Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Dedikodunun kalbine hoşgeldiniz!
 
AnasayfaGirişLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Son Dedikodu!
Yılın İlk Partisi! Halloween!

Mona görevini yerine getirmeye karar verdi anlaşılan. İlk partisi de Halloween Partisi! Şimdiden kaydolmanızı şiddetle öneriyoruz.

-----------------
Devamı için buraya tıkla!
NY’nin En Popülerleri
-Ramona A. Lindström-
Şöhret: 60



-----------------

-P. Juliet Prideaux-
Şöhret: 58



-----------------

-Claudia Harrison-
Şöhret: 57



-----------------

-Martius Griswold-
Şöhret: 47



-----------------

-Jeremy Jimmy Monteiro-
Şöhret: 38



-----------------

lcnews.net


Resme Tıklamanız Yeterli! (:
Etkinlikler


HALLOWEEN PARTİSİ
Queen Mona senenin ilk partisini veriyor! Kostümlerinizi hazırlayın.

DURUM: BAŞLADI. - 3 hafta sürecek.

-----------------

CATWALK: SONBAHAR
Artık mevsim mevsim çıkıyor.

DURUM: Eylül'de gelecek.
Sanal Dünya’da L&C


Facebook fan sayfamızı beğenmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:



Twitter profilimizi takip etmeyi unutmayın, resme tıklamanız yeterli! (:
En son konular
» Diana Ross
after all this time. Icon_minitimetarafından Diana Ross C.tesi Mart 09, 2013 10:12 am

» Model Kayıtları
after all this time. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:43 am

» Sandara Park
after all this time. Icon_minitimetarafından Sandara Park C.tesi Eyl. 15, 2012 7:41 am

» Yönetim.
after all this time. Icon_minitimetarafından Isaac Yarevni Cuma Eyl. 14, 2012 9:08 am

» Erkek Basketbol Takımı & Kız Çim Hokeyi Takımı Alımları
after all this time. Icon_minitimetarafından ZaynMalik Salı Tem. 03, 2012 9:31 am


 

 after all this time.

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Karla Lillian Stanek
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Karla Lillian Stanek


Mesaj Sayısı : 55
Kayıt tarihi : 23/06/11
Nerden : Çek Cumhuriyeti raks.

after all this time. Empty
MesajKonu: after all this time.   after all this time. Icon_minitimeSalı Ağus. 16, 2011 1:36 pm

after all this time. 14109

Matematikten nefret ediyordu. Bütün ders boyunca zırvalayan öğretmeni dinlemeden defterine saçma sapan şarkısözleri karalamış, sıranın altından Moon'la mesajlaşmış, yan sırada oturan Mona'yla notlaşmıştı. Yine de ders bir türlü bitmek bilmemişti ve sonunda teneffüs zili okulda yankılandığında tüm sınıfın ona bakacağını hesaba katmadan "Oh be." dedi sessizliğin içinden. Tahtaya son rakamları karaladıktan sonra dönüp ona dik dik bakan matematik öğretmeni umrunda bile değildi, herkesten önce ayağa kalkıp son dersin bitmesinin sevincini biricik sevgilisi Moon'la akşam yemeği yiyerek kutlayacaktı. Ayağa kalkıp kitaplarını topladı ve çantasını koluna attı. Mona'ya göz kırparak sınıftan koşarcasına çıktığında zilin çalmasının üzerinden belki sadece üç saniye geçmişti. Matematik sınıfına yakın olan dolabına doğru ilerledi, sade bir dolaptı. Anahtarıyla dolabı açtı, içinde bir ayna, Moon'la olan bir, Nora ve Mona'yla olan iki üç fotoğraf vardı. Bir de dergilerden kestiği birkaç laf, bazen çizdiği saçmalıkları da yapıştırırdı. Kızıl saçlarının arasından geçirdiği elinin tırnaklarındaki ojeleri inceledi, bazen tırnağının uç kısmındaki ojeler çıkıyordu ve bu olayı fark ettiği günden beri çantasında o gün sürdüğü ojeyi taşıyordu, acil durumlarda tazelemek için tabi ki. Neyse ki turkuaz ojeleri mükemmel bir şekilde ne uzun ne de kısa denilecek tırnaklarında onu gülümsettiler. Eve gittiğinde, sınav olduğu günler haricinde hiçbir zaman ders çalışmadığı için kitaplarının hepsini dolabına tıkıp kapağını kapattı ve kilitledi.

Okulun diğer tarafına, Moon'un son dersi olan Biyoloji dersinin yapıldığı laboratuvarın kapısına doğru ilerliyordu. Artık tüm öğrenciler sınıfları boşaltmış, okul çıkışını gülüşerek, konuşarak ve şakalaşarak kutluyorlardı. Karla'nın her adımında başka bir surat dönüp bakışlarını ona çeviriyor ve baştan aşağı inceliyordu ama kız buna alışmıştı. Beyaz telefonu ellerinin arasındaydı, Moon'dan mesaj var mı diye iki saniyede bir kontrol ediyordu. Neden bu kadar heyecanlı olduğunu da merak ediyordu bir yandan. Kendisini bilirdi, heyecanlanacak tipten biri değildi. En azından liseye başladığından beri karakterinin dörtte üçü değişmişti ve bazen kendisini çok iyi tanıyamadığını düşünürdü. Liseye geçince tüm heyecanı, sıcakkanlılığı ve sevimliliği yerini donukluğa, umursamazlığa ve soğukkanlılığa bırakmıştı. Bazen eski Karla'yı özlediğini kendine itiraf etmesi gerektiğini düşünüyordu, ne yazık ki konumu, rütbesi, arkadaşları, ailesi buna izin veremeyecek kadar farklıydılar. O da bu düşüncesini kafasından buharlaştırıp kendisini lisedeki Karla'ya teslim ediyordu. Şimdi koridorda Moon'un yüzünü görme sevinciyle yürürken bir an küçük bir tereddüt yaşadı. Onu gerçekten seviyor muyum? diye sordu iç sesi ona. Tabi ki seviyordu. Bu zamana kadar Moon kadar onu kimse sevmemişti, en azından bildiği kadarıyla. Moon kadar kimse ona zaman ayırmamıştı, güzel sözler sarf etmemişti. Yine de, dedi diğer iç ses, yine de Moon'un eksikliklerinden sen de nefret ediyorsun Karla. Onun sorumsuzluğu, umursamazlığı seni bunaltıyor. Onun yaşadığı hayatın parasını ödemek senin işin değil, ancak o bunu umursamadan seni tüketmeye devam ediyor. Karla derin bir nefes aldı, kes sesini, dedi kendisine. Moon senin her şeyin.

Gözlerini devirdi, kendisinden bile sıkılıyordu artık. Moon'un çıkacağı sınıfın önüne gelmişti; fakat onu göremiyordu. Gözleri sağdan sola tüm koridoru tarıyordu, yine de o tanıdık suratını görememişti. Telefonunu çıkarıp oğlana bir mesaj atacakken belinde hissettiği kavrayış içinin rahatlamasına neden oldu, güldü istemeden. Moon'un o sıcak bakışları, gülen yüzü karşısındaydı işte. Ona bakınca her şey bir anda kayboluyordu sanki, evet sanki tüm koridorda sadece ikisi vardı. Ellerini çocuğun boynunda birleştirdi ve kimlerin baktığını umursamadan dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. Moon'un eli Karla'nın kalçalarına doğru inerken Karla hiç de masum olmayan bakışlarını onun gözlerine dikti. Bunun anlamını Moon biliyor olmalıydı, yani işte eve gidince her şey çok güzel olacaktı. Bedeni hiçbir zaman Moon'un bedeninden sıkılmamıştı çünkü. "Hadi gidelim." dedi Moon göz kırparak. Elele tutuştular ve yoğun bakışlar üzerlerindeyken koridorun ortasında imrenilen çift olarak yürümeye başladılar. Karla bu statüden gayet memnundu, özenilmeyi severdi. "Nerede yiyeceğiz?" diye sordu gözlerini sevgilisine çevirerek. "Bende yeriz, dışarı çıkmaya gerek yok." Moon ona bakmadan cevaplamıştı. "Yemek yapmak istemiyorum Moon." Sesi biraz donuk çıkmıştı, son beş gündür Moon'un ev yemeklerini yapanın Karla olduğunu düşünürsek bu tepkisi fazlasıyla yetersizdi bile. "Dışarıdan söyleriz o zaman Karla." Moon elini kızınkinden ayırdı ve ince beline yerleştirdi. Karla belinin en zayıf noktalarından biri olduğunu fark ettiğini biliyordu, bu yüzden içinin gıdıklanmasına da şaşırmadan Moon'un teklifini kabul etmek zorunda kaldı. O sırada iki tarafı dolaplarla çevrili koridorda yürüyorlardı, tanıdık başka bir yüz Karla'nın dikkatini dağıttı. Her gün onu okulda görmeye dayanamıyordu, gözlerini kaçırmaya çalışsa da başarılı olamıyordu, içinde yaşayan eski Karla'nın o küçük parçası onu kontrol ediyor ve gözlerini direk Luke'a dikiyordu. Şimdiki gibi. Yanında yine Courtney vardı, konuşuyorlardı. Courtney artık kendisinden nefret ediyordu büyük ihtimalle, Luke da nefret ediyordur belki diye düşündü. Boğazında bir yumru hissetti.

"Anasınıfı gibi okul. Şu gerizekalı çocuk da sana aşık hala, yanındaki aptal kız da eziklerle takılmaktan memnun. Salak insanları görmekten sıkıldım." Moon'un sözleri Karla'nın ağzının açılmasına ve aniden yüzünü çocuğa çevirmesine ve koridorun ortasında durmasına neden oldu. "Kimden bahsediyorsun?" Karla'nın sinirli bakışları yoğun bir öfkeyle Moon'un gözlerine dikilmişti. "Şu ikisinden, abartılcak ne var Karla?" Moon umursamazca yürümeye devam etti. "Geliyor musun?" Sıkılmışa benziyordu. Kız gözlerini hala çocuktan ayıramıyordu. "Luke senden çok daha akıllı, ayrıca sen kimsin de onlarla dalga geçiyorsun James?" Sesi istemeden de olsa yükselmişti ve sinirlendiği zamanlarda ona hep James diye seslenirdi. "Karla saçmalama, onları mı savunacaksın?" Moon durup Karla'ya dönmüştü ve sabırsızca bakıyordu. "Tabi ki de onları savunacağım, sana ne zararları dokundu ki? Salaklık yapan sensin." Kelimelerini kontrol edemiyordu, içindeki eski Karla konuşuyordu sanki. "Karla s*kiyim Luke'u, geliyor musun gelmiyor musun?" Kıza doğru yaklaşıp belinden tutarak kendine çekmeye çalıştı. Karla sinirlenerek Moon'un kollarını şiddetle kendisinden uzağa ittirdi. "Senin olduğun hiçbir yere gelmiyorum, lanet herif." Tiksinerek bakıyordu sevgilisine, Moon kızın çenesine götürdü sağ elini ve gözlerine hiddetle bakarak, çenesini sıkarak konuşmaya başladı. "Karla, seni sevdiğimi biliyorsun, öyleyse neden sınırlarımı zorluyorsun? Şu an benimle gelmiyorsan bir daha hiç gelemezsin." Karla'nın gözlerindeki yaşlar hem Moon'un bu yanını gördüğü için üzüntüden, hem de sinirdendi. "Dokunma bana." Sesi ağlamaklı ve öfkeli çıkmıştı, eliyle Moon'un elini çenesinden çekti. Moon'un da sesi yükselmişti. "Ne halin varsa gör Karla, sürtüğün tekisin!" Moon arkasını dönüp, çekip giderken Karla sinirlerine hakim olamadan bağırdı arkasından, koridordaki herkesin bakışları ikisinin üzerindeydi. "S*KTİR GİT PİÇ!" Moon kıza bakmadan yürüyordu, orta parmağını kaldırarak cevap vermişti Karla'ya. S*ktir. diye sövdü çocuğu kız. Başka hiçbir yere bakmadan gözyaşlarını salıvermesinde sorun olmayan tuvalete doğru hızlı adımlar ve derin, kısa nefeslerle yürüyordu. Kızlar tuvaleti neyse ki o kadar uzakta değildi, içeri girdi ve bağırarak "HEPİNİZ DIŞARI ÇIKIN! GİDİN!" dedi süslenen kızlara. Hepsi teker teker kapıdan çıktıklarında, kapıyı kilitledi ve yere çöktü. Damlalar halinde değildi artık gözyaşları, çeşmeden akan su gibi akıyorlardı, makyajıyla birlikte.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
James Moon
Sir Stafford | IV. Sınıf
 Sir Stafford | IV. Sınıf
James Moon


Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 23/06/11

after all this time. Empty
MesajKonu: Geri: after all this time.   after all this time. Icon_minitimeSalı Ağus. 16, 2011 4:30 pm

    Bugün harika geçiyordu. Hayır, ders Biyoloji olduğundan dolayı böyle bir kanıya varmamıştı. Onu eğlendiren şey şişko Biyoloji hocasını her daim kızdırmaktı. Ders başında sıkıntıdan uyuyakalmış, sınıftan atılımıştı. Daha sonra domuza benzeyen kadına kaltak dediği için sınıftan atılmıştı. En son vukuatı ise mesajlaşırken yakalanmaktı, yine sınıftan atılmıştı. Ve kadının yüzü o kadar pembeleşmişti ki gerçekten domuzu andırıyordu. Aslında buna yakalanmak denemez de, neyse. Saklamaya gerek duymadığı için. Düşük notları ve öğretmenlerin gözünde sevilmemek umurunda değildi. Diğer şeyler gibi bunu da umursamıyordu, neden kafasına taksın ki? Kariyer yapmayacaktı, mesleki planları yoktu. O her zaman kafası yarı dumanlı gezer ve bundan mutluluk duyardı. Sonunda zil çaldı, önünde duran defteri ve kalemleri postacı tipi çantasına tıkarak sınıftan çıkarken öğretmenin yüzüne bile bakmadı, her zamanki umursamazlık modunda devam etti. Karla'yla buluşacaklardı ama önce şu gereksiz yükleri koymak için dolabına gitmeliydi, ki talihsizlik sonucu Karla'nın dolabıyla arasındaki mesafe fazlaydı. Kız onu biraz aramak zorunda kalabilirdi. Çantasına tıktığı bütün kitap ve defterleri düzensiz dolabına koydu, içinde Karla'yla olan bir kaç resmi dışında kişisel bir eşyası yoktu. Ya, evet ödev vardı ama lütfen yani, James Moon'dan bahsediyoruz. Ödevlerle alakası olmayan adam. Dolap kapağını sertçe kapatıp Karla'nın kızıl kafasına bakındı, Biyoloji laboratuarının önünde Moon'a bakıyordu. Onu görünce dudaklarına sıcak bir gülümseme yerleşti, adımlarını hızlandırarak arkadan ince beline ellerini koyarak kendisine çevirdi. Karla'sı, onun Karla'sı, meleği. Daha çok şeytani olsa da onun için cennetten gelmiş gibiydi. Kız kollarını boynuna doladı, dudaklarında hissettiği seksi öpücüğe karşılık verirken elleri kalçasına doğru ilerliyordu- derken Karla geri çekildi, hınzır bakışları "evde görüşürüz kovboy" der gibiydi. Suratının asılmasını engelleyen tek şey buydu zaten. Karla'ya aşıktı, onu seviyordu, onun için özeldi, fazla göstermese de onu diğer herkesten kıskanıyordu. "Hadi gidelim." Göz kırparak ince parmaklı elini kendisininkiyle birleştirdi, koridordan geçerken herkesin bakışlarının üzerinde olması onu rahatsız etmiyordu. Karla'nın güzel sesiyle sorduğu sorusuna karşılık "Bende yeriz, dışarı çıkmaya gerek yok." Evi baraka gibi olsa da orada olmaya bayılıyordu, vahşi bir hayvanın yuvası nasılsa Moon için de evi öyleydi. Dışarıda yemek yemeyi sevmezdi. "Yemek yapmak istemiyorum Moon." Tamam, kız haklıydı. Neredeyse bir haftadır akşamları Karla yemek yapıyordu, Moon Karla olmasa muhtemelen aç kalırdı zaten. Kendine fazla bakmazdı, ama Karla'nın ona annelik yapmaktan hoşlanmadığını biliyordu. "Dışarıdan söyleriz o zaman Karla." İkna edici olmak için, ve bir de bunu sevdiği için tabii ki, elini tekrardan kızın ince beline yerleştirdi. Beli Karla'nın zayıf noktasıydı. Oraya dokunulmasından hoşlandığını biliyordu, Moon suçlu olduğu durumlarda bazen bunu kullanıyrdı. Tamamen iyi niyetle canım. Koridorda yürümeye devam ederken şu ezik tipler gözüne çarptı. Yine. Gözlüklü inek çocuk ve kısa boylu ezik kız. Adlarını hatırlamıyorum diyerek umursamadığını göstermek isterdi ancak bu konuda yalan söylemeyecekti. Şu Luke salağı, yıllardır Karla'ya aşıktı, saplantı gibi bir şey yapmıştı herhalde. Kıskanıyordu, evet. Karla'nın onu sevdiğini biliyordu, ama bazen ondan bıktığını düşünmüyor değildi. Moon kız olsa kendisine tapardı. Ama karşı cinsi anlayamıyordu, Karla'nın bazen ona boş boş sinirlendiğini düşünüyordu ve soğuklaşmasının sebebini bilememek onu deli ediyordu. Çok uzak bir ihtimal olsa da Luke her zaman bir rakip alacaktı, Karla'yı ondan çalmaya hazırlanan bir hırsız. Çenesini tutamadı. "Anasınıfı gibi okul. Şu gerizekalı çocuk da sana aşık hala, yanındaki aptal kız da eziklerle takılmaktan memnun. Salak insanları görmekten sıkıldım." Karla aniden durunca şaşırdı, "Kimden bahsediyorsun?" bakışları öfkeyle ona odaklanınca daha fazla şaşırdı. "Şu ikisinden, abartılacak ne var Karla?" Kızın durmasını umursamayıp yürümeye devam etti, Karla'nın onları savunacağı aklının ucundan geçmiyordu tabii. "Geliyor musun?" Cidden, Karla sırf şu iki aptal için ona trip mi atacaktı? Bunu hoş karşılayacağını düşünüyorsa yanılıyordu. Tamam, kızı bilmiyordu ama çocuk ondan zekiydi. Yine de davranış olarak Moon'un seviyesine erişemezdi, zekası kimin umurunda? Hayatı boyunca inekleyerek bir fizik profesörü falan olacak olması Moon'un kıskançlığını tetiklemiyordu, hayır. Onu kızdıran şey Karla'yı sevmesiydi. "Luke senden çok daha akıllı, ayrıca sen kimsin de onlarla dalga geçiyorsun James?" Senden de daha akıllı dememek için kendini tuttu. Ama yok artık, Karla resmen onları savunuyordu. James. Sinirlendiğinde ilk ismini kullanırdı, ki bu da sorun var demekti. Ve sesini yükseltmişti, bu Moon için daha da anlamsızdı. Onları savunduğuna inanmıyordu, resmen Moon'u bir kenara atıp şu ezik çocuğa hak veriyordu. Ona dönüp anlamadığını belirtir bir şekilde baktı "Karla saçmalama, onları mı savunacaksın?" Karla, hani şu Mona'nın arkadaşı. Normalde ezikleri hor gören tipler. Bu kural Luke'a karşı neden değişiyordu ki? "Tabii ki de onları savunacağım, sana ne zararları dokundu ki? Salaklık yapan sensin." Şey, karşısındaki kızın onun alıştığı Karla olmadığı kesindi. Onun tanıdğı Karla söylediklerini umursamaz, güler geçerdi. Karşısındakini savunmazdı. Bu başka birisiydi, Moon'un tanımadığı birisi. Ve açıkçası, bundan da pek hoşlanmamıştı. Olayı uzatmak istemiyordu, Karla'ya doğru gitti ve belinden kendine çekmeye çalıştı "Karla s*kiyim Luke'u, geliyor musun gelmiyor musun?" O hamlesini yapmıştı, özür falan asla dilemeyecekti. Böyle bir şey beklenmesi saçmalıktı. Olayı uzatmayarak gerekli davranışı sergilediğini düşünüyordu zaten. Geriye doğru sendeleyince bir kez daha şaşırdı, ne oluyordu be? "Senin olduğun hiçbir yere gelmiyorum, lanet herif." Sevgilisinin ona iğrenen bakışları sonucunda elini çenesine koyarak sıktı, sinirlenmişti. "Karla, seni sevdiğimi biliyorsun, öyleyse neden sınırlarımı zorluyorsun?" Kızın gözleri dolmuştu, sinirlendiğini anlayabiliyordu. İyi de, büyüten Karla'ydı, kendisi değildi. Ve özür dilemeye niyeti yoktu, evet. Ağzından hakaret eder gibi çıkan sözü duyunca daha da sinirlendi, kız elini çenesinden çekti. Artık o da sesini yükseltiyordu. Ne kadar küçük bir şeyden olay çıktığı umurunda değildi, karşısındaki sevgilisi bile olsa sinirinin karşılığını alırdı. "Ne halin varsa gör Karla, sürtüğün tekisin." Yüzüne bile bakmadan arkasını dönüp gitti, şu an Karla umurunda değildi. Onunla uğraşacağına eve gidip Çin yemeği sipariş eder, sonra da ot tüttürürdü. Etraftakilerin bakışları onlara dönmüştü, Karla'nın bağırışına karşılıkarkası dönük bir şekilde orta parmağıyla karşılık verdi. Sinirli adımlarla okuldan çıktı, eve gidince yapacağı ilk şey biraz bira ve sigara içmek olacaktı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Courtney Leavitt
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Harrison Jewell | IV. Sınıf
Courtney Leavitt


Mesaj Sayısı : 35
Kayıt tarihi : 10/08/11

after all this time. Empty
MesajKonu: Geri: after all this time.   after all this time. Icon_minitimeÇarş. Ağus. 17, 2011 11:57 am

Üst dudağını kemirirken tahtada yazan son soruları defterine karaladı aceleyle. Sınıfın geneline oranla daha yavaş yazıyordu düzenli olsun diye, her seferinde de aynı şey, ders sonunda parmaklarını sızlatacak bir süratle defterin üzerinde hareket eden kurşun kalem sesi… Bu senenin başından beri çıktığı her dersin sonunda aynı şeyi tekrar ediyordu kafasında, bir dahaki sefere on kere renkli kalem değiştirip vakit kaybetmeyeceğim. Ama işte buradaydı, zilin çalmasına son iki dakika kala gözünün önüne düştüğü için onu deli eden saçlarını bile önünden çekmeden, yazıyordu. Tahtaya bak, yaz. Sayılar, sayılar… Matematiğin gerçekten sinir bozucu olduğunu söyledi iç sesi. Haklıydı. Zil çaldığında içinden gelen oflamayı durdurmadı. Herkes ağır ağır sınıftan ayrılırken o yerinde kaldı. Yetiştiremediği son iki soruyu şöyle bir süzdü. O kadar da gerekli olmadıklarına kanaat getirdiğinde defterini sertçe kapadı ve çantasına tıktı. Biri daha bitti, kaldı… Neyse. Liseden kurtulmasına hala ‘çok gün’ olduğunu fark ettiğinde, iç çekti. Dolabına doğru yürüdü, sağ tarafındaki kapağın üzerine çizilmiş kalpleri ve kargacık burgacık bir el yazısıyla karalanmış harfleri görünce duraksadı. İnsanların ne kadar gereksiz olduğunu fark etti bir kez daha, sevgilisinin adının public mekânlarda ilan etme çabası mı? Lütfen… O daha ne Chad’in ne de Fionn’un adını defterine bile karalamamıştı. Evinde, kitaplığın arkasında kalan duvar karalama bölümünün üzerinde çalışmayı severdi o. Olayı daha kişisel tutmayı şu kızın yaptığından çok daha mantıklı bulduğu aşikârdı.

Yarın olmayan dersleri içine tıktıktan şöyle bir yerleştirdikten sonra dolabın kapağını kapattı, daha doğrusu şöyle bir itti kapansın diye. Olmayınca tekrar denedi, bu defa daha gürültülü bir şekilde çarptı metal yuvasına. Çıkan sesten kızın kendisi bile irkildi. Postacı çantasının ön kısmından telefonunu çıkardı. Rebecca’dan veya çocuklardan ses olmadığını görünce homurdandı. Hayırsızlar, ben onlar beş dakika ortalıkta olmasalar meraktan ölürüm. Koridor boyunca kenardan yürüdü. Çevresindekilerin üzerlerinde oyalandı bakışları. Hepsinin tavırlarını tek tek değerlendirdi görüş alanını işgal ettikleri o kısa saniyeler içinde. Etekleri popolarının biraz üzerinde kalan kısa boylu birinci sınıfları görünce kendini gülmekten alamadı. Dikkat çekmek için bir yerlerini açma fikri, fazlasıyla saçmaydı. Ve bunu yapanın on beş yaşındaki bir grup genç bayan olduğu düşüncesi, içindeki alaycı Courtney’i kahkahalara boğmaya yetmişti. Elbette, sadece içinden… Dolaplarda M’lerin önünden geçerken yavaşladı. Aradığı dolabın yerini en az kendininki kadar iyi bilmesine rağmen sırayla isimleri okumaya başladı. McClaire, Artemis ve yanında da McNeil, Fionn. Çevresine bakındı çocuğu görmek için ama bir sonuç alamadı. Neyse, iç sesinin kullandığı ton yatıştırıcıydı, ortaya çıkar nasıl olsa. Hatırladığı kadarıyla bu gün Luke’un son dersi fizikti. Adımlarını laboratuarların bulunduğu tarafa doğru çevirdi. En azından ona yetişirse, yalnız başına eve gitme derdinden kurtarması için çocuğu bir şekilde ikna edebilirdi.

Onun olduğu tarafa doğru yürüyen Luke’u görünce neşe içinde el salladı, önce arkadaşı onu fark etmedi. Sonra başını oynatarak karşılık verdi. Kız çocuk ona yetişene kadar olduğu yerde durdu. Yüzündeki gülümseme genişledi. “Diğerleri nerede bir bilgin var mı Luke?” Çocuk başını hayır anlamında salladı. Yan yana yürümeye başladılar. Birkaç adımdan sonra öküzlük ettiğini fark etti, gün boyunca arkadaşıyla konuşma fırsatı bulamamıştı. Bu sebeple hal hatır sormaya vakit de olmamıştı haliyle… “N’aber?” Kısa kısa cevaplar vere vere biraz daha ilerlediler koridorda. Daha sonra Courtney’e Rebecca’dan mesaj geldi. Gözleri telefon ekranında eli Luke’un omzunda arkadaşını durdurdu. “Becca… Beş dakika bekleyelim olur mu? Gelmezse gideriz biz.”

Koridorun ortasında durmak biraz garip hissettiği için çocuğun kolundan tuttu ve dolaplardan birinin önüne çekti. Arkadaşının omzundan koridoru izlerken Karla Stanek ve James Moon’u fark etmek durumunda kaldı, gözlerini devirdi. Bakışlarını onlardan uzak tutmak için büyük bir çaba harcaması gerekti, gerçi başaramadı. Luke’un neyi izlediğini fark etmeyeceğini umarak kızıl saçlı kızı ve keş tipli oğlanın birbirlerine hararetli bir biçimde bir şeyler anlatışlarını izledi. Önce olay mide bulandırıcıydı, olacağınca sıradan. Daha sonra Luke’un adını duydu. "Luke senden çok daha akıllı, ayrıca sen kimsin de onlarla dalga geçiyorsun James?" Stanek’in sesinin yükselmesi kaşlarının havaya kalkmasına sebep olmuştu. Ayrıca, bir saniye, az önce Luke’u mu savunmuştu o? "Tabi ki de onları savunacağım, sana ne zararları dokundu ki? Salaklık yapan sensin.” Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Ardından Luke’a döndü, çocuğun yüzündeki sıkkın ve kırgın ifadeden, onun da olaylara kulağını kapamadığını görebiliyordu… Çocuk sevgilisinden sinirli adımlarla uzaklaşırken adımlarının onu Karla’ya yaklaştırdığını fark etti. Luke’un elini kolunda hissetti. Gülümseyerek ona döndü. “Sorun yok, biraz yaklaşıp daha net duyabilmek istiyorum, emin olmak için… Ne olduğunu merak ettim.” Arkadaşının düşüncelerini kulağıyla duydu adeta, merak kediyi öldürür Court. Biraz yaklaştı. Kimin olduğuna dair herhangi bir fikri olmayan bir dolabın önünde durdu. Yüzünü dolaba çevirdi. Kulakları hala koridorun ortasında atışan ikilideydi. Kızın çocuğu itişini zevkle izledi. Kindar biri değildi fakat, Karla ve James, büyük ve gerçek istisnalardı. Stanek, tanıdığı en aptal insan olabilirdi, sonra da kendisi gelirdi. Ve James… Adam piçin tekiydi. Daha sonra Karla Courtney’in eski yerinden bile rahatlıkla duyabileceği bir sesle bağırdı. Kafasını bu defa dikizlediğini göstermekten çekinmeden onun durduğu yere doğru çevirdi. Bir iki damla gözyaşının Kızın elmacık kemiklerinden süzüldüğünü gördüğünde, dudakları istemsizce kıvrıldı. Az bile… İç sesini susturma ihtiyacı hissetti birkaç hakaret sonrasında. Ne de olsa kız, Luke’u savunmuştu. Vay canına! Karla Luke’u James’e savunmuştu… Luke’un yanına döndüğünde arkadaşının yüz ifadesinden etkilenmemeye gayret etti. Üzgün olduğuna inanamıyordu içten içe, bir parçası Karla’nın bunu hak ettiğini söylüyordu ve aynı şekilde, Luke’un da böyle düşünebilmesi için her şeyini verirdi. Ağırlığını sol ayağına yükledi ve mırıldandı. “Bak işte bu çok ilginçti…”

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
after all this time.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Now İs The Right Time.
» Time it was, and what a time it was, it was.
» Once upon a time, we were kind.
» Time is running out
» She left no time to regret

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Harrison Jewell | Sir Stafford :: Giriş Katı-
Buraya geçin: