam o lanet sınavdan 17 almasaydı buna da mecbur kalmayacaktı. Evet, yargılayıcı konuştuğunu kendi de biliyordu ancak evde biraz çalışıp Aria'ya yardım etmeyi deneyebilirdi, değil mi? Bunu beklediği için onu suçlayamazdı. Göz temasını kesip ansiklopedinin sayfalarını bir kez daha karıştırarak yanındaki kağıtlara kalemiyle notlar almaya başladı. Yazısı bittiğinde başını kaldırıp yeniden Dimitri'ye baktı. Gözlerini kitap raflarına dikmişti, öylesiine bakıyor gibiydi. Onu anlamaya çalışarak gözlerinin derinliklerini aramaya çabaladı. Açıkçası, bu kadar sakin ve kontrollü birinin ani çıkışlar yapıp onu terslemesine hayli şaşırmıştı. Aria ne olursa olsun birilerine kaba şeyler söylemezdi ve az önce söylediklerine cevap vermemesinin tek sebebi buydu. Düşündükleri bir tartışmayı ateşlerdi ve birileriyle kavga etmek en son istediği şeydi. Dimitri tekarardan onun gözlerine odaklandı. "Bak, üzgünüm tamam mı? Beni teşvik etmeye çalıştığının farkındayım ama unuttuğun bir şey var; Felsefe sevmiyorum. Sadece... Sadece sen anlat ve ben de dinleyeyim ve çalışmanın sonunda istediğin kadar soru sorabilirsin." Bunu söylerken ses tonu oldukça yumuşamıştı ve yüzü o kadar şirindi ki kim olsa dayanamazdı. Ancak o çabuk sinirlenen biriyse Aria da kolay kolay affetmezdi. Gözlerine son kez keskin bir bakış attıktan sonra suskunluğunu bozdu.

"Epistemoloji, insan bilgisinin ve yapısının geçerliliğini inceleyen felsefe dalıdır ve felsefenin amaçları da insanın evreni içinde kendi varlığını merak etmesiyle sorulan sorulara cevap aramaktır. Ayrıca bu soruları yanıtlarken kavramsal ve soyut olmasını da amaçlarlar. " Olabildiğince yalın bir dil kullanmaya çalışmıştı ancak Felsefe söz konusu olunca en basit şeyler bile zor kavramsal haritalara dönüşebilirdi. Söylediklerini çözümleyip sindirmesi için Dimitri'ye biraz süre tanıdı. Az önceki durumdan ders alarak Aria'yı daha dikkatle dinlemeye çalışıyordu. Anladığıbı belirterek başını salladıktan sonra devam etmesi için mavi gözleri dikkatle Aria'ya baktı.

xxx

Yaklaşık 3 saattir kütüphanedeydiler, Aria bunu çantasından çıkardığı cep telefonunun saatine bakarak anlamıştı. Konuların yarısı bitmişti, yani hatrı sayılır bir ilerleme vardı. O anlatmaya devam ettikçe Dimitri biraz daha açılmıştı ve daha hızlı anlamaya da başlamıştı. Zaten zeki biriydi, Felsefe ile olan tek sorunu onu sevmemesiydi. Aria da biliyordu ki isteyen herkes Felsefe'yi sevebilirdi, bu sadece zihinlerini ikna etmeleriyle alakalı bir şeydi.

"Gerçekten iyi bir öğretmensin." Dimitri bunu söyleyince Aria sıcak bir şekilde gülümsedi. Tahmin ettiğinden daha iyi iş çıkardığı kesindi. "Şimdi sorularıma başlayabilir miyim Alkaev?" Bunu söyleyince ikisi de hafifçe sırıttı. Aria bu 2.5 saatin emeğini sonunda görmek istiyordu. Çaktırmasa da uykusu çoktan gelmişti. Gece geç yatmamaya özellikle özen gösterirdi, yoksa ertesi gün hali felaket oluyordu. Derslerse esnemeye başlayıp dikkatini toplayamaması çok kötüydü ve bunu engellemek için her zaman erkenden yatardı.

Birkaç saat önceki gergin hava şimdi tamamen dağılmıştı ve bir yandan çalışıp bir yandan da şakalaşmışlardı. Aria'yı ayakta tutan da buydu zaten. Gözleri ışıldarken Dimitri tekrardan konuştu. "Ben de isteklerime başlayabilir miyim, prenses?" Bu sözlerle beraber Aria'nın yüzü yine kızardı. Eninde sonunda bu anın geleceğini biliyordu ve bunu kabul etmek zorundaydı çünkü sözlerini tutardı. Aslında içinde bir yerlerde bu düşünce onu hep dürtüyordu ama onu dikkate almamaya çalışıyordu. Hatta Dimitri'nin onu fazlasıyla dikkatlice dinlemesinin yegane sebebinin bu olduğu bile aklına gelmişti. Ama olmayabilirdi tabii. Aria ondan hoşlandı diye o da ondan hoşlanacak diye bir şey yoktu. Peki 'prenses' demesi ne içindi? Aklını kurcalayan sorulara aldırmadı. En fazla ne isteyebilidi ki zaten? Kendini avutmak konusunda gittikçe başarılı olduğunu söyleyebilseydi keşke. Aklındaki düşünceleri tamamen silip süpürerek konuşmaya başladı. "Ödülden önce kendini ispatlamalısın Alkaev. Sana verdiğim bu kağıttaki soruları doğru cevaplarsan istediğin senin olur. Ancak unutma, kendi yorumunla cevap vermelisin." Onun sinsi gülümsemesine karşılık Aria da aynı şekilde sırıtmıştı. Aslında amacının sadece olacakalrı birazcık daha geciktirmek olduğunu biliyordu. Elinde değildi, o utangaç biriydi. Dimitri'ye kağıdı uzatırken bir kalem vermeyi de unutmadı. Genç adam kalemi alırken elleri birbirine değdi ve birkaç saniye boyunca öyle kaldı, Aria'ysa daha fazla kızarmıştı. Bunu bilerek yapıyor olabilir miydi? Belki. Dimitri onun bu haline gülerek sorulara döndü.

Kağıt tekrar ona uzatıldığında dışarıyı izlemeyi bırakıp bakışlarını kağıda çevirdi. Güçlü bir anlatım, kararlı bir savunma. Ve hepsi de doğru. Şimdi ona istediğini vermek zorundaydı, sakin olmaya çalışarak konuştu. "Hepsi doğru Alkaev. İstersen yapabileceğini biliyorsun değil mi? Sen görevini tamamladın, şimdi sıra bende. Ödül olarak ne istiyorsun?" Gözlerini kaçırmak için tekrardan dışarıya bakmaya başlamıştı. Az sayıda olan ağaçlar şiddetli bir rüzgarla sallanıyordu, ve ışıkların altına bakıldığında yağmur-kar arası bir şeyler yağmaya başlamıştı. Sadece blazer bir ceket aldığına lanet okudu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: Geri: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimePerş. Ocak 27, 2011 1:13 pm

"Ödülden önce kendini ispatlamalısın Alkaev. Sana verdiğim bu kağıttaki soruları doğru cevaplarsan istediğin senin olur. Ancak unutma, kendi yorumunla cevap vermelisin."

Ah, engeller. Yüzünde sırıtışla ona bir kalem ve kağıt verdi. Tam kızın uzattığı şeyleri alırken elleri birbirine değdi. Dimitri bilerek elini çekmedi ve bir süre öyle kaldılar. Kızın yanakları gittikçe saçının rengine dönüyordu. Bu onu öylesine masum ve sevimli yapıyordu ki Dimitri gülümsemekten kendini alamadı. Teninin tenine değmesi onu da heyecanlandırmıştı fakat o karşısındaki güzel kız gibi kızarmamıştı. Biraz daha gülümsedikten sonra sorulara yöneldi. Sorular oldukça kolaydı, hepsine kendi düşündüklerini de katarak cevap yazdı. Ara sıra gözü camdan dışarıyı izleyen kıza takılıyordu. Gözleri uzağa dalmış bir şeyler düşünürken, Dimitri onun gördüğü en güzel şey olduğuna yemin edebilirdi. Kız onu farketmemiş olacak ki, halini hiç bozmuyordu. Tüm soruları yanıtladıktan sonra kağıdı Ariadne'ye uzattı. Kız, kağıdı aldı ve bir süre inceledi. "Hepsi doğru Alkaev. İstersen yapabileceğini biliyorsun değil mi? Sen görevini tamamladın, şimdi sıra bende. Ödül olarak ne istiyorsun?" dedikten sonra gözlerini kaçırıp dışarı bakmaya başladı. Utangaçtı ve bu Dimitri'nin fazlasıyla hoşuna gidiyordu. Aslında ne isteyeceğine henüz karar verememişti. Tabii ki bir öpücük istiyordu ama damdan düşer gibi bunu kıza söyleyemezdi. Asıl amacı öpücük değildi aslında, asıl amacı onunla sevgili olmaktı. Başını Ariadne'nin baktığı yöne çevirdi. Dışarıda yağmur yağıyordu ve minicik kar taneleri de aralarda düşüyordu. Gülümsedi. Soğuğu severdi ve kara bayılırdı. Gözlerini tekrar Ariadne'ye çevirdi ve konuşmaya başladı.

"Bir şans istiyorum, seni tanımak için. Şimdi istediğimse seni evine bırakabilmek ve bunu yolları uzatarak seni tanıma fırsatı kazanabilmek." Sanırım fazlasıyla karışık bir cümle kurmuştu ama Ariadne'nin ne dediğini anladığını biliyordu. Bunu onun yüzünde görebiliyordu. Kız ne diyeceğini şaşırmış gibiydi. Sanki bunu bekliyordu ya da tam olarak emin değildi. Vakit kazanmak için eşyalarını toplamaya başladı. Her şeyi yavaş yavaş ve özenle çantasına koyuyordu. Bu sürede Dimitri de aldığı birkaç not bulunan kağıtları ve kalemini çantasına koydu. Kız kalktı ve blazer ceketini üstüne giydi, çantasını omzuna taktı. "Çabuk ol Alkaev, yoksa beni tanıma süren azalacak." dedi, hafifçe gülümsüyordu. Dimitri büyük bir rahatlama hissetti. Farketmemişti ama sanırım heyecandan midesi kasılmıştı. Kalktı ve ceketini üstüne geçirdi. Yanyana merdivenden inerken ikiside garip şekilde sırıtıyordu. Alice okuduğu kitaptan başını kaldırdı ve yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle onlara baktı. "Çok yakışıyorsunuz." dedi, yüzünde hala o garip gülümseme vardı. İkisi önce birbirlerine baktılar ve güldüler ardından Aria güzel gözlerini kaçırdı. İkisi de Alice'e iyi geceler diliyerek kendilerine sokağa attılar. Dışarısı feci şekilde soğuktu. Biraz yürüdükten sonra Ariadne'nin eliyle kollarını sıvazladığını gördü. Ceketini çıkarttı ve kızın omuzlarına bıraktı.

"Sen üşüyeceksin, Alkaev." dedi mahçup bir ifadeyle. Dimitri gülümsedi. "Eğer bana sarılırsan..." dedi ama cümlesini bitiremedi. Biraz fazla utanmıştı ve kız da ondan gözlerini çabucak kaçırdı, yüzünde bir gülümseme vardı. Yürümeye devam ediyorlardı ve Dimitri soracak hiçbir şey bulamıyordu. Bu şansı elinden kaçırmamalıydı. Aniden aklına bir fikir geldi, yönlerini değiştirdi. "Nereye gidiyoruz?" dedi Ariadne, yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Dimitri gülümseyerek "Sadece bekle ve gör." dedi. Kız tamam dercesine başını salladı ve Dimitri'yi takip etmeye başladı. Dimitri New York'u fazla bilmiyordu fakat kendine huzur bulduğu ve sevdiği yerler bulmuştu. Bunlardan biri de bir köprünün -adını tam olarak bilmiyordu- orada şarkı söyleyen orta yaşlı bir adamdı. Adamın adı Mark'tı, yaklaşık 45 yaşındaydı ve elinde gitarıyla şarkı söyleyerek para kazanıyordu. Dimitri haftada en az 2 kez onu dinlemeye giderdi ve yüklüce bir bahşiş bırakırdı. Adam genellikle aşk şarkıları söylüyordu ve ses köprünün muhteşem manzarasıyla birleştiğinde inanılmaz bir ambians yaratıyordu. Dimitri, baz çiftlerin orada dans ettiğini görmüştü. Köprüye yaklaştıklarında Mark'ın sesi duyulmaya başlamıştı.

A hundred days have made me older
Since the last time that I saw your pretty face
A thousand lies have made me colder
And I don't think I can look at this the same
But all the miles that separate
Disappear now when I'm dreaming of your face

I'm here without you baby
But you're still on my lonely mind
I think about you baby
And I dream about you all the time

I'm here without you baby
But you're still with me in my dreams
And tonight it's only you and me, yeah

The miles just keep rollin'
As the people leave their way to say hello
I've heard this life is overrated
But I hope that it gets better as we go, oh yeah yeah

I'm here without you baby
But you're still on my lonely mind
I think about you baby
And I dream about you all the time

I'm here without you baby
But you're still with me in my dreams
And tonight girl it's only you and me

Everything I know and anywhere I go
It gets hard but it won't take away my love
And when the last one falls, when it's all said and done
It gets hard but it won't take away my love, whoa

I'm here without you baby
But you're still on my lonely mind
I think about you baby
And I dream about you all the time

I'm here without you baby
But you're still with me in my dreams
And tonight girl it's only you and me, yeah oh yeah oh


Mark, Dimitri'yi görünce gülümsedi. "Neler oluy..." Cümlesini bitiremeden Dimitri onu tuttu ve bir eliyle belini kavradı. "Sadece dans edeceğiz." dedi gülümseyerek. Gözlerini bir an olsun Ariadne'nin gözlerinden ayırmadı. Bir süre adamın muhteşem sesiyle dans ettiler. Kız yavaşça başını Dimitri'nin omzuna yasladı. Dimitri ise gözlerini kapatmıştı ve anın büyüsüne kendini kaptırmıştı. Kelimelerle anlatılamıycak derecede mutluydu. Tüm hisleri birbirine karışmıştı ve bedeni aşkla yanıyordu. Şarkının bittiğini bir süre sonra farkettiler. O süre boyunca birbirlerine sarılarak durmuşlardı. Ariadne başını Dimitri'nin omzundan kaldırdı ve iki mavi göz birbirini buldu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ariadne P. Areleous
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Ariadne P. Areleous


Mesaj Sayısı : 160
Kayıt tarihi : 29/08/10
Nerden : Yunanistan.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: Geri: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimeCuma Ocak 28, 2011 1:28 am

Endişeli gözlerle Dimitri’nin gülümseyen yüzüne bakıyordu. "Bir şans istiyorum, seni tanımak için. Şimdi istediğimse seni evine bırakabilmek ve bunu yolları uzatarak seni tanıma fırsatı kazanabilmek." Cümlesi fazla karışıktı, ama Aria’nın beyni bunu hemen çözümleyivermişti. Şaşkın gözlerle baktı. Açıkçası daha kötü bir şey bekliyordu, tüm korkuları onu bir anda öpmesini isteyeceğini düşünmesindendi. Gerçi bunun sonu da bir öpücüğe çıkabilirdi ancak bunu pat diye söylemediği için inanılmaz rahatlamıştı. Cevap vermeyerek ayağa kalktı ve masaya dizdiği eşyalarını toplamaya başladı. Kalemlerini, kitapları ve kağıtları… Çalışma boyunca bile dağılmamalarına çok özen göstermişti. Çantasına doldurma işi tamamlanınca ahşam sandalyenin arkasına astığı siyah blazer ceketini giydi ve omuz askılı çantasını omzuna astı. O eşyalarını toplarken Dimitri de birkaç kağıdını topluyordu, işi bitince gülümsedi. "Çabuk ol Alkaev, yoksa beni tanıma süren azalacak." Dimitri’nin yüzünden rahatlaması okunuyordu. O da ceketini giydi ve Aria’yla beraber yürümeye başladılar.

Merdivenden inerken ikisinin yüzünde de gülümsemeler vardı. Aria endişesinden büyük ölçüde kurtulmuş, rahatlamış ve belki de mutlu bir şekilde sırıtıyordu. Alice’in bulunduğu kısmın önünden geçerken yaşlı bayan başını okuduğu kitabından kaldırdı ve gizemli bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. “Çok yakışıyorsunuz.” Ve Alice, her zamanki alaycılığıyla konuşmuştu, böyle şakalar yapmaktan çok hoşlanırdı. En azından Aria bunu söylüyordu kendine. Yüzünü genç adamın yüzüne çevirdi ve ikisi de gülüştüler. Sonra Aria belirsiz bir nedenden dolayı gözlerini kaçırdı, yüzüne bakmaya devam ederse yine kızaracağından korkuyordu. Alice’e yumuşak bir sesle iyi geceler diledi ve ikisi de soğuk bir New York gecesine kendilerini attılar. Soğuktan yanakları ve burnu pembeleşmeye başlamıştı genç kızın, neyse ki deri çizmelerini giymişti de ayakları güvendeydi. Sessizlik içinde yürürlerken Aria soğuktan kollarını sıvazlıyordu. Beyaz gömleğinin yakasından soğuk rüzgar içine doluyor, onu iliklerine kadar üşütüyordu. Bu gidişle kesin hasta olacağım. Dimitri yürürken yeniden Aria’ya baktığında kendi ceketini çıkarıp ona verdi. Aria bir yandan şaşırmış, bir yandan üşümeyeceği için mutlu olmuştu. “Sen üşüyeceksin Alkaev.” Kalın bir şeyler giyinmemesi tamamen Aria’nın suçuydu ve burada üşüyecek olan kişinin Dimitri olması haksızlıktı. “Eğer bana sarılırsan…” Cümlesinin devamını getirmemişti. Aria da bundan fırsat bilerek başka bir tarafa bakmaya başladı ancak sessizce gülmüştü. Ona sarılabilirdi, gerçekten yapmak istiyordu bunu. Ancak hiçbir zaman ilk adımı atacak cesarete sahip olmamıştı ve Dimitri bunu dalgasına da söylemiş olabilirdi.

Yol ayrımına geldiklerinde hala bir şeyler konuşmamışlardı. Aria yüzünü ona döndürerek buradan ayrılacağını söylerken Dimitri onun bileklerini tutarak tamamen ters bir yöne döndürdü. Buna sevinmiş sayılabilirdi, onu tanımayı, Dimitri’nin de kendisini tanımasını gerçekten istiyordu. Ve burada ayrılacak olsalardı ikisi de şanslarını harcamış olacaklardı. Şaşkın bir tavırla konuştu. “Nereye gidiyoruz?” Çocuk gizemli bir ifadeyle gülümsedi. “Sadece bekle ve gör.” Onun bu kadar çok yer bilmesine şaşırmıştı. Aria ailesiyle beraber buraya lise 2. Sınıftayken taşınmıştı ve kendine ait yerler bulması aylarını almıştı. Yine de başını salladı ve Dimitri’yi takip etmeye başladı. Yürüdükçe birisinin sesini duymaya başladı, şarkı söylüyor gibiydi. Onu nereye getirmişti? Yaklaşıp sonunda şarkıcının yüzünü gördüklerinde tanıdık melodiyle beraber gülümsedi. Three Doors Down'ın şu an adını hatırlayamadığı bir şarkısıydı. Adam çok yaşlı gibi görünmüyordu, 40larında falan olmalıydı. Sesiyse mükemmeldi. Eğitimli olsaydı sokaklarda şarkı söylüyor olmazdı. O, böyle bir tonu yakalamak için yıllarca uğraşmıştı ve karşısındaki adamın yeteneği karşısında büyülenmişti. Çok daha iyi yerlere gelebilirdi, çok daha ünlü olabilirdi. Ne yazık ki dünya herkese aynı oranda şans tanımıyordu. Şarkıyı dinlerken bir el belini kavradı ve kendine doğru çekti. “Neler oluy..” Şaşkın bir tavırla başını çevirdiğinde Dimitri’nin kışın soğuğunun yanında sıcacık kalan bakışlarını gördü. “Sadece dans edeceğiz.” Dans. Onunla dans mı etmek istiyordu? İkisi. İkisi ve dans etmek. Açık konuşmak gerekirse, 1.5 yıldır kimseye böyle şeyler hissetmemişti. Yunanistan’dan beri. O lanet olası kazanın sonunda buraya taşınmışlardı ve buradaki insanlardan tamamen nefret etmişti. Hepsi yalancı, umursamaz ve kibirliydi. İyi olan kimse, ama kimse yoktu. Herkes çoktan kirlenmişti, isteseler de günahlarından arınamayacak haldeydiler. Yalan ve dolanları onu buradan tiksindirmişti. Birkaç kişiyle bir şeyler yaşamayı denememiş değildi, ama sonuç her zaman felaketti.

Adamın yumuşak sesiyle dans ederlerken uzun zamandır hissetmediği huzuru buluyordu. Kalbi pırpır atıyor, gözleri parıldıyordu. Adımlarını bu sefer kontrollüce değil, rastgele atıyordu. Aradaki uyumu sağlayan da buydu zaten. Mükemmel şarkıyla beraber dans ederken başını Dimitri’nin omzuna yasladı. Duygularını hiçbir şey ifade edemezdi, aynı anda hem hüzünlü hem de mutlu hissediyordu. Karnı kasılıyor, dikkatini toplayamıyordu. Düşünceleri tamamen aşkla dolmuş, mantık bedenini terk etmişti. Birine bu kadar kısa bir sürede aşık olacağını söyleseler hayatta inanmazdı. Bir süre boyunca sarılarak dans ettiler. Dimitri’nin elleri hala belindeydi, Aria’ysa onun omuzlarını tutuyordu. Bu mükemmel anın büyüsünden yavaşça silkindiklerinde şarkının çoktan bitmiş olduğunu gördüler. Şimdi yeniden mavilikler birbirlerine sarılıyor, sabitçe duruyorlardı. Lambalardan gelen loş ışığın önünde yüzü tarif edilemez derecede mükemmeldi. Tanrıları andırıyordu, o kadar kusursuzdu. Aniden gelen bir cesaretle ellerini genç adamın yüzüne koydu. Baş parmağıyla dudaklarının pütürlü yüzeyinden geçtikten sonra başlarının aynı hizaya gelmesi için hafifçe yükselerek ona bir kez daha baktı ve dudaklarını dudaklarının üstüne örttü. Dimitri’yle beraber her zaman ilklerini yaşıyordu. İlk kez birinin onu öpmesini beklemeden kendisi bunu yapmıştı. Bir iki saniye sonra geri çekildiğinde yanakları bu sefer soğuktan ya da utançtan değil de mutlulukla pembeleşmişti. Dudakları az önceki temasla alev alev yanıyor, gözleriyse pırıltılar saçıyordu. Şu an onun için aşk buydu, gerçek sevgi buydu. Hala ona bakarken ağzı hafifçe aralandı. “Teşekkür ederim.” Ne için teşekkür ettiğiyse bilinmiyordu, bunu ne kendisi biliyordu ne de karşısındaki genç adam anlamıştı. Sadece dudaklarından dökülmüştü öylece. Belki bu hissi ona yeniden yaşattığı için, belki ona bu muhteşem sesi dinlettiği için, belki loş ışığın altında dans ettirdiği için...

Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Dimitri Alkaev
Yale | I. Sınıf
 Yale | I. Sınıf
Dimitri Alkaev


Mesaj Sayısı : 60
Kayıt tarihi : 18/01/11
Nerden : Rusya.

I guess I started to love philosophy. Empty
MesajKonu: Geri: I guess I started to love philosophy.   I guess I started to love philosophy. Icon_minitimeCuma Ocak 28, 2011 2:58 pm

Rp Sonu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
I guess I started to love philosophy.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» No regrets, just love.
» New York I love you but you're freaking me out
» Dee & Tuck | a love diary
» My Love, I knew when you found me I'd rock myself all around you

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Diğer Yerler & Mekanlar-
Buraya geçin: