Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
Eski Dost Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
Eski Dost Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
Eski Dost Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
Eski Dost Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
Eski Dost Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 Eski Dost

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Sheila Tolls
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Sheila Tolls


Mesaj Sayısı : 53
Kayıt tarihi : 05/03/11

Eski Dost Empty
MesajKonu: Eski Dost   Eski Dost Icon_minitimeSalı Haz. 28, 2011 4:02 am

    Görüşmemiz gerek. Central Park'a gel.

    Gönder. Mesaj yollanırken tereddüte kapıldı bir an. Edith ile uzun süredir görüşmemişti, araları o istemese de açılmıştı. Yine de onunla konuşması gereken şeyler vardı. Erteleyemeyeceği şeyler. Bir an önce Agnés'ten kurtulmak istiyorsa tek çözümü Edith'ti. Ve tek güvenebileceği kişide. Sabah her zamanki gibi ablasıyla tartışmıştı, bitmek bilmeyen tartışmalarının sonuncusuydu bu. Sürekli onun varlığıyla huzursuz olmaktan bıkmıştı. Onun evden çekip gitmesini istese de ailesinin buna izin vermeyeceğine emindi. Sonuçta o Agnés Tolls'tu değil mi? Evin favori kızı. Herkesin özendiği, zeki ve yetenekli kız. En iyi üniversiteden mezun olup en iyi kişiyle evlenirdi o. Ve onsuz bir aile düşünülemezdi.

    Telefonunun tuş kilidini belki yüzüncüye açtı Sheila.Sabırsızca ekrana baktığında mesaj olmadığını gördü, gözlerini istemsizce devirdi. Edith'in mesajı görmemiş olma ihtimali vardı elbette ama onu umursamamış olma ihtimali çok daha fazlaydı. Arabasının içinde oturmuş Edith'in cevabını beklerken Central Park'a çoktan ulaşmıştı. Bulduğu ilk boş yere parketmiş, camlarını ve kapılarını kapatmıştı. Direksiyonda parmaklarıyla ritim tutarken bir yandanda radyodan çalan şarkıya eşlik ediyordu Sheila.Dikiz aynasından çehresine göz attı, gözlerinin altındaki mor ve kahverengi halkaları ustaca saklamıştı. Yine de gözlerini baygın bakmasına engel olamıyordu. Önüne gelen açık kahverengi saçlarını geriye atarak eliyle dolanmış yerlerini taradı. Daha iyi.

    Arabasının camına vurulduğunda ürktü Sheila. Gözlerini aynadan ayırıp kimin vurduğunda baktı. Gözleri tanıdık çehreye bakarken kısıldı. Adını hatırlamak için hafızasını zorladı. Andreas Jankovics. Ya da Edith'in abisi. Pekala, onun görmek istediği Edith'ti. Abisi değil. Çocukça bir düşünceyle müziğin sesini sonuna kadar açmak ve ona aldırmamak istese de bu düşüncesinden vazgeçti. Radyoyu kapatıp anahtarını çantasına attıktan sonra kapıyı aralayıp dışarıya çıktı. Çocuğun yüzündeki yılışık ifade rahatsız olmasına neden oluyordu.

    "Pekala, ben Edith'i görmek istemiştim. Seni değil."

    Andreas Edith'ten daha iyi bir arkadaş olabileceği konusunda bir şeyler zırvalarken ona bakmak yerine tırnaklarıyla uğraştı. En kısa zamanda maniküre gitmesi gerektiğini kendisine hatırlatırken çantasındaki cep telefonu titredi. Çantasını uzun bir süre karıştırdıktan sonra telefonunu çıkardı. Yeni Mesaj. Hele şükür. Mesajı açtı, aynı anda Andreas'ta telefona bakmak için öne eğildi. Edith'tendi mesaj. 'Geliyorum.' Çehresindeki huzursuz ifade yok olurken çocuğa dönüp sırıttı. Sıra ondaydı anlaşılan.

    "Eh, kardeşin geldiğine göre senin gitme vaktin sanırım."

    Cümlesi bittiğinde gülmemek için alt dudağını ısırdı. Arabasına doğru yaslanırken gözlerini Central Park'a çevirdi. Edith'in kısa zamanda yanında olacağını umuyordu, çünkü abisinin muhabbeti oldukça sıkıcıydı. Hem, kendi kendine itiraf etmekten bile utansa da onu özlemişti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Edith Jankovics
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Edith Jankovics


Mesaj Sayısı : 36
Kayıt tarihi : 26/06/11

Eski Dost Empty
MesajKonu: Geri: Eski Dost   Eski Dost Icon_minitimeSalı Haz. 28, 2011 7:31 am

Genç kızın ince, beyaz parmakları fildişi şişler misali geçti yumuşak, kestane renkli saçlarının arasından. Etrafındaki kalabalığın arasından sıyrılmaya çalışmakla kalmıyor, aynı anda elindeki kocaman frambuazlı pastayı da dengede tutmaya çalışıyordu; ki bu Edith için gerçekten efor gerektiren bir şey olmalıydı. Kalabalık ona hiçbir zaman güven vermezdi, aksine her zamankinden daha yalnız ve daha tehlikedeydi çevresi asla bilemeyeceği türden insanlarla sarılıyken. Gözlerinin önünden geçip giden, herhangi bir duygudan uzak, adeta mermere gelişigüzel oyulmuş gibi duran hatlara sahip yüzlerce insanla beraber Manhattan caddelerinde yürüyordu. Kalın topuklu klasik Lanvin'leri gri ve kahverengi taşlarla süslenmiş kaldırımlara değdiğinde derin bir nefes alacak rahatlığın bir anda kendisini sarmaladığını hissetti Edith. Uzun ve sık kirpiklerle çevrili gözleri kapandı, birkaç saniye boyunca meydanın ortasında elinde pastayla dikilen bir uyurgezer gibi göründüğünü farkettiğinde ise gözlerini açtı. Hafif, güzel kokulu bir rüzgar çoğu açıkta olan tenini nazikçe okşadı, saçlarını geriye doğru savurdu ve aynı hızda kayboldu, yine de bir bahar gününü yaşadığını hissettirecek tazeliği Edith'e hediye edebilecek kadar uzun sürmüştü bu. Andreas'ın doğumgünü için aldığı pasta, aslında yenilmeyecekti, yine de kibar bir kız olduğu için bazı ritüelleri yerine getirme zorunluluğu hissediyordu. Birkaç dakika önce, Central Park'ta olması gerekiyordu, fakat kibar olduğu kadar önemli bir kız da olduğundan dolayı asla bir yere zamanında ya da önceden gitmezdi Edith, ah, bunu sadece 'hey, bakın, tek alternatifim sizsiniz ve ben çok heyecanlıyım!' şeklinde zırvalıkları düşündüğünü göstermek isteyen aptallar yapardı, ki o bu safhayı geçeli gerçekten çok oluyordu.

- Görüşmemiz gerek. Central Park'a gel.

Saate bakmak için çantasında zar zor bulduğu telefonunu açtığında uzun sayılabilecek bir süre önce, Sheila tarafından kendisine gönderilmiş olan kısa ve gizemli mesajı gördü. Aslında gitmeyebilirdi, Andreas ve onun yakışıklı üniversiteli arkadaşları ile kalıp küçük çaplı bir partinin gözdesi olabilirdi fakat içindeki küçük vefa kırıntıları çoktan kendilerini su yüzüne çıkarmış, Sheila'nın orada olduğundan yüzde yüz emin olduğu otoparka doğru yönünü değiştirmesine neden olmuştu. Bazen, asla çevresindekiler kadar gaddar bir sürtük olamayacak olmasının bir lanet olduğunu düşünmekten alıkoyamazdı kendisini. Bu nedenle başı çok sık belaya giriyordu, fakat aslında kibrinin bir kısmı da bu özelliğinin onu diğerlerinden farklı kılışını bilmesinden kaynaklanıyordu. Herkes, ama herkes her gece birilerinin kucağında olurdu. Ya da bar köşelerinde, ya da partilerde, ya da ara sokaklarda damarlarına bir iğne geçiriyor olurlardı, yani tabii ki istisnalar vardı fakat New York buydu işte. Onun alıştığı çevreden tamamen farklı, çok zorlu ve çok zalim koşulları vardı; özellikle de lisenin. İlk günden beri 'yeni kız' muamelesi görmek bir derece katlanılırdı, peki ya Pollyanna muamelesi görmek? Paris'te, sürtük Edith olurdu. Burada ise iyi kız. Adım adım ağaçlıktan uzaklaşıp son model arabalarla dolu otopark benzeri yere yanaştı, güneşin gözlerini kamaştırması yüzünden güneş gözlüklerinin ardındayken bile zorluk çekiyordu Sheila'nın arabasını görmekte. Tabii değişmiş olma ihtimali de vardı, nitekim kızın bir anda önceki haline kıyasla buz kesilmiş olmasıyla Edith onunla iletişimi koparmıştı. Şimdi düşününce, çok tuhaf geliyordu bu, fakat oluvermişti işte. Farketmemişti bile. Sadece aramalar günden güne azaldı, buluşmalar kesildi, ve sonra hayatında Sheila diye biri hiç olmamışçasına yoluna devam etti. Biliyordu ki onun için de durum aynıydı, zaten Sheila takıntılı kaçığın teki olsaydı onunla bu kadar iyi anlaşamazdı bir zamanlar. Kızın umursamaz, rahat tavırları takdire şayandı, ve onu iyi bir arkadaş yapan en önemli özelliklerinden biriydi de.

"Andreas Jankovics, sen kocaman bir angutsun! Ben-sana-kaç-kere-arkadaşlarıma-asılma-diyeceğim?!"

İlk cümleyle beraber kendisinin iki katı kadar olan oğlana pastayı fırlatıp, ikinci cümlenin her kelimesiyle de oğlanın vücuduna rastgele yumruklar indiriyor, tıslamayla bağırma arasındaki ses tonu da her saniye daha da yükseliyordu. Normalde bu, bu kadar abartılacak bir şey gibi gözükmez, değil mi? Tabii eğer çocukluğunuz anne babanızdan ziyade her gün değişen çıplak kızlar görmekle geçmemişse. Eh, Edith alışık denilebilirdi, fakat o New York'a geldikten sonra abisinin ziyaretleri başlamıştı ve her seferinde, bir kızı yatağına almayı başarıyordu. Bu da katlanılırdı bir yere kadar, fakat bardağı taşıran son damla son dört kızın tam da Andreas sırasında uyuşturucuya başlamış olmasıydı. Abisi düzgün biri değildi, tamam, onu severdi, ama arkadaşlarının hayatlarını da mahvedemezdi. Onları yatağına alamazdı. Onlarla konuşamazdı bile. Bu her zaman aralarında sözsüz bir anlaşma olarak kalmıştı, fakat bugün bu bozulmuştu. Sheila'nın fazlasıyla çekici olduğu aşikardı aslında, abisini çok suçlayamıyordu. İşi bittikten sonra sevimli, kocaman bir gülümsemeyle eski arkadaşına dönüp yüzüne yapışmış bukleleri çekti. Neredeyse aynı anda, kızın resmen 'çökmüş' denilebilecek gözlerine kilitlendiğine, gülümsemesi soldu. Ona değer verdiğinin farkındaydı, sadece bir süreliğine unutmuştu denilebilir, ve şimdi kesinlikle değişmiş olan gözlere baktığında, bunu yeniden keşfetti Edith. Güneş ışığı yaprakların arasından süzülüp iki kızı solukça aydınlatırken, Edith de yavaş ve temkinli adımlarla yaklaştı Sheila'ya.

"Tanrım, çok, değişmişsin Sheila. Yani görüşmeyeli. Erm, şey, istersen oturalım bir yere, öyle konuşalım, şu gerzeklerden uzak, sakin bir yer, evet..."

Cevabı beklemeden kızın koluna girdi, etrafı gözetleyerek yürümeye başladı geniş çimenlerin kapladığı alana doğru. Bahar, dünyadaki tüm enerjiyi buradaki gençlere bahşetmişti sanki. Marihuanacı entelektüellerden seks bebeklerine kadar herkes ya zümrüt yeşili çimenlere uzanmış, ya da frizbi gibi aptal şeylerle oynuyorlardı. Ara sıra, gözlüğün arkasına gizlenmiş okyanus mavisi gözleri Sheila'nın yüzünde endişeyle geziniyor, hemen ardından havadan sudan konuşmaya çalışarak kızı güldürmeye uğraşıyordu. Sonuçta gereksiz konuşmak, Edith'in en beceremediği şeydi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sheila Tolls
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Sheila Tolls


Mesaj Sayısı : 53
Kayıt tarihi : 05/03/11

Eski Dost Empty
MesajKonu: Geri: Eski Dost   Eski Dost Icon_minitimeSalı Haz. 28, 2011 8:19 am

    Sabırsız bir ifadeyle yanaklarını şişirip gözlerini çocuğun omzunun üstündeki parka dikti. Sir Stafford öğrencilerinin çoğu futbol oynamaktan sıkılmış, üzerlerindeki tişörtleri çıkarmışlardı. Onları röntgenci gibi izlemek karşısındaki çocukla konuşmaktan çok daha eğlenceliydi. Yani, pekala çocuk olağanüstü çekici olabilirdi ama daha yeni bir ilişkiyi bitirmişken karşısındaki çapkın çocuk dikkatini çekmiyordu. İlişki. İlişki demek pek doğoru olmazdı. Millard ile yaşadığı bir ilişki değildi, ikisi de çıkarları için dışarıda birbirlerine aşık rolü yapmışlardı. Daha doğrusu tıkıldıkları evde. Agnés'e yakalanma risklerini düşünerek zamanlarının çoğunu Millard'ın evinde geçirmişlerdi, ilk zamanlar eğlenceli sayılabilecek bu olay gün geçtikçe monotonlaşmıştı. Daha sonraysa ilişkileri ablası tarafından öğrenilmiş ve bir daha Millard'ı görememişti. Sahi, neredeydi o? Yine Fransa'ya mı dönmüştü? Yoksa hala Manhattan'da gizleniyor muydu? Genç adamı düşünmek sıkıntıyla yerinde kıpırdanmasına neden olmuştu. İtiraf edemese de onu özlemişti. Onu gördüğü anda boynuna sarılmayacğaını bilse onu görmek için dairesine uğrayabilirdi. Gözlerini kırpıştırınca karşısındaki genç çocukla göz göze geldi. Onu tamamen unutmuştu. Çocuğun bitmek bilmeyen sorularını kısa cevaplarla geçiştirirken Edith'in nerede kaldığını merak etmişti. Eh, genç kız büyük ihtimalle uzakta bir yerlerdeydi o an. Nerede peki? Barney's de alışverişte mi yoksa bir erkekle otel odasında mı? Bu sorunun cevabını genç kızı görene kadar veremeyecekti büyük ihtimalle, hatta o geldiğinde bile. Onunla ne zamandır görüşmemişti kim bilir. Ailesinin onu psikologa götürmek istedikleri sürede odasına kapanmış ve telefonunu tamamen kapatmıştı. Bu da tanıştığı yeni insanlarla beraber eski dostlarını da yitirmesine neden olmuştu. Buna Edith'in de dahil olması sinirini bozuyordu. Dişlerini sıkıca birbirine bastırdı, sadece bir kişinin hayatını bu kadar rezil ettiğine inanamıyordu.

    Tanıdık bir ses duyduğunda çehresini kaldırdı, istemsiz bir biçimde dudakları yukarıya kıvrıldı. Genç kızın tüm mimikleri sinirle gerilmişken kahkahalar atmasının uygunsuz düşeceğinde karar kılıp dudağını ısırdı. Edith elindeki pastayı çocuğa doğru fırlatırken bir adım geriledi, arabasına yaslanarak onun abisini azarlamasını izledi. Oldukça keyifliydi iki kardeşin kavgalarını izlemek. Eğlenceli bir abi kardeş ilişkisine sahiplerdi, Edith o an abisine çok sinirli olsa da onların birbirlerine değer verdikleri aşikârdı. Değer. İşte Agnés ile ilişkilerini bozan buydu. Birbirlerine asla yeterli değeri vermemişlerdi, zaten veremezlerdi değil mi? İkisinin de tek istediği birbirlerinin hayatlarını rezil etmekti. Onların içinde bulundukları ilişki ancak nefret ilişkisi olabilirdi, abla kardeş ilişkisi değil. Edith yumruklarını abisinin bedenine indirmeye devam ediyordu. Eh, bir bakıma onu anlıyordu. Erkek arkadaşlarının ablası Agnés’e yaptıkları yılışık hareketleri hatırlaması bile midesinin bulanmasına neden oluyordu.

    Edith yumruklarını kesince en sonunda başını kaldırıp genç kıza detaylı bir biçimde göz attı. Hatırladığı gibiydi, belki biraz daha güzel. Düz kestane rengi saçları güneş ışığında parlıyordu. Porselen bir tene dolgun açık renk dudaklara sahipti. Güneş gözlüklerinin arkasındaki okyanus mavisi gözlerin kendisini süzdüğünü bildiğinde yanakları kızardı. İğrenç göründüğünün farkındaydı, bir bakıma depresyona girdiği günlerde yemek yemeyi kesmişti. Bu da epey kilo vermesine neden olmuştu, normal kızların aksine buna sevinmemişti çünkü bir deri bir kemik kalmıştı bu da oldukça çirkin bir görüntüydü. En sonunda hayata geri döndüğünde olabildiğince yemek yemeye başlamıştı, daha doğrusu olabildiğince abur cubura. Kısa zamanda eski kilosuna erişse de bu çehresindeki eski tebessümün geri gelmesini sağlayamamıştı. İfadesini olabildiğince neşeli tutmaya çalışarak konuşmak için dudaklarını aralasa da Edith ondan önce konuştu. Onun ne bakımdan değişimi kastettiğini merak etti. Fiziksel olarak mı yoksa kişisel olarak mı? Eh, bunu anlamak için beklemesi gerekiyordu anlaşılan. Çünkü o daha cevap veremeden Edith koluna girmiş onu sürüklemeye başlamıştı bile. İtiraz etmeden eski dostunun bedenini sürüklemesine izin verirken gülümsedi. Boşta kalan koluyla o da gözlüklerini çantasından çıkardı. Fondotenden daha iyi bir yöntemdi büyük güneş gözlükleri. En sonunda gözlüğünü bulduğunda onu kabından çıkararak taktı.

    En sonunda esrar çekenlerden uzak bir köşeye çekildiklerinde gülümsedi Sheila. Etraf HJ ve Sir Stafford'tan gençlerle doluydu birçok çift etraflarında öpüşürken çokta rahat olamıyordu. Onlara dikilmiş gözlerden uzaklaştıklarında konuşmaya başladılar. Sandığından daha kolaydı Edith ile konuşmak. Tavırlarının eskisi gibi olması için epey bir zaman geçmesini beklemişti Sheila ama Edith ona oldukça sıcak davranıyordu bu da üzerindeki huzursuzluğun yerini neşenin almasını sağlamıştı. Ciddi konulardan bahsetmek yerine daha basit konuşmalarla başlamıştı muhabbetleri. Kuşkusuz genç kız onu bu kadar süre sonra neden çağırdığını merak ediyordu. Aslında Sheila'da konuya girmek için sabırsızlanıyordu ama onunla bir süre muhabbet etmeden konuya girmenin saçma olacağını düşünüyordu. Hem, orada öylece konuşurken eğlendiğini itiraf etmeliydi.

    "Hayatın nasıl Edith, seni görmeyelim epey oldu. İstediğin eve taşınabildin mi?

    Konuşmak istediği asıl konuya giriş yapıyordu Sheila. Kızın cevabını can kulağıyla bekliyordu çünkü buluşmak istemesinin asıl amacı buydu. Eski bir dostu görmenin yanında kendine yeni bir sayfa açmak. Güvendiği ve sevdiği birisiyle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Eski Dost
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ''Eski sevgiliden dost olmaz'' kim demiş onu?
» Dost
» Sözde Dost
» Dost Siteler İçin*
» Beklenmedik dost ve Meyveli Waffle

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: The New York City :: Manhattan :: Central Park-
Buraya geçin: